Hindi Yetiştiriciliği 1 ek ÖZETBüyük hindi populasyonuna rağmen ülkemizde hindi eti üretimi oldukça düşüktür. Entansif üretim 1995 yılında başlamıştır. Büyük beyaz hindiler sözleşmeli üretim sistemi içinde üretilmektedir. Firmalar bütün yıl boyunca piyasaya kaliteli hindi eti ve ürünleri sunmaktadır. Yerı-entansif üretim Bronz hindilerin buğday ve ayçiçeği hasat alanlarında otlatılmasına dayalı olarak yapılmakta ve yeni yıldaki tüketimi hedeflemektedir. En büyük sorun yeni yıl esnasındaki kısa satış dönemindeki belirsizlikler ve risklerdir. GİRİŞTürkiye’de 1980’li yıllara kadar kesilen büyük ve küçük baş hayvan sayısı yıllar itibariyle sürekli artış gösterirken 1980 yılından sonra kesilen hayvan sayısı giderek azalmış, büyükbaş hayvancılıkta, hayvan başına verimlilikte önemli artışlar olmuştur. Fakat özellikle son yıllarda besi maliyetlerinin yüksekliği, Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan terör problemi ve fiyatlardaki istikrarsızlıklar sektörde çok ciddi problemlere yol açmıştır. Kırmızı et sektöründe yaşanan kriz, bir taraftan et arzında sıkıntılara yol açarken diğer taraftan kırmızı et ve et mamullerinin tüketiminde yetersizlikleri ortaya çıkarmıştır. Bu da bir ölçüde piliç eti ve son yıllarda hindi eti ile telafi edilmeye çalışmaktadır. Hindi eti üretim ve tüketiminin hızla artmasının başlıca nedeni kırmızı ete oranla daha ucuza mal edilmesi ve en önemlisi piliç etinden de daha yağsız olmasıdır. Diğer önemli avantajları ise karkas randımanının yüksek olması ve yüksek canlı ağırlıklara kadar (20-25 kg) yetiştirilebilmesi ve hem entansif hem de yarı entansif yetiştiriciliğe uygun olmasıdır (Koçak, 1984). Bu derlemede dünyada ve ülkemizdeki hindi yetiştiriciliği hakkında bilgi verilmesi amaçlanmıştır. Otlatmaya dayalı hindi besiciliği üzerinde daha ayrıntılı olarak durulacaktır. DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE HİNDİ ÜRETİMİ-TÜKETİMİDünyada hindi eti üreten ülkeler arasında üretimde ilk sırayı ABD almaktadır, onu AB, Kanada, Brezilya, Polonya, Macaristan ve Meksika takip etmektedir. Dünyada toplam 4.5 milyon ton civarında olan hindi eti üretimini yaklaşık olarak 2.5 milyon tonu ABD tarafından üretilirken; 1.5 milyon tonu AB, kalan 500 bin tonluk kısmı ise Kanada, Brezilya; Polonya gibi diğer dünya ülkeleri tarafından üretilmektedir.Dünya’da hindi eti ithalat ve ihracat durumlarını inceleyecek olursak 2001 yılı rakamlarına göre Dünya ülkeleri arasında 690 bin ton civarında hindi eti ithalat ve ihracatı yapılmıştır. Dünya ülkeleri içerisinde hindi eti ithalatı en yüksek olan ilk 3 ülke sırasıyla AB, Meksika ve Rusya olurken Dünya hindi eti ihracatında ilk 3 ülke AB, ABD ve Brezilya’dır. Türkiye’de 1999 yılında 18 bin ton civarında olan hindi eti üretimi %16 oranında artarak ortalama 22 bin ton civarına yükselmiştir. 2000-2001 döneminde devlet üretme istasyonları aracılığıyla yapılan hindi eti üretiminde azalmalar meydana gelmesine rağmen, hindi üretimi yapan özel sektöre ait firmaların sayısını giderek artmasıyla hindi eti arzı 2001 yılında bir önceki yıla göre %75 oranında artarak yaklaşık 38 bin ton civarına yükselmiştir. Türkiye’de hindi eti ithalat ve ihracatı çok önemli miktarlarda değildir. Rakamları incelediğimizse 1999 yılında yalnızca 994 ton hindi eti ithalatı gerçekleşmiş, sonraki iki yıl içerisinde hindi eti ithalatının olmadığı görülmektedir. İhracat miktarlarına baktığımızda ise 1999 yılında 6 ton olan ihracat yaklaşık olarak 5 kat artarak 2000 yılında 32 ton olmuş, 2001 yılında ise tekrar yarı yarıya düşerek 16 ton olmuştur. Türkiye’nin hindi eti ihraç ettiği ülkeler başta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmak üzere, Gürcistan, Türkmenistan, Azerbaycan gibi diğer Türk Cumhuriyetleri ile birlikte Romanya, Tunus, Rusya ve Sudan gibi ülkelerdir. TÜRKİYE’DE HİNDİ YETİŞTİRİCİLİĞİTürkiye’de hindicilik, 1995’li yıllara kadar sadece geleneksel olarak mer’a hindiciliği şeklinde yapılmıştır. Bu tip hindicilik Tarım ve Köy işleri Bakanlığı’na bağlı Kocaeli/Kandıra, Balıkesir/Bigadiç ve Kırıkkale/Keskin’de üretme istasyonlarının damızlık, kuluçkalık yumurta ve hindi palazı üretimi yaparak yetiştiricilere dağıtılması yoluyla yapılmaktadır. Diğer yandan, dünyada 1980’lerden sonra gelişen entegre hindi üretimi Türkiye’de 1995 yılından sonra gelişmeye başlamış ve artan taleple birlikte piyasadaki yerini giderek sağlamlaştırmıştır. “Bolca Hindi” adı ile 1995 yılında entansif hindiciliğe başlıyan ilk girişimi Pınar gurubu izlemiştir. “Çamlı Besicilik” adı altında entansif hindi eti üretimine başlamış, hızla üretimi artırmıştır. Bu iki öncü kuruluşu takiben ülkemizin değişik yörelerinde pek çok yeni firma kurulmuştur. Bunlardan birisi de Antalya (Elmalı) sınırları içinde yer almaktadır. Bu alandaki firmalar fason üretim olarak adlandırılan sözleşmeli hindicilik modeli ile çalışmaktadır. Palaz, yem, sağlık koruma hizmetleri ile kesim ve pazarlama firmalar tarafından karşılanırken; üretici ısıtma, elektirik, su, altlık ve işcilik gibi masrafları karşılamaktadır. Türkiye’de mevcut uygulamaların tümünde sözleşme şartlarını firma belirlemektedir. Firma sözleşme şartlarını belirlerken üretim dönemi başında bir fiyat tespit ederek üretim süreci sonunda canlı ağırlık, yemden yararlanma oranı gibi bazı kriterleri de dikkate alarak ürün teslim edildikten sonra ödeme yapmaktadır. Sözleşmeli hindicilikte iki tip üretim süreci vardır. Bunlardan birincisi 6 haftalık palaz büyütme süreci, ikincisi ise 6 haftadan kesim sonuna kadar olan yetiştirme sürecidir. Büyütme kümeslerinde yetiştirilen civcivler 6 haftadan sonra yetiştirme kümeslerine aktarılır, yetiştirme kümeslerin de 10-18 hafta süre ile bakılır. En geç 24 haftalık yaşta kesime sevk edilir. Civciv büyütme daha kısa sürdüğünden bu yetiştiriciler yılda 5 dönem üretim yapabilmektedir; 6 haftalık palazları yetiştirenler ise dönemleri uzun olduğundan yılda en fazla 3 dönem yapabilmektedirler. Üretim süreci sonunda firma kendi belirlediği tarihte ürünü canlı olarak almaktadır. OTLATMAYA DAYALI HİNDİ YETİŞTİRİCİLİĞİTürkiye’de 1995 yılına kadar sadece devlet üretme istasyonlarından alınan palazlarla hindi üretimi yapılmaktaydı. Bu istasyonlar Kocaeli/Kandıra, Balıkesir/Bigadiç, Kırıkkale/Keskin, Bingöl, Çorum ve Adıyaman’da bulunmaktadır. Bunlardan alınan civcivlerin bir kısmı işletmenin damızlık ihtiyacı için ayrılmakta ve büyük çoğunluğu da çiftçilere Mart-Haziran ayalarında satılmaktadır. Civcivler il-ilçe Tarım Müdürlükleri aracılığı ile de temin edilebilmektedir. Ayrıca son yıllarda valilikler ve sosyal yardımlaşma vakıfları aracılığıyla da verilmektedir. Hindicilik üretme istasyonlarındaki damızlık sürüler Şubat ayı başından Haziran ayı sonuna kadar yumurta vermekte ve ilk civcivleri Mart ayının ortalarında çıkmaya başlamaktadır. Bir adet damızlık hindi başına 75 adet yumurta alınmakta, bu 50 adet civcive tekabül etmektedir. Otlatmaya dayalı hindi besiciliğinin yapıldığı illerin başında Kahramanmaraş, Tekirdağ ve Kocaeli gelmektedir. Siirt, Bitlis, Diyarbakır, Şırnak, Adıyaman, Gaziantep, Kilis, Sivas, Amasya, Tokat, Edirne, Kırıkkale, Polatlı, Bursa olmak üzere diğer illerde de mera tipi hindicilik yapılmaktadır. Bu illere baktığımızda göze çarpan en belirgin özellik, tahıl üretiminin yüksek olduğu ve arazinin çok eğimli olmadığıdır. Bu tarz hindi besiciliği tarla tarımının yoğun olarak yapıldığı bölgelerde hasat alanlarından en fazla yaralanmayı sağlayacak şekilde uygulanmaktadır. Genel uygulamaya örnek teşkil etmesi amacıyla Aksoy ve İşcan’nın (1995) Tekirdağ ilinde yapmış olduğu çalışmayı dikkate alacağız. Söz konusu ildeki besicilerin yaygın olarak uyguladıkları program Şekil 1 sunulmuştur. Genellikle az topraklı yada topraksız olan üreticiler palaz gereksinimlerini Tarım İl Müdürlükleri aracılığıyla sağlamaktadırlar. Palazlar Nisan-Mayıs aylarında dağıtılmakla beraber bölgedeki üreticiler anız alanlarından en iyi şekilde yararlanabilmek için palazlarını en geç Mayıs ayının ikinci haftası almaktadırlar. Bu tarz hindi besiciliği tarla tarımının yoğun olarak yapıldığı bölgelerde hasat alanlarından en fazla yaralanmayı sağlayacak şekilde uygulanmaktadır. Genel uygulamaya örnek teşkil etmesi amacıyla Aksoy ve İşcan’ın (1995) Tekirdağ ilinde yapmış olduğu çalışmayı dikkate alacağız. Söz konusu ildeki besicilerin yaygın olarak uyguladıkları program aşağıdaki şekilde sunulmuştur. Bölgedeki üreticiler anız alanlarından en iyi şekilde yararlanabilmek için palazlarını en geç Mayıs ayının ikinci haftası almalıdır. Palazların erken alınması ise kapalı alanda geçen süreyi uzattığından tercih edilmemektedir. Altı ile on hafta arasında değişen büyütme dönemi genellikle evin boş bir odası, depo veya ahırlarda geçirilmekte ve bu esnada palaz başına 2-4 kg arasında değişen miktarda hindi besi yemi verilmektedir. Palazlar 1,5-2 kg’a ulaştıklarında genellikle Haziran ayı sonunda mer’aya çıkılmaktadır. Tahta ve plastik örtüler kullanılarak mer’a da önü açık, sundurma tipi, içinde bolca tünek bulunan barınaklar yapılmakta ve besi sonuna dek kullanılmaktadır. Mer’aya çıkıldıktan sonraki ilk 1-2 hafta içinde hindilerin anız alanlarından yararlanmaya alışması için buğday ve arpa gibi taneler yere serpilerek verilmektedir. Temmuz ayının ikinci yarısından başlıyarak önce buğday ardından da Ağustos ayının sonunda ayçiçeği hasadı yapılmış alanlarda otlatılan hindiler bolca tane yem ve hayvansal organizma tükettiklerinden ek yemle genellikle yapılmamaktadır. İlk günlerde mere’aya yakın anız alanlarında otlatılma yapılmakta sonraki dönemlerde uzağa (3-5 km) götürülmekte ve gece barınağa geri dönülmektedir. Anız alanlarının bir sonraki ürün için hazırlanması ve yağmurların başlaması nedeniyle yaklaşık Ekim ayı başlarında anız alanlarından yararlanma biter. Üretici bu esnada pazarlanabilir canlı ağırlığa ulaşmış hindilerini yılbaşından önce satma olanağına sahip değildir. Bu nedenle kesime dek sürüler mer’adaki barınağın çevresinde beslenmekte yaklaşık 2-2,5 ay süren bu dönemde var olan canlı ağırlığı korumak ve bir miktar artırmak için giderek artan miktarda tane yem verilmektedir. Bu dönemde satılabilir hindi başına 12-30 kg yem verilmektedir. İlk haftalardaki yem de dikkate alınınca bu tarz beside satılabilir hindi başına 14-35 kg yem kullanılmaktadır. Yem masrafı yapmak istemeyen kimi üreticiler ise bu dönemde sürülerini İpsala ve çevresindeki çeltik hasadı yapılmış alanlara götürmektedir. Bu üreticiler böylece kesime dek hemen hemen hiç yem harcaması yapmamış olurlar, ancak ölüm oranı artmakta ve nakliye gibi ek masraflar oluşmaktadır. Kesim ve satış Aralık ayının 2. ve 3. haftalarında yapılmaktadır. Mer’ada gerçekleşen kesim işlemi sırasında kuru yolma uygulanmakta, yenilmez iç organlar, tüyler ve bacaklardan uzaklaştırılan gövdeler kafa ve yenilebilir iç organlar satışa sevk edilmektedir. OTLATMAYA DAYALI HİNDİ YETİŞTİRİCİLİĞİNDE KARŞILAŞILAN SORUNLARSatışın bir iki hafta gibi kısa bir süre içinde gerçekleşmesi ve belirsizliklerle dolu olması.
SONUÇ VE ÖNERİLERNe yazık ki 2004 yılı itibari ile Tarım Bakanlığı’na bağlı birimlerde mer’aya uygun hindi palazı üretimine son verilmesi son derece hatalı bir uygulamadır. Bu üretim dalı ile ilgilenen üreticiler kaderleri ile başbaşa bırakılmış, bu sektörün de önü tıkanmıştır. Avrupa ve ABD gibi gelişmiş ülkelerde, tüm tarım ürünlerinde olduğu gibi hayvancılıkta da ekolojik üretime doğru bir eğilimin olduğu günümüzde, otlatmaya dayalı hindi yetiştiriciliği gibi ekolojik üretime uygun bir üretim dalının önünün tıkanması çok yanlıştır. Aslında yapılması gereken, bu birimlerin geliştirilmesine yönelik politikalarla bu üretme çiftliklerinde daha verimli, ölüm ve hastalıklara karşı daha dayanıklı ve sağlıklı ıslah edilmiş genotiplerin geliştirilmesi ve üreticilerin diğer sorunlarının çözülmesine yönelik çalışmalar yapılmasıdır.Otlatmaya dayalı hindi besicilerinin sorunlarının çözümü için şu önerilerde bulunabiliriz;
|
2 ek Neden Hindi?
Hindicilik Yapılacak Kümes Nasıl Olmalı?Ülkemizde genelde mera şartlarına göre hindi üretimi yapıldığından kümesler özellikle palaz dönemimde özen kazanmaktadır.
Kümes Büyüklüğü:Besi yapılacak hindi kümeslerinde 1m2’ye 1.hafta 20-25 adet /2.hafta 15-20 adet/3-6hafta 10 adet/7-9.hafta 6-7 adet/9-24.hafta 3-5 adet hindi hesaplanmalıdır.
Hindi Palazı Gelmeden Önce
Hindi Bakım ve Beslenmesi
BİGADİÇ Hindicilik Üretim İstasyonunun Kullandığı Örnek Vitamin Mineral ve Aşı ProgramlarıVitamin Mineral Programı:
|
Hindi (Agriocharis ocellata) Dünyanın hemen her yerinde eti için kümes hayvanı olarak beslenen evcil hindilerin ataları, Meksika'da ve ABD'nin güney kesimlerinde bugün hâlâ yabanıl yaşamını sürdürmektedir. Anayurdu Kuzey Amerika olan bu yabanıl hindileri (Meleagris gallopa-vo) ilk kez Meksika'daki Aztekler yakalayıp kümeste beslemeye başlamışlardı. İspanyol kâşif Hernân Cortes aracılığıyla 1524'te Avrupa'ya götürülen bu evcil hindilerin eti kısa sürede ziyafet sofralarının ve yılbaşı gecelerinin en değerli yemekleri arasına katıldı. Evcil hindiler arasında beyaz tüylü olanları da vardır; ama metalsi yeşil parıltılı kara ve koyu kahverengi tüy rengi egemendir. Tüysüz olan başları ve boyunları, bu koyu renk tüylerin arasında kırmızı bir et parçası gibi dikkati çeker. Dişilerden çok daha iri olan erkek hindiler gagalarından sarkan ibikleri ve kabarık göğüs tüyleriyle kolayca ayırt edilir. Ürkütüldüğünde ya da kızdığında kuyruğunu kaldırarak yelpaze gibi açar, kanatlarını indirir, gırtlağını şişirir ve boğuk "glu glu" sesleri çıkararak büyük bir kurumla ortalıkta dolaşır. Yabani hindiler genellikle ormanların sık yerlerinde yaşayan orman kuşlarıdır. Bazen bataklıkların çevresinde yerleşir ve genelliklesürüler halinde yaşarlar. Her erkeğin çok sayıda dişiden oluşan bir haremi vardır. Dişilerden her biri 10-14 kadar yumurta yumurtlar. Yumurtaları, hatta fırsat bulduklarında yavruları yiyen erkeklerden korumak için dişiler yuvalarını iyice gizlerler. Hiç evcilleştirilmemiş olan benekli hindi (Agriocharis ocellata) Orta Amerika'da, özellikle Belize, Guatemala ve Yucatan Yarımadasındaki tropik ormanlarda yaşar. Evcil soyların atası olan yabani hindiden daha küçük yapılı olan bu tür adını kuyruk tüylerindeki beneklerden almıştır. Başı ve boynu da asıl hindininki gibi pembe ya da kırmızı değil morumsu mavidir. MsxLabs & TemelBritannica |
Hindiler nereden gelir?Asıl kökenleri Kuzey Amerika’ya dayansa da, Avrupa’ya ilk hindinin gelişi 1520’lere dayanır. Önce anavatanları Meksıka’dan İspanya’ya getirilmiş ve daha sonra Türk tüccarlar tarafından tüm kıtaya satılmıştır. Çok geçmeden de zengin sınıfların gözde yemeği haline gelmiştir. Hindi İngiltere’de 1585’ten itibaren bir Hıristiyan geleneği haline geldi. Norfolk’lu çiftçiler bu vahşi hayvanın daha ağır göğüslüsünü ve daha uysalını yetiştirmek için işe koyuldu. Norfolk Black ve White Holland, Amerika’ya yeniden sunulan İngiliz damızlıklarıdır. Şu anda ABD’de tüketilen hindilerin çoğu bu cinslerden gelir. 16. yüzyılın sonlarından itibaren her yıl İngiliz hindileri 160 km yürüyüp Norfolk’tan Londra’nın Leadenhall Pazarı’na geliyordu. Bu yolculuk onlar ıçin üç ay sürerdi ve ayaklarını korumak için özel deri ayakkabılar giymeleri gerekirdi. 1000 hindilik bir sürü, söğüt ya da fındık ağacından yapılmış ve uçlarına kırmızı çaput bağlı uzun değnekleri olan iki celep tarafından idare edilebilir. Noel’den birkaç hafta önce oluşan trafik yoğunluğu, Norfolk ve Suffolk’tan Londra’ya yığınlar halinde gelen hindi sürülerinden kaynaklanmaktadır. Hindilerin Türkiye’yle hiçbir alakası yoktur. İngiltere’de bu hayvanlara, satanlardan dolayı “Turkie horozu” adı verilirdi. Yine Meksika kökenli olan mısıra da aynı sebeple bir zamanlar “Turkie mısırı” denmiştir. Türkiye de dahil diğer çoğu ülkede hindilerin adı Hindistan’dan gelmektedir. Bunun nedeni muhtemelen, İspanyolların “Indies”ten (Amerika’ya “Indies” deniyordu) hindiyle dönmüş olmalarıdır. Sadece, hindiye peru diyen Portekizliler gerçeğe yaklaşmıştır. Piigrim Fathers’a göre Amerika yerlilerinin hindi için kullandıkları kelime furkee idi (gerçi hiçbiri bunun hangi Algonquin dilinden geldiğini bilmiyordur). Choctaw dilinde hindiye, çıkardığı sesten dolayı fakit adı verilir. Hindiye bilimsel olarak bile ne isim verileceği tartışmalıdır. Latince Meleagris galiopavo, kelimesi kelimesine “beçtavuğu, tavuskuşu” olarak çevrilir ki bu, dilde bir serbest atış gibi görünmektedir. Erkek hindiye baba hindi denir. Hindiler cinsel birleşme olmadan üreyebilen en büyük yaratıklardır. Bu bakir doğumun yavruları erkektir ve hep kısırdır. Çoğu dilde hindi sesi glu glu ya da kruk kruk olarak yazılır. İbranice’deyse mekarkerim denir. |
Saat: 06:15 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık