Arama

Sağlık Sektöründe Yeni Teknolojiler, Gelişmeler ve Son Haberler - Sayfa 3

Güncelleme: 28 Kasım 2016 Gösterim: 230.887 Cevap: 327
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
23 Ağustos 2006       Mesaj #21
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Viagra akciğeri iyileştiriyor

Sponsorlu Bağlantılar

Sağlık Sektöründe Yeni Teknolojiler, Gelişmeler ve Son Haberler


Seks için üretilen Viagra'nın, akciğer rahatsızlıklarında olumlu etki yarattığı saptandı.

Almanya'daki Giessen Üniversitesi araştırmacıları, Viagra'nın cinsel hayat kadar akciğer rahatsızlıklarında da olumlu etki yarattığını açıkladı. Viagra'nın akciğerle bağlantılı olarak yüksek tansiyona etkisini araştıran uzmanlar, 14 sağlıklı erkek dağcıyı denek olarak kullandı. Bilimadamları, ilacın hem deniz seviyesinde hem de yüksek rakımda, kan basıncını düşürerek akciğerlere faydalı

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ağustos 2006       Mesaj #22
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kalp ameliyatlarında bir ilk

Sponsorlu Bağlantılar
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı öğretim üyeleri, yaşları 3.5 ile 10 arasında değişen 5 çocuğun kalp karıncıkları arasındaki deliği, neşter kullanmadan anjiyo yöntemiyle kapattı.

Sabah saatlerinde başlayan ameliyatlarda, Chicago Üniversitesinden Dr. Ziyad Hijazi de hazır bulundu. Operasyonu çeşitli illerden 20'ye yakın uzman doktor da izledi. Operasyonla ilgili basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Levent Saltık, yaptıkları işlemi ''anjiyoyla hastanın damarından girerek kalpte karıncıklar arasındaki deliği kapatma'' olarak niteledi.

Geçen yıl Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinde uygulanan işlemi kendilerinin de ilk kez İstanbul'da gerçekleştirdiklerini belirten Prof. Dr. Saltık, şöyle dedi: ''Yöntem, Türkiye'de geçen yıldan bu yana 30 hastaya uygulandı. İşlemin en büyük avantajı hastanın göğsünün açılmaması, çocukta herhangi bir iz olmaması. Bunlar normalde açık kalp cerrahisiyle yapılabilen işlemlerdi.

Eğer hasta uygunsa, uygun şartlar varsa ve gerekliyse artık ameliyatsız, anjiyoyla da bu işlemi yapabiliriz.'' Bunun da diğer işlemler gibi artı ve eksileri bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Saltık, ''İşlemde sadece kasıktan iğne deliği oluyor. İnce uzun borularla oraya birtakım özel cihazlar yerleştiriyoruz. İnşallah bir sorun olmazsa hastalarımız yarın, en geç öbür gün evlerine gidecek. Aynı hastalar açık ameliyat olsalardı en az bir gün yoğun bakımda kalacaklardı'' dedi.

Prof. Dr. Saltık, yöntemi bebekler ile 8 kilonun altı, deliği tıbben uygun bulunmayanlara uygulamadıklarını söyledi. Prof. Dr. Saltık, bu işlemin maliyetinin, devlet hastanelerindeki açık kalp cerrahisinden yüzde 50-70 daha pahalı olduğunu sözlerine ekledi. Dr. Ziyad Hijazi de işlemi 2002 yılından beri uyguladıklarını ve hastalarının durumunun oldukça iyi olduğunu söyledi.

Bu hastaları 4 yıl takip ettiklerini belirten Hijazi, ''Yaklaşık yüzde 10-15 oranında, kalpte karıncıklar arasında delikle doğan bebeklerde geniş delik vardır. Bunlar erken dönemde kalp cerrahisinin tamir etmesine ihtiyaç gösterirler. Ama geri kalan yüzde 80-85 ve ileri yaşlara gelen hastalarda bu yöntem bir şans, bir ihtimal olabilir'' dedi. Neştersiz kalp ameliyatı uygulanan hastalardan 3.5 yaşındaki Kaan'ın anne ve babası Recep-Emine Uçar çifti de çocuklarındaki problemin 3 aylıkken rutin kontroller sırasında tespit edildiğini bildirdiler.
Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 24 Aralık 2008 23:12
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
25 Ağustos 2006       Mesaj #23
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
TÜRK BİLİM ADAMININ BAŞARISI
Genç Türk bilim adamı Dr. Umut Özcan (29), farelerde tip 2 diyabeti tedavi eden araştırmasıyla tıp dünyasında heyecana neden oldu.Harvard Üniversitesi'nde şişmanlık genini bulan Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil'in laboratuvarında çalışmalarını sürdüren Dr. Özcan, tip 2 diyabet gelişiminde önemli bir rol oynayan endoplazmik retikulumda artan stresi bir ilaç grubu ile azaltmayı başardı.
Özcan, şişman ve ileri derecede tip 2 diyabet geliştirmiş farelerde diyabeti tamamen iyileştirdi. Dünyanın en saygın bilim dergilerinden Sience'nin dünkü sayısında yer alan çalışma kısa bir süre sonra insanlarda da denenecek.
Dr.Umut Özcan, moleküler ve genetik tekniklerle gerçekleştirdiği çalışmasında hücre içerisinde bulunan ve 'EndoplazmikRetikulum' diye adlandırılan organelde gelişen aşırı yüklenmenin (stresin), şişmanlıkta tip 2 diyabetin gelişiminde merkezi bir rol oynadığını gösterdi.
Dr. Özcan, bu çalışmasından yola çıkarak gerçekleştirdiği yeni çalışmasında tip 2 diyabet gelişiminde önemli birrol oynayan endoplazmikretikulumda artan stresi bir ilaç grubu ile azaltmayı başardı. Araştırmada, yapı olarak birbirinden farklı ama fonksiyon olarak kimyasal çaperon grubuna giren iki ilaç kullanan Özcan,şişman ve ileri derecede tip 2 diyabet geliştirmiş farelerde, diyabeti tamamen iyileştirdi. Farelerdeki yüksek kan şekeri değerleri tamamen normale döndü.
Özcan, bu ilaçların insülin direncini azaltarak insülinin çok daha etkin bir hale gelmesini sağladı.
Araştırmayı insanlarda da deneyeceklerini belirten Özcan, her iki ilacın da başka hastalıkların tedavisi için insanlarda kullanılan güvenilirliği kanıtlanmış ilaçlar olduğunu vurguladı.
Son düzenleyen nötrino; 26 Şubat 2016 20:23 Sebep: KIRIK GÖRSEL KALDIRILDI!
ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
26 Ağustos 2006       Mesaj #24
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
Ankara Giyim Sanayicileri Derneği ve Karton firmasının Yönetim Kurulu Başkanı Canip Karakuş'un Çin malı tekstil ürünleriyle ilgili ürperten iddiası çok tartışılacak...


TÜRKİYE işsizlikle kıvranırken, tekstilci ise kalifiye eleman bulamamaktan dert yanıyor. Ankara Giyim Sanayicileri Derneği ve Karton firmasının Yönetim Kurulu Başkanı Canip Karakuş 'Bugün kalifiye eleman bulsam, tam 300 kişiyi işe alırım' dedi.

2.5 milyon kişinin tekstil işinde çalıştığına dikkat çeken Karakuş, maliyetlerin düşmesi halinde Türkiye'nin dünya devleri ile aynı arenada rekabet edebileceğine dikkat çekti. Vergi ve enerji fiyatlarının yüksekliğinden dert yanan Karakuş, 'Bir arkadaşım bana 'Bin 400 işçimi işten çıkardım; Çin'de üretim yapıp satıyorum, kafam çok rahat' dedi. İşçimizi sokağa atmak istemiyoruz. Maliyetler çok yüksek bunların indirilmesi lazım' değerlendirmesinde bulundu. Karakuş, ekonomik kriz sonrasında kapatılan fabrikalardan işsizlik sorununa, moda rekabetinden maliyette yaşanan sıkıntılara kadar sorularımıza çarpıcı cevaplar verdi.


Cilt kanseri

- Hükümetle görüşmeler yaptınız, kararlar uygulamaya geçirilebildi mi?

Başbakan'a çıktığımız zaman 'KDV'ler düşecek' diye bir karar alındı. Evet, KDV yüzde 18'den 10'a düştü; ancak, tekstile bir faydası olmadı. Ne söylesek 'Tabii olacak, merak etmeyin' deniliyor. Türkiye 35-40 yıldır aynı. Hep 'olacak'la, 'edecek'le gidiyor. Hükümetin bu işi çok iyi analiz etmesi lazım. 2.5 milyon işçi var. 4 kişilik bir aile olarak hesaplarsanız 10 milyon kişinin tekstilden ekmek yediğini görürsünüz.

İhracat firmaları ve hazır giyim konfeksiyonlarının maliyetlerinin çok yüksek olduğunu ilettik. Mesela ortada Çin faktörü var, Pakistan veya Hindistan var. Buralarda ayda 30 dolara çalışan bir iş sektörü var. Bu bizim maliyetlerimizi çok büyük şekilde etkiledi. Doğalgaz, benzin ve enerjinin en pahalısını kullanan ülkeyiz. Buna bir de işçinin sigortasını ekle; anormal bir girdi fiyatı çıkıyor ortaya.


- Çin tehdidi geçtiğimiz yıllara göre aşıldı mı?

Çin mallarında kalite diye bir şey yok; ancak, Çinliler ile kavga etmenin de anlamı yok. Bunlarla iş birliği yapmak lazım. Bir tekstilci arkadaşla görüştüm, bana 'Ben bin 400 kişiyi işten çıkardım, kafam rahat. Çin'de yaptırıp satıyorum' dedi. Benden daha çok kazanıyor, sigorta, vergi yok. Yüzde 1 vergi ödüyor, hiçbir şey değil. Bu işsizlik durumunda hepimiz işçilerimizi mi çıkaralım? Şimdi böyle bir çalışma şekli başlıyor. Dünya kadar işçimiz var, nereye koyacağız? Konfeksiyon işini bayanlar oluşturur. Erkek iş bulur ama bayanları sokağa attığımız zaman ne olacağını siz düşünün. Çin tehlikesi bitmedi ancak onlar da kaliteli ürün yapmaya başladı. Çin malı pazarlarda 3 - 5 YTL. Bu hazır giyim konfeksiyonun hammaddesi kimyasaldır. Bu paraya yapılması mümkün değil. Dünyanın her yerinde başladı bu tehlike; kimyasal madde cilt kanseri yapıyor. Adam cilt kanseri olmuş nereden olduğu belli değil.

Halbuki kazak ve gömlekler, kimyasal bir boya ile renklendiriliyor, standartlara uygun değil. Sonra bakıyorsun Versace gibi markalar koyuyorlar. Bunlara artık 'dur' demek lazım. Kaliteli mal üretiyoruz biz. Dünyanın her tarafına mal yapıyoruz ama maliyetlerimiz yüksek.


- Tekstilin en büyük sıkıntısı nedir?

Enerji, doğalgaz, vergi ve sigorta. Bunların düşmesi lazım. Bir kazak Çin'de 5 Dolar, bizde ise 14-15 dolara mal ediliyor. Bu masraflar düşsün ki, hem işçimizi elimizde tutalım hem de dünya ile rekabet edebilelim. Çin'den 5 dolara alan, benden 14 dolara almaz. Avrupalı bırakın 1 doları, senti düşünüyor. Ekonomik krizden bu yana çok fabrika kapandı. Fasoncular dediğimiz imalatçılar da çok yara aldı. Ekonomik krizden bugüne kadar yaklaşık tekstil sektörünün yüzde 20'sini kaybettik.


Dolar daha fazla düşmesin

Eskiden Türkiye'de kıyafetler dikilir, Avrupa'ya gider bir marka eklenir ve Türkiye'ye tekrar gelirdi. Halen bu tarzda bir işleyiş var mı?

Eski Mahmutpaşa yok artık, çok büyük fabrikalar var. Mesela biz, Maksmayra Grubu, Morgan, Alemuratti gibi Fransız firmalarla çalışıyoruz. Geçen gün bir arkadaşım aradı, 'Sana çok güzel bir bayan kazağı aldım Fransa'dan' dedi. Ben de 'Getir bir bakalım' dedim. Getirdi, bir baktım bizim yaptığımız ürün. Çok kaliteli ürün yapıyoruz, alt yapımız iyi, genç, dinamik bir nüfus var. Türkiye; Fransa'ya, İtalya'ya, Almanya'ya, Rusya'ya, Romanya'ya; her yere çok yakın. Çin'e 6 ay önceden sipariş veriyorsun mal dikmeye ancak biz günlük yapıyoruz. Dünyanın en büyük markalarına mal üretiyoruz. İstihdamın devam etmesi lazım. Dolar biraz yükselince iş alıyorsun. Bizim 700 işçimiz var, 16 ülkeyle iş yapıyoruz.


Kendi markamızı oluşturmalıyız

Tekstil sektörünün modayı belirlemede yeri nedir?

Tasarımcılar belirliyor, biz devamını getiriyoruz. Bizim zaten bütün kabahatimiz, Türkiye'deki markaların kendi markalarını yaratmaması. Dünyanın her yerindeki marka Türkiye'de de var. Bizim de kendi markalarımızı yaratarak dünyanın her tarafına göndermemiz lazım. Bugün kalifiye işçi olsa 200-300 kişi daha alacağım; gelsinler hemen alacağım.


Giyimde neyi tercih ediyoruz, kaliteyi mi ucuzluğu mu?

Kaliteye para verirsen 5 sene giyersin, ancak kalitesiz ürünü 5 gün giyersin. Ucuza yönelen çok vardı.

Artık Çin malı ayırt edilmeye başlandı.
Son düzenleyen GusinapsE; 26 Ağustos 2006 22:03
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
26 Ağustos 2006       Mesaj #25
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Unutkanlığa karşı ilaç


Almanya'nın başkenti Berlin'de görev yapan Profesör Hans-Hilger Ropers (62), öğrenme zayıflığına ve unutkanlığa karşı ilaç geliştirdi.
Ropers, hap şeklinde alınması öngörülen ilaçla ilgili ilk deneylerin, Almanya'nın önde gelen araştırma kuruluşlarından Max-Planck Enstitüsünde başarıyla sonuçlandığını belirterek, "Farelerde hafıza kaybı giderilebildi" dedi.
Bild gazetesi, ilacın, beyindeki belirli sinir hücrelerinin aşırı faaliyetini engelleyerek, özellikle kısa süreli hafızanın daha iyi işlemesini sağladığını yazdı.
Bazı Amerikan ilaç firmalarının ilacı gelecek yıl içinde piyasaya sürmek istedikleri kaydedildi.
Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 24 Aralık 2008 23:12
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
26 Ağustos 2006       Mesaj #26
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Sağlıkta ürküten rapor


Antalya'da, Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) Sağlık İşleri Müdürlüğü'nde görevli doktorların hazırlayıp, Ankara'daki SSK Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü'ne ve SSK Başmüfettişi Arif Aytürk'e gönderdiği raporda, korkunç iddialara yer verildi. Raporda devlet, üniversite ve özel hastaneler ile özel tıp merkezlerine tedavi için giden SSK'lı hastalara gereksiz ameliyatlar yapıldığı, normal doğum yerine sezaryen yöntemi uygulandığı, gerekmediği halde kalça ve diz protezleri takıldığı ileri sürüldü.

SSK sağlık kurumlarının Sağlık Bakanlığı'na devrinden sonra SSK teşkilatının bulunduğu illerde SSK Sağlık İşleri İl Müdürlüğü bünyesinde komisyonlar oluşturuldu. Antalya'da 35 doktor, 30 eczacı, 6 hemşireden oluşan komisyon üyeleri devlet, üniversite ve özel hastaneler ile özel tıp merkezlerine tedavi için giden SSK'lı hastaların faturalarını incelemeye aldı. Komisyon üyelerinden bazıları karşılaştıkları durumu bir rapor halinde geçen nisan ayında SSK Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü yetkilileri ile SSK Başmüfettişi Arif Aytürk'e gönderdi.

Devlet hastanelerinde doktorlara yaptıkları işlerden dolayı ek ödeme olarak ‘performans' adı altında bir komisyon verildiği belirtilen raporda şu tespitlere yer verildi:

“Hekimler buradan elde edecekleri geliri artırmak için yaptıkları işleri abartmakta, yapılmayan işleri yaptı gibi göstermektedirler. Yapılan uygulama suiistimale son derece açıktır. Normal fiziki muayene bulguları olan hastalardan bile ortalama 10 ve üzerinde tahlil istenmektedir. Özellikle üniversite hastanelerinde tahlil sayısı binleri bulmakta, bu konuda belki de dünya rekorları kırılmaktadır. Aynı tetkik üç dört defa yapılmış gibi gösterilmekte ve faturalanmaktadır. Bu tetkiklerin istemden sonra aynı günde randevu alınıp yapılması bile hemen hemen imkansızdır.

Bugün bir çok ülkede ayaktan yapılabilen veya bir iki gün yatırılarak yapılan işlem ve ameliyatlarda bile (fıtık, kolesisitektomi ve laparoskopik işlemler) hastalar 15- 20 günü bulan sürelerle yatırılmaktadır.

Performans uygulaması nedeniyle ve hastaneye gelir temin etmek amacıyla tedavi ve ameliyat gerekmeyen durumlarda bile ameliyat kararları verilmekte ve hastalar gereksiz yere ameliyat edilmektedir.

Bugün hemen hemen normal doğum uygulamadan çıkmış olup, her gebe kadında sezaryen ameliyatı yapılmaktadır.

Her hastada yakınma olmasa bile değişik organlarda kanser, hepatit, AIDS gibi hastalıklar rutin aranmakta, öksürse göğüs hastalıkları konsültasyonu, biraz ateşi çıksa mikrobiyoloji konsültasyonu istenmektedir. Neredeyse bir hekim tarafından tedavi edilen hasta artık kalmamıştır.

Kalça ve diz protezleri ile protez kullanılan diğer durumlarda da hastalara gerekmediği halde bu ameliyatların yapıldığı ve bu malzemelerin söz konusu hastalarda uygun olmadığı halde kullanıldıkları görülmektedir.''
Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 24 Aralık 2008 23:13
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
27 Ağustos 2006       Mesaj #27
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Diyabet tedavisinde devrim!!!
Sağlık Sektöründe Yeni Teknolojiler, Gelişmeler ve Son Haberler

Genç Türk bilimadamı Dr. Umut Özcan (29), farelerde tip 2 diyabeti tedavi eden araştırmasıyla tıp dünyasında heyecan yarattı. Harvard Üniversitesinde şişmanlık genini bulan Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil'in laboratuvarında çalışmalarını sürdüren Dr. Özcan, tip 2 diyabet gelişiminde önemli bir rol oynayan endoplazmik retikulumda artan stresi bir ilaç grubu ile azaltmayı başardı. Özcan, şişman ve ileri derecede tip 2 diyabet geliştirmiş farelerde diyabeti tamamen iyileştirdi. Dünyanın en saygın bilim dergilerinden Sience'nin dünkü sayısında yer alan çalışma kısa bir süre sonra insanlarda da denenecek.

DİYABETLİLERİN UMUT'U....



Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nin 3. sınıfına devam ederken Harvard Üniversitesi diyabet merkezi Joslin Diabetes Center'da dünyanin en ünlü diyabet profesörü olan C. Ronald Kahn'in laboratuvarına kabul edilen Umut Özcan, burada 2 yıl insülin salgılayan beta hücreleri üzerine araştırmalar yaptı. Joslin Diabetes Center'da arastırmalarını tamamladıktan sonra şişmanlık genini bulan Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil'in laboratuvarında kendisinin oluşturduğu hipotez üzerine çalışmaya başlayan Özcan'ın bu araştırması, 2004yılında Science dergisinde yayınlandı. Özcan, moleküler ve genetik tekniklerle gerçekleştirdiği çalışmasında hücre içerisinde bulunan ve 'EndoplazmikRetikulum' diye adlandırılan organelde gelişen aşırı yüklenmenin (stresin), şişmanlıkta tip 2 diyabetin gelişiminde merkezi bir rol oynadığını gösterdi.

DİYABET TEDAVİSİNDE DEVRİM

Dr. Özcan, bu çalışmasından yola çıkarak gerçekleştirdiği yeni çalışmasında tip 2 diyabet gelişiminde önemli birrol oynayan endoplazmikretikulumda artan stresi bir ilaç grubu ile azaltmayı başardı. Araştırmada, yapı olarak birbirinden farklı ama fonksiyon olarak kimyasal çaperon grubuna giren iki ilaç kullanan Özcan,şişman ve ileri derecede tip 2 diyabet geliştirmiş farelerde, diyabeti tamamen iyileştirdi.

Farelerdeki yüksek kan şekeri değerleri tamamen normale döndü. Özcan, bu ilaçların insülin direncini azaltarak insülinin çok daha etkin bir hale gelmesini sağladı. İlaçlardan ilkinin etken maddesinin 4-Phenyl Butyrate (4-PBA) diğerininkinin de Tauroursodeoxycholic Acid (TUDCA) olduğunu anlatan Özcan, AA muhabirine yaptığıaçıklamada, ''Bu çalışma yeni bir grup ilacın diyabet tedavisinde kullanılabileceğini gösteriyor ve benim önceden bulduğum sistemin, tedavi için ciddi bir hedef olduğunu kanıtlıyor'' dedi. Araştırmayı insanlarda da deneyeceklerini belirten Özcan, her iki ilacın da başka hastalıkların tedavisi için insanlarda kullanılan güvenilirliği kanıtlanmış ilaçlar olduğunu vurguladı.

Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz da AA muhabirine, Tip 2 diyabetin insülin salgılamada bir yetersizlik ve hücrelerin bu hormona karşı duyarlılığının azalması sonucunda geliştiğini söyledi. Yılmaz, dünyada 180 milyon diyabetli bulunduğunu ve bunun yüzde 90'ını tip 2 diyabetlilerin oluşturduğunu kaydetti.

Türkiye'de etkin molekül bulma açısından hemen hemen bu konuyla ilgili hiç çalışma olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Yılmaz, Dr. Umut Özcan'ın araştırmasının hem Türkiye hem de dünyadaki diğer diyabetliler açısından sonderece önemli olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Yılmaz, çalışma boyunca Dr. Özcan ile istişare içinde bulunduklarını belirterek,''Diyabetin tedavisi açısından umut veren bir çalışma'' olduğunu kaydetti. Yılmaz, ''Dr. Umut Özcan'ın çalışması hastalığın tedavisi için yeni bir umut. Bu çalışmanın dünyanın en ciddi bilim dergisinde yayınlanması Umut ve ülkemiz açısından çok önemli bir olay'' diye konuştu.


TİP 2 DİYABET

Kanda sürekli yüksek düzeyde glikozu olan tip 2 diyabetliler, doğal insülinlerini üretmeyedevam eder fakat vücutları bu insülini uygun bir şekilde kullanmıyor. Bu durumda şekerin hücrelere girişi zorlaşır ve sonuçta şeker sağlıksız bir şekilde kanda birikip çoğalmaya başlıyor. Kesin tedavisi olmayan hastalıkta, ilaçlar yardımıyla kan şekeri kontrol altında tutulur. Hastalığın tedavi edilmemesi durumunda tip 2 diyabet, böbrek yetmezliği, körlük, kalp krizi ve felce yol açabiliyor. Dünyada tahminen 150 milyonun üzerinde insantip 2 diyabetlisi ve bu rakamın 2025 yılında 300 milyona ulaşacağı ileri sürülmekte. Hastaların üçte biri, hasta olduklarını bilmiyor.

UMUT ÖZCAN

1977'de Tunceli'de doğan Dr. Umut Özcan, Tunceli Atatürk İlkokulu'nu bitirdikten sonra ortaokula Elazığ Anadolu Lisesi'nde devam etti. Özcan, buradan geçtiği Ankara Fen Lisesi'nde araştırma yapmaya başladı. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde İngilizce tıp eğitimi alan Özcan, ilk yılından itibaren Prof. Dr. Hüsrev Hatemi, Prof. Dr. Günnur Yiğit ve Prof. Dr. Selma Yılmazerile birlikte araştırma çalışmalarına devam etti. Üniversitenin ilk yılında, kapalı olan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Araştırma Kulübünü tekrar faaliyete geçiren gençbilim adamı, birçok araştırma grubu kurdu. Özcan'ın bu süre içinde Türkiye'de yaptığı araştırmalar iki kez en iyi ulusal proje ödülü aldı. Genç bilimadamınaayrıca Türkiye Diyabet Vakfının ''En iyi Bilimsel Proje'' ödülü ile Türkiye Diyabet Cemiyetinin ''Celal Öker Bilim ve Teşvik Ödülü'' verildi. Özcan'ın 2004 yılında Science dergisinde yayınlanan çalışması dünyanın en iyi tıp dergilerinden biri olarak gösterilen Nature Medicine tarafından 2004-2006 yılları arasında dünyada yapılan en iyi 5 diyabet araştırması içerisinde gösterildi.
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
1 Eylül 2006       Mesaj #28
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
ERKEK HAPI TÜRKİYE'YE GELDİ

Günümüzde bir çok erkeğin kabusu haline gelen cinsel işlev bozukluklarına çözüm sağlayan 'mucize hap' Türkiye'ye geldi.
01 Eylül 2006 Cuma 11:06

Günümüzde bir çok erkeğin kabusu haline gelen cinsel işlev bozukluklarına çözüm sağlayan 'mucize hap' Türkiye'ye geldi. Doğadaki 25 çeşit bitkinin karışımından oluşan 'Herbal Vivid' ilaç sınıfına girmediği için alımı sırasında reçete de gerektirmiyor. "Conan" ve "Terminator" filmleriyle tanınan Arnold Schwarzenegger'in de "onayını" alan Herbal Vivid tavsiye edildiği gibi günde iki kez kullanılması halinde cinsel isteği artırıyor ve üstün performans sağlıyor.
Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 24 Aralık 2008 23:14
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Eylül 2006       Mesaj #29
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sigaranın akciğer kanseri ve kalp hastalıklarına neden olduğunu kanıtlayan bilim insanı Sir Richard Doll 92 yaşında yaşamını yitirdi.
LONDRA - Oxford Üniversitesi salgın hastalık uzmanı Sir Richard Doll, 1950 yılında sigaranın akciğer kanserinin başlıca nedeni ve kalp hastalıklarının da tetikleyicisi olduğunu ortaya çıkarmıştı. Sir Richard Doll’un çalışması 19’uncu yüzyılın başından beri dünya çapında hızla yaygınlaşan ve insanlarda tiryakilik yaratan sigaranan zararlarının anlaşılmasını sağladı. Bu sayede son 30 yılda sigaranın zararları bilimsel olarak irdelendi ve sigarayla savaş kampanyaları başlatıldı.
Dr. Doll, görevli olduğu Londra Hastanesi’nde akciğer kanseri vakalarını incelerken, hastalığa otomobillerin egzoz gazlarının neden olduğunu düşünmüş ve çalışmalarını ilk etapta bu yöne kaydırmıştı. Ancak, daha sonra o yıllarda yayılmakta olan sigara alışkanlığına odaklanan Dr. Doll, sigara dumanını da araştırma kapsamına aldı.
Londra hastanelerindeki 600 akciğer kanseri hastasına bir anket doldurttu. Ortaya çıkan sonuç, milyonlarca kişinin yaşamını kurtarabilecek bir bulguydu. Akciğer kanseri hastalarının çoğunluğu ciddi ölçüde sigara tiryakisiydi.
SİGARA İÇEN KANSER OLUYOR

Müteakip çalışmalar sigara tiryakilerinin normal kişilere göre akciğer riskinin 3 kat yüksek olduğunu gösterdi. Dr. Doll daha sonra sigaranın koroner kalp hastalıkları başta olmak 18 ayrı kalp hastalığının da direkt tetikleyicisi olduğunu kanıtladı. Dr. Doll’un ayrıca alkolün ana rahmindeki bebekler üzerindeki olumsuz etkileri ve doğum kontrol haplarının yan etkilerini de ortaya koydu.
Dr. Doll radyasyonunu insan vücudunda olumsuz etkiler yarattığını göstermişti. 1950’lilerde radyasyonun zararları henüz bilinmezken, Dr. Doll ışınların lösemiye yol açtığını kanıtladı. Televizyon ve cep telefonu gibi güçlü radyasyon kaynakları hala insan vücuduna yakın durmaya devam ediyor.
Dr. Doll bu çalışmaları ile 1972 yılında şövalyelik nişanına layık görüldü ve Sir ünvanı aldı.
‘SİGARA İÇEN KENDİ BİLİR’
Sir Doll’un 1973 yılında verdiği bir demeç İngiltere’de büyük yankı uyandırmıştı. Sir Doll, 65 yaşın üzerindeki kişilerin ölüme hazırlanmaları ve yaşamlarını uzatmak için hiçbir çabaya girmemeleri gerektiğini söyledi. Sir Doll, ayrıca İngiltere ‘de kamu sağlığından sorumlu kurum olan Ulusal Sağlık Hizmetleri (National Health Service)’nin yaşlıların yaşamını uzatmak için para harcamaması gerektiğini dile getirdiğinde, kendisi de 60 yaşındaydı. Sir Doll, kişilerin sigarayı kesmesi gerektiğini, bedenlerinin farkında olarak kendi kendilerini hasta etmeme sorumluluğunu göstermeleri gerektiğini savunuyordu.
Sigaranın zararlarının irdelenmesi sonucu düşüşe geçen sigara alışkalığı sayesinde birçok insanın yaşamı kurtuluyor. Özellikle, pasif içici denen, kendi içmese dahi yanında içilen sigarayı soluyan kişilerin de aynı oranda zarar gördüğünün anlaşılması üzerine, birçok Batı kentlerinde kapalı mekanlarda da sigara içilmesi yasaklandı.

Dr. Doll daha sonra anketi tüm İngiltere çapında bir kez daha denedi ve istatistik sonuçlar Londra Hastanesi’ndeki sonuçlarla örtüşüyordu, sigara içenler gerçekten de akciğere kanserine yakalanıyorlardı. Dr. Doll meslektaşı, Dr. Austin Bradford Hill ile birlikte sigaranın, akciğer kanserini tetiklediğini savundular
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
2 Eylül 2006       Mesaj #30
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
İMMÜN HÜCRELERİ, KANSERLİ HÜCRELERİ YOK EDİYOR

Amerikalı bilim adamları, genetik yapılarını değiştirdikleri, immün hücrelerinin lideri konumundaki lenfositlerle kanserli hücreleri öldürmeyi başardı.
02 Eylül 2006 Cumartesi 09:44

ANKARA - Bilim adamları, genetik olarak değiştirilmiş lenfositlerin kanserli hücreleri yok ettiğini tespit etti.
Amerikalı bilim adamları, genetik yapılarını değiştirdikleri, immün hücrelerinin lideri konumundaki lenfositlerle kanserli hücreleri öldürmeyi başardı.
Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 24 Aralık 2008 23:14

Benzer Konular

4 Aralık 2016 / gokhan404 Akademik
12 Ekim 2014 / Misafir Sanat
2 Şubat 2016 / byseus Sosyal Ağlar
27 Ekim 2015 / _EKSELANS_ Sosyal Ağlar
12 Haziran 2015 / _EKSELANS_ Arşive Kaldırılan Konular