Arama

Tanzimat döneminde ülkenin siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik durumu nasıldı?

Güncelleme: 20 Kasım 2012 Gösterim: 94.512 Cevap: 33
gökhan - avatarı
gökhan
Ziyaretçi
24 Aralık 2008       Mesaj #1
gökhan - avatarı
Ziyaretçi
tanzimat dönemi siyasi sosyal ekonomik durumu bana açıklarmısınız acil lazım
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Aralık 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
TANZİMAT DÖNEMİ’NDE OSMANLI İMPARATORLUĞU

Sponsorlu Bağlantılar
Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya’nın temsilcileri 1774’de Bulgaristan’ın Küçük Kaynarca kasabasında Avrupa diplomasi tarihinin en ünlü ve en önemli anlaşmalarından birini imzaladılar. Anlaşmanın üç önemli hükmü Kırım Hanlığı’na bağlı Kuban ve Terek bölgelerinin Rusya’ya bırakılması, Rus ticaret gemilerine İstanbul ve Çanakkale boğazlarından serbest geçiş hakkının tanınması ve Rusya’nın “Ortodoks Kilisesi’ni ve ona hizmet edenleri temsil hakkını” almasıydı. Özellikle bu üçüncü madde ile Osmanlı İmparatorluğu’nun toplumsal yapısı içinde bulunan Ortodoks nüfus doğrudan Rusya’nın karışmasına açık bir hale geliyordu. Bunun en önemli hedefi de Doğu Anadolu’da yaşayan Ortodoks Ermeni nüfustu. Ayrıca bu sayede Rusya, Balkanlar’da yaşayan Ortodoks nüfus (Sırplar, Rumlar ve Ulahlar) üzerinde etkinlik kurarak en büyük ülküsü ve politikası olan Akdeniz’e ulaşmak projesini de gerçekleştirme olanağına kavuşacaktı.


Rusya’nın bu projesinin bir parçası olmak üzere önce Balkanlar’da 19. yüzyılın hemen başında bir Sırp ayaklanması örgütlendi. Görünürde yerel yöneticilere ve yeniçerilerin halka uyguladığı baskılara karşı bir tepki olarak başlayan ayaklanma, kısa sürede Osmanlı merkezi otoritesinden kopma mücadelesine dönüştü. Osmanlı yönetimi ayaklanmayı bastırmakla birlikte Sırplara ekonomik ve siyasal bazı ayrıcalıklar vermek zorunda kaldı.


Rus politikasının ikinci hedefi Rumların Osmanlı idaresinden kopma planını uygulamaya koymak oldu. İonnis Kapodistria’nın başkanlığında, görünürde bir dostluk ve kardeşlik derneği olarak kurulan ve Rus Çarı’nın yaverinin de üye olduğu Filiki Eterya’nın asıl amacı Rusya’nın da desteğiyle Osmanlı yönetimindeki Rumları örgütleyerek büyük bir Rum ayaklanması çıkarmaktı. 1821’de Rum nüfusun en yoğun olarak bulunduğu Mora’da başlayan Yunan ayaklanması, Rumların Osmanlı İmparatorluğu içinde çok geniş bir coğrafyaya dağılmış olmaları nedeniyle kısa sürede genişledi.

Yunan Ayaklanması, Avrupa Devletleri’nin Osmanlı İmparatorluğu’nun iç işlerine karışması için bir fırsat verdi. Avrupa Devletleri Osmanlı İmparatorluğu’nun özellikle gayrımüslim nüfusu üzerinde etki kurarak Osmanlı yönetiminin gayrimüslimlerin durumunu da iyileştirecek bazı sosyal, siyasal ve hukuksal düzenlemeler yapılmasını dayattılar.
Bu durum Tanzimat ve Islahat fermanlarının duyurulmasın hazırlayan dış etkenler olarak ortaya çıktı. Elbette Tanzimat sürecinin açılması, sadece Avrupa Devletlerinin bu baskılarına bağlanmamalıdır. Bu aynı zamanda 18. yüzyıldan beri Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan yenileşme dinamiklerinin de ulaştığı bir sonuçtur. Bu dinamikleri su yüzüne çıkaran en önemli göstergelerden biri II. Mahmut’un tutumu olmuştur. II. Mahmut Osmanlı tebaasının din ve etnik farkı olmaksızın hukuk önünde eşit olması isteğini şu sözlerle dile getirmiştir. “Ben tebaanın Müslüman’ını camide, Hıristiyan’ını kilisede, Musevi’sini de havrada fark ederim. Bundan başka aralarında bir tek fark yoktur. Cümlesi hakkında muhabbet ve adaletim kavidir ve hepsi hakiki evladımdır.”


TANZİMAT FERMANI VE SONUÇLARI

1839’da Tanzimat Fermanı’nın yayınlanması on yedinci yüzyılda başlayıp süregelen modernleşme akımı içinde en önemli evreyi oluşturur. Tanzimat reform dönemi, 3 Kasım 1839’da Mustafa Reşit Paşa’nın Tanzimat Fermanı’nı Gülhane Parkı’nda okumasıyla başlamıştır. Sultan Abdülmecit’in tahta çıkar çıkmaz düzeltim hareketini sürdürmek amacında olduğunu göstermesi önemli idi. 3 Kasım 1839’da Sultan Abdülmecid’in sadrazamı Mustafa Reşit Paşa tarafından Gülhane Parkı’nda yabancı devletlerin elçileri ve büyük bir halk topluluğunun huzurunda okunan, kişilerle devlet arasındaki ilişkilere hukuki yönden yenilikler getiren, şeriata dayanan eski yasaları tamamen değiştirmeyi öngören, Tanzimat-ı Hayriye adı verilen düzeltim hareketi siyasal ve hukuki yönden Osmanlı’da bir ilk idi. Osmanlı siyasal yaşantısının da ilk kazanımıydı.

Tanzimat Fermanın her şeyden önce farklı unsurlardan oluşan imparatorluğun dağılmasını önlemek gibi bir amacı olduğu gerçektir ama dönemin reformlarını sadece bu amaç doğrultusunda gerçekleştirilmiş uygulamalar olarak görmek doğru değildir.
Fermanı hukuksal açıdan değerlendirirsek, Ceza Hukuku, İdare Hukuku ve Ticaret Hukuku gibi çeşitli hukuk dallarında hiç de küçümsenmeyecek gelişmelere öncülük etmiştir. Bu fermanla oluşan gelişmeler sayesinde,Osmanlı devletine modern anlamda bir hukuk devleti anlayışı da girmiştir. Fermanda kanunlara aykırı davrananların cezalarını tespit etmek amacıyla bir ceza kanununun hazırlanması belirtilirken, bu kanunla herkesin suçu oranında cezalandırılması esası getirilmek suretiyle Osmanlı devletindeki hukuk eşitsizlikleri kaldırılmıştır. Ayrıca can, mal, ırz, namus güvencesini sağlayıcı anlatımlar kullanılması vergi ve askerlik işlemlerinin adaletle görüleceğinin ifade edilmesi kamu hizmetlerinin doğması açısından önemli bir gelişmedir. Bu ferman, Türkiye’de hukuk devleti kurma yolunda ilk girişim olarak benimsenebilir.
Tanzimat Fermanı’nın getirdiği diğer önemli yenilikler şunlardı: Müslüman veya gayrimüslim olan herkesin can, mal, namus güvenliği devlet garantisi altına alınacak, vergiler herkesin gelirine göre düzenli bir şekilde alınacak, askerlik belirli bir düzene göre olacak, mahkemeler herkese açık olacak ve mahkeme kararı olmadan kimse idam edilmeyecek, herkesin mal ve mülk sahibi olması ve bunu miras olarak bırakabilmesi sağlanacak, rüşvet ve iltimas kaldırılacak, kanun gücünün her gücün üstünde olduğu kabul edilecekti.
Tanzimat Fermanı, Osmanlı Devleti’nde anayasal düzenin başlangıç noktası olarak benimsenebilir. Bu fermanla Sultan Birinci Abdülmecit, kendi gücünün üzerinde bir güç olduğunu kabul ediyordu.
Tanzimat ile siyasal rejimde büyük değişiklikler, Avrupa hukuk sistemine uyum sağlayacak köktenci önlemler, dini temellere dayalı hukuk sisteminin, laik temellere dayalı yeni bir yapılanmayı sağlayacak nitelikte bir hüviyet de görülmez. Bu fermanın ilanından sonra da, İslam hukuku ile o hukukun öngördüğü kurumlar, yeni kabul edilen Avrupa hukuk sistemi ile birlikte yürütülmeye çalışılmıştır.
On dokuzuncu yüzyıl anayasaları kralların yetkilerini sınırlayan kurallar içerirler. Tanzimat Fermanı’nın en önemli noktalarından biri herkesin yasalar önünde eşitliği ilkesi olup Osmanlı Devleti’nde yasalar karşısında eşitliği getirerek Politik birliğin kurulmasını amaçlamaktaydı. Bu ilke 1856’da yayınlanan Islahat Fermanı’nda da vurgulanmaktaydı. 1876’da onaylanan Anayasada aşağıdaki ilke yer almıştır: “Osmanlı Devleti’nin bütün vatandaşları din ya da mezheplerine bakılmaksızın Osmanlı sayılırlar.”
Yasalar önünde eşitlik ilkesinin Batı ülkelerindeki gelişmesi ve Osmanlı Devleti’nde uygulanması imparatorluk içinde yaşayan çeşitli etnik grupların Müslümanlarla her bakımdan eşit konuma gelmesini sağlayarak din ve Devlet işlerinin birbirlerinden ayrılması yolunda ilk adımı oluşturmuştur. Bu dönemde giderek artan sayıda kamu kurumlarının statülerinin İslam hukuku ilkelerinden uzaklaşarak medeni hukuk temellerine doğru kaydığı görülmektedir. Tanzimat Fermanı’nda yer alan ilkeler böylece modern Türkiye’nin anayasal rejiminin temellerini atmış ve laikliğin gerçekleştirilmesini sağlamıştır.
Tanzimat Fermanının Osmanlı’nın klasik siyasal yapısına getirdiği en önemli değişiklik Babıâli bürokratlarının yönetime egemen olması ve padişahtan daha fazla söze sahip olmaya başlamasıdır. Bu durum padişahın yetkisini çok fazla sınırlamamış olsa da bürokratik yapının ve güç dengelerinin değişmekte olduğunun bir habercisi olmuştur. Bu zamana kadar **ber’in patrimonyalizm diye nitelendirdiği, sultanın kişisel ve keyfi olan siyasal baskısını esas alan bir yönetim biçimine tabi olan Osmanlı İmparatorluğu, bu keyfiliği rasyonelliğe dönüştürmek için çabalayan bir bürokrat sınıfı ile modern bir devlet olma yolunda ilk adımlarını atmaya başlamıştı. Gerçi devlet yöneticilerinin otoriter ve geleneksel despotik tavırlarını korumaları, uygulamaya çalıştıkları demokratik politikalarla çelişkiye düşüyordu ve bu demokratik yönetimi pratikte gerçekleştiremediler ama gerçekleştirmeyi amaçlamış olmaları en azından bürokrasinin zihniyetinin değişmekte olduğunun bir göstergesiydi. Demokrasinin esas amaç olmaktan çok imparatorluğun devamının sağlanması ve gayrı müslim unsurların imparatorluktan kopmasının engellenmesi için araç olması da Tanzimat bürokratlarının yaptıkları reformların siyasal modernleşmeyi hazırladığı gerçeğini değiştirmez.
Kısaca, döneme egemen olan stratejik karar, sınırlı bir laikleşmeyi önererek şeriattan bağımsız karar alma alanını genişletmeye yönelmiştir. Ancak, yine de her yeni atılım, son aşamada dini bürokrasinin onayına sunulmak zorundaydı.
Tanzimat Fermanı için diyebiliriz ki, düşüncelerde o an için olmasa bile, zamanla ülkenin sosyal ve siyasal durumunun ortaya koyduğu tehlikeyi anlayabilen bir grup çıkarmış, Tanzimat hareketleri ile birlikte meşrutiyet rejiminin kurulabilmesi ortamı hazırlanmıştır. Tanzimat’ın bir başka özelliği, Avrupa’da ortaya çıkan yeni düşüncelerin, XIX. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı sınırları içine girmekle kalmayıp, merkezi otoriteyi de etkilemiş olmasıdır. Modern çağın temel siyasal örgütlenme ilkeleri, Asya’nın öteki bölgelerine ve Afrika’ya geçmeden önce, XIX. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı devletinin sınırları içinde dolaşmaya başlayacak ve böylece, XX. yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti binasının oturacağı temele ilk taş konmuş olacaktır.

arjin - avatarı
arjin
Ziyaretçi
28 Aralık 2008       Mesaj #3
arjin - avatarı
Ziyaretçi
tanzimat edebiyatını etkileyen sosyal siyasi ve kültürel yapı
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
28 Aralık 2008       Mesaj #4
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
EDEBİYATI’NIN
OLUŞUMUNA ZEMİN
HAZIRLAYAN SOSYAL
OLAYLAR
*Deniz Serap YÖRÜKOĞLU
(metin yazarı)
*Aylin AHMET AHMED
(araştırmalar)
*Mustafa KAVAL
(araştırmalar,kronoloji)
*Nazım Oğuz TÜRÜDÜ
(resimler)
TANZİMAT DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
1860’da ilk özel Türk gazetesi olan “Tercüman-ı
Ahval”in çıkışı ile başlayan, Batı Uygarlığı’nın etkisinde
gelişen Türk Edebiyatı’nın ilk aşamasıdır. İsmini başladığı
dönemin dönüm noktası olan “Tanzimat Fermanı”ndan
almıştır.
Tanzimat’la ortaya çıkan “orta sınıf”, kullandığı
günlük konuşma diline çok yakın bir dili olan kendi
edebiyatını yaratır ve onu toplumun hizmetine sunar. Bu yeni
edebiyat beraberinde yeni görüşleri ve o güne kadar Türk
Edebiyatı’nda görülmemiş olan yeni edebî türleri getirir,
“yenileşme” olgusunu edebiyat yolu ile halka benimsetmeye,
halkı eğitmeye çalışır.
“Eski-Yeni” ikiliğinden kurtulamayarak hedefine tam
olarak ulaşamamakla beraber bu edebiyat dönemi Türk
Edebiyatı’nda yepyeni bir sayfa açmayı başarmıştır.
Peki… Bu edebiyatın getirdiği yenilikler nereden
gelmiştir? Bu edebiyata adını veren fermana neden ihtiyaç
duyulmuştur? Hedefe ulaşmayı engelleyen bu “ikilik” neydi?
Edebiyat’ın en büyük kaynağı beşeriyattır! Bu nedenle
Tanzimat Edebiyatını anlamak için önce Tanzimat
Dönemi’ndeki sosyal olguları ve yapılanları anlamak en
akıllıca iştir! ☺
TANZİMAT DÖNEMİ
Tanzimat Osmanlı Tarihi’nde, batılılaşma yolunda
köklü değişimlerin yaşandığı dönemin adıdır. Kronolojik
olarak bu dönem 3 Kasım 1839 Tanzimat Fermanı’nın ilanı
ile başlar ve 1876’da, 1.Meşrutiyet’in ilanı ile son bulur.
Osmanlı Devleti 18.yüzyılın başından beri duyduğu
yenileşme gereksinimini Lâle Devri’nden başlayarak giriştiği
çeşitli reformlarla karşılamaya çalışmıştır. Ancak bunlar ya
Patrona Halil (1730) ya da Kabakçı Mustafa (1807) İsyanları
gibi tepkilerle karşılaşmış ve sonuçta reformlardan beklenen
yararlı gelişmeler gerçekleşememiştir.
Öte yandan batının büyüyen gücü ve artan baskısı,
üst üste uğranılan askerî yenilgiler, sürüp giden iç
düzensizlik, devletin yönetim yapısındaki ve geleneksel
Tımar (toprak işletme) sistemindeki bozulmalar, zanaat ve
ticaret faaliyetlerindeki gerilemeler Osmanlı Devleti’ni ir
kaosa sürüklemiş ve kapsamlı, köklü bir yenilik programının
hazırlanıp uygulanmasına olanak bırakmamıştır.
Tanzimat’ın ilk adımları II. Mahmud dönemindeki
atılımlarla plânsız ve acil çözüm amaçlı da olsa atılmıştı ve
bunlar Tanzimat’ın habercisi niteliğine sahip olmuşlardı.
II. Mahmud’un vefatı üzerine, 1 Temmuz 1839’da
oğlu Abdülmecid tahta geçtiğinde, II. Mahmud döneminde
patlak veren Kavalalı Mehmet Ali Paşa İsyanı’nın etki ve
amaçları halen devam etmekteydi.
*28 Temmuz 1808 II. Mahmud tahta geçer.
*14 Haziran 1826 Yeniçeri ocağının sonu
*1827 Tıphane-i Amire kurulur.
*1831 İlk saray konservatuarları kurulur.
*1 Kasım 1831 ilk gazete Takvim-i Vakayi
*1834 Mekteb-i Harbiye kurulur.
*1835-1845 arasında ilk halk konserleri
Bu kaos ortamında halkın ve batılı devletlerin
desteğini kazanmak isteyen Abdülmecid, onu reform
yapmanın gerekliliğine inandırmak için yanına gelen Mustafa
Reşid Paşa’ya güvenir ve bu konuda ona yetki verir.
(Mustafa Reşid Paşa)
*1832 Mısır Valisi M. Ali Paşa’nın isyanı
*Mayıs 1833 Mısır İsyanı’nın Avrupalı
devletleri rahatsız etmesi,M. Ali Paşa’nın
uzlaşmaya zorlanması.
*8 Temmuz 1833 Osmanlı Devleti’nin
güvenliği için Rusya ile Hünkar İskelesi Ant.
İmzalaması(Avrupa’nın hoşuna gitmez).
*24 Haziran 1839 Osmanlı Devleti’nin
Nizip’te mağlup olması.
*1 Temmuz 1839 Osmanlı Donanması’nın
Mısır’a kaçırılması,Abdülmecid’in tahta çıkışı
*NOT:Bu kaos 24 Mayıs 1841’de İngiltere’nin
yardımıyla çözümlenir. Mısır veraset
sistemiyle M. Ali Paşa’ya bırakılır.
BÜYÜK GÜN, 3 KASIM 1839
Mustafa Reşid Paşa, Tanzimat Fermanı’nı ya da diğer
bir deyişle Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu’nu ilân etmeden önce
vasiyetnamesini bile yazmış ve o gün çoluk çocuğuyla
helalleşerek fermanın okunacağı yere gitmiştir.
Bu yer, Gülhane Köşkü’nün önüdür ve Gülhane parkı
olarak da anılır. Sarayburnu’ndan Topkapı Sarayı’nın
duvarlarına kadar uzanır. Tanzimat Fermanı, Gülhane Hatt-ı
Hümâyûnu adını bu alanın denize yakın tarafında bulan sıra
sıra gül bahçelerinden almıştır. ☺
TANZİMAT FERMANI’NIN TAM METNİ
“Benim Vezirim
Herkesin bildiği gibi,devletimizin meydana çıkışının
başlangıcından beri Kur’an yargılarına ve şeriat kanunlarına
yetkin biçimde uyulduğundan,saltanatımızın kuvveti,durumu
ve bütün tebaasının dirlik ve güvenliği son dereceye
varmışken, yüz elli yıl var ki, birbirini kovalayan gaileler ve
çeşitli sebeplerden dolayı ne şeriat ve ne de kanunlara
uyulmak yüzünden eski kuvvet ve mâmurluk tam tersine
zayıflık ve fakirliğe dönüşmüştür.Halbuki şer’î kanunlarla
idare olunmayan memleketlerin pâyidar olamıyacağı belli bir
şeydir. Cülûsumuzdan beri eserleri hayırlı düşüncelerimiz
sadece meleketin imarı, halkın ve fakirlerin refâha
kavuşturulması faydalı meselesine inhisar
etmiştir.Memleketimizin coğrafî durumuna, münbit
topraklarına ve halkın kaabiliyet ve istidadına göre lüzumlu
şeylerin teşebbüs olunduğu takdirde, beş-on yıl içinde
Allah’ın yardımıyla istenilen şeylerin hasıl olacağı belli
olmakla beraber Allah’ın yardım ve inayetine itimat edip
Peygamberimizin rûhani imdâdına dayanarak bundan sonra
devletimizin ve memleketimizin iyi şekilde idaresi için bazı
yeni kanunlar konulması lüzumlu ve önemli görülmüştür. Bu
kanunların esas maddeleri de can emniyeti ile ırz, nâmus ve
malın korunması, vergi tahini, lâzım olan askerin toplanış
tarzı ve kullanılma süresi meselelerinden ibaret olup şöyle ki:
Dünyada candan aziz bir şey olamdığından, bir insanın onu
tehlikede gördükçe yaradılış itibariyle hiyanete eğilimli
olamasa bile, can ve namusunu korumak için elbette bazı
şeylere başvurmayı, bunun da memlekete zararlı olageldiği
herkesçe kabul edilmiş olduğu gibi tam tersine can ve
namusundan emin olduğu takdirde sadakat ve doğruluktan
ayrılmayacağı ve işi gücü hemen devlet ve millete iyi
hizmetten ibaret olacağı da belli ve meydandadır. Mal
emniyetinin bulunmayışı halinde ise, herkes ne devlet ve ne
de millete ısınmayıp, ne de memleketin imarına bakmayıp
daima endişe ve ızdıraptan kurtulamayacağı gibi aksi
takdirde, yani mal ve mülkü tam emniyet içinde olduğu halde
hemen kendi işi ile ve geçim imkânlarını genişletmekle
uğraşacağı ve kendisinde günden güne devlet ve millet
gayreti ve vatan sevgisi artıp ona göre iyi harekete çalışacağı
şüphe götürmez. Vergi tâyini meselesi ise, bir devlet
memleketi korumak için elbette askere ve başka lüzumlu
masraflara muhtaç bulunup, bu ise para ile idare olunacağına
ve para da tebaanın vergisi ile hâsıl olacağına göre bunun da
çaresine iyi bir şekilde bakmak çok önemli olup, gerçi ilk
zamanlarda gelir sanılmış olan tekelden toplayış belâsından
hamdolsun memleketimiz halkı bundan evvel kurtulmuşsa
da, memleketi tahrip vasıtası olup hiçbir zaman faydalı
sonuçlar vermeyen zararlı iltizam usulü hâlâ mevcud ve bu da
bir memleketin siyasi ve mali işlerini bir adamın kendi bildiği
gibi kullanmak üzere eline ve zorbalık ve kahredicilik
pençesini teslim demek olup, o da zaten eğer bir kimse
değilse hemen kendi çıkarına bakarak bütün işi gücü
başkasına haksızlık ve zulümden ibaret olduğundan bundan
sonra memleket halkından her ferdin malına ve kudretine
göre uygun bir vergi tayin edilerek, kimseden fazla bir şey
alınmaması ve devletimizin karada ve denizde askerî ve diğer
masrafları da lâzım gelen kanunlarla sınırlandırılıp
açıklanarak, bunun ona göre yapılması gereklidir. Asker
meselesi de yukarıda anlatılan önemli maddelerden olup gerçi
vatanın muhafazası için asker vermek ahalinin boynuna borç
ise de şimdiye süre geldiği gibi bir memleketin mevcut
nüfusu sayısına bakılmayarak kiminden tahammül
derecesinden fazla ve kiminden noksan asker istemek hem
düzensizliğe ve hem de pek faydalı şeyler olan ziraat ve
ticaretin bozulmasına sebep olduğu gibi, askerliğe gelenlerin
ömürlerinin sonuna kadar kullanılmaları da hem bıkkınlığa ve
tahammülsüzlüğe, hem de neslin çoğalmamasına sebep
olduğundan her memleketten gerektiğinde istenecek asker
için bazı iyi usuller ve dört veya beş sene kullanıldıktan sonra
bir değiştirme usulü konulması gerekir. Netice olarak bu
nizamî kanunlar meydana konulmadıkça kuvvet ve
mâmurluk, dirlik ve rahatlık elde edilmesi mümkün olmayıp,
hepsinin esası bu anlatılan meselelerden ibaret olduğundan,
bundan sonra suç işleyenlerin dâvalarını şer’î kanunlara göre
açık olarak incelenip görülerek hüküm verilmedikçe, hiç
kimsenin hakkında gizli ve açık idâm işlemi câiz olmamak ve
hiç kimse tarafından başkasının ırz ve nâmusuna el
uzatılmamak ve herkesin mal, mülküne tam serbestlikle
sahip ve mutasarrıf olarak hiçbir taraftan müdahale
edilmemek ve saltanatımızın tebaası olan Müslümanlar ve
öbür milletler bu şahane musaademize istisnâsız mazhar
olmak üzere can, ırz, nâmus ve mal meselelerinde şeriâtın
hükmü gereğinden olarak memleketimizin bütün ahalisine
tarafımızdan tam garanti verilmiş ve öbür hususlara da oy
birliği ile karar verilmesi lâzım gelmiş olduğundan, Meclis-i
Ahkâm-ı Adliye üyeleri gereği derecesinde çoğaltılıp ve
devletimizin vükelâ ve ricali de tayin olunacak bazı günlerde
toplanarak ve hepsi düşünce ve mütalâalarını hiç çekinmeden
serbestçe söyliyerek, bu mal ve emniyeti ve vergi hususlarına
dair lâzım gelen kanunlar bir taraftan kararlaştırılıp askeri
Tanzimat meselesi de Serasker Kapısı Donanma Meclisinde
konuşulup her kanun kararlaştırıldıkça, her şeyin Allah’a ait
olduğu nisbette, işlerde esas tutulmak üzere Hatt-ı
Hümâyûnumuzla tastik olunmak için tarafımıza arzolunsun.
Bu şeri’ate uygun kanunlar yalnız din ve devleti, memleket
ve milleti canlandırmak için konulacağından, tarafımızdan
bunlara aykırı davranış vâki olmayacağına ahd ve misâk
olunup Hırka-i Şerif odasında bütün yüksek memurlar vükelâ
hazır oldukları halde Allah’a yemin edilerek ulemâ ve
vezirlerden ve neticede her kim olursa olsun şer’i kanunlara
aykırı hareket edenlerin sabit olan kabahatlerine göre
cezalarının lâyık oldukları şekilde ve hiç bir rütbeye, hatır ve
gönüle bakılmadan yerine getirilmesi için özel bir ceza
kanunu da düzenlensin. Bütün memurların şimdiki halde
yeter derecede maaşları bulunup eğer henüz bulunmayanları
varsa onlar da yoluna konulacağından,şer’an menfür olup
memleketin harap olmasının en büyük sebebi olan tek çirkin
rüşvet işinin bundan sonra vukua gelmemesinin de kuvvetli
bir kanunla tekit edilmesine bakılısın. Bu anlatılan şeyler
eski usulü baştan başa değiştirmek ve yenilemek olacağından
şahâne irademiz İstanbul ve bütün memleketimiz ahalisine
ilân edilip duyurulacağı gibi dost devletlerin de bu usule
inşallah şahit olmaları için İstanbul’da oturan bütün elçilere
de resmen bildirilsin. Hemen Ulu Tanrı’mız hepimizi
muvaffak buyursun ve bu konulan kanunlara aykırı hareket
edenler Ulu Tanrı’nın lânetine uğrasınlar ve edebiyen
kurtuluş bulmasınlar, âmin.”
Ferman biçimsel olarak geleneksel padişah
fermanlarından farksızdı, fakat içerik olarak pek çok yeniliğe
sahipti. Bu yeniliklerin en önemlisi ilk defa bir padişahın
yetkilerini sınırlıyor ve yargının üstünlüğünü tanıyor
olmasıydı.
Doğu’ya Batı’yı getirme çabası olarak da
nitelendirebileceğimiz Tanzimat Fermanı’nın ana ilkeleri
şöyle özetlenebilir:
1.Mahkemeler açık olarak yapılmalıdır, bunun
sonucunda da mahkeme kararı olmadan hiç kimsenin
özgürlüğüne dokunulamayacağı gibi, herhangi bir cezanın
uygulanması da mümkün olmayacaktır. Mahkeme edilmeden
kimse idam edilmeyecek, zehirleme yöntemi tamamen
kaldırılacaktır.
2.Hiç kimsenin canına, malına ve namusuna
dokunulmasına mezhep farkı gözetmeksizin izin
verilmeyecek ve buna devlet tarafından tam bir güvenlik
garantisi verilecektir.
3.Hristiyan ve Müslüman vatandaşlar arasında mutlak
bir hukuksak eşitlik sağlanacaktır.
4.Ulema ve vezirler suç işledikleri takdirde rütbe ve
sıfatları göz önüne alınmayarak ceza kanunları hükümlerince
yargılanacaklardır.
5.II. Mahmud döneminde kurulmuş olan Meclis-i
Vâlâyi Ahkâm-ı Adliye’nin üyeleri çoğaltılacak ve devlet
büyükleri ve yüksek memurlar da belli zamanlarda toplanarak
kanunlar ve ayrıca bir ceza kanunu hazırlayacaklardır.
6.Hiç kimseden kanunsuzca vergi alınmayacak ve
vergiler belirlenirken gelir miktarları göz önünde
tutulacaktır.
7.Bir maaşı olmayan memurlara maaşlar
bağlanacaktır.
8.Süresiz ve keyfî askerlik usulü kaldırılarak yerine
herkesi kapsayan bir yönetim uygulanacaktır. Askerlik
hizmeti için belli bir süre ve bir yerin nüfusu oranında
yükümlülükler konulacaktır.
9.Rüşvet kesin olarak kalkacak ve buna cesaret
edenler şiddetle cezalandırılacaktır.
10.Devlet işleri hakkında yapılacak toplantılarda,
katılımcılar fikirlerini özgürce ve çekinmeden
söyleyebileceklerdir. Hükümdar, bizzat kendisi bu kurallara
uymayı ve bunlara aykırı davranmamayı kabul ettiği gibi,
bilginler ve devlet büyükleri de bu konuda yemin
edeceklerdir.
TANZİMAT FERMANI’NIN
B UYGULAMA AŞAMALARI
İlân etmeden önce Mustafa Reşid Paşa’ya
vasiyetname bile yazdıran Tanzimat Fermanı’nın uygulanma
aşaması pek kolay olmamıştır.
Zaman zaman duraklamalara ve verilen çeşitli
ödünlere karşın yenilikler bakımından oldukça ilerleme
kaydedilmiştir. Yenilik yapılan çeşitli alanlar ve en önemli
yenilikler şunlardır:
A-Hukuksal Alandaki Yenilikler
*1840’da İlk Ceza Yasası çıkarılır ve ilk ticaret mahkemesi
açılır.
*1847’de toprak mülkiyeti ve kullanımıyla ilgili ilk yasa
çıkarılır.
*Yargı örgütünde büyük yenilik ve değişiklikler yapılır.
*1868’de Divan-ı Ahkâm-ı Adliye ve Şurâ-yı Devlet (bugünkü
Yargıtay ve Danıştay’ın temelleri) kurulur.
B-Yönetim Alanındaki Yenilikler
*II. Mahmud’un kurmuş olduğu bakanlıklara (Evkaf, Dahiliye,
Hariciye, Maliye) yenileri eklenmiştir (Ticaret ve Ziraat,
Maarif, Adliye, Bahriye, Harbiye).
*Yerel Meclisler kurulmuştur
*Taşra yönetimi Vilayet (İl), Sancak, Kaza (İlçe), Nahiye
(Bucak) ve Köy olarak örgütlenmiştir.
*1854’te İstanbulda, İlk kez Belediye Örgütü Kurulmuştur.
C-Askerlik Alanındaki Yenilikler
*1843’te yeni ordu kurulmuştur.
*1848’de yeni askerlik düzeni uygulanmaya başlanmıştır.
D-Eğitim Alanındaki Yenilikler
*Tanzimat’ı uygulayacak yeni bir insan tipinin
oluşturulmasına çalışılmıştır.
*1845’te Rüşdiyeler(Orta Okul) Darü’l-Fünun’a öğrenci
yetiştiren orta dereceli okullar olarak kabul edilmiştir.
*1850’de Darü’l-Maarif öğrenime başlar.
*1851’de akademik karakterde ilk ilmî dernek olan Encümeni
Dâniş açılmıştır.
*1857’de Paris’te Mekteb-i Osmanî adında bir okul acılmıştır.
*1858’de Kız Rüşdiye Mektebleri(Orta Okul) acılmıştır.
*1863’te Darü’l-Fünun’da halka açık serbest konferans
şeklinde derslere başlanmıştır.
*1864-1876 yılları arasında Paris’e öğrenci
yollanmıştır(Tanzimat Edebiyatı’nı oluşturan şair ve
yazarların Batı’dan etkilenmelerini sağlamıştır).
*1868’de Mekteb-i Sultanî(bugünkü Galatasaray Lisesi)
açılmıştır.
*1869’da Maarif-i Umumiye Nizamnamesi(Millî Eğitim
Tüzüğü) ile ilk ve orta öğretim düzenlenmiştir.
*1870’te Darü’l-Fünun-ı Osmanî açılmıştır, Darü’l-Muallimat
açılmıştır.
*1872’de Darü’l-Maarif İdadisi(lisesi) kurulmuştur.
*1874’te Darü’l-Fünun-ı Sultanî(Hukuk, Mülkiye, Edebiyat
fakültelerinden oluşur) açılır.
E-Ekonomi Alanındaki Yenilikler
*Bu alanda büyük atılımlar gerçekleşememiştir. Dış baskılar
nedeniyle çağdaş bir ekonomik yapı oluşturma yolunda
ilerlemeler kaydedildi ancak ülke yarı sömürga durumuna
düştü.
*Ferman ile sözü verilen adil vergi düzenini kurmak adına
1839’da iltizam usulü kaldırıldı, ancak yeni düzenin
sağlanamaması nedeniyle 1841-1870 yılları arasında iltizam
usulü yeniden getirildi.
*1838’de İngiliz tüccarlarına geniş ayrıcalıklar veren
“Baltalimanı Ticaret Antlaşması” başta olmak üzere Avrupa
ülkeleriyle çeşitli ticarî antlaşmaların imzalanması ülkeyi
yabancı sanayi ürünleri için açık pazar durumuna getirmiştir.
*1854’te ilk kez dış borç alınmıştır, Avrupa ülkelerine
borçlanma dönemi başlamıştır. (bu durum 1881’de Osmanlı
Devleti’nin tüm kaynaklarını Avrupa ülkelerinin denetimine
bırakan Düyun-ı Umumiye’nin kuruluşuna zemin
hazırlamıştır.
Quo vadis?
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
2 Ocak 2009       Mesaj #5
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
ARKADAŞLAR ÇOK ÖNEMLİ TANZİMAT DÖNEMİNDEKİ SİYASİ YAPI ACİL KISA OLURSA İYİ OLUR LÜTFEN
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Eylül 2009       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sosyal haytta meydana gelen değşmeler,olaylar ve toplumun genel yapısı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Eylül 2009       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bunlar dogru dimi?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Eylül 2009       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
tanzimat döneminin sosyal ve siyasi olaylari
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ekim 2009       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
TANZİMAT DÖNEMİ SOSYAL VE SİYASİ ŞARTLAR NELERDİR? ÇOK ACİİİLLLL
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2009       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
tanzimat dönemiyle birlikte siyasi alanda , sosyal hayatta,düşünce hayatnda ne gibi yenilikler olmustur?bu yenilikler hangi padişahlar tarafından yapılmıstır ve toplumun genel yapısı nedir? COK ACİL LÜTFEN

Benzer Konular

18 Kasım 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
12 Kasım 2013 / Misafir Soru-Cevap
20 Eylül 2012 / Misafir Soru-Cevap