Arama

Serviks Kanserinde Erken Tanı ve Tedavi

Güncelleme: 21 Ocak 2012 Gösterim: 3.296 Cevap: 1
DiLaHaNıM - avatarı
DiLaHaNıM
Ziyaretçi
30 Ağustos 2009       Mesaj #1
DiLaHaNıM - avatarı
Ziyaretçi


Sponsorlu Bağlantılar
Serviks Kanserinde Erken Tanı ve Tedavi




Dr. Aykut Barut
Yrd. Doç.; Karaelmas Üniv. Tıp Fak. Cerrahi Tıp Bilimleri Bölümü, Kadın Hast. ve Doğum AD
Dünyada, kardiyovasküler sistem hastalıklarından kaynaklanan ölümlerden sonra, ikinci sıklıkla görülen ölüm nedeni kanserlerdir. 1991 yılında, ABD'de toplam mortalitenin yaklaşık %23'ünün kanser nedeniyle olduğu hesaplanmıştır.

Kadınlardaki kanser insidansı değerlendirildiğinde, %32 ile meme kanseri birinci, %14 ile kolon ve rektum kanseri ikinci,

%11 ile akciğer kanseri üçüncü sıklıkta görülmektedir.

Kadın genital sistemi; Uterus kanserleri %8, over kanserleri %4 ile bunlardan sonra gelmektedir. Kansere bağlı mortalite oranlarında ise, kadınlarda %21 ile akciğer kanseri ilk sırada, %18 ile meme kanseri ikinci, %13 ile kolon ve rektum kanseri üçüncü, %9 ile lösemi ve lenfoid doku kanserleri dördüncü sırada yer almaktadır. %5 ile over kanserleri, %4 ile uterus kanserlerinden olan ölümler bunlardan sonra gelmektedir.

Uterus kanseri nedeniyle ölüm oranlarının azalması, serviks karsinomunun giderek daha iyi denetlenmesine bağlanabilir. Gelişmiş ülkelerdeki, serviks kanserinden ölüm oranlarının dramatik olarak düşmesi erken tanının memnuniyet verici bir sonucudur. Gelişmekte olan ülkelerde serviks kanseri (akciğer ve mide kanserinden sonra) üçüncü en sık görülen kanserdir ve kanserden ölümler içinde ilk sıradadır. Gelişmekte olan ülkelerde her yıl 350 000 yeni olgu saptanırken, gelişmiş ülkelerde bu sayı yüz binden daha azdır. Gelişmekte olan ülkelerde, oldukça yüksek serviks kanseri insidansının nedeni, servikal lezyonların invazif kansere ilerlemeden önce, preinvazifken saptanarak tedavi etmeyi amaçlayan etkili tarama programlarının olmayışıdır.

1985'de tüm dünyada 2.3 milyondan fazla serviks kanseri olgusu klinik olarak saptanmış olup, 1.7 milyonu gelişmekte olan ülkelerdedir.

Serviks kanserinin erken tanısı, etkili ve yaygın bir tarama programının olmadığı ülkemizde de kadın sağlığı açısından önem taşımaktadır.

Preinvazif Serviks Kanseri

1943'de Papanicolaou ve Traut'un yayınladığı uterus kanserlerinin vaginal smear ile tanısı konusundaki çalışmasından sonra, servikal lezyonların preinvazif (in situ) evrede saptanmasıyla serviks kanserinden ölüm oranları %50-70 azalmıştır.

Neoplastik değişiklikler squamokolumnar bileşkeden (junction) başlar.

Serviks kanseri gelişmesinde serviks epitelinde birbiri ardısıra gelen değişiklikler olur, bu da serviks kanserinin erken tanısında önem taşır.
Bu değişiklikler:
Normal endoservikal kolumnar epitel ---> Squamoz metaplazi ---> Hafif-orta-ağır displazi ---> Carsinoma in situ ---> Mikroinvazif karsinom ---> Belirgin invazif karsinom biçimindedir.


Displazi: Yüzey epitelinde, squamoz metaplastik epitelde minör anormalliklerden

epitelin hemen hemen tüm kalınlığının farklılaşmamış (undiferansiye) neoplastik hücreler ile bütünüyle kaplanmasına kadar olan bir dizi değişiklikleri tanımlar.

İnvazif Serviks Kanseri:

* Kadınlarda tüm kanserlerin %2,6'sıdır.
* Tüm kadın ölümlerinin %3-5'ini oluşturur.
* Üçüncü sık görülen jinekolojik kanserdir (Endometrium ve over kanserinden sonra).
Jinekolojik malignansiler içerisinde ikinci en sık ölüm nedenidir.


Servikal Kanserde Majör Risk Etkenleri:
* Erken yaşta (20 yaştan önce) cinsel ilişkide bulunma,
* Birden fazla cinsel partnerin olması,
* Sigara,
* Kadının, erkek partnerinin cinsel davranışı (erkeğin başka eşlerinin olması),
* Serviksin Human Papilloma Virus (HPV) enfeksiyonu.
Sünnet, oral kontraseptif kullanımı ve Herpes Simpleks Virus tip II enfeksiyonu artık bir risk etkeni olarak kabul edilmemektedir.


Carsinoma in situ prevalansı 20-40 yaşlarında yüksektir.

İnvazif serviks kanseri 40 yaşın üzerinde sık görülür (sık görüldüğü ortalama yaş 45-50'dir).

35 yaştan 50 yaşa kadar olan ortalama
Cervical Intraephitelial Neoplasia (CIN):
CIN I Hafif displazi (atipik hücreler epitelin 1/3 alt kısmını kaplar),

CIN II Orta displazi (atipik hücreler epitelin alttan 2/3'lük kısmını kaplar),

CIN III Ağır displazi Ş (undiferansiye hücreler tüm epiteli kaplar, yüzeye ulaşır, bir sıra matür-yassı-nükleusu olmayan hücre hala vardır) ve carsinoma in situ Ş (tüm epitel tamamıyla undiferansiye neoplastik hücreler ile kaplanır).

Tüm displaziler ve carsinoma in situda Basal Membran İntakt’dır.

Hafif displazi %6,2, orta displazi %12,9, ağır displazi %29,1 oranda carsinoma in situya ilerler.

Tedavi edilmeyen carsinoma in situ (CIN III) yaklaşık %30 oranında invazif karsinoma ilerler.

Grade III CIN lezyonlarının yaklaşık %5'inde 3 yıldan az sürede invazyon oluşur.

Normal epitelden hafif-orta displaziye geçiş süresi ortalama 1.62 yıl; normal epitelden orta-ağır displaziye dönüş ortalama 2.20 yıl; normalden carsinoma in situya dönme süresi ortalama 4.51 yıldır. Serviksin malign lezyonlarının %85-90'ı squamoz hücrelidir. Ama diğer tipleride görülebilir.

Tablo 1: Serviksin Maling Tümörleri:

1 - Epitel tümörleri
Squamoz hücreli karsinom (%85-90)
Adenokarsinom (%10-15)
Adenosquamoz karsinom
Kök hücre (stem cell) karsinom (glassy cell carsinoma)


2 - Mezanşimal doku tümörleri
Endoservikal stromal sarkom
Karsinosarkom
Adenosarkom
Leiomyosarkom
Embriyonal rhabdomyosarkom (infantlarda)


3 - Gardner kanalı tümörü (gerçek mezonefrom)

4 - Diğerleri
Metastatik tümörler
Lenfomalar
Melanom
Karsinoid


Pap smear yalnızca hastanelerde yapılabilecek bir tarama testi değildir. Uygun bir yapılanma ve alınan smearlerin gönderilebileceği, kullanılabilir bir sevk sistemi (patolojik-sitolojik inceleme olanağı) olduğunda tüm birinci basamak sağlık kurumlarında da bu test yapılabilir.(Tanısal Destek Sayfa 104’de)

Pap smear, tarama testi olarak rutinde kullanıldığında ne sıklıkla alınacağı ülke koşullarına göre (gider/yarar temeli göz önüne alınarak) yeniden değerlendirilebilir (yılda bir - 3 yılda bir - 10 yılda bir, vb.)

Anormal Pap Smear Nedenleri: İnvazif kanser, servikal intraepitelyal neoplazi, atrofik değişiklikler, düz (flat) kondülom, inflamasyon (özellikle trikomoniazis ve kronik servisit), zedelenmeden sonra iyileşme (metaplazi), vajinal kanser, vulvar kanser, üst genital yol (endometrium, fallop tüpleri ve over) kanserleri, önceden uygulanmış radyasyon tedavisi.

Tedavi
Hafif displazi (CIN-I-): Kolposkopi (+/- biyopsi) ve tedavi tartışmalıdır. 4 -6 ayda bir Pap smear yapılması önerilir. İzlendiğinde çoğu olgunun spontan gerilediği saptanmıştır.

Sürerse ya da şiddeti artarsa kolposkopi ve biyopsi.

Süren hafif displazi için cryotherapy ya da laser vaporazisasyon,

Orta displazi (CIN-II-) ve Ağır Displazi-

In situ carsinom (CIN-III-): Kolposkopi altında biyopsi ve endoservikal küretaj.

İnvazif kanser ekarte edilirse lokal

konservatif tedavi (cryotherapy, CO2, laser, konizasyon)

Doğurganlığını tamamlamış kadınlarda histerektomi.






Son düzenleyen ahmed; 30 Ağustos 2009 13:38
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
21 Ocak 2012       Mesaj #2
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Serviks Kanseri
Rahim boynu kanseri kadın üreme organlarında fazla görülen kanserlerden biridir. Daha çok 30-35 yaşlar arasında ortaya çıkar. Servikal displazi denilen kanser öncesi safhada veya henüz karsinoma in situ (rahim boynu yüzeyinde dokuların en üst katlarında) durumunda iken teşhis edilirse yüzde 100 tedavi edilebilir.
Sponsorlu Bağlantılar

Belirtiler
Vajinadan ilişkiden sonra, adetler arasında veya menopozdan sonra kanama;

- Vajinadan sulu ve kanlı akıntı, Çok fazla ve kokulu olabilir.
- İleri aşamalarda, künt bir sırt ağrısı ve genel sağlık durumunda bozulma.

Cinsel organ siğilleri veya herpes gibi cinsel ilişkiyle bulaşan virüs enfeksiyonları geçiren; 18 yaşından önce cinsel ilişkide bulunmaya başlayan; birçok kişiyle cinsel ilişkide bulunan, çok genç yaştan beri birçok kere hamile kalmış kadınlarda rahim boynu kanseri diğer kadınlara kıyasla daha fazla görülür.

Teşhis
Doktorunuz PAP Smear testi ve muhtemelen kolposkopi ve biopsi yapacaktır. Kolposkop ucunda büyütücü bir mercek ve ışık alan bir alettir. Bununla rahim boynu yakından incelenebilir. Biopsi için doktor, laboratuvarda incelenmek üzere, rahim boynundan bir doku parçası alır. Dokunun habis olup olmadığını anlamanın tek yolu budur.

Biopsi kanser olduğunuzu gösterirse, doktorunuz konizasyon ve (kanserin rahime sıçrayıp sıçramadığını anlamak için) rahim iç duvarını kazıyıp doku örneği almak üzere kürtaj yapabilir. Sonra tümörün yayılma durumuna göre hastalığın safhasını saptar. Kanserin hangi safhada olduğunun belirlenmesi, tedavinin genişliği konusunda karar verirken bir anahtar niteliği taşır. "Karsinoma in situ" (yüzeydeki kanser) için uygulanacak tedavi, rahim boynu dokularının içine kadar işlemiş veya diğer organlara yayılmış saldırgan bir habis oluşuma uygulanandan çok daha ılımlı olabilir.

Kanser erken safhada teşhis edilirse, hemen hemen bütün kadınlar tedavi edilir. Rahim boynu kanseri rahimden öteye yayılmadığı sürece birçok kanser türünden çok daha az öldürücüdür. Hatta çok yayılmış rahim boynu kanseri bile, Amerika da kanserden ölen kadınların sadece yüzde 3 ünün ölüm nedenini oluşturur.

Tedavi - Ameliyat
Karsinoma in situ (yüzeysel kanser) lazer cerrahisi, dondurarak veya koterizasyon ile yok edilebilir. Doktorun rahim boynundan, analiz için, koni biçiminde bir parça çıkarması anlamındaki konik biopsi de ayrı bir olasılıktır. Eğer sınırdaki hücrelerin hepsi normalse, doktor biopside kanserli hücrelerin tümünün çıkarılmış olduğunu varsayabilir. Ancak bazen bir önlem olarak ameliyat sonrası radyoterapi tavsiye edilir.

Eğer koninin çevresinde kanserli hücre bulunmuşsa; ikinci bir konizasyon veya bir histerektomi gerekebilir. Konik biopsi hastanede ve genel anestezi ile yapılması gereken büyük bir ameliyattır. "Kanser in situ" (yüzeysel kanser) için beş yıllık iyileşme oranı hemen hemen % 100 dür. "Kanser in situ" durumundan daha fazla yayılmış fakat rahim boynunun ötesine geçmemiş bir kanser için beş yıllık iyileşme oranı % 90 dır.

Radyasyon

Rahim boynu kanseri için ameliyat ile radyoterapinin tedavi oranları aşağı yukarı aynıdır. Radyasyonla tedavi edilen hastalardan, yayılmamış kanseri olan (sadece rahim boynunda) kadınlarda en az 5 yıl için kurtulma oranı % 75-90; rahim boynundan öteye yayılmış kanseri olan kadınlarda en az 5 yıl için kurtulma oranı % 45-55 dir.

Radyasyon tedavisi hem makine ile verilen radyasyonu, hem de rahim veya vajinanın üst bölümüne yerleştirilerek orada birkaç gün bırakılan radioaktif materyali kapsar. Bu materyalin yerleştirilmesi genel anestezi ile yapılır.

Herkes aynı derecede etkilenmese de radyasyonun bazı sıkıntı veren yan etkileri vardır. Bunlar; diyare, makattan kanama ve bitkinlik hissidir. Radyasyon tedavisinden sonra birkaç ay idrarınızı tutmakta zorluk çekebilirsiniz. Histerektomi yaptırmamış iseniz, radyoterapi tedavisi, menopoza girmemişseniz bile, büyük bir olasılıkla adet sürecinizi durdurarak, sıcak basması gibi menopoz belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olacaktır.

Radyasyon tedavisi, vajinanın kısalıp daralmasına da neden olabilir. Ancak, cinsel ilişkiden hemen önce kullanılacak kayganlaştırıcı bir krem bu problemi genellikle çözer. Rahim boynu kanserinin tedavisinden sonra en az 5 yıl süreyle düzenli kontroller ve testler yaptırmanız gerekecektir.


Sen sadece aynasin...

Benzer Konular

8 Ağustos 2011 / Misafir Soru-Cevap
4 Aralık 2007 / EMT Tıp Bilimleri
18 Temmuz 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük
23 Mart 2008 / Pollyanna Taslak Konular