MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Edebiyat ww (https://www.msxlabs.org/forum/edebiyat-ww/)
-   -   La Fontaine (La Fonten) (https://www.msxlabs.org/forum/edebiyat-ww/11653-la-fontaine-la-fonten.html)

virtuecat 19 Ekim 2006 02:26

2 ek

Jean de La Fontaine

Alıntıdaki Ek 53610

(d. 8 Temmuz, 1621, Château-Thierry - ö. 13 Nisan 1695, Paris, Fransa)
Fransız edebiyatının başyapıtları arasında yer alan fabllarıyla ünlü şair.

Yaşamı.


Champagne bölgesinde oturan burjuva bir ailenin oğluydu. 1647’de, zengin bir ailenin kızı olan Marie Hericart’la evlendi ama 1658’de ayrıldılar. Babasının işini devralan La Fontaine, 1652’den 1671’e değin orman ve suyolları müfettişliği yaptı.
Ama yazar olarak en verimli yıllarını Paris’ te geçirdi. 1657’de zengin maliye başmüfettişi Nicolas Fouquet’nin korumasına girdi. 1664-72 arasında Lüksemburg’da Orleans düşesinin maiyetinde bulundu. 1673'ten sonra 20 yıl boyunca evini bilim adamlarına, filozof ve yazarlara açan Madame de La Sabliere’in korumasında kaldı. Kral, dine ve geleneklere bağlı olmadığı gerekçesiyle La Fontaine’in Academie Française’e üye seçilmesine karşı çıktıysa da, sonunda (1683) akademiye kabul edildi.
Fablları.

La Fontaine fabllarını 12 kitaplık Fables choisies, mises en vers’de (Seçme Manzum Fabllar) topladı. Altı kitaptan oluşan ilk derleme 1668’de, beş kitaptan oluşan İkincisi 1678-79 yıllarında, sonuncu kitap da 1692-94 arasında yayımlandı.

La Fontaine fabllarında genellikle Aisopos geleneğinden, ikinci derlemede ise daha çok Doğu edebiyatından yararlandı. Daha önceki fabl yazarlarının kendilerini öğreticilikle sınırlayıp gelişigüzel anlattıkları basit öyküleri zenginleştirerek, büyük keyifle okunabilecek küçük komedi ve dramlar yarattı. Özellikle de, görünüşleri, davranışları ve konuşmalarıyla son derece canlı masal kişileri yaratmadaki ustalığıyla dikkati çekti. Sayılan 240’ı bulan bu manzum masallarda büyük konu ve anlatım zenginliği görülür. Çoğu kırda geçen bu yapıtlar, kırın kendine özgü çekiciliğini okura iletmede de çok başarılıdır. La Fontaine fabllarında ayrıca, dönemin toplumsal hiyerarşisini de yansıtır.

Zaman zaman yergiye yönelmiş, hatta oldukça sert dokundurmalar yapmışsa da, eleştirilerini sonuna kadar götürecek öfkesi olmadığından, bir yergici tavnnı benimsememiştir. Dönemin siyasal olaylarını ve düşünsel etkinliklerini ele alan bazı fablları da vardır. Ama bunların birçoğu gerçekte eleji, idil ya da mektup özellikleri gösterir. La Fontaine’in fabllarının başlıca teması bütün fablların geleneksel teması olan, insanoğlunun yüzyıllardır günlük yaşamında edinegeldiği temel ahlaki deneyimlerdir.
Eleştirmenler La Fontaine’in fabllarının içerdiği ahlak derslerini sınıflandırmış ve bu yapıtların, atasözlerinde rastlanan türden bir bilgeliğe dayandığı, genellikle sağgörüye seslenmekle birlikte, ikinci derlemede daha neşeli ve keyif düşkünü bir yaklaşımdan beslendiği sonucuna varmıştır.

La Fontaine, yarattığı komedi dünyasında fablların alışılmış hayvan kahramanlarının yanı sıra, sıradan köylülerle Yunan mitoloji ve efsane kahramanlarına da yer vermiştir. Fabllarının büyük yankı yapmasında, hem her çağa ait olan, hem de hiçbir çağa ait olmayan, zamanın ötesine geçebilen bu masal kişilerinin rolü büyüktür.

La Fontaine’in Fables'inin pek çok okuru ve eleştirmeni şaşırtan yönü, derin konuları son derece hafif bir anlatımla ifade edebilmesidir. Bu özellik, en çok fablların hayvan karakterlerinde belirgindir. Değişik insan tiplerini temsil eden bu hayvanlar, insan ve hayvan doğasının pek çok ortak yönü olduğunu düşündürür. Ama bunlar aynı zamanda, gerçek hayvanlarla yalnızca uzaktan benzerliği olan düş ürünü yaratıklardır. Eğlendiriciliklerini, La Fontaine'in hayvan ve insan özellikleri arasındaki uyuşmazlığı ustaca kullanmasından alırlar. Ayrıca bu fabllarda, tıpkı Contes et nouvelles en vers'de (Manzum Masal ve Öyküler) olduğu gibi, ama çok daha lirik ve ince bir tonda. La Fontaine’in kendi sesini duymak mümkündür. Ama bu ses, en duygu yüklü olduğu zamanlarda bile mesafeli ve denetimlidir. Tonu, neredeyse fark edilmeden hızla değişebilir; alaycı, küstah, kaba, hüzünlü, sevecen, düşünceli, incelikli ya da bilgece olabilir. Ama bütün fabllara, La Fontaine’in ilk derlemenin önsözünde yaratmak istediğini söylediği neşeli hava (la gaiete) egemendir. La Fontaine’e göre neşe, insanda gülme duygusu uyandıran şey değil, “en ciddi konulara bile kazandırılabilecek bir tür çekiciliktir”. La Fontaine’in fablları, insanı gülümsetir; ama bu, yalnızca fablların eğlendirici olmalarından değil, şairin insanlık komedisi anlayışını ve sanattan aldığı keyfi paylaşmaktan kaynaklanan bir gülümsemedir.

En yakın okumalar bile La Fontaine'in çoğu fablının zarif, doğal, incelikli ve kusursuz yapısını yeterince yansıtmaz. Bu fabllar, Fransa’da prozodi ve şiirsel söyleyiş alanında yüz yıldır yaşanan birikime dayanır. Bunların büyük çoğunluğu sürekli değişen bir ölçü düzeniyle yazılmış, uyakların ve değişen ritimlerin beklenmedik etkileşimi sayesinde zengin ve kusursuz bir etki yaratılabilmiştir. La Fontaine ayrıca, birbirinden çok farklı sözcüklere yer vermiş, alışılagelmiş sözcüklerle çok eski ya da ender kullanılanları, kır kökenli ya da komik sözcüklerle incelikli olanları, mesleki ve ticari terimlerle felsefi ve mitolojik kavramları yan yana, büyük bir uyum içinde kullanmıştır. Ama bütün bu zenginliğe ve 17. yüzyıl Fransızcasımn çağrışımlarıyla yüklü olmasına karşın, son derece ekonomik ve hafif bir üslup yaratmayı başarmıştır.

Öbür yapıtları.


La Fontaine ayrıca çok çeşitli türlerde şiirler, ilk yapıtı L'Eunuque (1654; Hadım) ve Climene (1671) gibi dramatik ya da yarı dramatik metinler, çok çeşitli konuları ele alan Adonis (1658; yb 1669), La Captivite de saint Malc (1673) ve Le Quinquina (1682) gibi şiirler de yazmıştır. Ama fabllarla karşılaştırıldığında, bu yapıtlar yalnızca birer şiir alıştırması ya da denemesi gibidir. Bunlardan yalnızca Les Amours de Psiche et de Cupidon (1669; Psykhe ve Cupido’nun Aşkları) yalın ve zarif düzyazı üslubu, ince bir duyarlıkla zeki bir alaycılığı birleştirmesi ve kadın psikolojisiyle ilgili şakacı gözlemleriyle dikkati çeker.

La Fontaine’in ilki 1664’te, İkincisi ölümünden sonra yayımlanan Contes et nouvelles en vers i Fables'dan daha hacimlidir. La Fontaine bu başlık altında toplanan masallarının çoğunu İtalyan kaynaklarından, özellikle de Boccaccio’dan almışsa da 14. yüzyıl İtalyan şiirinin zengin gerçeklik duygusunu koruyamamıştır. Bu masalların hemen tümünün başlıca teması şehvet düşkünlüğüdür; ama bu, Rabelais’de olduğu gibi açık sözlü ve coşkulu bir anlatımla değil, örtük ama saydam bir üslupla işlenir. Kişi ve olaylar yalnızca eğlendirmek üzere ele alınmışlarsa da, uzun süre eğlendiremeyecek kadar tekdüzedirler. Contes bir şairden çok, yetenekli bir üslupçunun yapıtıdır. Bu masallarda La Fontaine, anlattığı öyküyle keyfince oynar, yer yer konudan uzaklaşıp yorumlar yaparak öyküye canlılık kazandırır.
Alıntıdaki Ek 53613

Ünü


La Fontaine hiçbir zaman XIV. Louis'nin gözüne girememesine karşın, krala yakın kişiler ve soylular arasında pek çok hayran kazanmıştı. Ayrıca din adamları, hekim, sanatçı, müzikçi ve oyunculardan oluşan geniş bir çevreye sahipti. Moliere, Nicholas Boileau ve Jean Racine’le olan dostluğu abartılmışsa da onlarla, ayrıca La Rochefoucauld, Madame de Sevigne, Madame de La Fayette ve daha az tanınmış başka birçok yazarla arkadaş olduğu kesindir.

La Fontaine sevdiği yazarların konu ve üsluplarını büyük bir ustalıkla taklit etmiş, başta Rabelais, Clement Marot, François de Malherbe, Honore d’Urfe ve Vincent Voiture olmak üzere birçok 16. ve 17. yüzyıl Fransız yazarından etkilenmiştir. En iyi bildiği klasik yazarlar Homeros, Platon ve Plutarkhos'la (bunları çevirilerinden okuduğu kesindir) Terentius, Vergilius, Horatius ve Ovidius'tur. İtalyan yazarlar arasında en beğendikleri ise Boccaccio, Machiavelli, Ariosto ve Tasso'dur. La Fontaine, romantik bir yazar değildir; yapıtları gücünü ve güzelliğini, kendi deneyimlerinden çok, severek okuduğu ve sürekli olarak yararlandığı zengin ve karmaşık bir edebiyat mirasından alır.

Ahlaki doğruların hiçbir zaman basit olamayacağından yola çıkan La Fontaine, okura ahlak dersini kaba biçimiyle sunmaktan- sa, incelikli bir yorumla vermeyi yeğlemiştir. Hatta bazen, bu dersleri ancak saf kişilerin olduğu gibi kabul edeceğini okura hissettirmeye çalışmıştır. Bu yüzden La Fontaine’in fablları, içerdikleri ahlak dersinden çok, bunların ardında yatan olgun, derin ve bilgece bakışla önem kazanır. Çok çeşitli düzeylerde okunabilen bu yapıtlar, küçük çocuklardan La Fontaine’in ününü yeniden canlandıran Andre Gide, Paul Valery ve Jean Giraudoux gibi edebiyatçılara kadar çağımızda da Fransız kültürünün önemli bir parçası olmayı sürdürmektedir.

La Fontaine’in toplu yapıtlarının en güvenilir basımı, Henri Regnier’nin yayıma hazırladığı Oeuvres'dür (1883-92, 11 cilt; Yapıtlar).

La Fontaine’in birçok fabjı Türkçede Ağustos Böceği ile Karınca, Öküz Olmak İsteyen Kurbağa, Tavşan ile Kaplumbağa, Arslan ile Fare, Karga ile Tilki, Kurt ile Kuzu, Leylek ile Tilki, Değirmenci, Oğlu ve Eşeği, Çiftçi ile Çocukları, Ayının Postu ve başka adlarla birçok kez basılmıştır. Çok sayıda fabl da La Fontaine'in Masalları (1948, 1989), Hikâyeler (1960), Çocuklar için Masallar (1967), Masallar (1969) ve La Fontaine'den Seçmeler (1983, 1989) gibi derlemeler içinde yayımlanmıştır.

kaynak: Ana Britannica


arwen 19 Ekim 2006 02:39

1 ek
Alıntıdaki Ek 53609

Jean de La Fontaine


(1621 Château-Thierry/Champagne - 1695 Paris)
Fransız şairi.

Babası varlıklı bir korucuydu. İlkokuldan sonra papaz okuluna gittiyse de, papazlığa ısınamayarak okulu bıraktı. Hukuk öğrenimi gördükten sonra babasının görevini devraldı (1647). Karısını yüzüstü bırakarak Paris'e yerleşti (1658). Önemli kişilerden destek gördü. Yirmi yıl Sablière Markizi'nin yanında yaşadı. Nüktedanlığı ve renkli kişiliği sayesinde Paris salonlarının gözde kişilerinden biri oldu, ama ciddî ve disiplinli bir çalışmayı da hep sürdürdü.

Racine'in yanı sıra, büyük şairler bakımından yoksul olan çağının en önemli sanatçısıdır. Onu dünya çapında üne kavuşturan "Fables" (Fabller, 1668 - 1694) adlı yapıtıdır. Yaşadığı sürece ona belki de "Fabller"den daha büyük bir başarı getiren "Contes" (Masallar, 1665, 1666, 1671) ise, Boccaccio, Ariosto, Aretino ve Rabelais gibi yazarları örnek alarak yazılmış, açık saçık, hafif ve şık bir yapıttır.

Onun başlıca yapıtlarından biri de, mitolojik ve modern ögeleri ustalıkla bağdaştıran "Psyche" (1669) adlı romanıdır. 1668-1694 yılları arasında on iki kitapta yayımladığı 245 fabl, Aisopos'a, Lâtin şairleri Babrios ve Phaedrus'a ve Bidpai (Pilpay) ya da Beydeba adı altında tanınan Hint kaynağına dayanır.

Ancak La Fontaine bu türün yeni bir biçimini geliştirir: Kaynaklarda en geniş yeri tutan ve bu arada hayvanları da soyutlaştıran ahlâkçı öğüt vericilik, onda çok seyrek görülür. Bunun yerini, derin bir doğa sevgisinin canlandırdığı bir anlatım alır. Yazar, hayvanlara karakter özellikleri yakıştırdığı gibi, onları insanlar gibi konuşturur, insanları ise hayvanlar gibi betimler. Her fabl, bir bakıma minyatür bir insanlık dramıdır. La Fontaine'in fablleri Orhan Veli Kanık (1948), Selahattin Eyüboğlu (1960) tarafından Türkçeye çevrilmiş ve yayımlanmıştır.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi


CaCo 2 Mayıs 2007 11:57

1 ek

Jean DE LA FONTAİNE

Alıntıdaki Ek 53611

fransız şair
(Château-Thierry 1621-Paris 1695)

1652' de Sular ve Ormanlar yöneticiliği yaptı, oldukça aylak bir yaşam sürdü ve 1654’te Terentius’un Hadım (Eunuchus) adlı komedisinin manzum bir uyarlamasını (Eunuque) yayımladı. 1657’de Fouquet'yle tanıştırıldı; Adonis adlı şiiriyle bir ödenek kazandı. Koruyucusunun gözüne girmek için her telden çaldı ve le Şonge de Vaux' yu da o sırada yazdı. L'Elbgie aux nymphes de Vaux (1661) ve t'Ode au roi pour M. Fouquet (1663) adlı yapıtlarında gözden düşen Fouquet'yi savunarak cesaretini gösterdi. Bouillon düşesiyle dostluk kurduktan sonra Luxembourg sarayı’nda, onu soylu hizmetkârlarından biri durumuna getiren Gaston d’Orlöans'ın dul eşi Madame'ın yanında yaşadı (1664-1672).

Bu dönemde salondan salona koşuşturarak, Masallar (Nouvelles en vers) [1665] adlı yapıtını ve Masallar"mm (Fables) [1668] ilk kitabını yayımladı. Amours de Psychb et de Cupidon (Psykhe ve Cupido’nun aşkları) [1699] adlı yapıtını krala sundu. Masallar’m ikinci bir kitabından (1671) sonra, Mme de La Sabliöre’in himayesine girdi, Lully için bir opera librettosu (Daphne, 1674) yazdı ve Contes (Öyküler) [1675] adlı yapıtıyla Masallarını (Fables) sürdürdü (1678-79). Ayrıca artık bozuşmuş bulunduğu Lully'ye karşı bu kez bir hiciv (te Florentirı), le Quinquina üzerine tuhaf bir şiir (1682) ve dramatik bir şiir (Astrde, 1691) yazdı. Fransız akademisi’ne kabulü sırasında (1684) Discours â Madame de La Sabliere adlı söylevini okudu, sonra l'Epitre â Huet (Huet’ye mektup) [1687] adlı yapıtında, Yeniler'e karşı Eskiler'in yanında yer aldı. Mme de La Sabliöre'in son derece sıkı bir dindarlığı benimsemesi üzerine, Chantilly’de Condöler'in ve Mme de Bouillon'un yeğenleri olan Vendömelar'ın yanlarında konuk edildi. Madam de La Sabliöre öldükten (1693) sonra, protestan maliyeciler Flervartiar’ın yanına yerleşti ve iki yıl sonra da burada öldü.

Yapıtları ve özellikle de Contes'u, hayvansallıkla ihsanlığı, gerçek dünyayla düşlenen dünyayı, yalnızlıkla insancıllığı, bencillikle sevgiyi, kuşkuyla hayal dünyasını, yalınlıkla sözün büyüsünü ve kötümserlikle dingin bir dünya imgesini sıkı sıkıya bir- biriyle kaynaştırır. Fransız lirizminin doruğuna ulaştığı bu yapıtta, sevgi insanı kendinden geçiren değil, hayallere sürükleyen bir tutkudur. Mutluluk anlayışı artık değişmiştir: yer yer abartmalara kayan, çelişkilere düşen ve bir engel karşısında da bunalımlara giren yüzyıl başındaki açgözlülük ve katılığa karşılık, La Fontaine'in lirizmi çabucak doyuma ulaşan, huzur içinde bir lirizmdin Çelişkiler var olmasına vardır, ama sanki daha bir yumuşamıştır: daha düzenli bir dünyayı düşünebilmek, kurabilmek için arılığı sonuna kadar götürmek gerekir ve ancak o zaman dilin özünde bir düzen kurulmuş olur.

La Fontaine'in lirizmi daha önceki lirizmden ayrılmakla birlikte, mutluluğa yer vermeyen ve aşka neredeyse hiçbir olanak tanımayan Racine'in trajedisiyle bütün bağlarını koparmıştır. Racine’in bir "kural"ı durumuna gelen “yitik tutku”, trajik yazgısının insanı aştığını kanıtlar. La Fontaine’deyse yitik tutku uyumsuz bir aşk olarak görülürken, örneğin kıskançlık da olanaksızların gerçekleşmesi olarak değil, bütünüyle uyumlu bir dünyada başa gelen bir kaza olarak düşünülür. La Fontaine yazarken “mutlu'' bir sonuca varıyorsa, duyumların ve düşüncenin doyumundan kaynaklanan mutluluk dizelerine yansıdığı içindir Masal, düş payıyla ustalığın birbirinden ayrılmadığı dizelerin özgürlüğü sayesinde bakış açılarının birbirini izlediği bir ağdır. Böylece, bir ölçüde kesinlikle ölçüdışı bir dizelemenin kullanılmasına bağlı bir tür “doğal konuşma"ya varılır. Özgürlük ve kesinlik kavramları, "biçim" ve “öz”ü kapsayan tek bir demet olarak bütünleşirler. La Fontaine’in yapıtları, önceki dönemlerin hümanizminden derin bir biçimde etkilenmekle birlikte, XIX. yy.’ın ve daha sonra da Paul Valâry’nin savunacakları “saf şiir’M muştular.

Kaynak: Büyük Larousse


Misafir 17 Aralık 2009 17:10

La Fontaine Masalları
 
1 ek
Fransız edebiyatının en önemli klasiklerinden biri olan La Fontaine Masalları, tecrübe ve pratik bilgilerin eğlendirici bir şekilde anlatımından oluşmaktadır. Büyük bir şair olan La Fontaine (1621-1695), insanlar arasındaki ilişkileri ve insan karakteriyle ilgili konuları, mizahlı bir anlatımla şiirleştirmiştir. Bu masalları düz yazıya aktarırken, nükteli ifadelere ve üsluptaki bütünlüğe dikkat eder. La Fontaine'in birçok masalı, esasen Doğu ve Batı edebiyatlarından alınmıştır. La Fontaine masallarında, özellikle Kelile ve Dimne ile Ezop masallarına ait pek çok örnek yer almaktadır. Ortak temalara rağmen La Fontaine'nin farklılığı orijinal ifade biçiminden kaynaklanmaktadır.
La Fontaine'in eserinde sadece ahlaki dersler ve öğütler yer almaz. Şaiir, sık sık klasik masallerın içeriğine müdahale etmekte ve kişisel duygularını da yansıtmaktadır. O, masalları sosyal hayattaki olumsuzlukları yansıtan bir eğitim aracı olarak görmüştür. Bu bakımdan La Fontaine'in masalları, soyut ve gerçekdışı bir nitelikte çıkmaz karşımıza. Onlar hayatta sürekli olup biten olayların sembolik yorumlamalarından ibarettir. La Fontaine masalları, bilgi veren ve hayvanların karekterleri vasıtasıyla insan gerçeğini yansıtan birer şaheserdir.


İki Katır
Alıntıdaki Ek 47031

İki katır yürüyormuş yan yana,
Biri yulaf yüklüymüş, biri para:
Köylülerden tuz vergisi toplamışlar,
Koca bir heybe dolusu mangır.
Para yüklü katırda bir çalım, bir çalım,
Başı havalarda,
Boynunda çıngırak şıngır mıngır:
Zenginim zengin der gibi, sağa sola.
Derken eşkıyalar sökün etmiş;
Doğru vergi katırının üstüne tabii…
Yakalamış geminden, durdurmuşlar.
Katır diretmiş, savunmaya kalkmış parayı.
Eşkıyalar da veryansın etmiş sopayı.
İşte o zaman ağlamış katır,
Ve dert yanmış tanrılara:
— Ben böyle mi olacaktım, demiş, Yulaf yüklü katıra
Fiske bile vurulmasın da, Ben dayak yiyeyim ölesiye!
— Ya, kardeş, demiş öteki;
Yüksek işler iyilik getirmez her zaman; Yulaf taşımakla kalsaydın benim gibi, Başına bir belâ gelmezdi.


Horozla İnci
Horoz çelebi bir gün
Bir inci çıkarmış çöplükten.
Hemen kuyumcuya gitmiş:
- İyi bir şeye benziyor, demiş;
Gel al şunu da,
Bir mısır tanesi ver bana.
Cahilin birine babası,
Bir kitap bırakmış ölürken,
Eski bir el yazması.
Hemen gitmiş kitapçıya:
- Bak, demiş,Kapağı meşinden.
Gel al şunu da,
Bir liracık olsun ver bana.


Misafir 1 Mart 2010 19:23

1 ek
Jean de La Fotaine,
Alıntıdaki Ek 47030

8 Temmuz 1621'de Fransa'da Chateau-Therry'de doğdu. Babası Charles de La Fontaine, bir düke ait Chateau-Thierry'de polis muaviniydi. Annesi Françoise Pidoux ise orta halli bir aileden gelmekteydi. La Fontaine, ailenin en büyük çocuğu idi. Reims'de eğitimine başladıktan sonra 1641 yılının Mayıs ayında Saint-Magloire Okulu'na geçti. Avukat olma yolunda eğitimine devam etti.
1647 yılında babasının isteği üzerine 14 yaşında olan Marie Héricart ile evlendi. Marie, genç ve güzel olmasına rağmen La Fontaine'nin sevgisini kazanmayı başaramadı. Etrafda dedikoduların artması üzerine La Fontaine, bir süreliğine evden uzaklaştı. Bundan sonra hayatını Paris'te geçirmeye devam etti. Karısı ise Chateau-Thierry'de kaldı. Tek oğulları ise annesinin yanında eğitim almaya başlamıştı.

La Fontaine, evliliği bozulmadan önce de Paris'e birkaç defa gitmişti ancak o zamanlar Paris henüz gelişmekte olan küçük bir yerdi. Şair François de Malherbe'nin şiirleri ile tanışmasıından sonra içinde inanılmaz bir edebiyat aşkı doğmuştu. 1654 yılında ilk çeviri eseri "Eunuchus of Terence" yayımlandı. Bu çeviriden aldığı bir miktar parayı ailesine gönderdi. Ancak Paris'te kendi maddi durumu hiç iyi değildi. Hatta kendine ait bazı eşyaları elden çıkarmak durumunda kalmıştı. Kısa bir süre sonra kısa bölümlerden oluşan baladı "Les Rieurs de Beau-Richard"ı yazdı.

Şanssızlığı ve yoksulluğu onu yazmaya daha da itiyordu. Kısa süre içinde yazdığı şiirlerin ve baladların sayısı arttı. 1673 senesinde tanıştığı Madam de La Sabliére, onun hayatının değişmesini sağladı. Bu zamana kadar Paris'te yoksulluk içinde şiirlerini yazan La Fontaine, artık Madam de La Sabliére'nin himayesine girerek, ilim adamları, felsefeciler ve ünlü yazarlarla tanışma fırsatı buldu.

Diğer yazarlar tarafından masal yazarı olarak görülse de La Fontaine'nin bir çok şiiri de bulunmaktadır. Yazdığı masallarda hayvanlara ahlaki değerler ve kişilik karatarak bazı kişileri tenkid etmiş ve ahlaki dersler vermiştir. Edebiyatta teşhis ve intak sanatını kullanmıştır. Bu tarz eserleriyle döneminde geç üne kavuşan La Fontaine, eserlerinde iyi ile kötüyü ayırt edici şekilde belirtir.

La Fontaine'nin masalları toplamda 238 adet olup, bunlar 12 kitapta toplanmıştır. 1668'de basılan ilk kitapta toplam 124 masal vardı. İkinci cild 1678'de en son kitap ise 1694'te basılmıştı. Masal ve şiirlerinin yanında roman ve piyes çalışmaları da olmuştu. 1695 yılında "Kontes" adlı şiirli hikayesi sayesinde Fransız Akademisi'ne kabul edilmişti. Kısa bir süre sonra 13 Nisan 1695'te Paris'te öldü.


Safi 14 Şubat 2011 14:36

2 ek

JEAN DE LA FONTAINE

Alıntıdaki Ek 47032

La Fontaine, tam adıyla Jean De La Fontaine, 1621 ile 1695 yılları arasında yaşamış bir Fransız yazarıdır. Masalları dilden dile dolaşan bu ünlü yazar, uzun yıllar ormanlık bir bölgede yaşamış. La Fontaine'nin masallarında anlattığı hayvanlar onun için çok önemli olsa gerek... Masallarına konu olan hayvanlar, konuşuyorlar. Bu tür, hayvanların ağzından anlatılan masallara FABL adı verilir. Olaylar şiirsel bir dille anlatılır. Çok etkileyicidirler, öyle ki, sadece çocuklar değil büyükler de severek dinler bu masalları...

Kurnaz tilkiler, kibirli arslanlar, çalışkan karıncılar ve bir dolu sevimli hayvancık La Fontaine'in masallarından bize seslenirler. Onların öykülerinden her zana kendimize uygun dersler çıkarabiliriz. En güzeli de bunu yaparken çok eğleniyor olmak...

La fontaine hikayeleri

Karga ile Tilki


Bir dala konmuştu karga cenapları;
Alıntıdaki Ek 47034

Ağzında bir parça peynir vardı.
Sayın tilki kokuyu almış olmalı,
Ona nağme yapmaya başladı:
“-Ooo! Karga cenapları,merhaba!
Ne kadar güzelsiniz,ne kadar şirinsiniz!
Gözüm kör olsun yalanım varsa.
Tüyleriniz gibiyse sesiniz,
Sultanı sayılırsınız bütün bu ormanın.”
Keyfinden aklı başından gitti bay karganın.
Göstermek için güzel sesini
Açınca ağzını,düşürdü nevalesini.
Tilki kapıp onu dedi ki: “Efendiciğim,
Size güzel bir ders vereceğim:
Her dalkavuk bir alığın sırtından geçinir,
Bu derse de fazla olmasa gerek bir peynir.”
Karga şaşkın,mahcup,biraz da geç ama,
Yemin etti gayrı faka basmayacağına


Misafir 15 Şubat 2011 17:18

2 ek

La Fontaine

Alıntıdaki Ek 53614

İsmi masal ve hikaye denince ilk akla gelen isimlerden birisi olan Jean de La Fontaine, 1621 yılında Fransa’da dünyaya gelmiştir. Özellikle fabl türünde verdiği eserlerle bilinen Jean de La Fontaine, ismini de bu tarzda yazdığı özgün eserlerle duyurmuştur.

Dünyaya ailesinden zengin olarak dünyaya gelmiş ve Paris’te kolejde hukuk tahsili yapmıştır. Ailesinin dindar olması nedeniyle papaz olması istendi fakat o, lise döneminde kiliseden bağını koparmıştır. Okul döneminde hiçbir zaman başarılı bir öğrenci olamayıp, gençlik yıllarında da orman işleriyle uğraştı. La Fontaine bu mesleği babasından öğrenmişti. Daha sonra farklı alanlarda memurluk görevi yapmış ve hayatı boyunca yaşamını düzene sokamamıştır.

Fabl alanında verdiği eserlerle tanınan La Fontaine, yazarlığa adımlarını 1673 yılında Madam de la Sabliere’nin himayesine girdikten sonra attı. Burada felsefeciler, yazarlar ve ilim adamlarıyla tanışma fırsatı buldu. Daha sonra dünyaca ünlü olacak ilk masallarını ise, burada yazmaya başladı. O, çağdaşları tarafından bir masal yazarı olarak olarak gösteriliyordu. La Fonten, yazmış olduğu eserlerinde hayvanları konuşturmaktaydı ve böylece insanlara ahlak dersi vermekteydi. Bu açıdan bakıldığında o, Dede Korkut Masallarındaki üslubu kullanıyordu. Yani onun yaptığı, konuşturma sanatı anlamına gelen intak ve kişileştirme anlamına gelen teşhis sanatlarını masallarında büyük bir ustalıkla yoğurmaktaydı.
Alıntıdaki Ek 47033

Onun bu yaptığı ise çevresinde hemen anlaşılamamış, çok geç fark edilmiştir. Ünlü fabl adamı La Fontaine, yazılarında sadelik ve açıklık ilkelerini benimseyerek masallar yazmıştır. Tabi burada okuyucu kitlesinin çocuklar olmasının çok büyük payı bulunmaktadır. O, Fransız edebiyatına çok büyük eserler kazandırırken, aynı zamanda dünyaya da hediye sunuyordu. İncitmeden iğneleme ve eleştirme şekilleri ve hayvan tenkitleri, onun sanat anlayışına şekil vermekteydi.

La Fonten, fabllarındaki konuları şark klasiklerinden almıştır. Buna örnek verilecek olunursa eğer, Beydeba’nın yazmış olduğu Kelile ve Dimne eserinde yer alan 18 adet hikaye, La Fonten tarafından şiir türünde tekrarlanmıştır. La Fonten’in, masallarındaki anlatımına bakıldığında, karşımıza hızlı, dinamik, canlı ve nükte dolu bir anlatım çıkmaktadır. Masallardaki kişilerin çok büyük kısmı hayvanlardır ama ara sıra da olsa köylü insanları masallarına sokmayı bilmiştir. Fabllarında en çok başrolü verdiği hayvanlar ise, kurt, tilki, aslan, horoz ve eşektir.

O, fabllarında yer alan bu hayvanlar üzerinden hep kötüye örnek vermiş ve iyinin ne olduğunu anlatmıştır. Fakat bu durum şiirlerinde biraz daha karmaşıktır. Çünkü yazdığı şiirlerde, iyinin ne olduğu açıklanmazsa ters etki olduğu bir gerçektir. Fabl türünde dünyaca ünlü Fransız edebiyatçısı verimli bir şekilde çalışarak dünya edebiyatına 238 adet masal kazandırmıştır. 238 adet masal ise, 12 adet kitapta toplanmıştır.

O, daha çok yazdığı masallarla tanınırken aynı zamanda piyes ve roman da yazmıştır. Şiire de ayrı bir önem vermiş, uzun ve nakaratları olan şiirler yazmıştır. Yazmış olduğu Contes isimli şiirli hikayeler nedeniyle, Fransız Akademisine kabul edilme başarısı göstermiştir. Eserleri birçok dile çevrilen bu yazar, 1695 yılında Paris’te hayatını kaybetmiştir.


Misafir 2 Ocak 2012 19:47

2 ek
Alıntıdaki Ek 53612

Jean de La Fontaine


Fransız şairi
(1621-1695)

Orman ve Sular idaresi yöneticilerinden birinin oğlu olan La Fontaine, babasının yerine aynı görevi almıştı; görevi ona çok boş zaman bırakıyordu, ama buradan aldığı para geçimine yetmiyordu. O da bu yüzden edebiyata atıldı ve her telden çalmağa başladı: şiir, roman, hikâye, güldürü, opera yazdı.

Yazdığı çeşitli eserler kısa bir süre içinde ona ün kazandırdı (özellikle Rabelais ve Boccaccio tarzında yazdığı Hikâyeler); maliye nazırı Fouquet onu himayesine alıp maaş bağladı. Fouquet gözden düşüp yargılandığı zaman La Fontaine ona sadık kalan birkaç kişiden biri oldu. Kırk yedi yaşında Masallar'mı yayımladı; bunların bazıları gözden düşen koruyucusunun başına gelen felâketlerden esinlenmiştir.

Çağının Tanığı


La Fontaine kendisinden önce kullanılmış (özellikle Eski Yunanistan'da Aisopos tarafından) bir biçimi benimsedi; genellikle insanların, özellikle çağdaşlarının kusurlarını (kurnazlık, cimrilik, övüngenlik v.b.) daha iyi gülünçleştirmek için kişilerini hayvanlar arasından seçti. Hattâ daha da ileri giderek, birçok masalında topluma da cesaretle el attı ve toplumun gülünç yanlarını, haksızlıklarını göz önüne serdi: «Güçlü ya da yoksul oluşunuza göre yargı kararları sizi aklar ya da karalar».

Bütün gülünçlüğüne ve görünüşteki hafifliğine rağmen, eserinin büyük bir bölümü siyasal nitelik taşır. Zaten bu durum Louis XIV'ün de gözünden kaçmamış ve saray kibarlığından yoksun bu şairi Versailles Sarayı'na kabul etmemiştir. Ne var ki, La Fontaine buna pek aldırış etmemiştir, çünkü destekten yoksun değildir. Önce Orleans düşesi, sonra evinde yazarlardan, hekimlerden ve büyük gezginlerden oluşan parlak bir topluluğu biraraya getiren Madame de La Sabliere ona ödenek bağlamıştır. La Fontaine ömrünü zengin bir Protestan bankerin evinde tamamlamıştır.

La Fontaine Masalları hemen bütün dünya dillerine çevrilmiştir. Türkiye'de Şinasi'nin «Kurt ile Kuzu» çevirisi, çocuk edebiyatımızın ilk eserlerinden biri sayılır. La Fontaine çevirilerinde, ünlü Türk şairi Orhan Veli Kanık'ın ayrı bir yeri vardır.

Masalları


Ağustosböceği ile Karınca, Karga ile Tilki, Kurt ile Kuzu, Meşe ile Kamış, Toprak Çanak ve Demir Çanak, Aslan ile Fare, Tilki ile Üzüm, Altın Yumurtlayan Tavuk, Vebalılar, Sütçü Kız ile Süt Çanağı, Eskici ile Zengin.

La fontaine hikayeleri

Agustosböceği ile Karınca


Ağustosböceği bütün yaz
Saz çalmış, türkü söylemiş.
Alıntıdaki Ek 47035

Karakış birden bastırınca
Şafak atmış zavallıda;
Bir şey bulamaz olmuş yiyecek:
Koca ormanda ne bir kurtçuk, ne bir sinek.
Gitmiş komşusu karıncaya:
— Aman kardeş, demiş, hâlim fena; Bir şeycikler ver de kışı geçireyim. Yaz gelince öderim,
Hem de faizi maiziyle; Ağustosu geçirmem bile. Ödemezsem böcek demeyin bana. Karınca iyidir hoştur ama Eli sıkıdır: Can verir, mal vermez.
— Sormak ayıp olmasın ama, demiş; Bütün yaz ne yaptınız?
— Ne mi yaptım? demiş ağustosböceği; Gece gündüz türkü söyledim;
Fena mı ettim sizce?
— Yoo, demiş karınca, ne . mutlu size; Ama hep türkü söylemek olmaz; Kışın da oynayın biraz.


Misafir 14 Ocak 2012 17:18

1 ek
La fontaine hikayeleri

Alıntıdaki Ek 47036
Kurt ile Köpek
Bir köpek ormanda gezerken kurtla karşılaşmış. Hasta ve çok zayıflamış olan kurt, ayakta zor durabiliyormuş. Köpek kurdun bu haline çok üzülmüş. "Ne kadar kötü görünüyorsun böyle kurt kardeş?" demiş. "Herkes bizi düşman bilse de, biz uzaktan akrabayız. Doğrusu sana yardım etmek isterim."
"Hiç sorma." demiş kurt. "Ağır bir hastalığa yakalandığım için uzun süre avlanamadım. Şimdi iyileştim ama bir av yakalayacak kadar gücüm kalmadı artık. Ben de böyle aç susuz dolaşıyorum artık."
"Sen hiç üzülme." demiş köpek. "Ben sana yardım edeceğim. Bu akşam sahibimin düğünü var. Akşam olunca köyün dışındaki çalılıklara gel. Ben sana düğün yemeklerinin artıklarını taşırım."
Birkaç gün boyunca köpek tarafından beslenen kurt, sonunda kendini toparlayıp eski kuvvetine kavuşmuş. Teşekkür edip vedalaştıktan sonra da ormana gitmiş.
Aradan yıllar geçmiş. Köpek iyice yaşlanınca sahibi onu dışarı atmış. Ormanda aylak aylak gezen köpek, eski dostu kurtla karşılaşmış. "Hayrola?" demiş kurt. "Çok perişan görünüyorsun."
Köpek içini çekip; . "Yaşlandım artık!" demiş. "Sahibimin işine yaramadığım için beni kovdu."
Kurt; "biz eski dost değil miyiz?" demiş. "Şimdi yardım etme sırası bende. Hatırlasana, benim hayatımı nasıl kurtarmıştın? Hemen bir plan yapmalıyız. Tamam buldum! Senin sahibinin küçük bir çocuğu vardı değil mi? Şimdi ben gidip onu kaçıracağım, sen de geri götüreceksin. Böylece sahibin seni el üstünde tutacak."
Bu sözleri söyleyen kurt, kaşla göz arasında gidip, çocuğu ormana getirmiş. Köydeki herkes silahlanıp ormana koşmuş ancak daha ormana girmeden, yaşlı ve işe yaramaz diye evden kovdukları köpeğin çocuğu geri getirdiğini görmüşler.
Bu olaydan sonra yaşlı köpeğin itibarı öyle artmış ki, insanlar onun kahramanlığını yüzlerce yıl çocuklarına anlatmışlar.
Kurtla köpek arasındaki bu danışıklı dövüşü hiç kimse anlayamamış.



Saat: 11:19

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık