Arama

Fenerbahçe Kimdir?

Güncelleme: 15 Temmuz 2011 Gösterim: 7.303 Cevap: 11
DreamLiKe - avatarı
DreamLiKe
Ziyaretçi
8 Ocak 2009       Mesaj #1
DreamLiKe - avatarı
Ziyaretçi
Real Madrid, Raul Gonzalez'dir (Transferde tavan ücret, ona verilendir) Liverpool ise Steven Gerrard'dır Milan; Maldini'dir, Gattuso'dur, Pirlo'dur
Barcelona kim ne derse desin Puyol'dur, Xavi'dir.
Sponsorlu Bağlantılar
Peki Inter kimdir?

Fenerbahçe, Mehmetçik Basri'dir
Sinyor Can'dır
Ordinaryüs Lefter'dir
Büyük Kaptan Ziya'dır
Yılmaz Şen'dir
Baba Cemil'dir

"Arkadaşlar sistem-mistem yok. Herkes bildiği gibi oynasın. Bu maçı kaybetmeyeceğiz" deyip 4-1 yenilgiden 4-4 beraberliği getiren Kaptan Alpaslan'dır.
3-0 geride bitirilen ilk yarının ardından soyunma odasında formasını tutup arkadaşlarına bağıran "Bu formayla dalga geçilmez" deyip ikinci yarıda 4 asist yapan Şeytan Rıdvan'dır.
Kırık parmakla kalesini koruyan Harald Toni Schumacher'dir.
En sevilen başkanın başka takıma sattığı; o takımla oynanan ilk maçta en sevilen başkanın gözünün içine baka baka tribünlere çağrılıp alkışlanan İmparator Oğuz'dur; Kral Aykut'tur.
Deli Nezihi'dir.

Barcelona'ya transfer yapan tek Türk Rüştü'dür.
İsyankar Cesur Yürek Tuncay'dır.
23 maç sarı kart görmeden sezonu tamamlayan, genç ve tecrübesiz takımı tek başına şampiyonluğa taşıyan van Hooijdonk'tur.
"Önüme altından halı da serseler Galatasaray'a gitmem. Fenerbahçe taraftarına bunu yapamam" diyen Rapaiç'tir.
9 kişi kalınan kupa maçında santrfora gidip gol attıktan sonra formasına secde eden Luciano'dur.

Roberto Carlos bir projedir.
Alex büyük futbolcudur.
Deivid kalitelidir.
Maldonado, Şili Milli Takımı'nın kaptanıdır.
Lugano bilhassa Avrupa'da çok iyi maçlar çıkarmıştır.
Ama hiçbiri Fenerbahçe değildir.

Aziz Yıldırım'ın başkanlığının 10. yılında alması gereken son ders budur. "Fenerbahçe şimdi kimdir?" sorusunun yanıtı yoktur.
Başkan kendine şu soruyu sorarsa cevabı daha rahat bulacaktır: "Fenerbahçe kaybettiğindesahadaki futbolculardan hangisi benim kadar, hatta benden daha fazla üzülür?"
Aziz Yıldırım, ' tek reis'in yetmeyeceğini bu sezon bir şampiyonluk kaybetme pahasına anlamıştır. Yıldızlar topluluğu ile Inter olursunuz, Milan değil...
Yıldızlar iyidir ve gereklidir ama Fenerbahçe'ye asıl Fenerbahçe
lazımdır...

Gürcan Bilginç'

DreamLiKe - avatarı
DreamLiKe
Ziyaretçi
8 Ocak 2009       Mesaj #2
DreamLiKe - avatarı
Ziyaretçi

Fenerbahçe Kimdir - Fenerbahçe'lilik Nedir ?
Sponsorlu Bağlantılar

Madalyonun hep iki yüzü vardır.Eğer madalyon için söylenmiş olmasaydı bu atasözü FENERBAHÇE’ye yakışırdı.Yakışırdı,çünkü hep ikiliklerin,çelişkilerin
takımıdır FENERBAHÇE …Seveni öldüresiye sever.(ölümüne değil;hangi takımda‘’kill for you’’- senin için öldürürümdiye grup var ki ?) Nefret edeni kin kusar: en çok FENER’i yenmek zevk verir,en acı FENER ‘Yener’;beş atar dört yer.İyi yada kötü,hakkında en fazla tezahürat üretilen takımdır FENERBAHÇE.Zaten ‘’FENERLİLİK’’ de bu zıtlıklardan türer…

Çemberin içi dışarıya dışı da içeriye sevecen bakmaz.’Dış görünüşüyle’ yargılanmak en çok FENER’in kaderidir.Kendi ülkesinde dışarıdan bu kadar itici görünen bir Real Madrid,bir de Bayern Münih vardır.Oysa ‘’içeriden’’ bakanlar yani sevdalılar için her şey tozpembe’dir.FENER’den öteye hayat yoktur.Hatta başka bir takımı insan neden tutar.Bu bile merak konusudur.Zaten içgüdüsel,gözü kapalı sevmek karasevdalılarla FENERBAHÇE'LİLERE yakışır…

FENERi sevmenin de sevmemenin de bin bir zorluğu vardır.Çünkü FENERBAHÇE eğlendirir;Ondan daha renkli bir takım yoktur,şaşaası,cümbüşü eksik olmaz,taraftarı sevinirken dozunu kaçırarak zevkten bayılacak kadar abartır.Gole doymaz 103 gol anca tatmin eder,4-0 biten ilk yarı FENERLİ için ideal maçtır.Ama FENERBAHÇE ağlatırda;büyükler içinde en ağır yenilgileri o alır,en komik durumlara o düşer,tribünde en çok cefayı FENER seyircisi çeker,Pendik faciası yüreklerde hâlâ yaradır.Ama FENER seyircisi affedicidir;en aciz durumlarda bir gs galibiyeti her şeyi unutturur.Ortalık tozpembe/duman olur.Bir maça bu kadar anlam yükleyen başka hiçbir taraftar yoktur…

Vefalıdır.Bordeaux zaferinin yaratıcıları Hüseyin,Selçuk,Şenol’u kimse unutmaz,Aykut hep ‘’kocaman’’ dır,Lefter’i anmayana hain gözüyle bakılır…

FENERLİ'nin zıvanası yarı açıktır.Çıkmaya biraz da bahane arar.Soğukkanlılığın anlamı yoktur,hatta kaynamayan kandan şüphe edilir.FENEBAHÇELİ şüphelenmeye bayılır.Hakemler,federasyon,rakip hepsi onun arkasından dolap çevirir.Ama oyuna gelmez.Esas kahraman sonunda mutlaka kazanacaktır.Kazanamamışsa bir oyuna gelmiştir.Bunun hesabı gelecek sezonda sorulur…

FENER yavrusunu severken boğmaya kalkar.Her mağlubiyette en çok gözyaşı Kadıköy’de dökülür.Demokles’in bir kılıcı varsa o hep FENER taraftarının elinde (bazen de başının üstünde) sallanır.Biçer,döver,öldürür,uğruna ölür ama ayakta kalan hep taraftardır…

FENERden hakem olmaz bu bahsi geçelim,karşı tarafa düşük çalan her hakem i..e’dir.Aksini iddia eden de öyle.FENERLİ gelemez öyle şeye…

Şair olsa Can Yücel,şarkıcı olsa Müslüm baba grup olsa dağılırdı FENERBAHÇE…Ağzı bozuktur FENERLİNİN,en temiz görüneni bile ‘’Avrupa fatihiymiş gassaray…..’’ tezahüratını zevkle bitirir.Ama lafı geldiğinde de koymayı da bilir.Can baba gibi savruk bir yanı da vardır.Bir türlü toparlanamayacakmış gibi durur ama arada şiir gibi futbolu da esirgemez.Güzel oynamayı her şeye tercih eder.Bol çalımlı şık bir gol en güzel şarkıdır FENERLİYE.Ama FENERİN kulağı güzel tangolardan,sambalardan ziyade Müslüm baba’ya aşinadır.’’Acıların Takımı’na’’ acısız şarkı yakışmaz.’’Yaşa FENERBAHÇE’takımın marşıysa ‘’Nereden sevdim o zalimi’ şarkısı da gizli söylenen nutkudur…

Evet kimilerine göre kötüyüz...Evet karamsarız...Ama Fenerbahçe´yiz...Fenerbahçe´liyiz BiZ...

Bu Sevda Bitmez Gönüllerde
Dar Ağacında Olsak Bile
Son Sözümüz
FENERBAHÇE

DreamLiKe - avatarı
DreamLiKe
Ziyaretçi
13 Ocak 2009       Mesaj #3
DreamLiKe - avatarı
Ziyaretçi
FENERBAHÇE dünyanın en büyük ailesi...

1907 de bizim.
2007 de bizim
Şehit kanı da bizim.
Alın teri de.
Mehter de bizim.
Nazım da bizim.
Necip Fazılda bizim.
Süleymaniye de bizim.
Ayasofya da bizim.
Türkü de bizim.
Arya da bizim
Edirne de bizim.
Ardahan da bizim.
Saraçoğlu da bizim.
Meydan da bizim.

İsterlerse maçları Haymana Ovası'nda yapalım
Yine sığmaz. Yine taşarız.

Deniyor ki bazen, "habire eleştiriyorsun, hiç mi iyi bir şey yok bu FENERBAHÇE"de?"
Var işte.
Edirneli eczacının, Trabzonlu öğretmen arkadaşı var artık...
Saraçoğlun'da tanıştılar.
İzmirli avukatın, Urfalı muhasebeci arkadaşı var...
Saraçoğlunda tanıştılar'da tanıştılar.
Antalyalı turizmci, Samsunlu doktoru tatile bekliyor bu yaz...
Saraçoğlun'da sözleştiler.
Mersinli mandalinci, bir kasa gönderecek döner dönmez, Bursalı öğrenciye... Kaldığı yurdun adresini aldı Saraçoğlun'da.

Ya da şöyle bak...
İnsan hiç tanımadığı birine, "anacığım, şöyle otur, dinlen biraz", "kardeş, al biraz su iç" , "yenge, simit alıp geleceğim, kızıma göz kulak olur musun" der mi?
Şükrü Saraçoğlunda Der...
Dünyanın en büyük ailesidir çünkü bu... Milyonlarca akraba.

Komünist suçlamasıyla 12 Eylül'den sonra vebalı muamelesi gören şarkıcı, mabedde FENERBAHÇEM diyorsa...
Ülkücü olduğu için 12 Eylül'den sonra işkence gören eski bakan, tezahürat ediyorsa...

7'sindeki bebe oradaysa...
77'sindeki dede oradaysa...
Sen daha ne mesaj arıyorsun?

TFF'yi de tebrik ederim, bu arada...
Böleyim derken, birleştirdiler.
Kenetlediler hatta.
Ben TFF'nin yerinde olsam, gazete köşelerinde çöreklenen yağcıları, mahkemeye veririm...
O kadar para döktüler fonlardan, gene de beceremedi yeteneksiz herifler.
Hala dimdik, hala ayaktayız.
Azimliyiz.
Biz,

FENERBAHÇE'
LİYİZ
DreamLiKe - avatarı
DreamLiKe
Ziyaretçi
28 Ocak 2009       Mesaj #4
DreamLiKe - avatarı
Ziyaretçi
İşte Fenerbahçe Aşkı..

Başarısız bir Yılmaz Erdoğan şiiri uyarlamasından çok daha uzun ve anlam yüklüdür Fenerbahçe'li nin öyküsü. ya da bir anti fb sitesinde hazırlanmış alaycı yazılardan..

Bundan 100 yıl kadar önce daha yeni kurulduğu zamanlarda ileriki yıllarda ezeli rakibi olacak bir kulüpten 6-7 gol yediği maçlar söz konusu olduğunda başını öne eğmez Fenerbahçe'li. o söz konusu diğer ekibin kurtuluş savaşında hangi tarafı desteklediği sorulduğunda eğdiği gibi. sayısındaki artış sadece başarılı olup kupalar aldığı belli bi zaman aralığında değildir. sonradan Fenerbahçe'li olanların sayısı diğer kulüplere göre çok daha düşüktür. Fenerbahçe'li doğar o milyonlarla ifade edilen kitle. tıpkı babalarının da yaptığı gibi.

Avrupa da ya da başka bi yerde kötü sonuç alındığında diğer taraftardan çok daha fazla üzüntü duyar. sıradan bi gençlerbirliği beraberliği Fenerbahçe'liyi çılgına çevirebilir rahatlıkla. ya da 3 farklı yenilgiden gelip kazanılan bir maçın üzerinden yıllar geçmesine ve hem canlı şahit olup hem binlerce kez video görüntülerini izlemesine rağmen her hatırlayışında tüyleri diken diken olabilir Fenerbahçe'linin.

Fenerbahçe'lilik size tebessümle gözyaşını aynı anda yaşatabilir. bunun diğer taraftarların alay konusu olmasını da anlayışla karşılar Fenerbahçeli. çünkü duyduğu sevgi ve bağlılığın onlar tarafından anlaşılmasını beklemez.

Fenerbahçe'lilik sözlükte ansiklopedide anlatılamaz. daha maç başlamamış takımınız sahaya çıkmamışken onbinlerce birbirini tanımayan insanın çalan tek bi şarkıda kenetlenip tek bir vücut olması tanımlanamayacak bir olaydır. sokakta görseniz ayıplarsınız belki koskoca adamın elinde atkısıyla "bir şarkısın sen.." derken ağlamasını. ama o kişilerce mabet diye tanımlanan ligde sonuncu da olsanız avrupada sıfır da çekseniz girebilmek için saatler öncesinden kuyruğa girmeniz gereken o büyülü mekanda böyle bir şeye karşılaştığınızda kendi gözleriniz dolar.Bütün stadın sadece meşale ve çakmaklarla aydınlatıldığı bir ortamda* çıldırmışçasına "Yaşa Fenerbahçe" diye bağırırken yırtılan boğazınız acı veremez bir Fenerbahçe'liye.

O artık klasikleşmiş "yenilsen de yensen de taraftarın senle" tezahüratının geçerli olduğu tek yerdir. "hep destek tam destek" in yaratıcısıdır Fenerbahçeli.

Fenerbahçe'lide mantık yoktur. oyuncuları sevgisine layık olamadığı zamanlar deliye dönüp onlara zarar verişlerinin sebebi duydukları kızgınlıktan çok duydukları sevgidir. Fenerbahçe'lide mantık yoktur. maç kazanıp kupa alamadığında yalnız bırakmaz sevgilisini ve hissettiklerinde bi azalma değil inadına bir artış olur. sanıldığı gibi perşembe sabahları okuluna işyerine başı eğik değil boynunda avrupayı değil "kalbini fetheden renklerden yapılmış atkısıyla gururla gider her şeye rağmen. kendi takımını başarıları için, kalbiyle değil de mantığıyla seven diğerleri ancak alay edebilir bu durumla.
Fenerbahçe'li takımını küçük düşürmeye çalışanlarla bilinçsizce tartışıp kavga edebilir tıpkı sevgilisine karısına laf eden birine saldırır gibi. bu yüzden ezik kompleksli yada bunun benzeri sıfatlar yakıştırılmasını da göze alarak. ama asıl ezik ve komplekslinin, Fenerbahçe'nin başarısızlığından duydukları hazzın kendi başarılarından duydukları hazdan daha çok olanlar olduğunu da bilir.

Fenerbahçe'linin öyküsü bir aşk hikayesine benzer gözyaşlarının eksik olmadığı. mutluluktan da ağlarsınız üzüntüden de.. ama her damlası, duyduğunuz sevgiyi biraz daha artırır. ve her fener bayrağına sarılı tabutu görüşümde anlıyorum ki Fenerbahçe'li ölürken bile terk etmez aşkını...
DreamLiKe - avatarı
DreamLiKe
Ziyaretçi
4 Mayıs 2009       Mesaj #5
DreamLiKe - avatarı
Ziyaretçi
Fenerbahçe Kimdir?
DreamLiKe - avatarı
DreamLiKe
Ziyaretçi
4 Şubat 2010       Mesaj #6
DreamLiKe - avatarı
Ziyaretçi
n1461426275595802658ff6
DreamLiKe - avatarı
DreamLiKe
Ziyaretçi
20 Mayıs 2010       Mesaj #7
DreamLiKe - avatarı
Ziyaretçi
Sevgide sınır tanımayanların kendini ifadesidir Fenerizm.
Bir kelimeye sığdırılabilecek her şeydir.
En kötü gününde Fenerbahçeliliğin ile gurur duymaktır.
Köşeye sıkıştığında çıkış yoludur.
Yenildiğinde,yüreğinle sımsıkı bağlanmaktır biricik aşkına.
Gözyaşlarını elinin tersiyle silip,göğsünü gere gere Fenerbahçeliyim demektir.
Nedir Biliyormusun Fenerizm!
5 tane yedikten sonra yorganı çekip ağlamak,ama yinede mutlu olmaktır.
6-0’ı unutmamak o günü bayram yapmaktır ve 7leri beklemektir Fenerizm.
Susturmaktır takımına dil uzatanları.
Tabutuna Fenerbahçe bayrağı sardırmaktır.
Fenerbahçenin bulunduğu kata başka hiçbir sevgiyi çıkarmamaktır.
Mahalle maçlarında Fenerbahçeli oyuncuları seçmektir kendine isim koyarken.
Oğluna kaptanın adını vermektir.
Dünyayı sarı lacivert görmektir heran...
Açlığında bir tas çorbadır seni doyuran.
Çölde bir yudum sudur renkdaşına verdiğin
Resim dersinde dağları sarı laciverte boyamaktır.
Ne olursa olsun kırmızı giymemektir üstüne mağbette.
Aitliklerin en güzelidir.
Zaafların en güçlüsü.
Hiç gitmediğin kadıköye Bağdat caddesinden gitmektir rüyalarında.
Gol atınca elini masaya vurup 3 gün acı çekmektir.
Okuyunca İslam ÇUPİ’yi yutkunup,kendini tutmaktır ağlamamak için.
FENERBAHÇE adını tam yazmaktır üşenmeden kısaltmak yerine.
Kanarya’ları salıvermektir kafeslerinde özgürlüklerine.
5 farkı vermektir gs maçlarında.
15 yaşında para biriktirip maça gitmektir Fenerbahçe yaşadığın şehre gelince.
Fenerbahçeliliğin derecesi yoktur Fenerizm’de.
Ayıp yada günah yoktur.
Yasaklar serbesttir Fenerbahçe için.
Cenneti reddetmektir Fenerbahçe yoksa içinde.
Fenerbahçe esastır her şeyde.
Önce gelir bütün tercihlerde.
Aldığın nefestir her saniye.
Ve sınırsız bir inanıştır Fenerizm hayal bile edemediğin.
İsyandır varolan her şeye !!!
CiLqin FenerLee - avatarı
CiLqin FenerLee
Ziyaretçi
22 Kasım 2010       Mesaj #8
CiLqin FenerLee - avatarı
Ziyaretçi
∫ểמėřßąҺÇĒ!
(¯`v´¯)
`·.¸.·´
¸.·´
דּểņềябÅЋĊΞ.
(¯`v´¯)
`·.¸.·´
¸.·´
ҒễЙξгбąЋÇẾ
DreamLiKe - avatarı
DreamLiKe
Ziyaretçi
2 Nisan 2011       Mesaj #9
DreamLiKe - avatarı
Ziyaretçi
Konu Deplasman Olunca

Soğuk iklimlere yapılan münferit yolculukların, unutulmaz mavralarına ev sahipliği yapan otobüs. Kaosun merkezi. Hafta içi; son ayakta yatan altılının, terkedip giden sevgilinin, ekonomik kriz var diye emeğin hakkını ödemeyen patronun, orhan gencebay’ın, politikanın, futbolun, pardon gözüme toz kaçtı bahanesiyle racon bozulmasın diye geçiştirilen aşk acısının, ”1990′lı yıllar üç otobüs yozgat deplasmanına gidiyoruz” veya ”geçen sene antalya deplasmanındayız” cümleleriyle süslü eski deplasman anılarının ve milyonlarca alakalı alakasız ayrıntının konuşulduğu eşi benzeri olmayan yolculuğun aracıdır deplasman otobüsü.Deplasman otobüsüyle bir defa yolculuk yapan taraftar artık en kral mercedesle gezse bile o muhabbetin tadını özler. Bağımlılık yapar. Deplasmana gitmenin raconudur bu otobüs. İçerde dışarda tribün kovalayan taraftar uçakla veya özel arabayla deplasmana gitmez. Raconu bozmuş sayılır. Rakip takımın şehrine girildiği zaman camlar kabriyoya döner. Taşlarla kırılmış camlarla, hava eksi 20 derece, 15 saat yolculuk edebilecek adamların mekanıdır deplasman otobüsü.


Arka beşliyi kapma savaşları, ”ulan bütün gün benim sigaramdan otlandın mavraları”, polis kontrolünde ”aramazsan arama yar aramazsan arama zaten bi şey bulamazsın emanetler zulada” bestesine karışır ve kaptan daima otobüsü şarampole yuvarlamakla görevlidir. Maç kaybedilmişse dönüş yolunda deplasman otobüsünün abileri mavranın derecesini belirler, sessizlik isteniyorsa arka koltuklara doğru çevrilen sert bir bakış yeterlidir deplasmana yeni başlayan genç nesili hizaya sokmak için. Bu otobüsün müdavimleri tribün hiyerarşini bilir.Takımın en kemik ve kafa taraftar kitlesidir yolcular. Dışarıdan görenlerin ”aa işte bunlarda bu takımın delileri” veya ”şu serserilere bak” diye yaftaladıkları harbi tribün çocuklarıdır bu kültürü alanlar. Tüm genellemelere inat bilgisayar mühendisiyle sanayi sitesi otomotiv tamircisinin yanyana 16 saat yolculuk edip, banka çalışanıyla 2 senedir işsiz olan arkadaşının atılan taşlara karşı koşar adım aşşağıya atlayıp sevilen renkler uğruna beraber ”mevzu” yapabildiği tek sosyolojik dayanışma ortamıdır. Çekilen cefayı sefaya dönüştürecek tek duygu; ortaklaşa hissedilen tarifsiz takım sevgisidir. Deplasman otobüsü; bütün sınıfsal farklar, statü sembolleri, maddi ve manevi ayrımlar, dil , din, renk tartışmalarının unutulduğu tek ortamdır.Dumanaltı koridorlarda, annesi bakkala ekmek almaya gönderse gitmeyecek tribün çocuklarının yerde balık istifi yatarak ülkenin öbür ucuna yolculuk yapmaktan gocunmadığı, tribün aleminin kült figürüdür deplasman otobüsü. bir koltukta üç hatta dört kişi beraber gider, ”takımı yaban ellerde yalnız bırakmamanın” verdiği huzurla akla mantığa sığmayacak uzaklıklara.

Alıntıdır...
DreamLiKe - avatarı
DreamLiKe
Ziyaretçi
2 Nisan 2011       Mesaj #10
DreamLiKe - avatarı
Ziyaretçi
Yeni Başlayanlar İçin Trübün

Asılolan deplasman tribünüdür, kucağına düştüğümüz endüstriyel futbola rağmen hala amatör ruhunu koruyan taraftar kesiminin buluştuğu yerdir deplasman tribünü.ayrı bir zevk, ayrı bir tutkudur salt başarıya odaklanmamış cefakar bünyeler için.futbol tutkusunun, taraftarlığın uç noktasıdır.dolayısıyla tribün kültürü deplasmandan başlar.bunu bilin öyle başlayın.

-deplasmanın can alıcı noktalarından biri kıyafettir.gerektiğinde kamufle olunabilecek şekilde giyinilmelidir,renginizi belli etmemeniz gereken durumlara düşebilirsiniz.atkı olmazsa olmazdır, candır, ciğerdir, maç biletinden sonra yanınıza almanız gereken ikinci şeydir.
-otobüs için yanınızda kitap, mp3 çalar gibi şeyler götüreyim demeyin.amacınız otobüste vakit geçsinse, o vakit su gibi geçer korkmayın.
-otobüste eğlenceli vakit geçireyim istiyorsanız arka sıralara yakın oturun.hemen öyle en arka sıraya oturayım deme, daha yenisin haddini bil.
-alkol olayının bokunu çıkarmayın, zira alkollü olduğunuzu farkeden bir polisin biletinizi yırtıp sizi stada almama hakkı vardır,50 promil üstü yasaktır.
-otobüste futbolun teknik-taktik kısmı muhabbetlerine girmeyin.bu tür şeyler pek konuşulmaz yolculukta.
-deplasman gidilen şehre girmeden önceki son molanın sonunda otobüse bindiğinizde kesinlikle koridor tarafına oturmaya çalışın, şehrin girişinde veya içinde taşlanma riski fazladır, kafayı gözü yarma ihtimalini azaltırsınız.
-şehre girip stad etrafına geldiğinizde tayfadan kopmayın, birlikte hareket edin.asıl sinyalcilik kısımları yeni başlamaktadır çünkü.
-stada girmeden önce yanınıza bir şişe su alın.çakmağınız varsa ayakkabınızın içine atın.bozuk paralar cüzdanınızda güvendedir, stada sokmazlar diye hepsine çekirdek almaya kalkmayın.içeri girmeden önce karnınızı bir güzel doyurun ki stadda ekmeğin içinde köfte adıyla satılan şeylere talim etmeyin.
-stada geldiğinizde o şehirde yaşayan ve deplasman tribününe gelen taraftarlar turnikelerin önünde uzun bir kuyruk oluşturmuşlardır bile.sıraya en arkadan girecek haliniz yok, bi şekilde araya kaynamaya bakın.
-eğer meşale veya fotoğraf makineniz varsa ekmek arasında stada sokabilirsiniz dert etmeyin.
-maç biletlerini saklayıp koleksiyon yapmayı düşünüyorsanız polise bileti ucundan yırtmasını söyleyin ki bilet ortasından yırtılmış ve tanınmayacak hale gelmesin.
-stada girildiğinde asıl tayfadan kopmayın, maç saatini beklerken yapılan tezahüratlara çok fazla eşlik etmeyin, az sigara için, sesi kısmayın.
-tribünde tanımadığınız adamlara gider yapmaya kalkmayın, taşşaklısına denk gelme ihtimaliniz fazladır, öyle yaşlı başlı diyip geçtiğiniz adamlar eski abilerden biri olabilir, akıllı durun.
-mümkün mertebe maç içi tezahuratlarda susmayın.maçı izlemeye dalmayın kafanızda her an davul tokmağı patlayabilir.sesiniz kısılsa bile en azından ağzınızı oynatın.
-devre arasına 2-3 dakika kala tuvalete doğru sıvışın ki kalabalığa kalmayın.sıcak bi şeyler için boğazınız kendine gelsin.
-maç bitiminde en az yarım saat staddan dışarı bırakılmayacaksınız buna hazırlıklı olun.
-maçtan sonra birader bi el at da şu pankartı toplayalım diyen olursa yanaşmayın, gıcık bi iştir.
-dönüş yolunda rahat uyumak için otobüsün ön taraflarında bi yer bulun kendinize.
-her dakikasının tadını çıkarın.öğrenciyseniz mezun olunca işten, güçten ; bekarsanız evlenince çoluk çocuktan fırsat bulup da deplasmana gidemeyeceğinizi bilin.

Alıntıdı...

Benzer Konular

22 Ekim 2012 / Kral_Aslan Spor
19 Temmuz 2015 / Misafir Soru-Cevap