Arama

Prof. Dr. Türkan Saylan

Güncelleme: 23 Eylül 2015 Gösterim: 70.108 Cevap: 4
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
22 Nisan 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Prof. Dr. Türkan Saylan

Saylan, 13 Aralık 1935 İstanbul'da dünyaya geldi. Cumhuriyet döneminin ilk mütahhitlerinden Fasih Galip Bey ile evlendikten sonra müslüman olup Leyla adını alan İsviçreli Lili Mina Raiman çiftinin beş çocuğunun en büyüğüdür. 1968 yılında İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı’nda Başasistanlığa başlamıştır. 1971’de İngiliz Kültür Heyeti’nin bursuyla İngiltere’de ileri eğitim görmüş, 1974 de Fransa’da 1976’da yine İngiltere’de kısa süreli çalışmalar yapmış, 1972’de doçent, 1977’de profesör olmuştur. 1982 – 1987 yılları arasında, İstanbul Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanlığı’nı, 1981 – 2001 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü’nü yürütmüştür. 1990’da oluşturulan “İÜ Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi”nin kuruluşunda görev almış ve 1996’ya kadar Müdür Yardımcılığı ile Kadın Sağlığı derslerinin koordinatölüğünü yapmıştır. Dermatoloji kliniğinin öğretim üyesi olarak 2002 yılı sonuna kadar çalışmış ve 13 Aralık 2002 tarihinde emekli olmuştur.
Sponsorlu Bağlantılar
1976 yılında lepra (cüzzam) çalışmalarına başlamış, Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı’nı kurmuştur. 1986’da kendisine Hindistan’da “Uluslararası Gandhi Ödülü” verilmiştir. 2006 yılına kadar Dünya Sağlık Örgütü’nün Lepra konusunda danışmanlığını yapmıştır.
Uluslararası Lepra Birliği’nin (ILU) kurucu üyesi ve Başkan yardımcısıdır. Avrupa Dermato Veneroloji Akademisi’nin ve Uluslararası Lepra Derneği’nin üyesidir. Dermatopatoloji Laboratuvarının, Behçet Hastalığı ve Cinsel İlişkiyle Bulaşan Hastalıklar Polikliniklerinin kurulmasında yer almıştır. 1981-2002 yılları arasında 21 yıl, gönüllü olarak Sağlık Bakanlığı İstanbul Lepra Hastanesi Başhekimliği’ni yapmıştır.
1989’da, bir grup Atatürkçü aydın tarafından devrim yasalarını ve laik düzeni koruyup geliştirmek amacıyla oluşturulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin (ÇYDD) kurucularındandır ve halen Genel Başkanlığını yürütmektedir.
14 Nisan 2007 Ankara-Tandoğan ve 29 Nisan 2007 İstanbul-Çağlayan Cumhuriyet mitinglerinin organizasyonunda ve icrasında bulunmuştur.
1990’da oluşan “Öğretim Üyeleri Derneği”nin kurucusudur ve ilk dönem II. Başkanlığını yapmıştır.
1995’de mezun olduğu lise için oluşturulan Kandilli Kız Lisesi Kültür ve Eğitim Vakfı'nın (KANKEV) üyesidir.
1995’de kurulan Türkiye Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı (TÜRKÇAĞ)’nın kurucusu ve başkanıdır. Birçok mesleki ve sosyal derneğin üyesidir.
Gönüllü kuruluş olarak; ÇYDD’nin Genel Başkanlığını, TÜRKÇAĞ ve KANKEV Vakfı Başkanlığı ile Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı Başkanlığı’nı, sürdürmektedir.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından 31 Mart 2000 tarihinde Sosyal Hizmetler Danışma Kurulu üyeliğine seçilmiştir. Halen bu görevi sürdürmektedir.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından 2 Şubat 2001’de YÖK üyeliğiyle görevlendirilmiş ve bu görev Şubat 2007’de bitmiştir.
2003 – 2004 arasında Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu üyeliği ve İstanbul İl İnsan Hakları Kurulu üyeliklerinde bulunmuştur.

Akademisyenliği
1968 yılında İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı’nda Başasistanlığa başlamıştır. 1971’de İngiliz Kültür Heyeti’nin bursuyla İngiltere’de ileri eğitim görmüş, 1974 de Fransa’da 1976’da yine İngiltere’de kısa süreli çalışmalar yapmış, 1972’de doçent, 1977’de profesör olmuştur. 1982 – 1987 yılları arasında, İstanbul Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanlığı’nı, 1981 – 2001 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü’nü yürütmüştür. 1990’da oluşturulan “İÜ Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi”nin kuruluşunda görev almış ve 1996’ya kadar Müdür Yardımcılığı ile Kadın Sağlığı derslerinin koordinatölüğünü yapmıştır. Dermatoloji kliniğinin öğretim üyesi olarak 2002 yılı sonuna kadar çalışmış ve 13 Aralık 2002 tarihinde emekli olmuştur.

Bilimsel Çalışmaları
1976 yılında lepra (cüzzam) çalışmalarına başlamış, Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı’nı kurmuştur. 1986’da kendisine Hindistan’da “Uluslararası Gandhi Ödülü” verilmiştir. 2006 yılına kadar Dünya Sağlık Örgütü’nün Lepra konusunda danışmanlığını yapmıştır. Uluslararası Lepra Birliği’nin (ILU) kurucu üyesi ve Başkan yardımcısıdır. Avrupa Dermato Veneroloji Akademisi’nin ve Uluslararası Lepra Derneği’nin üyesidir. Dermatopatoloji Laboratuvarının, Behçet Hastalığı ve Cinsel İlişkiyle Bulaşan Hastalıklar Polikliniklerinin kurulmasında yer almıştır. 1981-2002 yılları arasında 21 yıl, gönüllü olarak Sağlık Bakanlığı İstanbul Lepra Hastanesi Başhekimliği’ni yapmıştır.

Bilimdışı Çalışmaları
ÇYDD
1989’da, bir grup Atatürkçü aydın tarafından devrim yasalarını ve laik düzeni koruyup geliştirmek amacıyla oluşturulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin (ÇYDD) kurucularındandır ve halen Genel Başkanlığını yürütmektedir.
Cumhuriyet Mitingleri
14 Nisan 2007 Ankara-Tandoğan ve 29 Nisan 2007 İstanbul-Çağlayan Cumhuriyet mitinglerinin organizasyonunda ve icrasında bulunmuştur.
Öğretim Üyeleri Derneği
1990’da oluşan “Öğretim Üyeleri Derneği”nin kurucusudur ve ilk dönem II. Başkanlığını yapmıştır.
Diğer STK Çalışmaları
  • 1995’de mezun olduğu lise için oluşturulan Kandilli Kız Lisesi Kültür ve Eğitim Vakfı (KANKEV)nın
  • 1995’de kurulan Türkiye Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı (TÜRKÇAĞ)’nın kurucusu ve başkanıdır.
Birçok mesleki ve sosyal derneğin üyesidir.

Devam Eden Aktif Görevleri
Gönüllü kuruluş olarak; ÇYDD’nin Genel Başkanlığını, TÜRKÇAĞ ve KANKEV Vakfı Başkanlığı ile Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı Başkanlığı’nı, sürdürmektedir.

Cumhurbaşkanları ile İlişkileri
  • 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından 31 Mart 2000 tarihinde Sosyal Hizmetler Danışma Kurulu üyeliğine seçilmiştir. Halen bu görevi sürdürmektedir.
  • Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından 2 Şubat 2001’de YÖK üyeliğiyle görevlendirilmiş ve bu görev Şubat 2007’de bitmiştir.
Diğer Görevleri
  • 2003 – 2004 arasında Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu üyeliği ve İstanbul İl İnsan Hakları Kurulu üyeliklerinde bulunmuştur.
Ödülleri
  • 1996’da İstanbul Üniversitesi kendisine “Atatürk İlke ve Devrimleri” ödülünü vermiştir.
  • İngiltere dermatologlarının derneği olan Dowling Kulübü (1978) ve "Kuzey Amerika Klinik Dermatoloji Derneği" (1996) tarafından onur üyesi seçilmiştir. Bugüne kadar çok sayıda ödüle layık görülmüştür.
  • “Atatürk İlke ve Devrimleri Ödülü” İstanbul Üniversitesi (1996)
  • “Ülkemizde Yılın Kadını Ödülü” (1990)
  • “Melvin Jones Ödülü” (1991)
  • “Atatürkçü Düşünceye Hizmet Ödülü” İncirli Lions (1996)
  • “Kuvayi Milliye Ödülü” Haliç Rotary (1997)
  • “Fahrettin Kerim Gökay Ödülü” Türk Lions Vakfı (1997)
  • “Türkiye Ziraatçiler Birliği Dayanışma Ödülü” (1998)
  • “75. Yıl Ödülü” Türk Kadınlar Birliği Şişli Şb. (1998)
  • “Uğur Mumcu – Muammer Aksoy Ödülü” ADD İstanbul Şubesi (1999)
  • “Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi Onur” ödülü (2000)
  • İtalya “Foyer des Artistes Kurumu Ödülü” (2001)
  • Cüzzamlı Hastalara verdiği uzun süreli hizmet ve getirdiği bakış açısı nedeniyle “Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği 2001 Yılı Ödülü”
  • “Atatürk Ödülü” Amerika / Atatürk Topluluğu (2001)
  • “Sanat Kurumu Onur Ödülü” (2002)
  • “Atatürk / Çağdaşlık Ödülü” Dünya Atatürkçü Kuruluşları (10 Kasım 2003)
  • “Üstün Hizmet Ödülü” Yıldız Teknik Üniversitesi (2004)
  • Eğitim yaptığı katkılar nedeniyle “Eğitim Ödülü” TED Koleji
  • “Kendinden once hizmet” ilkesine örnek davranışı nedeniyle “100. Yıl Mesleki Başarı Ödülü” Rotary Kulübü
  • “İnsan Hakları Ödülü” İzmir Karşıyaka Belediyesi (2004)
  • “Türkiye’nin En İyi Eğitimcisi” Ödülü - Tempo Dergisi (2004)
  • Kültür Üniversitesi’nin İstanbul genelindeki üniversitelerin öğrenci ve öğretim üyeleri arasında yaptığı anket sonucunda “Yılın En Yürekli Kadını Ödülü” (2004)
  • “Puduhepa Ödülü” - Adana Kütür Sanat Derneği (2005)
  • “Meslek Hizmetleri Ödülü” Ankara Emek Rotary Kulübü (Ekim 2005)
  • “Toplumsal Barış Ödülü” Barış Radyo
  • “İnsan Hakları, Demokrasi, Barış ve Dayanışma Ödülü”
  • SODEV Sosyal Demokrasi Vakfı (2005)
  • “İyi Kalpli Ol Ödülü” Türk Kalp Vakfı (2006)
  • “Yılın Başarılı İş Kadınları Ödülü” Dünya Gazetesi (2006)
  • “ÇEK Eğitim Ödülü”, Çağdaş Eğitim Kooperatifi (2006)
- Derlemedir -

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 23 Eylül 2015 00:00
Biyografi Konusu: Prof. Dr. Türkan Saylan nereli hayatı kimdir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
sanar - avatarı
sanar
Kayıtlı Üye
22 Nisan 2009       Mesaj #2
sanar - avatarı
Kayıtlı Üye


Sponsorlu Bağlantılar

"Türkan Saylan koca bir hayat çınarı. Güçlü, iradeli, çalışkan, her şeye vakit bulabilecek kadar da zamanın hakimi. Yaşama her neyle tutunuyorsa, öyle berrak, öyle özendirici ki... Onun yanında daha bir güvende, daha bir güçlü hissediyor insan kendini. Etrafındakilere umut saçıyor, umutsuzluğun tüm bulaşıcılığına inat. Kanserle mücadelesinde hep bir adım önde: Çünkü ondan da korkmuyor, hayatta hiçbir şeyden korkmadığı gibi. Yaşama bağlılığının mayasını insanlara duyduğu sevgiden, sağlıklarına kavuşturduğu hastalarından, hayata kazandırdığı gençlerden ve eğittiği öğrencilerinden alıyor. Çalışmalarına sıkı sıkıya bağlı. Yaşlılığını üretkenliği ile ölçüyor...

O, yaşarken iz bırakan kadınlardan. Ne profesör unvanını, ne akademik kariyerini umursuyor. Onlar sadece insanlara daha iyi hizmet edebilmek için birer araç. Lider olmak gibi bir derdi yok.... Korkuların hayallerini boğmasına izin vermedi. O yüzden hala ayakta ve muhalif..."

(Ali Deniz Uslu/Cumhuriyet Pazar/22 Mart 2009)

Son düzenleyen Safi; 23 Eylül 2015 00:01
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
30 Ocak 2010       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Türkan Saylan'a Mektuplar Yarışmasında dereceye girenler

Birinci Olan Mektup


13.11.2009

Merhaba Türkan Saylan Hanım,
Lütfen beni affedin. Ben size nasıl hitap etmem gerektiğini bilmiyorum. Türkan Öğretmen mi? Türkan Teyze mi? Türkan Abla mı? Ya da Türkan Hanımefendi mi? Ama samimi olarak içimden geçeni isterseniz eğer, ben size çok daha içten, çok daha yakın bir şekilde seslenmek istiyorum.
Ben size belki de bütün lisanlardaki en güzel kelimeyle hitap etmek istiyorum. Sizi bir anne olarak isimlendirmek istiyorum. Umarım kabul edersiniz, umarım siz de beni kendinize böyle yakın hissedersiniz.
Onun kadar doğurgan ve onun kadar cömert olduğun için sana,
TOPRAK ANNE demek istiyorum.
Tüm karanlıkları aydınlatıp, bana yol gösterdiğin için sana,
IŞIK ANNE demek istiyorum.
Her üşüdüğümde bedenimi ve hatta içimi ısıttığın için sana,
GÜNEŞ ANNE demek istiyorum.
Onun kadar engin ve onun kadar büyük olduğun için sana,
DENİZ ANNE demek istiyorum.
Her akşam dualarımda mutlaka yer aldığın için sana,
MELEK ANNE demek istiyorum.
Onlar kadar güzel koktuğun ve onlar kadar zarif olduğun için sana,
ÇİÇEK ANNE demek istiyorum.
Yüzlerce hastayı iyileştirdiğin onlara adeta can verdiğin için sana,
CAN ANNE demek istiyorum.
Onun kadar berrak, onun kadar duru olduğun için sana,
SU ANNE demek istiyorum.
Onun kadar uçsuz bucaksız, onun kadar görkemli olduğun için sana,
GÖKYÜZÜ ANNE demek istiyorum.
Yeri geldiğinde onun kadar sert ve dayanıklı olduğun için sana,
ÇELİK ANNE demek istiyorum.
Yeri geldiğinde ise onun kadar yumuşak ve tatlı olduğun için sana,
PAMUK ANNE demek istiyorum.
Her zaman, çağdaşlığın örneği olduğun, Hep Atatürk’ü izlediğin için sana,
ÇAĞDAŞ ANNE demek istiyorum.
Ya da bunların hepsini bir yana bırakıp,
Seni onun kadar sevdiğim için başka hiçbir şey eklemeye gerek görmeden sana,
ANNE DEMEK İSTİYORUM
SENİ ÇOK ÖZLEDİM ANNE DEMEK İSTİYORUM.
BEDENİN BELKİ ARAMIZDA DEĞİL AMA, DÜŞÜNCELERİN VE ÖĞRETİLERİN HEP YANIMIZDA, YANIBAŞIMIZDA DEMEK İSTİYORUM.
SEN RAHAT UYU ANNE DEMEK İSTİYORUM.
Sevgilerimle,
Oğlun
Asrın Andaç

İkinci Olan Mektup

DENİZLİ, 12.10.2009

Sevgili Türkan Saylan,

Sizi, ilk kez televizyonda mavi-beyaz bandananızla, çiçeklerle bezenmiş bir pencereden mola işareti yaparken gördüm. Sonradan öğrendim ki; başarılı bir yaşama haksız eller uzanmış, sizinle o gün tanıştım.
Ben yanan ışıklarımı gölgelendirecek kadar karanlığı olanlara karşı, kelebek misali bir günlük hürriyet için, binlerce kez kanat çırpmayı göze almak isterim. Don Kişot kadar şövalye ruhlu, küçük gölgeli büyük adam olmak idealimdir. Bunun için; yeni görüşler ve yeni fikirlerin doğamı ve benliğimi aydınlatan ateş böcekleri olduğunu düşünürüm. Sizi tanıyınca; karanlığımdaki ateş böceklerime bir yenisi daha eklendi.
Hayatta iniş çıkışlar olabilir. İnsan denize benzer. Derin yerleri de vardır; sığ yerleri de. Başarmak için bir şeylerden vazgeçmek gerekir. Ancak vazgeçeceğimiz şey asla hayat olmamalıdır. Hayat sizin için gerçekten değerliydi bana göre. Her anını bir yürek gülümsetmek için harcadınız. Kim bilir o yumruğumuz büyüklüğündeki cevahire kaç gülücük sığdırdınız? Hayat size tokat atsa da kaç defa yeniden başladınız inatla, hırsla, çabayla….
Ayrıcalık herkesin fark edebileceği bir şey değildir. Cüzam hastalarının sizin güneşli ufkunuz olacağını hiç düşünmüş müydünüz? Herkese gıpta edilecek bir cesaret gösterdiniz. Hayata beyaz tarafından bakabilmek bir erdemdir bence. Siz sunu başardınız. İnsanlara yaşama sevinci aşılarken, bunun bir denizci düğümü kadar sağlam; ancak bir saç teli kadar ince olan sevgi bağından ibaret olduğunu kanıtladınız.
Kurduğumuz hayallerin; gerçekleşmesi zordur ama imkansız değildir. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile yüzlerce “Kardelen”in solup gitmesine engel oldunuz. Gerçekten büyük bir projeyle senelerdir unutulmuş en kuytu köşelere bile ulaştınız. Sizin sayenizde Türkiye binlerce kalem tutan ele kavuştu.
Benim kahramanım Mustafa Kemal Atatürk’tür. Şu ana kadar hiçbir gözde ben; o kadar derin ve bir o kadar da zengin bir deniz görmedim. Sizin kahramanınız da Atatürk’tü. Hep kendinizi iki şekilde tanıtırdınız : Kemalist ve feminist. Atamızın en büyük ideali ülkemizi çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarmaktı. Gençlere vasiyetlerinden biri buydu. Bunu bilmek yeterli değil, gerçekleştirmeye çalışmak önemlidir. İşte siz bunun bilincinde olan bir Atatürk kadınıydınız.
İç güzelliğin her şeyden önemli olduğunu çok küçük yaşlarda fark ettiniz. Hiç aynaya bakmadığınızı biliyorum ve belki de aynanın karşısında bile iki yüzlü olmaya tahammül edemediniz.
İnanın ki; insanlık okulu açılsaydı, siz gerçek bir eğitim savaşçısı olarak bölümü birincilikle bitirirdiniz.
Gerçek mutluluk; yaz yağmuruna benzemez. Umulmadık anda birden bire boşalmaz insanın üstüne. Gerçek mutluluk insanın hayata ve çevresine karşı davranışlarıyla azar azar, birike birike oluşur. Bence siz mutluydunuz. Umudu ve mutluluğu yeşertip çoğaltarak yaşadınız, yaşayacaksınız. Sizde Nazım Hikmet’in şu dizelerini gördüm:
“yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine!”
Sevgilerimi sunuyor, öpüyorum.
Hürriyet İlköğretim Okulu / DENİZLİ
İlayda FİDAN

Üçüncü Olan Mektup

Sayın Türkan Saylan. Van / 23 Ağustos 2009


Sevgili Türkan teyzem. Sana teyzem dedim diye bana kırılma, sen benim değil bütün çocukların teyzesi, ablası, annesi, hatta babaları bile oldun. Hiç kimse senin yaptığın gibi eğitime bu kadar önem veremez, hatta hiç kimse bizleri bu kadar sevemez.

Türkan teyze…Televizyonu açtığımda direk sana yönelik suçlamalar, sorgulamalar, evini aramalar vb. gibi olaylar yüzünden seni televizyon, internet, radyo, yanlış tanıtsa da ben seni eğitim sevdalımız ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Türkan Saylan olarak tanıdım.O hiç bitmeyen enerjisiyle, sevgisiyle, arkadaşlığıyla, dostluğuyla, yardımlaşma coşkusuyla, kanserle savaşmanla hayatı her ne sebep olursa olsun gülen benim kızıl saçlı Türkan Teyzem olarak kalbime gömdüm.
Her sabah aynanın karşısına geçip kendi kendime bir gün ben de Türkan Saylan olacağım dediğim bile oluyordu.Küçük Kardelenler için açtığın yurt, okul, kreş, burs, Anasınıfı açtın. Kadınların sosyal ve kültürel alanda yanlarında oldun.
“ Ben en çok saate bakarım, aynaya hiç bakmam” sözüne her zaman hayran kaldım. Bu sözün bile senin nasıl biri olduğunu anlatıyor.
Şimdi sana bir arkadaşımın bana anlattığı olayı anlatmak istiyorum. Bir akşam babam çok hastaydı. Bu hastalık onu son görüşüm, belki de ona son kez baba diyecek tim.Uzun uzun bana baktı. Her bakışında sanki bana bir şeyler demek istiyordu.
Yavaş yavaş kendini topladı ve bir haykırışta “oku oğlum sen büyük adam ol” dedi. Bu babamın son sözleri. Benim hayatta ayaklarımı sert basmama sebep oldu, böylelikle eğitimin öğretimin ne olduğunu öğrendim, hatta Türkan Saylan teyzemi tanıdım. İşte Türkan Teyzem benim gibi başka bir kardelen daha. Şimdi kendi kendime soruyorum. Seni unutmak kolay mı?
Şimdi sonsuz bir yolculuktasın. Bizlerin yanında olmasan bile bizler senin ve ulu önder Atatürk’ün yolundan hiçbir zaman ayrılmayacağız. Sen bu toplumun, ailenin, arkadaşlığın, yediden yetmişe herkesin içinde bir Türkan Saylan bıraktın. Saygılarımla.
Talip Kavak
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
piz - avatarı
piz
Ziyaretçi
27 Mayıs 2011       Mesaj #4
piz - avatarı
Ziyaretçi




TÜRKAN
O’nun adı Türkan Saylan…
O bir Atatürk kızı.
Kendisini Kemalist feminist olarak adlandıran bir hümanist O.
O bir anne; Ama sadece iki oğlunun değil binlerce kardelen kızın annesi.
Türk kadınlarının çağdaşlığa açılan yüzü O.
O karanlığa karşı duyan bir aydın.
Laikliği benimsemiş bir hekim O.
O “gençlere kıyamıyorum” diyen bir şefkat okyanusu.
Mucize yaratmışken bile “ben sadece dokundum” diyecek kadar alçakgönüllü biri O.
O ölüme bile meydan okuyan bir cesur yürek.
Ve en önemlisi bu topraklarda cüzamın kurutulmasını sağlamış koca bir yürek.

19 Mayıs’ta çok değerli Türkan Saylan’la buluştum…
Ölümünün ikinci yıldönümünde, sinema sahnesinden izledim O müthiş kadını.
Yaşamının son 15 gününü anlatan film son zamanlarda izlediğim en iyi konulu filmlerden biriydi.
Oyunculuk performanslarının başarısını salondaki hıçkırık sesleri anlatıyordu sanki.
Salondaki genci – yaşlısı, kadını – erkeği herkes aynı duyguları taşıyordu…
Türkan Saylan gibi bir insana yapılan haksızlıktı herkesin boğazında düğümlenen.
Hayatında hiç tatil yapmayan, hep ama hep çalışan, tüm yaşamını kız çocuklarının eğitimine adayan Sayın Saylan’a karşı yapılan saygısızlığın perdeye yansıması haliydi moralleri tekrar tekrar bozan…
Çocukları Orta Çağ karanlığından çekip çıkarmak istemiş ve başarmış bu sayede binlerce kardelen O’nun kızı olmuştu.
30 yıla yakın bir zaman kanserle mücadele eden ve mücadelesinin sonuna doğru yaklaştığı günlerden birinde kapısının polisler tarafından çalınmasıyla başlayan filmde Türkan Saylan’ı tanımayanlar için yakın bir objektif tutuluyor.
Ayşe Kulin’in “Türkan” adlı romanından esinlenerek yazılan filmin senaryosu ve oyuncu kadrosu izleyiciyi filmden koparmıyor.
Polisler tarafından darma dağın edilen evinde bile gülümsemesini yüzünden eksik etmeyen Türkan Saylan’ın memurlara bile anne şefkatiyle yaklaşmasına şahit oluyor insan. Başında nöbet bekleyen polise “Korkma Mustafa kımıldayacak halim yok, keşke olsa be yavrum” diyen bir bilge izleniyor sinema sahnesinden.
Evindeki tüm kitaplar yerlere saçılıp, mektupları dağıtılınca, özel çekmecelerindeki kıyafetlerine kadar bütün evi aranınca ki cümlesi ise; ”Giderayak bütün mahremiyetimin yerlere saçılması iyi oldu, hafifledim” oluyor. Kurduğu tüm cümlelerden derinlere gidiliyor. Hem anlam hem duygu derinliği yaşanıyor…
Dağ, taş, çamur demeden, ulaşımın bile olmadığı en ücra köylere giderek cüzam hastalığının kökünü kurutan, okula gönderilmeyen kız çocukları için köklü bir sosyal sorumluluk projesi geliştiren ve iki evladından vakit çalarak çocukların eğitimine katkı sağlayan, ülkesinin karanlık günlere gömülmemesi için çabalayan böylesine müthiş bir insanın, fiziksel ağrılar çektiği günlerinde suç örgütü bağlantılı olarak zanlı durumuna sokulması kamuoyu vicdanını yaralamaktan başka bir şeye yaramamış olduğunu anlayarak salondan ayrın ılıyor.
“Hayat sana teşekkür ederim, bana tekrar tekrar güzel işler yapma fırsatını derdiğin için…” diyen Türkan Saylan’a tüm Türkiye’nin teşekkür borcu vardır.
Değişim – dönüşüm yarattığı için, farkındalık yaratımının ta kendisi olduğu için, eğitime destek verdiği, kız çocuklarına sahip çıktığı ve cüzam hastalığını ortadan kaldırdığı için ne kadar teşekkür edilse azdır kendisine.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet’inin siyasi yöneticileri tarafından edilen teşekkür de pek bir riyakârca oldu ne yazık ki(!)
Böyle olmamalıydı, çok yazık oldu…
Bu dünyaya ışığını bırakan müthiş insan ışıkla uyu…
Pınar SEVGİNER
Son düzenleyen Safi; 23 Eylül 2015 00:01
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
23 Eylül 2015       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  türkansaylan.jpg
Gösterim: 2009
Boyut:  32.8 KB

SAYLAN
(Türkân), türk hekim (İstanbul 1935). İÜ tıp fakültesi'ni bitirdi (1963); deri ve zührevi hastalıklar ihtisası yaptı (1968). Londra'da St. John's hastanesi histopataloji ve eksperimental patoloji bölümlerinde çalıştı. Dönüşte doçent (1972), profesör (1977) oldu. İÜ tıp fakültesi dermatoloji anabilim dalı başkanlığı ,(1982-1988) yaptı. Aynı kürsüde öğretim üyeliğinin yanı sıra, İstanbul Lepra hastanesi başhekimliği, İÜ tıp fakültesi lepra merkez müdürlüğü, İÜ Kadın sorunları araştırma ve uygulama merkezi müdür yardımcılığı görevlerini de yürütmektedir. Cüzamla savaş derneği'nin de kurucu üyelerindendir. Lepra (Hansen) hastalığı teşhis ve tedavi yönetmeliği (1983), Frengi savaş yönetmeliği (1983), Birinci basamak sağlık hizmetlerinde hekimleı için deri ve zührevi hastalıklar el kitabı (1989) adlı yapıtları vardır. Lepra hastalığıyla ilgili çalışmalarıyla, Hindistan hükümetinin 1986 Uluslararası Gandhi ödülünü kazanan Türkân Saylan, ayrıca Çağdaş yaşamı destekleme derneği nin kurucu üyesi ve genel başkamdir.

Kaynak: Büyük Larousse

Benzer Konular

3 Eylül 2012 / arwen Sinema tr
22 Haziran 2015 / Daisy-BT Siyaset tr
3 Ağustos 2010 / Alvarez Ocean Müzik tr
19 Aralık 2009 / Misafir Edebiyat tr