HALİFELİK, Hz. Muhammed'den sonra Müslümanlar'ın yönetimini üstlenen kurumdur. Daha Hz. Muhammed'in sağlığında ondan sonra Müslümanlar'ın dünyasal sorunlarını çözecek, dinsel birliğini koruyacak bir kuruma gerek olduğu ortaya çıkmıştı. Ama Hz. Muhammed bu konuda açık bir kural koymamıştı. Onun ölümünden (632) sonra İslam toplumunun ileri gelenleri toplanarak Hz. Muhammed'in peygamberlik görevleri dışında kalan işleri yürütmek üzere Hz. Ebubekir'i halife seçtiler. Hz. Ebubekir de kendinden sonra halife olarak Hz. Ömer'i önerdi. Hz. Ömer ise bir seçiciler kurulu oluşturarak kendinden sonraki halifenin seçimini bu kurula bıraktı. Hz. Osman bu yöntemle seçildi. Hz. Osman döneminde (644-654) baş gösteren siyasal çekişmeler halifelik kurumunu da etkiledi. Onun ölümünden sonra yeni halife seçimi başlı başına sorun oldu. Müslümanlar'ın bir bölümü Hz. Ali'yi halife tanırken, bir bölümü buna karşı çıktı. İslam toplumunda bir iç savaşa yol açan bu çekişmeler Hz. Ali'nin öldürülmesinden sonra daha büyük boyutlara ulaştı. Şam Valisi Muaviye halifeliğini ilan etti. Hz. Ali yandaşları bunu tanımadılar. Her iki gruba da karşı çıkan Hariciler ise yeni bir halife seçilmesini istediler. Bütün bu gruplar halifelik konusunda kendilerini haklı kılan görüşler ortaya koydular. Muaviye'ye göre halifelik Hz. Muhammed'in ve kendisinin de bağlı olduğu Kureyş kabilesine aitti (Sünni görüş). Hz. Ali yandaşlarına göre halife seçimini insanlar yapamazdı. Bu konuda ancak peygamber karar verebilirdi. O da Hz. Ali'yi seçmiş ve onun soyundan 11 halife geleceğini bildirmişti. Yani halifelik ehlibeyte (Hz. Muhammed'in ailesi) tanınmış bir hakti (Şii görüş). Hariciler ise her iki görüşe de karşı çıkarak aklı başında her Müslüman'ın halife olabileceğini ve halifenin seçimle işbaşına getirilmesini savundular. Ama halifeliği eline geçiren Muaviye durumunu gittikçe sağlamlaştırmış, sonra da halifeliği babadan oğula geçen bir kurum haline getirmiştir. Şiiler de Hz. Ali soyundan gelen kişileri halife olarak tanımış ve bunlara imam demişlerdir. Hariciler ise her iki topluluğa karşı da çok sert davrandıklarından aynı sertlikte karşılık görmüş, kıyıma uğramışlardır. Bundan sonra hukukçular bir kişinin zorla da olsa halife olması ve halkın da bunu kabul etmesi durumunda halifeliğin meşru sayılması görüşünü ortaya atmışlardır. Nitekim Abbasiler de halifeliği bu yolla Emeviler'den almışlardır. Şii kökenli Fatımiler 920'de Tunus'u ele geçirdiklerinde ayrı bir halifelik merkezi yaratmışlar, buna karşılık Endülüs Emevi Hükümdarı III. Abdurrahman da 929'da kendini halife ilan etmiştir. Bu dönemde İslam dünyasında üç halife ile bir de Şii imam aynı zamanda var olmuştur. Bu karışıklık Endülüs Emevileri ile Fatımiler'in tarih sahnesinden silinmeleriyle azalır gibi olmuş, 1258'de Bağdat'ı ele geçiren Moğollar'ın Abbasi Halifeli-ği'ne son vermeleriyle de yeni bir biçim almıştır. Mısır'a sığınan Abbasi halifelerinden Zahir'in (1225-26) oğlu Ahmed, Memlûklar tarafından halife olarak ilan edilmiştir. Bundan sonra halifelik Sünni Müslümanlar arasındaki birliği simgeleyen göstermelik bir kurum olmuş, dünyasal görevleri yerine getirme gücü sultanların eline geçmiştir. Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim 1517'de Mısır'ı alıp Memlûk egemenliğine son verince Halife III. Mütevekkil'den halifeliği devralmış, Kahire'de korunan kutsal emanetleri de İstanbul'a getirmiştir. Bununla birlikte Osmanlı padişahları uzun süre halife sanını kullanmamışlar, ancak devlet parçalanmaya başlayınca Müslümanlar'ın birliğini simgeleyen bu kurumdan yararlanmaya çalışmışlardır. Pek de başarılı olmayan bu çabalardan sonra Türkiye'nin doğuş süreci içerisinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi önce 1922'de saltanat ile halifeliği birbirinden ayırarak saltanata son vermiş, 3 Mart 1924'te yürürlüğe giren bir yasayla da halifeliği kaldırmıştır. Ayrıca Bknz MsxLabs & TemelBritannica |
İslam ilk halifelikler döneminde ayrılmaya başlamıştır. Biad'ın peygamber tarafından damadı Hz Ali'ye verilmesi fakat önce Hz Ebubekirin seçilip kısa sürede ölümü üzerine sırasıyla Hz. Ömer ve Hz. Osman'ın gelmesi ve ikisinin de öldürülmesi sonrası Hz. Ali halife olmuş fakat Muaviye'nin halifeliği Ali'den alması üzerine İslam Sünni'lik ve Ali taraftarlarının oluşturduğu Şii'lik bölümünlerine ayrılmış ve daha sonra bu iki bölüme ait çeşitli imamların görüş ayrılıkları ile mezhepler oluşmuştur. Daha ileri tarihte ise bu iki bölümden ayrı Haricilerin oluşması İslam mesheplerinin sınıflandırılmasını 3 ana dala yükseltmiştir. Hz. Ömer ve Hz Osman'ın cinayetlerini Ali'nin yaptırdığı iddiları iki büyük mezhebin aralarının açılmasının en önemli nedenidir. |
Hilafet Birinin yerine geçme anlamına gelmektedir. Hilafet aynı zamanda Hz. Muhammed'in ölümünden sonra bütün müslüman milletlere önderlik etme ve islam şeriatının koruyuculuğu görevidir. Hz. Muhammed devlet yönetimiyle din yönetimini elinde bulundurduğundan dolayı imam ünvanını da taşıyordu. İmamlık görevine "imamet" denilmekteydi. Zaman içerisinde imamet ile hilafet kelimeleri aynı anlamda kullanılmaya başlanmıştır. HILAFETIN KALDIRILMASI 1 Kasim 1922'de saltanatin kaldirilmasi ile, Sultan- Halife gibi, çifte görevi olan Osmanli hükümdarinin elinden egemenlik haklari, devlet yetkileri alinmisti. Eski Osmanli hükümdarina sadece, dini baskanlik yetkiler taninmisti. Hükümet, TBMM'nin seçtigi Halife Abdülmecid Efendi'den, sadece Müslümanlarin Halifesi ünvanini kullanmasini, gösterisli hareketlerde bulunmamasini istemisti. Abdülmecid, halife seçildikten sonra kendisine verilen talimata aykiri olarak, "Halife-i Müslimin" ünvanindan baska sifat ve ünvanlar tasiyarak, Cumhuriyet hükümetinin talimati disina çikmistir. Bazi politikacilar ise; "Hilafet ayni hükümettir, hilafetin hukuk ve görevini iptal etmek hiç kimsenin hiç bir meclisin elinde degildir" diyerek, Halife'yi, Padisah gibi yasatmak istiyorlardi. Bu durum halifelik kurumu hakkinda bir an önce önlem alinmasini gerektiriyordu. Fakat Gazi Mustafa Kemal Pasa'yi halifeligin kaldirilmasi için zorlayan önemli sebep, Halife mevcut oldukça Türkiye'de yapilmasi zorunlu olan sosyal ve laik karakterdeki devrimlerin yapilamayacagi idi. 3 Mart 1924 tarihli, "Hilafetin ilgasina ve Hanedan-i Osmaniye'nin Türkiye Cumhuriyeti memalik-i hariciyesine çikarilmasina dair kanun"la hilafet kaldirilmistir. Böylece, yeni Türkiye önemli bir adim daha atmistir. Hilafetin kaldirilmasinin Türkiye'de ve dünyada genis yankilari olmustur. Hilafetin kaldirildigi 3 Mart 1924 günü, bir diger kanunla da Ser'iye ve Evkaf Vekaleti (Bakanligi) kaldirilmistir. Ser'iye ve Evkaf Vekaleti'nin kaldirilmasi sonucu, bu vekalet tarafindan yönetilen okullar ve medreseler de kaldirilmistir. Ayrica ayni gün, Erkan-i Harbiye-i Umumiye vekaleti de kaldirildi. Böylece ordu siyaset çatismasinin da önüne geçilmis oldu. Tevhid-i Tedrisat kanunu da o gün kabul edilmisti. MsXLabs.org & OT |
Halife Bu kelimenin birbirinden farklı birkaç anlamı vardır. Buna göre: 1- Birisinin yerine vekil olarak geçen kimse, 2- Hz. Muhammed (S.A.V)'den sonra ona vekalet etmek üzere yerine geçen kimse, 3- Kalfa, baş ustadan sonra gelen yetişmiş, ehil kimse. Halife kelimesinin en yaygın kullanıldığı yer Peygambere vekâlettir. Hz. Peygamberin vefatından sonra onun yerine geçene halife denmiştir. İlk halife bilindiği gibi Hz.Ebu Bekir'dir. Ondan sonra gelen Hz. Ömer, Osman Ali ile birlikte bu ilk dört halifeye İslâm tarihinde Hulefâ-i Raşidin (ergin, yetkin halifeler) denir. Peygamberin yerine geçen kişi anlamında olmak üzere halifeye "imam" da denir. Burada imam bilinen anlamından çok farklı olarak "devlet başkam" demektir. Halife veya imam Peygamberin vekili veya halefi (yerine geçen kimse) olarak Müslümanların lideri durumundadır. Dinî emirlerin uygulanmasına hem önderlik hem de nezaret eder. Halifelik İslam dünyasında sonu gelmez tartışmalara sebep olmuştur. Bu tartışma, hatta mücadele, Peygamberden sonra yerine ilk olarak kim geçmeliydi (Ebu Bekir mi, Ali mi?) diye başlamış, yüzyıllarca sürmüş, birçok dinî-siyasî mezhep türemesine yol açmıştır. 1517'de Yavuz Sultan Selim, Mısır'ı fethetmesinden sonra, Mısırdaki son Abbasi halifesi Mütevekkil Alallah'tan halifelik yetkisini almış ve böylece halifelik Osmanlılara geçmiştir. Bundan sonra Osmanlı padişahları "HalifeH rûy-ı zemin" yeryüzünün halifesi) veya HaIîfe-i müslimin" (Müslümanların halifesi) -diye anılmıştır. Dört halife devrinden itibaren zaman zaman halife yerine "emiri'l-mü'minîn" (mü'minlerin emiri) ifadesi de kullanılmıştır. Halife ve halifelik tasavvuf ilmi sahasında da önemli bir terimdir. Bir tarikatın en üst düzeydeki temsilcisinin yani kurucusunun veya şeyhinin tarikat mensupla! ından liyakat sahibi birini kendine vekil seçmesi durumunda bu seçilen kimseye halife denir. Bir tarikatta bu rütbeye yükselen kimseye artık hem şeyhi hem de tarikatı temsil edecek, tarikatla ilgili karar ve görüş ortaya koyabilecek ölçüde yetkili biri demektir. İslam Ansiklopedisi |
Halifelik Nedir? Peygamber Muhammet`in vekilliği halife sıfatı, unvan ve makamı. Halifelik Peygamber Muhammet`in ölümünden sonra Müslümanlar tarafından geçim yolu ile gelen ilk dört halife devrinden (Hulefayı Raşidin)sonra, Emevî, Abbasî ve Osmanlı hanedanlarına geçmiş, babadan oğula geçen bir unvan olarak kullanılmıştır. Dördüncü halife, Ali`nin Küfe mescidinde namaz kıldırırken İbni Mülcem adlı birisi tarafından zehirli bir kılıçla yaralanması ve birkaç gün sonra ölmesinden (661) sonra, Kûfeliler, yerine büyük oğlu Hasan`ı halife seçtiler. Irak Müslümanlarının çoğu Hasan`ı halife olarak tamdılar. Ancak Suriye ve Mısır Emevîlerinden Muaviye`nin egemenliğini tanıdı, iki taraf arasında bir savaşın baş göstermesine doğru, kuvvetsiz kalan halife Hasan, Muaviye lehine halifelikten ayrıldığını bildirdi. Bir süre sonra Hasan`ın kardeşi Hüseyin`in Kerbelâ`da öldürülmesi üzerine de tamamen Emevîlere geçmiş oldu. Emevîler devrinde, halifelik ,Emevî hükümdarlarının imtiyazında olan bir unvan durumuna gelmiştir. Emevî hanedanından 14 halife gelmiştir. Emevîlerin saltanatının son bulması, Emevî devletinin yıkılması üzerine (750) halifelik makamı, Peygamber Muhammet`in amcası Abbas`ın neslinden gelen Abbasî ailesine geçmiştir. Abbasî egemenliğine 1258 yılında Hülâgû tarafından son verilmesi üzerine, bu tarihe kadar gelen 37 halife Zahirin oğlu Ahmet`in Mısır`a sığınması ve Baybars`ın yardımı ile 1261 yılında Mustansır adiyle halife ilân edilmesi üzerine Abbasî halifeliğinin Mısır kolu devri başlamıştır. Fakat, siyasî bir egemenlikten kuvvet alamayan bu halifelik, çok sönük olarak geçmiş ve bu koldan gelen 17 halife ne İslâm tarihinde ne de siyasî tarihte bir iz bırakmamıştır. Abbasilerin Mısır kolunun halifeliği, Yavuz Sultan Selim Mısır`ı işgal ettiği 1517 yılma kadar sormuştur. Yavuz Sultan Selim, Mısır`daki Memlûk devletini yıkınca, son halife Müvekkil` İstanbul`a getirmiş ve Ayasofya`da yapılan bir törenle Müvekkil`den halifeliği devralmıştır. Bu tarihten sonra halifelik, Osmanlı hükümdarlarına babadan oğula kalmak suretiyle geçmiştir. Osmanlı Devleti`nin Birinci Dünya Savaşı`ndan yenilgi ile çıkması ve Anadolu`da Millî Mücadelecin başlaması ile, Osmanlı saltanatı, halifelikle birlikte eski önemini ve kuvvetini kaybetmiş, son Osmanlı hükümdarı Vahdettin`in İstanbul`dan kaçması üzerine de 1 Kasım 1922 de saltanat Türkiye Büyük Millet Meclisi`nin bar kararı ile halifelik unvanı Osmanlı Veliahdı Abdülmecit Efendi`ye verilmiştir. Ancak, aradan çok geçmeden, 3 Mart 1924 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından halifeliğe de son verilmiş, Osmanlı hanedanının Türkiye dışına çıkarılması üzerine de son halife Abdülmecit, Türkiye dışına çıkarılmıştır. |
Halifelik Peygamber Muhammet'in vekili ve Müslümanların dinî başkanı. Muhammet Peygamber ölünce yerine kimin geçeceği tartışması, Müslümanları ikiye böldü. Şiî/Alevî Müslümanlara göre halifelik, peygamberin amcasının oğlu, yetiştirmesi, damadı ve hakkında ayet inmiş kişi olduğundan Ali'nin hakkıydı. Bu nedenle onlar Ali ve soyundan gelen on iki imamdan başka halife tanımazlar. Sünnîlere göreyse İslâm kurallarına göre kim seçilmişse halife odur. Ölümüne yakın artık namaz kıldıramayacak kadar hastalanan Muhammet, imamlık görevini ilk Müslümanlardan, kayınbabası Ebubekir'e vermişti. Ölünce ilk halife Ebubekir oldu. Ebubekir de ölürken Ömer'in halife seçilmesini öğütlemişti. Üçüncü Halife Osman, Emevî soyundandı. Emevî-Abbasî ayrılığı onun zamanında alevlendi. Dördüncü Halife Ali'ye karşı Emevîlerden Şam Valisi Muaviye başkaldırdı. Halife Ali, arkasından oğlu Hasan öldürüldü. Abbasî yanlıları Halife Ali'nin oğlu Hüseyin'i, Emevî yanlıları ise Muaviye'nin oğlu Hüseyin'i halife yapmak isteyince Kerbelâ Olayı yaşandı. Yezit, Hüseyin ve çocuklarını Kerbelâ'da öldürttü ve halifeliğini ilân etti. Böylece Emevî Devleti'nde halifelik siyasal niteliğe dönüştü. Abbasîler, Endülüs Emevîleri ve sonraki İslâm devletlerinde de halifeler emir, padişah ve imparator oldular. Mısır Fatımî Devleti'nden başlayarak halifelik kurumu gücünü yitirdi. Bir ara Türk ve İran hanedanlarının, hatta Selçukluların eline geçti. Moğol saldırısı sırasında Hulâgu Han, Bağdat'a girip Abbasî halifesini öldürünce halifelik fiilen ortadan kalktı. Fakat yine de Mısır Memlûk sultanlarının gölgesinde simgesel olarak bir halife bulunduruluyordu. Osmanlı İmparatoru Yavuz Sultan Selim, Mısır'ı alınca halifeliğin kutsal emanetlerini (sancak, asa, sakalı şerif, hırkai şerif vb.) ele geçirdi. Bir süre sonra da halifeliği devraldı. Böylece halifelik Osmanlılara geçti. Yavuz Sultan Selim'den başlayarak Osmanlı padişahlarına "halifei müslimin, halifei ruyi zemin"dendi. Cumhuriyet'ten sonra da bir yasa ile halifelik kaldırıldı (1924). MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi |
Saat: 04:48 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık