Arama

Anaokulu Eğitimi

Güncelleme: 2 Ocak 2019 Gösterim: 9.709 Cevap: 4
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Ocak 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

ANAOKULU

Ad:  anaokul2.JPG
Gösterim: 360
Boyut:  48.0 KB

ilköğrenim çağına gelmemiş çocukları okul düzenine hazırlayan okulöncesi eğitim kurumu.
Sponsorlu Bağlantılar

1915'e gelinceye kadar Osmanlılar'da yalnızca azınlıkların ya da yabancıların, bu nitelikte, anamektebi demlen eğitim kurumlan .vardı. Bu tarihte çıkarılan Tedrisat-ı iptidaiye yasası uyarınca türk çocukları için de anamekteplerı oluşturuldu, ancak yaygınlaştırılamadı. 1931 ’in başlarında, halkın okuma-yazma seferberliği göz önüne alınarak, okulöncesi yaş grupları, öğretimin dışında bırakıldı.

Bu tür kurumlan, çalışanlarının çocukları için fabrika ve iş yerlerinin açmaları öngörüldü. Bu arada, özel ve paralı anaokullarının sayıları da giderek çoğaldı. 1973’te yürürlüğe giren Milli eğitim ilköğretim yasasıyla, okulöncesi eğitim, yeniden hükümlere bağlandı.

Bu tür kurumların, bağımsız anaokulları olarak kurulabilecekleri gibi, gerekli yerlerde ilkokullara bağlı anasınıfları biçiminde, ya da ilgili öteki öğrenim kurumlarına bağlı uygulama sınıfları biçiminde de açılabilecekleri kararlaştırıldı, isteğe bağlı tutulan bu tür eğitimin amaçları şöyle belirlendi: çocukların beden, zihin ve duygu gelişmesini ve iyi alışkanlıklar kazanmasını sağlamak, onları temel eğitime hazırlamak; koşulları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetişme ortamı yaratmak; çocukların türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamak.

Son yıllarda anaokullarının yanı sıra özel-paralı anaokullarının sayısı gün geçtikçe daha da artmaktadır.
Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 2 Ocak 2019 00:22
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
16 Ocak 2008       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Anaokulu, okulöncesi yaştaki çocuklara oyun ve eğitimin iç içe verildiği kuruluştur. Yaygın olarak bu okullara 3-6 yaş arasındaki çocuklar alınır. Anaokulları çocukların bedensel, duygusal ve toplumsal gelişimlerinde, bilgi ve becerilerini geliştirmede önemli rol oynar. Çocuğun güven duygusunu pekiştirerek, kişiliğinin oluşumuna katkıda bulunur.

Sponsorlu Bağlantılar
Anaokulu programı
Anaokullarında günde en az 2,5 saatlik bir program uygulanır. Okulların çoğunun programında, öğle yemeği ve öğle uykusu da yer alır. Eğitim programları çocukların gelişme düzeyine uygun bir biçimde belirlenir. Bir öğretmen en çok 25 çocuktan oluşan bir grupla ilgilenir.

Anaokulunda belirli bir program çerçevesinde müzik dinlemek, şarkı ya da oyun öğrenmek, açık hava gezintileri yapmak gibi etkinlikler yürütülür. Kum havuzu oyunları, kaydırak, tırmanma, bilmece oyunları ve resimli kitaplara bakma türünden etkinliklerde ise daha esnek bir yol izlenir. Anaokullarında çocukların zekâ ve yaratıcılığını geliştiren çeşitli oyun gereçleri kullanılır. Bu gereçlerin belli başlıları değişik biçimli tahta parçaları, çeşitli boyalar, kâğıt, kil, renkli macun, kum, su, bebek evi, yapboz kutuları, sayıları öğrenmek için boncuklar, çubuklar ve değişik kılıklara bürünmek için giysilerdir.

Okulöncesi eğitimin tarihi
Küçük çocuklar için okullar ilk kez 18. yüzyılda Fransa’da, 19. yüzyılın başlarında da İngiltere ve İtalya'da açıldı. Ancak bu okullar, okul çağındaki çocukların eğitildiği öbür okullardan pek farklı değildi. Bu okullarda dinsel eğitime, alfabenin ve gündelik ev işlerinin öğretilmesine ağırlık veriliyor, oyuna çok az zaman ayrılıyordu.

İngiltere'de küçük çocuklar için okullar açma düşüncesini ilk kez, bir sosyal reformcu olan Robert Owen hayata geçirdi. 1816'da İskoçya'nın New Lanark kentinde açtığı okulda, çocuklara ilginç etkinliklerde bulunabilecekleri, sağlıklı bir ortam sağlamayı amaçlamıştı. İsviçreli eğitimci Friedrich Froebel 1841'de, “çocuk bahçesi” anlamına gelen ilk kindergarten'i kurdu. Froebel, bu okulun çocukların oyun aracılığıyla kendilerini geliştirebilecekleri ve dış dünyayı öğrenebilecekleri bir yer olacağını düşünmüştü.

Okulöncesi eğitimin önemi üzerinde duran ünlü adlardan biri de, 1907'de İtalya'da ilk çocuk evini açan doktor Maria Montessori'dir. Montessori, çocukları öğretim adına sıkı disiplin kuralları içine hapsetmek yerine, neyi ne zaman öğreneceklerini çocukların kendi kararına bırakmanın daha doğru olduğunu savundu.

ABD'de anaokulları ilk kez yükseköğretim kurumları ve araştırma merkezleri tarafından çocuk gelişimi konusunda araştırmalar yapmak amacıyla kuruldu. 1930'daki ekonomik bunalım sırasında ise federal hükümetler işsiz öğretmenlere iş olanağı yaratmak üzere yeni anaokulları açtılar.

Günümüzde anaokulları
Günümüzde pek çok ülkede yoksul ailelerin çocukları ya da zihinsel ve bedensel özürlü çocuklar için devlet desteğiyle açılmış anaokulları vardır. Normal okulöncesi eğitim için kurulmuş anaokulları da pek çok ülkede yaygındır. Ama okulöncesi eğitim değişik ülkelerde farklı biçimlerde uygulanır. İsveç’te 3 ay – 5 yaş arası çocuklar kreşe alınır. Türkiye’de 0-3 yaş arası çocuklar kreşlere, 3-6 yaş arasındaki çocuklar anaokuluna kabul edilir. ABD’de çocuk yuvalarına 2-5 yaş arası çocuklar gider. ABD'de beş yaşındaki çocukların yüzde 60'ı, dört yaşındakilerin ise yüzde 40'ı anaokuluna gitmektedir.

Türkiye'de anaokulları
Türkiye'de ilk anaokulu 1915'te açıldı. Cumhuriyet döneminde kız meslek liselerine bağlı olarak açılan yeni anaokullarının, aynı zamanda öğretmen adaylarının eğitimine yönelik bir işlevi vardı. Aynı dönemde özel sektöre de anaokulu açma izni verildi. Daha sonra en az 100 kadın işçi çalıştıran fabrikalara, kreş ve anaokulu açma zorunluluğu getirildi. Ne var ki işyerlerinde az sayıda kadın işçi çalıştırılması yüzünden bunun uygulamada etkili bir sonucu olmadı. Bugün ilaç, tütün ve dokuma fabrikaları gibi kadın işçilerin yoğun olduğu işletmelerde, devlet ve özel sektörce işletilen anaokulları vardır. İlköğretim okullarında, bazı kamu kuruluşlarında ve özel işyerlerinde de anaokulları bulunmaktadır. Bu okulların 0-3 yaş grubundaki çocuklar için açılmış olanları “kreş”, 3-6 yaşlar arasındaki çocuklar için olanları da “yuva” olarak adlandırılır. Bütün bu gelişmelere karşın, günümüzde Türkiye’de anaokulu çağındaki çocukların çok azı okulöncesi eğitimden yararlanmaktadır.
Son düzenleyen Safi; 1 Ocak 2019 17:38
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
8 Ekim 2008       Mesaj #3
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi

Çocukların Anaokuluna Başlama Yaşı Ne Olmalıdır?

Çocuklar sosyal bir ortama uyum sağlayabilecek psikolojik olgunluğu ortalama 3 yaşını doldurduklarında kazanmaktadırlar. Bu nedenle de bu yaştan itibaren bir sosyal kuruma devam etmeleri uygun olmaktadır.

Daha öncesinde tek bir kişinin sürekli ilgisine ihtiyaç duyarlar ve bu ilgiyi paylaşabilecek olgunluğa erişmemişlerdir. Bu nedenle 3 yaş öncesi yuvaya gönderilen çocuklarda sıklıkla yuvaya uyum problemleri yaşanmaktadır. Anaokulu ne gibi özelliklere sahip olmalıdır? Aileler çocukları için anaokulu seçerken nelere dikkat etmelidir?
3 - 6 yaş dönemi çocukların zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimleri için en önemli dönemdir. Çocuklar öncelikle gelişimlerinin bir özelliği olarak sosyalleşmek, başka çocuklarla bir arada olmak ihtiyacındadırlar. Yuvalar çocukların paylaşma, bir arada olma, birlikte hareket edebilme ve oyun oynama ihtiyacını karşılarlar. Becerileri ve zihinsel kapasiteleri birbirine denk olan yaşıtlarıyla bir arada olmak çocukların yaşayarak öğrenmelerini sağlar ve sosyal paylaşımın öğrenilmesinde etkilidir. Bu nedenle de anaokulu ve yuvaların çocukların bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal gelişimlerini ve dil gelişimlerini destekleyici bir program uygulamaları ve bu programı uygun koşullarda sunmaları gerekmektedir. Çocukların tüm gelişim alanlarını destekleyen bir program hazırlanmalı ve bu program çocukların keyifle ve ilgilerini çekebilecek şekilde takip etmelerini sağlayacak bir içerikte hazırlanmalıdır. Çocukların var olan ilgi ve yeteneklerini geliştirmeye yönelik değişik aktivitelerin sunulması önemlidir. Çocuklar hem eğlenmeli, hem öğrenmeli hem de yeni ilgi alanları bulmalıdırlar. Öğrenirken eğitim hayatlarının temeli olan birlikte hareket edebilme, grupla birlikte karar alabilme, sıra bekleme, kendini grup içinde ifade edebilme, ihtiyaçlarını ifade etme, belirlenen kuralları öğrenme ve bu kurallara-sınırlara uyma gibi becerileri kazanmaları da önemlidir.

Çocukların yaşlarına uygun olarak gerekli kavramları (renk, şekil, sayı vb), el becerilerini, sosyal becerileri öğrenmeleri evden çok yuva ortamında mümkün olmaktadır. Yuvada tüm bu bilgi ve becerilerin belli bir sıra ile öğretilmesi söz konusudur. Programın uygulanması aşamasında yuva personelinin deneyim ve eğitimleri de çok önemli olmaktadır.

Anaokulunda daimi bir pedagog veya çocuk gelişimi konusunda deneyimli bir psikoloğun bulunması yuva seçiminde birinci koşul olmalıdır. Çocukların becerilerinin ve gelişimlerinin takibini yapabilmek ve olası bir aksaklıkta aileyi uyarabilmek çok büyük önem taşımaktadır. Çünkü olası bazı problemler erken yaşta keşfedildiklerinde hızlıca çözümlenebilmekte aksi halde uzun yıllar süren, eğitim hayatını ve çocuğun sosyal hayatını etkileyen başka zorluklara dönüşebilmektedirler.

Ayrıca her çocuk zaman zaman bazı sıkıntılar yaşayabilmekte bu sıkıntılar değişik şekillerde ifade edilmektedirler. Çocuklardaki bu belirtileri ve değişiklikleri dikkatle gözlemlemek ve başka bir problemin işareti olduğunu keşfedebilmek uzmanlık ve deneyim gerektirmektedir.

Ayrıca ailelerin çocukların eğitimi ve gelişimi konusunda ve uygun disiplin yöntemleri konusunda yönlendirilmeleri ve desteklenmeleri önemlidir. Bu nedenle de yuva personelinin pedagoji eğitimli olması büyük önem taşımaktadır. Temizlik ve fiziksel ortam zaten anne-babaların dikkat ettikleri ve fark etmekte zorlanmadıkları özelliklerdir. Burada da dikkat edilmesi gereken şey fizik ortamın nasıl düzenlendiğidir.

Örneğin çocuklar hangi aktivite sırasında nerede bulunuyorlar? Bu ortamlar o aktivitenin rahatça gerçekleşmesi için uygun ortamları mı? (örneğin boya yapılan yerde zeminin halı olması hem çocukların rahatı hem de hijyen açısından uygun olmayabilir) Merdivenler ne kadar korunaklı? Bahçe ve bahçedeki oyun malzemeleri tüm çocukların kullanımına açık mı ve çocuk sayısına oranlandığında yeterli mi? Oyuncak çeşitliliği var mı? Hangi malzemeler kullanılıyor? Boyalar vs çocukların ağzına almaları durumunda zararlı olabilecek nitelikte mi? Oyuncaklar ve diğer eğitim malzemeleri gerçekten kullanılıyorlar mı? Serbest oyun zamanlarında ve bahçe saatinde çocuklarla ilgilenen personel sayısı da önemlidir. Çünkü çocuklar açık alanda daha hareketli olmakta ve zarar görme olasılıkları artmaktadır. Bu nedenle bahçe saatlerinde ve hareketli oyunlar sırasında normalde var olan öğretmen ve eğitimci sayısının takviye edilmesi önemli olmaktadır.

Çok önemli bir konu da sınıf mevcududur. Okul öncesi sınıflar 3 yaşta 10-12 civarı olmalıdır. Daha fazla sayıda çocuk için tek öğretmen yeterli olmamaktadır. 4 ve 5 yaş grubunda bu sayının biraz daha üzerine çıkılabilir. Ancak ilkokul sınıfları gibi kalabalık ortamlarda çocukların bir arada düzen içinde bulunmalarını sağlamak güç olacağından ister istemez daha sıkı bir disiplin uygulanmaya çalışılacak bu da çocukların ihtiyaç duydukları rahatlık ve ilgi ihtiyaçları ile ters düşecektir.

Anaokulu çocuğa neler öğretir? İlerideki akademik ve sosyal yaşamına ne tür katkıları olur?
Anaokulu çocuğun yaşamındaki ilk gerçek sosyal deneyimdir. Çocuğun merkez olduğu ve tüm ilginin üzerinde olduğu bir ortamdan uzaklaşıp ilgiyi, sevgiyi paylaştığı, bir düzen içinde grup halinde hareket ettiği, beklemeyi, sabretmeyi öğrendiği, tüm ihtiyaçlarını karşılaması için desteklendiği ilk ortamdır. Çocuk yuvaya giderek öncelikle düzen öğrenir. Her gün aynı saatte kalkıp, aynı düzen içinde okuluna gitmektedir. Bu ev yaşamında da düzen sağlar. Belirli bir saatte yatmayı, düzenli olarak kahvaltı etmeyi öğrenir. Düzenli ve sürekli arkadaşlıkları olur. Arkadaşlarını aramaya, onlar tarafından aranmaya başlar.

Arkadaşlık ve arkadaşlarıyla paylaştıkları önemli olmaya başlamıştır. Anne-babası dışında öğretmeni ve okuldaki arkadaşları hayatında önemli olmaya başlarlar. Başka insanlarla ilişki kurmayı ve sürdürmeyi öğrenir. Evde ortaya çıkan sorunlarda sorun çözmek zorunda kalmayabilir ancak yuvada örneğin oyuncağını paylaşması gerektiğinde uygun yöntemle yaklaşamazsa hayal kırıklığı yaşayabilir ve bu yolla zaman içinde problem çözmeyi öğrenir. Kabul görmek, kabul etmek gibi sosyal kavramlar gelişmeye ve önem kazanmaya başlar.

Yaşayarak, deneyerek öğrenme fırsatı elde eder. Her tür bilgi grupla etkileşim halinde öğretilmektedir ve mümkün olduğunca çocukların bir çok duyusuna hitap edebilecek bir öğretim planı uygulanır. Bu nedenle çocuğa evde öğretilen sistemsiz ve düz bir bilgiye oranla çok daha kalıcı ve muhakemeye olanak veren zengin bir öğrenme ortamı sağlanmaktadır. Bu tarz öğrenme çocukta sürekli bir öğrenme isteği ve ihtiyacı yaratmaktadır.

Tüm bu bilgi ve deneyimin 6 yaşından önce kazanılmasının asıl önemi çocuğun zihinsel ve duygusal gelişimi için bu yılların çok önemli yıllar oluşudur. Bu dönemde edinilen bilgiler hem çok kolay öğrenilmekte hem kalıcı olmakta ve öğrenme alışkanlığı geliştirmek açısından önem taşımaktadır. Anaokuluna giden çocukların gitmeyenlere oranlar ilkokulda çok daha uyumlu ve başarılı oldukları bilinmektedir. Ayrıca sosyal uyum ve arkadaşlık geliştirme becerileri açısından okul oncesi eğitim almış olan çocuklar çok daha şanslı olmaktadırlar.

Okul öncesi eğitimin başka bir önemi de çocukların gelişimlerinin takip edilmesidir. Çünkü anne-babalar çocuklarının gelişim alanlarını dikkatle takip edebilecek bilgi ve beceriye sahip olmayabilirler. Ayrıca her çocuk gelişiminin bazı alanlarında sorunlar yaşayabilir, ileriki yaşlarda yaşaması olası bazı problemlere ait ipuçları verebilir. Bu belirtileri fark etmenin ve en uygun müdahalenin ne olduğuna karar vermenin en iyi yolu çocuğun anaokulu gibi yapılandırılmış bir ortamda düzenli şekilde takip edilmesidir
Son düzenleyen Safi; 1 Ocak 2019 17:39
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
1 Ocak 2019       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Anaokuluna başlayan çocuklara aileler nasıl davranmalıdır?
Anaokuluna başlama hem aile için hem de çocuk için çok önemli bir ilk adımdır. Aileler bir çok kaygı yaşamaktırlar. Özellikle de anneye fazla bağımlı olan ve evde kural öğretilmemiş, sorumluluk verilmemiş olan çocuklar için anne-babalar daha fazla kaygı duymaktadırlar. Çünkü genellikle bu çocuklar daha fazla uyum problemi yaşamaktadırlar. Çocuklar becerileri gelişmeye başladığı dönemden itibaren kendi ihtiyaçlarını karşılamaları için teşvik edilmelidirler.

Ayrıca, yemek, uyku, temizlik vb gibi konularda kurallar öğretilmelidir. Çocuk 2 yaşından itibaren yavaş yavaş nerede nasıl davranması gerektiği konusunda bilgilendirilmelidir. İstenen davranışlarla istenmeyen davranışların farkını öğrenmeye başlamalıdır. Burada tutarlılık önemlidir. İstenen davranışı karşısında her zaman olumlu bir ilgi alması çocuğu bu şekilde davranmaya isteklendirecektir. İsteklerinin makul ölçülerde karşılanması, bazı isteklerinin karşılanamayacağını bilmesi gerekmektedir. Aksi halde anne-babanın her talebi karşılayan tavrını çocuk girdiği her ortamda bekleyecek ve sonunda hayal kırıklığına uğrayarak yuvaya gitmek istemeyecektir.

Öncesinde kural ve sınır öğretilen, sabretmeyi ve beklemeyi öğrenen ve anne ile bağımlılık ilişkisi yerine bağımsızlık özelliğini kazanan bir çocuk yuvaya başlamak konusunda pek bir sorun yaşamayacaktır.

Anne-babanın çocuğun gideceği yuvayı çocuk olmadan seçmeleri ve karar verdikten sonra çocuğu götürmeleri uygundur. Çünkü seçme kararı çocuğa verildiğinde bizim için önemli olmayan kriterler çocuklar için önemli olabilir ve belki de pek uygun olmayan bir yuvayı çocuğumuz istediği için seçmek zorunluluğu oluşabilir. Biz de bunun etkisinde kalabiliriz.

Çocuk için uygun yuvaya karar verdiğimizde çocuğa bundan sonra oyun oynayabileceği, arkadaş edineceği ve yeni bilgiler edineceği bir okula gideceği söylenmelidir ve bir gün sadece ziyarete gidilmelidir. Ziyaret saatinin çocukların eğlenceli bir aktivite saati olması yararlı olabilir. Tüm yuvayı gezdikten ve kendi öğretmenini tanıştırdıktan sonra yuva yetkilisi çocuğa yuva hakkında bilgiler verebilir. İlk gün fazla kalınmadan dönülmelidir. Özellikle 3 yaşındaki çocuklar için çocuk istekli de ilk hafta günde 1-2 saatten fazla yuvada kalmaması uygun olmaktadır. İkinci hafta 3-4 saate çıkarılabilir. Mümkün ise dönem boyunca, değilse hiç değilse 2 ay boyunca çocuğun yarım gün yuvaya devamı daha uygun olmaktadır. Çünkü 3 yaş grubu çocuklar için tüm gün program psikolojik olgunlaşmalarının yetersizliği nedeniyle fazla yoğun gelebilmektedir.

Yeni başladığı dönemde çocuğa fazla soru sormak, yuvayı fazla övmek, ne yediğiyle fazla ilgilenmek, sık sık yuvaya gidip bakmak çocuğun uyumunu bozabilmektedir. Çocukla ilgili bilgileri çocuğunuz yanınızda değilken yuva yetkilisinden almalısınız. Çocuğu sorularla bunaltmak yerine kendi anlattığı bir şey olursa onu dinleyip, ne kadar takdir ettiğinizi ve okula başladığı için onunla ne kadar gurur duyduğunuzu belirtebilirsiniz.

Her şey yolunda gidiyor görünürken bile bir gün birden bire çocuğunuz yuvaya artık gitmek istemediğin belirtebilir. Paniğe kapılmadan sıkıntısının ne olduğun anlamaya çalışmalısınız. Çünkü çocukların yuvaya gitmek istememeleri genellikle yuva ile ilgili bir sorun olmamaktadır. Bazen yeni bir kardeşin geliyor olması, bazen anne ile ilgili sıkıntılar, bazen evde olan bir huzursuzluk gibi bir çok neden çocuğun yuvaya gitmek istemediğin belirtmesine neden olabilmektedir. Bu durumda yuvadaki uzmanlarla görüşüp onlardan yardım almalısınız.

Anaokuluna gitmekten korkma, ağlama, hatta sabahları mide bulantısı hissetme gibi davranışlar normal mi? Anne-babalar bu gibi davranışlar karşısından nasıl bir tutum içine girmeliler?
3 yaşını doldurmuş bir çocuğun yuvaya gidebilmek için gerekli psikolojik olgunluğa sahip olması beklenmektedir. Ancak bazı çocuklar annelerinde ayrışmakta güçlükler yaşayabilmekte ve bu nedenle de yuvaya gitmeye aşırı direnç gösterebilmektedirler. Hatta bu direç aşırı ağlama, kusma gibi uç sonuçlara neden olabilmektedir. Tepkilerin bu derece aşırı olması çocuğun başka ciddi sıkıntılar yaşadığının bir göstergesidir ve ancak profesyonel bir bir yardım alınması koşuluyla bu problemin üstesinden gelinebilir.

Bu durumda yuvadaki uzmanlar ile klinik ortamda çalışan uzmanın işbirliği ile bu problem çözülebilmektedir. Ailenin bu konuda eğitilmesi ve çocuğun psikolojik olgunlaşmasının desteklenerek aile ile işbirliğinin sağlanması gerekmektedir. Bazen anne-babalar çareyi çocuğu okuldan almakta ve yuvaya verme kararını ileri bir zamana ertelemektedirler. Böyle bir erteleme genellikle çözüm olmamaktadır ve bu çocuklar ilkokula başladıklarında da benzer belirtiler göstermektedirler. Problem ne kadar erken çözülürse o kadar kolay olmakta ve çocuk bu durumun olumsuz etkilerine daha az maruz kalmaktadır.

Okulöncesi eğitimde anaokulundaki eğitmenler ne gibi vasıflara sahip olmalıdır?
Anaokulunda çalışan öğretmen, yönetici ve çocuklarla teması olan her türlü personelin pedagojik bir eğitimden geçmiş olması önemlidir. Çünkü çocuklar için yuva içinde gördüğü ve temas ettiği herkes ve her şey okulu temsil etmektedir. Benzer bir dilin kullanılması, ses tonunun çocukları rahatsız edecek şekilde kullanılmaması, güler yüzlü olunması, mümkün olduğunca bakımlı ve temiz bir görünümde olunması çocuklar için önem taşımaktadır. Özellikle öğretmenlerin çocukların duygularını anlamak konusunda yetenekli olmaları, empatik olmaları, problem çözme yeteneğine sahip olmaları, oyuna, dramatizasyona yatkın olmaları, kendi duygularını iyi ifade edebilmeleri, düzgün bir diksiyona sahip olmaları önemlidir.

Ayrıca sürekli çocuklarla bir arada olmak en az çocuklar kadar oyunu ve oyuncağı sevmeyi gerektirir. Sadece psikoloji veya pedagoji eğitimi almış olmak anaokulu öğretmeni olmak için yeterli olmamaktadır. Anaokulu öğretmeni olacak kişinin, kişiliğinin de çocuklar gibi çoşkulu ve eğlenceli olması gerekmektedir.

Her çocuk mutlaka anaokuluna gitmeli midir? Eğer gidemiyorsa anne-baba neler yapmalıdır?
3 yaşından itibaren her çocuğun anaokuluna gitmesi önerilmektedir. Ülkemizde bir çok devlet okulunun anasınıfı mevcuttur ve her geçen gün de yaygınlaşmaktadır. Ancak çevresinde anaokulu bulunmayan ailelerin okul öncesi döneme ait çocuk yayınlarını takip etmelerinde yarar vardır. Anaokulları için üretilen ünite dergileri veya kavram öğreten ve bir çok beceriyi geliştiren bir çok yayın mevcuttur. Bunları takip edip günlük bir program dahilinde çocukların masa başında çalışmaya alıştırılmaları, el becerilerinin geliştirilmesi ve mümkün olduğunca yaşıtlarıyla bir arada oyun oynama olanağı sağlanması gerekmektedir.

Ayrıca çocuk eğitimi ve gelişimi konusunda anne-babalar için hazırlanmış yayınların okunması, anne-babalara çocuğun eğitimi sırasında ortaya çıkabilecek olası problemlerle baş etme becerisi kazandıracaktır. Okumak, öğrenmek, çalışmak konusunda anne-babanın çocuğa örnek olması ve çocukta öğrenme isteği uyandırması önemlidir. Ülkemizde bir çok çocuk eline kalemi ilkokula başladığı gün almaktadır. Çocukların öğrenebilmeleri ve beceri geliştirebilmeleri için onlara fırsat verilmesi, teşvik edilmesi ve örnek olunmasının önemi unutulmamalıdır.

Çocukların çok küçük yaşlarından itibaren onların becerilerini geliştirecek oyun malzemelerinin alınması-sağlanması önemlidir. Anne-babaların çocukların gelişim dönemlerindeki zihinsel ihtiyaçları konusunda bilgilenmeleri ve bu konuda bol bol okumaları gerekmektedir. Ancak bu yolla çocukları için en uygun oyun malzemesini bulabilirler ve onları kendi ilgileri ve becerileri doğrultusunda eğitebilirler.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
1 Ocak 2019       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM

anaokulu


0-6 yaş grubundaki çocukların yaşıtlarıyla bir arada olabildikleri bakım, oyun ve öğrenim yeri.

Günümüzde özellikle sanayileşmiş ülkelerde ve büyük kentlerde yaygındır.
16. yüzyıldan 19. yüzyıla değin İngiltere ve Amerika’da kadınların işlettiği küçük okullar (dame school) anaokullarının en eski benzerleridir. Bu okullarda çocuklara alfabe öğretilir, dinsel eğitim verilir ve günlük ev işleri yaptırılırdı. Genellikle öğretmenin evi okul olarak kullanılırdı.

Günümüz anaokullarının ilk örnekleri, 18. yüzyılın sonlarında Fransa, İngiltere, İsviçre, Almanya ve İtalya’da açıldı. Jean-Jacques Rousseau’nun Emile adlı yapıtının etkisiyle Fransa’da 1779’da küçük çocuklar için özel okullar açılmaya başladı. 1833’te merkezî hükümet bu okulların çoğunu devralarak ecole maternelle (anaokulu) adını verdi.

İngiltere’de, Sanayi Devrimi sırasında, anne, baba ve büyük kardeşleri uzun saatler fabrikalarda çalışan küçük çocuklar için okullar açılması düşüncesini ilk uygulamaya koyan Robert Owen oldu. Bir pamuklu dokuma fabrikasının sahibi olan Owen, işçilerinin çocukları için İskoçya’rın New Lanark kentinde 1816’da bir okul açtı. Owen’a göre bu okul, küçük çocuklara ilginç etkinliklerle dolu sağlıklı bir ortam sağlayacaktı. Owen’ın okulu amacına ulaştıysa da, İngiltere’de daha sonra açılan anaokulları Owen’ınkinin tersine, ezberciliğe ve ahlaki eğitime ağırlık verdiler. 1836’da İsviçreli J. H. Pestalozzi’nin geliştirdiği yöntemleri uygulayacak öğretmenler yetiştirmek üzere, Ingiltere ve Koloniler için Okul Derneği kuruldu.

Pestalozzi’nin küçük çocukların eğitimi konusundaki düşünceleri, İngiltere’de Robert Owen’ın, Almanya’da Friedrich Froebel’in, İtalya’da Maria Montessori’nin düşünceleriyle benzeşiyordu. Anaokulları yalnızca bakım yerleri değil, çocukların oyun yoluyla kendilerini ve dış çevreyi öğrenebilecekleri özgür ortamlar olmalıydı. Pestalozzi’nin öğrencisi Froebel, 1837’de Prusya’ nın Blankenburg kentinde Kindergarten (çocuk bahçesi) adını verdiği anaokulunu açtı. Froebel’in anaokulu da oyun yoluyla psikolojik eğitim ilkesi üzerine kuruluydu.

1907’de İtalya’da Maria Montessori ilk Casa da Bambim yi (Çocuk Evi) açtı. Montessori, küçük çocukların sıkı disiplin ve katı kurallarla yetiştirilmelerinin zihinsel ve ruhsal gelişmelerini engelleyeceğine inanıyordu. Ona göre çocuğun ilgisinin ve zihinsel kapasitesinin, belli yaşlarda belli bilgileri almaya doğal olarak hazır ve açık olduğu değişik duyarlılık dönemleri vardı.

Dolayısıyla, kendi seçtiği oyuncak ve arkadaşlarla dilediği oyunları oynamasına izin verilen çocuk, kendisini daha iyi tanıyacak ve çevresiyle uyumlu ilişkiler kuracaktı. Böyle bir ortamda öğretmenin işlevi yol göstermek, çocuğa gerektiğinde yardımcı olmaktı. Montessori’nin bu görüşleri sonraları bütün dünyada Montessori yöntemi adıyla yayıldı.

Türkiye’de ilk anaokulu, 1915’te Tedrisat-ı İptidaiye Kanun-ı Muvakkati ile Ana Mektepler Nizamnamesi’ne göre, ilkmektepler bünyesinde açıldı. Cumhuriyet döneminde çıkarılan Ana Okullar ve Ana Sınıflar Yönetmeliği, ilkokulların bünyesinde açılan anaokullarının yanı sıra kız meslek liselerinde de döner sermayeli anaokullarının açılmasına olanak sağladı. Ayrıca özel sektöre de anaokulu açma izni verildi.

Türkiye’de özellikle 1980’den sonra İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlerde yaygınlaşan anaokulları kreş, anaokulu, çocuk yuvası, çocukevi gibi değişik adlar altında özel ya da kamu kuruluşlarınca işletilmektedir. 0-3 yaş grubundaki çocuklar için açılmış olanları “kreş”, 3-6 yaşlar arasındaki çocukLar için olanları da “yuva” adıyla bilinen bu okullardan, denetimleri açısından illerdeki Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı olanlar anaokulu, Sağlık ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne bağlı olanlar da çocukevi olarak adlandırılır. Yasalara göre, çocukevleri anaokulları gibi eğitici etkinliklerde bulunmak zorunda değillerse de, uygulamada her ikisi de ilkokul öncesi eğitim vermektedir.

Yasalara göre, anaokullarında çalışan yönetici ve öğretmenlerin çocuk eğitimi konusunda yükseköğrenim yapmış olmaları gereklidir. Kurucular için böyle bir koşul aranmaz. Özel anaokullarmdan başka ilkokullarda, kamu kuruluşlarında ve özel işyerlerinde de anaokulu açılabilir. Ayrıca, öğrencilerin eğitiminin bir parçası olarak, kız meslek liselerine bağlı anaokulları da vardır. 1990 verilerine göre Türkiye’de anaokulu çağındaki çocuklardan ancak yüzde 4,7’si okulöncesi eğitimden yararlanmaktadır.
kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

21 Mayıs 2015 / ahmetseydi Genel Mesajlar
19 Eylül 2008 / Misafir Eğitim Bilimleri
13 Şubat 2007 / HayLaZ61 Sanat
21 Mayıs 2015 / Pasakli_Prenses Psikoloji ve Psikiyatri
16 Kasım 2007 / probLem girL Taslak Konular