Arama

İlk Türk devletlerinin komşuları ile ilişkileri nasıl olmuştur?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 21 Ocak 2011 Gösterim: 19.534 Cevap: 6
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
22 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
İlk türk devletlerinin komşularıyla ilişkileri nasılsır?
EN İYİ CEVABI Misafir verdi
Zatüs Savari adlı savaş kimler arsaında yapıldı ve önemineydi?
Sponsorlu Bağlantılar
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
22 Aralık 2008       Mesaj #2
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
İLK TÜRK DEVLETLERİNİN DİĞER TÜRK DEVLETLERİ İLE İLİŞKİLERİ


Sponsorlu Bağlantılar
1- TÜRK – ÇİN İLİŞKİLERİ

Türk – Çin ilişkilerinin başlangıç tarihi , milattan önceki yıllara kadar uzanmaktadır. Bu ilişkiler , bazen savaşlar , bazen de dostluk içinde devam etmiştir. Ancak iki milletim dost gözüktüğü dönemlerde de Çin , Türk ülkelerini ele geçirme düşüncesinden asla vazgeçmemiştir.

Türk- Çin ilişkilerindeki rekabetin en önemli nedeni , her iki milletin de Orta Asya’da tek başına egemen olmak istemeleridir.

Önemli bir gelir kaynağı olan İpek yoluna hakim olma isteği de önemli bir sebeptir. Ayrıca göçebe bir hayat süren Türklerin ihtiyaçları olan ipek, buğday ve pirinç gibi bazı maddeleri Çin’den temin etmek istemeleri de bu seferlerin nedenleri arasındadır.

Çin’de sürüp giden iç savaşlar, Hunların , Çin’e sürekli akın yapmaları için uygun bir ortam hazırlamıştır.

Türkler geniş topraklara ve kalabalık bir nüfusa sahip olan Çin’i fethetmenin Çin kültürü içinde eriyip yok olmakla sonuçlanacağını bildikleri için Çin’i fethetmemiş, vergi alıp baskı altında tutmaya çalışmışlardır.

Türk – Çin ilişkileri

a) Hunlar

b) Göktürkler

c) Uygurlar olmak üzere üç bölümde incelenebilir.


a) Hunlar Dönemi Türk – Çin İlişkileri

Çin kaynaklarında Hunlar hakkında yer alan bilgiler , MÖ I.bin yılın başlarına kadar gitmektedir. Çin kaynaklarında Hunların adı bu dönemde “Hiyong-nu” olarak geçmektedir.

Türk- Çin ilişkilerinde ilk resmi belge , MÖ. 318 yılında Kuzey Şansi Savaşı sonunda imzalanmış olan anlaşmadır.

Hunların Çin kaynaklarında yer almaları , Çin ile olan siyasi , askeri ve ticarî ilişkilerinden ileri gelmektedir.

MÖ IV. Yüzyılın başlarında Çin beylikleri arasındaki mücadelelere karışan Hunlar , Çin üzerindeki baskılarını artırdılar.

Çinliler , Hun akınları karşısında , sınır boyunca kaleler inşa etmeye başladılar. İmparator Shih- Huang-ti ( MÖ 247-210) daha önce birleşmiş kaleleri bir duvarla birleştirerek ÇİN SEDDİ’ni meydana getirdi.

MÖ 220 yılında Hunların başına geçen Teoman ( Tuman) dağınık Hun boylarını bir yönetim altında topladı. Teoman Çin’in iç karışıklık içinde bulunmasından faydalanarak akılara başladı. Bu akınlar sonucu , Çin’in kuzeyindeki toprakları ele geçirdi.

Teoman'dan sonra Hunların başına geçen Mete, kısa zamanda ülkesinin topraklarını genişletti. Ancak, bölgede en büyük güç olduğunu gösterebilmek için, Çin'i yenmesi gerekiyordu.

Mete, M.Ö. 201-199 yılları arasında Çin’e yöneldi. Mete, Çin İmparatoru Kao-ti’yi , Pe-teng kalesi civarında bozguna uğrattı, imparator, barış istemek zorunda kaldı. Mete'nin Çin imparatoru ile yaptığı bu antlaşma, Türk tarihinde bilinen ilk yazılı milletlerarası antlaşma olması yönünden önem taşır. Bu antlaşma sonrası Mete, bir Çinli prensesle evlendi. Bunun sonucu olarak, iki ülke arasındaki ticarî ilişkiler gelişmeye başladı.

Mete'den sonra başa geçen Kiyok (Ki-ok), Çin'i baskı altında tutmak ve ticarî ilişkileri devam ettirmek için, Çin üzerine büyük bir sefer düzenledi. Kiyok, başarıyla sonuçlandırdığı bu sefer sonucunda, Çinli bir prensesle evlendi ve ticarî anlaşmalar yaparak geri döndü.

Siyasî ve ticarî ilişkileri geliştirmek amacıyla çekte Hunların aleyhine olmaktaydı. Kurulan bu akrabalıklardan yararlanan Çinli diplomatlar, Hun ülkesine rahatça girmekte ve Hun birliğini bozucu faaliyetlerde bulunmaktaydılar.

Ayrıca , Çin'den alınan lüks mallar, Hunlar arasında lüks yaşantıyı özendirmekteydi. Bu gelişmeler, daha sonraki dönemlerde Hunlar için tehlikeli olmaya başladı.


Hun-Çin İlişkilerinde İpek Yolu Mücadelesi

Hun – Çn ilişkilerinde İpek Yolu’nun büyük önemi vardır. Çin, M.Ö. II. yüzyılın başlarından itibaren İpek Yolu’nun önemini anlamıştı. Bu tarihten sonra Çin'in bütün amacı, Hunların elinde bulunan İpek Yolu'nu ele geçirmek oldu

Çin, bu amaçla Hunları örnek alarak atlı askerî birlikler kurmaya başladı .

Ayrıca, çeşitli propagandalarla Hun beylerini birbirine düşürmeyi başardı.

Çin, bu girişimleri sonucu, Hun akınlarını durdurmayı başardığı gibi, karşı saldırılara başladı. M. Ö. 60 yılına gelindiğinde İpek Yolu, Çin'in eline geçmiş bulunuyordu.

İpek Yolu'nun, Çin'in denetimine geçmesinden sonra Hun Devleti'nin gelirlerinde önemli bir azalma oldu. Gittikçe artan ekonomik sıkıntılar, Hun birliği içinde yer alan boyların devlete olan bağlılıklarının azalmasına sebep oldu. Bunun sonucu, çeşitli boylar isyan ettiler.


Çin'in Faaliyetleri Sonucu Büyük Hun Devleti'nin Yıkılması

Çin, her dönemde, Hun Devleti'ni parçalama ve yıkma faaliyetlerini devam ettirdi. Çin'in bu konuda faaliyeti, genellikle, Hun Devleti'ni içten çökertme şeklinde oldu.

Bu konuda Çin'in kullandığı yöntemler şunlar olmuştur:

1- Hun hükümdarlarının Çinli prenseslerle evlendirilmesi,

2- Hun ülkesine gizlice gönderilen Çinli casusların, Hun beyleri ve boyları arasında ayrılıkçı düşünceleri yaymaları,

3- Çin'den gönderilen değerli armağanlarla, Hun hükümdarları ve beyleri arasında Çin yaşantısına özenti uyandırılması.


İpek Yolu'nun, Çin'in denetimine geçtiği yıllarda Hunların başında, hükümdar olarak Ho-hanye (M.Ö. 58-31) bulunuyordu. Ekonomik sıkıntılar ve iç karışıklıklar sonucu, Ho-han-yeh, Çin hâkimiyetine girip, durumunu kurtarmak istedi. Kardeşi Çi-çi buna karşı çıkınca, Ho-hanyeh güneye çekilerek Çin'in himayesine girdi.

Çi-çi, kardeşine ve Çin'e karşı giriştiği mücadelede başarılı olamayınca, Türkistan'a çekildi. Ancak, Çi-çi'nin kurduğu devlet uzun süreli olmadı. M.Ö. 36 yılında, Çin karşısında yenilgiye uğrayan Hunlar dağıldılar.

Ho-han-yeh'ten sonra Doğu Hunları yeniden güçlendiler. Güçlü devlet adamı Yü-Tanhu, Hunlara tekrar bağımsızlığını kazandırdı. Çin'i de baskı altına aldı. Mete gibi Türk soyundan olan kavimleri bir bayrak altında toplamaya çalıştı. Ancak, bu dönem uzun sürmedi. Çin'in kışkırtmaları sonucu çıkan taht kavgaları sonunda Hunlar, Kuzey ve Güney Hunları olmak üzere ikiye ayrıldılar (M.S.48). Bu ayrılıştan kısa bir zaman sonra Güney Hunlar, Çin hâkimiyeti altına girdiler.

Çin, M.S. 150 yılında Kuzey Hun Devleti'ne, M.S. 216 yılında Güney Hun Devleti'ne son verdi. Böylece, Orta Asya'da, M.S. VI. yüzyılın ortalarına kadar sürecek olan Çin hâkimiyeti başlamış oldu.


b) Göktürkler Dönemi

Hunlann yıkılmasından sonra, Orta Asya, Çin hâkimiyeti altına girmişti. Bu durum, Göktürk Devleti'nin kurulmasına kadar devam etti. 552 yılında Göktürk Devleti kurulduğu sırada Çin, doğu ve batı diye ikiye bölünmüş durumdaydı. Güçsüz kalan Çin devletleri, destek sağlamak amacıyla Göktürklere çeşitli armağanlar gönderiyorlardı.

Mukan Kağan (553-572) zamanında Göktürkler, Çin'deki "Chou" ve 'Ts'i" devletleri üzerinde baskı kurdular.

Mukan'dan sonra başa geçen Tapo Kağan da, iki Çin devleti arasındaki rekabetten yararlanmaya çalıştı. Çin devletleri, elçiler ve armağanlar göndererek, Göktürklerle dostluk kurmaya çalıştılar. Bu dönemde on bin kadar Türk tüccarı, Çin şehirlerine yerleşti.

Çin ile ticaretin artması ve Çin mallarının kolayca sağlanması, Türk beyleri arasında, Çinliler gibi yaşamaya ilgi uyandırdı. Bununla beraber, Tapo Kağan'ın ölümüne kadar, Çin üzerindeki Göktürk baskısı devam etti. Çin, Göktürklerin saldırıları karşısında, geleneksel politikası olan, iç kargaşalık yaratmaya ve Türk boylarını birbirlerine karşı kışkırtmaya başladı. Çin'in kışkırtmaları sonucu, Göktürkler, 582 yılında Doğu ve Batı Göktürkler olarak ikiye ayrıldılar.

Doğu Göktürkler, 585 yılında Çin hâkimiyeti altına girmek zorunda kaldılar. Çin, bu dönemde, çeşitli yollarla Türkleri, Çinlileştirmeye çalıştı. Şipi Kağan (609-619) zamanında Doğu Göktürkler, yeniden eski güçlerine kavuştular. Çin'e her yıl ödenen vergiler kesildi. Çin imparatoru yenilgiye uğratıldı.

Kieli Kağan (621-630) zamanında da Çin'e yapılan akınlar devam etti. Ancak, Kieli Kağan'ın, son seferinde tutsak düşmesi sonucu, Doğu Göktürk Devleti sona erdi (630). Bundan sonra elli yıl süren Çin hâkimiyeti başladı. Çin egemenliği altında geçen yıllar içinde, zaman zaman birçok ayaklanmalar çıktı. Bu ayaklanmaların en önemlisi, 639 yılında Kürşad'ın, Çin sarayına düzenlediği baskın olmuştur.

Çin, Doğu Göktürklerden sonra, 659 yılında Batı Göktürk Devleti'ni de egemenlik altına aldı.

Göktürklerin, Çin hâkimiyetinden kurtulmak için başlattığı ayaklanmalar, 682 yılında Kutluk'un liderliğinde başarıya ulaştı.

Kutluk (İlteriş) Kağan, Göktürk Devleti'ni yeniden kurunca, ilk olarak, Çin'e karşı harekete geçti. Kutluk Kağan, biliyordu ki, Çin üzerinde bask kurulmazsa, Göktürklerin güvenlikte olması ve güçlenmesi mümkün değildi. Kutluk Kağan, Çin üzerine pek çok sefer düzenledi.

Kutluk Kağan'dan sonra yerine geçen kardeşi Kapgan Kağan zamanında, Göktürklerin temel hedeflerinden biri de, Çin'i sürekli baskı altında tutmak oldu.

Bu dönemde düzenlenen seferlerle Çin, baskı altına alındı. Çin,.değerli armağanlar göndererek, bu seferleri önlemek istediyse de başaramadı. Çin, bu durum karşısında, yine Göktürkler! içten yıkma faaliyetine girişti. Çin'in kışkırtmaları sonucu Türk boyları, Göktürklere karşı ayaklandılar.

Bilge Kağan döneminde, ünlü devlet adamı Tonyukuk'un önerileri doğrultusunda, Çin'e karşı dikkatli bir siyaset izlenmeye başlandı. Bilge Kağan, kışkırtıcı faaliyetlerini sürdüren Çin'i cezalandırmak amacıyla sefere çıktı ve Çin, yenilgiye uğratıldı (720). Bundan sonra iki devlet arasındaki ilişkiler, Göktürklerin yıkılışına kadar barış içinde geçti ve ticarî ilişkiler arttı.


c) Uygurlar Dönemi

744 yılında Göktürk hâkimiyetine son veren Uygurlar, tarihî Türk merkezi olan Ötüken'de bir devlet kurdular. Uygurlar döneminde Türk-Çin ilişkileri, daha önceki dönemlere göre farklı yönde gelişti. Çin'e karşı askerî seferlere devam edilmekle beraber, bu ülkeyle daha çok, ticarî ilişkilerin gelişmesine önem verildi.

Çin, 751 yılında Talaş Savaşı'nda yenilgiye uğrayınca, Orta Asya'dan çekilmek zorunda kalmıştı. Çin'in, Orta Asya'dan geri çekilmesi sonucu, Tarım havzası, Uygurların eline geçti.

Talaş yenilgisinden sonra, Çin'de iç ayaklanmalar çıktı. Güç durumda kalan Çin imparatoru, Uygur kağanı Moyunçor'dan yardım istemek zorunda kaldı. Moyunçor, 757 yılında Çin'e bir sefer düzenleyerek, imparatora yardımda bulundu. Bunun sonucu olarak Çin, Uygurlara yıllık vergi ödemeyi kabul etti. Moyunçor, imparatorun kızıyla evlendi.

Bögü Kağan (759-779) zamanında Çin'de Türk nüfuzu arttı ve birçok Çin şehrinde Uygurlar, serbestçe ticaret yapmaya başladılar. Bu tarihlerde Çin, sürekli olarak Tibetlilerin saldırılarına uğramaktaydı. Bu saldırılardan bunalan Çin, Bögü Kağan'dan yardım istedi. Bögü Kağan, Lo-Yang seferini yaparak Tibetlileri yenilgiye uğrattı.

Bögü Kağan'ın Lo-Yang seferi, Uygurlar açısından önemli sonuçlar meydana getirdi. Bögü Kağan, Lo-Yang seferinden bir Mani rahibi ile birlikte döndü. Bögü Kağan, bir süre sonra Mani dinini benimsedi ve devletin resmî dini hâline getirdi. Hristiyanhk, Budizm ve Zerdüştlük dinlerinin karışımı olan Mani dini, göçebelerden çok, yerleşik hayata geçmiş olan Uygurlar arasında taraftar buldu.

Bögü Kağan, Çin'de yeniden karışıklıklar çıkınca, Çin'i istilâ etmek amacıyla harekete geçti. Ancak, yeğeni Bağa Tarkan tarafından öldürülünce, Çin seferi gerçekleşmedi.

Bağa Tarkan (779-789) zamanında, Uygurların Çin'e karşı tutumu değişti. Çin ile dostluk ilişkilerine önem veren Bağa Tarkan, Çinli bir prensesle evlendi. Uygur tüccarlarına Çin'de yeniden ticaret yapma imkânını hazırladı.

840 yılında Kırgızların saldırısı sonucu Uygur Devleti yıkıldı.

Uygurların büyük bir kısmı, güneye ve batıya doğru göç ettiler. Güneye göç eden Uygurlar, Çin'in Kansu bölgesine yerleştiler. Kansu bölgesine yerleşen Uygurlar, Çin ile daha çok ticarî ilişkilerde bulundular. Uygurların bu bölgedeki siyasî varlıkları, Moğol hâkimiyeti altına girinceye kadar devam etti. Sarı Uygurlar olarak da bilinen Kansu bölgesi Uygurları, günümüzde, Batı Çin'de yaşamaktadırlar.

Kırgızların saldırısı sonucu batıya göç eden Uygurların bir kısmı, Doğu Türkistan'a yerleştiler ve burada bir devlet kurdular. Çin, Tibetlilerin saldırısına karşı bir güvence olarak gördüğü bu Uygur Devleti'ni tanıdı ve topraklarını genişletmesine karşı çıkmadı. Daha sonra Müslüman olan Uygurlar, İslâmiyetin Çin'de yayılmasına çalıştılar. Doğu Türkistan Uygurları, günümüzde Çin yönetimi altındaki Uygur özerk bölgesinde yaşamaktadırlar .


Türk – Çin İlişkileri

1. Türklerin en çok ilişki kurduğu devlet Çin’dir.
2. Çinlilerle Türkler arasındaki mücadele konusu ipek yolu egemenliğidir.
3. Türkler (Hunlar), Çine akınlar düzenlediklerinden Çin, Türk akınlarını durdurmak için Çin seddini yapmışlardır (MÖ. 214).
4. Çinlilerle Türler arasındaki ilk antlaşma Hunlar döneminde MÖ.198 yılında yapılmıştır.

Türklerin Çin Kültürüne Katkıları:

1) Çinliler ata binmeyi,süvari birliklerini, ceket ve pantolonu Türklerden öğrenmişlerdir.

2) Askerlik alanında

3) Devlet Teşkilatında

4) At kültüründe(Atı evcilleştirmede)

5) Gök Tanrı inancıyla... Çinlileri etkilemişlerdir.

Çinlilerin Türkleri Etkilediği Alanlar:

1. Tarım ve yerleşik kültür

2. Felsefe( Taoizm, Konfiçyüs ve Budizm)

3. Giyim ... konularında Çinliler Türkleri etkilemişlerdir

4. Göktürkler ve özellikle de Uygurlar döneminde Çin edebiyatı, dini (Manihaizm) ve felsefesi, Türkler üzerinde etkili olmaya başlamıştır.


2- TÜRK-MOĞOL İLİŞKİLERİ

Türk-Moğol ilişkileri, Hunlar döneminde başladı. Hun Devleti'nin, Moğolistan'ı kendine merkez seçmesi, yöredeki bütün Türk boylarıyla Moğolları bir araya getirdi. Moğollar, yüzyıllarca Türklerle yan yana yaşadılar. Bunun sonucu olarak da Türk kültür ve medeniyetinin etkisinde kaldılar.

Moğollar, başlangıçta Baykal gölü dolaylarında, Sibirya'da ve Moğolistan'ın ormanlık bölgelerinde, dağınık kabileler halinde yaşıyorlardı. Moğollar, uzun yıllar Hunların, Göktürklerin ve Uygurların hâkimiyeti altında yaşadılar.

840 yılında, Uygur Devleti'nin yıkılmasından sonra Moğollar, bağımsız duruma geldiler. Moğollar, Cengiz Han'ın babası Yesügey döneminde, giderek güçlenmeye başladılar. Moğollar, ilk kez Cengiz Han döneminde bir araya gelip siyasî güç hâlini aldılar (1206).

Cengiz Han, 1209 yılında Doğu Türkistan (Turfan) Uygurlarını, 1226 yılında Kansu Uygunlarını hâkimiyeti altına aldı. Kültür ve medeniyet yönlerinden Moğollardan ileri olan Uygurlar, Moğol İmparatorluğu'nun sivil yönetiminde önemli görevlere getirildiler. Uygurlar, kendi dillerini Moğollara öğrettiler ve Moğol İmparatorluğu'nun resmî dili Uygurca oldu. Moğol ordularıyla seferlere katılan Uygur kâtipleri, ele geçirilen ülkelerin teşkilâtlandırılmasında önemli rol oynadılar. Çeşitli ülkelere gönderilen elçiler, Uygurlar arasından seçildi.

Moğol İmparatorluğu'nda önemli görevler alan Uygurlar, bu imparatorluğun ayakta kalmasını sağladılar. Uygurlar, Moğol İmparatorluğu'nu zamanla Türk-Moğol İmparatorluğu'na dönüştürdüler. Uygurlar, Moğollardan bir kısmının Türkleşmesini sağladılar. Bütün bu yönleriyle Uygurlar, Moğollara kültür ve medeniyette rehberlik yaptılar.


Türk – Moğol İlişkileri

1) Kültür ve uygarlık bakımından Moğollardan ileri olan Uygurlar, önemli devlet görevlerine getirildiler.

2) Kendi dillerini Moğollara öğrettiler. Moğol İmparatorluğunda Uygurca, yaygın kullanılan bir dil durumuna geldi.

3) Moğolların devleti, başta Uygurlar olmak üzere birlikte yaşadıkları öteki Türk boylarından da etkilenmeleri sonucu Türk - Moğol imparatorluğu niteliği kazandı.

4) Türk boyları, Moğollardan bir kısmının Türkleşmesini sağladılar.

5) Moğollar, eski Türk hukukundan aldıkları yasaları yazılı hâle getirip Cengiz Yasası'nın temelini attılar. Bütün bu yönleriyle Uygurlar, Moğolları kültür ve uygarlık yönünden etkilediler.

6) Moğol kökenli Kitanlarla yoğun ilişkilere girilmiştir. Kımızı Kitanlar üretip satmışlardır.

7) Uygurların para yerine kullandıkları kamdu adı verilen bez parçalarını Kitanlar da kullanmışlardır.

8) Uygur yazısını kullanmışlardır.

Türklerin Moğol Kültürüne Katkıları:

a) Askerlik alanında,

b) Devlet teşkilatında ,

c) Dil ve Alfabede (Uygurca ve Uygur Alfabesini kullandılar.),

d) Kımız yapmayı öğrettiler,

e) Türk Töresi ve geleneklerinden,

f) Göktanrı dininden.... etkilendiler.


3- TÜRK - ARAP İLİŞKİLERİ

Türk-Arap ilişkileri, Hz. Ömer zamanında başladı. Nihavent Savaşı'nı (642) kazanarak, İran'daki Sâsânî devletine son veren Müslüman Araplar, doğuya doğru ilerlediler ve Ceyhun nehrine ulaştılar. Ceyhun nehrinin ötesinde Türkler bulunuyordu. Böylece, Türklerle Müslüman Araplar ilk defa karşı karşıya gelmiş oldular.

Emevîlerin, 661 yılında halifeliği ele geçirmelerinden sonra, Arapların, Türk ülkelerine doğru ilerleyişleri devam etti. Türkler ile Araplar arasındaki mücadelelerin en şiddetlisi, Emevîler zamanında oldu. Emevîlerin Horasan valisi Übeydullah Bin Ziyad, 674 yılında, Ceyhun nehrini geçerek, Maveraünnehir'in önemli şehirlerinden Buhara'yı kuşattı. Buhara'nın Türk asıllı melikesi Kabaç Hatun, ağır bir vergi karşılığında Übeydullah Bin Ziyad ile anlaşma yaptı. Bu anlaşmanın bir sonucu olarak Übeydullah Bin Ziyad, iki bin Türk gencini asker olarak ordusuna aldı. Böylece, Türkler ilk olarak İslâm Devleti'nde askerî görev almış oldular.

Müslüman Araplar, Horasan valisi Kuteybe Bin Müslim zamanında bütün Mavetaünnehir'i ele geçirdiler. Baykent, Buhara, Semerkant ve Kaşgar gibi önemli Türk şehirleri, Arapların eline geçti. Kuteybe'nin ölümünden sonra Araplar, Maveraünnehir'de tutunamadılar. Göktürklerin yeniden güçlendikleri dönemde Kültigin, Maveraünnehir'deki bazı yerleri Araplardan geri almayı başardı. Türk-Arap savaşları Türgişler zamanında da devam etti. Türgiş hükümdarı Sulu Kağan, Arapların elindeki bazı şehirleri geri aldı. Ancak, Sulu Kağan'ın öldürülmesi ve bir süre sonra Türgişlerin dağılması sonucu, Maveraünnehir'deki Arapların ilerleyişini durduracak bir Türk devleti kalmadı. Maveraünnehir bölgesi yeniden Arapların eline geçti.

IX. yüzyılın ortalarından itibaren gelişen askerî, ticarî ve dinî ilişkiler sonucu Türkler, büyük gruplar hâlinde Müslüman olmaya başladılar. Türk devletleri içinde İslâmiyet’i devlet dini olarak ilk kabul eden, İtil (Volga) Bulgar Devleti oldu. Bulgar hakanı Almuş, 920 yılında Halife el-Muktedir'den, din adamları ve camiler inşa etmek üzere ustalar istedi. X. yüzyılda Türklerin en büyük kolu olan Oğuzlar, Müslüman oldular. Müslüman olan Oğuzları, diğer Oğuzlardan ayırt etmek için, onlara," Müslüman Türk anlamında "Türkmen" adı verildi.


Türk- Arap İlişkileri

1) Türk - Arap ilişkileri, Halife Ömer zamanında başladı. Bu dönemde İran'daki Sasanî Devleti'ne son veren Araplar, Ceyhun ırmağına ulaşarak Türklerle karşı karşıya geldiler.

2) Ancak Türkler ile Araplar arasındaki mücadeleler, Emevîlerin ırkçı politikaları ve Arap olmayanlara karşı uyguladıkları baskılar nedeniyle şiddetlendi. Baykent, Buhara, Semerkant, Kaşgar gibi önemli Türk illeri, Arapların eline geçti.

3) Göktürklerin yeniden güçlendikleri dönemde Kül Tekin, Maveraünnehir'deki bazı yerleri Araplardan geri aldı.

4) Türgeşler zamanında da Türk - Arap savaşları devam etti. Ancak Türgeşlerin dağılmasından sonra Maveraünnehir'de Arapların ilerleyişini durduracak bir Türk devleti kalmadı.

5) Emevîlerin, Arapları diğer Müslümanlardan üstün tutmaları ve Türklere karşı son derece sert davranmaları nedeniyle, Türklerin büyük kitleler hâlinde İslâmiyet! kabul etmeleri mümkün olmadı. Emevîler, gittikleri her yerde Türk illerini yakıp yıktılar. Emevîler, Müslümanlığı kabul etseler bile Türklere aynı baskıyı devam ettirdiler. Çünkü öncelikli amaçları zengin Türk kentlerini yağmalamak olan Emevîler, halka her türlü ağır vergiyi yüklemenin yanında çok sayıda Türk savaşçısını ve yöneticisini öldürdüler. Genç kadın ve erkekler ile çocukları köle olarak sattılar.

6) Emevîlerin baskılarından ve vahşetinden bıkan Türkler ve İranlılar, Ebu Müslim yönetiminde ayaklandılar ve Abbasîleri destekleyerek Emevîlerin yıkılmasında önemli rol oynadılar.

7) Abbasîlerin yönetime gelmelerinden sonra Türk - Arap ilişkilerinde yeni bir dönem başladı. Türkler, Talaş Savaşı'nda Çinlilere karşı Arapları desteklediler.

8) Bu olaydan sonra Türk - Arap ilişkileri gelişmeye başladı. İlk olarak Karluk, Yağma ve Çiğil Türk boyları İslâmiyeti kabul ettiler.

9) 9. yüzyıldan itibaren gelişen Türk - Arap ilişkileri sonucunda İslâmiyet, Türkler arasında yayılmaya başladı. Çünkü Türkler, Asya'nın güneybatısında siyasal açıdan doğan boşluğu doldurmak ve tek etkin güç olarak tüm bu bölgelerde Türk egemenliğini kurmak istediler. Sonuçta disiplinli, cesur ve törelerine bağlı Türk savaşçıları, Arap ordularında kısa zamanda yükselerek yönetici güç oldular.

10) 10. yüzyılda Türklerin en büyük boyu olan Oğuzlar, Müslüman oldular. Müslüman olan Oğuzlara, diğer Oğuz boylarından ayırt etmek için, Müslüman Türk anlamında Türkmen adı verildi.

11) Türkler, Abbasî Devleti'nde vezirlik, ordu komutanlığı, valilik gibi önemli görevler aldılar.

12) 11. yüzyılda İslâm dünyasının liderliği Türklerin eline geçti.

13) Abbasî Devleti'nde Türkler, devletin en güvenilir kuvveti durumuna gelmişti. Eyaletlerde çıkan pek çok ayaklanmayı Türkler bastırmıştı. Yiğitlikleri, ahlâkları, yaşayışları, görünüşleriyle devrin aydınları arasında, Türk sevgisi ve hayranlığı başlamıştı. Müslüman yazarlar, yapıtlarında yer yer Türklerin savaşçılıklarını anlatıyorlardı. Hatta bunlardan biri olan Câhiz (ölm. 870)'in, Türkleri anlattığı Fezail el-Etrak (Türklerin Faziletleri) yapıtı çok ünlüdür.

14) Abbasîler döneminde önemli görevlere getirilen Türkler, etkili siyasal güç olmuşlardı.

Türk – Arap İlişkileri

1. Türklerle Araplar arasındaki ilk ilişkiler Sasani aracılığıyla olmuştur.

2. 642 Nihavend savaşı sonucunda Hz. Ömer döneminde Araplar Horasana dayanınca Türklerle Araplar ilk kez komşu oldular.

3. Türklerle Araplar arasındaki ilk savaş Hz.Osman zamanında Hazar Türleri arasında olmuştur.

4. En şiddetli savaşlar Emeviler zamanında oldu. Türgişler, Arapların Orta Asya’da yayılmasını engelledi.

5. 751 Talas savaşı sonucunda Türklerle Araplar arasında dostluk ilişkileri başladı.


4- TÜRK-İRAN İLİŞKİLERİ

Orta Asya'da Kuzey Hun Devleti yıkılınca, Çin egemenliği altına girmek istemeyen Hunlar, batıya doğru göç ettiler. İtil'i (Volga) geçip Avrupa'ya doğru ilerleyen Hunların bir kısmı, güneye inerek Afganistan'ın kuzeyine yerleştiler. Afganistan'a yerleşen Hunlar, burada Akhunlar (Eftalitler) Devleti'ni kurdular ve İran'daki Sâsânî Devleti ile komşu oldular. Bu olay sonrası Türk-İran ilişkileri başlamış oldu.

Akhunlar, sürekli olarak Sâsânilerle savaştılar. Akhunların saldırıları sonucu Sâsânîler yıkılma tehlikesi geçirdiler. Sâsânî hükümdarı II. Şahpur zamanında, Akhunlar ile anlaşma yapıldı ve bir barış dönemi yaşandı. Ancak, bu barış dönemi uzun sürmedi. Akhun hükümdarı Kün-Han (Ahşunvaz), Sâsânilerin iç işlerine karıştı ve himayesine aldığı Sâsânî veiahtı Firuz'u, İran'da tahta çıkardı.

484 yılındaki Mazdek isyanı sırasında, İran'da büyük karışıklıklar ortaya çıktı. İsyancılar tarafından ele geçirilen Sâsânî hükümdarı Kavad hapsedildi. Bir süre sonra kurtulmayı başaran Kavad, Akhunlara sığındı. Akhunların yardımıyla Sâsâniler, Mazdek isyanını bastırdılar.

Akhunlar, VI. yüzyılın başlarında en güçlü dönemlerini yaşarken, İran'da Anuşirvan, güçlü bir hükümdar olarak ortaya çıktı. Bu tarihlerde Orta Asya'da Göktürk Kağanlığı kurulmuş bulunuyordu.

Göktürkler, kısa zamanda topraklarını genişleterek, Sâsânîler ve Akhunlar ile komşu oldular. Göktürklerin amacı, İpek Yolu'na egemen olmaktı. Göktürklerin batı kanadını yöneten İstemi Yabgu, bu amaçla Akhunlara karşı Sâsânilerle ittifak yaptı. Göktürkler ve Sâsâniler, ortak bir sefer düzenleyerek, Akhunlar Devleti'ne son verdiler. Ceyhun nehri sınır olmak üzere, Akhunların topraklarını aralarında paylaştılar.

Ancak, Sâsânî hükümdarı Anuşirvan, anlaşmaya uymadı ve İpek Yolu ticaretini engellemeye başladı. İstemi Yabgu, bu kez Sâsânîlere karşı, Bizans ile ittifak yaptı. Sâsânîler, doğudan Türklerin, batıdan Bizanslıların hücumları sonucu iyice yıprandılar.

Göktürkler, Sâsânîleri ortadan kaldıramamakla beraber, gelecekte İran'da fetihlere girişecek olan Müslümanların işini kolaylaştırmış oldular.

Sâsânî Devleti'nin 642 yılında yıkılmasından sonra, batıya doğru olan Türk göçleri, İran üzerinden yapılmaya başlandı. Doğudan batıya doğru ilerleyen Türkler; İran, Irak, Azerbaycan ve Anadolu'ya yerleşerek, buralarda büyük devletler kurdular.

Türk - İran İlişkileri

1) Türk- İran ilişkileri, Akhunlar zamanında başladı (5. yüzyıl) Kuzey Hun Devleti'nin yıkılmasından sonra Afganistan dolaylarına gelip yerleşen Hunlar, burada Akhun Devleti'ni kurdular ve Sasanîlerle komşu oldular. Akhunlar, Sasanîlerle sürekli savaştılar.

2) 552'de I. Göktürk Devleti'nin kurulmasıyla Türkler, batıda Sasanîlerle komşu oldular. Göktürklerin batı kanadını yöneten İstemi Yabgu, İpek Yolu'nu ele geçirmek amacıyla, Akhunlara karşı Sasanîlerle ittifak yaptı. Bu ittifak sonucu Akhun Devleti yıkıldı ve toprakları Göktürkler ile Sasanîler arasında paylaşıldı. Ancak, bir süre sonra Sasanîlerin İpek Yolu üzerindeki ticareti engellemeleri üzerine İstemi Yabgu, bu kez Sasanîlere karşı Bizans’la ittifak yaptı. Göktürk-Bizans ittifakı sonucunda, doğudan Göktürklerin, batıdan Bizans'ın askerî seferleri Sasanîlerin gücünün sarsılmasına ve yıkılma sürecine girmelerine neden oldu.

3) Sasanî Devleti'nin yıkılmasından sonra batıya doğru olan Türk göçleri, İran üzerinden yapılmaya başlandı. Doğudan batıya doğru ilerleyen Türkler, İran, Irak ve Azerbaycan'a yerleşerek buralarda devletler kurdular. İran, uzun yıllar Büyük Selçuklu Devleti'nin egemenliği altında kaldı.

4) İran'la ticaret ilişkilerinin gelişmesi sonucu Soğdlu (İranlı) tüccarlar Türk ülkelerine gelmeye başlamışlardır. Türkler, İpek Yolu ticaretine egemen olmak amacıyla koloniler kuran bu tüccarlar aracılığı ile batı ülkeleri hakkında bilgi edinmişlerdir. Bu ilişkiler sonucu Türkleşen bazı Soğdlular Türk devletlerinde, yönetimde görevler almışlardır.

Türk – İran İlişkileri

1. Türklerle İranlılar arasında en yoğun ilişkiler Göktürkler döneminde oldu. İstemi Han, Sasanilerle ittifak kurarak Akhunları yıktılar.
2. Avarlar, Sasanilerle ittifak kurarak İstanbul’u kuşattı.

5- TÜRK – BİZANS İlişkileri

1. Türklerle Bizans arasında ilk ittifak Göktürkler döneminde İstemin han tarafından Sasanilere karşı oldu.
2. Bizans’ı ilk kez vergiye bağlayan Atilla’dır. (Anatola ve Margius)

Avarlar, Sasanilerle ittifak kurarak İstanbul’u kuşattılar.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Şubat 2010       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Zatüs Savari adlı savaş kimler arsaında yapıldı ve önemineydi?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Mart 2010       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Çok teşekkürler Msn Happy 1 haftadır arıyorum dönem ödevi için.Hiçbir yerde bulamamıştım.İyi ki varsın msxlabs. Msn Happy Msn Happy Emeğe Saygı !
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Aralık 2010       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
türk devletlerinin komşularıyla ilişkileri nasıl gelişmiştir?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Aralık 2010       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ya ben( bölgede kurulan türk devletlerinin komşularıyla ilişkileri nasıl gelişmişti) arıyorum bulama dım yapdımcı olun lütfen
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Ocak 2011       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yha uygur arap ilişkisini bi türlü bulamadım nie yok yha

Benzer Konular

11 Ocak 2014 / Misafir Soru-Cevap
28 Ekim 2011 / bir dost....... Soru-Cevap
6 Ekim 2016 / Misafir Soru-Cevap
2 Ocak 2011 / Misafir Soru-Cevap
22 Ekim 2012 / Misafir Soru-Cevap