Arama

Marmara Bölgesi'nin kültürel özellikleri nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 6 Kasım 2013 Gösterim: 87.464 Cevap: 49
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Kasım 2009       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
lütfen bu soruyu doğrulayın
EN İYİ CEVABI Yavru_Aslan verdi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

lütfen bu soruyu doğrulayın



Sponsorlu Bağlantılar
marmara

Ülkemizin kuzeybatısında yeralan bölge adını bir iç deniz olan Marmara denizinden almıştır.

DAĞLARI: Ortalama yükseltini az olduğu Marmara Bölgesi’nin yerşekilleri engebeli bir yapıya sahip değildir. Trakya’daki Işık, Koru ve Yıldız Dağları ile Anadolu Yarımadasındaki Samanlı ve Uludağ bölgenin en önemli yükseltileridir.
OVALARI: Marmara Bölgesinde ovalar fazladır. Başlıcaları; Balıkesir, Adapazarı, Bursa, Karacabey ve İnegöl ovalarıdır.
AKARSULARI: Sakarya, Meriç, Ergene, Susurluk ve onun kolları olan Nilüfer ve Kemalpaşa çaylarıdır.
GÖLLERİ: Göl bakımından oldukça zengin olan bir bölgedir. Çatalca- Kocaeli bölümünde Küçük ve Büyükçekmece, Durusu ve Sapanca, Güney Marmara bölümünde ise Kuş, İznik ve Ulubat Gölleri bulunur.
İKLİMİ: Marmara Bölgesi, bulunduğu coğrafi konumundan dolayı, farklı iklimler arasında bir geçiş alanıdır. Marmara bölgesinde Akdeniz ve Karadeniz iklimleri arasında geçiş ikliminin özellikleri görülür. Bölgenin iç kesimlerinde ise karasal iklim görülür.
BİTKİÖRTÜSÜ: Kuzey Marmara’da Karadeniz iklimi etkili olduğundan bitki örtüsü orman, Güney Marmara’da ise Akdeniz iklimi etkili olduğundan bitki örtüsü Maki, ve Ergene Havzasının bitki örtüsü Bozkırdır.
NÜFUS VE YERLEŞME: Türkiye genelinde olduğu gibi Marmara Bölgesinde de nüfus bölge geneline dengeli dağılmamıştır. Özellikle Çatalca-Kocaeli (İstanbul-İzmit) bölümünde ve Bursa yöresinde nufus çok kalabalıktır. Nufusu en kalabalık bölgemizdir.
TARIM VE HAYVANCILIK: Marmara Bölgesi’nde iklim çeşitliliğinden dolayı bitki ve tarım ürünü çeşitliliği fazladır.
Bölgede ayçiçeği, zeytin, tütün, şeker pancarı, pirinç ve mısır yetiştirilir.
Bursa yöresinde ipekböcekçiliği, Yıldız dağları bölümünde besi ve ahır hayvancılığı,Güney Marmara’da kümes hayvancılığı yaygındır.
YER ALTI KAYNAKLARI: Marmara Bölgesi maden bakımından zengindir. Bursa Uludağ’da; Volfram, Balıkesir (Susurluk-Bigadiç’te) Bor minareli, Krıklareli (Hamittabat’ta) doğalgaz çıkarılır. Ayrıca mermer, demir ve linyit çıkarılır.
SANAYİ: Sanayi bakımından en gelişmiş bölgemizdir. Bölgede otomotiv, gemi yapımı, konfeksiyon, kağıt, lastik, vagon, çimento, elektronik, ilaç, şişe-cam gibi sanayi tesisleri vardır.
TURİSTİK TESİSLER: Edirne Selimiye Cami, Kırkpınar, Kapıkule Gümrük Kapısı, Çanakkale Truva, Uludağ, Kuş Gölü, Gelibolu Yarımadası Milli Parkı




Marmara Bölgesi'nin Genel ÖzeIIikleri:

1. Yükseltisi en az olan bölgedir.
2. Ekili - dikili arazi oranı %30 ile 1. sıradadır.
3. İklimler arasında geçiş özelliğine sahiptir. Bu sebepten tarım ürünleri çeşidi fazladır.
4. Genel orman dağılımında %11,5 ile 4. sıradadır.
5. Kümes hayvancılığı ve ipek böcekçiliğinde 1. sı¬radadır.
6. Nüfus ve nüfus yoğunluğu, göç alma ve şehirleşme bakımından başta gelir.
7. Sanayı tesisleri (%50) ve enerji tüketiminde 1. sıradadır.
8. Ulaşım ağının en geniş olduğu bölgedir.
9.Turizm gelirleri en yüksek olan bölgedir.
10. Kıtalar ve denizler arasında geçiş özelliğine sahiptir.
11. Marmara Bölgesi'nin yıllık sıcaklık değerleri ise,
Ortalama sıcaklık: 14 -16 °C
En sıcak ay ortalaması : 23 - 25 °C
En soğuk ay ortalaması: 5 - 6 °C
12.Marmara Bölgesi'nde yıllık yağış miktarı 600¬-700 mm olup, yağışların mevsimlere dağılışı aşağıdaki gibidir:


marmarayagis
Yavru_Aslan - avatarı
Yavru_Aslan
VIP VIP Üye
8 Kasım 2009       Mesaj #2
Yavru_Aslan - avatarı
VIP VIP Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

lütfen bu soruyu doğrulayın



Sponsorlu Bağlantılar
marmara

Ülkemizin kuzeybatısında yeralan bölge adını bir iç deniz olan Marmara denizinden almıştır.

DAĞLARI: Ortalama yükseltini az olduğu Marmara Bölgesi’nin yerşekilleri engebeli bir yapıya sahip değildir. Trakya’daki Işık, Koru ve Yıldız Dağları ile Anadolu Yarımadasındaki Samanlı ve Uludağ bölgenin en önemli yükseltileridir.
OVALARI: Marmara Bölgesinde ovalar fazladır. Başlıcaları; Balıkesir, Adapazarı, Bursa, Karacabey ve İnegöl ovalarıdır.
AKARSULARI: Sakarya, Meriç, Ergene, Susurluk ve onun kolları olan Nilüfer ve Kemalpaşa çaylarıdır.
GÖLLERİ: Göl bakımından oldukça zengin olan bir bölgedir. Çatalca- Kocaeli bölümünde Küçük ve Büyükçekmece, Durusu ve Sapanca, Güney Marmara bölümünde ise Kuş, İznik ve Ulubat Gölleri bulunur.
İKLİMİ: Marmara Bölgesi, bulunduğu coğrafi konumundan dolayı, farklı iklimler arasında bir geçiş alanıdır. Marmara bölgesinde Akdeniz ve Karadeniz iklimleri arasında geçiş ikliminin özellikleri görülür. Bölgenin iç kesimlerinde ise karasal iklim görülür.
BİTKİÖRTÜSÜ: Kuzey Marmara’da Karadeniz iklimi etkili olduğundan bitki örtüsü orman, Güney Marmara’da ise Akdeniz iklimi etkili olduğundan bitki örtüsü Maki, ve Ergene Havzasının bitki örtüsü Bozkırdır.
NÜFUS VE YERLEŞME: Türkiye genelinde olduğu gibi Marmara Bölgesinde de nüfus bölge geneline dengeli dağılmamıştır. Özellikle Çatalca-Kocaeli (İstanbul-İzmit) bölümünde ve Bursa yöresinde nufus çok kalabalıktır. Nufusu en kalabalık bölgemizdir.
TARIM VE HAYVANCILIK: Marmara Bölgesi’nde iklim çeşitliliğinden dolayı bitki ve tarım ürünü çeşitliliği fazladır.
Bölgede ayçiçeği, zeytin, tütün, şeker pancarı, pirinç ve mısır yetiştirilir.
Bursa yöresinde ipekböcekçiliği, Yıldız dağları bölümünde besi ve ahır hayvancılığı,Güney Marmara’da kümes hayvancılığı yaygındır.
YER ALTI KAYNAKLARI: Marmara Bölgesi maden bakımından zengindir. Bursa Uludağ’da; Volfram, Balıkesir (Susurluk-Bigadiç’te) Bor minareli, Krıklareli (Hamittabat’ta) doğalgaz çıkarılır. Ayrıca mermer, demir ve linyit çıkarılır.
SANAYİ: Sanayi bakımından en gelişmiş bölgemizdir. Bölgede otomotiv, gemi yapımı, konfeksiyon, kağıt, lastik, vagon, çimento, elektronik, ilaç, şişe-cam gibi sanayi tesisleri vardır.
TURİSTİK TESİSLER: Edirne Selimiye Cami, Kırkpınar, Kapıkule Gümrük Kapısı, Çanakkale Truva, Uludağ, Kuş Gölü, Gelibolu Yarımadası Milli Parkı




Marmara Bölgesi'nin Genel ÖzeIIikleri:

1. Yükseltisi en az olan bölgedir.
2. Ekili - dikili arazi oranı %30 ile 1. sıradadır.
3. İklimler arasında geçiş özelliğine sahiptir. Bu sebepten tarım ürünleri çeşidi fazladır.
4. Genel orman dağılımında %11,5 ile 4. sıradadır.
5. Kümes hayvancılığı ve ipek böcekçiliğinde 1. sı¬radadır.
6. Nüfus ve nüfus yoğunluğu, göç alma ve şehirleşme bakımından başta gelir.
7. Sanayı tesisleri (%50) ve enerji tüketiminde 1. sıradadır.
8. Ulaşım ağının en geniş olduğu bölgedir.
9.Turizm gelirleri en yüksek olan bölgedir.
10. Kıtalar ve denizler arasında geçiş özelliğine sahiptir.
11. Marmara Bölgesi'nin yıllık sıcaklık değerleri ise,
Ortalama sıcaklık: 14 -16 °C
En sıcak ay ortalaması : 23 - 25 °C
En soğuk ay ortalaması: 5 - 6 °C
12.Marmara Bölgesi'nde yıllık yağış miktarı 600¬-700 mm olup, yağışların mevsimlere dağılışı aşağıdaki gibidir:


marmarayagis
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
8 Kasım 2009       Mesaj #3
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Balıkesir

Balıkesir, Marmara ve Ege Denizi'ne kıyı veren Türkiye'nin en çok adasını bünyesinde barındıran tarihi, kültürel ve doğal güzellikleriyle gerçek bir turizm cennetidir.
bilecik sBilecik

Bilecik ili, Marmara Bölgesi'nin güney doğusunda; Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Ege Bölgelerinin kesim noktaları üzerinde yer alır.
bursa sBursa

Bursa, M.Ö. yıllardan bu yana bir çok medeniyete ve onların dinlerine beşiklik etmiş ender illerin başında gelir. İlde Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Musevilik dinlerine ait bir çok eser hala ayaktadır ve koruma altındadır.
canakkale sÇanakkale

Kıyılarıyla Avrupa ve Asya'yı birleştiren Marmara ve Ege Denizini birbirini bağlayan Çanakkale savaşlarının en kanlı muharebelerinin cereyan ettiği, çok sayıda şehitlik, anıt ve mezarlıkların bulunduğu Gelibolu Yarımadası..
edirne sEdirne

Edirne'nin en eski halkı, Traklar soyundan Odrisler’in yörede, Meriç ve Tunca ırmaklarının birleştiği bugünkü Edirne'nin bulunduğu yerde bir kent kurdukları bilinmektedir.
istanbul sİstanbul

Başkentler başkenti olarak bilinen, önce Roma, ardından Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu ve kıtalara hükmederek büyük barış coğrafyaları yaratmış, Osmanlı İmpatatorluğuna başkentlik yapan İstanbul ..
kirklareli sKırklareli

Bir sınır kenti olan Kırklareli'nde Antik dönem, Orta Çağ, Bizans, ve Osmanlı kültürünü yansıtan birçok eserler bulunmakta olup, kıyı turizmi, kültür, karavan, kamping ve su sporları turizmi, av ve doğa turizmi..
kocaeli sKocaeli

Kocaeli, Marmara Bölgesi'nde bulunan ülkemizin önemli ticaret ve kültür merkezlerinden biridir. Kocaeli iline kültürel niteliğini kazandıran faaliyetlerden ..
sakarya sSakarya

Sakarya Marmara Bölgesi'nde önemli bir turizm merkezidir. Karadeniz sahili boyunca uzanan geniş plajları başta olmak üzere gölleri, zengin orman ve yaylaları, vadi ve kanyonları, sıcak su ve içme suyu kaynakları..
tekirdag sTekirdağ

Trakların kurduğu Tekirdağ, daha sonra Pers, Roma, Bizans ve Osmanlı egemenliğinde kalmıştır.
yalova sYalova

Yalova ili her mevsim turizm faaliyetinin yaşanabildiği, termal turizmi, kıyı turizmi, av turizmi, spor amaçlı doğa turizmi gibi etkinliklere sahip önemli bir liman kentidir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Kasım 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
marmara bölgesinin kültürel özellikleri
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
10 Kasım 2009       Mesaj #5
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

marmara bölgesinin kültürel özellikleri

Balıkesir

Balıkesir, Marmara ve Ege Denizi'ne kıyı veren Türkiye'nin en çok adasını bünyesinde barındıran tarihi, kültürel ve doğal güzellikleriyle gerçek bir turizm cennetidir.
bilecik sBilecik

Bilecik ili, Marmara Bölgesi'nin güney doğusunda; Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Ege Bölgelerinin kesim noktaları üzerinde yer alır.
bursa sBursa

Bursa, M.Ö. yıllardan bu yana bir çok medeniyete ve onların dinlerine beşiklik etmiş ender illerin başında gelir. İlde Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Musevilik dinlerine ait bir çok eser hala ayaktadır ve koruma altındadır.
canakkale sÇanakkale

Kıyılarıyla Avrupa ve Asya'yı birleştiren Marmara ve Ege Denizini birbirini bağlayan Çanakkale savaşlarının en kanlı muharebelerinin cereyan ettiği, çok sayıda şehitlik, anıt ve mezarlıkların bulunduğu Gelibolu Yarımadası..
edirne sEdirne

Edirne'nin en eski halkı, Traklar soyundan Odrisler’in yörede, Meriç ve Tunca ırmaklarının birleştiği bugünkü Edirne'nin bulunduğu yerde bir kent kurdukları bilinmektedir.
istanbul sİstanbul

Başkentler başkenti olarak bilinen, önce Roma, ardından Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu ve kıtalara hükmederek büyük barış coğrafyaları yaratmış, Osmanlı İmpatatorluğuna başkentlik yapan İstanbul ..
kirklareli sKırklareli

Bir sınır kenti olan Kırklareli'nde Antik dönem, Orta Çağ, Bizans, ve Osmanlı kültürünü yansıtan birçok eserler bulunmakta olup, kıyı turizmi, kültür, karavan, kamping ve su sporları turizmi, av ve doğa turizmi..
kocaeli sKocaeli

Kocaeli, Marmara Bölgesi'nde bulunan ülkemizin önemli ticaret ve kültür merkezlerinden biridir. Kocaeli iline kültürel niteliğini kazandıran faaliyetlerden ..
sakarya sSakarya

Sakarya Marmara Bölgesi'nde önemli bir turizm merkezidir. Karadeniz sahili boyunca uzanan geniş plajları başta olmak üzere gölleri, zengin orman ve yaylaları, vadi ve kanyonları, sıcak su ve içme suyu kaynakları..
tekirdag sTekirdağ

Trakların kurduğu Tekirdağ, daha sonra Pers, Roma, Bizans ve Osmanlı egemenliğinde kalmıştır.
yalova sYalova

Yalova ili her mevsim turizm faaliyetinin yaşanabildiği, termal turizmi, kıyı turizmi, av turizmi, spor amaçlı doğa turizmi gibi etkinliklere sahip önemli bir liman kentidir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Kasım 2009       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
marmara bölgesi tarihi ve kültürel özellikler
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
14 Kasım 2009       Mesaj #7
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

marmara bölgesi tarihi ve kültürel özellikler


Marmara Bölgesi'nde İstanbul başta olmak üzere Bursa, Edirne, Bilecik tarihi olarak büyük öneme sahiptir. Pek çok medeniyetin beşiği olan yurdumuzda bu kentler, ilk çağlardan beri çeşitli devletlere merkez olmuş, onların tarihi yapılarını halen de koruyarak barındırmaktadır.
Konu bildiğiniz gibi her kentin tek tek incelenmesiyle anlaşılabilir.
Aşağıdaki linklere tıklayıp bilgi alın ve arkadaşlarımızın eklediği mesajı inceleyin.


https://www.msxlabs.org/forum/resimlerle-fotograflarla-turkiye/101695-bursa-video.html

Edirne

Bilecik

Marmara Bölgesi - Genel Bilgi


Istanbul'un Tarihi

Istanbul'un tarihi 300 bin yıl önceye kadar uzanır. Küçükçekmece gölü kenarında bulunan Yarımburgaz mağarasında yapılan kazılarda insan kültürüne ait ilk izlere rastlanmıştır. Bu dönemde gölün çevresinde Neolitik ve Kalkolitik insanların yasadığı sanılmaktadır. Çeşitli dönemlerde yapılan kazılarda, Dudullu yakınlarında Alt Paleolitik Çağ'a, Ağaçlı yakınlarında ise, Orta Paleolitik Çağ ile Üst Paleolitik Çağ'a özgü aletlere rastlanmıştır. 5000 yıllarından itibaren başta Kadıköy Fikirtepe olmak üzere Çatalca, Dudullu, Ümraniye, Pendik, Davutpaşa, Kilyos ve Ambarlı'da yoğun bir yerleşimin başladığı sanılmaktadır. Ama bugünkü İstanbul'un temelleri M.Ö. 7. yüzyılda atılmıştır. M.S. 4. yüzyılda İmparator Constantin tarafından yeniden inşa edilip, başkent yapılmış; o günden sonra da yaklaşık 16 asır boyunca Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde başkentlik sıfatını sürdürmüştür. Aynı zamanda, İmparator Constantis ile birlikte Hristiyanlığın merkezlerinden biri olan İstanbul, 1453'te Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra Müslümanların en önemli kentlerinden biri sayılmıştır.

Istanbul Tarihindeki Dönemler
  • Bizantion (M.O. 660 - M.S. 324)
Yunanistan'dan gelen Megara'lılar M.Ö. 680'lerde Marmara Denizi'ni geçerek İstanbul'a ulaştılar ve bugünkü Kadıköy'de Halkedon adını verdikleri bir kent kurdular. "Körler Ülkesi" olarak da anılan Halkedon'un halkı tarımla uğraşıyordu. M.Ö. 660'larda da Trak kökenli komutanları Bizans önderliğinde yola çıkan Mega'lıların diğer bir kolu bugünkü Sarayburnu'nun olduğu yerde başka bir kent daha kurdu. Efsaneye göre Delfi Tapınağı'ndaki kahinin öğüdüne uyarak burayı seçen Megara'lılar, komutanlarının adından hareketle, kente "Bizantion " adını verdiler. Bu yörede Megara'lılardan önce de bazı Trak toplulukları yaşadığı bilindiği için Megara'lılarla yerli halkın kaynaşmış oldukları sanılmaktadır. Pek çok istilalara uğrayan Bizantion, M.Ö. 269'da Bithynıalılar tarafından yağmalanarak ele geçirildi. M.Ö. 202'de Makedonyalılar'in tehdidinden korkarak, Bizantion Roma'dan yardım isteğinde bulundu. Bu dönemden itibaren kentte Roma İmparatorluğu'nun etkisi başlamış ve M.Ö 146'da kent Roma'nın egemenliğine girmiştir. Önceleri idari olarak varlığını sürdüren kent, daha sonra Bitinya-Pontus eyaletinin bir parçası haline gelmiştir. Böylece 700 yıllık kent devleti statüsü sona ermiştir. 73 yılında Bizantion Roma'nın Bithynia-Pontus eyaletine bağlandı. İmparator Vespasianus kentin gelişimine katkıda bulundu. 193 yılına gelindiğinde, Roma İmparatoru Septimus Severus, Partlar'in tarafını tutan Bizantion'u kuşatarak kenti yağmalayıp, surları da yıktırdı. Daha sonra ise surları yeniden inşa ettirip, kenti imar etti. Yeni binalarla sokakları düzenledi. Hipodrom inşaatını başlattı. 269'da kent bu defa Gotlar'ın saldırısına uğradı. Zafer kazanan Gotlar, deniz kıyısına yakın bir yere sütunlarını diktiler. 13'de Nicomedialılar kenti ele geçirdiler. I. Constantinus, Nicomedialilar'la yaptığı savası kazanarak kenti geri aldı.
  • Roma İmparatorluğu'nun Başkenti (324 - 395)
Bizantion Roma'nın Doğu'sunun yönetim merkezi olarak seçildi. Bu yeni konumu, kentin dünya kültürü ve siyaseti içindeki önemli rolünü de belirledi. I. Constantinus (324-337), Romalı soyluları Bizantion'a çağırarak kentin Romalı nüfusunu artırdı. Yeni başkentin konumuna yakışır bir imar hamlesi başlatıldı. Limanlar ve su tesisleri yeniden düzenlendi. Kent içi su dağıtım sistemlerinin temelleri atıldı. Savunma için yeni bir sur yaptırıldı. Septimus Severius'un başlattığı hipodrom inşaatı tamamlandı. 100 bin kişilik hipodromun genişliği 117, uzunluğu ise 480 metreydi. Hipodrom duvarlarinın üzeri çok sayıda heykelle süslüydü. En önemlisi de at heykelleriydi. Kentin Latinler tarafından istila edilmesiyle bu at heykelleri Venedik'e, San Marco Meydanı'na taşındı. Hipodrom'daki (Sultanahmet Meydanı) imparatorluk sarayı (Sultanahmet Camisi'nin bulunduğu alan) ve anıtsal ibadethaneler, akropolis (Topkapi Sarayı'nın bulunduğu yer) yapıldı. Önceleri Nea (Yeni) Roma adı ile anılan kenti, I. Constantinus kendi adıyla özdeşleştirdi. 11 Mayıs 330 tarihinde kentin adı Constantinopolis olarak ilan edildi. Önce Aya İrini, ardından 360 yılında da Ayasofya kiliselerini yaptıraran I. Constantinus, kenti Hristiyan dünyası için önemli bir merkez haline getirdi.
  • Bizans İmparatorluğu Dönemi (395 - 1453)
476'da Batı Roma'nın yıkılmasından sonra Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu'na dönüşmüş ve İstanbul da, bu yeni imparatorluğun başkenti haline gelmiştir. 6. yüzyılın ortaları, Bizans İmparatorluğu ve İstanbul için yeni bir yükseliş döneminin başlangıcıdır. İmparator I. Jüstinyen yönetimindeki bu dönemde daha önce tahrip edilmiş olan Ayasofya bugünkü haliyle yeniden inşa edilmiş, 543'lerde kentte görülen ve nüfusun yarısının ölümüne sebep olan veba salgınının izleri silinmiştir.
7, 8 ve 9. yüzyıllar İstanbul için kuşatılma yılları oldu. Yedinci yüzyılda Sasaniler ve Avarlar'in saldırısına uğrayan kenti, sekizinci yüzyılda Bulgarlar ve Müslüman Araplar dokuzuncu yüzyılda ise Ruslar ve Bulgarlar kuşattılar. 1204'de kent Haçlılar tarafından ele geçirildi ve yağmalandı. Bu işgal ve yağma sonrasinda ortaçağın en büyük kenti 40-50.000 nüfuslu, yoksul ve harabe bir kente dönüştü. Bu dönemden sonra İstanbul sürekli küçülmeye ve fakirleşmeye başladı. Şehrin soylu ve zenginleri İznik'e göç etti. Latin İmparatorluğu sadece İstanbul ve yöresinde egemenlik kurabildi. İznik (Nikia), Trabzon ve Yunanistan'daki Epiros'ta bir Bizans muhalefeti gelişti. 1254 yılına gelindiğinde Latin İmparatorluğu çepeçevre kuşatılmıştı. Bu esnada İstanbul çok fakirleşmiş hatta Latin İmparatoru II. Baudouin ısınmak için sarayının ahşap bölümlerini yakacak olarak kullanmaya başlamıştı. Nihayet 1261 yılında Palailogos Hanedani İstanbul'u tekrar ele geçirdi ve böylece İstanbul'daki Latin dönemi sona erdi.
  • Osmanlı İmparatorluğu Dönemi (1453-1923)
Kent, 1391 yılından başlayarak Osmanlılar tarafından kuşatılmaya başlandı. 1396'da I. Bayazıd (1389-1403), Karadeniz'den gelecek yardımları önlemek için kentin Anadolu yakasına bir hisar yaptırdı. Kenti almaya kararlı olan II. Mehmed de (1451-1481), Bizans'a Kuzey'den gelecek yardımları her iki taraftan Boğaz'ı tutarak önlemek için bu defa kentin Avrupa yakasına Rumeli Hisarı'nı inşa ettirdi. İstanbul'un fetih hazırlıkları bir yıl önceden başlatıldı. Kuşatma için gerekli olan çok büyük toplar döktürüldü. 16 kadırgadan oluşan güçlü bir donanma oluşturuldu. Asker sayisi iki kat arttırıldı. Bizansın yardım almasını engellemek için yardım yolları kontrol altına alındı. Ceneviz'lilerin elinde bulunan Galata'nın da savas esnasında tarafsız kalması sağlandı. 2 Nisan 1453 tarihinde ilk Osmanlı öncü kuvvetleri İstanbul önlerinde görüldü. Böylece kuşatma başladı. İki aya yakın süren bu kuşatma dönemi 29 Mayıs 1453 günü sabaha karşı başlayıp, öğleden sonra kentin ele geçirilmesiyle tamamlandı. Bu tarihten itibaren İstanbul bir Osmanlı kenti oldu.
Fetihten sonra şehrin kalkındırılması için yeni iskan bölgeleri oluşturuldu. Bizans'in son dönemlerinde görkemini yitirmiş olan kentte, öncelikle eskiden kalma binalar ve surlar onarılmaya başlandı. Bizans altyapıları üzerinde Osmanlı'nın temel kurumlarının binaları yükselmeye başladı. Büyük su sarnıçlarının da korunması sağlandı. Osmanlı kimliğine uygun bir gelişme gösteren İstanbul artık imparatorluğun başkenti idi. Nüfusu artırmaya yönelik bu iskan ve sürgünlerle oluşan mahalleler daha sonraki Istanbul idari yapısının temelini oluşturdu. 1459'da İstanbul her biri farklı demografik özellikler taşıyan dört idari birime ayrıldı. Bunlardan biri idarenin merkezinin olduğu Suriçi, diğer üçü ise surdışında yeralan ve "Bilad-i Selase" olarak adlandırılan Eyüp (Büyük ve Küçük Çekmece, Çatalca ve Silivri dahil), Galata ve Üsküdar idi. 1457 sonunda eski başkent Edirne'nin uğradığı büyük yangınla şehre yeni göçmenler geldi ve şehir oldukça şenlendi. İstanbul, fetihten elli yıl sonra Avrupa'nın en büyük şehri haline geldi. 16. yüzyıla büyük bir şehir olarak giren İstanbul, Küçük Kıyamet olarak anılan 14 Eylül 1509 depreminde çok zarar gördü. 8 Şiddetinde olduğu tahmin edilen ve artçı sarsıntıları 45 gün süren depremde binlerce bina yıkıldı, binlerce kişi öldü.
İstanbul, 1510'da Sultan II. Beyazıd tarafından 80.000 kişinin istihdamıyla neredeyse yeniden kuruldu. Bu yüzden günümüze gelebilen eserlerin büyük çoğunluğu bu devirden kalmıştır. 1520-1566 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman yönetiminde İstanbul birçok değerli esere ve izleri günümüze kadar ulasan bir kent planına kavuşarak, gelişmiştir. Bu dönemde özellikle Mimar Sinan imzalı birbirinden değerli çok sayıda eser inşa edilmiştir. Veba salgını, yangınlar ve sellere rağmen Kanuni dönemi İstanbul için tam bir yükseliş dönemi sayılmıştır. Lale Devri olarak da anılan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın sadrazamliğındaki 1718-1730 yılları, itfaiye teskilatının kurulması, ilk matbaanın açılması ve çesitli fabrikaların inşasıyla İstanbul'un değişmeye başladığı dönemdir. 3 Kasım 1839'da Topkapı Sarayı'nın Gülhane Bahçesi'nde okunarak halka ilan edilen Tanzimat Fermani ile İstanbul'da yeni bir dönem açıldı. Batılılaşma sürecinin hızlandığı bu dönemde İstanbul'da mimariden yaşama tarzına, eğitim kuruluşlarından sanayi kuruluşlarına kadar birçok alanda yenilikler yaşandı.
Bu dönemde şehir yeni alanlara doğru genişlemeye başladı. Suriçi Bakirköy yönünde, Galata ise Teşvikiye yönünde yayılırken; Boğaziçi'nde Sarıyer'e iskan hızlandı. Anadolu yakası ise bir taraftan Bostancı, diğer taraftan Beykoz'a doğru büyüdü. Bu yıllar, altyapı ve kent hizmetlerinde de önemli gelişmelere sahne oldu. Haliç üzerine köprü yapılması, tünel (metro), Rumeli Demiryolu, kent içi deniz tasımacılığı yapan Şirket-i Hayriye'nin açılması, Şehremaneti (Belediye) örgütünün diğer belediye dairelerinin kurulması, ilk telgraf hattinin çekilmesi, Zaptiye Nezareti'nin kurulması ve ona bağlı karakolların açılması, Vakıf Gureba Hastanesi'nin hizmete girmesi ve Atlı Tramvay Şirketi bu gelişmelerin sadece bazılarıdır. 23 Aralık 1876'da I. Meşrutiyet ve 24 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet ilanlarına sahne olan ve halk arasında "Üçyüzon Depremi" denen 1894 depreminde büyük zarar gören İstanbul', II. Dünya Savaşı'nın ardından 13 Kasım 1918'de İtilaf Devletleri donanmasınca işgal edildi.
1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla İstanbul'un başkent dönemi sona erdi.



Alıntı
_KleopatrA_ adlı kullanıcıdan alıntı

Balıkesir

Balıkesir, Marmara ve Ege Denizi'ne kıyı veren Türkiye'nin en çok adasını bünyesinde barındıran tarihi, kültürel ve doğal güzellikleriyle gerçek bir turizm cennetidir.
bilecik sBilecik

Bilecik ili, Marmara Bölgesi'nin güney doğusunda; Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Ege Bölgelerinin kesim noktaları üzerinde yer alır.
bursa sBursa

Bursa, M.Ö. yıllardan bu yana bir çok medeniyete ve onların dinlerine beşiklik etmiş ender illerin başında gelir. İlde Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Musevilik dinlerine ait bir çok eser hala ayaktadır ve koruma altındadır.
canakkale sÇanakkale

Kıyılarıyla Avrupa ve Asya'yı birleştiren Marmara ve Ege Denizini birbirini bağlayan Çanakkale savaşlarının en kanlı muharebelerinin cereyan ettiği, çok sayıda şehitlik, anıt ve mezarlıkların bulunduğu Gelibolu Yarımadası..
edirne sEdirne

Edirne'nin en eski halkı, Traklar soyundan Odrisler’in yörede, Meriç ve Tunca ırmaklarının birleştiği bugünkü Edirne'nin bulunduğu yerde bir kent kurdukları bilinmektedir.
istanbul sİstanbul

Başkentler başkenti olarak bilinen, önce Roma, ardından Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu ve kıtalara hükmederek büyük barış coğrafyaları yaratmış, Osmanlı İmpatatorluğuna başkentlik yapan İstanbul ..
kirklareli sKırklareli

Bir sınır kenti olan Kırklareli'nde Antik dönem, Orta Çağ, Bizans, ve Osmanlı kültürünü yansıtan birçok eserler bulunmakta olup, kıyı turizmi, kültür, karavan, kamping ve su sporları turizmi, av ve doğa turizmi..
kocaeli sKocaeli

Kocaeli, Marmara Bölgesi'nde bulunan ülkemizin önemli ticaret ve kültür merkezlerinden biridir. Kocaeli iline kültürel niteliğini kazandıran faaliyetlerden ..
sakarya sSakarya

Sakarya Marmara Bölgesi'nde önemli bir turizm merkezidir. Karadeniz sahili boyunca uzanan geniş plajları başta olmak üzere gölleri, zengin orman ve yaylaları, vadi ve kanyonları, sıcak su ve içme suyu kaynakları..
tekirdag sTekirdağ

Trakların kurduğu Tekirdağ, daha sonra Pers, Roma, Bizans ve Osmanlı egemenliğinde kalmıştır.
yalova sYalova

Yalova ili her mevsim turizm faaliyetinin yaşanabildiği, termal turizmi, kıyı turizmi, av turizmi, spor amaçlı doğa turizmi gibi etkinliklere sahip önemli bir liman kentidir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Kasım 2009       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ödevime yardım ettigginiz için teşekkürler bu arada marmara bölgesinin önemli olan bir şeyi daha vardır ayçiçegi ddir
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Kasım 2009       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
istanbulun kültürel özellikleri arasındaki benzerlik ve farklılıklar nelerdir?
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
22 Kasım 2009       Mesaj #10
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

istanbulun kültürel özellikleri arasındaki benzerlik ve farklılıklar nelerdir?


Sorunuz anlaşılır değil. İstanbul hakkında aşağıdaki yazılanları okuyun, linklerden de Marmara Bölgesindeki diğer iller hakkında bilgi alın.



Alıntı
Daisy-BT adlı kullanıcıdan alıntı

Marmara Bölgesi'nde İstanbul başta olmak üzere Bursa, Edirne, Bilecik tarihi olarak büyük öneme sahiptir. Pek çok medeniyetin beşiği olan yurdumuzda bu kentler, ilk çağlardan beri çeşitli devletlere merkez olmuş, onların tarihi yapılarını halen de koruyarak barındırmaktadır.
Konu bildiğiniz gibi her kentin tek tek incelenmesiyle anlaşılabilir.
Aşağıdaki linklere tıklayıp bilgi alın ve arkadaşlarımızın eklediği mesajı inceleyin.


https://www.msxlabs.org/forum/resimlerle-fotograflarla-turkiye/101695-bursa-video.html

Edirne

Bilecik

Marmara Bölgesi - Genel Bilgi


Istanbul'un Tarihi

Istanbul'un tarihi 300 bin yıl önceye kadar uzanır. Küçükçekmece gölü kenarında bulunan Yarımburgaz mağarasında yapılan kazılarda insan kültürüne ait ilk izlere rastlanmıştır. Bu dönemde gölün çevresinde Neolitik ve Kalkolitik insanların yasadığı sanılmaktadır. Çeşitli dönemlerde yapılan kazılarda, Dudullu yakınlarında Alt Paleolitik Çağ'a, Ağaçlı yakınlarında ise, Orta Paleolitik Çağ ile Üst Paleolitik Çağ'a özgü aletlere rastlanmıştır. 5000 yıllarından itibaren başta Kadıköy Fikirtepe olmak üzere Çatalca, Dudullu, Ümraniye, Pendik, Davutpaşa, Kilyos ve Ambarlı'da yoğun bir yerleşimin başladığı sanılmaktadır. Ama bugünkü İstanbul'un temelleri M.Ö. 7. yüzyılda atılmıştır. M.S. 4. yüzyılda İmparator Constantin tarafından yeniden inşa edilip, başkent yapılmış; o günden sonra da yaklaşık 16 asır boyunca Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde başkentlik sıfatını sürdürmüştür. Aynı zamanda, İmparator Constantis ile birlikte Hristiyanlığın merkezlerinden biri olan İstanbul, 1453'te Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra Müslümanların en önemli kentlerinden biri sayılmıştır.

Istanbul Tarihindeki Dönemler

  • Bizantion (M.O. 660 - M.S. 324)
Yunanistan'dan gelen Megara'lılar M.Ö. 680'lerde Marmara Denizi'ni geçerek İstanbul'a ulaştılar ve bugünkü Kadıköy'de Halkedon adını verdikleri bir kent kurdular. "Körler Ülkesi" olarak da anılan Halkedon'un halkı tarımla uğraşıyordu. M.Ö. 660'larda da Trak kökenli komutanları Bizans önderliğinde yola çıkan Mega'lıların diğer bir kolu bugünkü Sarayburnu'nun olduğu yerde başka bir kent daha kurdu. Efsaneye göre Delfi Tapınağı'ndaki kahinin öğüdüne uyarak burayı seçen Megara'lılar, komutanlarının adından hareketle, kente "Bizantion " adını verdiler. Bu yörede Megara'lılardan önce de bazı Trak toplulukları yaşadığı bilindiği için Megara'lılarla yerli halkın kaynaşmış oldukları sanılmaktadır. Pek çok istilalara uğrayan Bizantion, M.Ö. 269'da Bithynıalılar tarafından yağmalanarak ele geçirildi. M.Ö. 202'de Makedonyalılar'in tehdidinden korkarak, Bizantion Roma'dan yardım isteğinde bulundu. Bu dönemden itibaren kentte Roma İmparatorluğu'nun etkisi başlamış ve M.Ö 146'da kent Roma'nın egemenliğine girmiştir. Önceleri idari olarak varlığını sürdüren kent, daha sonra Bitinya-Pontus eyaletinin bir parçası haline gelmiştir. Böylece 700 yıllık kent devleti statüsü sona ermiştir. 73 yılında Bizantion Roma'nın Bithynia-Pontus eyaletine bağlandı. İmparator Vespasianus kentin gelişimine katkıda bulundu. 193 yılına gelindiğinde, Roma İmparatoru Septimus Severus, Partlar'in tarafını tutan Bizantion'u kuşatarak kenti yağmalayıp, surları da yıktırdı. Daha sonra ise surları yeniden inşa ettirip, kenti imar etti. Yeni binalarla sokakları düzenledi. Hipodrom inşaatını başlattı. 269'da kent bu defa Gotlar'ın saldırısına uğradı. Zafer kazanan Gotlar, deniz kıyısına yakın bir yere sütunlarını diktiler. 13'de Nicomedialılar kenti ele geçirdiler. I. Constantinus, Nicomedialilar'la yaptığı savası kazanarak kenti geri aldı.
  • Roma İmparatorluğu'nun Başkenti (324 - 395)
Bizantion Roma'nın Doğu'sunun yönetim merkezi olarak seçildi. Bu yeni konumu, kentin dünya kültürü ve siyaseti içindeki önemli rolünü de belirledi. I. Constantinus (324-337), Romalı soyluları Bizantion'a çağırarak kentin Romalı nüfusunu artırdı. Yeni başkentin konumuna yakışır bir imar hamlesi başlatıldı. Limanlar ve su tesisleri yeniden düzenlendi. Kent içi su dağıtım sistemlerinin temelleri atıldı. Savunma için yeni bir sur yaptırıldı. Septimus Severius'un başlattığı hipodrom inşaatı tamamlandı. 100 bin kişilik hipodromun genişliği 117, uzunluğu ise 480 metreydi. Hipodrom duvarlarinın üzeri çok sayıda heykelle süslüydü. En önemlisi de at heykelleriydi. Kentin Latinler tarafından istila edilmesiyle bu at heykelleri Venedik'e, San Marco Meydanı'na taşındı. Hipodrom'daki (Sultanahmet Meydanı) imparatorluk sarayı (Sultanahmet Camisi'nin bulunduğu alan) ve anıtsal ibadethaneler, akropolis (Topkapi Sarayı'nın bulunduğu yer) yapıldı. Önceleri Nea (Yeni) Roma adı ile anılan kenti, I. Constantinus kendi adıyla özdeşleştirdi. 11 Mayıs 330 tarihinde kentin adı Constantinopolis olarak ilan edildi. Önce Aya İrini, ardından 360 yılında da Ayasofya kiliselerini yaptıraran I. Constantinus, kenti Hristiyan dünyası için önemli bir merkez haline getirdi.
  • Bizans İmparatorluğu Dönemi (395 - 1453)
476'da Batı Roma'nın yıkılmasından sonra Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu'na dönüşmüş ve İstanbul da, bu yeni imparatorluğun başkenti haline gelmiştir. 6. yüzyılın ortaları, Bizans İmparatorluğu ve İstanbul için yeni bir yükseliş döneminin başlangıcıdır. İmparator I. Jüstinyen yönetimindeki bu dönemde daha önce tahrip edilmiş olan Ayasofya bugünkü haliyle yeniden inşa edilmiş, 543'lerde kentte görülen ve nüfusun yarısının ölümüne sebep olan veba salgınının izleri silinmiştir.
7, 8 ve 9. yüzyıllar İstanbul için kuşatılma yılları oldu. Yedinci yüzyılda Sasaniler ve Avarlar'in saldırısına uğrayan kenti, sekizinci yüzyılda Bulgarlar ve Müslüman Araplar dokuzuncu yüzyılda ise Ruslar ve Bulgarlar kuşattılar. 1204'de kent Haçlılar tarafından ele geçirildi ve yağmalandı. Bu işgal ve yağma sonrasinda ortaçağın en büyük kenti 40-50.000 nüfuslu, yoksul ve harabe bir kente dönüştü. Bu dönemden sonra İstanbul sürekli küçülmeye ve fakirleşmeye başladı. Şehrin soylu ve zenginleri İznik'e göç etti. Latin İmparatorluğu sadece İstanbul ve yöresinde egemenlik kurabildi. İznik (Nikia), Trabzon ve Yunanistan'daki Epiros'ta bir Bizans muhalefeti gelişti. 1254 yılına gelindiğinde Latin İmparatorluğu çepeçevre kuşatılmıştı. Bu esnada İstanbul çok fakirleşmiş hatta Latin İmparatoru II. Baudouin ısınmak için sarayının ahşap bölümlerini yakacak olarak kullanmaya başlamıştı. Nihayet 1261 yılında Palailogos Hanedani İstanbul'u tekrar ele geçirdi ve böylece İstanbul'daki Latin dönemi sona erdi.
  • Osmanlı İmparatorluğu Dönemi (1453-1923)
Kent, 1391 yılından başlayarak Osmanlılar tarafından kuşatılmaya başlandı. 1396'da I. Bayazıd (1389-1403), Karadeniz'den gelecek yardımları önlemek için kentin Anadolu yakasına bir hisar yaptırdı. Kenti almaya kararlı olan II. Mehmed de (1451-1481), Bizans'a Kuzey'den gelecek yardımları her iki taraftan Boğaz'ı tutarak önlemek için bu defa kentin Avrupa yakasına Rumeli Hisarı'nı inşa ettirdi. İstanbul'un fetih hazırlıkları bir yıl önceden başlatıldı. Kuşatma için gerekli olan çok büyük toplar döktürüldü. 16 kadırgadan oluşan güçlü bir donanma oluşturuldu. Asker sayisi iki kat arttırıldı. Bizansın yardım almasını engellemek için yardım yolları kontrol altına alındı. Ceneviz'lilerin elinde bulunan Galata'nın da savas esnasında tarafsız kalması sağlandı. 2 Nisan 1453 tarihinde ilk Osmanlı öncü kuvvetleri İstanbul önlerinde görüldü. Böylece kuşatma başladı. İki aya yakın süren bu kuşatma dönemi 29 Mayıs 1453 günü sabaha karşı başlayıp, öğleden sonra kentin ele geçirilmesiyle tamamlandı. Bu tarihten itibaren İstanbul bir Osmanlı kenti oldu.
Fetihten sonra şehrin kalkındırılması için yeni iskan bölgeleri oluşturuldu. Bizans'in son dönemlerinde görkemini yitirmiş olan kentte, öncelikle eskiden kalma binalar ve surlar onarılmaya başlandı. Bizans altyapıları üzerinde Osmanlı'nın temel kurumlarının binaları yükselmeye başladı. Büyük su sarnıçlarının da korunması sağlandı. Osmanlı kimliğine uygun bir gelişme gösteren İstanbul artık imparatorluğun başkenti idi. Nüfusu artırmaya yönelik bu iskan ve sürgünlerle oluşan mahalleler daha sonraki Istanbul idari yapısının temelini oluşturdu. 1459'da İstanbul her biri farklı demografik özellikler taşıyan dört idari birime ayrıldı. Bunlardan biri idarenin merkezinin olduğu Suriçi, diğer üçü ise surdışında yeralan ve "Bilad-i Selase" olarak adlandırılan Eyüp (Büyük ve Küçük Çekmece, Çatalca ve Silivri dahil), Galata ve Üsküdar idi. 1457 sonunda eski başkent Edirne'nin uğradığı büyük yangınla şehre yeni göçmenler geldi ve şehir oldukça şenlendi. İstanbul, fetihten elli yıl sonra Avrupa'nın en büyük şehri haline geldi. 16. yüzyıla büyük bir şehir olarak giren İstanbul, Küçük Kıyamet olarak anılan 14 Eylül 1509 depreminde çok zarar gördü. 8 Şiddetinde olduğu tahmin edilen ve artçı sarsıntıları 45 gün süren depremde binlerce bina yıkıldı, binlerce kişi öldü.
İstanbul, 1510'da Sultan II. Beyazıd tarafından 80.000 kişinin istihdamıyla neredeyse yeniden kuruldu. Bu yüzden günümüze gelebilen eserlerin büyük çoğunluğu bu devirden kalmıştır. 1520-1566 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman yönetiminde İstanbul birçok değerli esere ve izleri günümüze kadar ulasan bir kent planına kavuşarak, gelişmiştir. Bu dönemde özellikle Mimar Sinan imzalı birbirinden değerli çok sayıda eser inşa edilmiştir. Veba salgını, yangınlar ve sellere rağmen Kanuni dönemi İstanbul için tam bir yükseliş dönemi sayılmıştır. Lale Devri olarak da anılan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın sadrazamliğındaki 1718-1730 yılları, itfaiye teskilatının kurulması, ilk matbaanın açılması ve çesitli fabrikaların inşasıyla İstanbul'un değişmeye başladığı dönemdir. 3 Kasım 1839'da Topkapı Sarayı'nın Gülhane Bahçesi'nde okunarak halka ilan edilen Tanzimat Fermani ile İstanbul'da yeni bir dönem açıldı. Batılılaşma sürecinin hızlandığı bu dönemde İstanbul'da mimariden yaşama tarzına, eğitim kuruluşlarından sanayi kuruluşlarına kadar birçok alanda yenilikler yaşandı.
Bu dönemde şehir yeni alanlara doğru genişlemeye başladı. Suriçi Bakirköy yönünde, Galata ise Teşvikiye yönünde yayılırken; Boğaziçi'nde Sarıyer'e iskan hızlandı. Anadolu yakası ise bir taraftan Bostancı, diğer taraftan Beykoz'a doğru büyüdü. Bu yıllar, altyapı ve kent hizmetlerinde de önemli gelişmelere sahne oldu. Haliç üzerine köprü yapılması, tünel (metro), Rumeli Demiryolu, kent içi deniz tasımacılığı yapan Şirket-i Hayriye'nin açılması, Şehremaneti (Belediye) örgütünün diğer belediye dairelerinin kurulması, ilk telgraf hattinin çekilmesi, Zaptiye Nezareti'nin kurulması ve ona bağlı karakolların açılması, Vakıf Gureba Hastanesi'nin hizmete girmesi ve Atlı Tramvay Şirketi bu gelişmelerin sadece bazılarıdır. 23 Aralık 1876'da I. Meşrutiyet ve 24 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet ilanlarına sahne olan ve halk arasında "Üçyüzon Depremi" denen 1894 depreminde büyük zarar gören İstanbul', II. Dünya Savaşı'nın ardından 13 Kasım 1918'de İtilaf Devletleri donanmasınca işgal edildi.
1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla İstanbul'un başkent dönemi sona erdi.


Benzer Konular

24 Kasım 2013 / Misafir Soru-Cevap
1 Aralık 2014 / Misafir Soru-Cevap
13 Şubat 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
22 Mayıs 2012 / CandylevSweet Soru-Cevap
25 Nisan 2012 / Misafir Soru-Cevap