Arama

Türk Beşler ne demektir?

Güncelleme: 27 Şubat 2012 Gösterim: 20.397 Cevap: 9
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
28 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
türk beşler ne demek anlamı ne acaba
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
28 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
'Beşler'in en yenilikçisiydi

Sponsorlu Bağlantılar
'Türk Beşleri'nin sonuncusu Necil Kazım Akses hayata gözlerini yumdu. Akses, bestelerinde yerel müzik kültüründen de yararlanmıştı

beANKARA - Çağdaş Türk müziği tarihine 'Türk Beşleri' diye geçen grubun hayattaki son temsilcisi Necil Kazım Akses, dün 91 yaşında hayata gözlerini yumdu. Necil Kazım Akses'in ölümüyle aralarında Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey, Hasan Ferit Anlar ve Ahmed Adnan Saygun gibi ustaların yer aldığı 'Türk Beşleri' dönemi de sona ermiş oldu.
İlk kuşak bestecilerimiz arasında öncü akımlara ve yeni müzik tekniklerine en fazla yakınlık gösteren besteci olarak nitelendirilen Necil Kazım Akses, 6 Mayıs 1908'de İstanbul'da doğdu,
7 yaşında keman dersleri almaya başladı. 14 yaşında Mesut Cemil Bey ile viyolonsel çalışan sanatçı konservatuvarın ardından eğitimini Viyana ve Prag'da sürdürdü.
Ankara Devlet Konservatuvarı'nda öğretmenliğin yanı sıra yöneticilik ve kültür ataşeliği de yapan Aksel, 1971'de Devlet Sanatçısı unvanını almıştı. Akses, orkestra ve koro eserleri yanında, konçertolar, oda müziği parçaları, şan ve piyano parçaları ile sahne müzikleri de besteledi. Çağımızın çeşitli kompozisyon tekniklerini ve stillerini yakından tanıyan Necil Kazım Akses, ilk döneminde daha çok halk müziği, daha uzun olan ikinci dönemindeyse klasik Türk müziği birikiminden yararlandı. Sanatçı yaratıcılığını 80 yaşından sonra da sürdürmüş, örneğin '5. Senfoni'sini bu dönemde yazmıştı. Türk müziğine sayısız
eser kazandıran Akses'in 'Ankara Kalesi' adlı senfonik şiiri, piyano için 'Minyatürler', keman ve viyola konçertoları, orkestra için 'Konçerto' ve 'Ballad'ı, beş senfonisi ve
yaylılar için dört 'Kuartet'i başlıca yapıtları arasında sayılabilir.
Bir yıldır rahatsız olan sanatçının cenazesi perşembe günü düzenlenecek törenle defnedilecek. Ancak Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Devlet Konservatuvarı aralarında karar veremedikleri için yetkililer kesin bir açıklama yapamıyor. Her iki kurum da töreni kendi bünyesinde düzenlemek istiyor. Sanatçının ölümü üzerine Kültür Bakanı İstemihan Talay, Necil Kazım Akses'i Türk müziğinin mimarı olarak nitelendirdi ve Türk Beşleri'nin en genci ve sonuncusunun yitirilişinden duyduğu üzüntüyü belirtti. (Kültür Sanat)
Bugünü etkileyenlerden
Ahmet Say
Necil Hoca'nın en önemli özelliği diğer Türk Beşleri gibi sıfırdan başlamasıdır. Türkiyede kompozisyonu sıfırdan oluşturdular, kurumsallaştırdılar.
Türk müziğini çağdaş ölçüde bir seviyeye getirdiler. Necil Kazım Akses'in ayırt edici vasfı ise yenilikçi, hatta avangard akımlara yakın olmasıydı.

Ayla Erduran
Kendisini çok takdir ediyordum ve seviyordum. Müziğin babası gibi, Türkiye'nin iftihar edebileceği bir insan. İdil Biret, Ayşegül Sarıca ve ben konserlerimizde kendisinin eserlerini seslendirirdik ve hepimiz çok severdik.

Suna Kan
Benim müzik hayatımda çocukluğumdan beri yeri olan bir büyük ustayı kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyorum. Yaratıcıların, bestecilerin belki de en büyük şansları ölseler de besteleri ve eserleri ile yaşayacak olmalarıdır. Necil Kazım Akses'in yetiştirdiği ikinci üçüncü kuşakların müziğe olan etkileri hala ortadadır.

Tuluyhan Uğurlu
Çok üzüldüm. Adnan Saygun, Necil Kazım Akses, Cemal Reşit Rey, bunların yerleri doldurulmaz. Bu insanların açmış oldukları yolda biz ilerliyoruz. Onların besteleri ile açtıkları yoldan ilerlemekten onur duyuyoruz.



Hasan Ferit Alnar, (1906-1978) dünya müzikçileri arasında “geleneksel” müzikten gelerek evrensel müziğe geçen ve bu alanda uluslararası başarılar elde etmiş türk bestecilerindendir. Klasik Türk Müziği öğeleriyle Batı müziği tekniklerini bağdaştırma çalışmalarıyla tanınır.

Küçük yaşta geleneksel sanat müziğine başlayan ve on dört yaşındayken İstanbul’da bir “kanun virtüozu” olarak ün yapan Alnar, ilk gençlik yıllarında özel olarak armoni, kontrpuan ve füg dersleri alarak yeteneğini çoksesli müzik alanına kaydırdı. 16 yaşındayken ilk bestesini yaptı. O yıllar İstanbul Sultanisi'nde okuyor, aynı zamanda geceleri, Darüt Talimi Musikisi topluluğuyla sahneye çıkıyordu. Yine o sıralar aynı toplulukla Berlin'e giderek Alman Polydor firması için birkaç plak doldurdu. Bu yolculuklarından birinde Berlin Yüksek Okul müdürü ve besteci Franz Schreker ile tanışan Alnar çok sesli bestelerinin Schreker'in ilgisini çektiğini görünce, bitirmek üzere olduğu İstanbul Mimarlık Akademisi'nden ayrıldı ve devlet bursuyla 1927'de Viyana'ya yerleşti. Viyana Devlet Müzik Akademisi'nin bestecilik bölümünde Joseph Marx'ın öğrencisi oldu, ardından Oswald Kabas ile orkestra şefliği çalıştı.

1932’de Türkiye’ye döndü ve İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda orkestra şefliği, Belediye Konservatuarı’nda müzik tarihi hocalığı yaptı. 1936’da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na (Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası) şef olarak atandı ve Ankara’da ilk opera temsilerini hazırladı. Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası’nın şefi Dr. Praetorius’un ani ölümü üzerine, orkestranın şefliğini 1946 yılında üstlenen Hasan Ferit Alnar, altı yıl boyunca sürdürdüğü bu görevi, sağlığının bozulması dolayısıyla bırakmış, bir süre sonra tekrar Viyana'ya yerleşip çeşitli orkestraları konuk şef olarak yönetmiştir. 1964 'te yurda döndükten sonra sanat yaşamını başkentte sürdürmüştür.

Yapıtlarında Klasik Türk müziği bilgisinden büyük ölçüe yararlanan Alnar’ın bu açıdan en çok dikkati çeken yapıtı, 1944-1951 yılları arasında bestelediği Kanun ve Yaylı Sazlar Orkestrası İçin Konçerto’dur. İlk kez 1958’de yaylı sazlar dörtlüsü eşliğinde Ferit Alnar tarafından Ankara’da seslendirilen yapıt, daha sonra Cem Mansur yönetimindeki orkestra eşliğinde Ruhi Ayangil tarafından uzunçalara kaydedildi. Bu konçertoyla, Türkiye’de ilk kez geleneksel bir çalgıyı “solo” olarak değerlendirmiştir.

Türk halk müziğine de ilgi gösteren Hasan Ferit Alnar, halk müziği gereçlerini örneğin “Prelüd ve iki Dans” adlı orkestra yapıtında kullanmıştır. Bestecinin en çok seslendirilen yapıtlarından bir başkası da "Viyolonsel Konçertosu"dur. Sanatçı, Türkiye’de çekilen tümüyle renkli ilk film olan Halıcı Kız’ın müziğini de bestelemiş ve kanunu kendisi seslendirmiştir. Klasik Türk Müziği alanındaki besteleri ise son dönemde sık sık seslendirilmeye başlamış ve kayıtları yayınlanmıştır.

Türk beşlerinin içinde yer alan Alnar, teksesli Türk Müziğinden yetişmiş olmasıyla ayrı bir yere sahiptir.

KANUN KONÇERTOSU
Ferid ALNAR daha önce tasarladığı bu konçertoyu 1946 yılında Roma'da bulunduğu sıralarda yazmaya başlamış ve ertesi yıl Ankara'da tamamlamıştır. Kanun Konçertosu ilk defa 1951 yılında Viyana Radyosu'nda Viyana Senfoni Orkestrası işliğinde yayınlanmıştır. ALNAR, daha sonraları konçertonun 3. bölümünü beğenmeyerek bu bölümü yeniden yazmıştır. İlk bölümü teması Giriftzen Asım Bey'in "Rast Peşrev"inden esintilidir. Kadansta kanun taksimi sergilendikten sonra,ana temanın tekrarlanmasıyla bölüm biter. İkinci bölüm kanun ve orkestranınm diyaloğunu saba makamının etkisinde mistik bir hava ile sürdürür. Hareketli üçüncü bölümde ana tema kanun ve orkestra tarafından birlikte işlenerek Rast Peşrevi'ne ulaşan çizgilerle sona erer.

Eser bestecisinin dışında Ruhi AYANGiL ( 1988, Ankara) ve Tahir AYDOĞDU (1997,İstanbul,CRR Senfoni Ork.),2O-21 Kasım I998 Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası şef T.Strugala tarafından seslendirilmiştir.7 Aralık 1998'de de SCA Vakfı'nın düzenlediği ödül töreni ile 1998 yılı en büyük ödülü cumhurbaşkanımız tarafından F.ALNAR'a verilmiş, bu ödül töreni sonrası konçerto Anadolu Yaylı Çalgılar Dörtlüsü ve Tahir AYDOĞDU tarafından tekrar seslendirilmiştir. Aynca 26-27 Şubat I999'da İzmir Devlet Senfoni Orkestrası ile şef Hikmet ŞİMŞEK yönetiminde Kanun Konçertosu Tahir AYDOĞDU'nun solistliğinde tekrar seslendirilmiştir.

Eserleri
ŞAN VE ORKESTRA ESERİ
“Üç Şarkı”, soprano ve orkestra için, 1948.

ORKESTRA ESERLERİ VE KONÇERTO
“Romantik Uvertür”, 1932. “Prelüd ve İki Dans”, 1935. “Türk Suiti”, 1936. “İstanbul, Orkestra Suiti”, 1937 – 1938. “Viyolonsel Konçertosu”, 1943. “Kanun Konçertosu” kanun ve yaylılar orkestrası için, 1944 – 1951.

ODA VE SAHNE MÜZİKLERİ
Trio, “Fantezi”, 1929. “Süit”, keman ve piyano için, 1930. Yaylılar Kuarteti, 1933. “Yalova Türküsü”, 1932. “Sarı Zeybek”, 1932. Goethe’nin “Faust”u üzerine müzik, 1944.

FİLM VE GELENEKSEL MÜZİK ESERLERİ
“İstanbul Sokakları”, 1931. (Film Müziği) “Namık Kemal”, 1949. (Film Müziği) “Halıcı kız”, 1953. (Film Müziği) “Kelebek Zabit”, tek sesli operet, 1922. “On Saz Semaisi”, 1926. “Bayati Araban Peşrev”, 1927. “Bayati Araban Saz Semaisi”, 1927. 'Segah Peşrev”, 1927. “Sözsüz Romans”…


ULVİ CEMAL ERKİN
(1906 – 1972)
Türk Beşler ne demektir?

Türk Beşleri”nin üyesi olan Erkin, opera dışında hemen bütün formlarda duyarlıklı, incelikli yapıtlar vermiştir. Başlıca yapıtlarının plak ve CD olarak üretilmesi ve giderek artan oranda batı müzik dünyasında seslendirilmesi, yaratılarının kalıcılığını belgelemektedir.
Üst düzey bir bürokrat olan Mehmed Cemil Bey’in oğlu Ulvi Cemal, yedi yaşındayken İstanbul’da piyanist Adinolfi’den dersler alarak müziğe başlamış, bir yandan da öğrenimini Galatasaray Lisesi’nde sürdürmüştür. Yeteneğiyle sivrildiği için, 1925 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Paris’e gönderilmiş, Paris Konservatuarı’nda Jean Batalla, Isidor Philipp ve Camile Decreus ile piyano, Jean Galon ile armoni, Noel Galon ile kontrpuan çalışmış, daha sonra Ecole Normale de Musique’de, Jean Galon ve Nadia Boulanger’dan kompozisyon dersleri almıştır. Beş yıllık öğrenimini Paris Konservatuarı ile Ecole Normale’de başarıyla tamamlayan bestecimiz Ulvi Cemal Erkin, 1930 yılında yurda dönerek Musıki Muallim Mektebi’nde öğretmenliğe atanmıştır. Paris’te başladığı “İki Dans” adlı orkestra yapıtını Ankara’da bitiren Erkin’in bu ilk yaratısı, 6 Mart 1931 yılında Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası tarafından “Dünya Prömiyeri” olarak seslendirilmiştir. Erkin, 1932 yılında piyanist ve piyano öğretmeni Ferhunde Remzi (Erkin) ile evlenmiş, 1936 yılında Ankara Devlet Konservatuarı’nın kurulması üzerine bu kurumun piyano bölüm başkanlığını üstlenmiştir. Daha sonraki yıllarda onu verimli bir besteci, orkestra şefi ve genç Türkiye Cumhuriyeti’nin açtığı müzik kurumlarında yönetici olarak görüyoruz.
Dönemin yaratıcı bir aydını olan Erkin, besteci arkadaşı Necil Kazım Akses’le birlikte çok sayıda opera yapıtını Türkçe’ye kazandırarak opera repertuarımıza armağan etmiş ve sahnelenmesini sağlamış, konservatuar ve opera orkestralarının şefliğini yapmış, Ankara Radyosu’nun “çoksesli müzik” bölümünü yönetmiş, besteciliğini sürdürürken bir yandan da Ankara Konservatuarı’nda öğrenciler yetiştirmiştir.
1971 yılında “Devlet Sanatçısı” unvanıyla onurlandırılan bestecimiz, sanat yaşamı boyunca Avrupa ülkelerinden nişanlar almıştır: 1950 yılında, Fransız Eğitim Bakanlığı’nın Palme Academique nişanı; 1959 yılında, “Şövalye” derecesindeki Légion d’honneur nişanı; 1963 yılında, İtalya’nın Ordine Al Merito della Republicca İtaliano nişanı ve 1970 yılında “Officier” derecesindeki Légion d’honneur nişanı…
İlk yapıtlarında geç romantizm ve izlenimcilikten yola çıkan Ulvi Cemal Erkin, kısa sürede geleneksel müziklerimizin, özellikle halk müziğimizin makamsal ve ritmik gereçlerini başarıyla kullanmaya başlamış, bilinçle eğildiği bu gerecin renkleriyle ulusal bireşime ulaşmıştır. Bestecimiz İlhan Usmanbaş “Beşler”in kişiliğinde Erkin’in bu dönemini şöyle değerlendirir:
“Birinci kuşak Türk Bestecileri, 1930’larda ilk yapıtlarını verdikleri zaman, bugün insanı hayrete düşüren bir şey daha var; o da sanki Türkiye’de yüzyıllardan beri Avrupa müziği yapılıyormuş gibi yeni bir müzik diline oturmuş olmaları. Mesela Erkin’in “Beş Damla” adlı piyano parçaları 1931 tarihini taşır; yani henüz öğrenciliğini bitirip Türkiye’ye dönmüş genç bir besteci, birden bire o güne kadar Türkiye’de nasıl bir müzik yapılması gerektiğini en açık bir dille ortaya koymuştur.”
Bu çizgi, yaratılarının son döneminde doğal olarak yeni müzik tekniklerine eğilim göstermiş, sonuçta bestecimiz, çağımıza uzanan bütün müzik tekniklerini kırk yıllık sanatsal yaşamına sığdırmayı başarmıştır.
Ulvi Cemal Erkin’in yapıtlarının seslendirme üzerindeki tüm telif hakları SACEM’e aittir.
1972 yılında vefat eden bu değerli müzisyenimizin başlıca yapıtları şunlardır:

ŞAN VE ORKESTRA ESERLERİ
1)“Bülbül ve Ayın Ondördü”, soprano ve küçük orkestra için, 1932.
2)“Yedi Halk Şarkısı”, basbariton ve orkestra için, 1936 – 1939.

KORO ESERLERİ
1)“İki sesli Halk Şarkıları”, (On parça), 1936.
2)“Yedi Halk Türküsü”, Karma Koro İçin, 1943.
3)“On Halk Türküsü”, Karma Koro İçin, 1963.
4)“Yedi Halk Şarkısı”, Şan ve Piyano için, 1936.

ORKESTRA ESERLERİ
1)“İki Dans”, büyük orkestra için, 1930.
2)“Bayram”, büyük orkestra için, 1934.
3)“Köçekçeler” orkestra için rapsodi, 1943.
4)“1. Senfoni”, 1944 – 1946.
5)“2. Senfoni”, 1948 – 1951.
6)“Senfonik Bölüm”, büyük orkestra için, 1969.
7)“Senfonik Episodlar”, (yarım kaldı), 1970 – 1971.

KONÇERTOLARI
1)Piyano Konçertosu, 1942. İlk seslendirme Ferhunde Erkin.
2)Keman konçertosu, 1947.

SOLO ÇALGI VE ORKESTRA ESERLERİ

1)“Konçertino”, piyano ve orkestra için, 1932.
2)“Senfoni Konçertant”, piyano ve orkestra için, 1966.

ODA MÜZİKLERİ

1)“Yaylılar Dörtlüsü”, 1935 – 1936.
2)“Beşli”, piyano, iki keman, viyola ve viyolonsel, 1943.
3)“Sinfonietta”, yaylılar için, 1951 – 1959.

PİYANO ESERLERİ

1)“Beş Damla”, piyano için, çocuklar için yedi kolay parça, 1931.
2)“Duyuşlar”, piyano için on bir parça, 1937.
3)“Sonat”, piyano için, 1946.
4)“Altı Prelüd”, piyano için, 1965 – 1967.

KEMAN VE PİYANO ESERLERİ,
SAHNE YAPITLARI
1)“Ninni, Improvisation ve Zeybek Türküsü”, 1929 – 1932.
2)“Karagöz”, çocuk oyunu için müzik, 1940.
3)“Keloğlan”, bale müziği, 1950.
OPERA ÇEVİRİLERİ
1)Pietro Mascagni/Cavalleria Rusticana, (Erkin ve Fuat Turkay).
2)Georges Bizet/Carmen, (Erkin ve Akses).
3)Charles Gounod/Faust, (Erkin ve Akses).
4)Giuseppe Verdi/Aida, (Erkin ve Akses).
5)Gioacchino Rossini/Sevil Berberi, (Erkin ve Akses).
6)Giacoma Puccini/İl Tabarro,(Erkin ve Halil Bedii Yönetken).
7)Giuseppe Verdi/Othello, (Erkin ve Akses).
8)Richard Strauss/Salome, (Erkin ve Saadet İkesus).
9)Ludwig van Beethoven/Fidelio, (Erkin ve Akses).
Son düzenleyen fadedliver; 2 Ocak 2009 13:37
Quo vadis?
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
2 Ocak 2009       Mesaj #3
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
türk beşler nelerdir
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Haziran 2011       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
daha farklı varmı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Ekim 2011       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
daha farklı yok mu?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Aralık 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bundan farklı cevaplar varmı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Ocak 2012       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ne anlama geliyor
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Şubat 2012       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
olara neden bu ad verildi kısa açıklama yokmu??
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Şubat 2012       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türk beşleri kimdir? Onlara neden bu isim verilmiştir? Hangi sanat dalıyla ilgilenmişlerdir?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Şubat 2012       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kimler olduğunun özeti yokmu

Benzer Konular

18 Ağustos 2009 / Misafir Sanat
10 Nisan 2011 / mert erdem Soru-Cevap
14 Aralık 2007 / Misafir Eğitim Bilimleri
16 Kasım 2013 / Misafir Cevaplanmış