Arama

Bulut Bilişimi (Cloud Computing)

Güncelleme: 24 Haziran 2013 Gösterim: 4.111 Cevap: 0
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
27 Mart 2010       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Cloud Computing (Bulut Bilişimi)
Bulut bilişimi (Cloud Computing), kısaca ihtiyaç duyduğunuz verilerin ve hesaplamaların sizin bilgisayarınızda değilde, uzaktaki birçok bilgisayarda tutulması ve hesaplanması mantığına dayanıyor. Hesaplanan veriler sonradan internet üzerinden sizin bilgisayarlarınıza yönlendiriliyorlar. Bu durumda elinizdeki bilgisayarın kapasitesinin ne olduğunun önemi kalmıyor. Ayrıca bu verilere dünyanın herhangi bir yerinden erişim sağlanıyor.
Sponsorlu Bağlantılar
Bulut bilişimi ’nin mantığı aslında birkaç yazılım türünde gizli. Bunların en başında gelen web tabanlı yazılımlar. Veriler ve işlemler tamamen uzaktaki bilgisayar kümelerinde tutuluyor ve size sadece sonuçları yansıyor.
Cloud Computing yani Bulut Hesaplama, geleneksel bilgisayar konseptindeki yerel hesaplama yöntemlerini tarihe gömüyor. Cloud computing kısaca, ihtiyaç duyduğunuz verilerin ve hesaplamaların sizin bilgisayarınızda değil de, uzaktaki birçok bilgisayarda tutulması ve hesaplanması mantığına dayanıyor. Hesaplanan veriler sonradan internet üzerinden sizin bilgisayarlarınıza yönlendiriliyorlar. Bu durumda elinizdeki bilgisayarın kapasitesinin ne olduğunun önemi kalmıyor. Ayrıca bu verilere dünyanın herhangi bir yerinden ve herhangi bir donanımla erişim sağlanıyor. Bu da doğal olarak platform bağımsızlık sağlıyor. Yani sizin kullandığınız sistem ister Windows, ister Linux olsun istediğiniz uygulamayı çalıştırabilirsiniz.
Cloud Computing’in mantığı aslında birkaç yazılım türünde gizli. Bunların en başında gelen web tabanlı yazılımlar. Yazılarımı takip edenler gelecekle ilgili öngörülerimde sürekli bu tip uygulamaların öneminden bahsettiğimi hatırlarlar. Bunlara örnek olarak Google’ın ofis uygulamalarını verebiliriz. Veriler ve işlemler tamamen uzaktaki bilgisayar kümelerinde tutuluyor ve size sadece sonuçları yansıyor.
Bir diğer yazılım çeşidi ise, bir şekilde bir ağ üzerinde çalışan yazılımlar. Bunlar sadece tarayıcı kullanarak ulaşabileceğiniz uygulamalar değiller. Daha çok Client/Server (İstemci/Sunucu) mantığıyla çalışan uygulamalar. Buna örnek olarak son zamanlarda oldukça dikkat çeken OnLive‘ı örnek gösterebiliriz. OnLive kısaca, oyunların uzaktaki sunucu kümelerinde çalıştırılarak size video olarak aktarılması esasına dayanıyor. Siz oyunu oynuyorsunuz oyunun ekran görüntüsü anında video formatında kaydedilerek size sunuluyor. Bu durumda bilgisayarınızın performansının bir önemi kalmıyor. Sadece internet bağlantınızın hızı önem kazanıyor.

Cloud Computing’in Temelleri
Bulut hesaplamanın temelinde hosting mantığı ve Grid computing yatıyor. Uygulamalarınızı uzaktaki dev sunucu çiftliklerine (server farms) göndererek depoluyorsunuz. Uygulamanızın ihtiyaç duyduğu işlem gücü ise, dağıtık sistemler tarafından karşılanıyor. Yani, birden fazla bilgisayara paylaştırılıyor. Buna grid computing deniyor. Aslına bakarsanız bu pekde yeni birşey sayılmaz. Yıllar önce başlatılan SETI projesi gibi çoğu proje hali hazırda dünyadaki milyonlarca gönüllü insanın bilgisayarlarının işlemci gücünü kullanıyor.
Bulut hesaplama kümelerinde bulunan uygulamalar ise, yine bu hizmeti sunan şirketler tarafından belirleniyor. Microsoft. Net platformuna destek verirken Sun’da Java platformunu destekliyor. Siz ise, ihtiyacınız olan uygulamaları (Örneğin, SqlServer, Oracle gibi) kiralayarak kullanıyorsunuz. Buna Utility computing deniyor. Uzaktaki sunucu kümelerine ise, kullandığınız disk alanına ve işlem kapasitesine göre ödeme yapıyorsunuz.
Gördüğünüz gibi, bulut hesaplamanın aslında yeni bir tarafı yok. Bilişim sektöründe alışık olduğumuz üzere, yapılan birkaç şeyi birleştirip yeni bir şeymiş gibi sunulması mantığı. Benim bundan pek şikayet ettiğim söylenemez, çünkü bu konsept yaygınlaştıkça oldukça fazla gelir kapısı açılacaktır. Bu günden bu konsepte yatırım yapma şansı olanlar ise kesinlikle karlı çıkacaklardır.
Bulut hesaplama konsepti Adobe Air gibi platformları oldukça yaygınlaştırabilir. Bildiğiniz üzere Adobe Air, internet üzerindeki uygulamaların, sanki bilgisayarınıza kurulan bir yazılım gibi masaüstünüzde çalıştırabilmesi esasına dayanıyor.

Cloud Computing’in Diğer Unsurları
  • IAAS: Bulut hesaplamanın en önemli unsurlarından birisi, servis olarak altyapısı yani IAAS (Infrastructure as a Service). Bu bildiğimiz sanallaştırma hizmetleri gibi altyapı servislerinin sunucu çiftliklerinde yapılması esasına dayanıyor. Yani geliştiriciler istedikleri sistemlere sahip olabiliyorlar ve bunları kontrol edebiliyorlar. Buna örnek olarak Amazon EC2 servisini gösterebiliriz.
  • PAAS: Bir diğer unsur, servis olarak platform yani PAAS (Platform as Sevice). Burada, geliştiricilere uzak sunucularda barınan komple bir geliştirme ortamı sunuluyor. Bu sayede bilgisayarınıza bir library indirmeden işlemleri gerekleştirebiliyorsunuz. Buna örnek olarak, Google’ın Chart API’si veya yine Google’ın Pyhton (Django) kütüphanesi Google App Engine verilebilir. Her zaman olmasada bu kütüphaneleri kullanarak geliştirdiğiniz yazılımları isterseniz, sağlayıcının sunucusunda tutabilirsiniz. Bu yüzden bu tarz sistemlerle geliştirilmiş yazılımlara bulut yazılımı (cloudware) deniliyor.
  • SAAS: Son bir unsur ise, servis olarak yazılım yani SAAS (Software as Service). Buradaki mantık daha çok son kullanıcıyı ilgilendiriyor. Müşteriler geleneksel yazılım satın alma modelinden vazgeçerek daha ileri gidiyorlar. İsterlerse bir yazılımı ihtiyaçları ölçeğinde kiralayabiliyorlar. Bu ihtiyaçlar, zaman, işlem gücü veya kapasite olabiliyor. Örnek olarak, bir oyunu sadece bitirdiğiniz zamana kadar kiraladığınızı düşünün. Bu uygulamalar platform bağımsız oluyorlar ve kullanıcılara ekstra sunucu, yazılım, bakım, eleman gibi maliyetler çıkarmıyorlar. Bu durumda uygulama geliştirici birden çok lokasyonda kurulu uygulamada çıkacak sorunlar için endişelenmek durumunda kalmıyor (bakım, hata düzeltme vs gibi).

Güncel Cloud Computing Servisleri
1. Microsoft Azure
Windows Azure, kısaca, geliştirdiğiniz uygulamaların Microsoft sunucularında barındırılması esasına dayanıyor. Bu sunucularda Azura servislerinden (geneli .Net platformu destekli) faydalanabiliyorsunuz. Bunlar içerisinde .Net framework hizmetleri, Sql Server Hizmetleri, Live servisleri, SharePoint servisleri ve Dynamics (Microsoftun CRM yazılımı) servisleri bulunuyor. Size http://myapp.azure.com gibi bir alan adı veriliyor. Siz elinizdeki domaini buraya yönlendiriyorsunuz. Tabii uygulamalarınızı azure’ye göre modifiye etmeniz gerekecek. Bunu Visual Studio içerisinden kolaylıkla yapabilirsiniz.
Sonuçta geliştirdiğiniz uygulamalar yukarıdaki servislerden(Utility computing) belirli bir ücret karşılığı yararlanabiliyorlar. Sizde işlemci kullanım oranınıza ve depolama alanı ihtiyacınıza göre bir ücret ödüyorsunuz.
2. Sun Open Cloud
Sun Open Cloud ise, sektördeki ilk açık kaynak bulut hesaplama sistemi oluyor. Sunduğu servisler; Java platformu desteği, Mysql ve OpenSolaris. Bu platformun temel amacı, uygulamalarınızın aynı platform üzerinde bulunan uygulamalarla entegre çalışması. Bu sayede bir topluluk bilinci oluşturulması amaçlanıyormuş. Yine Windows Azure’de olduğu gibi Sun OpenCloud’da da iki servis mevcut ve siz bunları kullanma oranınıza göre para ödüyorsunuz. Bu servisler, Sun Cloud Storage Service (Bulut Veri Depolama Servisi) ve Sun Cloud Compute Service (Bulut Bilgi işleme Servisi).
3. Google App Engine
Google tarafından sunulan Google App Engine, daha çok Pyhton üzerinde Django çatısıyla kullanılıyor. Bu platformun esnekliği diğerlerine göre oldukça düşük. Ama yinede oldukça yenilikçi fikirleri var. Google bu servisiyle maliyeti düşük uygulamalar için bir kapı açmış oluyor. Google App Engine ile uygulama geliştirmek için, App Engine SDK’sını edinmeniz gerekiyor. Bu Api’ler içerisinde Google’ın diğer servislerine entegrasyon ve Veritabanı işlemleri, Kullanıcı işlemleri veya Önbellekleme işlemleri gibi çoğu işlem için hazır destek var.

Sonuç
Sonuç olarak, geleceğin bulut hesaplama sistemlerinde yattığını söyleyebiliriz. Tabiiki bunun için önümüzde oldukça uzun bir yol var. Standartların geliştirilmesi ve insanların bu sisteme alışmaları bira zaman alacaktır. Bence Web’in bir sonraki sürümü (yani 4.0) tamamen Cloud Computing odaklı olacak. Sonuçta insanlar, her zaman her yerden ve her platformdan bilgiye erişebilir ve onu işleyebilir hale gelecekler. Bu sebeple internet yazılımları ve onları barındırabileceğimiz Bulut hesaplama sistemleri geleceğe yönelik yapılabilecek en önemli yatırımlardır.
Bunun bilincinde olup, bu pazara önceden girmek ise bence kimseyi üzmeyecek.


Cloud Computing
Cloud Computing temel olarak bir uygulamanın, web üzerinden, kendi sisteminizde herhangi bir kurulum gerektirmeden çalışabilmesi demek. Bu uygulamalardan kasıt: Word, Excel gibi ofis uygulamaları olabileceği gibi yedekleme yazılımları da olabilir.
“Cloud Computing”, çok basit olarak BT kaynak ve kabiliyetlerinin servis olarak sunulmasıdır. Hemen hemen her BT kaynak ve kabiliyeti servis olarak sunulabilir; uygulama, veri saklama, bilgi işleme, uygulama geliştirme, iletişim, birlikte çalışabilirlik (collaboration), v.b. Genel olarak bu tanım sağlanan tüm Cloud servislerini içerse de, “Cloud Computing” temel karakteristiklerini anlamak tamamlayıcı olacaktır. Temel karakteristikler şunları içerir:
  • Paylaşılan altyapı: Servis sağlayıcı her türlü altyapı planlamasını ve yatırımını yapıp bunu tüketiciler arasında paylaştırır.
  • Self-servis: Gerek duyduğunda tüketici, ihtiyacı olan kaynak ve servisleri satın alabilir. Birçok servis sağlayıcı aynı zamanda uygulama geliştirme arayüzleri (API) sağlamaktadırlar. Bu sayede tüketici isterse uygulama içerisinden herhangi bir insan etkileşimi olmadan ihtiyaç duyduğu kaynakları satın alıp kullanabilir; uygulama ihtiyaç duyduğu kaynağı uygulama içinden temin edebilir.
  • Elastik ve ölçeklenebilir: Servis sağlayıcılar tüketicinin talep ettiği kaynakları hızla sunabilme kapasitesine sahiptir. Tüketici bu kaynakları kullandıkça, kullandığı kadar ücret öder. İhtiyaç duymadığı kaynakları istediği zaman geri bırakabilir.
  • Kullandıkça öde: Tüketici kullandığı kadar ücret öder.
  • Dinamik ve sanallaştırılmış; Servis sağlayıcılar her aşamada yoğun bir sanallaştırmadan faydalanır. Bu sayede servis sağlayıcı ihtiyacı olan esneklik ve ölçeklenebilirliği elde eder.
Burada önemli bir ayrımın altını çizmek faydalı olacaktır; “Cloud Computing” belirli bir teknolojiye karşılık gelmez, Cloud teknolojilerin bütünleştiği (convergence) mimari bir yaklaşımdır. Bu bağlamda Servis Odaklı Mimari (Service Oriented Archtiecture, SOA) ile bir benzerlik söz konusudur. “Cloud Computing” ve SOA’nın birlikte kurumlar için nasıl çığır açıcı olduğunu ilerleyen bölümlerde görmek heyecan verici olacaktır.
Cloud Computing son derece genç ve gelişimi devam eden bir kavram olmakla birlikte, servis ve uygulama modellerine ilişkin sınıflandırmalar üzerinde genel bir uzlaşıya varılmıştır. Servis modellerinin sınıflandırılması şöyledir:

  • Servis olarak yazılım (Software as a Service, SaaS): Kullanıcının bu uygulamaya internet gezgini ya da erişilen cihaza yüklenen istemci uygulaması ile erişebilmesi için servis sağlayıcı uygulamayı tasarlar ve bulundurur. Sunulan servisler çok geniş bir yelpazaye hitap etmektedir. Bunlardan bazıları; döküman paylaşımı (Google, Microsoft, Adobe), e-posta (Google, Yahoo, Cisco), ofis yazılımları (Thinkfree, Zoho, Google), satiş otomasyonu ve müşteri yönetimidir (Oracle, Salesforce.com).
  • Platform olarak Servis (Platform as a Service, PaaS): Servis sağlayıcı uygulama geliştirme, uygulamanın çalışacağı ortam, tamamlayıcı servisleri ve altyapıları (oturum yönetimi, kimlik doğrulama, sürüm yönetimi, ölçeklenebilirlik, v.b) tasarlayıp kurar. Kullanıcı uygulamasını bu platforma göre geliştirir. Bu servislere örnek olarak; Google Apps Engine, Microsoft ve Salesforce.com verilebilir.
  • Servis olarak altyapı (Infrastructure as a Service, IaaS): Tüketici işlemci gücü, veri saklama ve ağ kaynaklarını servis olarak kullanır. Sun Microsystems, Amazon ve GoGrid bu tür servis sağlayıcılara örnek olarak verilebilir.
Bir diğer yagın kabul gören sınıflandırma ise Cloud servislerinin tertiplenme biçimine (deployment) ilişkindir. Şöyle ki:
  • Public (Umumi) Cloud: Internet üzerinden herkese açık servislerdir. Örneğin Amazon, Google, GoGrid v.b.
  • Private (Hususi) Cloud: Servis organizasyon içerisinde kurulup işletilir. Cloud mimarisinin avantajlarından yararlanmak üzere organizasyona özel kurulmuş yapılardır. Servisler kurum ya da organizasyonun güvenlik duvarının arkasında bulunur.
  • Community (Topluluk) Cloud: Belirli bir kullanıcı grubu tarafından kontrol edilen servislerdir. Topluluk üyeleri uygulama ve verilere erişirler.
  • Hybrid (Melez) Cloud: Yukarıda belirtilen türlerin bir arada kullanılmasıdır. Örneğin bir kurum oluşturduğu hususi servislere ek olarak bazı servisleri dışarıdan alabilir, mesela veri saklama.
Genel sınıflandırmaların ışığı altında kullanıcı ve kurumların, maliyetlerin düşürülmesi, esneklik ve karmaşıklığın azaltılmasına ek olarak, “Cloud Computing” ile elde edecekleri diğer faydalar şöyledir:
  • İlk yatırım ihtiyacının elemine edilerek maliyetlerin ötelenmesi/kaçınılmasına yardımcı olur.
  • BT’yi esnekleştirir.
  • Deney yapmaya olanak sağlar.
  • Mobile çalışma gruplarının BT kaynaklarına erişiminin artmasını sağlar.
  • İş sürekliliğinin artmasına katkıda bulunur.
  • Uzman kaynak gereksiniminin karşılanmasına fayda sağlar.
Şu ana kadar anlattıklarıma bakarak “Cloud Computing”i dikensiz gül bahçesi sanmış olabilirsiniz, ama maalesef öyle değil. O da birçok problemi beraberinde taşıyor; kurum ve kuruluşların Cloud servis sağlayıcıların sunduğu servisleri değerlendirirken bu sorunları göz önünde tutmaları faydalarına olacaktır. “Cloud Computing”in kitlesel kullanıma giden yolda çözmesi gereken sorunları şöyle sıralayabiliriz:
  • Servis sağlayıcıya bağımlılık. Bir kez uygulamanızı, verinizi ya da sanal makinenizi belirli servis sağlayıcıya göre oluşturduğunuzda herhangi bir değişiklik yapmadan başka bir servis sağlayıcıya taşıyamazsınız. Bu sorunu adreslemek için 250’den fazla kuruluş Open Cloud Manifestosu’nu imzaladı (opencloudmanifesto.org). Ayrıca OpenGrid Platform çatısı altında Open Cloud Computing Interface (OCCI) çalışma grubu ortak bir API oluşturulmasına çalışıyor. Yeni gelişen teknolojilerde her zaman standart eksikliği sorun olarak karşımıza çıkar, zamanla oturacaktır. İlginçtir, taşınabilirliğin kendisi bir servis haline geldi.
  • Yetersiz, eksik ya da esnek olmayan servis düzeyi anlaşmaları (Servis Level Agreement, SLA)
  • Pazarın henüz olgunlaşmamış olması. Servis sağlayıcıların sürekliliği bir sorun olabilir. Servis sağlayıcılar arasında birlikte işlerliğin ve taşınabilirliğin olgunlaşmaması nedeniyle servis sağlayıcının faaliyetlerini durdurması halinde oluşacak riskin yönetilmesi gerekmektedir.
  • Yasal regülasyon ve düzenlemelere destek yetersizliği, eksikliği.
  • Denetim altyapısının yetersizliği ve eksikliği. Servis sağlayıcıda duran verinize ne zaman ve kimin eriştiği (sağlayıcının kendisi dâhil) birçok kurum için önemli
  • Ulusal, bölgesel ve uluslararası yasal düzenlemelerin neden olduğu kısıtlar. Örneğin; bir Avrupa ülkesinde faliyet gösteren herhangi bir firma çalışanlarına ait kayıtları bulunduğu ülke dışına çıkaramaz.
“Cloud Computing” sorun ve kısıtlarına rağmen somut, sağlayıcıları ve tüketicileri olan ve gelişmeye devam ediyor. Sorun ve kısıtları çözüldükçe şu an teorik olarak bahsedilen bazı kullanım alanları pratik hale gelecektir. O zaman bilişim teknolojilerinin geçirdiği dönüşümü, çalışma ve iş yapış tarzımızdaki değişiklikleri net olarak görmeye başlayacağız.
Kurum ve kullanıcıların Cloud Computing’in sunduğu fırsat ve kısıtlarını göz önüne alarak Cloud üzerine taşıyabileceği veri ve servisleri belirlemesi ve servis sağlayıcıları değerlendirerek kendilerine bir plan oluşturmaları daha önce belirtilen faydalardan yararlanmalarını sağlayacaktır. Cloud Computing’in düşük maliyetle deney yapmaya müsait yapısı işinizi kolaylaştıracaktır. Açıktır ki BT yapılarını SOA yaklaşımına göre tasarlamış olanlar minimum eforla maksimum faydayı elde edeceklerdir.




Orhan Alkan
Sun Microsystems Türkiye Kurumsal IT Mimarı
Kaynak

Cloud Computing: Mimari ve Kullanım Senaryoları
Henüz oluşum aşamasında olması nedeniyle, Cloud Computing’in en iyi uygulama (best practices), yapı taşları (building blocks) ve detay planları (blueprints) henüz netleşmiş değil. Bu gri ortamda, istikrarlı, kendini farklı kullanım alanlarında tekrar eden bazı desenlerin ortaya çıktığını görüyoruz. Karmaşık yapıya sahip sistemleri incelemenin zorluklarında biri çok boyutlu olmaları ve bu nedenle bakan kişi, durduğu yer ve bakış açısına göre farklı görünümleri olmasıdır. Bu güçlük Cloud Computing için de geçerlidir. Cloud Computing’in mimari yapısına bakarken fonksiyonlara odaklanmayı, bu sayede detaylarda kaybolmadan, teknoloji bağımsız, genelgeçer temel yapı taşlarını anlamayı umuyorum. Daha farklı çalışmalar Internet üzerinde bulunabilir.

Ad:  cc.jpg
Gösterim: 284
Boyut:  47.2 KB

Üstteki şekilde temel aktörler (Tüketici, Servisi Sağlayıcı ve Servis Geliştirici), bunların talep ettiği ya da yerine getirdiği fonksiyonlar ve birbirleri ile etkileşimi gösterilmektedir. Şimdi her bir bileşeni tek tek inceleyelim:

Tüketici
Servis sağlayıcının sunduğu hizmetleri (yazılım, platform ya da altyapı servisleri) tüketen kurum ya da bireylerdir.
Genellikle abone oldukları servisleri “kullandıkça öde” modeline göre kullanırlar. Abonelik, sağlanan web arabirimi ya da programlama arayüzleri (API) ile program içerisinde gerçekleştirilir.
Tüketici, servis sağlayıcı ile hizmet seviyesi anlaşması (SLA) ya da kontrat esasına göre çalışıyor olabilir.
Tüketici gerçekleştireceği fonksiyona ya da role bağlı olarak farklı kullanıcı arabirimi ya da programlama arayüzü kullanıyor olabilir. Örneğin, kullandığı sanal makinayı çalıştırmak, durdurmak, silmek gibi yönetsel işler için web arabirimini kullanabileceği gibi uygulama içerisinden API kullanıyor olabilir. Servis sağlayıcı tüketiciye servisin kullanımı hakkında detaylı analitik bilgi sunabilmelidir.
Servis sağlayıcı kullanıcıya servisi kullanabilmesi ve kullanırken oluşan problemleri giderebilmesi için gerekli yardımı sağlar.
Tüketici; abonelik, yönetim, yardım, servisin tüketimi işlemlerini erişim katmanı üzerinden gerçekleştirir. Erişim katmanı, web arayüzü ve API’lerdir.

Servis Sağlayıcı
Servis sağlayıcı, servisi planlayıp kurar ve tüketiciye ulaştırır.
Sunduğu servisler temel olarak, altyapı (IaaS), platform (PaaS), yazılım (SaaS) servisleridir. Servis geliştiricilerin geliştirdiği uygulama ve servisler bunların üzerine kuruludur. Uygulama katmanı ile gösterilen budur.
Çizimin en altında görülen donanım katmanı, servislerin üzerinde koştuğu fiziksel donanımı göstermektedir. Sunucular, veri saklama cihazları, iletişim ekipmanları bunlardan bazılarıdır. Sunucular genellikle x64 tabanlı, düşük maliyetli ekipmanlardır.
Donanımın hemen üstünde çekirdek yazılım ile ifade edilen kısım, işletim sistemi ya da sanal makina yönetim katmanıdır. Sanallaştırma bu aşamada başlamaktadır.
Çekirdek yazılımın üstünde bilgi işleme, veri saklama, iletişim ağları gibi sanallaştırılmış kaynaklar bulunmaktadır. Sanallaştırma Cloud Servislerinin (otomatik provizyonlama, kullandıkça öde ve elastikiyet ile beraber) en belirgin özelliğidir.
Bu yapının sorunsuz çalışabilmesi için servis sağlayıcının temel yönetim servislerini oluşturması gerekmektedir. Bunlar sağ tarafta Yönetim başlığı altında gösterilmektedir. Kullanıcının aboneliğinden kaynakların atanmasına, sisteme eklenen yeni donanımın kullanıma hazır hale getirilmesine kadar tüm provizyon süreçlerinin otomatik iş akışları halinde hayata geçirilmiş olması en önemli fonksiyonlardan biridir. Kapasite planlamasında yetkinlik, kaynakların kullanıcının talebi durumunda verilip alınabilmesi (elastiklik) için önemlidir.
Servis sağlayıcının hizmet destek başlığı altındaki ITIL süreçlerini (konfigürasyon yönetimi, değişiklik yönetimi, problem yönetimi, v.d.) başarıyla uygulaması bir diğer gerekliliktir. Buna bağlı olarak etkin bir izleme ve ölçümleme yapısı kurulmuş olmalıdır. Faturalandırma ölçümleme verisi üzerine dayanmaktadır ve kullandıkça öde modeli için ölçümleme hayatidir. Aksi takdirde servis sağlayıcı para ya da müşteri, bazen de her ikisini birden kaybedebilir.
SLA yönetimi tüketici beklentilerinin karşılandığından emin olmak için gereklidir.
Servis Sağlayıcı her katmandaki gerekli güvenliği, servis geliştiricilerin ve tüketicilerin ihtiyaç duyduğu güvenlik servislerini sağlamalıdır. Bu nedenle güvenlik dikey olarak her katmanla ilişkili gösterilmiştir.
Son olarak servis sağlayıcı tüketici ve geliştiriciler için gerekli erişim katmanını sağlamalıdır. Erişim katmanı standart protokoller üzerinde kurulu kullanıcı arayüzleri ve API’lardan oluşur. Kullanılan API’lar konusunda ne yazık ki benzer servisler için bile bir standart oluşmamıştır. Bu durum Open Cloud Manifestosu’nunda çıkış noktasıdır(3).

Servis Geliştirici

Servis geliştirici, servis sağlayıcının sunmuş olduğu temel servisleri alıp yeni uygulama ya da servisler oluşturur. Bunun için servis oluşturma, yayınlama ve izleme fonksiyonlarının servis sağlayıcı tarafından sağlanmasına gereksinim duyar. Oluşturduğu servis ile ilgili analitik bilgi geliştirici için önemlidir ve servis sağlayıcı tarafından sağlanmalıdır.
Servis geliştirici için fırsatlar hayal gücü ile sınırlıdır. Tamamen yeni bir servis geliştirebileceği gibi, var olan servisi kendi markasını oluşturarak niş bir alana pazarlıyor da olabilir.
Aktörler ve fonksiyonel mimariye böylece değindikten sonra kullanım modellerini inceleyebiliriz.

Kullanım Senaryoları
1. Bireysel Kullanım
Bu senaryoda tüketici bireysel son kullanıcıdır ve Cloud servislerini kullanır. Tüketici arka planda servisin nasıl oluşturulduğu ya da nasıl çalıştığı ile ilgilenmez. Kullandıkça öde en yaygın kullanılan iş modelidir. Bu türden servislere “Amazon S3” servisi iyi bir örnektir.
2. Kurumsal Kullanım
Bu senaryo içerisinde birden çok alt senaryo barındırmaktadır:
Bu senaryoların ilkinde, kurum son kullanıcılara kullandırmak üzere (çalışanlar, iş ortakları, müşteriler, v.b.) Cloud servislerinden faydalanır. Elektronik posta ya da veri paylaşımı servisleri örnek olarak verilebilir.
İkinci senaryoda, BT fonksiyonlarının bazılarının Cloud servislerine aktarıldığını görürüz. Veri saklama, yedekleme (özellikle yedekleme kopyalarının kurum dışında saklanması) ve veri tabanı servisleri ilk anda verebileceğim örneklerdir. Kurum BT servislerini birbirinden bağımsız hale getirebildiği ölçüde Cloud servislerinden yararlanma oranı artacaktır. Servis Odaklı Mimari’nin kurum içerisindeki adaptasyonu/uygulanması belirleyicidir.
Üçüncü senaryoda, kurum BT altyapısını tamamen Cloud üzerine aktarır. Bu radikal senaryoda birinci ve ikinci senaryoları da uygulamak mümkündür. Bir ve ikinci senaryolar dışında kalan her şey Cloud üzerindeki sanal bilişim kaynaklarına aktarılır. Bir tür sanal veri merkezi oluşturmak söz konusudur.
Dördüncü senaryoda ise kurum verimliliğini artırmak maliyetlerini düşürmek için servis sağlayıcı mimarisini kendi veri merkezinde hayata geçirir. Bir ve ikinci senaryolar yine bu senaryo ile kombine edilebilir. Kurumlarının Cloud servislerinden hangi senaryoları kullanarak ve hangi oranda yararlanabilecekleri, kurum stratejisine ve kurum BT altyapısının esnekliğine bağlıdır. Bunun için bir tür Servis Odaklı Mimari olgunluk modeli oluşturulabilir!
3. Tekil Sağlayıcılı Cloud Servisi
Bu senaryoda servis sağlayıcı tüm BT altyapısını, yani altyapı, uygulama platformu ve yazılım servislerini tek elden sunar. Google Apps ve Microsoft Office Live örnek olarak alınabilir.
4. Çoğul Sağlayıcılı Cloud Servisi
Cloud Computing yaklaşımının ne kadar esnek olduğunu göstermesi açısından son derece ilginç olan bu senaryoda; servis aldığımız servis sağlayıcı servisini bir ya da daha çok servis sağlayıcının sunduğu servisler üzerine kurar. Örneğin; fotoğraf paylaşım servisi olan SmugMug veri saklama hizmetini Amazon S3 den almaktadır. Ama bu servisi kullanan tüketici yalnızca SmugMug ile muhatap olur, gerisinden haberi olmaz.
5. Servis Geliştirici
Bu senaryoda servis geliştirici (bu kurum ya da birey olabilir) servis sağlayıcı tarafından sağlanan geliştirme ortamı ile belli servis sağlayıcı çalıştırma ortamı (runtime) için uygulamasını ya da servisi geliştirir. Yalnız bu uygulama/servis arka planda birden çok servis sağlayıcının sunduğu servis ya da altyapıyı kullanabilir. Örneğin; Google Apps Engine için geliştirme yapan bir geliştiriciyi düşünelim. Bu geliştiricinin büyük miktarda saklama alanına ve ilişkisel veritabanına ihtiyacı olduğunu varsayalım. Google Apps Engine bu gereksinimleri karşılayamaz ama Amazon S3 ve EC2 karşılayabilir. Sonuçta Google Apps Engine üzerinde çalışan uygulama/servis aynı zamanda Amazon servislerini de kullanıyor olur.
Daha farklı senaryoları da düşünmek mümkündür, örneğin Cloud servisleri arasında uygulama ve verinin taşınması gibi.



Orhan Alkan

Sun Microsystems Türkiye Kurumsal IT Mimarı
Kaynak

Son düzenleyen ahmetseydi; 24 Haziran 2013 11:44 Sebep: içerik düzenleme
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

4 Ağustos 2018 / Misafir Coğrafya
20 Aralık 2023 / ThinkerBeLL Hayali Karakterler