Arama

Evlilik Hayatında Kıskançlık

Güncelleme: 6 Ağustos 2010 Gösterim: 6.886 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Kasım 2009       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
KISKANÇLIK

Sponsorlu Bağlantılar
İdeal evliliklerin temelinde, dozunda kıskançlık ve eşin sadakatine güven duygusu bulunur.

Sokolof 'a göre "Kıskançlık, insanın en az bilinen duygusu ve üzerinde en az konuşulan davranışıdır. Bir muammadır." Decrates ise, "Kıskançlık, sahip olduklarını koruma isteğinden kaynaklanan bir tür korkudur." diyor.

Her insanda az veya çok kıskançlık duygusu vardır. Karşısındakini ya sevgiden dolayı, ya da "sende var bende niçin yok" diye kıskanır.

Aslında dozunda olan kıskançlık normaldir ve sevginin, bağlılığın bir göstergesi olarak kabul edilir. Yazar ve evlilik danışmanı David R. Mace "Normal kıskançlık, pek çok evliliği kurtarmış bir evlilik sübabıdır. Anormal kıskançlık ise yıkıcı bir saplantıdır ve tedavi edilmesi gerekir." demektedir.

Kıskançlık`ın olmadığı evliliklerde, aile bağları zayıftır. Kadın ve erkek, "kıskanılarak" bir sahiplerinin bulunduğunu hisseder ve hatırlarlar. 3 yıllık evli bir hanım, kocam ara sıra beni kıskanmasaydı, çok üzülürdüm." demişti. "Halbuki kıskanması, onun beni hala çekici bulduğunu ve sevdiğini kabul etmesi anlamına gelir. Laf olsun diye onunla evli olmadığımızı gösterir. Bundan iyi iltifat olur mu?" diye de eklemişti.

Kıskançlık`ın olmaması tabii ki problemdir, ama yanlış kullanıldığında çok yıkıcıdır. Abartıldığında, sevgi gibi yapıcı bir duygunun zıddı haline gelebilir. Sadece kıskananı değil, kıskanılanı da yıpratır. Devamlı aldatılmak düşüncesiyle yaşamak kesinlikle dayanılmazdır. Bu durumlarda kıskançlık çiftleri birbirine bağlayan değil, ayrılığı hızlandıran ciddi bir hastalık haline gelmiş demektir.

Neden kıskançlık ?

İdeal evliliklerin temelinde, dozunda kıskançlık ve eşin sadakatine güven duygusu bulunur. Bu ikisi bir arada yer almalıdır. Evlilikte güvensizliğe yer yoktur. Kıskançlık ve güvensizlik aşırıya vardımı çekilmez olur. İnsanlar birkaç sebeple kıskançlık`larını aşırıya vardırırlar.

Bazı aşırı kıskanan tipler aslında kendileri eşlerini aldatmaktadır.bunu bastırma amacıyla eşine yansıtmaktadır. Kendisi yaptığı için herkesin ihanet edebileceği kanısındadır. Her şeyden anlam çıkarır, tartışır, kavga eder. Eşi hak ettiği cevabı ona verir, ama yine aldırış etmez. Bazen kaba kuvvete, dayağa başvurur.

Kıskançlık çok aşırıya varmışsa bir paranoya vakası ile karşı karşıyayız demektir. Bu tipler aşırı gururlu, geçimsizdir, kendini üstün görür, şüpheci ve evhamlıdır. Her şeyden olmadık anlamlar çıkarırlar. Yolda yürürken bile eşlerini göz altında tutarlar. Çevredeki erkeklere veya kadınlara bakıp bakmadıklarını kontrol ederler. Eve gelince perde ile oynanıp oynanmadığını araştırır, pencereden hangi erkeği gözetlediği konusunda hesap sorarlar. Kocası biraz geç gelse, hangi kadınla birlikte olduğu konusunda onu bunaltırlar.

Yaşlılıkta değişik sebeplerle ortaya çıkabilen demans (bunama) hallerinde de hastalık derecesinde kıskançlık görülebilmektedir.

Alkol ve bağımlılık yapan maddeleri uzun sure kullanan kişilerde de eşini aşırı ve patolojik derecede kıskanma görülebilir. Üstelik bu kişiler, eşlerini hiç olmadık kişilerden kıskanırlar.

Ne yapmalı ?

Kıskançlık konusuna ılımlı yaklaşmak gerekir. Her şeyi karşılıklı konuşarak mantıklı bir yola oturtmak en uygunudur. Kıskançlık`ı hezeyana çevirmeden, bunu tek başına çözemeyeceğini bilmelidir. Eşi ile diyalogla orta yolu bulmaya çalışmalıdır. Eşler, çekinmeden birbirlerine duygu ve düşüncelerini açmalı, doğruyu yanlışı beraberce ayıklamalıdırlar.

Aşırı kıskanmayı sevginin bir yolu olarak görmemeli aksine sevgiyi gideren bir unsur gibi değerlendirmelidir. Çiftlerden birinin devamlı olarak diğerinden şüphe etmesi, onu izlemesi, her hareketinin ve sözünün altında başka bir anlam araması her iki taraf için de gerçekten zordur. İnsanların birbirlerinin günlük hayatları ile ilgilenmeleri duydukları yakınlığın bir sembolüdür. Çiftler elbette birbirlerine soru sorabilirler. Ama soruların asla sorgulama halini almaması, insanları bunaltmaması gerekir.

Çevrelerinde aşırı kıskanç olarak görülen kişinin neler hissettiğini, niçin böyle yaptığını yakın dostları ile paylaşmasında, fikirlerini almasında fayda vardır.

"İllâ gerçeği bulacağım" diye hayatı kendimize ve eşimize zehir etmemiz doğru değildir. Bir dedektif gibi düşünmek ve davranmak zorunda olmadığımızı bilmeliyiz.

Kıskançlık duygularının kaynağını araştırmalıdır. Sebeplerini kendi kendimize sıralamalıyız. Haklı mı haksız mı olunduğuna karar verilmelidir ve kıskanç insanın çevresine rahatsızlık saçtığı akıldan çıkarılmamalıdır.

Son olarak, bu tedbirlerle halledilemeyen ve anormal, garip yönleri fazla olan kıskançlık`larda muhakkak beraberce bir psikiyatriste gidilerek tedavi yolu seçilmelidir.




Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Kasım 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İkili ilişkilerde en büyük sorun kıskançlık

Sponsorlu Bağlantılar
İkili ilişkilerde tamamen güvenle ilişkili olan kuşkular bir çok çiftin hayatını karartıyor. Aldatmanın bu kadar çok konuşulduğu çağımızda kimi zaman "acaba ben de aldatılıyor muyum?" demek hastalık değil ama bu acabaların dozu kaçırılıyorsa sorunlar başlıyor.

Psikiyatr Dr. Kemal Sayar'a göre kıskançlık, daha çok özgüven eksikliğinden kaynaklanan bir duygu durumu. İnsanlar, özgüvenlerinde düşme olduğu zaman, kendisini yetersiz hissetmeye başlıyor ve bunun sonucunda elinde olanı kaybetme korkusuna düşüyor.

Sayar kıskançlığı bu kadar kısaca tanımladıktan sonra çok açık ve net bir şekilde düşüncelerini şöyle ifade ediyor: "Kıskançlık elindekini kaybetme korsusudur. Bu durum özellikle sevgi ilişkilerinde, terk edilme korkusu şeklinde baş gösteriyor çünkü aşk ilişkisinde insan karşısındakini yüceltiyor, eksiğini görmüyor ve bundan dolayı kendisini de tamamlanmış hissediyor. Hatta geçmişinden gelen tüm örselenmişliklerini burada tedavi etmeye çabalıyor. Fakat birden bu bütünlüğe karşı bir tehdit hissettiğinde, örneğin sevdiği insanın ilgisinin birine yöneldiğini ya da yöneleceğini gördüğünde, bir anda o kadar da mükemmel olmadığını, hata kusurlu bile olduğunu düşünüyor ve ilişkideki büyü bozuluyor."İşte bozulan bu büyü, ilişkinin rotasını birden kıskançlığa, ürküntüye, kaybetme korkusuna, yenilmişliğe, hırslara ve kimi zaman da cinnete çeviriyor. Kıskançlığın pençesine düşen kadın ya da erkek o andan itibaren ne yazık ki, mantıklı düşünmeyi başaramıyor.

Kıskançlık ve evlilik

Konumuz aşkta kıskançlık olduğu için bu sorunun daha çok evliliklerde yaşandığı da bilindiği için Prof. Dr. Psikiyatr Nevzat Tarhan, az miktarda kıskançlık duygusunun evlilikte tutkal etkisi yaptığını, hatta eşleri bir arada tutmak, evlilik bağlarını güçlendirmek açısından da yararlı olduğunu belirtiyor. Ancak hemen şu yorumu eklemeden edemiyor. "Yalnız şunun üzerinde durmak gerekebilir: İlişkiyi diri tutan, kişileri birbirine bağlayan az miktarda kıskançlık duygusu doğal olmakla beraber, çok ciddi olarak bir ilgiden, sevgiden yoksun kalma kaygısı taşınıyorsa bu hem kıskanan kişiye hem de ilişkiye zarar verir. Yoğun bir şekilde kıskançlığın yaşandığı evlilikler kıskanan için de kıskanılan için de çekilmez hale gelir. Her şeyden önce yersiz yere kıskanılan kişi kendisini kapana kısılmış gibi hisseder. Kıskanan ise zaten en büyük zararı kendisine verir. Çözümsüz kalan kıskançlık olayları da evliliğin temelini sarsar."

Aşırı kıskançlık

Tarhan, aşırı kıskançlığı örneklerle anlatıyor. "Kıskançlık duygusunun öyle örneklerine rastlıyoruz ki; sabah evden giderken açılıp açılmadığını kontrol etmek için perdeleri işaretleyenler, eve gelince banyoyu, sabunu kontrol edenler, eşlerini kapıcı ile dahi konuşturmayanlar gibi hezeyan derecesinde kıskançlık hisseden insanlar var. Bu bir hastalıktır ve ilaç tedavisi gerekir."

Kıskançlığı önlemek için çareler

Psikiyatr Dr. Kemal Sayar'a göre; İlişkinin getireceği tehditleri göğüsleyebilmek için aşkın olgunlaşması gerekiyor. Ayrıca hemen hepimiz, geçmişin yaralarını taşıyoruz ve onları bugünün ilişkisinde iyileştirmek istiyoruz. Bu nedenle geçmişteki yaralarımızın neler olduğunu iyi tanıyıp onları bugüne taşımamak lazım.

Örneğin, babasıyla ilişkisinde örselenmiş bir ilişki yaşayan kadın eşiyle de bunu yaşarsa sorun çıkar. Mesela baba evi terk edip gitmişse, kadın evliliği içinde eşinin en ufak bir bağımsızlık çabasını tehdit olarak algılar ve gidecek sanır.
Prof Dr. Nevzat Tarhan'a göre ise kıskanan kişi şunları yapmalı:

* Bazı kıskanç eşler, eşlerini eve bağlı tutmak için tehdit yolunu kullanır. Halbuki sadakat, tehditle değil ancak sevgiyle sağlanır. Eşini baskı altında tutmaya çalışmak, her hareketini takip etmek, aşırı şüpheci davranmak, kıskançlığı öfke biçimde yansıtmak karşı tarafı daha çok uzaklaştırır.
* Olumsuz duygularla baş etmenin yolu, onların yerini olumlu duygularla doldurmaktır. Kişi sevdiği insana sevgiyle yaklaştıkça karşısındaki de ona aynı şekilde yaklaşacak ve belki de kıskançlığı doğuran nedenler ortadan kalkacaktır.
* Güven duygusunu zayıflatan en önemli etken açık iletişimin olmamasıdır. Birbirlerine dolaylı, imalı mesajlar veren, kinayeli konuşan insanlar farkında olmadan düzeltmek istedikleri yanlışı daha da arttırırlar. Sorunların büyümemesi için kesinlikle açık iletişim şarttır.
* Kıskandığınız insanın sizi sevdiğini ve sevilecek kadar olumlu bir insan olduğunuzu unutmayın.


_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
6 Ağustos 2010       Mesaj #3
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Kıskançlık ilişkide aşkın göstergesi midir ?

Bazen sevginin kanıtı olarak görülse de kıskançlık ilişkileri yıpratan en önemli sorunlardan biridir.

"Kıskanan aşık seviyordur" cümlesi çoğu zaman ilişkilerdeki sorunları örtbas etmek için kullanılsa da kişinin hayatını kısıtlamaya kadar giden kıskançlık, ilişkilerin bitmesine, cinayetlere kadar gidebilecek ciddi boyutlara ulaşabilir. Bu nedenle kıskançlığı ne zaman tehlikeli bir boyut aldığını bilmek gerekir. Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz Anadolu Sağlık Merkezi’nden Uzman Psikolog Aylin Sezer, kıskançlık ile ilgili soruları yanıtladı.

Kıskançlık nasıl bir duygudur?
Kıskançlık, ilişkilerde, sosyal hayatta ve bilimde adı oldukça sık geçen bir konu. Kıskançlık, hem başkalarının sahip olduğuna sahip olma isteği, hem de sahip olduğunu, başkasına kaptırma korkusu, bir ilişkinin veya bir kişinin yitirileceği endişesidir. Günlük yaşamımızda, özellikle ikili yakın ilişkilerde kıskançlık kavramıyla sık sık karşı karşıya geliyoruz. “Kıskançlık, aşkın gölgesidir” diyor Ayala M. Pines. Kıskançlık için, yitirilmek istenmeyen bir kişinin ya da ilişkinin yitirileceği ya da tehdit altında olduğu sanısıyla yaşanan karmaşık bir ruhsal yaşantı, acı verici duygu diyebiliriz.

Kıskançlık insanın doğasında mıdır yoksa sonradan mı öğrenilir?
Kıskançlığın insanın doğasında mı olduğu, yoksa sonradan öğrenilen sosyo-kültürel bir kavram mı olduğu hala tartışılmaktadır. Evrim teorisine göre kıskançlık, kadın ve erkek için farklı evrimsel güçler tarafından şekillenmiş doğal bir tepkidir. Cinsiyet farklılıkları da insanın evrimsel tarihi boyunca karşılaştığı farklı üreme bedelleri ve uyum problemlerine bağlıdır. Evrim teorisine göre, döllenme kadın vücudunun içinde gerçekleştiği için anne çocuğun kendisinden olduğundan emindir, oysa baba bundan hiçbir zaman yüzde 100 emin olamaz. Bu yüzden de partnerinin onu cinsel anlamda aldatması erkeğin ilerde hem onun olmayan bir çocuğa imkanlarını sunması, hem de soyunu devam ettirememesi demektir. Kadının böyle bir problemi olmamakla birlikte, insan yavrusu iki ebeveynin de bakımına ihtiyaç duyduğu için, kadının soyunu devam ettirmesi için o bebeğin yaşaması gerekmektedir. Kadın bunun için partnerinin imkanları ve olanaklarıyla desteğine ihtiyaç duyar. Evrimsel teoriye göre bu yüzden, partnerinin başka bir kadına aşık olup, zaman ve imkanlarını ona yönlendirmesi kadın için bir tehlikedir.

Sosyo-kültürel yaklaşıma göre ise kıskançlık, sosyal ve kültürel bir olgudur. Kişi yaşadıkça, içinde bulunduğu toplumun yarattığı ilişki kurallarına göre kıskanmayı öğrenir. Kendi anne ve babasının ilişkisi o kişinin karşı cinsle ilişkisinde bir model olacaktır. Onların sevgi, saygı, sadakat, kıskançlık tanımlarını öğrenen çocuk, büyüdüğünde kendi ilişkisinde bu tanımlara uygun davranacaktır. Cinsiyet farklılıkları da kadın ve erkek için kıskançlık yaratan durumları ve uygun tepkileri tanımlayan sosyal kurallardan etkilenir.


Aşkın göstergesi midir?
Kıskançlık aşkın göstergesi değildir. Aşk, aşırı sevgi ve bağlılık duygusudur. Olağan sevmeden, kişinin duygularını yönetmede zorluk yaşaması durumuyla ayrıştırılabilir. Özellikle ilişkilerin başında yaşanan bu duygu, zamanla, ilişki olgunlaştıkça yerini daha kontrol edilebilir ve kalıcı duygular olan, sevgi, güven ve sadakate bırakır. İnsanın sahip olduğu bu değerli şeyi kaybetmekten endişe duyması beklenen bir durumdur. Bu sebeple, birbirini gerçekten seven iki insanın arasında bir miktar kıskançlık olması doğaldır, fakat sahiplenme duygusunun aşkla alakası yoktur. Kıskanç kişilerin, sevilmeye karşı aşırı bir ihtiyaçları vardır ve yaşadıkları güvensizlik ve yetersizlik duygularıyla baş edemedikleri için ilişkide bulundukları insanın sevgisini kimseyle paylaşmak istemezler.
Kıskançlık yaşayan kişiler bir yandan ilişkilerini sürdürmeye çalışırken, bir yandan da özgüvenlerini korumaya çalışırlar. İlişkiyi korumaktaki amaç daha fazla yaşantı paylaşmakken, aşırı kıskanç kişiler bunu ancak tehdit ederek, zor kullanarak ya da küserek sağlayabileceklerine inanırlar. İlişkinin bir rakip tarafından tehdit edildiğini hissettikleri zaman da bu rekabette kaybedeceklerini, sevilmediklerini, sayılmadıklarını düşünürler.

Kıskançlık, içerisinde hangi duyguları barındırır?
Kıskançlık, içerisinde özgüven eksikliği ve yetersizlik duygularını barındırır. Kişinin özgüveninde düşme olduğu zaman, kişi kendini yetersiz, değersiz hissetmeye başlar. Sahip olduğu sevgiyi hak etmediğini ve kaybedeceğini düşünür. Bu endişe de kıskançlık duygusuna ve onunla baş etmek için yapılan sağlıksız davranışlara sebep olur. Aşırı kıskanç kişi, eşini devamlı kontrol eder, takip eder, onun yaşantısını sınırlar ve üzerinde bir baskı oluşturarak onu kaybetmeyeceğini düşünür. Oysa sadakat, tehditle değil sevgiyle sağlanır. Kıskançlık sonucu yapılan hareketler (takip etme, baskı altında tutma, öfke, şüphecilik) karşı tarafı daha da uzaklaştırır.

Kadın ve erkeklerin kıskançlık göstergeleri farklı mıdır?
Sadakat kıskançlığı etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Eşlerin birbirlerini cinsel veya duygusal anlamda aldatması çoğu ilişkiyi derinden etkiler. Her iki cinste de kıskançlık görülse de, kadınlar ve erkeklerin kıskançlık bakımından farklılıklar gösterdiği bilinmektedir. Yapılan araştırmalar kadınların duygusal bir aldatma karşısında daha çok etkilenirken, erkeklerin cinsel bir aldatmada daha fazla kıskançlık yaşadığını göstermektedir.


Çiftler, zarar verici kıskançlığın önüne nasıl geçebilirler?
Descartes’e göre “Kıskançlık, sahip olduklarını koruma isteğinden kaynaklanan bir tür korkudur”. Kıskançlığa, öfke, değersizlik, çaresizlik, yetersizlik, yalnızlık gibi duygular eşlik eder. Birçok kişi geçmiş yaşantılarının yaralarını içinde taşır ve şimdiki ilişkisinde bu yaraları iyileştirmeye çalışır. Önemli olan, bu yaraları tanımak ve bugünkü ilişkiye taşımamaktır. Karşılıklı güven için iletişimin açık olması önemlidir. İmalı sözlerden, üstü kapalı eleştirilerden ve küskünlüklerden kaçınmak gerekir. Bu noktada, kıskançlığa ılımlı yaklaşmak ve eşleri karşılıklı konuşmaya teşvik etmek önemlidir.

Kadınlar mı daha kıskançtır erkekler mi?
Kadınlar ve erkekler arasında kıskaçlık derecesi bakımından bir fark aramak anlamlı olmasa da, kıskançlık, tepkileri farklılaşmaktadır. Kadınların, görece daha yapıcı davranıp, alttan alarak, kendi hak ve isteklerinden vazgeçtikleri, erkeklerin ise tehdit ve kaba kuvvetle kıskançlıklarıyla baş etmeye çalıştıkları görülmektedir.

Kıskançlık ne zaman tehlikeli boyuta ulaşır?
Eşin telefonlarını dinlemek, takip etmek, eve gelince perdeleri, banyoyu, yatak odasını kontrol etmek, eşi akrabalar dahil kimseyle görüştürmemek, her anlatılan olayın altında bir anlam aramak aşırı kıskançlığa girer ve tedavi edilmesi gereken bir davranış bozukluğudur.

Aşırı kıskançlık nasıl tedavi edilir?
Tedavide amaç, kişinin kıskançlık duygularının altında yatan duygu ve düşüncelere ulaşmaktır. Kişiden kıskançlık hissettiği anlardaki düşüncelerini incelemesi ve kıskançlıktan önce gelen duyguları fark etmesi istenir. Bu duygu ve düşüncelerin farkına varmak, onları ayrı ayrı ele almaya ve rasyonel (mantıklı) olup olmadıklarına daha tarafsız bakmaya olanak tanıyacaktır. Kişiye sevilemeye değer bir insan olduğu vurgulanmalı, kendi değersizlik hislerinin altında yatan nedenler araştırılmalıdır. Bu noktada önemli olan, hem kişinin geçmişten getirdiği olumsuz algı ve ihtiyaçları belirlemek, hem de bu olumsuz duygularla baş etmesi için daha sağlıklı yollar bulmasına yardım etmektir.

Hürriyet / Nilgün Yıldız


"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
6 Ağustos 2010       Mesaj #4
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Kıskançlık, Evliliği Bitiriyor!

Hepimizin içinde bir parça var olan kıskançlığın miktarını artırtığımız taktirde mutsuz bir evlilikle karşı karşıya kalıyoruz. Aşırı kıskançlık çiftelerin paronayak bir hayat sürmelerine neden olabiliyor. Bu durum eşleri depresyona itebiliyor, boşanmalara kadar varan ciddi sorunlara neden olabiliyor...
Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi uzmanlarından Prof. Frank Dattillio kıskançlığa neden olan yetersizlik düşüncesi ile özgüven eksikliğinin kişiyi uzun süre depresyona ittiğini belirtiyor. Yaptıkları terapiler sırasında sorunu tam olarak kaldıramadıklarında en azından kişiye yaşadığı ruh hali ile başetmesini öğrettiklerini söyleyen Prof. Dattillio, 'sonradan öğrenilen bir şey' olarak nitelendirdiği kıskançlığın bir hastalık değil ama bir bozukluk olduğunu, kişilerin güvensizlikleri nedeniyle olaylarla başedemedikleri zaman kullandıkları bir savunma mekanizması olduğunu vurguluyor.

Kıskançlığın Temelinde Özgüven Eksikliği Yatıyor

Kıskançlığın temelinde özgüven eksikliği ve yetersizlik düşüncesinin yattığını, dışlanmışlık duygusunun da bunu körüklediğini anlatan Prof. Dattillio, herkesin hayatının bir döneminde bu tür duygular yaşadığına işaret ediyor. Kıskançlığın genel olarak evliliklerin ilk birkaç yılında görüldüğüne değinen Prof. Dattillio, şu bilgileri veriyor:
"Evliliklerin yüzde 50'sinde farklı şekillerde kıskançlık görülüyor. Kıskançlığın görüldüğü evliliklerin yüzde 10'unda, aşırı kıskançlık nedeniyle şiddete başvuruluyor. ABD'de kadın ve erkeklerde görülme oranı eşit ve aşırı kıskançlık genellikle evlilikleri bitiriyor."

"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

6 Mayıs 2009 / B.L.A.C.K Taslak Konular
15 Mart 2016 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri
14 Nisan 2013 / _KleopatrA_ X-Sözlük