Arama

Osmanlı Devleti'nde dirlik sistemi ve bunun Osmanlı ordusuna etkileri nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 24 Temmuz 2016 Gösterim: 184.779 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Aralık 2009       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Osmanlıda dirlik sistemi nedir? Dirlik sisteminin Osmanlı ordusuna etkileri nelerdir?

EN İYİ CEVABI ThinkerBeLL verdi

Dirlik sistemi (Tımar Sistemi)


Osmanlı Devleti'nde miri arazinin en önemli bölümü dirlik topraklarıydı. Tımar sistemi I. Murat Döneminden itibaren uygulanmıştır. Gelirleri, devlet memurlarına ve askerlere maaş karşılığı olarak bırakılan topraklardır.
Sponsorlu Bağlantılar

Osmanlı Devleti’nde savaşlarda ve devlet içinde yararlılık göstermiş insanlara belirli bir bölge tahsil edilirdi. Bu kişiler buranın vergilerini toplama hakkını elde ederlerdi. Aldıkları vergilerin bir kısmıyla asker yetiştirirler (has ve zeamet sahipleri 4 bin akçeye, tımar sahipleri 3 bin akçeye asker yetiştirirler), geri kalanını da merkeze yollarlar, barış zamanında bölgenin güvenliğini sağlayıp, savaş zamanında savaşa katılırlardı. Hazineden para çıkmadan asker yetiştirildiği, devletin güvenlik sağlamak için ek bir güç sarf etmediği ve vergiler kolayca devletin eline geçtiği için klasik dönemde çok faydası görülen bir yönetim sistemidir.
17. yy.dan itibarense dirlik sistemi merkezi otoritenin sarsılmasıyla bozuldu. Tımar ve zeametler devlet adamları arasında paylaştırılmaya başlandı. Tımar sahipleri halktan aldıkları vergileri arttırdılar ve buna rağmen yetiştirmek zorunda oldukları askerleri yetiştirmediler, yetiştirdiyseler bile savaşa yollamadılar. Bu sistem bozulunca bir zincir halinde; asker yetiştirilmediği için ordudaki asker sayısı azaldı tımarlı askerler azalınca kapıkullarına yüklenildi. Kapıkulları da paralı askerlerdi, onlara para ödenmesi gerektiğinden bu sefer maliye bozuldu. Kapıkulları devşirmelerden seçilirdi. Sayıları arttırılınca reayadan asker alımı başladı, bu sefer de reaya topraklarını işleyemedi, tarımsal üretim azaldı.
Ayrıca tımarlı sipahiler kapıkullarına karşı bir denge unsuruydular, tımarlı sipahiler azalınca, bu denge de yok oldu. Kapıkulları rahatça isyan çıkarmaya başladılar (ne de olsa bastıracak sipahiler yoktu).


Dirlik sahiplerinin görevleri

  • Toprağı olan kişiler o bölgenin güvenliğini sağlar.
  • Toprakların işlenmesini denetler.
  • Vergi toplar.
  • Topladığı vergi karşılığında atlı asker beslerdi.
  • Savaşçıktığında askerlerinin başında savaşa katılırdı.
Dirlikler yıllık gelirlerine göre üçe ayrılırdı:
1. Has topraklar: Yıllık geliri 100.000 akçeden fazla olan topraklardır. Padişaha, şehzadelere, vezirlere, divan üyelerine, beylerbeyi ve sancak beylerine verilirdi. Bunlar kendilerine ayrılan topraklarda oturmazlar, vergilerini "voyvoda" adı verilen adamlarına toplatırlardı. Bunlar; geçimleri dışında kalan gelirleri ile "cebelü" denilen atlı asker beslemek zorundaydılar.
2. Zeamet topraklar: Yıllık geliri 20.000 akçe ile 100.000 akçe arasında olan topraklardır. Bunlar orta dereceli devlet görevlilerine, kadılara, hazine ve tımar defterdarlarına, alay beylerine, kale dizdarlarına, divan kâtiplerine verilirdi. Bunlar; geçimleri dışında kalan gelirleri ile "cebelü" denilen atlı asker beslemek zorundaydılar.
3. Tımar topraklar: Yıllık geliri 3.000 akçe ile 20.000 akçe arasındaki topraklardır. Savaşta yararlılık gösteren askerlere, başarılı memurlara, din görevlilerine verilirdi. Bunlar; geçimleri dışında kalan gelirleri ile "cebelü" denilen atlı asker beslemek zorundaydılar.

Not:
Osmanlı Devleti'nde uygulanan tımar sistemi Selçuklularda ikta sisteminin geliştirilerek uygulanan şeklidir. Tımar sisteminde toprakların çıplak mülkiyeti devlete, kullanım hakkı köylüye, vergilerini toplama hakkı tımar sahibine aitti.

Dirlik sistemi sayesinde:


1. Osmanlı ordusu üzerine etkisi:
  • Eyalet askerleri bu sistem sayesinde yetiştirilmiş devamlı savaşa hazır bir ordu bulundurulmuş, hazineden para harcamadan güçlü ordular oluşturulmuştur.
  • Askeri masrafların azaltılması, böylece gelirin artırılması sağlanmıştır.
2. Diğer yararları:
  • Dirlik bölgesinin asayişi sağlanmış ve böylece devletin iç ve dış güvenlik sorunlarıçözülmüştür.
  • Üretimde süreklilik sağlanmış, ülke bayındır hâle getirilmiş, göçebeler yerleşik hayata geçirilip halka zarar vermeleri önlenmiş, böylece sosyo-ekonomik dengeler korunmuştur.
Not: Üç yıl üst üste ekilmeyen topraklar başkasına verilirdi. Toprak kurallarına göre işletilirse babadan oğula kullanım hakkı devredilebilirdi.


Derlemedir.

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
23 Aralık 2013       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.

Dirlik sistemi (Tımar Sistemi)


Osmanlı Devleti'nde miri arazinin en önemli bölümü dirlik topraklarıydı. Tımar sistemi I. Murat Döneminden itibaren uygulanmıştır. Gelirleri, devlet memurlarına ve askerlere maaş karşılığı olarak bırakılan topraklardır.
Sponsorlu Bağlantılar

Osmanlı Devleti’nde savaşlarda ve devlet içinde yararlılık göstermiş insanlara belirli bir bölge tahsil edilirdi. Bu kişiler buranın vergilerini toplama hakkını elde ederlerdi. Aldıkları vergilerin bir kısmıyla asker yetiştirirler (has ve zeamet sahipleri 4 bin akçeye, tımar sahipleri 3 bin akçeye asker yetiştirirler), geri kalanını da merkeze yollarlar, barış zamanında bölgenin güvenliğini sağlayıp, savaş zamanında savaşa katılırlardı. Hazineden para çıkmadan asker yetiştirildiği, devletin güvenlik sağlamak için ek bir güç sarf etmediği ve vergiler kolayca devletin eline geçtiği için klasik dönemde çok faydası görülen bir yönetim sistemidir.
17. yy.dan itibarense dirlik sistemi merkezi otoritenin sarsılmasıyla bozuldu. Tımar ve zeametler devlet adamları arasında paylaştırılmaya başlandı. Tımar sahipleri halktan aldıkları vergileri arttırdılar ve buna rağmen yetiştirmek zorunda oldukları askerleri yetiştirmediler, yetiştirdiyseler bile savaşa yollamadılar. Bu sistem bozulunca bir zincir halinde; asker yetiştirilmediği için ordudaki asker sayısı azaldı tımarlı askerler azalınca kapıkullarına yüklenildi. Kapıkulları da paralı askerlerdi, onlara para ödenmesi gerektiğinden bu sefer maliye bozuldu. Kapıkulları devşirmelerden seçilirdi. Sayıları arttırılınca reayadan asker alımı başladı, bu sefer de reaya topraklarını işleyemedi, tarımsal üretim azaldı.
Ayrıca tımarlı sipahiler kapıkullarına karşı bir denge unsuruydular, tımarlı sipahiler azalınca, bu denge de yok oldu. Kapıkulları rahatça isyan çıkarmaya başladılar (ne de olsa bastıracak sipahiler yoktu).


Dirlik sahiplerinin görevleri

  • Toprağı olan kişiler o bölgenin güvenliğini sağlar.
  • Toprakların işlenmesini denetler.
  • Vergi toplar.
  • Topladığı vergi karşılığında atlı asker beslerdi.
  • Savaşçıktığında askerlerinin başında savaşa katılırdı.
Dirlikler yıllık gelirlerine göre üçe ayrılırdı:
1. Has topraklar: Yıllık geliri 100.000 akçeden fazla olan topraklardır. Padişaha, şehzadelere, vezirlere, divan üyelerine, beylerbeyi ve sancak beylerine verilirdi. Bunlar kendilerine ayrılan topraklarda oturmazlar, vergilerini "voyvoda" adı verilen adamlarına toplatırlardı. Bunlar; geçimleri dışında kalan gelirleri ile "cebelü" denilen atlı asker beslemek zorundaydılar.
2. Zeamet topraklar: Yıllık geliri 20.000 akçe ile 100.000 akçe arasında olan topraklardır. Bunlar orta dereceli devlet görevlilerine, kadılara, hazine ve tımar defterdarlarına, alay beylerine, kale dizdarlarına, divan kâtiplerine verilirdi. Bunlar; geçimleri dışında kalan gelirleri ile "cebelü" denilen atlı asker beslemek zorundaydılar.
3. Tımar topraklar: Yıllık geliri 3.000 akçe ile 20.000 akçe arasındaki topraklardır. Savaşta yararlılık gösteren askerlere, başarılı memurlara, din görevlilerine verilirdi. Bunlar; geçimleri dışında kalan gelirleri ile "cebelü" denilen atlı asker beslemek zorundaydılar.

Not:
Osmanlı Devleti'nde uygulanan tımar sistemi Selçuklularda ikta sisteminin geliştirilerek uygulanan şeklidir. Tımar sisteminde toprakların çıplak mülkiyeti devlete, kullanım hakkı köylüye, vergilerini toplama hakkı tımar sahibine aitti.

Dirlik sistemi sayesinde:


1. Osmanlı ordusu üzerine etkisi:
  • Eyalet askerleri bu sistem sayesinde yetiştirilmiş devamlı savaşa hazır bir ordu bulundurulmuş, hazineden para harcamadan güçlü ordular oluşturulmuştur.
  • Askeri masrafların azaltılması, böylece gelirin artırılması sağlanmıştır.
2. Diğer yararları:
  • Dirlik bölgesinin asayişi sağlanmış ve böylece devletin iç ve dış güvenlik sorunlarıçözülmüştür.
  • Üretimde süreklilik sağlanmış, ülke bayındır hâle getirilmiş, göçebeler yerleşik hayata geçirilip halka zarar vermeleri önlenmiş, böylece sosyo-ekonomik dengeler korunmuştur.
Not: Üç yıl üst üste ekilmeyen topraklar başkasına verilirdi. Toprak kurallarına göre işletilirse babadan oğula kullanım hakkı devredilebilirdi.


Derlemedir.

Son düzenleyen Safi; 28 Mayıs 2016 22:59
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
24 Temmuz 2016       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM

dirlik


Batı ortaçağındaki fief kurumunun OsmanlIlardaki karşılığı.

Hukuki görüntüsüyle, devlet hizmetinde çalışanlara görevleri karşılığında, sosyolojik açıdan, egemen sınıf mensuplarına, bu sınıfsal konumlarının bir parçası olarak sağlanan gelir ya da tahsis edilen gelir kaynağı. Genelde, dirlik bir toprak parçası olabileceği gibi parasal ödeme biçimini de alabilirdi. Ulufe, müşahere, salyane, tımar, zeamet, has, arpalık, yurtluk ve ocaklık, malikâne başlıca dirlik türleriydi. Ama temelde, bir köylü toplumu üzerine oturan Osmanlı Devleti’nde artıürün çok büyük ölçüde tarımdan kaynaklandığından, koşullu toprak tahsisleri dirlik sisteminin belkemiğini oluşturuyor ve dolayısıyla özel anlamda dirlik, yalnız tımar, zeamet ve hası ifade ediyordu.

En evrensel sosyo-ekonomik belirlenimiyle dirlik sistemi, geleneksel tarım toplumlarının paylaştığı genel bir zorunluluğun ürünüydü. Ulaşım teknolojisinin ve para ekonomisinin henüz kapitalist gelişme sonucu ulaşacağı düzeylere gelmemiş olduğu koşullarda, ülke çapında vergileri parasal olarak toplayıp kapsamlı bir merkezî bürokrasi ve orduya gene parasal maaş ödemek söz konusu değildi. Egemen sınıf mensuplarını toprak gelirlerini yerel ölçekte ve ayni olarak toplayabilecek biçimde ülkeye yaymak, genellikle benimsenen usuldü. Bu aynı zamanda kanun ve nizamı sağlamaya, artıürün aktarımını güvence altına almaya, askeri sımf mensuplarını belirli bir hiyerarşi içinde örgütlemeye, savaş zamanında ordunun kolay toplanıp dağılmasını sağlamaya hizmet ediyordu. Özgül biçimiyle Osmanlı dirlik sistemi ise, temelde Osmanlı öncesi Müslüman Türk devletlerindeki, özellikle de Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu devletlerindeki ikta sisteminden; bunun yanı sıra, İlhanlIlardaki benzer toprak tahsisi usullerinden türeyip gelişirken, belki bir ölçüde Bizans pronoia'sından ve OsmanlIların 15. yüzyılda ele geçirdikleri Mora Yarımadasında karşılaştıkları fieflerden de etkilenmişti. Bu arada, 14. yüzyıl ve sonrası gibi görece geç bir dönemde biçimlenmesi nedeniyle, biraz daha ileri bir para ekonomisinin varlığından, daha güçlü bir devlet yönetme deneyimi birikiminden ve ateşli silahların varlığından yararlanarak, ortaçağ Avrupa zeflerine oranla daha merkeziyetçi özellikler kazanmıştı. Bu çerçevede Osmanlı dirlik sisteminin en önemli yanı, rakabesi devlete ait olan miri arazi içinden yapılması; buna bağlı olarak dirliklerin hizmet ile sınırlı tutulması ve mirasla geçen mülk biçiminde özelleştirilmelerinin devlet tarafından engellenebilmesiydi. Miri arazinin ve öbür gelir alanlarının vergilerini toplama hakkı kendilerine bırakılan dirlik sahipleri “sahibi arz” olarak adlandırılır, ama bu, toprağın maliki olduklan anlamına gelmezdi. Sahibi arz, dirlik karşılığı olarak devletin kendisinden istediği hizmetleri yerine getirir, kalan gelirle de geçimini sağlardı. Askeri nitelikli dirlik olan tımarlar babadan oğula geçtiği gibi, tımar sahibinin reayaya kötü davranması halinde geri de alınabilirdi.

Fethedilen topraklar miri arazi kapsamında havass-ı hümayun ve dirlik olarak ayrılıp vezirler, eminler, zaimler ve tımarlılara; arpalık adı altında sancakbeyleri, dizdarlar ve muhafızlara; tahsisat olarak da gazilere dağıtılırdı. Dirlik işlemleri İstanbul’daki Defterhane’nin Tahvil Kalemi’nde yürütülürdü. Dirlik gelirleri tekalifi şeriye ile sınırlıydı. Sevaim zekâtı (ağnam, selamet, geçit, otlak, yaylak, kasabhane, serçin) denen vergiler, toprak vergileri (öşür, cizye, zemin, çift, tapu, bennak, raiyyet resimleri), maden, gümrük, mukataat, iltizamat bu kapsamdaki başlıca gelir türleriydi. Tahrirlerde saptanan 100 bin akçeden fazla dirlikler “has”, 20-100 bin akçe arasındakiler “zeamet”, 3-20 bin akçe arasındakiler de “tımar” yazılırdı. Bunlardan 3 bin akçelik olanlara “kılıç” denirdi. İbtida (başlangıç) beratıyla verilen dirliklerin her yıl yenilenmesi yasa hükmüydü. Kılıç hakkı olarak tanımlanan ilk 3 bin akçeden sonraki her 3 bin akçe için sahibi arzın bir cebelüyü, istendiğinde atı, harçlığı ve iaşesiyle sefere götürmesi de yasa gereğiydi. Toprağın verimsizleşmesi, gelirin düşmesi gibi nedenlerle dirlik beratı yeniden düzenlenebilirdi. Dirlik sahibi, sefer dışı zamanlarını toprak işleriyle ilgilenerek geçirirdi. Dirliğindeki sahipsiz ve ekilmemiş toprakları tapu resmi karşılığında işlemek üzere başkasına verebilir, ama kendi mülkiyetine geçiremezdi.

Dirliklerin özel bir cetveli vardı. Tımara çıkan bir yeniçeri 9 bin akçelik dirlik elde ederken, ocak hasekilerine 10 bin akçelik, yaya ve bölükbaşılanna 15 bin akçelik tımar verilirdi. Defterdarlara 130-160 bin, nişancıya 180 bin, yeniçeri ağasına 200 bin, vezirlere 1 milyon, sadrazama 1,2 milyon akçelik dirlikler tahsis edilirdi. Yenilenen tahrirler sırasında ortaya çıkan ve yeni işletmeye açılmış topraklar, orman ve madenler “hariç-ez-defter” olarak Defterhane kayıtlarına geçirilir, hizmetlilere bırakılırdı. 17. yüzyılda devletin gelir kaynaklarının artırmayla satılması, yani iltizama verilmesi kurallaşınca, mukataa denen toprak düzeni dirliklerin yerini aldı.

Kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
24 Temmuz 2016       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM

DİRLİK


a 1. Ruhsal ya da düşünsel düzlemde hiçbir güçlüğün, hiçbir sıkıntının olmaması durumu; huzur, rahat, erinç: Evinde dirlik içinde yaşamak. Dirliği yerinde olmak.
2. Maddi olanakların rahatça yaşamaya uygun olması durumu: Zengin değiller ama dirlik içinde yaşıyorlar.
3. Dirlik düzenlik, birlikte yaşayanlar arasındaki güven, sevgi, iyi geçinme durumu: Toplumda dirlik düzenlik kalmadı, kimse kimseyi sevmiyor. II Dirlik yüzü görmemek, huzura, rahata kavuşamamak.

—Kur. tar. OsmanlI imparatorluğu'nda devlet görevlilerine (askeriler) geçimleri için sağlanan gelir. (Bk. ansikl. böl.) II Dirliği çalınmak, Yeniçeri ocağı'nda ulufelerin ceza olarak kesilmesi anlamında kullanılan bir deyim. II Dirliğini kesmek, bir görevlinin aylığının ya da ödeneğinin kesilmesi anlamında kullanılan bir deyim.

—ANSİKL. Kur. tar. "Dirlik” terimi, özellikle askeri ıktalar (timar, zeamet, has) için kullanılmakla birlikte, maaşları (ulufe, cihet), malikâne, arpalık türü tahsisleri de kapsıyordu. Padişah ve divan hizmetlerinde çalışanlar, genel olarak günlük ya da aylık hesabıyla elden para alırken timarlı sipahiler, sancakbeyleri, beylerbeyleri, vezirler hizmetlerinin karşılığını kendilerine dirlik olarak verilen timar, zeamet ve haslardan (miri toprak işleyenlerden alınmakta olan yıllık bazı vergi ve resimleri kendi hesaplarına toplayarak) sağlıyorlardı. Yeni fethedilen ülkelerin toprak ve nüfus sayımı yapılır, geliri saptandıktan sonra padişahla sultan hanımlara ayrılanlar dışındakiler vezir, beylerbeyi, sancakbeyi ve sipahilere dirlik olarak verilirdi. Bunlar, dirlik olarak tasarruflarına verilen toprağın aşarını, ferağ ve intikallerinde ödenmesi gereken harcını alırlardı. Dirliklerden yıllık geliri 3 000-20 000 akçe olanlara “timar”, 20 000-100 000 akçe olanlara "zeamet", 100 000 akçeden fazla geliri olanlara ise "has” adı verilirdi. Dirlik sahiplerinin, beratlarında yazılı koşullara göre toplayacakları vergilerin türü ve miktarı, timar topraklarının bulunduğu vilayet ya da sancakların kanunnamelerinde ayrıntılarıyla belirtilmişti. Biriki köylük küçük Umarlara sahip olan sipahiler, vergilerini genellikle kendileri toplarlardı. Kimi dirlik sahipleri timarlarını kesime (mukataa) vererek peşin para almaktaydılar. Devlet, bu uygulamayı önlemek için fermanlar çıkardıysa da tam anlamıyla önleyici bir sonuç alınamadı. Adi timar sahipleri toprağın icarı sayılan "rüsumu şeriye" (öşür, tapu resmi, koyun resmi) ile "rüsumu raiyefi (bennak resmi, mücerret resmi) alırken, zeamet ve has sahipleri ile tımarlarında "serbest" kaydı bulunanlar ayrıca "rüsumu serbesti" grubunu oluşturan vergileri de alırlardı. "Serbest dirlik" olarak nitelenen bu dirliklerin sahipleri, vergilerini kendi ulufeli adamları olan voyvodalarına ya da subaşılarına toplattıklan gibi özel kişilere kesime de verebiliyorlardı. Dirlik sahipleri devletin açtığı seferlere katılmakla yükümlüydüler. Ayrıca "kılıç hakkı” denilen ilk üç bin akçenin üzerindeki her üç bin akçe için bir asker (cebeli) beslemek, yanında savaşa götürmek zorundaydılar.

Dirlik sahipleri, dirliklerinde boşalan yeri, "tapu resmi" karşılığında isteyenlere verirlerdi. Ancak yasal çerçevede toprağı mülkiyetlerine geçirme haklan yoktu. Padişahların yaptırdıktan sayımlarla dirlikler denetlenir, yeniden işletmeye açılan topraklar saptanırdı. Dirliklerin her türlü sayım işlemleri "tahvil” kalamince kaydedilirdi. Boşalan, yeni açılan, birinden ötekine devredilen dirlikler tahvil kaleminde saptanır, dirliklerin olduğu gibi korunmasına çalışılırdı. XVII. yy.'dan başlayarak merkezi otoritede görülen zayıflama, saray giderlerindeki artış, dirliklerin açık artırmayla satılmaya başlamasına yol açtı. Timar ve zeametlerin ortadan kaldırılmasıyla sağlanan gelirlerin yönetimi mukataa kalemine daha sonra da mukataa hâzinesine bırakıldı.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

27 Nisan 2010 / _Yağmur_ Osmanlı İmparatorluğu
7 Şubat 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
10 Nisan 2013 / Misafir Osmanlı İmparatorluğu
6 Nisan 2010 / ThinkerBeLL Osmanlı İmparatorluğu
21 Haziran 2014 / Misafir Cevaplanmış