Cemal Reşit Rey 1 ek Cemal Reşit Rey(d. 25 Eylül 1904, Kudüs - ö. 7 Ekim 1985, İstanbul), Batı yöntem ve tekniklerinin kullanıldığı çoksesli Türk sanat müziğinin yaratılmasında önemli rol oynayan müzikçi. Edebiyat-ı Cedide şairlerinden Ahmet Reşit Rey’in oğlu ve Ekrem Reşit Rey’in kardeşidir. Mekteb-i Sultani’de (bugün Galatasaray Lisesi) başladığı ortaöğrenimini ailesinin 1913’te Paris’e göç etmesi üzerine Buffon Lisesi’nde sürdürdü. Bu yıllarda, Paris Konservatuvarı’nın yöneticisi olan ünlü izlenimci besteci Gabriel Faure’nin aracılığıyla Marguerite Long’dan piyano dersleri aldı. I. Dünya Savaşı başlayınca, annesiyle birlikte İsviçre’ye gitti. Ortaöğrenimini Cenevre’de tamamladı, bir yandan da Cenevre Konservatuvan’na devam etti. 1920’de Fransa’ya döndü, Paris Konservatuvarı’nda Edouard Mathe ve Raoul Laparra’nın öğrencisi oldu. Ayrıca Marguerite Long’dan piyano, Gabriel Faure’den müzik estetiği ve Henri Dufosse’tan da orkestra yönetimi dersleri aldı. Ekim 1923’te Türkiye’ye döndü. Darülelhan’da piyano ve kompozisyon öğretmenliğine atandı. 1926’da burada karma bir öğrenci korosu, 1934’te ise gene çoğunluğunu öğrencilerin oluşturduğu bir Yaylı Sazlar Grubu kurdu. 1945-46 öğretim yılında, üflemeli çalgı öğrencilerinin de katılmasıyla İstanbul Şehir Orkestrası adı altında bir senfonik orkestraya dönüştürülen ve Rey’in yönetiminde halka açık konserler veren bu topluluk bugünkü İstanbul Devlet Senfoni Orkestrasının çekirdeğidir. Rey 1946’da, kurulmasına öncülük ettiği Filarmoni Derneği’nin başkanlığına seçildi. 1938-40 arasında Ankara Radyosu’nda Batı Müziği Yayınları şefliği yapmış olan Rey, İstanbul Radyosu’nda uzun yıllar “Piyano Dünyasında Gezintiler” adlı programı hazırlayıp sundu. Ayrıca, İstanbul Şehir Orkestrası üyelerinin oluşturduğu Radyo Senfoni Orkestrasıyla da programlar yaptı. 1970’ten sonra, hemen hemen tek etkinliği olarak, konservatuvarda kompozisyon dersleri verdi ve arada bir İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’m yönetti. 1982’de kendisine “devlet sanatçısı” unvanı verildi. Rey 1946’da, kurulmasına öncülük ettiği Filarmoni Derneği’nin başkanlığına seçildi. 1938-40 arasında Ankara Radyosu’nda Batı Müziği Yayınları şefliği yapmış olan Rey, İstanbul Radyosu’nda uzun yıllar “Piyano Dünyasında Gezintiler” adlı programı hazırlayıp sundu. Ayrıca, İstanbul Şehir Orkestrası üyelerinin oluşturduğu Radyo Senfoni Orkestrasıyla da programlar yaptı. 1970’ten sonra, hemen hemen tek etkinliği olarak, konservatuvarda kompozisyon dersleri verdi ve arada bir İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’m yönetti. 1982’de kendisine “devlet sanatçısı” unvanı verildi. Türk Beşleri diye adlandırılan beş besteciden biri olan ve çoksesli Türk sanat müziğinin oluşması yolunda çok büyük çaba gösteren Cemal Reşit, bestecilik yaşamının ilk döneminde Je me demande (1919; Soruyorum Kendime), Trois Melodies (1920; Üç Şarkı), Chanson du printemps (1922; Bahar Şarkısı), Douze chants d’Anatolie (1925-26; On İki Anadolu Türküsü) gibi Fransızca başlıklı yapıtlar besteledi. İkinci döneminde, halk türkülerini armonize etti ve çeşitli formlardaki yapıtlarında halk ezgilerinden yararlandı. Uç perdelik operası Zeybek (1926), altı oyun havası Scenes turques (1927-28; Türk Yaşamından Sahneler), senfonik şiir La Leğende du bebek (1928; Bebek Efsanesi), tek perdelik opera Köyde Bir Facia (1929) bu türden yapıtlarıdır. Rey’in üçüncü döneminin 1931’de başladığı kabul edilebilir. Bu dönem yapıtlarında mistik eğilimleri ağır basan Rey, öğrencilik yıllarından beri etkisinde olduğu izlenimci estetiğin olgun örneklerini de bu dönemde verdi: Orkestra için Instantanes (1931; Enstantaneler), üflemeli çalgılar beşlisi için Beş Sekizlik (1932), piyano için Concerto chromatique (1932-33; Kromatik Konçerto), senfonik şiir Initiation (1935; Ergenlik Töreni), ses ve orkestra için Mystique (1938; Mistik),, Pelerinage dans la ville qui pes t plus que souvenir (1940-41; Hatıradan İbaret Kalan Şehirde Gezintiler), Birinci Senfoni (1941). Aynı yıllarda, ağabeyi Ekrem Reşit Rey’in librettoları üzerine bestelediği ve büyük ilgi çeken birçok operetiyle, çoksesli müziğin dinleyici kitlesini genişletmeyi amaçladı. En sevilen operetleri arasında Lüküs Hayat (1933), Deli Dolu (1934), Saz-Caz (1935), Maskara (1936), Hava- Cıva (1937) sayılabilir. Aynı amaçla Adalar (1934), Alabanda (1941), Aldırma (1942) gibi revüler de besteleyen Rey, 1960’lann sonunda ve 1970’lerin başında üç yeni operet daha yazdı: Yaygara 70 (1969), Uy Balon Dünya (1970), Bir İstanbul Masalı (1971). Rey 1950’den sonra kendi iç dünyasına eğildi. Bu dönemde, klasik Türk müziğinden yararlandığı ve tasavvuf kavramlarıyla ölüm düşüncesini ele aldığı senfonik şiirler, ilahiler ve başka orkestra yapıtları besteledi: Lappel (1950; Çağrılış), Pieces concertantes (1952-55; Konsertan Parçalar), senfonik şiir Fatih (1953), Colloque instrumental (1957; Sazların Sohbeti), Eski Bir İstanbul Türküsü Üzerine Çeşitlemeler (1961), iki yaylılar orkestrası için Senfonik Konçerto (1963), İkinci Senfoni (1969), senfonik rapsodiler Türkiye (1971), senfonik bölüm Ellinci Yıla Giriş (1973), Eski Bir İstanbul Türküsü Üzerine Çeşitlemeler'm gitar uyarlaması olan Gitar Konçertosu (1978), Vokal Fantezi (1980) bu yapıtlarından bazısıdır. Birkaç oyun, film ve radyo skeci için de müzik yazan Cemal Reşit Rey, Onuncu Yıl Marşı (1933) ve Yüzüncü Yıl Marşı’nın da (1981) bestecisidir. Kaynak: Ana Britannica |
Cemal Reşit ReyMsXLabs.org Cemal Reşit Bey sarayla yakın ilişkileri olan, son Osmanlı ailelerinden birinin oğluydu. 25 Ekim 1904'te Kudüs'te doğdu. Babası Ahmet Reşit Rey, o dönemde Kudüs'e mutasarrıf olarak atanmıştı. Cemal Reşit'in müziğe yeteneği o yıllarda ortaya çıktı. Diğer çocuklar sokakta oynarken o bulduğu bir akordiyonu çalmaya ve ondan çıkan sesleri taklit etmeye çalışıyordu. Beş yaşındayken ailece İstanbul'a geldiler. Burada bir yandan ilkokula giderken, bir yandan da piyano çalışmaya başlar. Galatasaray Lisesi'nde okumaya başladığı yıllarda babasının politik durumu nedeniyle 1913 yılında zorunlu olarak Paris'e taşınırlar. Burada özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Raymond Poincare aileye sahip çıkar. Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasına çok az zaman vardır ve Ahmet Reşit Bey ve ailesi dünyanın kültür başkenti Paris'te yaşamaya başlarlar. Cemal Reşit Bey daha çocuk yaşlarında Gustav Mahler'i orkestra yönetirken görecek, konservatuvarda onu müdür ve ünlü besteci Gabriel Faure dinleyecektir. Faure onu dinledikten sonra ünlü pedagog Marguerite Long'a telefon açar ve "Madam size bir Türk çocuğu gönderiyorum ve hiçbir şey söylemiyorum, kendiniz göreceksiniz" der. Sonra babasına dönerek "Oğlunuz hayatta müzikten başka hiçbir şey yapamaz" diye onun müzik dehasını hemen keşfeder. Claude Debussy'nin öğrencisi, Maurice Ravel'in en yakın dostlarından ve eserlerini en iyi yorumlayan piyanistlerden biri olan Marguerite Long, 19 yaşına kadar hiç para almadan Cemal Reşit'in eğitimi ile yakından ilgilenecektir. Ahmet Reşit Bey ve ailesi, savaş başlayınca Paris'te uzun süre kalamazlar. Cenevre'ye yerleşirler. Cemal Reşit eğitimine burada Cenevre Konservatuvarı'nda devam ederken, normal lise eğitimini de sürdürür. Konservatuvarın ustalık sınıfına kadar yükselir ancak 1919'da babası dahiliye nazırlığına atanınca İstanbul'a gelirler. Baba oğlunu hemen İstanbul'da bir piyano öğretmenine götürür. Ancak çocuğun piyano bilgisi öğretmeninkinden fazladır. Cemal Reşit bu kez tek başına Paris'e eğitime gönderilecek, tekrar Marguerite Long'la çalışmaya başlayacaktır. Konservatuvarda Gabriel Faure'den müzik estetiği dersleri alır. Besteci, piyanist ve orkestra şefliği üzerinde eğitim görür. Daha okul yıllarında besteleriyle ilgi çekmeye başlar. Yukarıdaki yazı Cemal Reşat Rey'in çocukluk dönemini anlatıyor. |
Cemal Reşit Rey Kimdir, Hayatı ve Eserleri Nelerdir Türkiye’de çok sesli müziğin kökleşmesi, benimsenmesi ve yaygınlaşması için 60 yıl boyunca olağan üstü bir çaba gösteren bestecimiz Cemal Reşit Rey, aynı zamanda piyanist, orkestra şefi ve eğitimcidir. Babası Ahmet Reşit Bey. Kısa bir süre İçişleri Bakanlığı da yapmış bir yazardı. Siyasal koşullar yüzünden aile, 1913 yılında Paris’e yerleşmiştir. Rey, Paris’te, lise öğrenimini yaparken Paris Konservatuarı müdürü Gabriel Fauré’nin aracılığıyla ünlü piyanist Marguerita Long’tan dersler almıştır. Birinci dünya savaşı’nın patlaması üzerine annesiyle birlikte İsviçre’ye geçen Cemal Reşit, Cenevre Konservatuarı’nda müzik çalışmalarını sürdürmüştür (1914 – 1920). Savaştan sonra Paris’te yine Marguerite Long ile piyano, Raoul Laparra ile kompozisyon, Henri Defosse ile partisyon ve orkestra şefliği, G. Fauré ile müzik estetiği çalışmıştır. Cumhuriyetin kurulmasıyla 1923 yılında İstanbul’a yerleşen Cemal Reşit Rey, İstanbul Konservatuarı’nın temeli olan “Darülelhan”da piyano ve kompozisyon öğretmeni olmuş, 1926 yılında çok sesli bir koro, 1934 yılında ise bir “yaylılar orkestrası” kurmuştur. Bu orkestra 1946 yılında “senfonik” nitelik kazanarak İstanbul Şehir Orkestrası’na dönüşmüştür. Cemal Reşit Rey, orkestrayı 1968 yılına kadar yönetmiş, düzenli konserler sunmuştur. 1938 yılında kurulan yeni Ankara Radyosu’nda görev alan ve iki yıl müzik yayınlarını yöneten bestecimiz, 1940 yılında İstanbul’a dönerek konservatuardaki ve orkestradaki işlerinin başına geçmiştir. İstanbul Radyosu’nda uzun yıllar hazırladığı açıklamalı müzik programlarıyla klasik müziğin yaygınlaşmasına ayrıca katkıda bulunmuştur. Cemal Reşit Rey’in müzik yaşamımıza getirdiği başka bir yenilik, İstanbul Filarmoni Derneği’ndeki çabalarıdır. Bu dernek sayesinde ünlü yabancı şefler ve solistler İstanbul’a getirilmiştir. Kendisinin de açıkladığı gibi, Cemal Reşit Rey’in bestecilik çalışmaları dört ayrı dönemde incelenebilir: 1919 – 1926 yılları arasında bestelediği Fransızca şarkılar, öğrencilik yıllarının bir uzantısı sayılabilir. 1926 yılında yazdığı ve halk müziği motiflerinden yararlandığı “12 Anadolu Türküsü” ile yeni bir çizgiye yönelmiştir. 1931 yılında bestelediği “Enstantaneler” orkestra yapıtı, ezgisel kuruşulundaki özgünlüğün yanı sıra, izlenimciliğin ışıltılarını taşır. Yine 1930’lu yıllarda, metinlerini ağabeyi Ekrem Reşit Rey’in yazdığı operetler ve müzikaller bestelemiştir. Çekici melodileriyle bu sahne yapıtları, halkın çoksesli müziğe yakınlık duymasında rol oynamış, uzun yıllar boyunca yinelenerek sahnelenmiştir. 1950’li yıllara kadar yazdığı yapıtlarında, ulusal renkler sadece bir “alıntı” değil, stili ve armonik dokuyu da koşullayan bir “öz” olarak kendini gösterir. Bestecimiz E. Oğuz Fırat’ın değerlendirmesine göre, Cemal Reşit Rey’in bu dönemdeki yapıtları, “İzlenimciliğin Türk Kolu”nun varlığından söz ettirecek ölçüde özgün ve etkin olarak karşımıza çıkar. Cemal Reşit Rey, 1950’li yıllarda yeni klasikçiliğe yönelmiştir. Bu dönemde bestelediği yapıtlar “Mistik” bir özellik taşır. “L’appel” ve “Fatih” adlı senfonik şiirleri, bu anlayışın ürünleridir. Daha sonraki dönemde “Ölüm” temasının işlendiği ve Türk makamlarından yararlandığı yapıtlar için “kendi fantezi dünyası içinde” çalıştığını belirtmiştir. Cemal Reşit Rey’in yapıtlarının tümü, belirli bir makam, ya da tona bağlı armonik bir yapıyı sergiler. Ezgisel çizgiyi ve armoniyi önemsemiştir. 1982 yılında “Devlet Sanatçısı” unvanıyla onurlandırılan Cemal Reşit Rey’in yapıtlarının hakları mirasçılarınındır… Cemal Reşit Rey 1985 yılında ebedi uykusuna çekilirken, Türkiye Cumhuriyeti Milletine ve müzik severlere şu önemli yapıtlarını bırakmıştır… OPERALARI
Cemal Reşit Rey’in bu alandaki çalışmalarının librettolarını Ekrem Reşit Rey yazmıştır.
|
Cemal Reşit Rey Cemal Reşit Rey(1904 Kudüs - 1985 İstanbul) Ahmet Reşit Rey'in oğludur. Müzik öğrenimine küçük yaşta başladı. İlk bestesini 8 yaşında yaptı (1912). Paris'te kaldı (1913). I. Dünya Savaşı başladıktan sonra İsviçre'ye yerleşti (1914). Paris ve Cenevre konservatuvarlarında müzik öğrenimi yaptı. 1923'te İstanbul Konservatuvarı'na öğretim üyesi oldu. Tekrar Paris'e gitti (1926). Türkiye'ye döndükten sonra İstanbul Şehir Tiyatrosu için operetler besteledi. Kendi kurduğu yaylı çalgılar orkestrasını bugünkü Şehir Orkestrası hâline getirdi. "Türk beşleri" diye tanınan bestecilerden olan Cemal Reşit Rey zaman zaman İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nı yönetti. Yapıtlarında genellikle Türk halk müziği motiflerinden yararlandı. Halk türkülerini armonize eden ilk Türk bestecisidir. Başlıca yapıtları: Operalar: "Cem Sultan" (1923), "İki Piyano İçin Sonat" (1924), "Zeybek" (1926), "Çelebi" (1943), "Piyano İçin Fantezi" (1948), "Bir Keman Konçertosu" (1948), "Anadolu Halk Türküleri" (1956), iki yaylılar orkestrası için "II. Senfoni" (1963). Ayrıca, kardeşi tarafından yazılan "Lüküs Hayat", "Deli Dolu" gibi operetlerle de tanınmış, bu alanda son olarak "Yaygara 70" ve "Uy! Balon Dünya" "Maskara", "Hava Cıva", "Saz Caz" adlı müzikli oyunları yazmıştır. MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi |
Cemal Reşit Rey Cemal Reşit Rey, (25 Ekim 1904, Kudüs – 7 Ekim 1985, İstanbul) Cumhuriyet tarihinin ilk kuşak bestecilerinden, Türk Beşleri grubunun bir üyesi, Onuncu Yıl Marşı, Lüküs Hayat opereti gibi ünlü eserlerin yapımcısıdır. |
Cemal Reşit Rey 1 ek Cemal Reşit Rey(1904-1985) Türk besteci.Cumhuriyet döneminde yetişmiş, “Türk Beşleri”nden birisi, uluslararası kariyer yapan ilk Türk piyanist ve orkestra şeflerindendir. 10.yıl marşının ve Lüküs Hayat operetinin bestecisidir. Cemal Reşit Rey 20.yy’ın melodiye başkaldıran karmaşık müzik akımlarına sempati beslememiş, eserlerinde melodiyi ön planda tutmuştur. İstanbul tutkunu olan Rey, Enstanteneler, Katibim, Çeşitlemeler, Fatih Senfonik Şiiri’nde olduğu gibi Piyano Prelüdleri’nde de İstanbul’dan esinlenmiş; oturduğu son evin bulunduğu Serencebey Yokuşu’ndan inen bir yoğurtçunun sesinden yola çıkarak bestelemişti. İlk uluslararası piyanist ve orkestra şeflerimizden olan Cemal Reşit Rey İstanbul Devlet Senfoni orkestrasının temelini kurmuştur. karnaval.com |
1 ek Cemal Reşit Rey( 25 Ekim 1904 Kudüs – 7 Ekim 1985 İstanbul) Cumhuriyet tarihinin ilk kuşak bestecilerinden, Türk Beşleri grubunun bir üyesi, Onuncu Yıl Marşı, Lüküs Hayat opereti gibi ünlü eserlerin yaratıcısı. Çocukluğu ve GençliğiBabasının Kudüs mutasarrıflığı görevinde bulunduğu sırada doğdu. Müziğe küçük yaşta annesinden aldığı piyano dersleriyle başlamıştır. Daha sonraları İstanbul'a yerleşen aile İkinci Meşrutiyet'ten sonra, siyasi sebeplerden 1913 yılında Paris'e göçmek zorunda kaldı. Dönemin kültür başkentinde müzik çalışmalarını piyanist Marguerite Long'la devam ettirdi. I. Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine ailesiyle İsviçre'ye giden Cemal Reşit, Cenevre Konservatuvarı'nda eğitimini sürdürmüş ve bestecilikte ustalık sınıfına kadar yükselmiştir. Babasının Dahiliye Nezaretine atanmasıyla anayurda dönerler ancak burada ders aldığı hocasının seviyesini aştığından 1920'de yine tek başına Paris'e dönerek Marguerite Long'la eğitimine kaldığı yerden devam ederken, Paris Konservatuvar'ında Paul Laparra ile bestecilik, Gabriel Faure ile müzik estetiği, Henri Defosse ile orkestra şefliği çalışmıştır. Cumhuriyet'in ilanından kısa bir süre önce Paris Konservatuvarı'ından mezun oldu. 1923'de 19 yaşında Türkiye'ye dönerek, Darül Elhan'da henüz açılmış Klasik Batı Müziği bölümünün aynı zamanda genç Türkiye Cumhuriyeti'nde klasik batı müziğinin kurucuları arasında yer almıştır. Olgunluk ÇağlarıAnkara ve İstanbul radyolarında uzun yıllar görev yapan Rey, yurtdışında sayısız konser verdi. Çoksesli Türk müziğini geniş kitlelere yaymak amacıyla, Türk halk müziği ezgilerinden yararlanarak, Lüküs Hayat (1933), Deli Dolu (1934), Saz-Caz (1935), Hava-Cıva (1937) gibi çok sevilen operetler besteledi. Bunların dışında konçertoları, senfonik şiirleri ve başka orkestra yapıtları da olan Rey, meşhur Onuncu Yıl Marşı'nın da bestecisidir. Son yılları ve ölümü1970'lerde Cemal Reşit Rey, Haldun Dormen'in sahneye koyacağı bir müzikalin siparişini alır. Erol Günaydın'ın librettosunu yazdığı Yaygara büyük başarı kazanır. Ardından Uy Balon Dünya isimli ikinci bir müzikal yapılır ama aynı başarıyı yakalayamaz. 1980'lerde Rey iyice kendi dünyasına çekilir. 1985'de Lüküs Hayat 51 yıl aradan sonra yine aynı sahnede İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahnelenecektir. Cemal Reşit Rey, gala gecesi için özel olarak hastaneden çıkarılır ve Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'na getirilir. Eser yıllar sonra yine büyük bir başarı kazanır. Bundan kısa bir süre sonra İstanbul'da hayata gözlerini yumar. |
1 ek Cemal Reşit Rey (1904-85)Çok küçük yaştayken piyano Öğrenmeye başladı. İlk bestesini yaptığında yedi yaşındaydı. Ertesi yıl ailesi Paris'e yerleşince, Galatasaray Lisesi'nde başladığı ortaöğrenimini Buffon Lisesi'nde sürdürdü. Bu arada ünlü piyanist Marguerite Long'dan ders aldı. Ailesi Cenevre'ye taşındı; Cemal Reşit de hem Saint-Antoine Koleji'nde, hem de Cenevre Konservatuvarı'nda öğrenimini sürdürdü. Aile 1920'de Paris'e dönünce müzik Öğrenimini Paris Konservatuvarı'nda tamamladı. Ayrıca Gabriel Faure'den müzik estetiği, Henri Dufosse'tan orkestra şefliği dersleri aldı. Ekim 1923'te Türkiye'ye döndü ve bugünkü İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nın çekirdeğini oluşturan Darülelhan'da piyano ve kompozisyon öğretmenliğine başladı. Okulun öğrencileri ile öğretmenlerinin yer aldığı bir yaylı çalgılar orkestrası kurdu ve yönetti. Cumhuriyet'in ilanının 10. yılı için Onuncu Yıl Marşını besteledi. İki yıl Ankara'da kaldıktan sonra 1940'ta İstanbul'a döndü. Yaylı çalgılar orkestrası 1945'te İstanbul Şehir Orkestrası'na dönüştürüldü ve şefliği Cemal Reşit'e verildi. 1949'dan başlayarak Güney Avrupa, Balkan ve Ortadoğu ülkelerinde, "konuk şef" olarak konserler yönetti. Yaşamını çoksesli müziğin Türkiye'de yerleşip gelişmesine adayan Cemal Reşit, geniş kitlelerin kulağını çoksesliliğe alıştırmak amacıyla, revüler ve ağabeyi Ekrem Reşit Rey'in librettoları üzerine birçok operet besteledi. 1982'de "devlet sanatçısı" unvanını aldı. Gençlik yapıtlarında halk ezgilerinden, daha sonrakilerde ise klasik Türk müziği motif ve melodilerinden yararlanan besteci, Gabriel Faure'nin izlenimci anlayışıyla geleneksel makam müziğimizi kaynaştırmıştır. Başlıca Yapıtları
Cemal Reşit Rey'in operetleri;
10. YIL MARŞICumhuriyet'in 10. yıl kutlamaları için 1933'de bir marş yarışması düzenlenir. Cemal Reşit Rey, güftesi Behçet Kemal Çağlar ve Faruk Nafiz Çamlıbel'e ait olan şiir üzerine bir beste yapmaya karar verir. Uzun süre uğraşıp, herkesin coşku ile birlikte söyleyeceği bir marş oluşturmaya çalışır. Ancak ağabeyi Ekrem Reşit'e yaptığı çalışmayı bir türlü beğendiremez. Sonunda mehter ritmi gelir aklına Cemal Bey'in besteyi yapar ve herkesin rahatlıkla söyleyebileceği bir eser çıkar ortaya. Ankara'da eseri piyanoda çalarak kendi seslendirir. Marşı degerlendirecek olan heyetin içinde bulunan dönemin Milli Eğitim Bakanı Cemal Bey'in "cumhuriyet" sözcüğünde majörden minöre geçtiğini bunu da cumhuriyeti küçük düşürmek için yaptığını iddia eder ancak Cemal Reşit şu örnekle durumu kurtarır: "Minör küçük anlamına gelir ama müzikte bu anlamda kullanılmaz. Beethoven'in Napoleone'un kahramanlıkları için yazdığı Eroica'nın ikinci bölümü de do minör tonundadır." Jüride bulunan bir başkası ise bir kahramanlık öyküsü olan Marseillaise'in de minör tonundan olduğunu söyleyince durum tatlıya bağlanır. Türkiye Cumhuriyeti'nin 10. Yıl Marşı böylece ortaya çıkmış olur. Bu marşın ardından Cemal Reşit, Yedeksubay Marşı, Denizciler Marşı, Himaye-i Etfalin isimli çocuk marşı ile Atatürk için 100. Yıl Marşı'nı besteler. CUMHURİYETİN 10 YIL MARŞI
On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan Başta bütün dünyanın saydığı başkumandan Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan Bir hızda kötülüğü geriliği boğarız Karınlığın üstüne güneş gibi doğarız Türküz bütün başlardan üstün olan başlarız Tarihten önce vardık tarihten sonra varız Çizerek kanımızla öz yurdun haritasını Dindirdik memleketin yıllardır süren yasını Bütünledik her yönden istiklal kavgasını Bütün dünya öğrendi istiklal kavgasını Örnektir milletlere açtığımız yeni iz İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kütleyiz Uyduk görüşte bilgi, gidişte ülküye biz Tersine dönse dünya yolumuzdan dönmeyiz. ( Dört satırda bir) Türküz Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde Türk ileri Ödülleri
-derlemedir. |
Saat: 10:45 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık