Arama

Osmanlı'da halkın yaşamı nasıldı?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 9 Mart 2015 Gösterim: 45.297 Cevap: 6
jmhythys - avatarı
jmhythys
Ziyaretçi
23 Kasım 2008       Mesaj #1
jmhythys - avatarı
Ziyaretçi
osmalı devlrtinde insanların yaşayışlarınasıldı?
EN İYİ CEVABI _KleopatrA_ verdi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

osmanlida gunluk yasam

Alıntı

OSMANLI AİLESİNDE GÜNDELİK HAYAT
Osmanlı toplumundaki gündelik hayatın saray, şehir, köy ve kır çerçevesinde ele alınması uygun olacaktır.

Sponsorlu Bağlantılar
Osmanlı’da Şehir Hayatı:
Osmanlı şehirlerinde, özellikle müslüman kesimde, günlük hayat sabah namazına davet eden ezanla başlıyordu. Böylece uyanan kişiler, yer yataklarını kaldırıp gömme dolaplara yerleştirdikten sonra, giyinip abdest alıyor ve namaz kılıyorlardı.
Şüphesiz kıyafet kişinin toplum içindeki yeri, mertebesi ve servetine göre değişiyordu. Bu fark kumaşın cinsinden veya yerli ya da ithal oluşundan kaynaklanıyordu.
Kemerlerinde cangiar adını verdikleri iki hançer taşırlar, bunlar kılıflı bıçaklardır, fakat sapları ve kılıfları altın, gümüş ve bazen da çeşitli taşlarla yahut yalnız saplan fîldişinden üstün tuttukları balık dişleri ile süslenmiştir. Bu tip hançerler daha pahalıya satılır. Kemerlerinde her biri bir tarafa gelecek şekilde iki mendil taşırlar ve buraya bir de tütün kesesi asarlar; göğüslerinde para, süslemeler, çeşitli eşyalar, hüviyet cüzdanları, mendiller taşırlar, çünkü göğüslerini bizim ceplerimiz gibi kullanırlar.
Dolimanın üzerinde bizim robdöşambrımıza benzeyen ferace taşırlar, kollan geniş ve kol uzunluğundadır; bunu manto yerine kullanırlar ve kışın onun üzerine de kürk giyerler ve orta halli olanlar dahi samur bir kürke sahip olmak için seve seve dört veya beş yüz kuruş sarfederler.
Bacağı, boydan boya örten yünden çorapları vardır, ayaklarında, duruma göre san veya kırmızı deriden, alt kısmı dikilmiş mes giyerler. Ayakkabıları aynı renktedir ve hemen hemen pantuflalar gibi yapılmıştır, ökçeye yarım dâire şeklinde küçük bir demir çakılır ve bu ayakkabılara pabuç adı verilir.
Müslümanlar sarı, gayri müslimler ise siyah ve mor papuç giyiyorlardı. Türkler'in ayakkabı çeşitleri arasında potin, çizme, mest ve terlik vardı.
Sarık en önemli baş örtüşüydü. Kenarsız kadife başlığın etrafına bir tülbent sarılarak kullanılırdı. Tülbenti sarış biçimi, kişilerin mevkilerini gösterirdi. Bu durum mezar taşlarına bile yansımıştı. Bunu İstanbul'da Osmanlılardan kalma mezarlıkların mezar taşlarında hâlâ görmek mümkündür. Farklı sarık biçimlerinin selimi, kallâvi, perişanı gibi özel adları vardı. Gayri müslimler ise sarık değil, külah veya takke giyerlerdi.
Osmanlı ülkesinde değişik din ve soylara mensup bütün kadınlar, her ülkenin ve her dönemin kadınları gibi süslenmeyi ve en iyi şekilde giyinmeyi seviyorlardı. Ancak sokakta gezerken bu şık elbiseleri ve kemer ve topuz ile elmas, lal, inci gibi kıymetli şeylerle süslü gerdanlık ve bileziklerden oluşan süsleri feracelerinin altında kalıyor, bunları ancak kendilerinin veya ahbaplarının evlerinde sergileyebiliyorlardı.

.
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
23 Kasım 2008       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Osmanlilarda sinifsiz toplum hayâti vardi. Köle vardi, fakat; Osmanli ülkesinden alinmazdi. Kölelik devamli degildi; âzâd edilip, hürriyete kavusarak, devlet kademesinde vazife alabilirdi. Kölelikten yetisme ve köle çocugu pekçok devlet adami yüksek memuriyetlerde bulunurdu. Kölelikten yetisme sadr-i âzamlar da vardi. Bunlardan Koca Yusuf Pasa, Yusuf Ziyâeddin Pasa, Ibrâhim Edhem Pasa, Resid Mehmed Pasa, Hursid Ahmed Pasa, Sâhin Ali Pasa, Silâhtar Süleyman Pasa, Siyavus Pasa gibi sadr-i âzamlar kölelikten yetiserek devlet kademesinde yükselen sahsiyetlerdir. Köylü hür olup, serflik yoktu. Köylüler ve kasabada oturan halk üretici durumundaydi. Sehirlerde esnaf, îmâlâtçi, sanatkâr, idâreci ve ilmiye teskilâti mensuplari otururlardi. Askerligi Müslüman halk yapardi. Bütün ülke halki Osmanlilik suuru tasirdi. Milliyet ayirimi yapilmayip, ümmet esâsi aranirdi. Gayr-i müslimler askerlik yapmayip, erkekleri cizye vermekle mükellefti. Müslümanlar çogunlukta olup, dört hak mezhep (Hanefî, Sâfiî, Hanbelî, Mâlikî) ve bimezhep firka mensuplari da olmasina ragmen resmî mezhep Hanefiliktir. Müslümanlarin temsilcisi Halîfe olup, 1516 târihinden îtibâren Osmanli pâdisâhlari bu mânevî makamin da temsilcileridir. Hiristiyanlardan Ortodoks mezhebinin merkezi Istanbul'dadir. Ermeni patrikligi de Istanbul'da olup, merkezleri de Osmanli hâkimiyetindeki Revan'di. Osmanli topraklarinda Katolikler de bulunmasina ragmen merkezleri Vatikan'di. Yahûdîlerde olan Filistin, Osmanli tebeasindandi. Mûsevîligin dogus yeri ve merkezi Osmanli topragi idi. Avrupalilarin zulmünden kaçan Yahûdîleri de Osmanlilar himâye ediyordu. Osmanli vatandasi olan Müslüman ve gayri müslim topluluklar Rum, Ermeni, Yahûdî, Gürcü, Sirp, Bulgar, Macar, Rumen, kendi din ve dillerinde mâbet, okul açip, ibâdetlerini yapabilme hürriyetine sâhiptiler. Bu hosgörü, günümüzün hiçbir liberal, kapitalist, komünist ve dikta rejiminin imkân tanimadigi ölçüde serbestti. Gayri Türk Müslümanlar devlet kadrosunda ve orduda vazife alirdi, fakat gayri müslimler, Tanzimatin îlânina kadar bu hakka sâhip degildi. Gayri müslimler, Tanzimat ve Mesrutiyet ile devlet memuru ve orduya girme hakki kazanmislarsa da, askerlik yapmak istemediklerinden silâh altina alinmamislardir. Serbest meslekle ugrasirlardi. Gayri müslimler tarafindan islenen hirsizlik, yol kesme, gasp, soygun, adam öldürme, devlet makâmina zarar verme, Islâm dînine karsi hareketler, devlet tarafindan yasaklara uymama, câsusluk ve bunlara benzer suçlar devletçe ve disindakiler de, kendi kilise ve havralarinda bakilirdi. Pâdisâhin, ülkedeki gayri müslim ve Türkler üzerinde tâvizsiz hâkimiyeti olup, din adamlari ve kavmî liderleri, Avrupalilarin ve Prusya'nin tahrikine kapilmadan önce merkeze hürmetkârdilar. Osmanli tebeasi olup da, propaganda ve tahriklerine kapilarak Osmanliya ihânet eden kavimlerin hiçbiri bugüne kadar huzur yüzü görmemislerdir.
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Aralık 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
osmanlida gunluk yasam
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
27 Aralık 2009       Mesaj #4
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

osmanlida gunluk yasam

Alıntı

OSMANLI AİLESİNDE GÜNDELİK HAYAT
Osmanlı toplumundaki gündelik hayatın saray, şehir, köy ve kır çerçevesinde ele alınması uygun olacaktır.
Osmanlı’da Şehir Hayatı:
Osmanlı şehirlerinde, özellikle müslüman kesimde, günlük hayat sabah namazına davet eden ezanla başlıyordu. Böylece uyanan kişiler, yer yataklarını kaldırıp gömme dolaplara yerleştirdikten sonra, giyinip abdest alıyor ve namaz kılıyorlardı.
Şüphesiz kıyafet kişinin toplum içindeki yeri, mertebesi ve servetine göre değişiyordu. Bu fark kumaşın cinsinden veya yerli ya da ithal oluşundan kaynaklanıyordu.
Kemerlerinde cangiar adını verdikleri iki hançer taşırlar, bunlar kılıflı bıçaklardır, fakat sapları ve kılıfları altın, gümüş ve bazen da çeşitli taşlarla yahut yalnız saplan fîldişinden üstün tuttukları balık dişleri ile süslenmiştir. Bu tip hançerler daha pahalıya satılır. Kemerlerinde her biri bir tarafa gelecek şekilde iki mendil taşırlar ve buraya bir de tütün kesesi asarlar; göğüslerinde para, süslemeler, çeşitli eşyalar, hüviyet cüzdanları, mendiller taşırlar, çünkü göğüslerini bizim ceplerimiz gibi kullanırlar.
Dolimanın üzerinde bizim robdöşambrımıza benzeyen ferace taşırlar, kollan geniş ve kol uzunluğundadır; bunu manto yerine kullanırlar ve kışın onun üzerine de kürk giyerler ve orta halli olanlar dahi samur bir kürke sahip olmak için seve seve dört veya beş yüz kuruş sarfederler.
Bacağı, boydan boya örten yünden çorapları vardır, ayaklarında, duruma göre san veya kırmızı deriden, alt kısmı dikilmiş mes giyerler. Ayakkabıları aynı renktedir ve hemen hemen pantuflalar gibi yapılmıştır, ökçeye yarım dâire şeklinde küçük bir demir çakılır ve bu ayakkabılara pabuç adı verilir.
Müslümanlar sarı, gayri müslimler ise siyah ve mor papuç giyiyorlardı. Türkler'in ayakkabı çeşitleri arasında potin, çizme, mest ve terlik vardı.
Sarık en önemli baş örtüşüydü. Kenarsız kadife başlığın etrafına bir tülbent sarılarak kullanılırdı. Tülbenti sarış biçimi, kişilerin mevkilerini gösterirdi. Bu durum mezar taşlarına bile yansımıştı. Bunu İstanbul'da Osmanlılardan kalma mezarlıkların mezar taşlarında hâlâ görmek mümkündür. Farklı sarık biçimlerinin selimi, kallâvi, perişanı gibi özel adları vardı. Gayri müslimler ise sarık değil, külah veya takke giyerlerdi.
Osmanlı ülkesinde değişik din ve soylara mensup bütün kadınlar, her ülkenin ve her dönemin kadınları gibi süslenmeyi ve en iyi şekilde giyinmeyi seviyorlardı. Ancak sokakta gezerken bu şık elbiseleri ve kemer ve topuz ile elmas, lal, inci gibi kıymetli şeylerle süslü gerdanlık ve bileziklerden oluşan süsleri feracelerinin altında kalıyor, bunları ancak kendilerinin veya ahbaplarının evlerinde sergileyebiliyorlardı.

.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Aralık 2012       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
OSMANLI AİLESİNDE GÜNDELİK HAYAT
Osmanlı toplumundaki gündelik hayatın saray, şehir, köy ve kır çerçevesinde ele alınması uygun olacaktır.
Osmanlı’da Şehir Hayatı:
Osmanlı şehirlerinde, özellikle müslüman kesimde, günlük hayat sabah namazına davet eden ezanla başlıyordu. Böylece uyanan kişiler, yer yataklarını kaldırıp gömme dolaplara yerleştirdikten sonra, giyinip abdest alıyor ve namaz kılıyorlardı.
Şüphesiz kıyafet kişinin toplum içindeki yeri, mertebesi ve servetine göre değişiyordu. Bu fark kumaşın cinsinden veya yerli ya da ithal oluşundan kaynaklanıyordu.
Kemerlerinde cangiar adını verdikleri iki hançer taşırlar, bunlar kılıflı bıçaklardır, fakat sapları ve kılıfları altın, gümüş ve bazen da çeşitli taşlarla yahut yalnız saplan fîldişinden üstün tuttukları balık dişleri ile süslenmiştir. Bu tip hançerler daha pahalıya satılır. Kemerlerinde her biri bir tarafa gelecek şekilde iki mendil taşırlar ve buraya bir de tütün kesesi asarlar; göğüslerinde para, süslemeler, çeşitli eşyalar, hüviyet cüzdanları, mendiller taşırlar, çünkü göğüslerini bizim ceplerimiz gibi kullanırlar.
Dolimanın üzerinde bizim robdöşambrımıza benzeyen ferace taşırlar, kollan geniş ve kol uzunluğundadır; bunu manto yerine kullanırlar ve kışın onun üzerine de kürk giyerler ve orta halli olanlar dahi samur bir kürke sahip olmak için seve seve dört veya beş yüz kuruş sarfederler.
Bacağı, boydan boya örten yünden çorapları vardır, ayaklarında, duruma göre san veya kırmızı deriden, alt kısmı dikilmiş mes giyerler. Ayakkabıları aynı renktedir ve hemen hemen pantuflalar gibi yapılmıştır, ökçeye yarım dâire şeklinde küçük bir demir çakılır ve bu ayakkabılara pabuç adı verilir.
Müslümanlar sarı, gayri müslimler ise siyah ve mor papuç giyiyorlardı. Türkler'in ayakkabı çeşitleri arasında potin, çizme, mest ve terlik vardı.
Sarık en önemli baş örtüşüydü. Kenarsız kadife başlığın etrafına bir tülbent sarılarak kullanılırdı. Tülbenti sarış biçimi, kişilerin mevkilerini gösterirdi. Bu durum mezar taşlarına bile yansımıştı. Bunu İstanbul'da Osmanlılardan kalma mezarlıkların mezar taşlarında hâlâ görmek mümkündür. Farklı sarık biçimlerinin selimi, kallâvi, perişanı gibi özel adları vardı. Gayri müslimler ise sarık değil, külah veya takke giyerlerdi.
Osmanlı ülkesinde değişik din ve soylara mensup bütün kadınlar, her ülkenin ve her dönemin kadınları gibi süslenmeyi ve en iyi şekilde giyinmeyi seviyorlardı. Ancak sokakta gezerken bu şık elbiseleri ve kemer ve topuz ile elmas, lal, inci gibi kıymetli şeylerle süslü gerdanlık ve bileziklerden oluşan süsleri feracelerinin altında kalıyor, bunları ancak kendilerinin veya ahbaplarının evlerinde sergileyebiliyorlardı.

Kaynak: Osmanlı'da halkın yaşamı nasıldı?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Aralık 2014       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
OSMANLI AİLESİNDE GÜNDELİK HAYAT
Osmanlı toplumundaki gündelik hayatın saray, şehir, köy ve kır çerçevesinde ele alınması uygun olacaktır.
Osmanlı’da Şehir Hayatı:
Osmanlı şehirlerinde, özellikle müslüman kesimde, günlük hayat sabah namazına davet eden ezanla başlıyordu. Böylece uyanan kişiler, yer yataklarını kaldırıp gömme dolaplara yerleştirdikten sonra, giyinip abdest alıyor ve namaz kılıyorlardı.
Şüphesiz kıyafet kişinin toplum içindeki yeri, mertebesi ve servetine göre değişiyordu. Bu fark kumaşın cinsinden veya yerli ya da ithal oluşundan kaynaklanıyordu.
Kemerlerinde cangiar adını verdikleri iki hançer taşırlar, bunlar kılıflı bıçaklardır, fakat sapları ve kılıfları altın, gümüş ve bazen da çeşitli taşlarla yahut yalnız saplan fîldişinden üstün tuttukları balık dişleri ile süslenmiştir. Bu tip hançerler daha pahalıya satılır. Kemerlerinde her biri bir tarafa gelecek şekilde iki mendil taşırlar ve buraya bir de tütün kesesi asarlar; göğüslerinde para, süslemeler, çeşitli eşyalar, hüviyet cüzdanları, mendiller taşırlar, çünkü göğüslerini bizim ceplerimiz gibi kullanırlar.
Dolimanın üzerinde bizim robdöşambrımıza benzeyen ferace taşırlar, kollan geniş ve kol uzunluğundadır; bunu manto yerine kullanırlar ve kışın onun üzerine de kürk giyerler ve orta halli olanlar dahi samur bir kürke sahip olmak için seve seve dört veya beş yüz kuruş sarfederler.
Bacağı, boydan boya örten yünden çorapları vardır, ayaklarında, duruma göre san veya kırmızı deriden, alt kısmı dikilmiş mes giyerler. Ayakkabıları aynı renktedir ve hemen hemen pantuflalar gibi yapılmıştır, ökçeye yarım dâire şeklinde küçük bir demir çakılır ve bu ayakkabılara pabuç adı verilir.
Müslümanlar sarı, gayri müslimler ise siyah ve mor papuç giyiyorlardı. Türkler'in ayakkabı çeşitleri arasında potin, çizme, mest ve terlik vardı.
Sarık en önemli baş örtüşüydü. Kenarsız kadife başlığın etrafına bir tülbent sarılarak kullanılırdı. Tülbenti sarış biçimi, kişilerin mevkilerini gösterirdi. Bu durum mezar taşlarına bile yansımıştı. Bunu İstanbul'da Osmanlılardan kalma mezarlıkların mezar taşlarında hâlâ görmek mümkündür. Farklı sarık biçimlerinin selimi, kallâvi, perişanı gibi özel adları vardı. Gayri müslimler ise sarık değil, külah veya takke giyerlerdi.
Osmanlı ülkesinde değişik din ve soylara mensup bütün kadınlar, her ülkenin ve her dönemin kadınları gibi süslenmeyi ve en iyi şekilde giyinmeyi seviyorlardı. Ancak sokakta gezerken bu şık elbiseleri ve kemer ve topuz ile elmas, lal, inci gibi kıymetli şeylerle süslü gerdanlık ve bileziklerden oluşan süsleri feracelerinin altında kalıyor, bunları ancak kendilerinin veya ahbaplarının evlerinde sergileyebiliyorlardı.


Kaynak: Osmanlı'da halkın yaşamı nasıldı?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Mart 2015       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
OSMANLI AİLESİNDE GÜNDELİK HAYAT
Osmanlı toplumundaki gündelik hayatın saray, şehir, köy ve kır çerçevesinde ele alınması uygun olacaktır.
Osmanlı’da Şehir Hayatı:
Osmanlı şehirlerinde, özellikle müslüman kesimde, günlük hayat sabah namazına davet eden ezanla başlıyordu. Böylece uyanan kişiler, yer yataklarını kaldırıp gömme dolaplara yerleştirdikten sonra, giyinip abdest alıyor ve namaz kılıyorlardı.
Şüphesiz kıyafet kişinin toplum içindeki yeri, mertebesi ve servetine göre değişiyordu. Bu fark kumaşın cinsinden veya yerli ya da ithal oluşundan kaynaklanıyordu.
Kemerlerinde cangiar adını verdikleri iki hançer taşırlar, bunlar kılıflı bıçaklardır, fakat sapları ve kılıfları altın, gümüş ve bazen da çeşitli taşlarla yahut yalnız saplan fîldişinden üstün tuttukları balık dişleri ile süslenmiştir. Bu tip hançerler daha pahalıya satılır. Kemerlerinde her biri bir tarafa gelecek şekilde iki mendil taşırlar ve buraya bir de tütün kesesi asarlar; göğüslerinde para, süslemeler, çeşitli eşyalar, hüviyet cüzdanları, mendiller taşırlar, çünkü göğüslerini bizim ceplerimiz gibi kullanırlar.
Dolimanın üzerinde bizim robdöşambrımıza benzeyen ferace taşırlar, kollan geniş ve kol uzunluğundadır; bunu manto yerine kullanırlar ve kışın onun üzerine de kürk giyerler ve orta halli olanlar dahi samur bir kürke sahip olmak için seve seve dört veya beş yüz kuruş sarfederler.
Bacağı, boydan boya örten yünden çorapları vardır, ayaklarında, duruma göre san veya kırmızı deriden, alt kısmı dikilmiş mes giyerler. Ayakkabıları aynı renktedir ve hemen hemen pantuflalar gibi yapılmıştır, ökçeye yarım dâire şeklinde küçük bir demir çakılır ve bu ayakkabılara pabuç adı verilir.
Müslümanlar sarı, gayri müslimler ise siyah ve mor papuç giyiyorlardı. Türkler'in ayakkabı çeşitleri arasında potin, çizme, mest ve terlik vardı.
Sarık en önemli baş örtüşüydü. Kenarsız kadife başlığın etrafına bir tülbent sarılarak kullanılırdı. Tülbenti sarış biçimi, kişilerin mevkilerini gösterirdi. Bu durum mezar taşlarına bile yansımıştı. Bunu İstanbul'da Osmanlılardan kalma mezarlıkların mezar taşlarında hâlâ görmek mümkündür. Farklı sarık biçimlerinin selimi, kallâvi, perişanı gibi özel adları vardı. Gayri müslimler ise sarık değil, külah veya takke giyerlerdi.
Osmanlı ülkesinde değişik din ve soylara mensup bütün kadınlar, her ülkenin ve her dönemin kadınları gibi süslenmeyi ve en iyi şekilde giyinmeyi seviyorlardı. Ancak sokakta gezerken bu şık elbiseleri ve kemer ve topuz ile elmas, lal, inci gibi kıymetli şeylerle süslü gerdanlık ve bileziklerden oluşan süsleri feracelerinin altında kalıyor, bunları ancak kendilerinin veya ahbaplarının evlerinde sergileyebiliyorlardı.

Kaynak: Osmanlı'da halkın yaşamı nasıldı?

Benzer Konular

6 Mart 2015 / ZİYARETÇİİİ Soru-Cevap
18 Eylül 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
8 Şubat 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
14 Aralık 2010 / Ziyaretçi Soru-Cevap