MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Edebiyat tr (https://www.msxlabs.org/forum/edebiyat-tr/)
-   -   Pir Sultan Abdal (https://www.msxlabs.org/forum/edebiyat-tr/13050-pir-sultan-abdal.html)

virtuecat 9 Kasım 2006 22:43

Pir Sultan Abdal
 
Pir Sultan Abdal

Hayatı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Sivas’ın Banaz köyünde doğmuştur. Asıl adı Haydar’dır. Divan edebiyatının etkisinde kalmadan, sözlü edebiyatın birikimlerinden yararlanarak kendine özgü duru bir dil oluşturmuştur.
Şu kanlı zalimin ettiği işler
Gaip bülbül gibi zâreler beni
Yağmur gibi yağar başıma taşlar
Dostun bir fiskesi pareler beni
Dar günümde dost düşmanım bell’oldu
On derdim var ise şimdi ell’oldu
Ecel fermanı boynuma takıldı
Gerek asa gerek vuralar beni
Pir Sultan Abdal’ım can göğe ağmaz
Hak’tan emrolmazsa ırahmet yağmaz
Şu ellerin taşı hiç bana değmez
İlle dostun gülü yaraler beni
Alçakta yüksekte yatan erler
Yetişin imdada aldı dert beni
Başım aldı hangi yere gideyim
Gittiğim yerde buldu dert beni
Oturup benimle ibadet kıldı
Yalan söyledi de yüzüme güldü
Yalın kılıç olup üstüme geldi
Çaldı bölük bölük böldü dert beni
Üstümüzden gelen boran, kış gibi
Yavru şahin pençesinde kuş gibi
Seher sabahında rüya, düş gibi
Çağırta bağırta aldı dert beni
Abdal Pir Sultan’ım gönlüm hastadır
Kimseye diyemem gönlüm yastadır
Bilmem deli oldu bilmem ustadır
Şöyle bir sevdaya saldı dert beni
Seyyah olup şu ölemi gezerim
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Kendi efkârımca okur yazarım
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
İki elim kalkmaz oldu dizimden
Bilmem amelinden bilmem özümden
Akıttım kanlı yaş iki gözümden
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Yine boralandı dağların başı
Akıttım gözümden kan ile yaşı
Emaneti alır ol veren kişi
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Bozuk şu cihanın pergeri bozuk
Yazıktır şu geçen ömrüme yazık
Tükendi daneler kalmadı azık
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Pir Sultan’ım eydür ummana dalam
Gidenler gelmedi haberin alam
Abdal oldum çullar giydim bir zaman
Bir dost bulamadım gün akşam oldu.




recruit87 9 Kasım 2006 23:05

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Pir Sultan Abdal, 16. yüzyılda yaşamış halk şairi, ozan. Asıl adı Haydar'dır. Yaşamının büyük bölümü Sivas’ın Yıldızeli ilçesinin Çırçır Bucağına bağlı Banaz köyünde geçti.Alevi Halkının hak ve özgürlükleri savundu ve bu uğurda da asla yılmadı.Sivas Beylerbeyi Deli Hızır Paşa, Pir Sultan'ı astırdı. Ölümünün, 1547-1551 ya da 1587-1590 arasındaki bir tarih olduğu sanılıyor.

6 Ayrı Kimlik
Çeşitli araştırmalarda 6 ayrı Pir Sultan kimliğine değinilir. Sırasıyla,
  • Çorum yöresinden olup bir süre Ankara’da Hasan Dede tekkesinde kalan Pir Sultan'ım Haydar,
  • Aruzla şiirler yazan Pir Sultan,
  • Divriği yöresinde yetişen ve asıl adı Halil İbrahim olan Pir Sultan Abdal,
  • 18. yüzyılın ikinci yarısı ile 19. yüzyılın başında yaşamış olan Abdal Pir Sultan,
  • 16. yüzyıl sonu ile 17. yüzyıl başında yaşayan ve Pir Sultan'ın asılmasıyla ilgili deyişleri söyleyen Pir Sultan Abdal.
  • Son olarak menkıbeleşmiş yaşamıyla tanınan, Hızır Paşa'nın astığı kabul edilen 16'ncı yüzyıl şairi Banazlı Pir Sultan Abdal. Halk edebiyatı araştırmacıları, günümüzde tanınan Pir Sultan Abdal olarak Banazlıyı kabul eder.
Yetişme Koşulları
Pir Sultan Abdal, halk arasında Yedi Ulular olarak bilinen Yedi Ulu Ozan'dan biridir. Alevi gelenekleri ile dergâhın tarikat ortamında Türk dilini kullanarak yetişti. Şiirlerinde duru ve yalın bir Türkçe kullandı. Ana konuları, Deyişler, Nefesler, Hakk sevgisi, Ehl-i Beyt sevgisi, duazimam, ilahi aşk, tasavvuf ve sosyal uyarı niteliğindedir. Bazıları her ne kadar Pir Sultan'ı başkaldıran asi biri olarak gösterse de gerçekte Pir Sultan Abdal'ın yaşadığı Sivas bölgesinde o tarihte hiçbir halk ayaklanmasına rastlanmamaktadır. Dolayısıyla bir derviş olarak toplumu irşat (İlimiyle ve aklıyla toplumu bilgilendirmiştir) etmiştir. Tekke ve tasavvufun kalıplarını aşıp geniş bir halk kesimine seslenebildi. Medrese öğrenimini Erdebil'de görmesine rağmen, diğer bazı halk şairlerinin tersine, Divan Edebiyatı'ndan hiç etkilenmedi. Alevi olan Pir Sultan Abdal Türk diline sahip çıkmıştır. Anadolu türkmen alevilerinin en büyük önderlerinden biridir.

Alçakta Yüksekte Yatan Erenler

Alçakta yüksekte yatan erenler
Yetişin imdada aldı dert beni
Başım alıp hangi yere gideyim
Gittiğim yerlerde buldu dert beni

Oturup benimle ibadet kıldı
Yalan söyledi de yüzüme güldü
Yalın kılıç olup üstüme geldi
Çaldı bölük bölük böldü dert beni

Üstümüzden gelen boran, kış gibi
Yavru şahin pençesinde kuş gibi
Seher sabahında rüya, düş gibi
Çağırta bağırta aldı dert beni

Abdal Pir Sultan'ım gönlüm hastadır
Kimseye diyemem gönlüm yaştadır
Bilmem deli oldu bilmem ustadır
Şöyle bir sevdaya saldı dert beni



ThinkerBeLL 8 Eylül 2009 21:59

Pir Sultan Abdal
MsXLabs.org & Temel Britannica

Pir Sultan Abdal (16. yüzyıl), yaşadığı dönemde düşünce ve şiirleriyle hem Anadolu halkını etkilemiş, hem de bu halkın bir kesi­minin sözcüsü olmuştur. Pir Sultan Abdal, Hatayi (Şah İsmail ya da I. İsmail) ile birlik­te Alevi-Bektaşi edebiyatının kurucuların­dandır. Kişiliği, sorunları dile getirişi ve hak­sızlıklara karşı yürekli direnişiyle adı efsanelere de karışarak bugüne ulaşmıştır.
Aleviler'ce yedi büyük şairden biri olarak kabul edilen Pir Sultan Abdal'ın yaşamına ilişkin bilgiler kendi şiirlerine, halk arasında dolaşan efsanelere ve öbür şairlerin yazdıkla­rına dayanmaktadır. Bunlara göre Pir Sultan'ın asıl adı Haydar'dır. Bugün Sivas'ın Yıldız­eli ilçesine bağlı Çırçır bucağının Banaz köyünde doğmuştur. Doğum ve ölüm tarihle­ri bilinmemektedir. Ailesinin Horasan'dan İran Azerbaycanı'ndaki Hoy kasabasına, ora­dan da Anadolu'ya geçen bir Türkmen soyun­dan olduğu en yaygın görüştür. Ayrıca atala­rının Yemen'den Sivas'a geldiği de öne sürül­mektedir. Pir Sultan Abdal'ın nasıl bir eğitim gördüğü bilinmemekle birlikte, Alevi gele­nekleri ve tarikat yaşamı içinde yetişip olgun­laştığı anlaşılmaktadır.
16. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı Devleti siyasal kaygılar yüzünden dinsel hoşgörüden uzaklaşarak baskıcı uygulamalara başlamıştı. Köylüler güçleşen yaşam koşulları ve ağır vergi yükü altında ezilirken haksızlıklar, rüş­vetler, adaletsizlikler, iç kavgalar sürüp git­mekteydi. Bu sırada Hatayi mahlasıyla (tak­ma ad) şiirler yazan Şah İsmail'in Anadolu Aleviler'i üzerinde giderek artan bir etkisi vardı. Şah İsmail 16. yüzyılın hemen başında Safevi Devleti'ni kurunca Anadolu üzerinde­ki etkisi daha da arttı. Bu durum Osmanlı Devleti'ni büyük ölçüde rahatsız etmekteydi. Ayrıca Şah İsmail'in, günün birinde değişik bir kimlikle gelip dünyaya adalet dağıtacak "mehdi" olduğuna Alevilerce inanılmaktay­dı. Şah İsmail'i 1514'te Çaldıran'da büyük bir yenilgiye uğratan Yavuz Sultan Selim, Os­manlı ordusunu arkadan vuracakları korku­suyla savaştan önce binlerce Alevi'yi öldürt­müştü. Şah İsmail döneminde başlayan mehdi söylentisinin etkisinden oğlu I. Tahmasp da yararlandı. Aleviler gelip kendilerini kurtara­cak mehdiyi beklemekteydiler. Bu arada art arda birçok ayaklanma çıktı. Kanuni Sultan Süleyman Irak seferine çıkarak 1534'te Bağ­dat'ı, ardından da Tebriz'i aldı. Daha sonra I. Tahmasp da 1548'de Anadolu içlerine iler­ledi. Pir Sultan Abdal, işte böyle savaşlarla, ayaklanmalarla altüst olmuş Anadolu'da, bir Alevi Türkmen köylü, bir halk ozanı, bir derviş, bir şeyh, bir kavga adamı olarak yaşadı. Bir şiirindeki "Yetmiş üçer idik, girdik bu yola/Yalbirdalı kılıçlar hep aldık ele" dizelerinden 73 kişiyle bir ayaklanma başlattığı anlaşılmaktadır. Sonunda ayaklan­ma bastırılarak yakalanan Pir Sultan Abdal'ı, Sivas Valisi Hızır Paşa zindana attırır; bir süre sonra da İstanbul'dan gelen emirle idam edilir.
Halkın benimseyip destan kahramanı ko­numuna getirdiği Pir Sultan'ın yaşamı efsane­lere konu olmuştur. Bunlardan birine göre, Pir Sultan darağacından inince İran'a yönel­miş. Onu yakalamak isteyen Hızır Paşa'nın adamları Kızılırmak Köprüsü'ne gelmişler. Köprüyü geçen Pir Sultan, köprüye "Gel" demiş, köprü suya batmış, peşindekiler öteki yanda kalakalmışlar. Pir Sultan doğruca Ho­rasan'a gitmiş ve şahın huzuruna çıkarak bir nefes okumuş. Daha sonra yürüyerek gittiği Erdebil'e varınca ölmüş ve oraya gömülmüş.
Pir Sultan'ın şiirleri Anadolu tekke edebi­yatının önemli bir kolu olan Alevi-Bektaşi edebiyatının en yetkin örnekleridir. Şiirlerin­de tasavvuf ve Hz. Ali sevgisi çevresinde, insan sevgisi, yaşamda eşitlik, kardeşlik, ölümsüzlük, evren, Tanrı-insan birliği gibi konulan işlemiştir. Ona göre Hz. Ali, evren-Tanrı-insan üçlüsünü bir birlik içinde gören tasavvuf anlayışı kapsamında örnek insandır. Öte yandan insan, vücudu ölümlü, ruhu ölümsüz bir varlıktır. Şiirlerinde, yaşadığı dönemin haksızlıklannı, dinsel tutuculuğu, verilen yalan yanlış fetvaları, rüşvet düşkünü kadıları dile getirmiştir.
Pir Sultan şiirlerini duru ve yalın bir halk diliyle söylemiştir. Söyleyişindeki akıcılık, duygusal coşku ve derinlik ile halk dilini en ince duygulan bile anlatacak biçimde ustalık­la kullanması onun en önemli özellikleridir.
Şiirlerinin çok geniş bir alana yayılmasında duygu ile düşüncenin akıcı bir söyleyiş içinde bütünleşmesinin büyük payı vardır. Medrese eğitimi görmemiş olması ve Divan edebiyatı­nın etkisi altında kalmaması geniş halk kitle-lerince kolay anlaşılır ve benimsenir olmasına katkıda bulunmuştur.
Son dönemlerde yapılan araştırmalar so­nunda Pir Sultan Abdal adını taşıyan altı ayrı şair olduğu ortaya çıkarılmıştır. Araştırmacı­lar, değişik yörelerde ve değişik dönemlerde yaşamış olan bu şairlerin özelliklerini saptaya­rak birbirlerinden ayırma çabasındadırlar.


Mira 13 Haziran 2012 17:28

Pir Sultan Abdal
 
Pir Sultan Abdal
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Cehennemde ateş yoktur, her insan kendi ateşini bu dünyadan götürür.
Pir Sultan Abdal

16. yüzyıl tasavvuf şairidir. Yaşamı üzerine kesin bilgi yoktur. Şiirlerinden, Sivas'ın Yıldızeli ilçesinin Banaz Köyü'nde doğduğu, asıl adının Haydar olduğu öğrenilmiştir. 16. yüzyılda katıldığı bir Kızılbaş ayaklanmasını bastıran Hızır Paşa tarafından Sivas'ta astırıldığı da yine şiirlerle söylentilerden anlaşılmıştır. Araştırmacılar, İran Şahı Tahmasp (1524-1576) ile Köstendil (1522), Şam (1560), Bağdat (1560) beylerbeyliği yapan Hızır Paşa'nın yaşamlarında bilinen tarihlerden Pir Sultan'ın 16. yüzyılda yaşadığı, 1560-1570 yılları arasında öldürüldüğünde birleşmişlerdir. Alevî-Bektaşî edebiyatının geleneklerine bağlı kalarak şiirlerinde ideolojisini yayarken güçlü tekniği, buluşları, içtenliğiyle didaktik bir havaya düşmeyen Pir Sultan, kimi halk şairleri gibi divan edebiyatının etkisinde kalmamış, çok yalın bir dil kullanarak, bu yalın dil içinde derin bir lirizm yaratmayı başarmıştır. Tasavvufa bağlanan öteki şairler gibi bu anlayışın mistik ve metafizik telâkkilerini de işlememiş, bu nedenle doğa, dünya ve insanlara bakış açılarında "lâdinî" olabilmiştir.



Saat: 12:04

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık