Arama

Mumya Nedir? Mumyalama ve Mumyalama Teknikleri Hakkında

Güncelleme: 18 Ağustos 2018 Gösterim: 108.664 Cevap: 11
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Eylül 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Mumya Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar
Kokmaktan ve çürümekten koruyabilmek, bozulmaksızın yüzyıllarca saklayabilmek için özel eczalarla muamele edilen ve özel yerlerde (lâhid) saklanan cesetlere verilen ad. Bu usulü eski Mısırlılar icat etmişler ve onlar uygulamışlardır. Mısırlılar, insan öldükten sonra ruhunun yaşadığına ve o ruhun kendi vücudunu aradığına inandıklarından, mumya yapımına önem vermişlerdir. Bu sebeple, eski Mısır Firavunlarının üç bin yıllık mumyaları, daha yeni mezara konmuş gibi bulunmuştur.


Mumyacılık Tarihi

Tarihçi Herodotos, Mısır'da bulunduğu sırada (M.ö. 450) üç ayrı tipte mumyalama gördüğünü yazar. Daha sonra Hellenistik devir tarihçisi Diodoros ve Romalı tarihçi Strabon'da mumyacılıkla ilgili, kısmen doğru ve işe yarar bilgiler vermektedir. Bu kaynaklara göre mumyacılıkta kullanılan başlıca malzeme bitumen (zift, asfalt) dir. Fakat son araştırmalar gösterdi ki iş bununla bitmiyor. Mumyacılıkta kullanılan ecza ve kimyasal karışımları analiz etmek zannedildiğin den çok daha karmaşık bir iştir. Tarihte mumyayı hiç yapmayanlar olduğu gibi, az veya çok mumya yapan sayısız uluslar yaşamıştır. Diğer kültür çevrelerinde de görül mekle beraber "mumya" sözünün hemen aklımıza Mısır'ı getirmesi sebepsiz değildir. Mısır'da bu sanatın otuz asırlık bir tarihi vardır. Pek çok arkeolog Mısırlılara mumyanın mucidi, bu tekniğin eşsiz ustaları olarak bakarlar. Gerçekten de günümüze kalabilmiş mumyaların pek çoğu ve en eskileri Mısır uygarlığının miraslarıdır. Eski Mısır halkı, ilk zamanlarda, ölülerini çıplak olarak derin olmayan çukurların içine, doğruca kuma gömüyorlardı. Kum mezar içinde sıcak ve kuru hava cesedi atmosfer etkilerinden koruyor, böylece çürüme ve bozulma (decomposition) kendiliğinden önlenmiş oluyordu. Doğanın koruduğu bu cesetler, kuşkusuz zaman zaman mezar hırsızları ve defineciler tarafından açıldığı için tahribat önlenemiyordu. Daha sonraları ölüm sonrasındaki dünyada kişinin kullanacağı eşya ve yiyecekleri içine koyabilmek için daha büyük mezar yapıları inşa edilmeye başlandı. Taş ve ahşap olan bu yapılar, tabii ola rak, dış etkileri önleyemediğinden ceset havayla doğrudan temastaydı ve bozulma kaçınılmazdı. Mezar odasının iyi korunamayışı herhalde cesedi koruma fikrini vermiş olmalı ki, cesedi yapay yöntemlerle korumak için yollar aranmaya başlandı. En eski mumyaların çoğunluğu kral ailesine ait cesetlere uygulanmıştır. Zamanla halk, en alt sınıflar ve gücü yeten herkes mumya yaptırmaya başladı. Daha 4. Sülale Devrinde (MÖ. 2613 2494) vücudun iç organları boşaltılıp, bunlar topluca "Kanopus küpü" adı verilen kaplara konuluyordu (bu küpler Kanopus'da yapıldığı için arkeoloji yayınına bu adla geçmiştir). İç organları boşaltılan vücut, sodyum karbonat, sodyum bikarbonat, demir tuzu, kalsiyum ve silikon karışımı tuzlardan ibaret olan natron ve çürümüş mür otu, çok çeşitli aromatikler, palmiye yağı ve bazı baharatlarla dolduruluyordu. Bu karışıma tarçın, levanta ve günlük (buhur) katıldığını ileri sürenler de vardır. 17. Sülale (MÖ. 1567-1320) den önce yapılan mumyalar özensiz işçilik yüzünden çürümüş, tahrip olmuştur. Muhtemelen bu tarihten sonra beyin de kafatasının içinden çıkarılmaya başlan mıştı. 17.-20. Sülaleler arası dönem (MÖ. 1567-1085) ait Tep şehri nekropolünde bulunan pek çok firavun mumyası zengin bilgiler vermektedir. 21. Sülale (MÖ. 1085-935) zamanında mumyacılık sanatı zirveye ulaşmıştır. Bu en parlak dönemin mumyalama işlemini C.E. Smith şöyle anlatır: Devrin tahnitçileri, karın boşluğu içinde ki organları vücudun sol böğür kısmını yararak boşaltıyorlardı. Beyin de burun deliklerinden, özel aletler sokularak boşaltılıyordu. Boşaltılan organlar bu defa, vücuttan ayirilip "Kanopus küpü" ne konmuyor, fakat dört parça halinde paketlenip tekrar vücut boşluğundaki yerlerine konuyor. Her organ, miğde, ciğer, böbrek ve barsaklar ayrı paketler halinde sarılıp şahin tanrı Horus'un çocukları; İsis, Neit, Neptis ve Selkis figürinleriyle birlikte tekrar vücut içindeki eski yerlerine iade ediliyordu. Balmumu veya kilden yapılmış olan bu ilâhlar, uyanış gününe kadar organlara bekçilik ediyor. Kalp, heyecan ve duyguların toplandığı merkez olarak yerinden çıkartılmazdı. Sanduka içine yatırılan cesetin yanına ayrıca günlük eşyalarından birkaçı ve bazı dini metinler de bırakılmaktadır. Böğürde açılmış olan yarık balmumu veya metalden bir "sembolik göz" le kapatılırdı. Vücuda daha canlı bir görünüm vermek üzere deri altına çamur doldurulur, şekli düzeltilir ve göz deliklerine yapma gözler yerleştirilirdi. Ölü artık her şeyiyle yeni bir hayata hazırdır. Tahnit edilmiş vücut okr boyası ile (erkekler kırmızı ve kadınlar sarı renk) olmak üzere boyanır bundan sonra uzun ve zor bir iş olan bandajla maya geçilirdi. Vücut tepeden tırnağa bez şeritlerle sarıldıktan sonra mumyalama işlemi sona erer, bundan sonra mumya bir sandukaya yatırılırdı. İnsan vücuduna benzeyen sanduka karton, ahşap, taş hatta altından yapılırdı. İşi biten mumya sandukası mühürlenir, üstüne unvan ve adı yazılı olarak ölünün ailesine teslim edilirdi. Mumyaların çoğu mezar odasında dik (hayatta olduğu gibi) dururdu. Firavun mumya ları ise bir piramit içindeki taş lahitlere yatırılıyor du. Böylece yüce firavunun ruhsuz bedeni kötü niyetli kişilerin ulaşamıyacağı kadar karmaşık ve tehlikeli bir sistemin bir köşesine saklanıyordu, ölüm gününden mezara kadar süren mumyalama işlemi 70 gün alırdı. Mumyalama işlemi, 20. - 30. Sülaleler arası dönemde (MÖ. 935-730) tam uygulanırken, 26. Sülale (MÖ. 664-525) döneminde bazı eksiklerle ve biraz da dikkatsizce uygulanmıştır; yüz üzerine artık yapay gözler konmaz, iç organlar eski yerlerine değil, fakat paket halinde iki bacak arasına yahut da "Kanopus küpü" ne yerleştirilirdi. Geç devirlerde, pitolemayoslar (MÖ. 332-30) döneminde mumyalama işleminde natron yerine reçine kullanılmaya başlanmıştır. Artık erimiş haldeki reçine böğür yarığı ve burun deliklerinden bütün vücuda akıtılıyordu. Zamanla herşey daha da dikkatsizce yapılmaya başlan dı, dış görünüş ve sargılar önem kazandı. Roma çağında sanduka üzerine çizilen çehre renkli ve ölüye çok benzeyen gerçekçi bir portre sanatına sahne oluyordu. Mısır'da insandan başka, Apis öküzü, kedi, şahin ve timsah gibi kutsal hayvanların da mumyalandığı görülüyor, bu adet Romalılarda da vardır. Mumyacılık, Mısır'da MÖ. 3. Yüzyılda yay gınlığını kaybeder fakat, Hristiyan Koptlar kaba da olsa MS. 640 yılındaki Arap istilasına kadar bu geleneği sürdürürler. Hristiyanlık ilk yıllarında mumyacılığa çok önem vermiş fakat, zamanla bu işin dini bir anlamı kalmadığını anlamaya başlanmış olacakki tamamen vazgeçilmiştir. Bu dönemde mumya yapılsa bile sanduka içine sahte (oyuncak) bir mumya konuyor ve sanduka üstüne ölünün sağlığındaki resmi çiziliyor, kısacası asıl iş ressamlara düşüyordu. Mısır mumyacılığı pek yoğun bir bilgi yığınının esrarını saklaması bakımından uzun süre arkeoloji, kimya, farmakoloji, anatomi ve nekroloji bilimlerini meşgul etmiştir. Bu işlemde kullanılan bir kısım ecza kimya bilimi tarafından hâlâ bilinemiyor. Mumyaları histolojik açıdan inceleyen Ruffer M. A. (1921) ve Sandison A. T. (1963) önemli bilgiler elde ettiler. Mumyalar pek çok yönden incelenirken sandukanın kapağı açılıyor, sargılar çözülüyor ve bu arada pek çok tahribat (elde olmadan) yapılıyordu. Mumyaların esrarına ilk güçlü ışığı tutan Sir Grafton Elliot Smith (1871-1937) dir. O, mumyaları tıp biliminin ışığı altında inceleyen bir fizikçi olarak çalışmış, bu iş için X ışınlarını kullanmıştır. Böylece, mumya sandukasının kapağını bile kaldırmadan, mumyanın röntgen filmi çekiliyor, iskelet yapısı, cinsiyeti ve ölü eşyaları hakkında çok zengin bilgiler elde etmek mümkün oluyor du. X ışınlarının keşfinin hemen ertesinde W.M.F. Petrie bazı mumyaların ayak ve bacak radyografilerini çekti, daha 1937 de başlayan bu yaklaşım bugün bütün hızıyla sürmektedir. Mumya Mısır'a özgü bir gelenek değildir; çok uzaklarda, Asya'nın uçsuz bucaksız doğasında yaşayan göçebeler de mumya yapmışlardır. Tarihçi Herodotos Karadenizin kuzeyinde oturan iskitlerin ölü gömme adetlerini şöyle anlatır: Bir İskit başbuğunun ölümünden sonra, hemen bulunduğu yerde dörtköşe bir çukur açılırdı. Bu arada ölünün karnı kesilir ve iç organları boşaltıldıktan sonra boşluk, karışık dövülen bir çok bitki çeşitleri ve bazı kokulu ağaç tohumlarıyla doldurulup dikilir. Sonra cesedin her yanı ince bir kum tabakasıyla kaplanırdı. Mumyalanan ceset daha sonra altın, gümüş veya deri süslerle kaplı bir sandukaya eşyaları ve süsleriyle birlikte yerleştirilip, mezara indirilirdi. Bu gele nek MÖ. 5. yüzyılda geniş Avrasya coğrafyasında yaygın olmalı ki yazarın dikkatini çeken bir gözlem olarak yazılarında yer alır. Bozkırdaki Türk topluluklarının inancına göre, ölümden sonraki hayat, tekrar (Batı'daki bir yerde) yaşanacaktı, bu "ikinci hayat" veya "öbür dünya" inancı onların ölülerini tahnit etmelerine sebep oluyordu. Hunlar ölülerini belirli zamanlarda, özellikle ilk ve sonbahar aylarında gömmekteydiler. (Bu, belirli mevsimde gömme geleneği Göktürklerde MS. 7. yüzyıla kadar sürmüştür.) Ayrıca büyük kurganların inşası da uzun bir zamanı gerektiriyordu. Sonuç olarak ölü mezara konuncaya kadar ve mezar ötesi hayat için cesedi korumak bir zorunluluk halindeydi. Bu işlem yalnızca Beyler için yapılıyor halktan kişilerse genellikle hemen gömülüyordu Bugün Ortaasya kurganlarından çıkartılan mum yaların çoğu Leningrad Hermitaj Müzesi'nde teşhir edilmektedir. Bu mumyalar bilim adamlar tarafından farklı tarihlenmektedir; arkeolog Ru denko MÖ. 5. Yüzyıl, Chirchman MÖ. 4-3 yüzyıla, tarihlerle E. D. Philips ve A. İnan tarafından MÖ. 3. Yüzyıla tarihlenir. Bu mumya ların antropolojik incelenmesiyle beyaz ırka mensup oldukları, ayrıca mezar eşyalarının stilistik incelenmesinden Türklerin ataları olduğu sonucuna varılmaktadır. Şibe (Altay Dağları)'de bulunan cesetlerin iç organları ve beyni boşaltılmış, 2 numaralı Pazırık (Altay Dağları) kurganın daki erkek ve kadın vücutlarında, boyun arka kısmı sivri bir madeni kalemle açılmış delikten beyin boşaltılmış ve boşalan kafatası içine kokulu otlar, kozalak ve toprak doldurulmuştur. Aynı vücudun çeşitli kısımlarında çürümeyi önlemede kullanılan, sıvı halinde bir ilaç zerkedildiği kabul ediliyor. Bu eczanın niteliğini şimdilik bilemiyoruz. Büyük ihtimalle kaynamış tuz olabilir. Bazen cesetlerde adaleler çıkartılmış olup boşluklar at kılı veya sırımla dikilmiştir. Anadolu'da, Selçuklu dönemine ait bazı mumya kalıntılarının görülmesi bu geleneğin uzunca bir süre yaşadığını gösteriyor. Iran ve Anadolu'daki bazı kümbetlerin esas mekânından başka bir de yer altında, toprak seviyesinin altında bir oda daha vardır ki bu mekâna "mum yalık" veya grekçeden geçme "kripta" (Krupton: gizli, saklı) adını veriyoruz. Anadolu'da mumya lığı olan pek çok kümbet arasında Kemah'taki Mengücük Cazi, Kayseri Melik Gazi, Erzurum' da Çifte Minareli Kümbedi, Seyitgazi Eyvan Türbe ve Afyon Kureyş Baba Kümbetlerini sayabiliriz. Kemah'taki kümbetin mumyalığında gerçekten mumyalanmış bir ceset bulunmuştur. Diğerlerinde de iskelet halinde ele geçen buluntular vardır, islâm dini ölünün alayişsiz bir törenle doğrudan toprağa açılan bir mezara gömülmesini emreder. "En iyi mezar en çabuk kaybolanıdır" ana fikriyle özetlenen islâmın mezar anlayışı mumyacılığa, mezar binasına ve benzeri ölünün cismani varlığını hatırlatacak her şeye karşıdır. Selçuklular Müslüman olmalarına rağmen Sultan, komutan ve beyleri için mumya yapmışlardır. Gerçekte dini inançlarıyla çelişir gibi görünen bu gelenek çok eski bir alışkanlığın bir hatırası ve seçkin kişilere duyulan saygının bir belirtisi olarak bir süre daha yaşamıştır. Ölüm kültünün insanın iç dünyasında başlıca yeri tuttuğu çağlarda mumyalama bu düşüncenin ayrılmayan bir parçası olarak gerekliydi. Dinler tarihi açısından mumyacılık geleneği "ruhun ölmezliği", "ikinci dünya" gibi kavramların bir sonucudur ve bedenin diriliş gününe kadar bozulmadan korunmasını amaçlar. Anlaşıldığına göre mumyacılık dünyanın farklı bölgelerinde insanoğlunun bulduğu bir teknik ve sanat olarak uzun süre yaşamıştır. İnsan öldükten sonra ruhunun yaşadığına ve o ruhun kendi vücudunu aradığına inandıkları için mumya yapılmıştır. Vücudunu bulamayan ruh fezada perişan bir şekilde dolaşmak zorunda kalacaktır. Ruhla vücudu birleştirmek için serveti ve gücü olan her insan mumyalanıyordu. Mumyayla uzun yıllar ilgilenen arkeologların paylaştığı genel kanı bu. Ancak, şeklinden çok az şey kaybederek günü müze kadar gelebilen, ölüyü uzun yolculuğunda koruyan bu tekniğin kimyasal sırrı nedir? Bir çok yönü hâlâ karanlıkta, hâlâ bilinemiyor, belki hiçbir zaman bilinemiyecek.

Son düzenleyen Mira; 11 Haziran 2013 21:54 Sebep: Resim bağlantısı aktif değil.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Eylül 2006       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Mumyalama nasıl yapılır?

  • Mumyala işlemi için hafif meyilli bir taş kullanılıyor. Ölen kişi buraya yatırılıyor.
  • Burun kıkırdağı kırılarak, beyni burun kanalından çekiliyor. Gözlerin içeriye düşmemesi için yine aynı yoldan keten dolduruluyor.
  • Diğer yandan vücudun yanlarından açılan küçük deliklerden dört ayrı organ zarar görmeden çıkarılıyor.
  • Vücuttan çıkarılmayan tek organ kalp. Kalp, mahkeme gününde hesap vermek için vücutta kalıyor.
  • Diğer organlar yeniden yaşama dönüldüğünde kullanılmak üzere testilere konularak mumyanın yakınına gömülüyor.
  • Mumyalama işlemini yapan kişi çakal maskesi takıyor. Ölü yiyen bir hayvan olan çakal onlar için Mumya Tanrısı konumunda.
  • Mumyalama işlemi kırk gün sürüyor. Bir çok medeniyette çokluk belirtilen "Kırk" sayısının Firavunlar içinde önemli olduğu anlaşılıyor.
  • Bu işlem esnasında formülü hala gizli bir sıvı etlerin çürümemesi için vücuda sürülüyor.
  • En son olarak da vücut ketenle sarılarak sandığın içine konuluyor.
Roman ve korku filmlerinin başlıca konularından biri olan mumyalar bize, doğrudan Mısır'ı hatırlatır. Oysa, yalnızca Mısırlılar değil, fakat. Eski ve Ortaçağ boyunca pek çok ulus için ölüleri mumyalamak yaygın bir gelenektir. Mumya uygulamasının teolojik kökeni tam olarak bilinememekle beraber, ruhun öteki dünyada yaşamını sürdürebilmesi için, bedenin korunması düşüncesine bağlanabilir. Arkeologların paylaştığı bir kanaate göre, insanoğlu çok erken tarihlerde ruhun ölmezliğine inanmış fakat, ruhun vücuttan bağımsız kalabileceğine inanmamıştı, dolayısile ne yapıp yapıp "cesedin yok olmamasını sağlamak" gerekiyordu. Her şeye rağmen, bazı yönleriyle mumyacılık bugün bile esrarını koruyor. Mumyalama işlemi, ilke olarak, cesedi kurutup tahnid ederek dış biçiminin korunmasını sağlamaktır. Bu işlemden geçen insan veya hayvan cesedine mumya denir. Mumya kelimesi arapçada balmumu, mum anlamında olup Türkçeye buradan geçmiştir. Farsçada ise "içeni bütün hastalıklarından kurtaran ilaç" anlamında dır. Mumya deyimi işlemin özüyle değil, kimyasıyla ilgili olarak kullanılmaktadır.
Sponsorlu Bağlantılar
Son düzenleyen Safi; 24 Ocak 2016 17:30
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
22 Eylül 2006       Mesaj #3
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Mumya
MsXLabs.org


Mumya, çeşitli işlemler uygulamak suretiyle çürümesi önlenerek bozulmadan kalması sağlanan cesettir.
Mumyalama geleneği çok tanrılı dinlerden kalmadır. İlk örnekler Mısır'da M.Ö. 15. yüzyıl'da bulundu. Mısırlılar, ölülerinin ruhlarının öteki dünyada dirilip yeniden bedenlerine döneceklerine inandıklarından bedenlerinin sağlam kalması amacıyla mumyalama işine büyük önem verirlerdi. Tahnit denen bu mumyalama yönteminde bugün ayrıntılı olarak bilinmeyen ilaçlar kullanıldı. Ölülerin kalp ve böbrekleri dışında kalan iç organları ve beyin (özel bir aletle burundan) alınırdı. Mumyalar ya taş lahitlere yada çürümemesi için yağlanmış tahta tabutlara konulurdu. Mısırlılar, ilaçtan başka, mumyalama işinde reçine, talaş, zift ve bez, sodyum karbonat ve yağ kullandılar. Mısırlılar, insandan başka, kedi, köpek gibi hayvanları da mumyaladılar. Şaman geleneklerini sürdüren birçok toplulukta görülen mumyalama geleneği, Afrika'nın kimi yörelerinde bugün de sürdürülmektedir.
Son düzenleyen Mira; 11 Haziran 2013 21:55 Sebep: Düzenlendi.
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
18 Aralık 2006       Mesaj #4
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Mumyalamanın Hikayesi
MsXLabs.org

mum1

Tanri Osiris'in parcalara ayrilan vucudunun bir araya getirilerek tekrar canlanmasi eski Misirlilarin olum sonrasinda da bir hayatin olduguna inanmalarina neden olmustur. Misirlilar oluyu ikinci hayatina hazirlamak icin vucudunun korunmasi gerektigine inanmislar ve bu sekilde mumyalama islemini ortaya cikarmislardir.
Mumyalamanin dogru yapilmasi onemliydi. Eski Misirlilar insan ruhunun ba, ka ve akth adli 3 ruhtan olustuguna inaniyordu. Olum sonrasinda kisinin tekrar canlanmasi icin bu ruhlari korumak zorundaydilar. Ozellikle uc ruhtan biri olan ba nin vucudu tanimasi icin bu gerekiliydi. Ruhlardan birinin olumu digerlerinin de yok olmasi anlamina geliyordu. Ba adli ruhu insan basli bir kus olarak betimlerler ve bu ruhun kisinin karakterini, kisiligini temsil ettigine inanirlardi. Ba nin mezar icinde yasadigini dusunurlerdi. Ba surekli olarak mezarda kalmaz , ozgurce hareket eder daha sonra tekrar mezara geri donerdi. Ka adli kisim ise olunun benzeriydi. Ka insan figurunde ve kollari kalkik olarak veya sadece bir cift kalkmis el olarak temsil edilirdi. Ka vucuda yakin olmak zorunda oldugundan mezari terk edemezdi. Ka’nin besine, icecege ve kiyafete ihtiyaci vardi, bu nedenle olunun yakinlari duzenli olarak mezari ziyaret eder ve bu ihtiyaclarini karsilarlardi. Akh ise olumsuzlugu temsil ederdi ve ba gibi kus seklinde sembolize edilirdi. Kisinin olumuyle oluler diyarina dogru yolculuga cikar ve diger hayatta yerini alirdi.
Mumyalama islemi bir grup gorevli tarafindan gerceklestirilirdi. Bu kisiler dinsel ve cerrahi egitim almis insanlardi. Mumyalama ekibinin en yetkilisi bas rahipti ve Anubis’ i simgeleyen cakal bir maske takardi. Anubis olulerin tanrisiydi ve mumyalama isleminin dogru yapilip yapilmadigini denetlerdi.
Anubis ayni zamanda olumluler ulkesinde gerceklestirilen kalbi teraziye koyma sermonisine de eslik ederdi. Olunun kalbini terazinin bir gozune koyardi. Terazinin diger tarafina da duruslugu ifade eden bir tuy konulurdu. Kalp tuyden daha hafif olursa kisinin iyi bir hayat gecirdigi kabul edilirdi ve yeni hayatina gecisine izin verilirdi. Bu sirada butun olup biteni tanrilarin katibi Troht yazarak not alirdi.
Mumyalama isleminin gerceklestirildigi mekan tasinabilir , olunun evi yakinina kurulan bir catir ve ya tapinaklarla baglantisi olan ozel bir mumyalama yeriydi. Oncelikle vucud yikaniyordu. Daha sonra ozel bir masaya yatiriliyordu.
Burun deliginden cengele benzeyen bir alet yardimi ile beyin disari cikarilirdi. Kalan parcalar da ilac yardimi ile kurutuyorlardi. Vucud icindeki yumusak kisimlarin cikarilmasinin nedeni curumeyi onlemekti.
Goz ve yanaklarin cokmemesi icin bu yumusak kisimlara keten tamponlar konuluyor, olunun goz kapaklari da kapatiliyordu. Habes adli bir aletle karnin solu kesilerek mide, karaciger, akciger ve bagirsaklar cikariliyordu. Kalp vucud icinde hesaplasma gunu icin birakiliyordu.
Bu organlar kanopik adi verilen 4 adet comlek icine konulurdu. Bu kavanozlar Osiris ve Isis’in oglu olan Horus tanrisinin 4 oglununun basini temsil eden figurlerdi. Cakal basli duamutef mideyi, sahin basli quebehsenuef bagirsaklari, hapy ise akciger i, insan basli olan imsety karacigeri korurdu.

mum2

Bosalan yerler hurma sarabi ve bitkilerle yikaniyordu. Sarap icinde bulunan alkol anti bakteriyel etki yaparak mikroplari olduruyordu. Bir cesit tuz olan natron vucud icine ve disina konularak bir sure bekletiliyor ve vucudun nemi aliniyordu. Natronla kurutma islemi bitince natronlar cikarilip yerine yenileri konuluyordu. Onemli kisilerde mumyalama sureci gun sayisi 272 gune kadar cikiyor. Normal surec ise 70 gundur.
Vucud bu islemlerle kurutulduktan sonra , recine ve aramotik bitki yaglarindan olusan sivida tutulan keten bezlerle sarilir. Sargilar arasina degerli taslardan olusan broslar konulurdu.
Eller karinda veya goguste birlestirilirdi. Keten bezle sarili yuze mumya maskesi konulurdu. Mumya maskesi kisinin orjinal suratina benzerdi.Bu maske sayesinde ruh oluyu taniyarak geri donerdi.
Mumyalama sadece insanlara degil kutsal sayilan kedi, boga, timsah gibi hayvanlara da yapilirdi. Mumyalama kelimesi misir kokenli olmayip arapcadan gelmektedir ve arapcada "Mumiyah" olarak gecmektedir. Anlami da bazi maddelerle vucudu korumaktir.
Mumyalama ayinlerindeki kisi sayisi o kisinin toplum icindeki statusunu gosterirdi. Zengin kisiler para odeyerek ilahi okuyan “Kiten” adli kadinlar tutarlardi. Kurban edilecek hayvanlari tasiyan “Saptis” denilen kisilerde vardi. Uzerine panter veya kaplan postu takan “Sem” adli rahip ve olu yakinlari sandala binerek Nil' in diger tarafindaki mezarlar bolgesine gecerlerdi.
Bu ayinler dizisinin en onemli kismi mumyanin agzini acma kismidir. Bu islem ozel aletlerle yapilirdi. Bu alet sayesinde olunun hislerini geri getirdiklerine inanirlardi. Boylece mumya ikinci hayatinda yiyip, duyup gorebilecekti. Bu islemden sonra mezar hazirlanir ve organlarin bulundugu 4 comlek , kisinin ozel esyalari , gunluk kiyafetleri terlik, taki , yemekler ,fritten yapilan Usebti ( ushabti) adli heykeller, bronslar ve Book of the Dead adi verilen kitap konulurdu.
Olulerin kitabi ( book of the dead) aslinda ciltli bir yapit degildi. Sadece papirus kagitlarina yazilmis olan rulo seklinde dua ve buyulerden olusuyordu.
Usebti heykellerinin mezara konulma amaci kisiye ikinci hayatinda gereksiz isleri yapmakta vekalet etmesiydi. Insanlar normal yasamlarinda firavunlar icin calistiklari icin diger hayatlarinda da gereksiz islerde calismak istemiyorlardi.

bros

Bronslarin konulma nedeni ise olunun diger hayatina ulasana kadar gecirecegi surec icinde mumyayi tehlikelerden korumakti. Bu broslarin adi hayati yasami temsil eden Ankh, Tet, Djed, yeniden dogumu temsil eden Scarabti. Olu basi altina yastik gorevi goren hilal seklinde bir cisim konurdu. Sonra mezar muhurlenirdi.

Son düzenleyen Mira; 11 Haziran 2013 21:56 Sebep: Düzenlendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
RoxBury - avatarı
RoxBury
Ziyaretçi
8 Eylül 2007       Mesaj #5
RoxBury - avatarı
Ziyaretçi
Ölümsüzleştirmenin 7 Adımı (Mumyalama)
MsXLabs.org

1.
Ölünün vücudu şarap ve baharatla yıkanır. Tüm parçalar çürümeden kaldırılır. Mumyalamayı yapan ilk önce uzun bir çengel kullanarak dikkatlice beyni çıkartır. Sonra karından derince bir şekilde içeriye doğru keserler ve iç organları dışarı alırlar. (Mide,karaciğer,akciğer ve bağırsaklar).

2. Vücüt, sağlam kurutulmuş tuzun benzeri olan niton'un paketiyle beraber doldurulur. Sonra vücüt natron ile beraber tamamen örtülür ve eğik biçinde yerleştirilir. Böylece vücudun içerisindeli tüm sıvılar dışarıya akar. Vücüt kuru halde mumyanmış olmalıdır, çıkan tüm parçalar da sonra yanına gömülür.

3. Vücüt kurutulurken, iç organlar da kuru olmalıdır ve natronla beraber saklanır. Onlar keten kumaşın şeritleriyle sarılır ve minik tabutun içine yerleştirilir. Sonra 4 bölmeli bir sandığa konulur.

4. Vücüt 40 gün sonra tamamen kurur ve büzülmüş olur. Vücüt boşluğu içinden kaldırılır ve vücüdun içi ve dışı yağ ve güzel kokulu baharatlarla yıkanır.

5. Mumyanın başı ve vücudu yağın içindeki keten kumaşla sımsıkı paketlenir, böylelikle Mısırlılar mumyaladıkları kişinin hayattaki halini yeniden elde etmek isterler. Mumya altın,kolye,yüzük,bilezik ve mücevheratlarla birliklte kapatılırdı.

6. Tüm vücut kefen,kenarlık ve keten kumaşın şeridiyle örtülür. Mumya orijinal büyüklüğüne ve hacmine dönene kadar yapılır. Bu çok karışık bir iştir ve bir hafta gibi uzun bir zaman alır. Küçük esrarengiz nesneler keten örtü tabakasının altına yerleştirilir.

7. Örtmeyi bitirdikten sonra, mumyanın başı ruhunu tanıyana emin olana kadar bir portre maskesiyle örtülür. Maskelenmiş mumya, yaldızlanmış tahta tabutun içine yerleştirilir ve sarcophagus'un içine konur.
Son düzenleyen Mira; 11 Haziran 2013 21:57 Sebep: Düzenlendi.
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
1 Ekim 2007       Mesaj #6
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
Dövmeli Mumyanın Gizemi
MsXLabs.org



Peru'da ortaya çıkarılan 1600 yıllık dövmeli mumya, Moche halkının savaşçı kraliçesi olabilir mi?

Mocheler ölülerini mumyalamıyordu. Cesetlerin çoğu doğal etkenlerle çürüyor; geriye, yok olan yaşamların kanıtı olarak yalnızca kemikler kalıyordu. Ancak az sayıdaki örnekte, doğa ve ritüeller bir araya geldi ve ölünün bir mumya gibi bozulmadan kalmasını sağladı. Geçtiğimiz yıl kalıntıları Peru’nun kuzey kıyısında, El Brujo (Büyücü) adı verilen tören alanında ortaya çıkarılan dövmeli kadının kaderi de buydu. İnkalardan bin yıl önce hüküm sürmüş olan halkı, günümüzde kaliteli çanak çömlekleri ve ustalık ürünü madeni eşyalarıyla bilinen gelişmiş bir kültür yaratmıştı...
Yakın bir dönemde yapılan otopsi, dövmeli kadının en az bir doğum yaptığını ve yirmili yaşlarının sonlarına doğru yaşamını yitirdiğini ortaya koydu; ancak ölüm nedenine dair bir bulguya rastlanmadı. Zamansız ölümü, onu ebedi uykusuna, kanlı kurban etme ritüellerine (National Geographic Türkiye, Temmuz 2004) sahne olan bir tapınağın tepesinde, tacı ve takılarını kuşanmış bir halde yatıran halkını şok etmiş olmalı. Vücudu, zincifreyle -kanın yaşam gücüyle ilişkilendirilen kırmızı bir mineral– sıvandı, pamuklu bezlerle sarıldı ve ker***ten kalın katmanlara gömüldü. Ardından, Mochelerin çöle yayılan topraklarındaki kuru iklim bedenini kuruttu.
Benzer durumda bir başka Moche kadına daha rastlanmadı. Arkeolog Régulo Franco, "Ön araştırmamıza dayanarak, bir hükümdar olduğunu düşünüyoruz" diyor. Eğer öyleyse bu veri , bugüne dek hükümdarlarının erkek olduğuna inanılan Mocheler konusunda bir devrim yaratabilir




Bunları Biliyor muydunuz?
Dövmeli mumya, yanı başında bulunan kurban edilmiş kadın iskeletinin boynundaki ip üzerinde yapılan test sonucunda, yaklaşık İS 450'ye tarihleniyor. Mezarın bulunduğu teras biçimli mozoleyi paylaşan diğer üç mezardan sadece birinde bir kurbanı var; onun boynundaki ip üzerinde yapılan radyokarbon tarihleme testine göre ise mezar yaklaşık olarak İS 250-350'ye tarihleniyor. Bu durumda diğer üç mezardan en az biri, dövmeli mumyanınkinden daha eski olmalı. Terastaki geri kalan iki mezar, radyokarbon tarihleme yöntemiyle testten geçirilmeye elverişli herhangi bir malzeme barındırmadıkları için, ne zaman kazıldıkları bilinmiyor.

NATIONAL GEOGRAPHIC
Son düzenleyen Safi; 24 Ocak 2016 17:30 Sebep: Düzenlendi.
ocean97 - avatarı
ocean97
Ziyaretçi
18 Aralık 2011       Mesaj #7
ocean97 - avatarı
Ziyaretçi
Mumyalama Tekniği
MsXLabs.org

Mumyalama tekniklerinin amacı, ölen kişinin hayattayken sahip olduğu görünüşünü korumasını sağlamaktı.Bu yapılırken önce vücut iç organlarından ve suyundan arındırılır, üzerine güzel kokular dökülür, çürümeyi engellemek için hoş kokulu ve şifalı bitkilerle doldurulurdu. Daha sonra şeritler kullanılarak özenle sarılan mumya, koruyucu muskalarla kaplanırdı. Ölü yıkandıktan sonra burnundan sokulan aletlerle beyin boşaltılırdı.

Göz ve ağız boşukları, yağlı keten tamponlarla doldurulup göz kapakları kapatılırdı.

Rahip, habeş denilen keskin bir opsidyenle vücüdun sol tarafını açarak, içindekileri tamamen boşaltır ve bunları "kanopik" denilen çömlek ve vazoların içine koyardı.Boşalan karın kısmı ve kadınların göğüs içleri, hurma şarabı ve kokulu bitkilerle temizlendikten sonra, reçine, tarçın, soğan ve kokulu mir ile karıştırılmış ağaç talaşı yerleştirilirdi.

Açılan yerler dikildikten sonra Mısırlılar'ın "Net-jeryt" denilen ve Kahire yakınlarındaki bir vadide bulunan "Natron" tozu sodyum karbonat ve ya Sodyum Klorit (tuz) ile karıştırılan madde içinde 40 ve ya 70 gün (soylular için 272gün) bekletilirdi. Böylece vücuttaki nem emilir,organik yapı antiseptik korumaya alınırdı. Bir çeşit insan salamurası olan bu işlemin sonunda eller göğüste veya karın üzerinde birleştirilerek vücüt yatar durumuna getirilir ve kurutulurdu.

İç içe konulan bir çok tabuta yerleştirilen mumya son olarak bir lahitin içine yerleştirilirdi. Her lahitin üzerine ölen kişinin tasviri yontulurdu. Bunların amacı ise başka bir batıl inanca yönelikti. İç organlarının konulduğu kanoposlar, ölünün hizmetçiliğini yaptığına inanılan küçük heykeller, cenazeye göz kulak olurlardı.

Tüm bu eşyaların üzerinde yazılar veya sembollerle dolu etiketler bulunurdu. Tüm bu batıl ritüellerin Hak Din'den etkilenen yönleri de vardı. Bu inanca göre ölünün cennete gitmesi için Tanrı Osiris'in mahkemesinden geçmesi gerekirdi. Bu yüzden sorulan sorulardaki tuzaklara ölünün düşmemesi için tabuta bir de ölüler kitabı konulurdu. Mumyalama, zaman içinde olgunlaşmış, birçok inançtan izler taşıyan karmaşık bir ritüeldir.

Mumyalama işlemi ölüyü öbür dünyadaki yaşamına hazırlamak için yapılan bir dizi törenden sadece başlangıç olanıdır. Bu işlem insanların yanı sıra boğa, timsah, kedi gibi hayvanlar için de yapılmaktaydı. Arapça ve Farsça'da "mumiya", doğada bulunan katran ve bunun karışımlarına denilir, ilaç olarak da kullanılırdı.Gerçekte ölünün bedenini konserve edercesine korumak için yapılan "tahnit" işleminde katranın kullanılması, onu mumya ile eş anlamlı yapmıştır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Mira; 11 Haziran 2013 21:59 Sebep: Düzenlendi.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
16 Ocak 2012       Mesaj #8
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Mumya

(Arapça mumiyah: “bitüm”)
Ad:  Mumya.jpg
Gösterim: 1025
Boyut:  81.0 KB

Bozulmamasını sağlayan çeşitli maddelerle kaplanarak korunan ölü. Eski Mısır’da çeşitli çağlarda değişiklik gösterse de mumyalama işleminde mutlaka iç organlar çıkartılır (daha sonraki dönemlerde çeşitli işlemlerden sonra yeniden yerleştirilirdi). Ardından ceset reçineyle kaplanır ve keten bezlerle sarılırdı. Kanarya Adalarındaki Guan- çeler, Yeni Gine ile Avustralya arasındaki Torres Boğazında yaşayan topluluklar ve Güney Amerika’daki İnkalar da ölülerini mumyalardı.

Mısır mumyalarının ilaç etkisi taşıdığına inanılan bitümle yapıldığı kabul edilirdi. Ortaçağ Avrupa’sındaki eczacı dükkânlarında, mumyalaşmış ölü dokuların dövülerek toz haline getirilmesiyle elde edilen bir ürüne sık rastlanırdı. Zamanla, cesedi koruyanın bitüm olduğu unutuldu ve intihar etmiş ya da idam edilmiş kişilerin cesetlerinden taklit mumyalar yapılmaya başladı. Avrupa’da bu uygulama 18. yüzyıla değin sürdü.

MsXLabs.org & Ana Britannica
Son düzenleyen _Yağmur_; 21 Aralık 2017 21:40
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
11 Haziran 2013       Mesaj #9
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Mumya
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Çok eski zamanlarda birtakım kimyasal maddeler ve sargılarla bozulmadan kalabilecek duruma getirilmiş cesetlere verilen ad. Mumyalama, ölenlerin bir gün dirileceği inancından kaynaklanmıştır. Başta İ.Ö. 15. yüzyıldan itibaren Mısır'da olmak üzere birçok eski uygarlıkta mumyalama yönteminin uygulandığı görülür (İnkalar, Türkler). İklimi kuru olan bazı bölgelerdeyse, bu kuruluk nedeniyle bozulmadan kalmış cesetlere rastlanmıştır (Danimarka, Peru, Meksika). Yine de mumyacılık zanaatı en fazla Mısır'da gelişti. Mısırlıların bu konuda ulaştıkları üstün teknik bugün bile tam anlamıyla çözülebilmiş değildir.
Bilindiği kadarıyla mumyalama önce cesedin iç organlarının, beynin vb. çıkarılmasıyla başlar, sonra bu ceset birtakım karmaşık işlemlerden geçirilir; 70 gün sodyum karbonatta bırakıldıktan sonra yıkanarak bezlerle sarılırdı. Baş sargıları üzerine de ölen kişinin yüz hatları çizilirdi. Mumyalar, taş lahitlere ya da yağlanmış ağaç tabutlara konarak mezar odalarına yerleştirilirdi. Mısır mumyalarının incelenmesi sonucu mumyalamada niteliği bilinmeyen ilâçların yanı sıra reçine, talaş, zift, yağ, sodyum karbonat ve reçineye batırılmış keten gibi maddelerin kullanıldığı saptandı. Mısırlılar, insanların dışında kutsal saydıkları kedi, boğa, balıkçıl vb. hayvanların da mumyalarını yaparlardı.
Türklerde mumyalama, ölümden sonra ikinci hayatı kabul eden Şamanizm inanışı nedeniyle yayıldı. Selçuklular döneminde de yaygın olarak devam eden mumyalama, Osmanlılarda yalnızca öldüktan sonra başka bir yere götürülecek padişahlara uygulandı. Örneğin Kosova Savaşı'nda ölen I. Murat ve Akşehir'de ölen Yıldırım Bayezit, Bursa'ya mumyalanmış olarak getirildiler. Fatih Sultan Mehmet'in de ölümüyle gömülüşü arasında 19 gün fark olduğundan mumyalanarak Gebze'den İstanbul'a getirildiği sanılmaktadır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
theMira
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
24 Ocak 2016       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM
MUMYA a.
1. Cesetleri tahnit etmek için kullanılan, genellikle bitümlü madde. (YALANCI mumya da denir.)
2. Tekniğine uygun tahnit edilmiş bir cesetten sızan madde.
3. Cesetlerin üzerinde ya da vücudun hasta bölümlerinde oluştuğu varsayılan ve kimilerince yararlı, kimilerince zararlı olduğu öne sürülen uçucu madde.

MUMYA a. (fars. momiya).
1. Balsamlı maddelerle tahnit edilerek bozulmadan uzun yıllar saklanabilecek duruma getirilmiş ceset.
2. Mumya gibi, çok zayıf ve benzi uçuk kimseleri nitelendirmek için kullanılır.

—Esk. Bedene sürülmesiyle tüm hastalıkları iyileştireceğine inanılan ilaç. || Paracelsus'a göre, dokuların çürümeye karşı koymasını sağlayan doğal iyileştirici güç.

—Bitki patol. Mumya hastalığı, monilyanın neden olduğu meyve hastalığı. (Eşanl. MONİLYOZ.) [Bk. ansikl. böl.]

—ANSİKL. Mumya hastalığı elma ve armutta olgunluğa yakın dönemde görülür. Meyveler esmerleşir, çürür ve sarımsı beyaz ve çoğunlukla iç içe halkalar halinde dizili kabarık bir maddeyle kaplanır. Kiraz, erik, şeftali, kayısı mumya hastalıklarında çiçekler buruşur, meyveler çürür ve üzerleri gri bir küf tabakasıyla kaplanır.

MUMYALAMA a. Mumya haline getirme, bunun için yapılan işlemler.

—ANSİKL. Tar. Eski Mısırlılar'a göre ölüm dünyadaki yaşamdan, hemen hemen onun benzeri olan bir öte dünyaya geçmekten başka bir şey değildi. Bu nedenle Mısırlılar, eskiden bir bütünken geçici olarak birbirinden ayrılan insan kişiliğinin çeşitli öğelerinin ileride yine birleşebilme- lerini sağlamak üzere cesetleri bazı işlemlerden geçirmeye çalışmışlardır. IV. sülale zamanında başladığı anlaşılan mumyalama sanatı miladın ilk yüzyıllarına kadar rahipler tarafından uygulanmıştır. Mumyalama komşu ülkelerden büyük harcamalarla getirtilen mürrüsafi, sedir yağı, tarçın ve vahalardan toplanan sodyum karbonat gibi gerekli maddelerle yapılırdı. Savaş ve kargaşa devrelerinde bu maddelerin sağlanamayışı, mumyalarda görülen kalite farklılıklarının nedenidir.
İlk önce, vücudun, özellikle bozulabilen öğeleri (kalp ve böbreklerden başka içor- ganlar) böğürde açılan bir yarıktan, beyin ise bir çengelle burun deliklerinden çıkarılırdı. Mısırlılar su kaybetsin diye boşaltılmış vücudu elli gün kadar sodyum karbonat içinde dinlendirirlerdi. Ondan sonra ceset yıkanır, temizlenir, iç boşluklara kokulu maddeler ve reçineler doldurulurdu. Yüze kokulu maddeler sürülür ve sarmalama işine girişilirdi. Kol ve bacaklar, parmaklar ayrı ayrı yüzlerce metre uzunluğunda çok ince ketenden yapılmış bir bezle sarılırdı. Mumya bundan sonra daha dayanıklı bezlerle kundaklanır ve büyük bir paket haline getirilir, sonra üst üste yerleştirilip sertleştirilmiş ve dayanıklı bir zamkla yapıştırılmış, üzeri çokrenkli bir madde ile sıvanmış keten bezlerden yapılmış bir sanduka içine yerleştirilirdi. Bu sanduka, tahta ya da taştan yapılmış iki ya da üç sanduka içine konurdu. Bazı firavunların lahitleri altından yapılır ve üzerleri yarı değerli taşlarla ya da cam macunuyla süslenirdi (Tutankhamon'un lahdi). Mumyanın, kötü ruhlardan korunması bantlar arasına muskalar, mürekkeple çizilmiş yaprak bezemeler, yazılar yerleştirilerek ya da lahit süslemeleri yapılarak sağlanırdı. Bu süslemelerde ölünün adı ve akrabalıktan, unvanlar sık sık yinelenir, dinsel sahneler, koruyucu semboller ve ayin yöntemleriyle ilgili bazı tümceler yer alırdı. Mumyalamanın süresi belki gökyüzünde yapılan gözlemlere dayalı dinsel nedenlere bağlı olarak 70 güne kadar uzayabilirdi.
Batı Avrupa'da da mumyalar bulunmuştur. XVIII. yy.’da Auvergne'de bulunan kuru cesetlere “galya mumyalan" adı verilmiştir. Üzerlerinde mumyalama ve tahnitle ilgili hiçbir işlem izi bulunmayan bu mumyaların bezlere sanldıktan sonra dikkatle gömüldükleri sanılmaktadır. Paris Doğa bilimleri mûzesi'nde saklanan bu mumyaların günümüze kadar bozulmadan gelebilmiş olması büyük bir olasılıkla tahnitten çok gömüldükleri toprağın niteliğinden kaynaklanmaktadır.


Kaynak: Büyük Larousse

Benzer Konular

26 Aralık 2012 / Misafir Soru-Cevap
28 Haziran 2012 / ReaL CrimE Soru-Cevap
29 Aralık 2014 / nano Cevaplanmış
23 Ocak 2012 / rsrsrs Soru-Cevap
24 Ocak 2016 / SiyahLALE X-Sözlük