MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Siyaset ww (https://www.msxlabs.org/forum/siyaset-ww/)
-   -   Büyük İskender (III. Aleksandros) (https://www.msxlabs.org/forum/siyaset-ww/12988-buyuk-iskender-iii-aleksandros.html)

virtuecat 9 Kasım 2006 16:48

2 ek

İSKENDER III Büyük

Alıntıdaki Ek 55590

(Pella, Makedonya, İ.Û. 356 - Babil 323)
Makedonya kralı (336-323)

Philippos II ile Olympiasin oğlu. 343'te eğitmeni olan Aristoteles, bilim, coğrafya, tarih alanındaki geniş bilgilerinden bir bölümünü ona aktardı, ancak siyasetle ilgili görüşlerini öğrencisine benimsetmeyi başaramadı. Genç İskender savaş sanatını Traklar ve illyrialılar'a karşı yapılan seferlerde öğrendi ve Khaironeia savaşı'na katıldı.

Babasının ölümünde (İ.Û. 336) tahta çıkmasına karşı koyabilecek herkesi ortadan kaldırdı ve Korinthos birliği meclisi'nde kendisini Hellenler’in strategosu tayin ettirdi (335). Makedonya'nın kuzeyindeki hellen olmayan toplulukları egemenliği altına aldı, birkaç yunan sitesindeki ayaklanmayı bastırdı (Thebai yakılıp yıkıldı) ve babasının Asya’yı fethetme tasarılarını yeniden gündeme getirdi.

Makedonya'yı Antipatros'a emanet ederek, 37 000 asker ve Lakedaimon dışında bütün yunan sitelerinden topladığı birliklerle Çanakkale boğazını aştı (İ.O. 334 ilkbaharı). Haziranda Granikos zaferini kazandı, sonra Küçük Asya'ya egemen oldu, ionia ile İran arasında önemli bir durak olan Gordion'da, Gordion düğümünü bir kılıç darbesiyle çözerek bütün dünyaya egemen olma iddiasını kesin bir biçimde açıkladı. Toroslar'ı aştı. Kilikia'ya girdi ve issos ovasında karşılaştığı Dara H'nin kalabalık ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Ahemeni hükümdarının ordugâhı ve ailesi İskender’in eline düştü.

İskender her türlü barışı reddetti, Doğu Akdeniz'i çember içine alma tasarısını sistemli bir biçimde yürüterek Suriye kıyılarını egemenliği altına aldı (Tir ve Gazze kuşatmaları). Kudüs'ü ele geçirdikten sonra Mısır'a girdi, Libya çölünde ilerleyerek Amon vahasına ulaştı ve burada kendini Zeus’un oğlu ilan ettirdi, sonra geriye dönerek Nil deltası'nın batı ucunda, doğal güzelliklerle dolu bir yerde İskenderiye kentini kurdu. Burası daha sonra Hellenistik çağın en ünlü kenti oldu.

331 ilkbaharında Fırat ve Dicle nehirlerini aştı, Gaugamela ovasında Dara'nın son ordusuyla karşılaştı, iki ordu arasında Arbeles'te yapılan savaş Ahemeni hanedanının sonu oldu. Bundan sonra, bütün başkentler Yunanlılar'a kapılarını açtılar ve İskender aşağı yukarı aynı tarihte Babil, Sus, Ekbatana kentlerini işgal ettirirken, kendisi de Persepolis'e girdi. MakedonyalIlarda Media ve Baktria’da kovalanan Dara, temmuz 330'da yakalanıp öldürüldü.

Bundan sonra, İskender için yapılacak iş, zorlu iklim, doğa ve insan (özgürlüklerine düşkün soylular, bağımsız kabileler) koşullarına rağmen doğu illerine egemenliğini kabul ettirmekti. Yaralılarını yol boyunca kurulan birçok İskenderiye kentinde bıraka bıraka ilerleyen ordu yıpranmıştı. İskender, 326’da Hyphasis (günümüzde Bias) kentine vardıMan sonra doğu yürüyüşünü kesmek zorunda kaldı. Ayaklanan askerlerinin isteğine uyarak Indus nehrine doğru indi, Karmania ve Gedrosia çölleri üzerinden Babil yolunu tuttu. Komutanlarından Nearkhos ise, bu arada Hint okyanusu kıyılarıyla Basra körfezinde keşif gezileri yapıyordu. İşte tam bu sıralarda, otuz üç yaşında doğu dünyasına egemen olmuş İskender, 13 haziran 323'te birdenbire öldü.

İskender, mutlakıyetçi bir kraldı. Kendisine karşı çıkmak isteyen soylu MakedonyalIlar'! öldürtmekte duraksamadı. Ahemeni törelerini benimsedi ve doğulu büyük ailelere dayanmaya çalıştı; karma bir ulus yaratarak (Sus kenti evlenmeleri), hellen ve hellen olmayan topluluklardan karma bir ordu kurarak, Makedonya'nın özgürlükçü geleneklerini kırabileceğini ve dünya egemenliği tasarılarını başarıya ulaştırabileceğini sanıyordu. Yerine geçenler, İskender'in, yeni topraklar kazanma hırsını bir yana attılar ve onun politikasındaki, yerel halktan yana görünen her şeyi dışladılar; Doğu'yu birer işgalci gibi sömürdüler.

—Ed. Akhilleus'a bir nazire olan kısa ve şanlı yaşamıyla, yunan kahramanlık idealini kişileştiren İskender'in, doğal olarak kurmaca dünyasında kendine özgü bir yeri vardır. Düzmece Kallisthenes’in Büyük İskender'e ilişkin tarihinden başlayarak, bilinmezlik ve erişilmezliğe tutkun bir kişi durumuna getirilen büyük fatih, bu niteliğini Ortaçağda da korudu (Lambert le Tort ile Alexandre de Paris'nin Roman d’Alexandre'l). Buna karşılık, Albâric de Briançon ya da Gautier de Lille (Alexandrois) onu bir saray şövalyesi örneğine dönüştürdüler. Racine de daha sonra onu Versailles'ın uygar hükümdarının bir öncüsü olarak gördü (Alexandre le Grand). ispanyollar’a (Libro de Alexandre) ya da Almanlar'a (Lamprecht'in Alexanderlied'i) göre, mutlak'a erişmeye çabalayan bir serüvenci olan İskender, Doğu arap dünyası için Kuran'ın “çift boynuzlu” kahramanı (Zülkarneyn), Firdevsi'nin (Şehname) ve Nizami'nin Iskendernamelerinin baş kişisi olduktan sonra, Camide mistik bir hacıya dönüşür (Hiredname-i iskenderi [İskender’in akıl kitabı]). İskender, günümüzde oyun kâğıtlarının sinek papazı olarak yaşamını sürdürmektedir.

Doğuda kazandığı büyük ün sonucu İskender'in adı çevresinde türlü efsaneler oluştu. Kuranda anılan İskender’in, Nuh'un oğlu Sam soyundan geldiği, Kâbe'nin yapımı sırasında İbrahim peygamberle görüştüğü, Yecüç-Mecüç saldırısına karşı iki dağ arasına Sedd-i İskender'i yaptırdığı, Zülkarneyn (iki boynuzlu) diye anıldığı, abıhayatı bulmak için Karanlıklar ülkesi'ne yolculuk yaptığı, peygamber ya da evliya olduğu anlatılır. Bu kahramanla ilgili efsaneler Iskender-i Rumi, iskender- i Yunani diye de anılan imparator İskender için anlatılanlarla karışmıştır. Onun Dara'yı yenmesi, kızıyla evlenişi, doğudaki fetihleri, Mısır'da İskenderiye kentini kurması, hocası Aristoteles'in yardımıyla ayinei İskender'i yaptırması, başındaki tolga nedeniyle Zülkarneyn diye adlandırılışı divan edebiyatında konu edinilmiştir. Onunla ilgili efsaneler iskendername adı verilen mesnevilere konu olmuştur Abdülhak Hamit Tarhan'ın Eşber‘ oyununun kahramanlarından biri de İskender'dir.
Alıntıdaki Ek 55591

—Güz. sant. Apelles, Lysippos ile Pyrgoteles, İskender’in resmi ve özel ressamı, heykelcisi ve değerli taş gravürcüsüydüler Gerçi yaptıkları portrelerden hiçbiri günümüze ulaşmamıştır; ama büyük bir olasılıkla, o devirde yapılmış asıllarının kopyesi olan çeşitli büstler, Plutharkos ve başka tarihçilerin İskender tanımlarına uymaktadıc Bunların en dikkat çekici olanlarından biri, kuşkusuz Louvre müzesindeki İskender Azara büstüdür. Sidon latiflerinden biri üzerindeki ay ve savaş kabartmaları (İ.Ö. III. yy. başı, İstanbul Arkeoloji müzesi) ve Dara ile İskender’i döğüşürken gösteren Pompei mozaiği (Napoli müzesi), tıpkı paraların üzerindeki portreler gibi, İskender’i idealleştiren ve tanrılaştıran resimlerdir. Rönesans sanatı, İskender’e büyük yer verdi; bu konuda, özellikle Farnesina villası’ndaki Sodoma fresklerini anabiliriz. XVII. yy.'da fransız sanatı İskender’in yaşamından sık sık esinlendi. Bu dönemin fransız sanatçıları, İskender'in yaşamını bazen hareketli ve pitoresk düzenlemeler meydana getirmek, bazen de Louis XIV'e yaranmpk amacıyla kullandılar. Puget'nin İskender ile Diogenes (Louvre) adlı alçakkabartması birinci kategoriye, Le Brun'un İskender'in tarihi (ay. ypt.) adlı anıtsal tuvalleri de ikinci kategoriye girer.

Kaynak: Büyük Larousse


KisukE UraharA 9 Kasım 2006 16:53

3 ek

İskender (BÜYÜK),


lll. İSKENDER ya da MAKEDONYALI İSKENDER olarak da bilinir
(d. İÖ 356, Pella, Makedonya - ö. İÖ 13 Haziran 323, Babil)
İÖ 336-323 arasında Makedonya kralı ve tarihteki en büyük komutanlardan biri.

Pers İmparatorluğumu yıkarak Yunanistan’dan Hindistan’a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kurmuş, Eski Yunan uygarlığının Doğu’ya yayılmasında etkili olmuş ve efsanevi bir kahramana dönüşmüştür.

Gençliği ve tahta geçişi.


II. Philippos ile Epeiros (Epir) kralı Neoptolemos’un kızı Olympias’ın oğlu olan İskender, 13-16 yaşlarında Aristoteles’ten aldığı derslerin etkisiyle felsefe, tıp ve bilime ilgi duydu. Babası II. Philippos’un Byzantion’a (İstanbul) saldırdığı IO 340’ta Makedonya’yı yönetti ve bir Trak kabilesini yendi. İki yıl sonra II. Philippos’un Yunanlılara karşı kazandığı Khaironeia Çarpışmasında ordunun sol kanadına komuta etti. Babasının annesini boşaması ve bir komutanının kızıyla evlenmesi üzerine annesiyle birlikte Epeiros’a gittiyse de daha sonra babasıyla barıştı.

II. Philippos’un öldürülmesinin (İÖ 336) ardından komutanlarca kral ilan edildi. Öncelikle bütün olası hasım ve rakiplerini öldürttü. Babasının sağlığında Asya seferini gerçekleştirmek üzere oluşturulan, Korinthos’taki Helen Birliği synhedriort unda (meclis) bu birliğin hegemon'u ve başkomutanı seçildi. Delphoi üzerinden Makedonya’ya dönerken İÖ 335 ilkbaharında Trakya’ya girdi. Şipka Geçidini aşarak Triballileri (Triballoi) ezdikten sonra Tuna’nın öbür yakasına geçerek Getaları dağıttı. Ardından batıya dönerek Makedonya’yı istila etmiş olan Illyrialıları yendi. Bu sırada öldüğüne ilişkin söylentiler üzerine Thebai ve Atina’da ayaklanma patlak verdi. Bu ayaklanmanın ardında hem yeni Pers kralı III. Dareios’un mali desteği, hem de Demosthenes’in çabaları yatıyordu. Askerlerini günde 30 km gibi o çağa göre çok yüksek bir hızla ilerleterek Yunanistan’a giren İskender, tapmaklar ve şair Pindaros’un evi dışında bütün Thebai’yi yerle bir etti. Yaklaşık 6 bin kişinin öldürüldüğü, sağ kalanların köle olarak satıldığı bu sindirme hareketi sonunda bütün Yunan devletleri Makedonya üstünlüğüne boyun eğdi.
Alıntıdaki Ek 55573

Asya’nın fethi.


Tahta çıkışından beri Pers İmparatorluğu’nu ele geçirmeyi tasarlayan Büyük İskender, II. Philippos’un kurduğu orduyu beslemek ve 500 talente ulaşan borçları ödemek için gerekli kaynakları bulma düşüncesiyle hemen sefer hazırlıklarına girişti. Kral naibi olarak yönetimi Antipatros’a bıraktıktan sonra İÖ 334 ilkbaharında toplam 30 bin piyade ve 5 binin üzerinde süvariden oluşan ordusuyla yola çıktı. Bu ordunun içinde 14 bin MakedonyalI ve Helen Birliği’ne bağlı 7 bin asker yer alıyordu. Silah ve güç dağılımı açısından çok iyi düzenlenen orduya mühendis, mimar, bilim adamı, saray görevlisi ve tarihçiler de eşlik ediyordu.

Homeros’tan aldığı esinle önce İlion’u (Troya) ziyaret ederek Akhilleus’un mezarına çelenk koyan İskender, Pers ordularıyla ilk kez Granikos Çarpışması’nda karşı karşıya geldi. Bu çarpışmada elde ettiği zafer ona Batı Anadolu’nun kapılarını açtı. Yunanistan’da izlediği politikanın tersine, tiranları sürerek demokrasilerin kurulmasına ön ayak oldu. Ama kentleri fiilen kendisine bağlama yoluna gitti. Karya’daki Miletos (Milet) ve Halikarnassos (Bodrum) kentlerinin direnişini kırarak yöneticilerini teslim olmaya zorladı.

İÖ 334-333 kışında Batı Anadolu’nun fethini tamamladıktan sonra, İÖ 333 ilkbaharında Akdeniz kıyı yolunu izleyerek Perge’ye ulaştı. Söylenceye göre Frigya’dan geçerken, Asya’ya hükmedecek kişinin çözebileceğine inanılan Gordion düğümünü kesti. Gordion’dan Ankyra’ya (Ankara) yöneldi, oradan da Kapadokya ve Kilikya Kapıları (Kilikiai pylai; bugün Gülek Boğazı) üzerinden güneye indi. Myriandros (bugün İskenderun yakınında) dolayında kamp kurduğunda, Pers hükümdarı III. Dareios da Pinaros Çayı (bugün Deliçay) kıyısında savaş düzeni almış bulunuyordu. Bu karşılaşmayı izleyen İssos Çarpışması (İÖ 333 sonbaharı) sonunda Dareios kesin bir yenilgiye uğradı ve ailesini savaş alanında bırakarak kaçtı.

İskender bu zaferden sonra Suriye ve Fenike’ye doğru ilerledi. Amacı Fenike kıyılarını fethederek Pers donanmasını üssüz bırakmak ve etkisizleştirmekti. Dareios’un barış önerisine karşı, kendisini Asya’ mn efendisi olarak tanımasını ve koşulsuz teslim olmasını istedi. Başlangıçta Pers kentlerini kolayca ele geçirmesine karşın, Tyros (bugün Sur) önünde sert bir direnişle karşılaştı. Uyguladığı bütün kuşatma taktiklerine karşın, bu müstahkem ada kenti yedi ay boyunca başarıyla saldırılara karşı koydu. Kuşatma sürerken Dareios, ailesi için fidye olarak 10 bin talent ödemeyi ve Fırat Irmağının batısında kalan toprakları bırakmayı önerdi. Bu olayla ilgili olarak, İskender’in komutanı Parmenion’un “İskender’in yerinde olsam kabul ederdim” dediği, buna karşılık İskender’in de “Parmenion olsaydım, ben de kabul ederdim” biçiminde bir karşılık verdiği anlatılır.

Tyros şiddetli saldırılara daha fazla direne- meyerek İÖ Temmuz 332’de düştü. İskender’in en büyük askeri başarısı sayılan bu
harekâta geniş çaplı bir yağma da eşlik etti. Kentin bütün erkekleri öldürüldü, kadın ve çocukları da köle olarak satıldı. Suriye’yi Parmanion’a bırakarak güneye ilerleyen İskender, Gaza’da (Gazze) iki ay süren direnişe son verdikten sonra İÖ Kasım 332’de Mısır’a girdi ve halk tarafından kurtarıcı olarak karşılandı. Memphis’te (Memfis) kutsal Apis’e kurbanlar keserek firavunların geleneksel çifte tacını giydi. Kışı Mısır’da yönetimi düzenlemekle geçirdi. Mısırlı yöneticiler atamakla birlikte, orduyu MakedonyalIların komutasında tuttu. Günümüzde İskenderiye olarak anılan Alexandreia kentini kurdurdu. Bazı kaynaklara göre Nil’in taşmasının nedenlerini araştırmak üzere bir keşif grubunu görevlendirdi. Bu arada Amon Tapmağı (Ammoneion) ve kâhininin bulunduğu Siva Vahasına sonradan çeşitli söylencelerle süslenen çetin bir yolculuk yaptı. Tanrı Zeus’un oğlu olduğuna ilişkin söylence de bu tapmakta Asya seferinin geleceği konusunda Tanrı Amon’la görüştüğü ve aldığı yanıtı kimseye söylemediği yolundaki kayıtlara dayanır.

Mısır’ın fethiyle Doğu Akdeniz’de kesin denetimi sağlayan İskender, İÖ 331 ilkbaharında Tyros’a döndü. Suriye’ye MakedonyalI bir satrap atadıktan sonra Mezopotamya’ya ilerledi ve temmuzda Fırat kıyısındaki Thapsakos’a vardı. Ninive’yle Arbela (Erbil) arasındaki Gaugamela Ovasında Dareios’la yeniden karşı karşıya geldi ve onu bir kez daha yenerek kaçmaya zorladı. Güneye inerek Babil’i aldı ve Mazaios adında bir Persi satrap olarak atadı. Ardından Susa’ya girdi ve Zagros Dağlarını aşarak İran içlerine yöneldi. Persepolis’te I. Kserkses’in sarayını törenle yaktı. Kserkses’in Yunanistan’da yaptıklarına karşı bir misilleme olan bu hareketle aynı zamanda “öç seferi”nin sona erdiğini gösterdi. İÖ 330 ilkbaharında Media’ ya girerek başkent Ekbatana’yı aldıktan sonra, Yunanlı askerlerin geri dönmesine izin verdi.

Pers topraklarını içine alan yeni bir imparatorluk kurmayı ve “Asya’nın efendisi” olmayı amaçlayan İskender, daha doğudaki toprakları ele geçirmeye yönelik yeni bir sefer başlattı. Kısa sürede yerel satraplara boyun eğdirerek Hazar kıyılarına, oradan da Arnanistan içlerine ulaştı. Bu fetihler sırasın ıa MakedonyalI ve Pers bileşimine dayalı yeni bir yönetim sistemi oluşturduğundan, eski komutanlarıyla baş-gösteren anlaşmazlıkları giderek derinleşti. Kendisine suikast girişimiyle suçladığı Parmenion’la oğlunu ortadan kaldırarak ordusunu yeni baştan düzenledi. İÖ 330-329 kışında Helmand Irmağını izleyerek kuzeye doğru ilerledi. Bu sırada Baktriane satrabı Bessus’un genel bir ayaklanma başlatması üzerine, Hindukuş Dağlarını aşarak karışıklıklara son verdi. Bu harekâtı yürütürken Siriderya’ya kadar ilerledi ve burada İskitlerin sert direnişiyle karşılaştı. Başka göçebe halkların da ayaklanmasıyla büyük güçlükler çıkaran bu direnişi ancak İÖ 328 sonbaharında bastırabildi.
Davranışlarıyla giderek bir Doğu despotuna dönüşen İskender, Pers hükümdarları gibi giyinmeye ve proskynesis (hükümdar karşısında yere kapanarak selamlama) uygulaması gibi Pers geleneklerini benimsemeye başladı. Bu arada Baktriane prenseslerinden Roksane’yle evlendi. Kendini tanrılaştırmaya giriştiyse de, MakedonyalIlar ve Yunanlılarca alaya alınınca bundan vazgeçmek zorunda kaldı. Bir komploya karıştığı gerekçesiyle tarihçi Kallisthenes’i hapse attırması bilgin ve filozoflar arasındaki desteğini yitirmesine neden oldu.

Hindistan’ın fethi.


Fethettiği ülke halklarından yeni askerler toplayarak engebeli arazide savaşma yeteneğine sahip yeni bir ordu oluşturan İskender, İÖ 327 yazında Hindistan üzerine yürümek amacıyla Baktriane’den ayrıldı. Daha hafif silahlar kullanan piyade birliklerinin yanı sıra ok ve mızrak kullanan süvari birliklerinin yer aldığı bu ordunun asıl savaşçı gücü 35 bin askerden oluşuyordu. Plutarkhos’un bu ordu için verdiği 120 bin rakamının yedek kuvvetleri, katır ve deve sürücülerini, sağlık görevlilerini, seyyar satıcıları, askerleri eğlendirmekle görevli gösteri gruplarını, kadın ve çocukları da kapsadığı sanılmaktadır. Hindukuş Dağlarını ikinci kez geçen İskender, İÖ 326 baharında İndus Irmağı yakınındaki Taksila’ya (bugün Takshaşila) girdi. Hydaspes (bugün Cihelum) ile Akesines (bugün Çhenab) ırmakları arasındaki bölgenin hükümdarı Poros’u, Hydaspes Çarpışmasında yenilgiye uğrattı.

Başarısını kutlamak üzere Aleksandreia Nikaia kentini, ayrıca burada ölen atı Boukephalos’un adını verdiği Bukephala (Boukephalia) kentini kurdu. Asya’nın doğusuna doğru yoluna devam etmek için Hyphasis (Beas) Irmağına kadar gitmesine karşın, ordusunun ayaklanmak üzere olduğunu görerek geri dönmeye karar verdi.

Hydaspes Irmağı kıyısında 800-1.000 gemiden oluşan bir donanma kurduktan sonra bazı birlikleri karadan yürüterek İndus Irmağı boyunca Hint Okyanusuna kadar ilerledi. Bu arada Hydroates (Ravi) Irmağı yakınlarında Mallilerle girişilen çarpışmada ağır biçimde yaralandı. İÖ Ağustos 325’te İndus Deltasının ağzındaki Patala’ya vardı; burada bir liman ve tersane yaptırdı. Dönüş yolculuğu için ordusunun bir bölümü Nearkhos’un komutasındaki gemilerle İÖ Eylül 325’te denize açılırken, kendisi de kıyıyı izleyerek yiyecek sıkıntısı içinde ve çok zor koşullarda Gedrosia’yı (bugün Belucistan) geçti.

imparatorluğun güçlendirilmesi.


Alıntıdaki Ek 55574
Daha Hindistan seferine başlamadan yönetimde kanlı temizlik hareketlerini başlatan İskender, yokluğu sırasında da Tu politikayı sürdürerek satraplarından üçte birini değiştirmiş, altısını öldürtmüştü. IÖ 324 ilkbaharında Susa’ya vardığında hazine görevlisi Harpalos’un 6 bin paralı asker ve 5 bin talentle Yunanistan’a kaçtığını öğrendi (Harpalos daha sonra Girit’te öldürüldü). MakedonyalIlarla Persleri kaynaştırma politikasına daha çok ağırlık verdiği bu dönemde, Dareios’un kızı Barsine’yle (Stateira olarak da bilinir) evlendi ve komutanlarıyla askerlerini de aynı yolu izlemeye özendirdi.

Ama Perslerin ordu ve yönetimde giderek eşit bir konuma yükselmesi MakedonyalIların tepkisini çekmeye başladı. Makedonya’da askeri eğitim gören 30 bin Persli gencin dönüşü, Baktriane, Sogdiana ve Arakhosia gibi Doğu ülkelerinden gelenlerin süvari birliğine, ayrıca Pers soylularının kraliyet muhafız birliğine alınmaları bu hoşnutsuzluğu daha da artırdı. İskender’in MakedonyalI eski askerleri ülkeye geri göndermeye karar vermesi, imparatorluğun güç ve yönetim merkezini Asya’ya kaydırmaya yönelik bir girişim olarak değerlendirildi. İÖ 324’te Opis’te çıkan ayaklanmaya kraliyet muhafızları dışında bütün ordu katıldı. Bunun üzerine İskender bütün orduyu dağıtarak Perslerden yeni bir ordu kurdu ve ayaklanmanın sona ermesinden sonra 10 bin eski askeri armağanlarla yurda gönderdi.

Kendisine tanrısal onurlar yakıştıran ve bunu Yunan kentlerine zorla kabul ettiren İskender, İÖ 324 kışında Luristan’da yerel halka yönelik sert bir sindirme hareketine girişti. İlkbaharda Babil’e geçerek bir bölümü uzak ülkelerden gelen elçileri kabul etti. Bu arada Hindistan’la deniz bağlantısını sağlamak için Arabistan kıyılarına yönelik bir sefer için hazırlıklara başladı. Ayrıca Hazar Denizinin ötesine bir keşif birliği gönderdi. Babil’de sulama kanalları yaptırmayı ve İran Körfezi kıyılarında yeni kentler kurmayı planladığı bir sırada, uzun bir içkili eğlencenin ardından hastalandı ve on gün sonra daha 33 yaşındayken öldü. Cenazesi önce Memphis’e, oradan İskenderiye’ye götürüldü ve burada altın bir tabuta kondu.

Tahtın vârisi belirlenmemiş olduğundan, İskender’in komutanları II. Philippos’un geri zekâlı oğlu Philippos Arrhidaios ile İskender’in ölümünden sonra Roksane’den doğan oğlu IV. İskender’i kral seçerek satraplıklan aralarında paylaştırdılar. Daha sonra iki kral da öldürüldü ve satraplıklar zamanla bağımsız krallıklara dönüştü.

Değerlendirme.


Genç yaşta ölmesine karşın 12 yıl 8 ay süren hükümdarlık dönemine büyük çaplı seferleri sığdıran İskender’in kurduğu geniş imparatorluk temelde Perslerden kalma yönetim sistemine dayanıyordu. Bununla birlikte yerel satraplara bağlı olmayan tahsildarlardan oluşan merkezî bir vergi toplama mekanizması kurarak yeni bir mali sistemin temelini attığı bilinmektedir. Görevlilerin yolsuzlukları ve yiyiciliği nedeniyle bu sistemi iyi işletememekle birlikte, sikke çıkarma hakkını tekeline alarak ve Pers hâzinelerinde birikmiş gümüş ve altını para biçiminde piyasaya sürerek bütün Önasya’da ve Akdeniz’de ticaret ve para ekonomisini geliştirdiği söylenebilir.

Öte yandan İskender’in yeni kentler kurması (Plutarkhos bu kentlerin sayısının 70’in üzerinde olduğunu söyler) Yunan yayılmasında yeni bir dönem açtı. Askeri birer üs olarak kurulan , ama zamanla birer kültür ve ticaret merkezine dönüşen bu kentler Eski Yunan etkisinin Hindistan’a kadar yayılmasında önemli rol oynadı. Bu arada Pers-Makedonyalı karışımıyla yeni bir ırk yaratma girişimi sonuçsuz kaldıysa da, Yunan kültürüne yatkın, ama Doğu’ya özgü yeni bir soylu sınıfı ortaya çıktı.

Kendisini ve askerlerini en güç işlere yöneltmeyi başaran güçlü bir irade ve yetenekle esnek bir düşünce yapısını birleştiren İskender, koşullar gerektirdiğinde geri çekilmeyi ve değişiklikler yapmayı bilen bir kişiydi. Düş gücü ve romantizmi kendisini Herakles, Akhilleus ve Dionysos gibi kahramanlarla özdeşleştirmesine yol açacak ölçüde güçlüydü. Çabuk öfkelenme, acımasızlık ve inatçılık gibi özellikleri uzun seferlerde daha çok ortaya çıkıyordu. Güvenmediği kişileri hiç sorgulamadan öldürmekten çekinmemesine karşın, adamları onun peşinden gidiyor, ona bağlı kalıyor ve güçlüklere katlanıyordu.
Alıntıdaki Ek 55593

Dünyanın en büyük askeri dehaları arasında sayılan İskender, değişik kuvvetleri bir arada kullanmada ve düşmanın yeni savaş biçimlerine yeni taktiklerle karşı koymada son derece ustaydı. Yaratıcılığıyla, savaşın sonucunu belirleyecek fırsatları değerlerdirmeyi çok iyi bilirdi.

İskender’in kısa süren hükümdarlığı, Avrupa ve Asya tarihi açısından önemli bir dönüm noktası sayılır. Seferleri ve bilimsel araştırmalara merakı, coğrafya ve doğa tarihi gibi konulardaki bilgilerin gelişmesine katkıda bulunmuş, ayrıca büyük uygarlık merkezlerinin geliştirdiği bilgi birikiminin ortak bir potada kaynaşmasına zemin hazırlamıştır. Siyasal açıdan olmasa bile, ekonomik ve kültürel açıdan Cebelitarık’tan Pencap’a uzanan, ticarete ve toplumsal ilişkilere açık bir imparatorluk kurduğu ve ortak sayılabilecek bir uygarlığa ve bir lingua franca olarak Yunan koine lehçesine dayalı yeni bir dünya yarattığı söylenebilir. Latin alfabesinin kullanıldığı ve harfinin bulunmadığı dillerdeki özel adlar alfabetik sıralamada harfinde verilmiştir

kaynak: Ana Britannica


asla_asla_deme 25 Eylül 2008 21:45

Büyük İskender (İÖ 356-323)
 
2 ek

İskender zekâsı

Alıntıdaki Ek 55592

bilgisi ve gücüyle dünyanın büyük askeri önderlerinden biridir. Şaşırtıcı yeteneğiyle İÖ 333'te İssus Savaşı'nda Pers Kralı Darius'u yenmeyi başardı. Bunu izleyen 10 yıl boyunca Mısır'dan Hindistan'a kadar Pers yönetimi altındaki bütün toprakları ele geçirdi. İskender tüm dünyayı Yunan uygar­lığına ve diline dayalı tek bir imparatorlukta birleştirmeyi düşlüyordu. Filozof Aristo'nun öğretisi ona Yunan kültürünübenimsetmişti. Aristo'nun yol göstericiliğinde îlyada'yı inceleyen İskender, kendisinin kah­raman Aşil'in soyundan geldiği düşüncesindeydi.İskender'in kurduğu imparatorluk o öldük­ten sonra İÖ 323'te parçalandıysa da, ele ge­çirdiği topraklarda yaygınlaşan Yunan dil ve kültürü daha sonra Roma İmparatorluğu yönetiminde birleşmeyi kolaylaştırmıştır.
Büyük İskender, Make­donyalı II. Philippos'un ve Epir kralının kızı Olympias'm oğluydu. Pella'da (bugünkü Yu­nanistan'da) doğdu. Daha 20'sine basmadan Makedonya kralı olan Büyük İskender, 12 yıl boyunca tek bir savaş bile yitirmeden güçlü krallıkları egemenliği altına aldı.

İskender yakışıklı, güçlü ve cesurdu. Kimi zaman aşırı atak ve tedbirsiz davranır, gerek­siz tehlikelere gözünü kırpmadan atıldığı olurdu. Büyük bir önder olmasında bu cesare­tin ve kararlılığın payı vardır. Rahatı ve lüksü küçümseyen onurlu bir insandı. 13-16 yaşları arasında zamanın en bilge kişisi olan Aris­to'dan ders aldı. Aristo ona felsefe, politika ve sanat eğitimi verdi. Şiiri sevdirdi. İskender de bilim ve kültürün gelişmesine katkıda bulundu.

İskender'in olumlu niteliklerinin yanı sıra, kusurları da vardı. Çabuk öfkelenirdi. Bütün dünyayı ele geçirmek amacındaydı ve bu yolda önüne çıkacak hiçbir engel tanımadı. İnatçı ve acımasızdı. Zafer üstüne zafer ka­zandıkça, kendini Tanrı sanmaya başladı. Çok içki içtiği ve ayıldığında üzüleceği şeyler yaptığı olurdu. Sarhoşken Persepolis kentini yaktırdığı, en eski arkadaşlarından birini öl­dürdüğü söylenir.

İskender büyük bir düş gücüne sahipti ve yaşamı boyunca savaşarak, düşlediği parlak ve şanlı Yunan imparatorluğunu gerçekleştir­meye çalıştı. İÖ 336'da II. Philippos öldürü­lünce, 19 yaşında kral oldu. Çok geçmeden çevresinin düşmanlarla sarıldığını fark etti. Hızla herekete geçerek önce kendi krallığında çıkan bir isyanı bastırdı, arkasından güneye, Yunanistan'a yürüdü. Helen Birliği'ne karşı koyan Yunan kentlerini ele geçirdi. O zaman­lar Yunanistan'da her kent kendi kendini yönetirdi ve bu kent devletleri sık sık çatışır, birbiriyle savaşırdı. İskender Makedonya'ya döner dönmez Thebaililer ve Atinalılar ona karşı yeniden ayaklandılar. İskender hemen geri döndü, onları yendi ve güçlü Thebai ken­tini yakıp yıktı. Ama babası gibi o da Atina'ya dokunmadı.

İskender, o dönemin en büyük imparator­luğu olan Pers İmparatorluğu'nu egemenliği altına almaya kararlıydı. İÖ 334'te ordularını, Yunanistan ile Pers İmparatorluğu'nun sınırı olan Çanakkale Boğazı'ndan geçirerek Ana­dolu'ya girdi ve yaptığı ilk savaşta Persler'i yendi. Batı Anadolu'daki Efes, Şart, Milet ve Halikarnas gibi liman ve kentleri ele geçirdi, sonra kuzeye yöneldi.
Gordion kentindeki bir tapınakta o güne kadar kimsenin çözemediği bir düğüm vardı. Söylenceye göre, yalnızca Asya'ya egemen olacak kişi bu düğümü çözebilecekti. İsken­der kılıcını çekip bir vuruşta düğümü keserek Asya'ya egemen olmayı amaçladığını gös­terdi.

İskender, Makedonyalılar'dan oluşan ordu­suyla, girdiği her savaşı kazanarak, Pers İmparatorluğu topraklarının içlerine doğru ilerledi. Bu savaşlardan birinde, Pers ordula­rına İmparator III. Darius komuta ediyordu. Darius yenildi, ama kaçmayı başardı. Anado­lu'yu baştan başa geçen İskender güneye indi, Suriye'den geçerek Persler'in önemli bir de­niz üssü olan Mısır'a girdi. Halk tarafından kurtarıcı olarak karşılandı; kurbanlar kesildi. İskender firavunların geleneksel çifte tacını giydi. Nil Irmağı'nın deltasında, İskenderiye adını verdiği bir kent kurdu. İskenderiye'de büyük bir kütüphane yaptırdı. Daha sonra önemli bir kent ve liman olan İskenderiye, Yunan kültürünün doğuda yayılmasında önemli bir rol oynadı.

İÖ 331'de, krallığının beşinci yılında, yeni­den Darius ile savaşmak üzere yola çıktı.
Makedonyalılar doğuya yürüyerek Fırat ve Dicle'yi geçtiler. Bugünkü Irak'ta, Gaugamela Ovası'nda Persler ile karşılaştılar. İsken­der'i Asya'daki büyük toprakların efendisi durumuna getiren savaş burada yapıldı. Darius'un 1 milyondan fazla askeri vardı, ama İskender'in birlikleri iyi örgütlendikleri için Pers ordusu bozguna uğradı.

Darius'u yenen İskender, Pers kentlerini alarak güneydoğuya doğru ilerledi, Babil'e girdi. Sus ve Persepolis'i aldı ve can korku­suyla Hindistan'a doğru kaçmakta olan Dar­ius'u izledi, ama Darius İskender'in eline düşmeden öldürüldü. Böylece, İskender'in düşü gerçekleşmiş, koca Pers İmparatorlu­ğu'nun hükümdarı olmuştu.

Alıntıdaki Ek 15614

Ne var ki, İskender'in gözü hâlâ doymamış­tı; çünkü uçsuz bucaksız Hindistan onu bekliyordu. İÖ 327'de ordusuyla İndus Irmağı'nı geçti, başlangıçta kimse karşısına çıkma­dı. Ama Makedonyalılar Jhelum Irmağı'na geldiklerinde, Poros adlı bir Hint kralı onlarla savaşa girdi. Sonunda yenilen Poros tutsak düştü. Ne var ki, gösterdiği yiğitlikten ötürü İskender onu bağışladı ve krallığını geri verdi. Bu sırada İskender'i her savaşta sırtında taşımış olan atı Bukephalos öldü. İskender atının anısına bir kent kurdu ve adını Bukephalia koydu.

İskender Ganj Irmağı'nı geçip Hindis­tan'ın içlerine girmek istiyordu. Ama Make­donyalılar uzun yürüyüşlerden ve savaşlardan bitkin düşmüşlerdi. Bu yüzden daha ileri gidemediler. İskender ordusuyla yeniden ba­tıya döndü.

Yedi yıl önce zaferle girdiği Babil'de ko­nakladı. İskender Babil'i yeni imparatorlu­ğunun başkenti yapmak istiyordu. Ne var'ki, İÖ 323'te bunu yapamadan hastalanarak öl­dü. İskender ölürken askerleri teker teker krallarına veda ettiler. İskender'in, savaşları­nı gösteren çok güzel kabartmalarla süslü olan lahti İstanbul Arkeoloji Müzesi'ndedir.

İskender'in ölümünden sonra görkemli im­paratorluğu parçalandı. Ama, İskender'in fethettiği topraklarda kurduğu 7ü'e yakın kent Yunan kültürünü doğuda yayan mer­kezler oldu; doğu ve batı kültürlerinin karşı­lıklı olarak birbirini etkilemesi sonucu, yeni bir kültür bileşimi ortaya çıktı.

MsXLabs.org & Temel Britannica


Jumong 22 Ağustos 2011 13:56

III. Aleksandros (Büyük İskender)
 
7 ek
Büyük İskender
  • Büyük İskender Ordusunun Batı Ege'de Granikos Çayı ve Sardes üzerinden Halikarnassos'a giderken izlediği rota M.Ö. 334.
Alıntıdaki Ek 55575

  • Büyük İskender Ordusunun Halikarnas'tan İssos'a Gordion üzerinden giderken izlediği rota M.Ö. 333.
Alıntıdaki Ek 55576
  • İskender'in Gordion Düğümünü Kesişini temsil eden Jean Simon Berthélemy tarafından yapılmış tablosu, École des Beaux-Arts, Paris.
Alıntıdaki Ek 55577
  • Sayda kralı Abdalonymos tarafından hazırlanan Büyük İskender'in Lahti üzerinde Perslerle yaptığı savaşları tasvir eden kabartmalar.
Alıntıdaki Ek 55578
  • Büyük İskender'in İssos'tan Mısır'a giderken M.Ö. 332 yılında izlediği rota ve Mezopotamya'daki Gaugamela Savaşı Mevkii.
Alıntıdaki Ek 55579
  • İskender ve Firavun, Amon - Luksor Tapınağı.
Alıntıdaki Ek 55580
  • Büyük İskender Ordusunun Baktria üzerinden Soğdiana'ya girerken izlediği rota.
Alıntıdaki Ek 55581


Safi 29 Eylül 2016 18:05

Büyük İskender (III. Aleksandros)

https://www.youtube.com/watch?v=xBsuMwNzlxc




Saat: 08:53

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık