Başbaşayız işte bir kendim... Birde sen taa içimdeki. Bir şeyler karalamayalı uzun zaman oldu. Defalarca denememe rağmen cesaretemi toplayamadım... Kelimelerimin seni anlatamayacağını düşündüğümden... Yine öyle "Sen" bendeki sonsuz güzellik kaynağı... Aldığım her nefeste, kalbimin her çarpmasında, baktığım her yerde hep sen...
Bak işte yine başa döndüm... Ben ki kelimelerimin gücünden bu denli eminkenyine yetmiyor seni... içimdeki seni anlatmaya... Ama bu kez ısrar ediyorum. . . .
Kulağınıza Küpe Olsun... [R²]
Oğul ,
İnsanlar vardır, şafakta doğar, gün batarken ölürler !
Unutma ki dünya sandığın kadar büyük değildir !
İki paralık güneşe aldanıp sonrada karda, ayazda kavrulup gitme
Güçlüsün akıllısın söz sahibisin !
Ama ;
Bunları nerede nasıl kullanacağını bilmezsen,
Sabah rüzgarında savrulup gidersin.
Öfken ve benliğin bir olup aklını yener !
Daima sabırlı, sebatli ve iradene sahip olasın.
Azminden dönme !
Çıktığın yolu taşıyacağin yükü . . .
İnsanlar vardır, şafakta doğar, gün batarken ölürler !
Unutma ki dünya sandığın kadar büyük değildir !
İki paralık güneşe aldanıp sonrada karda, ayazda kavrulup gitme
Güçlüsün akıllısın söz sahibisin !
Ama ;
Bunları nerede nasıl kullanacağını bilmezsen,
Sabah rüzgarında savrulup gidersin.
Öfken ve benliğin bir olup aklını yener !
Daima sabırlı, sebatli ve iradene sahip olasın.
Azminden dönme !
Çıktığın yolu taşıyacağin yükü . . .
Yeryüzünün En Büyük Hayalet Şehri
chateaobriande 17 Mart 2009 00:10
Yeryüzünün en büyük hayalet şehri. 22 yıldır bu halde. 900 yıl daha, burada hiç kimse yaşayamayacak.
26 Nisan 1986'da, akşam saatlerinde, Ukrayna'nın Pripiat şehrinde hayat her zamanki gibi normal seyrinde devam ediyordu. İnsanlar işten çıkmış, evlerinin yolunu tutmuş, akşam yemeği hazırlanmıştı. Hiç kimse, sabah gözlerini kendi yatağında açamayacağını, uzun ve zorlu yollara düşeceğini aklının ucundan bile geçirmiyordu. . . .
26 Nisan 1986'da, akşam saatlerinde, Ukrayna'nın Pripiat şehrinde hayat her zamanki gibi normal seyrinde devam ediyordu. İnsanlar işten çıkmış, evlerinin yolunu tutmuş, akşam yemeği hazırlanmıştı. Hiç kimse, sabah gözlerini kendi yatağında açamayacağını, uzun ve zorlu yollara düşeceğini aklının ucundan bile geçirmiyordu. . . .