Arama

Dünya (Uzay) - Sayfa 3

Güncelleme: 20 Eylül 2018 Gösterim: 17.974 Cevap: 29
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
30 Mart 2016       Mesaj #21
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Dünya'nın Küresel Şekli ve Sonuçları
Dünya'nın Şekli

Sponsorlu Bağlantılar
Dünya, kutuplardan hafifçe basık, Ekvator’dan şişkin kendine has bir şekle sahiptir. Buna geoit denir. Dünya’nın geoit şekli, kendi ekseni etrafında dönüşü sırasında oluşan, merkez kaç kuvvetiyle savrulması sonucu meydana gelmiştir.
Dünya'nın şekli eğer düz olsaydı, Güneş tüm paralellere dik ve aynı açıda düşecekti ve buna bağlı olarak ekvatordan kutuplara doğru sıcaklık değişiklikleri olmayacak ve yaşanmayacaktı.
Dünya'nın şeklinden dolayı (kutuplardan basık-ekvatordan şişkin) ekvatordan kutuplara doğru Güneş'in düşme açısı küçülür ve sıcaklık değişiklikleri yaşanır.
  • Güneş ışınları Ekvator'a daha kısa yolla ulaşır ve bu nedenle ekvator daha sıcaktır
  • Güneş ışınları kutuplara daha uzun yol kat ederek ulaşır. Atmosferde izlediği yol arttıkça tutulma daha da artacağından, kutuplarda sıcaklık azalır.
Dünya'nın Küresel Şeklinin Sonuçları
  1. Ekvator'dan kutuplara gidildikçe, Güneş ışınlarının düşme açısı küçülür. Buna bağlı olarak sıcaklık kuşakları ortaya çıkar. (Sıcak, ılıman, soğuk kuşak oluşur). Güneş ışınları, Ekvator'a dik kutuplara eğik açıyla gelir.
DEVAMI Dünyanın Küresel Şekli ve Sonuçları
Son düzenleyen perlina; 7 Ocak 2017 17:59
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
30 Mart 2016       Mesaj #22
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Dünya’nın Oluşumu


Dünya, Güneş Sistemi oluştuğunda kızgın bir gaz kütlesi halindeydi. Zamanla ekseni çevresindeki dönüşünün etkisiyle, dıştan içe doğru soğumuş, böylece iç içe geçmiş farklı sıcaklıktaki katmanlar oluşmuştur. Günümüzde iç kısımlarda yüksek sıcaklık korunmaktadır. Dünya’nın oluşumundan bugüne kadar geçen zaman ve Dünya’nın yapısı jeolojik zamanlar yardımıyla belirlenir.
Sponsorlu Bağlantılar

Jeolojik Zamanlar


Yaklaşık 4,5 milyar yaşında olan Dünya, günümüze kadar çeşitli evrelerden geçmiştir. Jeolojik zamanlar adı verilen bu evrelerin her birinde , değişik canlı türleri ve iklim koşulları görülmüştür.
Dünya’nın yapısını inceleyen jeoloji bilimi, jeolojik zamanlar belirlenirken fosillerden ve tortul tabakaların özelliklerinden yararlanılır.
Jeolojik zamanlar günümüze en yakın zaman en üstte olacak şekilde sıralanır.
  • Dördüncü Zaman
  • Üçüncü Zaman
  • İkinci Zaman
  • Birinci Zaman
  • İlkel Zaman

İlkel Zaman


Günümüzden yaklaşık 600 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır.
İlkel zamanın yaklaşık 4 milyar yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.
Zamanın önemli olayları :
  • Sularda tek hücreli canlıların ortaya çıkışı
  • En eski kıta çekirdeklerinin oluşumu
  • İlkel zamanı karakterize eden canlılar alg ve radiolariadır.

Birinci Zaman (Paleozoik)


Günümüzden yaklaşık 225 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. Birinci zamanın yaklaşık 375 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.
Zamanın önemli olayları :
  • Kaledonya ve Hersinya kıvrımlarının oluşumu
  • Özellikle karbon devrinde kömür yataklarının oluşumu
  • İlk kara bitkilerinin ortaya çıkışı
  • Balığa benzer ilk organizmaların ortaya çıkışı
  • Birinci zamanı karakterize eden canlılar graptolith ve trilobittir

İkinci Zaman (Mezozoik)


Günümüzden yaklaşık 65 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. İkinci zamanın yaklaşık 160 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir. İkinci zamanı karakterize eden dinazor ve ammonitler bu zamanın sonunda yok olmuşlardır.

Zamanın önemli olayları :


  • Ekvatoral ve soğuk iklimlerin belirmesi
  • Kimmeridge ve Avustrien kıvrımlarının oluşumu
  • İkinci zamanı karakterize eden canlılar ammonit ve dinazordur.

Üçüncü Zaman (Neozoik)


Günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. Üçüncü zamanın yaklaşık 63 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.
Zamanın önemli olayları :
  • Kıtaların bugünkü görünümünü kazanmaya başlaması
  • Linyit havzalarının oluşumu
  • Bugünkü iklim bölgelerinin ve bitki topluluklarının belirmeye başlaması
  • Alp kıvrım sisteminin gelişmesi
  • Nümmilitler ve memelilerin ortaya çıkışı
  • Üçüncü zamanı karakterize eden canlılar nummilit, hipparion, elephas ve mastadondur.

Dördüncü Zaman (Kuaterner)


Günümüzden 2 milyon yıl önce başladığı ve hala sürdüğü varsayılan jeolojik zamandır.

Zamanın önemli olayları :


  • İklimde büyük değişikliklerin ve dört buzul döneminin (Günz, Mindel, Riss, Würm) yaşanması
  • İnsanın ortaya çıkışı
  • Dördüncü zamanı karakterize eden canlılar mamut ve insandır.

Dünya’nın İç Yapısı


Dünya, kalınlık, yoğunluk ve sıcaklıkları farklı, iç içe geçmiş çeşitli katmanlardan oluşmuştur. Bu katmanların özellikleri hakkında bilgi edinilirken deprem dalgalarından yararlanılır.
  • Çekirdek
  • Manto
  • Taşküre (Litosfer)

Deprem Dalgaları


Deprem dalgaları farklı dalga boylarını göstermektedir. Deprem dalgaları yoğun tabakalardan geçerken dalga boyları küçülür, titreşim sayısı artar. Yoğunluğu az olan tabakalarda ise dalga boyu uzar, titreşim sayısı azalır.

Çekirdek


Yoğunluk ve ağırlık bakımından en ağır elementlerin bulunduğu bölümdür. Dünya’nın en iç bölümünü oluşturan çekirdeğin, 5120-2890 km’ler arasındaki kısmına dış çekirdek, 6371-5150 km’ler arasındaki kısmına iç çekirdek denir. İç çekirdekte bulunan demir-nikel karışımı çok yüksek basınç ve sıcaklık etkisiyle kristal haldedir. Dış çekirdekte ise bu karışım ergimiş haldedir.

Manto


Litosfer ile çekirdek arasındaki katmandır. 100-2890 km’ler arasında bulunan mantonun yoğunluğu 3,3-5,5 g/cm3 sıcaklığı 1900-3700 °C arasında değişir. Manto, yer hacminin en büyük bölümünü oluşturur. Yapısında silisyum, magnezyum , nikel ve demir bulunmaktadır. Mantonun üst kesimi yüksek sıcaklık ve basınçtan dolayı plastiki özellik gösterir. Alt kesimleri ise sıvı halde bulunur. Bu nedenle mantoda sürekli olarak alçalıcı-yükselici hareketler görülür.

Mantodaki Alçalıcı-Yükselici Hareketler
Mantonun alt ve üst kısımlarındaki yoğunluk farkı nedeniyle magma adı verilen kızgın akıcı madde yerkabuğuna doğru yükselir. Yoğunluğun arttığı bölümlerde ise magma yerin içine doğru sokulur.

Taşküre (Litosfer)


  • Mantonun üstünde yer alan ve yeryüzüne kadar uzanan katmandır.
  • Kalınlığı ortalama 100 km’dir.
  • Taşküre’nin ortalama 35 km’lik üst bölümüne yerkabuğu denir.
  • Daha çok silisyum ve alüminyum bileşimindeki taşlardan oluşması nedeniyle sial de denir.
  • Yerkabuğunun altındaki bölüme ise silisyum ve magnezyumdan oluştuğu için sima denir.
  • Sial, okyanus tabanlarında incelir yer yer kaybolur.
  • Örneğin Büyük Okyanus tabanının bazı bölümlerinde sial görülmez.
  • Yeryüzünden yerin derinliklerine inildikçe 33 m’de bir sıcaklık 1 °C artar. Buna jeoterm basamağı denir

Kıtalar ve Okyanuslar


Yeryüzünün üst bölümü kara parçalarından ve su kütlelerinden oluşmuştur. Denizlerin ortasında çok büyük birer ada gibi duran kara kütlelerine kıta denir. Kuzey Yarım Küre’de karalar, Güney Yarım Küre’den daha geniş yer kaplar. Asya, Avrupa, Kuzey Amerika’nın tamamı ve Afrika’nın büyük bir bölümü Kuzey Yarım Küre’de yer alır. Güney Amerika’nın ve Afrika’nın büyük bir bölümü, Avustralya ve çevresindeki adalarla Antartika kıtası Güney Yarım Küre’de bulunur. Yeryüzünün yaklaşık ¾’ü sularla kaplıdır. Kıtaların birbirinden ayıran büyük su kütlelerine okyanus denir.

Kara ve Denizlerin Farklı Dağılışının Sonuçları
  • Karaların Kuzey Yarım Küre’de daha fazla yer kaplaması nedeniyle, Kuzey Yarım Küre’de;
  • Yıllık sıcaklık ortalaması daha yüksektir.
  • Sıcaklık farkları daha belirgindir.
  • Eş sıcaklık eğrileri enlemlerden daha fazla sapma gösterir.
  • Kıtalar arası ulaşım daha kolaydır.
  • Nüfus daha kalabalıktır.
  • Kültürlerin gelişmesi ve yayılması daha kolaydır.
  • Ekonomi daha hızlı ve daha çok gelişmiştir.

Hipsografik Eğri


Yeryüzünün yükseklik ve derinlik basamaklarını gösteren eğridir.
  • Kıta Platformu: Derin deniz platformundan sonra yüksek dağlar ile kıyı ovaları arasındaki en geniş bölümdür.
  • Karaların Ortalama Yüksekliği: Karaların ortalama yüksekliği 1000 m dir. Dünya’nın en yüksek yeri deniz seviyesinden 8840 m yükseklikteki Everest Tepesi’dir.
  • Kıta Sahanlığı: Deniz seviyesinin altında, kıyı çizgisinden -200 m derine kadar inen bölüme kıta sahanlığı (şelf) denir. Şelf kıtaların su altında kalmış bölümleri sayılır.
  • Kıta Yamacı: Şelf ile derin deniz platformunu birbirine bağlayan bölümdür.
  • Denizlerin Ortalama Derinliği: Denizlerin ortalama derinliği 4000 m dir. Dünya’nın en derin yeri olan Mariana Çukuru denzi seviyesinden 11.035 m derinliktedir.
  • Derin Deniz Platformu: Kıta yamaçları ile çevrelenmiş, ortalama derinliği 6000 m olan yeryüzünün en geniş bölümüdür.
  • Derin Deniz Çukurları: Sima üzerinde hareket eden kıtaların, birbirine çarptıkları yerlerde bulunur. Yeryüzünün en dar bölümüdür.

Son düzenleyen perlina; 7 Ocak 2017 17:56
SİLENTİUM EST AURUM
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
30 Aralık 2016       Mesaj #23
Avatarı yok
Yasaklı

Dünya'nın Yarı Uydusu Keşfedildi!


Dünya çekimine yakalanarak Dünya ile birlikte Güneş çevresinde dolanan küçük bir asteroid keşfedildi. Keşfedilen 2016HO3 isimli asteroid Dünya'nın yarı uydusu olarak nitelendiriliyor. Bunun sebebi 2016HO3'ün Dünya'nın çevresinde oldukça uzaktan dolanması. Asteroidin boyutlarının, kesin olmamakla birlikte, büyük bir olasılıkla 40 ile 100 metre arasında olduğu ve gök cisminin yüzyıllar boyunca gezegenimizi terketmeyeceği düşünülüyor.
Ad:  asteroid2016HO3.jpg
Gösterim: 353
Boyut:  10.2 KB

2016HO3 adı verilen asteroid 27 Nisan 2016 tarihinde Hawaii'de konuşlu bulunan Pan- STARRS1 adlı teleskopla asteroid yakalama çalışması sonucu keşfedildi.2016HO3 adlı cisim Dünya çevresinde çember bir yörüngede dolanıyor görünüyor. Dünya için gerçek bir uydu gibi olmasa da, Dünya’nın şimdiye kadar yakaladıkları içinde en istikrarlı yörüngeye sahip olduğundan “yarı uydu” sınıfında değerlendirilebilir.

NASA’nın Yakın-Dünya Cisimleri (Near-Earth Object, NEO) Merkezi’nden Paul Chodas: “Keşfedildiğinden bu yana Dünya Güneş çevresinde dolanırken 2016HO3’de Dünya çevresinde ama oldukça uzakta dolanıyor, bu da onu yarı uydu yapar. Daha önce bir başka asteroid -2003YN107- 10 yıldan biraz fazla süre Dünya çevresinde dolanmış ve daha sonra Dünya’dan ayrılmıştı. Yaptığımız hesaplamalar 2016HO3’ün daha istikrarlı bir yörüngesi olduğunu gösteriyor. En azından bir yüzyıl boyunca bizden kopmadan yarı uydumuz olmayı sürdürecek” diyor.

Asteroid 2016HO3’ün yörüngesi her yıl biraz daha değişmektedir. Şu an Dünya’nın çevresinde her yıl adeta “zıplayarak” kaçmaya çalışır izlenimi verse de daha çok uzun yıllar Dünya’nın yarı uydusu konumunda olacaktır.

Kaynak: JPL / Görsel Telif Hakkı: NASA / JPL-Caltech (15 Haziran 2016)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
7 Ocak 2017       Mesaj #24
Avatarı yok
Yasaklı

Dünya’nın Kendi Etrafındaki Dönme Hızı!


Bilim insanları gök cisimlerinin hareketleriyle ilgili hayli kesin hesaplar yapabiliyor. Bir gök cisminin konumunu, hareket hızını ve hareket yönünü biliyorsanız o cisme etki eden kuvvetleri kullanarak gelecekte hangi konumlarda bulunacağını hesaplayabilirsiniz. Örneğin günümüzde hangi kuyruklu yıldızın hangi zamanda Dünya’nın yakınından geçeceği ya da ne zaman Güneş tutulması olacağı çok büyük bir kesinlikle hesaplanabiliyor.
Ad:  dunya_donme_hizi.jpg
Gösterim: 1995
Boyut:  40.5 KB

Geleceğe dönük hesaplar gibi geçmişe dönük hesaplar yapmak da mümkün. Ancak yakın zamanlarda geçmişteki Güneş tutulmalarını hesaplayan araştırmacılar sonuçların kayıtlarla uyumlu olmadığını gördü. Örneğin M.Ö 720 yılında Babil’de Güneş tutulması olduğuna dair kayıtlar var. Ancak hesaplara göre bu tutulmanın Babil’de değil Atlantik Okyanusu’nun batısında bir yerlerde gözlemlenmesi gerekiyordu. Hesaplarla kayıtlar arasındaki fark arada geçen zamanda Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüş hızının yavaşlamasından kaynaklanıyor. Son 2740 yılda bir günün uzunluğu her yüzyılda bir ortalama 1,78 milisaniye uzadı.

Dünya’nın kendi etrafındaki dönüş hızının zamanla değişmesine sebep olan çeşitli etkenler var. Denizler ve karalar arasındaki sürtünme dönme hızını yavaşlatan etkenlerden biri. Hesaplara göre Dünya’nın dönme hızını etkileyen tek etken bu sürtünme olsaydı bir günün uzunluğu her yüzyılda bir ortalama 2,3 milisaniye uzardı. Dünya’nın dönme hızının değişmesine sebep olan etkenlerin en önemlilerinden biri de yerkabuğunda meydana gelen değişiklikler. Buz patencileri kendi etraflarında dönerken kollarını açıp kapadıkları zaman dönme hızları değişir. Benzer bir durum Dünya için de geçerli.

Son buz çağı sırasında kutuplara yakın bölgeler kalın buz katmanlarıyla kaplıydı. Dünya ısındıkça buzların erimesiyle beraber kutup bölgelerindeki ağır buz yükü azaldı ve yerkabuğu bu bölgelerde dışarıya doğru esnemeye başladı. Daha düşük enlemlerdeyse yerkabuğu içe doğru çöküyor. Görece yakın zamanlarda yaşanan bu değişiklikler Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüş hızının artmasına neden oluyor.

Dünya’nın dönme hızında on yıllık zaman ölçeklerinde yaşanan ufak tefek değişiklikler de var. Bu değişiklikler Ay, uzak yıldızların önünden geçerken yaşanan minyatür Ay tutulmaları hakkındaki gözlem kayıtlarından anlaşılabiliyor. Araştırmacılara göre kısa zaman aralıklarında yaşanan bu değişikliklerin sebebi Dünya’nın katı iç çekirdeğiyle sıvı dış çekirdeği arasındaki etkileşimler. Ancak şu an için iç ve dış çekirdek arasındaki bu etkileşimler tam olarak anlaşılabilmiş değil.

Kaynak: Bilimgenç / TÜBİTAK (Dr. Mahir E. Ocak / 5 Ocak 2017)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
11 Ocak 2017       Mesaj #25
Avatarı yok
Yasaklı

Dünya'nın Çekirdeğindeki 'Kayıp Element' Bulundu!


Uzmanlar, demir ve nikelden sonra Dünya'nın çekirdeğindeki önemli bir oranı oluşturan elementin ne olduğunu uzun süredir arıyordu. Japon bilim insanları, Dünya'nın çekirdeğindeki "kayıp elementin" ne olduğunu ortaya çıkardıklarını açıkladı. Çekirdekteki yüksek ısı ve basıncı yeniden oluşturan bilim insanları kayıp elementin büyük olasılıkla silikon olduğunu belirtti.

Ad:  _93331038_c0034193-earth_layers_artwork-spl.jpg
Gösterim: 298
Boyut:  58.1 KB
Keşif, Dünya'nın nasıl oluştuğunun daha iyi anlaşılması açısından oldukça önemli. Tohoku Üniversitesi'nden baş araştırmacı Eiji Ohtani BBC'ye yaptığı açıklamada "Silikonun önemli bir element olduğuna inanıyoruz. Dünya'nın iç çekirdeğindeki ağırlığın yüzde 5'i demir-nikel alaşımında çözünmüş silikon olabilir" dedi. Dünya'nın çekirdeğindeki en derin noktanın 1200 kilometre çapındaki katı bir top olduğuna inanılıyor.

Bu noktayı doğrudan incelemek mümkün değil. Bu nedenle bilim insanları sismik dalgaların bu bölgeden geçişlerini inceleyerek, yapısını belirlemeye çalışıyor. İç çekirdeğin ağırlığının yüzde 85'lik büyük kısmı demir, yüzde 10'u da nikelden oluşuyor. Eiji Ohtani ve ekibi, ne olduğu belirlenemeyen yüzde 5'lik kısmın ne olduğunu anlamak için demir ve nikel alaşımı hazırlayıp, silikonla karıştırdılar. Daha sonra bu karışımı Dünya'nın iç çekirdeğinde bulunan büyük basınç ve ısıya tabi tuttular. Uzmanlar, bu karışımın iç çekirdekten alınan sismik verilerle örtüştüğünü belirledi.

Zorlu Deneyler!


Ohtani silikonun varlığını tam anlamıyla doğrulamak için daha çok deney yapmaları gerektiğini söyledi ve başka elementlerin de bulunduğu ihtimalini dışlamadıklarını ifade etti. Araştırmayı yorumlayan Cambridge Üniversitesi'nden Simon Redfern, "Bu zorlu deneyler gerçekten heyecan verici ve Dünya'nın 4,5 milyar yıl önce oluşmasından hemen sonra, çekirdek Dünya'nın kayalık kısımlarından ilk ayrılmaya başladığında neye benzediğini anlayabilmemiz için bir pencere açıyor" dedi. Ancak Redfern, son dönemde yapılan diğer bazı çalışmaların da oksijenin Dünya'nın çekirdeğindeki önemli bir element olabileceği sonucuna vardığını vurguladı.

Kaynak: BBC Bilim (10 Ocak 2017)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
27 Ocak 2017       Mesaj #26
Avatarı yok
Yasaklı

NASA'dan Dünya'nın En Net Görüntüsü!


Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, Dünya'nın yeni fotoğraflarını paylaştı. Yeni nesil Dünya gözlem uydusu "Goes-16" tarafından çekilen fotoğrafların en büyük özelliği, bugüne kadar ki en yüksek çözünürlüğe sahip olmaları. Kasım 19’da Cape Canaveral Hava Kuvvetleri Üssü’nden fırlatılan ve şimdilerde Goes-16 olarak bilinen uydu artık ekvatorun 36,000 kilometre yukarısındaki yer sabit bir yörüngeden Dünya gezegenini gözleyebiliyor.

Ad:  Günün-Astronomi-Görseli-26-Ocak-640x486.jpg
Gösterim: 406
Boyut:  71.3 KB
Uydunun Gelişmiş Ana Hat Görüntüleyicisi (ABI), 15 Ocak’ta Dünya’nın ve şişkin Ay’ın kontrast oluşturan bu görüntüsünü yakaladı. Ancak Goes-16 gerçekte boş ve durgun Ay’a odaklanmıyor.

Her 15 dakikada bir 16 spektral kanaldan Yer’in yüksek çözünürlüklü tam bir fotoğrafını çekebilen yeni nesil uydunun cihaz düzeni, gezegenin dinamik hava sistemlerinin daha keskin ve detaylı görüntülerini sağlamak ve daha isabetli hava durumu tahminlerine imkan vermek üzere hazırlandı. Daha önceki GOES uyduları gibi Goes-16 da Dünya üzerindeki Ay’ı kalibrasyon hedefi olarak kullanacak.

Kaynak: Ntvmsnbc / Uzaydan Haberler (26 Ocak 2017)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
20 Mart 2017       Mesaj #27
Avatarı yok
Yasaklı

Kanada’da 4,2 Milyar Yıllık Yer Kabuğu Örneği Bulundu!


Ad:  thumbs_b_c_5bf6433fafab28f0bcf671fe6cacd4e2.jpg
Gösterim: 287
Boyut:  83.8 KB
Kanadalı bilim heyeti, Quebec eyaletinin kuzeyinde yaptıkları çalışmalarda, 4,2 milyar yıllık yer kabuğu örneği buldu. Doç. Jonathan O'Neil çalışmasının sunumunda, gezegenin ilk dönemlerine ait Kanada Kalkanı'ndan 4,2 milyar yıl öncesine ait yer kabuğunun izlerini bulduklarını açıkladı. Dünyanın bileşiminin, bilinen herhangi bir gezegenden ya da Ay'dan farklı olduğunu aktaran bilim adamı, hareket eden kayalık kabukların zamanla yüzeyin altındaki derin kabuklara ilişkin kanıtları da ortaya çıkardığını ifade etti. Bugüne dek bulunan en eski yer kabuğu örneğinin yaklaşık 2,7 milyar yaşında olduğunu hatırlatan Jonathan O’Neil, bu kalıntıların da Kanada Kalkanı'nda olduğuna dikkati çekti.

Kuzey Quebec’teki Kanada Kalkanı bölgesinde bir süreden beri çalıştıklarını belirten Doç. Jonathan O’Neil, "Kayaların bir ebeveyni var ancak bu ebeveyn gizli kalır. Nasıl kurulduklarını ve ne olduklarını ortaya çıkarmak çok zahmetli bir görevdir. Granitlerin çoğunun daha eski bir kabuğun erimesinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Bu kayaların daha eski bir öncüsü ya da büyük bir ebeveyni olduğunu biliyorduk ama kaç yaşında olduğunu bilmiyorduk." değerlendirmesini yaptı.

Bilimsel çalışmalarda kayaların yaşının ölçülmesinin oldukça zor olduğunu anlatan O’Neil, neodimyum-42 elementi ile yaptıkları izotop ölçümleri sonucu, elde ettikleri yer kabuğu örneğinin 4,2 milyar yaşında olduğunu belirlediklerini açıkladı. Elde ettikleri bulguların, Dünya'nın erken tarihiyle ilgili her soruyu cevaplamasa da gelişimine ışık tuttuğuna işaret eden Kanadalı bilim adamı O'Neil, şunları kaydetti: "En azından bize erken jeodinamiği anlamak için daha fazla malzeme sunuyor. Süreç Dünya'daki her yerde aynı mıydı, yoksa yerel miydi? Bunların hepsi de bizim cevaplamamız gereken sorular. Bulguların sadece Dünyamızın değil, diğer gezegenlerin daha iyi anlaşılmasına da yol açacağını umuyoruz. Gezegenimizi şekillendiren erken süreçleri anlarsak, belki diğer gezegenleri de anlayabiliriz."

Kaynak: Science / AA (20 Mart 2017)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
17 Mayıs 2017       Mesaj #28
Avatarı yok
Yasaklı

Cassini, Satürn Halkaları Arasından Dünya'yı Görüntüledi!


Ad:  5900015fc9de3d12b87a365f.png
Gösterim: 409
Boyut:  52.2 KB

Satürn Halkalarından Görüntülenen Dünya

Satürn keşif aracı Cassini, Satürn halkaları arasından yaklaşık 1,4 milyar km ötede görünen Dünya'nın görüntüsünü kaydetti. İlgili uzaklıktan parlak bir noktacık şeklinde görünen Dünya'nın, çekim sırasında uzay aracı Cassini'ye dönük olan yüzünde NASA tarafından Güney Atlantik Okyanusu'nun gözlendiği belirtildi. Söz konusu görselin daha yakın plan görüntüsünde ise Dünya'nın uydusu Ay'ın da zayıf parlak bir nokta şeklinde seçilebildiği bildirildi.

Kaynak: Bilimnet / Science (24 Nisan 2017)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
22 Eylül 2017       Mesaj #29
Avatarı yok
Yasaklı

Dünya'ya Ulaşan Kozmik Işınların Kaynağı!


Kozmik ışınlar üzerine gözlemler yapan Pierre Auger Gözlemevi'nden uluslararası araştırma ekibi, yüksek enerjili atom-altı parçacıklardan oluşan kozmik ışınların Dünya'ya Samanyolu Galaksisi dışından geldiğini tespit etti. And Dağları'nın eteğinde yer alan Malargue'de 3 bin km2'lik bir plato üzerinde kozmik ışınları gözlemleyen bilim insanları, ilgili bölgeye yerleştirdikleri 1600 sensörle 12 yıl boyunca Dünya yüzeyine ulaşan 30 bin radyoaktif parçacığın hangi yöne hareket ettiğini inceledi.

Ad:  thumbs_b_c_b2f4efb72a2172227940af842466768d.jpg
Gösterim: 328
Boyut:  117.5 KB
Avusturyalı bilim adamı Victor Francis Hess'in 1912 yılında gökyüzünde balon aracılığıyla yaptığı ölçümler sonucu keşfedilen kozmik ışınların Güneş Sistemi dışından geldiği kabul edilip, kaynağının ise ne olduğu tam olarak bilinmiyordu. İlgili fenomenin de süpernova patlamalarından kaynaklandığı düşünülüyordu.

Işınların büyük bir bölümünün uzayda galaksi yoğunluğunun fazla olduğu belirli bir kesimden, aynı yönden kaynaklandığı fark edildi. İlgili ışınların dağılma yönü bağlamında aksi yönde bir sapma olması olasılığının milyonda iki gibi bir olasılık olabileceğini belirten araştırmacılar, söz konusu olasılığın kozmik ışınların Samanyolu Galaksisi dışı kaynaklı olduğuna yeterli derecede bir kanıt olduğunu bildirdi.

Kaynak: AA Bilim Teknoloji / Science (22 Eylül 2017)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
4 Ekim 2017       Mesaj #30
Avatarı yok
Yasaklı

Dünya Üzerinde Yaşamın Başlangıcı!


Dünya'daki yaşamın yaklaşık 4 milyar yıl önce ortaya çıkmış olabileceği hipotezi ortaya atıldı. İlgili hipotez, 3 milyar 950 milyon yaşındaki bir kayada bulunan karbon aracılığıyla açığa çıktı. Söz konusu kaya içeriğinde bulunan grafitin ilk mikroorganizmalara ait olabileceği düşünülüyor. Şimdiye kadar yapılan araştırmalar, yeryüzünde ilk yaşamın 3 milyar 800 milyon yıl önce başlamış olabileceğini gösteriyordu.

Dünya'nın 4 milyar yıl önce 'geç dönem ağır bombardıman' adı verilen göktaşı ve kuyruklu yıldız yağmuruna maruz kaldığı biliniyor. Zorlu çevre koşulları sebebiyle, ilk mikroorganizmaların söz konusu dönemde ortaya çıkmış olma olasılığı bilim dünyasını şaşırttı. Kanada, Japonya, İngiltere ve İsveç’ten araştırmacılar konuyu tartışmaya açtı. Bilim insanları bazı karbon yapıların, organik olmayan nedenlerle oluşabileceğini vurgulayarak grafit parçacıklarının tek başına yaşamın kanıtı olamayacağını savunuyor. Bu bağlamda okyanusların 4 milyar 300 milyon yıl önce oluştuğu düşünüldüğünde yaşamın ortaya çıkması için geçen zamanın oldukça kısa olduğu belirtilmekte.

Kaynak: Ntv Bilim / Science (28 Eylül 2017)

Benzer Konular

5 Ağustos 2018 / nötrino Uzay Bilimleri
29 Mart 2016 / gogoyo Cevaplanmış
21 Mart 2014 / Misafir Cevaplanmış
30 Temmuz 2015 / nötrino Uzay Bilimleri