MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Tarih (https://www.msxlabs.org/forum/tarih/)
-   -   İran ve İran Tarihi (https://www.msxlabs.org/forum/tarih/10423-iran-ve-iran-tarihi.html)

kompetankedi 3 Ekim 2006 12:39

M.Ö. 3000 yıllarından beri İran biliniyordu. Bilinen en eski imparatorluk Elamlıların M.Ö. 1100-600 yıllarında kurdukları imparatorluktur. Elamlıların yerine Medlerin kurmuş oldukları imparatorluğu Persli Keyhüsrev M.Ö. 550 yılında yıkmış ve Anadolu’nun büyük bir bölümü dahil olmak üzere egemenliği altına almıştır. İskender komutasındaki Yunanlılar M.Ö. 330 yıllarında bütün İran topraklarını ele geçirdiler. Bundan sonra İran topraklarında Parthların ve Sasanilerin egemenliği devam etmiştir.

Sasanilerin çöküşü İslam ordularının İran’ı ele geçirmeleriyle olmuştur. Hazret-i Ömer devrinde İran üzerine birçok seferler düzenlenmiştir. Akın akın İran içlerine giren İslam orduları, Âzerbaycan, Taberistan, Cürcan, Rey, Kumis, Karvin, Zencan, Hemedan, İsfahan ve Horasan’ı fethettiler. Hazret-i Ömer’in ölümünden sonra İran’da bazı karışıklıklar meydana geldi. Hazret-i Osman bunun üzerine askeri birlik göndererek isyanları bastırdı ve elebaşılarını cezalandırdı. Böylelikle İslam hakimiyeti, İran’da devamlı sağlanmış oldu.

Hicri sesekizinci asrın başında Safiyyüddin Erdebili hazretlerinin soyundan gelenler İran’da Sünni bir tarikat kurdular. Onun adına nisbetle bu tarikata Safeviyye adı verildi. Osmanlı sultanları, İslamiyete hizmet eden bu tarikat mensuplarına pek çok ihsanlarda bulundular. Ancak Hoca Ali’den itibaren bu yolun mensupları arasında Eshab-ı kiram düşmanlığı yayılmaya başladı.

Daha sonra tarikatın başına geçen Şeyh İbrahim, aşırı Şii görüşlerini benimsedi. Bundan sonra tarikatin başına Şeyh Haydar geçti. Şeyh Haydar’ın ölümünden sonra oğlu Şah İsmail taç giydi. Şah İsmail, velinimeti olan Akkoyunlular Devletini yıkarak, İran’da Safevi Hanedanını kurdu. Bunun zamanında Şiilik, devletin resmi dini oldu. Bu dönemde ********n en büyük meselelerini Osmanlılarla savaşmak teşkil etti.

1514 yılında Çaldıran’da Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail’i ağır bir hezimete uğrattı ve Tebrizi fethetti. Şah İsmail’in ölümünden sonra tahta geçen oğlu Tahmasb zamanında İran bütünüyle Osmanlıların eline geçti.

Safevi Sülalesinin çöküşü Şah İkinciAbbas’ın hükümdar olduğu döneme rastlar. Yıkılışın ilk belirtisi Kandehar’daki Afganlı Mir Veys’in 1709 yılında isyan ederek başarı sağlaması oldu. Bundan sonra Afganlılar sık sık İran üzerine askeri seferler düzenlediler. Fakat hiçbir zaman İran’a tamamen sahip olamadılar. 1729’da Safeviler yeniden yönetimi ele geçirdiler. Fakat bu sefer de Rus Çarı Deli Petro öteden beri gerekli ticaret yollarını açabilmek için İran’a göz dikmiş durumdaydı.

Osmanlılar da İran’ın Rusların eline geçmemesi için İran üzerine bir sefer düzenledi. Osmanlılarla Ruslar arasında bir savaş tehlikesi belirdi, ama sanıldığı gibi olmayarak iki devlet anlaşarak, İran’ı aralarında pay ettiler. Bu anlaşma uzun sürmedi. Tahmasb kuzeydoğu İran’da bir ordu toplamaya çalışıyordu. Çar Petro, tahtın Safevi Sülalesine geçmesini uygun karşılayacağını açıklamıştı. Ama bütün bunlar Safevi Sülalesinin tahtı ele geçirmesine yetmedi.

Nadir Şah ile birlikte İran üzerinde Afşar soyunun egemenliği başlamaktadır. Ancak bu da uzun sürmedi. Nadir Şah’ın öldürülmesinden sonra bir iktidar boşluğu meydana gelmiş ve bundan sonra üç ayrı rakip taht için ortaya çıkmıştır. Bunlar: Zendler, Afganlılar ve Kaçarlardır. Bunlardan Zendlerin yönetimi 40 seneye varmayacak derecede kısa bir zaman diliminde oldu. Bundan sonra ülke yönetimi 1925 yılına kadar Kaçarların elinde kaldı.

1925-1979 yılları arasındaki dönem ise Pehlevi sülalesinin İran tahtında bulunduğu dönemdir. Pehlevi sülalesinin İran tahtında bulunduğu süre içinde geçen en buhranlı dönem İkinci Dünya Savaşı yıllarıdır. 1938 yıllarından sonra İran’da Alman tesiri şiddetli bir şekilde kendisini hissettirmeye başlamış, bunun neticesinde İran’da pek çok Nazi-Almanyasının teknisyenlerinin bulunması, başta İngiltere olmak üzere müttefik devletleri tedirgin etmiştir.

Bununla başlayan gerginlik, 1952 senesinde İran’ın İngiltere ile diplomatik ilişkilerini kesmesine kadar ilerledi. İran başbakanlarından Musaddık’ın yönetimin başında bulunduğu dönemlerde İran Komünist Partisi olan Tudeh’e büyük tavizler vermesi ve bunları batıya karşı koz olarak kullanmaya çalışması, memlekette huzursuzluklar meydana gelmesine sebep oldu. Bunun üzerine Şah, Musaddık’ı başbakanlıktan azlederek yerine General Zahid’i tayin etti.

1963 yılında Şah “Beyaz Devrim” adı altında ülkede büyük çapta ekonomik ve sosyal reformlar yapmıştır. Her geçen gün artan petrol gelirleri ve özellikle ülke savunması için yapılan büyük harcamalar, İran’ı Ortadoğu’da özellikle askeri bakımdan söz sahibi ülkeler arasına getirmeye başlamıştı. Bu zamanda Fransa’da sürgünde bulunan İranlı Şii lider Humeyni, ülkede Şii inancının hakimiyetinden istifade ederek, çoğunlukta olan Şiileri etrafında topladı.

İçten ve dıştan yapılan pek çok mücadeleler neticesinde Humeyni İran’a hakim oldu. Şah ailesi İran’ı terketti ve memleket Şii inancı ile idare edilmeye başlandı. 1979 yılında İran İslam Cumhuriyeti adını alan ülkede binlerce Şii inancında olmayan İranlı, devlet aleyhtarlığı ile suçlanarak sorgusuz sualsiz kurşuna dizildi.

Humeyni idaresindeki İran, Irak ile 22 Eylül 1980’de harbe başlamış ve bu harpte yüzbinlerce İranlı ölmüştür. 20 Ağustos 1988’de Ateşkes ilanı ile savaş durdu. Âyetullah Humeyni’nin 1989’da ölmesi üzerine aynı yılın Ağustos ayında yerine cumhurbaşkanı Ali Hameney, Hameney’in yerine de meclis başkanı Haşimi Rafsancani Cumhurbaşkanı seçildi.

Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgal etmesi üzerine, İran’ın barış şartlarını eksiksiz kabul ettiğini açıkladı. Böylece l980’da başlayan savaş 1990’da barış anlaşması ile neticelendi ve iki ülke arasında diplomatik ilişki yeniden kuruldu.

*


Misafir 1 Nisan 2007 21:51

İran

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/c/ca/Flag_of_Iran.svg/125px-Flag_of_Iran.svg.png

İran (Farsça: ایران) Güneybatı Asya'da ülke. Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Irak, Pakistan, Afganistan ve Türkmenistan ile kara sınırına sahiptir. Başkenti Tahran'dır. İran topraklarin 53%'ü çöldür. İran'daki iki büyük çölden Kevir çölü kuzeyde, Lut çölü güneydedir.

Toplum Yapısı


İran nüfusunun etnik yapısının %40'ini İranlılar, %35'ünü Azeriler, %8'ini Gilaki-Mazenderaniler, %7'sini Kürtler, %3'ünü Araplar, %2'sini Türkmenler, %2'sini Beluciler, %2'sini Lurlar ve %1'ini de diğer etnik gruplar oluşturmaktadır.
İran nüfusunun dini yapısının %89'unu Şii Müslümanlar, %9'unu SünniMüslümanlar, kalan %2'sini ise diğer dinlere mensup insanlar oluşturmaktadır.


İran'ın Eyaletleri

İran'ın 30 eyaleti vardır.
  1. Tahran
  2. Kum
  3. Merkezi
  4. Kazvin
  5. Gilan
  6. Erdebil
  7. Zencan
  8. Doğu Azerbaycan
  9. Batı Azerbaycan
  10. Kürdistan
  11. Hemedan
  12. Kermanşah
  13. İlam
  14. Lorestan
  15. Huzistan
  16. Çaharmahal ve Bahtiyari
  17. Kohkiluye ve Buyer Ahmed
  18. Bu-şehr
  19. Fars
  20. Hürmüzgan
  21. Sistan ve Belucistan
  22. Kerman
  23. Yezd
  24. İsfahan
  25. Semnan
  26. Mazenderan
  27. Gülistan
  28. Kuzey Horasan
  29. Razavi Horasan
  30. Güney Horasan
  31. Elbruz
İran'ın adaları bu resimde gösterilmemektedir. Onlar Hürmüzgan (20 numara) eyaletine bağlıdırlar .

Başlıca Kentleri

Tahran (18.8 milyon), Meşhed (2.9 milyon), İsfahan (2.2 milyon), Tebriz (2.1 milyon), Şiraz (2 milyon)urimiye (1.3 milyon)



P.u.S.u 3 Haziran 2007 10:33

İran Tarihi
 
İran'da kurulan ya da İran'ı da içine alan devletler
  • Öncül-Elami medeniyeti (3200–2700 M.Ö.)
  • Jiroft medeniyeti (3000–5th c. M.Ö.)
  • Elami hanedanları (2700–539 M.Ö.)
  • Manna Devleti (10th–7th c. M.Ö.)
  • Medler (Medyen) (728–550 M.Ö.)
  • Ahamenişler (Persler) (648–330 M.Ö.)
  • Selevkoslar (Selefkiler) (330–150 M.Ö.)
  • Arşaklılar (Partlar) (250 M.Ö.– 226 M.S.)
  • Sasanîler (226–650)
  • Müslümanlar'ın fetihleri (637–651)
  • Emeviler (661-750)
  • Abbasiler (750-1258)
  • Tahiriler hanedanı (821–873)
  • Alavi hanedanı (864–928)
  • Seferî hanedanı (861–1003)
  • Samani hanedanı (875–999)
  • Ziyari hanedanı (928–1043)
  • Büveyhoğulları hanedanı (934–1055)
  • Gazneli İmparatorluğu (963–1187)
  • Gurlular hanedanı (1149–1212)
  • Selçuklu İmparatorluğu (1037–1194)
  • Eldenizler İmperatorluğu (1136-1225)
  • Harzemşahlar (1077–1231)
  • İlhanlılar İmparatorluğu (1256–1353)
  • Muzaffariler hanedanı (1314–1393)
  • Çobanîler hanedanı (1337–1357)
  • Celayirîler hanedanı (1339–1432)
  • Timur İmparatorluğu (1370–1506)
  • Karakoyunlu İmperatorluğu (1407–1468)
  • Akkoyunlu İmperatorluğu (1378–1508)
  • Safevi Devleti (1501–1722/1736)
  • Hotakiler hanedanı (1722–1729)
  • Avşar hanedanlığı (1736–1802)
  • Zandiya hanedanı (1750–1794)
  • Kaçarlar (1781–1925)
  • Pehlevi hanedanı (1925–1979)
  • İran İslam Devrimi (1979)
  • Geçici Hükümet (1979–1980)
  • İran İslam Cumhuriyeti (1980–Günümüz)


Keten Prenses 16 Nisan 2009 23:06

İran
 
Vikipedi, özgür ansiklopedi
İran İslam Cumhuriyeti (Farsça: جمهوری اسلامی ایران (yardım·bilgi)) Güneybatı Asya'da ülke. Güneyde Basra ve Umman Körfezi, kuzeyde ise Hazar Denizi ile çevrilidir. Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Irak, Pakistan, Afganistan ve Türkmenistan ile kara sınırına sahiptir. Başkenti Tahran'dır. Şiilik ülkenin resmi dîni mezhebi ve Farsça resmi dilidir.
İran, MÖ 4000'lere dayanan tarihi ve var olan yerleşmeleriyle dünyadaki en eski sürekli uygarlıklardan birine ev sahipliği yapmaktadır. Tarih boyunca İran Avrasya'daki merkezi konumu nedeniyle jeostratejik öneme sahip olmuştur ve bir bölgesel güçtür.
İran BM, Bağlantısızlar Hareketi, İslam Konferansı Örgütü ve OPEC kurucu üyesidir. İran siyasal sistemi 1979'da kabul edilen anayasaya göre oluşturulan bir kaç karmaşık yönetim yapısına göre işlemektedir. En yüksek devlet makamı şimdiki Ayetullah Ali Hamaney'in üstlendiği İran dini liderliğidir.
İran, uluslararası enerji güvenliği ve dünya ekonomisinde geniş petrol ve doğal gaz kaynakları sonucu önemli bir konuma sahiptir.

Köken

İran sözcüğünün kökeni, Sanskritçe
Aryan sözcüğünden gelir.
İran
(ایران) sözcüğü modern Farsça'ya, Zerdüştçülüğün kutsal kitabı Avesta'da yer alan bir Proto-İrani terim olan Aryānām'dan girmiştir. Ariya- ve Airiia- kelimeleri aynı zamanda Ahameniş İmparatorluğu yazıtlarında etnik bir atıf olarak yer almıştır. Orta Farsça'dan gelen Ērān terimi, Pehlevi dili'nde ʼyrʼn, Nakş-ı Rüstem'deki I.Ardeşir'in taç giyme törenini gösteren kabartmanın yanındaki yazıtta bulunmuştur.[14]Bu kabartmaya eşlik eden Partça dilindeki yazıtta İran,aryān olarak ifade edilirken, bu yazıtta, kralın sanı Orta Farsça ērān kelimesini (Pehlevi dilinde,ʼryʼn) içermektedir. I.Ardeşir'in zamanında ērān ifadesi devletten çok insanları kastederek bu anlamını korudu.
Bu yazıtta İran halklarına atfen kullanılan ērān kelimesine rağmen, ērān ifadesinin imparatorluk coğrafyasını ifade etmek için kullanılması Sasani hanedanlığının ilk döneminde de görülmüştür. I.Şapur'un -Ardeşir'in oğlu ve halefi- bir yazıtında açıkça Ērān bölgelerinin içine İranlıların yerleşmediği Ermenistan ve Kafkasya'yı da dahil etmiştir. Kartir kitabelerinde yüksek rahip, Anērān'ın egemenliği altındaki bölgeleri gösteren listede aynı bölgeleri saymıştır. ērān and aryān kelimelerinin ikisi birden, (İranlı) Aryanların ülkesi anlamına gelen Proto-İran dilindeki Aryānām teriminden gelmektedir. Airyanem Vaejah kelimesi ve kavramı aslında İran'ın ülke isminde (Edebi olarak Aryanlar'ın ülkesi anlamında), aynen Aryānā kelimesinin modern Farsça karşılığı olan Iran (Ērān) gibi korunmuştur.
1979'daki İran İslam Devrimi'nden itibaren ülkenin resmi adı "İran İslam Cumhuriyeti" olmuştur.
Ülkenin adı MÖ 6.yy'dan 1935'e kadar Pers İmparatorluğu, Acemistan gibi isimlerle bilinirken, o yıl Rıza Şah uluslararası topluluktan "İran" adını kullanmalarını istemiştir. Bir kaç yıl sonra bu isim değişikliğinin ülkenin geçmişi ile arasında bağı kopardığını iddia eden bilimadamları protesto gösterileri yapmış, 1959'da Muhammed Rıza Pehlevi her iki ifadenin resmi olarak birlikte ve birbirinin yerine kullanılabileceğini açıklamıştır.

Coğrafya ve İklim

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/5/5c/Iran_BMNG.png/180px-Iran_BMNG.png
İran'ın uydudan görüntüsü

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/d/d9/Damavand3.jpg/180px-Damavand3.jpg
Demavent Dağı İran'ın en yüksek noktasıdır.
İran, 1 648 000 km²’lik yüzölçümü ile Türkiye’nin komşuları arasında yüzölçümü Türkiye’den büyük olan tek ülke, aynı zamanda yüzölçümü açısından, Libya'dan sonra ve Moğolistan'dan önce gelen dünyanın 18. büyük ülkesidir. Ülkenin yüzölçümü kabaca İngiltere, Fransa,İspanya ve Almanya yüzölçümü toplamlarına eşit ya da Alaska'nın yüzölçümünden çok az küçüktür. Kuzey-batıda Azerbaycan ile (432 km/268 mi)ve Ermenistan ile (35 km/22 mi)uzunluğunda; Kuzeyde Hazar Denizi;Kuzey-doğuda Türkmenistan ile (992 km/616 mi)uzunluğunda; Doğuda Pakistan (909 km/565 mi) ve Afganistan ile (936 km/582 mi) uzunluğunda ve Batıda Türkiye ile (499 km/310 mi)uzunluğunda ve Irak ile (1,458 km/906 mi) uzunluğunda ve son olarak Güneyde Basra Körfezi ve Umman Körfezi ile sınırlara sahiptir. İran'ın yüzölçümü 1,648,000 km²dir. (yaklaşık olarak 636,300 kare mil)
İran'da Hazar Denizi ile Huzistan kıyıları arasında İran platosu bulunmaktadır. Dünyadaki en dağlık ülkelerden biridir, coğrafyası çeşitli havza ve platoları biririnden ayıran halı gibi serilmiş sıradağlar ile biçimlendirilmiştir. Kafkas,Zagros ve Elburz sıradağları ile nüfusun yoğun olarak bulunduğu Batı bölgesi en dağlık kesimdir;en son belirtilen sıradağlar içinde yer alan Demavent Dağı 5,604 m yüksekliği ile yalnız İran'ın değil Hindukuş Dağlarının batısındaki Avrasya topraklarının en yüksek dağıdır. Yükseklikleri yer yer 5000 metreye yaklaşan bu dağ sıraları iç bölgelerde çok sert bir kara ikliminin yaşanmasına neden olur. Hatta bu bölgelerde geniş çöl alanları bulunur.
Ülkenin doğusunun büyük kısmında, kuzey orta bölgesinde ülkenin en büyük çölü olan Kebir Çölü (Deşt-i Kebir) ve güneyinde ise Lut Çölü (Deşt-i Lut) gibi çöl havzaları olmak üzere bazı tuz gölleri bulunmaktadır. Bunun nedeni dağ sıralarının bu bölgelere yağmur bulutlarının ulaşmasını engelleyecek kadar yüksek olmasıdır. Büyük ovalar yalnızca Hazar Denizi kıyısında ve Basra Körfezi'nin kuzey ucunda İran'ın Şatt-ül-Arap (Arvand Rūd) nehri deltasındaki sınırları boyunca bulunmaktadır. Küçük, düzensiz ovalar ise Basra Körfezi'nin Hürmüz Boğazı ve Umman Körfezine bakan kıyılarındadır.
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/6/68/Lynx_lynx_poing.jpg/180px-Lynx_lynx_poing.jpg
Bayağı vaşak
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/a/a9/Map_iran_biotopes_simplified-fr.png/250px-Map_iran_biotopes_simplified-fr.png
İran bitki örtüsü :
* Koyu yeşil: Orman
* Fosforlu yeşil: Düzensiz orman
* Açık yeşil: Step
* Krem: Çöl
* Pembe: Yarı çöl
* Beyaz: Alüvyonlu toprak
İran'ın iklimi çoğunlukla kurak veya yarı kurak ve Hazar Denizi kıyısında subtropikaldir. Ülkenin kuzey sınır bölgesinde kış aylarında sıcaklıklar neredeyse donma noktasının altına düşer ve iklim yıl boyu nemli kalır. Yaz sıcaklıkları nadiren 29 °C'yi aşar (85 °F).[20][21] Düzlüğün doğu kısmında yıllık yağış miktarı 680 mm (27 in) iken batı kısmında 1,700 mm (67 in)'den fazladır. Batıya doğru Zagros havzasındaki yerleşmelerde yazları düşük sıcaklıklar ile sıfırın altında sıcaklıkların ve yoğun kar yağışlarının yaşandığı ağır kışlar görülmektedir. Doğu ve orta bölgedeki havzalar 200 mm'lik yıllık yağış miktarıyla kurak ve yer yer çöl iklimindedir. Ortalama yaz sıcaklıkları 38 °C'yi (100 °F) geçer. Güney İran'daki Basra Körfezi ve Umman Denizi kıyılarındaki ovalarının iklimi kışları ılık, yazları nemli ve sıcaktır. Yıllık yağış miktarı 135 ile 355 mm (beş ile ondört inç ) arasındadır.
Dağlarında ayılar, yaban koyunları ve keçiler, gazeller, yaban eşekleri, yaban domuzları, kurtlar, çakallar, panterler, bayağı vaşaklar, and tilkiler bulunur. Evcil hayvanlar olarak koyunlar, keçiler, büyükbaş hayvanlar, atlar,mandalar, eşekler ve develer bulunmaktadır. İran'da sülün, keklik,leylek ve şahin de yaşamaktadır.

İdarî bölümler

İran her biri atanmış bir vali (
استاندار, ostāndār;Farsça) tarafından yönetilen 30 bölgeye (Farsça; "ostān") ayrılmıştır.
Bölgeler "şehristān" denilen illere ve daha sonra da sırasıyla "bahş" ve "dehestān" ismindeki daha alt yönetim birimlerine bölünmüştür.
İran'ın adaları sağdaki resimde gösterilmemektedir. Adalar Hürmüzgan (20 numara) eyaletine bağlıdırlar.
  1. Tahran Eyaleti
  2. Kum
  3. Merkezi
  4. Kazvin
  5. Gilan
  6. Erdebil
  7. Zencan
  8. Doğu Azerbaycan
  9. Batı Azerbaycan
  10. Kürdistan
  11. Hamedan
  12. Kirmanşah
  13. İlam
  14. Luristan
  15. Huzistan
  16. Çaharmahal ve Bahtiyari
  17. Kohkiluye ve Buyer Ahmed
  18. Buşehr
  19. Fars
  20. Hürmüzgan
  21. Sistan ve Belucistan
  22. Kirman
  23. Yezd
  24. İsfahan
  25. Semnan
  26. Mazenderan
  27. Gülistan
  28. Kuzey Horasan
  29. Razavi Horasan
  30. Güney Horasan
  31. Elbruz


İran dünyada en yüksek şehirleşme oranlarından birine sahiptir. 1950'den 2002 yılına kadar şehir nüfusu %27'den % 60'a çıkmıştır.[22] BM 2030 itibarıyla şehir nüfusunun %80 olacağını tahmin etmektedir. İç göçmenlerin çoğu Tahran, İsfahan,Ahvaz ve Kum şehirlerinin etrafına yerleşmektedir.

Tahran, 11,000,000'a yaklaşan nüfusu ile İran'ın en büyük şehri ve başkentidir. Tahran ülke nüfusunun %15'ine ev sahipliği yapmaktadır. Tahran birçok büyük şehir gibi,ciddi hava kirliliği sorunu yaşamaktadır. Ülkenin iletişim ve ulaştırma ağının merkezidir.
Meşhed İran'ın ikinci büyük ve İmam Rıza Türbesini barındıran şehir olduğu için dünyadaki en kutsal Şii şehirlerinden biridir. İkinci en büyük şehridir ve 2,8 milyonluk nüfusu ile Razavi Horasan bölgesinin merkezidir. İran'da turizmin merkezidir ve her yıl 15 ile 20 milyon hacı İmam Rıza'nın türbesini ziyaret eder. İsfahan İran'daki diğer büyük şehirlerden biridir (şehir nüfusu:1,986,542).İsfahan bölgesinin başkentidir. İsfahan'daki Nakş-e Cihan Meydanı UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi nedeniyle yeniden düzenlenmiştir. Şehir onbirinci yüzyıldan ondokuzuncu yüzyıla kadar süren geniş çeşitlilikte İslami mimari örnekleriyle doludur. Şehrin etrafındaki yerleşim yerlerinin gelişimi İsfahan'ı metropolitan bölge nüfusu açısından ikinci en yüksek nüfuslu yerleşim yeri haline getirmiştir (3,430,353). İran'ın diğer büyük şehirleri Kerec (nüfusu 1,732,275), Tebriz (nüfusu 1,597,312) ve Şiraz (nüfusu 1,227,331)dır. Tebriz Eynali dağının güneyindeki Sahand volkanik yükseltisinin kuzeyinde yer almaktadır. Tebriz kuzeybatı İran'daki en büyük şehirdir ve Doğu Azerbaycan bölgesinin başkentidir. Kerec, Tahran bölgesinde, Tahran'ın 20 km batısında, Elburz dağının eteklerinde yeralır ancak şehir hızla Tahran'ın metropolitan alanının bir parçası haline gelmektedir.

Başlıca kentler

  • Tahran (11 milyon),
  • Meşhed (2.9 milyon),
  • İsfahan (2.2 milyon),
  • Tebriz (2.1 milyon),
  • Şiraz (2 milyon),
  • Urumiye (1.3 milyon)
  • Tahran:11.000.000
  • İsfahan: 1.573.378
  • Tebriz: 1.523.085
  • Meşhed:2.837.734
  • Kerec: 1.377.450
  • Şiraz: 1.279.140
  • Kum: 951.918
  • Ahvaz: 841.415
Toplum Yapısı
CIA verilerine göre İran nüfusunun %51'sini Farslar, %24'ünü, Azeriler, %8'ini Gilaki ve Mazandarani, %7'sini Kürtlerler, %3'ünü Araplar, %2'sini Lurlar, %2'sini Baloçi ve %1'sini diğer etnik gruplar oluşturur.
İran nüfusunun dini yapısının %90'unu Şii Müslümanlar, %'8'ini Sünni Müslümanlar, kalan %2'sini ise diğer dinlere mensup insanlar (Bahailer, Sâbiîler, Hindular, Yezidiler, Ahli-Hak, Zerdüştçüler, Yahudiler ve Hıristiyanlar oluşturmaktadır. İran'da diğer önemli dini azınlıklar arasında özellikle Ortodoks Gürcüler ve Ermeniler (İsfahan), Zerdüştler (Yezd) ve Bahailer öne çıkmaktadır. Ülkede az miktarda Hindu, Keldani ve Sâbiîlik inancına bağlı topluluklar bulunmaktadır. İran'da dini azınlıkların inanç özgürlüğü güvence altına alınmış olup, azınlık temsilcilerine (Ortodoks Hıristiyanlık, Musevilik ve Zerdüştlük) Meclis'te koltuk ayrılmıştır. İran hükümeti tarafından "sapkın bir inanç" olarak nitelendirilen Bahailik ise yasak olup, kimi zaman sert kovuşturmalara uğramaktadır.
Ülkenin resmi mezhebi olan Şiilik ve 12 İmam (İsna Aşeriye) inancı, ülkenin özellikle orta ve kuzey kısımlarında güçlüdür. Sünnilik inancıysa ağırlıklı olarak ülkenin kuzey-batısındaki Kürtler ile Pakistan sınırındaki Belucilerde ve Horasan eyaletinde yerleşik Türkmen aşiretlerde yaygındır.
71 milyon civarında tahmin edilen bir nüfusa sahip olan ülke, hem etnik hem de mezhepsel bakımdan büyük çeşitlilik göstermektedir. Genel nüfusun % 50'si İranî denilen karakteristiğe sahiptir. Nüfusu 26,5 milyonu bulan ve ülkenin kuzeybatısında, "İran Azerbaycanı" olarak adlandırılan bölge ve etrafında, Doğu Azerbaycan Eyaletinin Tebriz, Nakadeh, Serab, Ahar, Merend, Boneb, Shabestar, Batı Azerbaycan Eyaletinin Hoy, Urmiye, Salmas, Maku, Takab, Miyandoab, Naghadeh, Erdebil Eyaletinin Erdebil, Parsabad, Meskinşehr, Zencan Eyaleti, Hamedan Eyaletinde yöresinde yaşayan Azeriler Fars kökenlilerden sonra en büyük etnik topluluktur.
Azeriler dışında Kaşkaylar, Fars Eyaleti: Şiraz, Firuzabad, Ferreşbend, Kazerun, Abade ve Semirom. Türkmenler ise Gülistan Eyaletinde Günbed-i Kavus ve Bender-i Türkmen'de yaşamaktadır.
Bunun dışında Beluçiler, Bahtiyariler gibi Fars kökenkilerden başka etnik topluluklar da ülke nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturur. Çoğunluğu sünni olan ve Irak sınırına yakın bölgede yoğun olarak yaşayan Kürtler de 5 milyona yaklaşan nüfuslarıyla önemli bir etnik topluluktur. Kürt Alevileri, resmi mezhebin Caferilik olması sebebiyle sistemle entegre olmuştur. İran nüfusunun % 90’u Şiilerden, % 8'i sünni, % 2'i ise diğer dinlere mensuptur.

Tarih

Erken Dönem (MÖ 3200; MÖ 625)

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/e/e8/Mappa_di_Eratostene.jpg/180px-Mappa_di_Eratostene.jpg
Dünya Haritası Eratosthenes, c.MÖ 200. İran platosunun bulunduğu bölgenin tanımlamak için Ariana (Aryânâ) ifadesi kullanılmıştır.
MÖ Dördüncü Bin Yıl
İran platosu boyunca bulunan onlarca tarih öncesi kalıntı MÖ dördüncü milenyumda, Mezopotamya yakınlarında ortaya çıkan en erken uygarlıklardan yüzyıllar önce antik kültürlerin ve yerleşim yerlerinin varlığına işaret etmektedir.

MÖ Üçüncü ve İkinci Bin Yıl

Proto-İranlılar ilk olarak Hindu-İranlıların ayrılmasını takiben ortaya çıkmışlar ve izleri Baktria- Margiyana Arkeoloji Bölgesine kadar takip edilmektedir. Aryan, (Antik İran halkları) toplulukları MÖ üçüncü veya ikinci milenyumda İran platosuna; büyük olasılıkla birden fazla göç dalgası ile gelmiş ve yerleşmişlerdir. Proto-İranlıların "Doğu" ve "Batı" diye gruplara ayrılması göçe bağlı olarak meydana gelmiştir.

MÖ Birinci Bin Yıl

MÖ birinci milenyumda Medler, Farslar, Baktrialılar, ve Partlar batı bölgesinin nüfusunu oluştururken, Karadeniz'in kuzey steplerini Kimmerler, Sarmatlar ve Alanlar yerleşmişti. Diğer topluluklar Hindistan yarımadası kuzeybatı sınırındaki dağlık kesimde ve bugün Belucistan denilen bölgede yerleşmişlerdir. İskit toplulukları gibi diğer topluluklar batıda Balkanlara doğuda ise Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne kadar yayılmışlardır. Avesta dili c. MÖ 1000 ortaya çıkan Zerdüştçülüğün kutsal kitabı Avesta'nın kutsal ilahi ve kurallarını bir araya getirmek için kullanılmış doğuda kullanılan eski bir İrani dildir. Zerdüştçülük 7.yüzyıla kadar Ahameniş İmparatorluğu ve sonraki İran İmparatorluklarının resmi devlet diniydi.

İslamiyet Öncesi (MÖ 625 –MS 651)

Kiros Silindiri'nin tarihteki ilk İnsan Hakları Beyannamesi olduğu düşünülmektedir.

Medler

İran'ın bir millet ve imparatorluk (MÖ 625–MS 559 ) olarak, Büyük Kiros Medler ve Perslerden Ahameniş İmparatorluğunu (MÖ 559–330)oluşturacak birleşik bir imparatorluk kurana ve daha ilerde insanlar ve kültürler arası bir birleşme olana dek zamanının en büyüğü olmak üzere birleşmesi, Medler ile başlar.Kiros'un ölümünden sonra , oğlu Cambyses fetihlerine, Mısır'da önemli yerleri ele geçirerek devam etmiştir. Ölümünü taht kavgası izlemiştir ve kraliyet ailesinden gelmemesine rağmen I. Darius (MÖ 522-486 arasında hüküm sürmüştür) kral ilan edildi. I.Darius antik İran krallarının en büyüğü olarak kabul edilmiştir.
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/b/ba/Darius-Vase.jpg/100px-Darius-Vase.jpg
I. Darius

Ahameniş İmparatorluğu

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/0/0e/Achaemenid_Empire.jpg/200px-Achaemenid_Empire.jpg
Ahameniş İmparatorluğu
Büyük Kiros ve I. Darius yönetiminde Pers İmparatorluğu o zamana kadar insanlık tarihindeki en büyük imparatorluk haline gelmiştir.[34]Pers İmparatorluğunun sınırları doğuda İndus Nehri ve Ceyhun nehrinden batıda Akdeniz'e uzanıyor Anadolu (günümüz Türkiye'si) ve Mısır'ı kapsıyordu. Atina MÖ 499'da Sardes'in yağmalanması ile sonuçlanan Milet'teki bir isyana destek vermiştir. Bu MÖ 5. yüzyıl boyunca süren Yunan-Pers Savaşları olarak bilinen savaşları çıkartacak olan Yunanlılara karşı bir Ahameniş harekatına neden olacaktır. Yunan-Pers savaşları sırasında Persler bazı büyük üstünlükler ele geçirmişler ve MÖ 480'de Atina'yı yıkıp yerle bir etmişlerdir. Ancak Yunanlıların bir dizi zaferinden sonra Persler çekilmek zorunda kalmışlardır. Savaşlar MÖ 449'da Callias Barışı ile sona ermiştir.
Ahamenişlerin en büyük çalışması imparatorluğun kendisiydi. Zerdüşt'ün öğretilerinden kaynaklanan kurallar ve ahlak insan hakları, eşitlik ve köleliğin yasaklanmasına dayandırılan politikaları geliştiren ve uygulayan Ahamenişler tarafından sıkı bir şekilde takip edilmiştir. Zerdüştçülük Ahamenişler zamanında ve Kiros tarafından Babil'de özgür bırakılan sürgün edilmiş Yahudilerin ilişkileriyle, daha çok tanıtıldı ve İbrahimi dinleri etkiledi. Aristo, Eflatun ve Sokrates tarafından belirlenen Atina'nın Altın Çağı sırasında Yunanlıların Pers İmparatorluğu ve Orta Doğu ile temasları oluşurken Ahamenişlerin hüküm sürmüşlerdir. Orta Doğu ve Güneydoğu Avrupa halklarına sağlanan barış, asayiş, güvenlik ve zenginlik tarihte nadiren görülen bir dönemi oluşturmuş; bu dönem ticaretin bu oranda arttığı tek dönem olmuş ve bölge insanlarının yaşam standartları yükselmiştir.

Selevkos İmparatorluğu

Büyük İskender Ahameniş topraklarını, son Ahameniş İmparatoru III. Darius'u MÖ 333'te Issus Savaşı'nda yenerek imparatorluğuna kattı. Ölümünden sonra çatışmalara ve imparatorluğun bölünmesine yol açacak bir kararla ele geçirdiği Ahameniş topraklarının çeşitli bölümlerini ordusunun üst düzey komutanlarının yönetimine bırakarak 328–327'de bu topraklardan ayrıldı. 700 yıl sonra hüküm süren Sasani İmparatorluğuna kadar (aşağıdaki bölüme bakınız) bu topraklarda tek bir devlet yönetimi kurulamadı.

Part İmparatorluğu

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/4/4b/Parthian_Queen_Bust.jpg/180px-Parthian_Queen_Bust.jpg
İran Ulusal Müzesi'nden Kraliçe Musa'nın bir büstü, 1939'da Huzistan'da bir Fransız araştırma ekibi tarafından bulundu.
Part İmparatorluğu MÖ 3. yüzyılın başlarında Yunan Selevkos İmparatorluğunu yendikten sonra İran platosunu tekrar birleşitiren ve yöneten ve aynı zamanda MÖ 150 ve MS 224 arası Mezopotamyayı kontrol eden Arsasid Hanedanı (اشکانیان Ashkâniân) tarafından idare ediliyordu. Partlar antik İran'ın üçüncü yerli halkından olan hanedanıydı ve beş yüzyıl hüküm sürdüler. Medlerin, Asurluların, Babil'in ve Elam'in topraklarının ele geçirilmesinden sonra Partlar kendi imparatorluklarını düzenlemek zorunda kaldılar. Bu ülkelerin eski elit tabakasından olan herkes Yunandı ve yeni egemenler eğer hükümranlıklarını sürdürmek istiyorsa kendi geleneklerini bunlara uydurmak zorundaydılar. Sonuç olarak, şehirler eski antik haklarını korudu ve sivil yönetimler ancak belli oranda rahatsız edildiler.
Partlar doğuda, Roma'nın genişlemesini Kapadokya (orta Anadolu'da) sınırlandırdığı için Roma İmparatorluğu'nun baş düşmanlarıydı. Partlar zırhlı ve ağır silahlı ve hafif silahlı ancak hareketli atlıları kullanarak kendi topraklarını yaklaşık 300 yıla yakın bir süre savundular. Roma'ın en sevilen generali Marcus Antonius MÖ 36'da Partlılar'a karşı, sonucunda 32.000 asker kaybedeceği büyük bir sefer düzenledi. Roma İmparatoru Augustus zamanında Roma ve Part İmparatorluğu aralarındaki sorunları diplomasi aracılığıyla çözüyordu. Bu gelişmeler sırasında Partlar kendi ordularında Marcus Antonius'tan ve MÖ 53'te Harran'da "müthiş bir bozguna" uğrattıkları Marcus Licinius Crassus'den elde ettikleri deneyimlerle o dönem çok takdir edilen Roma Lejyon standartlarına, "altın kartallar"a göre bir düzenlemeye gittiler.

Sasani İmparatorluğu

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/fb/Bas_relief_nagsh-e-rostam_couronnement.jpg/250px-Bas_relief_nagsh-e-rostam_couronnement.jpg
I. Ardeşir'in Sasani döneminde yapılmış kabartması
İmparatorluk düzeninin gevşediği ve son kralın imparatorluğun vasallarından biri olan I. Ardeşir tarafından yenilmesi üzerine Part İmparatorluğu MS 224'te sona erdi. I. Ardeşir Sasani İmparatorluğu'nu kurdu. Ülkeyi ekonomik ve askeri alanda reformlarla geliştirmeye başladı. Sasaniler Ahamenişler tarafından çizilen sınırlar içinde, onlara Erânshahr veya Iranshahr, http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/c/ce/Eranshahr.svg/60px-Eranshahr.svg.png, "Aryanların Ülkesi" İranlılar diye atıfta bulunarak, başkentleri Tizpon olmak üzere imparatorluklarını kurdular. Romalılar arka arkaya I. Ardeşir,I. Şapur ve II. Şapur ile girdikleri savaşları kaybettikleri için çok sorun yaşadılar. Sasani hükümranlığı döneminde Roma İmparatorluğu'na karşı kazanılan zaferler Roma'da o kadar büyük bir karamsarlık yarattı ki tarihçi Cassius Dio şunları yazmıştır:
Bu bizim için büyük bir korku kaynağı idi. Doğudaki lejyonlarımız için Sasani Krallığı o kadar ürkütücüydü ki çok azı onlarla savaşmak istiyor geri kalanlar ise savaşma konusunda tamamen isteksiz davranıyordu..”
Part ve daha sonra Sasani devrinde İpek Yolu üzerindeki ticaret Çin, Mısır, Mezopotamya, İran, Hindistan ve Roma medeniyetlerinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır ve modern dünyanın temellerinin atılmasına yardımcı olmuştur. Partlılardan geriye kalan kalıntılar bazı açılardan klasik Yunan etkileri taşır ve çoğunlukta kendi oryantal anlayışlarını sergiler; "Part sanat ve yaşamını ifade eden kültürel farklılığın" açık bir ifadesi olarak. Partlılar, Avrupa Romanesk mimarisini andıran ve muhtemelen bu mimariyi etkilemiş olduğu Tizpon'da örnekleri görülen Part stili mimari tasarımların yaratıcılarıydılar. Sasanilerin yönetiminde İran Çin ile ilişkilerini geliştirdi, Sasani sanatı, müziği ve mimarisi büyük atılım gerçekleştirdi ve Nizip Okulu ve Gundeşapur Akademisi gibi dünya çapında tanınan bilim ve araştırma merkezleri oluşturuldu.
Bu dönemde batıda Hıristiyanlığın doğuda Budizm ve Manicilik gibi dinlerin yayılması sonucunda Zerdüştçülük İran birliğinin sağlamlaştırılması için ulusal bir devlet dini olarak örgütlendi. Ayrıca yine bu dönemde yazılı kültüre geçilmiştir. Kutsal metinlerin derlenmesinden oluşan enderzler, Zerdüştlüğün kutsal kitabı olan Avesta, dini ya da dindışı gelenekler ve İran’ın ulusal destanı sayılan Şehname bu dönemde kaleme alınmıştır. MS 630’larda başlayan Müslüman Arap akınları Sasani egemenliğine 651 yılında son vermiş ve İslamiyet’i İran’da yaymıştır.
632'de Arap yarımadasından Sasani İmparatorluğuna saldırılar başladı. İran El Kadisiye Savaşı'nda İran'ın İslami Fethi'ne yol açacak şekilde yenildi.

Orta Çağlar (652–1501)

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/4/4f/Iran_circa_1000AD.png/250px-Iran_circa_1000AD.png
İran Hanedanları Haritası c. 1000

Emeviler

İran'ın İslam devleti tarafından fethinden sonra İran Emeviler'in yönetimine girdi. Fakat İran tam anlamıylada İslamlaşmadı. Ancak İran'ın İslamlaşması İran toplumunun kültürel, bilimsel ve siyasi yapısı içinde derin dönüşümlere neden oldu: Olgunlaşmış İran edebiyatı, İran felsefesi, İran bilim ve teknolojisi ve İran sanatı yeni oluşan İslam medeniyetinin ana öğeleri haline geldi. Kültürel, politik ve dini olarak İran'ın İslam medeniyeti'ne eklemlenmesi çok büyük önem taşımaktadır. Son tahlilde İran'ın katkısı İslam'ın Altın Çağı'nın oluşmasında çok etkili olmuştur.

Abbasiler

Ebu Müslim, Emevileri Şam'dan çıkardı ve Abbasilerin Bağdat'ı fethetmesine yardım etti. Abbasi halifeleri, sıklıkla vezirlerini İranlılardan seçerdi ve İranlı valilerin ciddi anlamda yerel otonomi yetkileri vardı.

Tahiriler ve Samaniler

822'de Horasan Valisi Tahir bağımsızlığını ilan etti ve yeni bir Pers hanedanlığı olarak Tahirîler hanedanlığını kurdu. Samaniler döneminde İran'ın bağımsızlığını kazanma çabaları daha da güçlendi.

İran'da Araplaştırma denemeleri hiç bir zaman başarılı olamamıştır ve İranlılar için Shuubiyah gibi akımlar Arap istilacılarla ilişkilerde bağımsızlıklarını kazanma konusunda işleri kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı görevi görmüştür. Abbasiler sonrası dönemin kültürel canlanması İran ulusal kimliğinin yeniden su yüzüne çıkmasına yol açmıştır. Bu kültürel akım 9. ve 10.yüzyıllar sırasında zirve yapmıştır. Bu akımın en açık etkisi Perslerin dili ve İran'ın resmi dili olan Farsçanın günümüze kadar sürekliliğinin sağlanmasıdır. İran'ın en güçlü epik şairi Firdevsi Farsça'nın günümüzde yaşamasının en önemli destekçisi olarak kabul edilmektedir.
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/3/3f/Jami_Rose_Garden.jpg/150px-Jami_Rose_Garden.jpg
Jāmī'nin "Sufi'nin Gül Bahçesi" minyatürü, 1553. Bu çalışma Timur dönemindeki bir çok çalışmada olduğu gibi Pers şiiri ile Pers minyatürünün bir karışımıdır.
Bir sessizlik döneminden sonra İran ayrı, farklı ve değişik bir öğe olarak İslam'ın içinde belirdi. İslam'ın fethinden sonra İran felsefesi, eski İran felsefesi, Yunan felsefesi ve gelişen İslam felsefesi ile geliştirdiği değişik ilişkilerle farklılaşacaktır.İşrakilik ve Aşkınlık Felsefesi o dönemin İran'ında iki ana felsefe geleneği olarak kabul edilmekteydi.

Gazneliler

Gazneli Mahmut başkenti İsfahan ve Gazne olan büyük bir imparatorluk kurduğunda bu akım başarıyla 11. yüzyıla ulaşmış oluyordu.

Selçuklular

Takipçileri olan Selçuklular egemenlik alanını Akdeniz'den Orta Asya'ya kadar genişletti. Kendilerinden önce gelenler gibi imparatorluğun divanı , Nizamiye'yi oluşturan İranlı vezirlerin elindeydi.
Bu dönemde İranlı yüzlerce araştırmacı ve bilimadamı teknoloji, bilim ve tıbba, daha sonra Avrupa Rönesansının doğuşunu destekleyecek şekilde çok büyük katkı sağladı.

Harezmşahlar Devleti ve Cengiz Han

1218'te Harezmşahlar Devleti'nin doğu bölgeleri olan Maveraünnehir ve Horasan Cengiz Han'ın istilasına uğradı. Bu dönemde yarım milyondan fazla İran nüfusu öldürüldü; Nişabur gibi kentlerin caddeleri "kan nehirlerine döndü"; etrafına şehrin kedi ve köpek kulubelerinin itina ile yerleştirildiği insan kafalarından oluşan piramitler yapıldı. 1220 ve 1260 rasında İran'ın nüfusu bu kitlesel katliamlar ve açlık sonucu 2,500,000'dan 250,000'e düştü. Cengiz Han torunlarından biri olan Hülagû Han Fransa Kralı IX.Louis'e yazdığı bir mektupta İran'a ve Halife'ye karşı yaptığı akınlarda tek başına 200,000 kişinin öldürülmesinin sorumluluğunu üstleniyordu.

Timur

Başkentini Semerkand'da kuran başka bir fatih olan Timur onu takip etti. Bu yıkım dalgaları etkileri Nişabur gibi bir çok şehrin bu saldırılar öncesi nüfuslarına yeniden kavuşmasını sekiz yüzyıl kadar; 20.yüzyıla kadar engelledi.Ancak hem Hülagû Han hem de Timur ve onların takipçileri kendi tarzlarını ve gelenekleri fethettikleri yerinkilere göre değiştirip tamamen Pers kültürüne uygun yaşadılar.

Erken Modern Dönem (1501–1921)

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/3/36/Shah_Ismail_I.jpg/140px-Shah_Ismail_I.jpg
Şah İsmail , Safevi Hanedanı (1501 ile 1736 arası)'nın kurucusudur.
Safevi Hanedanı
İran'ın ilk Şii İslam devleti Şah İsmail tarafından Safevi Hanedanı (1501 ile 1736 arası) yönetiminde kuruldu. Safevi Hanedanı ilerleyen zaman içinde büyük bir politik güç haline geldi ve çift taraflı devlet antlaşmaları yapmaya başladı. Safevilerin en güçlü oldukları zaman I. Abbas'ın hükmettiği dönemdir. Safevi Hanedanı Osmanlı İmparatorluğu, Özbek kabileleri ve Portekiz İmparatorluğu ile sık sık çatışıp savaştı. Safeviler başkentlerini Tebriz'den alarak önce Kazvin'e sonra da dönemlerinde sanata verdikleri destek ile İran estetik düzeyi yüksek üretim dönemlerinden birini yaşadığı İsfahan'a taşıdılar. Dönemlerinde ülke yönetiminde merkezileşme arttı; ordunun moderleştirilmesinde ilk adımlar atıldı ve mimaride İsfahani tarz gelişti. 1722'de Afgan isyancılar I. Hüseyin'i yendi ve Safevi Hanedanı'na son verdi.

Afşar Hanedanı

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/3/35/Nader_Shah_Afshar.jpg/200px-Nader_Shah_Afshar.jpg
Nadir Şah
Ancak 1735'te Nadir Şah başarılı bir şekilde Afgan isyancıları İsfahan'dan çıkardı ve Afşar Hanedanı'nı kurdu. 1738'de aralarında Taht-ı Tavus, Işık Dağı elması ve Işık Denizi elmasının da bulunduğu kraliyet hazinelerini güvence altına alacak bir sefer yaptı.Ne var ki hükümdarlığı çok uzun sürmedi 1747'de bir suikast sonucu öldü.Ölürken yaninda bulunan karısı Kenya kökenli El Fatima ya iran tahtini birakti.El Fatima nin zenci olmasi nedeniyle Iran halki bu kadın şahı kabul etmedi ve yarı zenci olan Nadir şahın küçük kızı El Hebübe ye tahti birakmak zorunda kaldi.El Habübe Bu sirada 21 yaşlarında güzel bir kızdı Afgan şahı Şeyhsüvari El Hamd la evliydi dolayısıyla ıran Tahtı 2 türk kadından sonra Afgan hanedanına gecerek siyasi varlıgını sürdürmeye devam etmiştir.

Zand Hanedanı

Meşhed kökenli Afşar hanedanlığı, 1750'de başkentini Şiraz'da kuran Kerim Han Zand tarafından kurulan Zand hanedan tarafından takip edildi. Onun yönetimi görece bir barış ve refah sağladı.

Kaçar Hanedanı

Zand hanedanı Lotf Ali Han Aga Muhammed Han tarafından idam edilinceye kadar üç kuşak sürdü ve yeni hükümdar Tahran'ı 1794'te Kaçar hanedanı'nın doğuşunu gösterecek şekilde başkent yaptı. Yetenekli Kaçar yöneticisi Amir Kabir diğer modernleşme reformları arasında İran'ın ilk üniversitesini de kurmuştur. Kaçar hanedanı döneminde İran Rus-İran Savaşları sonucunda Rus İmparatorluğu ve İngiliz İmparatorluğuna karşısında Gülistan Antlaşması, Türkmençay Antlaşması ve Akhal Antlaşması ile topraklarının neredeyse yarısını kaybetmiştir. Büyük Oyun'a rağmen İran egemenliğini korumayı becermiş ve çevresindeki diğer ülkelerin tersine asla sömürgeleştirilememiştir. Sürekli tekrarlanan dış müdahaleler ve yozlaşan ve zayıflayan Kaçar yönetimi, bir Parlamenter monarşi içinde ülkenin ilk parlamentosunu oluşturan İran Anayasa Devrimi ve Kaçar hanedanının egemenliğine son veren Tütün Protestosu gibi protestolara yol açmıştır
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/2/28/Sattar_Khan.jpg/140px-Sattar_Khan.jpg
Settar Han İran Anayasa Devrimi'nin anahtar kişisiydi.
1908’de İran’da petrolün bulunması bir dönüm noktası oldu. Böylece hem emperyalist güçlerin İran üzerindeki hesapları hem de İran’ın 20. yy.’ına damgasını vuracak olan karmaşık sosyo-ekonomik yapı ortaya çıktı.
İran’ın kırsal kesiminde feodalizm egemendi ve büyük toprak sahipleriyle topraksız köylüler arasındaki uçurum oldukça derindi. Şehirlerde ise bazargan ya da çarşı adı verilen geleneksel küçük burjuvazi, esnaf tarihsel olarak etkin bir sınıf olarak göze çarpmaktaydı. Bu sınıf aynı zamanda toplumun en çabuk örgütlenebilen kesimini oluşturmaktaydı. Özgün bir hiyerarşiye sahip olan İran uleması, mollalar hem toprak sahipleri hem de çarşı esnafı arasında nüfuz sahibiydi. Pek çok açıdan bu sınıfların çıkarlarının temsilciliğini üstlendiği gibi vakıf mülklerine sahip olması açısından kendisi de ekonomik olarak toprak sahibi sayılırdı. Petrolün ekonomik bir ürün olarak devreye girmesiyle birlikte kapitalist ilişkilerin ülkede yayılmaya başlaması sonucunda bir ticaret burjuvazisi ve işçi sınıfı da ortaya çıkmış, 1940’lardan itibaren etkinliğini artıracak olan sanayi burjuvazisinin öncülleri oluşmaya başlamıştı. Ülke, emperyalist ülkeler açısından ise artık, en güçlünün en büyük dilimi alacağı bir pasta olarak görülmekteydi.
Kaçar Hanedanı İran tarihindeki son Türk hanedandır. Bu tarihten sonra Türkler bir daha devlet denetimini elle geçirememişlerdir.

Geç modern dönem (1921–)


Rıza Şah

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/5/57/Rezashah.jpg/150px-Rezashah.jpg
Şah Rıza Pehlevi
"İngiliz ajanı Sir Ardeşir J. Reporter aracılığıyla İngilizlere tanıtılan Rıza Pehlevi, 1921 darbesiyle İngilizler için çalışmaya başladı ve 1923 yılında başbakan ve sonunda 1925 yılında İran şahı oldu. İngilizlerin himayesi altında İran’daki birçok sosyalist, nasyonalist ve etnik hareketi bastırmayı başardı. 1925 yılında Kaçar hanedanlığını devre dışı bırakarak kendi Pehlevi hanedanlığını kurdu. Kısa sürede Azerbaycan, Arabistan (Huzistan), Luristan ve Kürdistan gibi büyük bölgelerin yarı özerk konumunu ortadan kaldırarak tüm yetkileri Tahran’da merkezileştirdi. Aynı zamanda Farsça olmayan dillerin kullanımını da yasakladı ve bu yasakları kendi aşırı nasyonalist ideolojisi doğrultusunda tüm ülkede uygulamaya başladı. Yönetimi merkezileştirmek doğrultusunda Farsçayı tek yasal dil olarak tanıdı ve diğer milliyetlere ait dillere yasak koydu. Kürtçe, Lurice ve yabancı olan yani Hint-Avrupa dilleri olmayan Türkçe ve Arapça gibi diller de Farsçanın bozuk lehçeleri olarak baskı altında tuttu. Fars olmayan topluluklar böylelikle kendi yerli kültürlerini, dillerini, tarihlerini ve gündelik yaşam biçimlerini söküp atmaya mecbur edildiler."
Rıza Şah zamanında, "devlet bütçesinden, Farsçılık propagandası yapan edebiyatçılara, tarihçilere, eğitimcilere ve sanatçılara büyük bir bütçe tahsis edildi." Bunun en önemli örneği 1925 yılında Ahmed Kesrevi tarafından yayınlanan “Azerice, ya da Eski Azerbaycan’ın Dili” kitabıdır. Kitapta Azericenin, Türkçe ile ilgili olmadığı ve aslında Farsçanın bir lehçesi olduğu savunulmuştur. Bir diğer örnek ise Tudeh Partisinin kurucularından sayılan Arani’dir. Arani, kendi döneminin birçok entelektüeli gibi, Farslaştırma siyasetinden himaye ediyordu. "Azerbaycan’la ilgili bir makalesinde, Azerbaycan’ı “İran’ın beşiği” saymakta ve Azerbaycanlıların Farsçayı vahşi Moğolların saldırısı sonucu unuttuğunu savunmaktadır. Arani’ye göre bu olay çok tehlikelidir, çünkü Azerileri yanlışlıkla Türk olduklarına ve İran’dan ayrılmaları gerektiğine ikna etmektedir. Ona göre bu sorunu çözmek için devlet, Türkçeyi ortadan kaldırmalı ve Farsçayı yaygınlaştırmak için her türlü girişimi yapmak zorundadır."
Rıza Şah sanayileşmeyi, demiryolu taşımacılığını ve yapımını başlatıp İran’da yükseköğretimin temelini attı. Rıza Şah, Rusya ve İngiltere arasında bir denge politikası yürüttü ancak II. Dünya Savaşı başlayınca Almanya ile yakınlaşması Britanya ve Rusya’yı alarma geçirdi. 1941’de 2. Dünya Savaşı boyunca İran demiryolundan yararlanmak amacıyla İran’ı İngiltere ve SSCB işgal etti.
İşgalin ardından müttefik güçleri, Şah Rıza’nın ülkedeki Alman görevlilerin sınırdışı edilmesi yönündeki isteklerini kabul etmemesi üzerine Şah, oğlu Muhammed Rıza Pehlevi lehine tahtından feragat etmeye zorlandı. Şah Rıza’nın ülkeden uzaklaştırılmasının ardından esas olarak işgal güçlerinin denetiminde olmak kaydıyla Muhammed Rıza Pehlevi iktidarı başlamış oldu.

Muhammed Rıza Pehlevi

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/f5/MohammadRezaPahlavi1977.jpg/180px-MohammadRezaPahlavi1977.jpg
Muhammed Rıza Pehlevi ve Kraliçe Farah ABD’ye bir ziyaret sonrası ayrılırken.
Şah Rıza dönemine göre nispeten demokratik bazı açılımlar sağlandı; siyasi tutuklular özgür bırakıldı, basına yönelik sansür(karartma) kaldırıldı, siyasal ve toplumsal örgütlenmelere izin verildi. Artık sesini duyurma olanağı bulan çeşitli toplumsal ve siyasal muhalefet hareketleri bu özgürlük ortamından yararlanarak reform taleplerini yükseltmeye başladılar. Daha sonraki yıllarda ülkenin siyasal ve toplumsal yaşamını büyük ölçüde etkileyecek olan Marksist kökenli Tudeh (Kitle) Partisi de bu ortamda, 1941 yılında kuruldu ve işçi yasası, toprak reformu, kadın hakları gibi geniş toplumsal tabanı kucaklayan talepleriyle önemli destek buldu.

İngiltere, SSCB ve ABD’nin çıkar mücadelesine sahne olan İran’ın, 1942’de imzalanan anlaşmanın ve 1943’te yapılan Tahran Konferansı’nın ardından, bu üç devlet tarafından yeniden inşaa edilmesine karar verildi; fakat SSCB bu anlaşmaya uymayarak denetimi altındaki bölgede sosyalist nitelikli, biri Azeri, öbürü Kürt olmak üzere iki özerk cumhuriyet kurdurdu. İşgal bölgesini de 1946’da, İran’ın kuzey petrol yataklarını işletme konusunda imtiyazlı bir anlaşma imzaladıktan bir ay sonra boşalttı. SSCB işgalinin sona ermesinden hemen sonra İran, bu iki özerk cumhuriyetin varlığına güç kullanarak son verdi. SSCB’ye verilen imtiyaz da ülke içindeki milliyetçilerin ve İngiltere’nin baskısıyla 1947 yılında geçersiz kılındı.

Operasyon Ajax

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/c/c1/TPAjax.jpg/180px-TPAjax.jpg
Musaddık'ın tutuklandığı gün 19 Ağustos 1953'te çıkan olaylar
Fakat tüm bu gelişmeler ülke içindeki milliyetçi muhalefeti güçlendirmişti. Giderek etkinliğini artıran Ulusal Cephe, 1951’de halkın büyük çoğunluluğunun da talebi olan petrolün ulusallaştırılması kararının Meclis’te kabul edilmesini sağladı. Bu karara karşı çıkan Başbakan Razmara’nın öldürülmesinin ardından çıkan ayaklanmadan sonra Şah, Ulusal Cephe’nin lideri Muhammed Musaddık’ı başbakanlığa getirmek zorunda kaldı. Batıda eğitim görmüş, bağımsızlıktan ve ulusal egemenlikten yana olan bir milliyetçiliği savunan Musaddık’ın ilk işi; petrolün ulusallaştırılması yönündeki kararı onaylamak oldu. Bu karar ve Musaddık’ın bağımsızlıkçı politikası İngiltere ve ABD’nin tepkisini çekmekteydi. Fakat bir süre sonra, başta Musaddık’a destek veren ulema, Muhammed Musaddık’ın Sovyetler’le yakınlaşmasından kaygılanarak hükümete verdikleri desteği geri çektiler ve Ulusal Cephe dağıldı. Tudeh Partisi ise Musaddık’ı desteklemeye devam etmekteydi. Bu durumdan rahatsız olan ordu içindeki bir grup CIA’in de desteğiyle bir darbe düzenlediler. 1953 yılında Şah, Musaddık’ı görevden almaya çalıştı fakat çıkan isyanın ardından ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Buna karşılık İngilizler ABD’yi Musaddık’ı devirmek için hazırlanan bir plana dahil olmaya davet etti ve 1953’te Başkan Dwight D. Eisenhower Operasyon Ajax’ın yapılmasını onayladı. Operasyon yapıldı ve Musaddık 19 Ağustos 1953’te tutuklandı. Şah ise kaçmış olduğu Roma’dan dönerek tekrar görevini devraldı. Bu gelişmelerin ardından İran petrollerinin işletilmesi için, % 50 hakkı İran’da olmak üzere çok uluslu bir konsorsiyum oluşturuldu.
Operasyon Ajax’tan sonra Muhammed Rıza Pehlevi’nin yönetimi giderek otokratikleşti. ABD’nin desteği ile Şah İran’ın altyapısını modernleştirirken kendisine muhalif bütün siyasi oluşumları istihbarat örgütü SAVAK aracılığıyla ezdi.
1953’te yaşanan olaylar İran’ın siyasal ve toplumsal yaşamı için bir dönüm noktası sayılabilir. Musaddık’ın devrilmesiyle sonuçlanan süreçte bölünen yalnızca uygar milliyetçi güçler olmadı. Tudeh Partisi’nde de kırılmalar yaşandı. Partiden kopan gençlik örgütünden silahlı mücadeleye başlayan Halkın Fedaileri ve Halkın Mücahitleri örgütleri doğdu. Bu örgütlerin de içinde yer aldığı İran sol hareketi, 1960’lı yıllarda kitlesel etkinlik gösterse de, sol hareketin giderek kitle hareketinden silahlı mücadeleye kaymasıyla toplumsal tabandaki etkisini yitirmiş oldu. Musaddık’ın iktidara gelmesinde de önemli rol oynayan işçi hareketi ise etkinliğini kaybetse de etkisini İslam Devrimi’ne kadar sürdürdü. Hatta devrimi başlatan, rafineri ve petrol işçilerinin grevi olacaktı.

Ak Devrim

Musaddık iktidarının sonundan İslam Devrimi’ne uzanan süreçte büyük önem taşıyan gelişmelerden biri Şah’ın 1962 yılında gündeme getirdiği “Ak Devrim” adını verdiği reform paketidir. Ülkede siyasi istikrarı sağlayan Şah Muhammed Rıza petrol gelirinin de yardımıyla sosyo-ekonomik yapıyı sarsıcı biçimde değiştirmekteydi. Bir yandan istihdam artıp, ücretler yükselirken sanayi toplumuna hızlı geçişin sancıları çok güçlü bir şekilde kendini hissettiriyordu. Köylerinden ayrılan milyonlarca topraksız köylü şehirlerin etrafındaki gecekondu bölgelerinde toplanmaktaydı. Bir yandan yeni üretim biçimlerine bağlı olarak ortaya çıkan bir sanayi burjuvazisi giderek zenginleşirken yoksul, işsiz ve umutsuz, ekonomik olduğu kadar siyasal olarak da dışlanmış milyonlar da büyük kentlerin dışında öfkeli bir muhalefetin koşullarını oluşturuyordu. 1953’ün şaşkınlığıyla bölünüp gücünü yitiren sol, bu kitlelerle ilişki kuramazken; ulemanın etkinliği giderek artmaktaydı.
Şah’ın modern kapitalizm yolunda ilerlemek için yürürlüğe koymaya çalıştığı reform ise çarşı, ya da bazargan adı verilen ve geleneksel olarak İran’ın siyasal, toplumsal yaşamında büyük önem taşıyan küçük ve orta sınıf esnafın, toprak sahiplerinin ve ulemanın tepkisini çekti. Toprak reformu, seçim reformu ve kadınlara oy hakkının tanınması, devlet işletmelerinin hisselerinin belirli oranda satılması gibi düzenlemeleri içeren Ak Devrim böylelikle tarıma dayalı ekonomiyi devre dışı bırakıp, toprak sahiplerini sanayi yatırımlarına yönelterek sağlam bir kapitalist ekonomik yapı kurmayı hedefliyordu. Ayrıca Şah’ın ulus inşa süreci için bir engel olarak gördüğü çarşı da bu şekilde tasfiye edilebilecekti. Yine bu hedef doğrultusunda eğitim, sağlık gibi alanlarda çeşitli düzenlemeler öngörülmekteydi. Bunun dış politikadaki yansımaları da İran’ın giderek bölgede ABD’nin jandarması rolüne soyunması şeklinde gerçekleşti. 1970’lerde petrol fiyatlarının aşırı artmasıyla bir yandan içerideki modernleşme hamlesini ve bir sanayi atılımını finanse eden İran, bir yandan da satın aldığı gelişmiş silahlarla askeri güç haline gelerek Basra Körfezi’ndeki askeri varlığını fiilen pekiştiriyordu.
Söz konusu reformların tehdit ettiği sınıflar ve kadınların oy hakkı başta olmak üzere bazı yeniliklere karşı çıkan ulemanın kurduğu ittifak, mutsuz yoksul kitlelerin öfkesiyle birleşerek Devrim’e ulaşan süreçte geri dönülmesi zor bir dönemecin aşılmasına neden oldu. Seçim reformuna ulemanın tepki göstermesiyle başlayan olaylar sonucunda pek çok kişi öldü. Bu olaylar sırasında, 1979 Devrimi’nin manevi önderi haline gelecek din adamı Ayetullah Humeyni de siyasal bir önder olarak sivrilmekteydi. Humeyni olaylardan sorumlu tutularak tutuklandı, 18 ay hapiste tutuldu. 1964’te bırakılmasından sonra Humeyni ABD hükümetini açıkça eleştirdi. Şah General Hasan Pakravan’ın yönlendirmesiyle Humeyni’yi sürgüne yolladı. Humeyni önce Türkiye’ye, sonra Irak’a, en sonunda ise Fransa’ya gitti. Sürgünde Şah’ı eleştirmeye devam etti.


Daisy-BT 15 Haziran 2010 22:47

Maddelerle Tarih
 

İran Uygarlığı:
  • Persler Zerduşluk dinine inanmışlardır. ( Çoğu insana göre tek tanrılı din).
  • Persler İmparatorluğu Satrap denilen eyaletlere ayırmışlardır. (Valilerine de satrap denir).
  • Ticaretle uğraşmışlardır (İpek ve Baharat yollarını kontrol altına almışlardır).
  • Med ve Persler kabartma mimarlık saray ve türbe yapımında ileri gitmişlerdir.
  • Tarihte ilk düzenli posta teşkilatı ve haber alma örgütünü Persler kurmuşlardır.
  • Persler Dank adı verilen para basmışlardır.



Daisy-BT 22 Nisan 2011 19:21

İran kökenli eski bir kavim: Alanlar
 

Alanlar

İran kökenli eski bir kavim.

Sarmatya'nın güneyinde Azak Denizi ile Kafkasya arasında yerleşmişlerdi. Alanlar İ.Ö. 78'den itibaren Partlarla, 2. yüzyılda da Romalılarla savaştılar. 4. yüzyıl sonlarına doğru Hunlar tarafından ülkelerinden kovulunca, gruplar hâlinde Roma İmparatorluğu'na sızdılar ve Galya'yı istilâ ettiler (406). Daha sonra iki gruba ayrıldılar. Birinci grup, Süevlerin ve Vandalların peşinden İspanya'ya geçti ve orada Vizigotlar tarafından ortadan kaldırıldı. Geri kalanlar Genzerik'in buyruğuna girerek Afrika'ya geçtiler. İkinci grup Galya'da kaldı. Büyük bir olasılıkla kendilerine Aetius tarafından, Loire Nehri'nin orta ve aşağı mezrasında toprak verildi. Aetius ile birlikte Atilla'nın başında bulunduğu Hunlara karşı Campus Mariacus'ta savaştılar (451). 5. yüzyılda imha edilerek (464, İtalyan seferi) ya da diğer kavimler içinde erimek suretiyle yok oldular. Romalıların Alani, Bizanslıların Alanei olarak söz ettikleri bu kavmin Asya ile ilgisi olduğu genellikle kabul edilmektedir. Diğer yandan, İskit Devleti'ni oluşturan kavimlerden biri olduğu da ileri sürülmüştür.

Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs


Misafir 13 Nisan 2012 09:11

Fars devleti 1639'da Osmanli Imparatorlugu ile Kasri-Sirin antlasmasini imzalamistir ve o günden bu yana Iran ile Türkiye arasinda bir daha sinir degismemistir.Sah'in 21/03/1935'de yayinladigi bir genelge ile bu ülke Avrupalilarin kullandigi Iran ismini kullanmaya baslamistir.Mustafa


Misafir 25 Mayıs 2012 12:20

Peygamberimiz(S.A.V)'in zamaninda o zaman Sasani devleti ile Bizans savasacak yenilecek ve tekrar peygamberimizin bir mucizesi olarak dokuz yil içinde Rumlar kitap ehli olark Iranlilar'i yenecektir.Mustafa.


Mavi Peri 25 Temmuz 2012 18:58

İran

(Fr. ve İng.: İran), Batı Asya'da, Orta Doğu ülkelerinden biri. İran 1.648.000 km2 alanı ile geniş bir ülkedir. Fakat nüfusu bu alana göre azdır (1997'de 61.100.000). Başkenti Tahran (çevresiyle birlikte 8.000.000, 1996), resmî dili Farsça (özellikle Azerbaycan'da olmak üzere Türkçe de konuşulur), dini Müslüman'dır. Afganistan, Pakistan, Irak ve Türkiye ile sınır komşusudur. Kuzeyde Hazar, güneyde Umman Denizi ve Basra Körfezi'nde kıyısı vardır (2.540 km). Kenarlarında genç ve yüksek dağlarla kuşatılır. Kuzeybatıdan başlayan ve ülkeyi kuzey ve güney kenarlarından çeviren bu dağlar, kuzeyde Elburz, Kopet ve Horasan (en yüksek doruk Elburzlar üzerinde Demavend 5.671 m.); güneyde, birbirine paralel sıralar hâlinde Zagroslar'dır. Bu durum nedeniyle, ülkenin en geniş kısmını meydana getiren iç platolar, deniz etkisinden yoksun, kurak ve çok kuvvetli karasal iklime sahiptir (Isfahan'da maksimum ve minimum sıcaklıkdeğerleri 41°C ve -20°C'dir). Bazı kesimleri gerçek bir çöl olan (Lut, Kebir çölleri) iç plato, son derece az yağış alır ve akarsular bakımından fakirdir. Kaynaklarını kenar dağlardan alan suların çoğu kapalı havzalarda, tuzlu bataklıklarda sona erer. Ancak bazı sular (Karun, Ab-ı Diz gibi) açık denize ulaşabilir. İç kısımlardaki suların dağlardan ovalara indikleri yerlerde, vaha niteliği taşımakla birlikte, İran'ın birçok tarihî kentleri yer almaktadır. Bu kentler, geçen yüzyıllarda kervan yollarının uğrak yerleri olarak zenginleşmiş birer ticaret merkezi idi (Tahran, Hemedan, Isfahan, Meşhet, Şiraz, Kirmanşah vb. gibi). Su, bütün tarihi boyunca İran'ın bir numaralı sorunu olmuştur. Yeryüzünün en eski devletlerinden biri olan İran, ilk çağlarda güçlü ve uygar bir imparatorluktu. Yüzyıllar boyunca çeşitli istilâlara uğradı; İran tahtı çeşitli sülaleler arasında el değiştirdi. Fakat bugünkü sınırları içinde bir İran Devleti daima varlığını sürdürdü. Modern İran tarihi 1921'de başlar. Ülke 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yabancı devletlerin siyasal ve ekonomik bakımlardan nüfuzu altına girmişti (özellikle İngiltere ve Rusya'nın), 1901'de, W. Knox d'Arcy adında bir İngiliz, bütün İran'ı kapsamak üzere petrol arama ödünü elde etti. Yabancı etkiler karşısında, 20. yüzyılın ilk yıllarında milliyetçi ve liberal bir hareket başladı. Sonuçta, Pehlevi Hanedanı'nın kurucusu olan Rıza Şah, bir hükümet darbesiyle (1921) Kaçar Sülalesi'nin yönetimine son vererek 1925'te İran tahtına resmen geçti. II. Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında, Alman ordularının Avrupa'da en başarılı oldukları sırada, İran'ın tarafsızlığı ve bütünlüğü tehlikeye düşmüştü. Müttefikler, Sovyetler Birliği'ne İran üzerinden yardım etmeyi, savaşın o sıradaki gelişmeleri içinde zorunlu görüyorlardı. Bu yüzden, İran'ın karşı koymasına rağmen, İngiliz ve Sovyet orduları ülkeye girdiler. Bu işgal ABD tarafından da uygun görüldü. Rıza Şah, oğlu lehine tahttan feragat etti. Bununla birlikte, Müttefikler 1942'de İran ile imzaladıkları bir antlaşmaya göre, ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne dokunmamayı ve savaş sonunda memleketten çıkmayı kabul ettiler. 1950'den sonra, İran başka önemli bir bunalıma sahne oldu. Millî Cephe Partisi Başkanı Dr. Musaddık, 1951'de iktidara gelince, İran petrollerini millîleştirdi. Fakat o tarihlerde 30 milyon tonun üstünde bir üretim düzeyine ulaşmış olan petrol işletmesi, bir yandan sermaye ve personel yetersizliği, öte yandan da İngilizlerin aldıkları karşı önlemlerle felce uğradı. Bu olay İran'ı yalnızca ekonomik bakımdan değil, siyasal bakımdan da bir bunalıma sürükledi. Hatta bir iç savaşın eşiğinden güçlükle dönülebildi. Petrol bunalımı 1954'te yeni bir anlaşma ile sona erdi. Buna göre, ülkenin millî bir ortaklığı olan "İran Millî Petrol Ortaklığı", petrol yataklarının ve bütün kuruluşların sahibi kabul edildi ve uluslararası bir konsorsiyum kuruldu. "İranian Oil Exploration Producing Company" adını taşıyan bu uluslararası ortaklığın %54 hissesi yine İngiltere'ye aitti (British Petroleum %40, Royal Dutch-Schell %14). %40'ı çeşitli Amerikan ortaklıklarına ve %6'sı da Fransız petrol ortaklığına verilmişti. İç huzursuzluklar 1964'ten itibaren giderek arttı. Özellikle 1976'dan sonra, bir yandan ekonomik güçlükler, öte yandan Şah'a karşı ülkenin hemen her yanında başgösteren ayaklanmalar, kanlı çarpışmalar, çok sayıda tutuklamalar, sık sık hükümet değişiklikleri, neticede Şah'ın 1979'da İran'ı terk etmesine yol açtı. Bir süre sonra da, İran'da çoğunluğun desteğine sahip olan Ayetullah Humeyni, sürgünde bulunduğu Fransa'dan İran'a döndü. Humeyni'nin dönüşünü izleyen aylar, İran'da yeni rejimi yerleştirmek (İran İslâm Cumhuriyeti) isteyenlerle buna karşı olan güçler arasında son derece kanlı olaylarla geçti. Bu olayların nispeten durulduğu bir sırada, 1980 başlarında Irak'ın saldırısıyla bu kez Irak-İran Savaşı başladı. Uzun yıllar çıkmaza giren ve iki taraf açısından büyük kayıplara yol açan savaş, Ağustos 1988'de varılan ateşkesle durdu (bk. İran-Irak Savaşı). Bu arada iç siyasette Humeyni sonrası yönetimi ele geçirmek isteyen grupların çekişmeleri öne çıktı. İran'ın dinî lideri Ayetullah Humeyni'nin 4 Haziran 1989'da ölmesi üzerine dinî liderliğe Cumhurbaşkanı Ali Hamaney seçildi. Temmuz 1989'da yapılan seçimlerde ise, Rafsancani oyların %90'ını alarak cumhurbaşkanı seçildi. Ağustos 1990'da Irak'ın Kuveyt'e saldırması, İran'a beklenmedik bir diplomatik zafer kazandırdı: Bağdat, İran'ın yansız kalmasını sağlamak için savaş dönemindeki tüm taleplerinden vazgeçti; Irak'ın başlıca isteği olan ve savaştan beri sağ kıyısı Irak işgali altında bulunan Şattülarap, İran'a kaldı. 1997'de reformcu akımın temsilcisi Muhammed Hatemî cumhurbaşkanı seçildi. İran ekonomisinin en önemli gelir kaynağı petroldür. 5,1 milyon ton olarak tahmin edilen yataklarıyla dünya petrol rezervlerinin %5'ini barındıran İran, dünyanın altıncı zengin petrol ülkesidir. 1980'de başlayan İran-Irak Savaşı petrol üretimini olumsuz etkilemiştir. 1980'lerin ortasında 107 milyon ton olan yıllık petrol üretimi 1976'daki düzeyin ancak üçte birine kadar düşmüştü. Petrolün sağladığı büyük gelirle ülkenin ekonomik kalkınmasına modern endüstrinin, özellikle tarım sektörünün geliştirilmesine çalışılmaktadır.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi


bekirr 9 Nisan 2013 11:41

İRAN DEVRİMİ

Din, bu kitapta incelenen devrimlerin her birinde bir rol oy¬namış, genellikle de yeni devrimci rejimlerin oluşturduğu politi¬kaların kurbanı olmuştur. İran Devrimi farklı bir örnek oluşturur. Bu devrimde din yalnızca etkenlerden biri değil, ana etken oldu. İran’da din, 17. yüzyıl ortasındaki İngiliz Devrimi’nde olduğun¬dan daha fazla belirleyici bir rol oynadı. Ama İngiliz Devrimi’nin aksine, İran’da din devrimi biçimlendirdi ve devrimci deneyim¬den doğan rejime hükmetti. Devrimcilerin iktidara gelmesinden sonra geçen yirmi yılı aşkın bir süredir İslami köktendincilik İran yaşamında en önemli rolü oynamayı sürdürüyor. İslami kökten- dinciliğin İran’daki etkisinin uzun vadede ne olacağını tam olarak söylemek ise henüz mümkün değil.

Ne var ki, İran Devrimi sadece İslami köktendincilikle ilgili değildir. Bir yandan otoriter siyasal sistemi sürdürürken, öte yan¬dan ekonomik, toplumsal ve kültürel konularda hızlı bir değişi¬mi gerçekleştirmenin güçlüklerine ilişkin bir örnek olaydır. İran yaşamının siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel alanlarında modernleşme, yeni düzenlemelere karşı çıkan grupların yüksek sesli muhalefetine yol açmıştı. Birçok İranlı kentleşme, laikleşme, ekonomik değişim ve toplumsal hareketlilik fırsatlarını olumlu karşıladı. Diğerleri, özellikle İslami din adamları ve hazarı"ler (sözcük anlamı, pazarcılar), yani orta sınıftan tüccar ve esnaflar geleneksel yaşam tarzının ortadan kalkmasını istemiyorlardı. Pek çok yönden İran’da, hükümetin Batı Avrupa’ya ve ABD’ye ayak uydurma girişimlerinin sorunlar ve istikrarsızlıklar yarattığı Mek¬sika ve Rusya’da görülen gelişmeler yinelendi.

Soğuk Savaş, her ne kadar Vietnam’daki etkisinden fark¬lılıklar gösterse de, İran Devrimi’nde de önemli bir etmendi. 1940’lardan başlayarak İran’da siyaseti biçimlendiren, Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki çekişmeydi. ABD 1950’lerin ilk yılla¬rından itibaren İran tarihinin akışını güçlü bir biçimde belirledi ve farkında olmaksızın devrim ile onun ürünü olan köktendinci rejimin oluşumunda çok etkili oldu.

İran Devrimi, Fransız İhtilali’ne (hatta on yedinci yüzyıl İn¬giliz Devrimi’ne) kadar uzanan, daha sonra Rus deneyiminin devralıp dönüşüme uğrattığı gelenekten bir sapma mıdır? Yoksa yirminci yüzyılın ekonomik, siyasal, toplumsal ve kültürel güç¬lerinin kendine özgü bir ürünü, Fransız ve Rus devrimlerinin sunduğu modelleri izlemeyen yerel bir olgu mu? Ya da belki, yerel bir olgunun ötesinde, tam anlamıyla İslami köktendincilik temellerine dayanan bir devrimler dalgasının öncüsü mü? İran Devrimi, kendi tarzında, siyaset, ekonomi ve kültürün kesintisiz bir ağını sunarak ütopyacı bir sistemi amaçlamaktadır, ama sis¬tem, yeni ve yenilikçi bir şeyi kurmaktan çok, geçmişi korumaya veya canlandırmaya dayanır. Bununla birlikte, İran Devrimi’nde işlemeyi sürdüren dinamik baskılardan biri, gerek kırsal kesim¬de gerek kentlerdeki yoksulların birçoğu açısından, toplumsal ve ekonomik sorunların üstesinden gelme arzusudur. Son yıllarda aşikâr hale geldiği üzere, dinsel öğretilerin belirli bir rol oynadığı, fakat hâkimiyet kurmadığı demokratik ve temsili bir hükümete yönelik güçlü ilgi sürüp gitmektedir.
Anayasa Devrimi (1906)

İran, anayasacılık ve demokrasiyi, Çin, Meksika, Rusya ve Osmanlı İmparatorluğu’nda baş gösteren benzer gelişmelerle hemen hemen aynı dönemde başlatan bir devrim yaşadı. Bu dev-rim İngiltere ve Rusya’nın nüfuzuna milliyetçi tepkilerin, mo¬dern dünya ekonomisinin işleyişinin yerel ticari çıkarlara verdiği zararın ve demokratik seçimler, parlamentolar ve anayasalar gibi modern siyasal düşüncelere olan ilginin bir ürünüydü.

Yirminci yüzyıl başlarında, meşruti monarşiye ilgi duyan si¬yasetçileri, ekonomik değişimden ve yabancı rekabetinden kaygı duyan tüccar, esnaf ve loncaları, toplumsal ve kültürel değişim¬den kaygılanan ulema ve medrese öğrencilerini içeren bir koalis¬yon oluştu. 1905 Rus Devrimi de bir dış katalizör işlevi gördü.

1905 yılında milliyetçiler ve ulema, kamu gelirlerini artırmayı amaçlarken, aynı zamanda ülkeyi yabancı ithalata açan hükümet politikalarına karşı protestolar düzenlediler. 1906’nın ortasına gelindiğinde, binlerce protestocu Tahran’daki İngiliz temsilci¬liğinin bahçesine sığınmıştı. Önde gelen reformcular, sığınma¬cılarla meşruti yönetim düşüncesini görüşmek üzere bir komite oluşturdular. Kentteki grevler hem reformcular hem de hükümet üzerindeki baskıyı artırdı. Baskıya boyun eğen Muzaffereddin Şah, Ağustos 1906’da bir Ulusal Danışma Meclisi’nin oluşturul¬masına razı oldu.

Hükümet Eylül 1906’da seçim yasalarını oy hakkını sınırlaya¬cak yönde değiştirmesine karşın, hayli radikal bir meclis seçildi. Seçim yasaları kadınlara oy hakkı vermemişti; mülk sahipliğine ve dile ilişkin kısıtlamalar birçok erkeği de oy hakkından yoksun bı¬rakıyordu. Oy hakkı ulema ve medrese öğrencileri, eşraf, toprak sahipleri ve küçük çiftçiler ile tüccar ve lonca mensuplarıyla sınır¬lıydı. Loncalar ile Tebriz ve Tahran’dan gelen çok sayıda temsilci, genel oy hakkının sağlayabileceğinden çok daha radikal bir meclis oluşturdu.

Aralık 1906 anayasası Danışma Meclisi üyelerine, önemli mali işlemleri onaylama ve dış borçlan yasaklama hakkı da dâhil olmak üzere, hazine üzerinde kapsamlı bir denetim yetkisi verdi. Aynı zamanda şah ile nazırlarının yetkesini de sınırladı ve yabancı nüfu¬zunu azalttı. Rus deneyiminin etkisi altındaki sosyal demokratlar, özgür bir basın ve laik kanunlar oluşturmada liberallere katıldı.

Muhafazakâr ulema ve toprak sahipleri, yeni hükümdar Muhammed Ali Şah’ı (hd. 1907-1909) meclise karşı çıkması için teş¬vik etti. Bunu izleyen mücadelede, 1907 tarihli Ek Anayasal Dü¬zenleme bir uzlaşma metniydi, ama sonuç olarak muhazakârlara hizmet ediyordu. İranlı erkeklere eşit haklar verilmekle birlikte, tüm hakların şeriata uygun olması gerekiyordu. Bir kısmı baş¬langıçta devrimi desteklemiş olan ulema, yetkileri meclisinkini de aşan bir ruhban konseyi sayesinde eşi benzeri görülmemiş bir güce sahip oldu. Bu konsey meşrutiyet döneminde işlev görmediyse de, gelecek için bir örnek oluşturdu.

1908’de Şah ilk meclisi dağıttı. Devrimci merkez kuzeybatı¬daki Tebriz kentine taşındı. Burada kurulan ve Mücahidin (mü¬cahitler) olarak adlandırılan devrimci ordu 1909’da Tahran’ı ele geçirdi. Muhammed Ali Şah tahttan indirildi ve yerine genç oğlu Ahmed Şah (hd. 1909-1925) geçirildi. Demokrat Parti (aslında sosyal demokrat bir partiydi) ile daha muhafazakâr Ilımlı Parti arasındaki işbirliği, siyasal cinayetlere, mücahitlerin çoğunun zorla silahsızlandırılmasına ve önde gelen sosyal demokratların sürgün edilmesine yol açtı. İngiltere ve Rusya’nın devlet maliyesinin düze¬ne sokulması yönünde gittikçe artan baskıları karşısında hükümet, Kasım 1911’de hazineyi yeniden düzenlemesi için Amerikalı Mor¬gan Shuster’ı görevlendirdi. Ne var ki, Rus hükümeti Shuster’ı azletmesi için İran yönetimine baskı yaptı. İngilizler Rus ültima¬tomunu desteklediği ve Ruslar Tahran üzerine asker yolladıkları için, hükümetin Aralık 1911’de meclisi feshetmekten başka çaresi kalmadı. Bu, İran'ın meşruti monarşi deneyiminin sonu oldu.


kaynak: . Devrimler



Saat: 00:26

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık