Atilla İlhan 1 ek Attilâ İlhan(d. 15 Haziran 1925, Menemen) Şair, romancı, gazeteci, deneme, eleştiri ve senaryo yazarı. Çeşitli türlerdeki yapıtlarıyla Cumhuriyet sonrası Türk edebiyatında kendine özgü bir yer edinmiştir. İzmir’de Karşıyaka Cumhuriyet İlkokulu’ nu ve Karşıyaka Ortaokulu’nu bitirdi. Atatürk Lisesi’ndeki öğrenciliği sırasında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 141. maddesine aykırı davrandığı gerekçesiyle tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı (1941). Danıştay kararıyla öğrenimini sürdürme hakkını kazanarak İstanbul’da Işık Lisesi’ni bitirdi (1946). İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini yarıda bıraktı (1949). 1949-65 arasında, aralıklarla altı yıl Paris’te yaşadı. Ali Kaptanoğlu takma adıyla senaryolar yazdı. Demokrat İzmir gazetesinin genel yayın müdürlüğünü üstlendi ve başyazılarını yazdı. Ankara’da Bilgi Yayınevi’nin danışmanlığını yaptı (1973-79). Vatan gazetesinde sinema eleştirileri, Yeni Ortam, Dünya, Milliyet ve Söz gazetelerinde köşe yazıları yazdı. Yelken, Sanat Olayı ve Cönk dergilerini yönetti. İlk şiiri “Balıkçı Türküsü”nü 1941’de Yeni Edebiyat dergisinde yayımlayan Attilâ İlhan, daha sonra Nevin Yıldız takma adıyla İstanbul, Beteroğlu takma adıyla Yücel dergilerinde göründü. 1946 CHP Şiir Yarışması’nda “Cebbaroğlu Mehemmed” adlı şiiriyle birincilik ödülünü kazanınca ünü kısa sürede yayıldı. Sonraki yıllarda Genç Nesil, Fikirler, Varlık, Aile, Yirminci Asır, Seçilmiş Hikâyeler Dergisi, Kaynak, Ufuklar, Mavi, Yeditepe, Dost, Yelken, Ataç, Yön, Milliyet Sanat, Sanat Olayı gibi dergilerde şiir, deneme ve eleştirileriyle edebiyat dünyasının önde gelen adları arasında yer aldı. Garip akımına ve İkinci Yeni şiirine karşı çıktı ve Mavi dergisinde yayımladığı yazılarla Mavi ya da Maviciler olarak bilinen toplumsal gerçekçilik akımını başlattı. Şiire yeni bir söz düzeni, taşkın bir anlatım ve kendine özgü bir duyarlık getiren yapıtlarıyla adından söz ettirdi. 1950’lerin ortalarında, başlangıçta bağlandığı Nâzım Hikmet çizgisini ve halk şiirinin biçimsel özelliklerini bırakarak daha karmaşık bir duyarlılığa yöneldi. Eleştirilerinde ise, hemen her zaman toplumsal gerçekçiliğe bağlı kaldı. Sisler Bulvarı (1954, 1991), Yağmur Kaçağı (1955, 1991) ve Ben Sana Mecburum (1960, 1988) adlı yapıtlarıyla yalnızca genç şairleri değil, bütün bir genç kuşağı etkiledi. Yasak Sevişmek (1968, 1991) ve Elde Var Hüzün (1982) gibi sonraki yapıtlarında, divan şiirinden ve şarkılardan da yararlandı. İlk romanları Sokaktaki Adam (1953, 1982) ve Zenciler Birbirine Benzemez'den (1957, 1987) sonra romanlarında giderek tarihsel boyutlara yer vermeye başladı. Özellikle bu tür yapıtlarında, öz Türkçeye karşı çıktı. Yakın tarihin gerçek ve ortalama tiplerini ele alarak siyasal ve ideolojik mücadelelerin arkasındaki insani durumu görmeye çalıştı. ÖBÜR ÖNEMLİ YAPITLARI. Şiir. Duvar (1948, 1990), Belâ Çiçeği (1962, 1991), Korkunun Krallığı (1987). Roman. Kurtlar Sofrası (1963-64; 2 cilt, 1982), Bıçağın Ucu (1973,1981), Yaraya Tuz Basmak (1978, 1982), Fena Halde Leman (1980, 1985), Dersaadette Sabah Ezanları (1982, 1988), Haco Hanım Vay (1984). Gezi, deneme ve eleştiri. Abbas Yolcu (1959), Hangi Sol (1971, 1980), Hangi Batı (1972, 1982), Faşizmin Ayak Sesleri (1975), Hangi Seks (1976, 1982), Hangi Sağ (1980), Gerçekçilik Savaşı (1980), Hangi Atatürk (1981), Batının Deli Gömleği (1982), İkinci Yeni Savaşı (1983), Sağım Solum Sobe (1985), Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler (1985), Ulusal Kültür Savaşı (1986). Kaynak: Ana Britannica |
1 ek Ayrılık Sevdaya DahilAcilmis sarmasik gulleri kokulariyla baygin En gorkemli saatinde yildiz alacasinin Gizli bir yilan gibi yuvarlanmis icimde kader Uzak bir telefonda aglayan yagmurlu genc kadin Ruzgar uzak karanliklara surmus yildizlari Mor kivilcimlar geciyor daginik yalnizligimdan Onu cok ariyorum onu cok ariyorum Heryerimde vucudumun agir yanik sizilari Bir yerlere yildirim dusuyorum Ayriligimizi hisettigim an demirler eriyor hirsimdan Ay isigina batmis karabiber agaclari gumus tozu Gecenin irmaginda yuzuyor zambaklar yaseminler unutulmus Tedirgin gulumser Cunku ayrilik da sevdaya dahil cunku ayrilanlar hala sevgili Hic bir ani tek basina yasayamazlar Her an otekisiyle birlikte hersey onunla ilgili Telasli karanlikta yumusak yarasalar Gittikce genisliyen yakilmis ot kokusu Yildizlar inanilmiyacak bir irilikte Yansimalar tutmus butun sahili Cunku ayrilmanin da vahsi bir tadi var Oyle vahsi bir tad ki dayanilir gibi degil Cunku ayriliklar da sevdaya dahil Cunku ayrilanlar hala sevgili Yanlizlik hizla alcalan bulutlar karanlik bir agirlik Hava agir toprak agir yaprak agir Su tozlari yagiyor ustumuze Ozgurlugumuz yoksa yalnizligimiz midir Eflatuna calar puslu lacivert bir sis kusatti ormani Karanlik coktu denize Yanlizlik cakmak tasi gibi sert elmas gibi keskin Ne yanina donsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin Kapini bir calan olmadi mi hele elini bir tutan Bilekleri bembeyaz kugu boynu parmaklari uzun ve ince Simsicak bakislari suc ortagi kacamak gulusleri gizlice Yalnizlarin en buyuk sorunu tek basina ozgurluk ne ise yarayacak Bir turlu cozemedikleri bu olu bir gezegenin soguk tenhaligina Benzemesin diye ozgurluk mutlaka paylasilacak suc ortagi bir sevgiliyle Sanmistik ki ikimiz yeryuzunde ancak birbirimiz icin variz Ikimiz sanmistik ki tek kisilik bir yalnizliga bile rahatca sigariz Hic yanilmamisiz her an dusup dusup kristal bir bardak gibi Tuz parca kirilsak da hala icimizde o yanardag agzi Hala kipkizil gulumseyen sanki atesten bir tebessum zehir zemberek AŞKIMIZ Atilla İlhan |
BEN SANA MECBURUM Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum. Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum. Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul’mudur Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum sen yoksun. Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Birkaç hayat çıkarır yaşamasından Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu. Fatih’te yoksul bir gramofon çalıyor Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor Durup köşe başında deliksiz dinlesem Sana kullanılmamış bir gök getirsem Haftalar ellerimde ufalanıyor Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem Ben sana mecburum sen yoksun. Belki Haziran’da mavi benekli çocuksun Ahh seni bilmiyor, kimseler bilmiyor Bir şileb sızıyor ıssız gözlerinde Belki Yeşilköy’de uçağa biniyorsun Bütün ıslanmışsın, tüylerin ürperiyor Belki körsün, kırılmışsın telaş içindesin Kötü rüzgar saçlarını götürüyor Ne vakit bir yaşamak düşünsem bu kurtlar sofrasında Belki zor, ayıpsız, fakat ellerimizi kirletmeden Ne vakit bir yaşamak düşünsem Sus deyip adınla başlıyorum. İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerim Hayır başka türlü olmayacak |
1 ek Attila İlhan15 Haziran 1925’te Menemen’de doğdu. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir ve babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı kentlerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfındayken mektuplaştığı bir kıza Nazım Hikmet şiiri göndermesi nedeniyle 1941’de tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Üç hafta gözetim altında kaldı. İki ay hapiste yattı.CHP ŞİİR ARMAĞANI’NDA İKİNCİLİK ÖDÜLÜNÜ KAZANDITürkiye’nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldı. Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı ve İstanbul Işık Lisesi’ne yazıldı. Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanı’nda Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle ikincilik ödülünü kazandı. 1946’ta mezun oldu. İstanbul Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Üniversite yıllarında Yığın ve Gün gibi dergilerde ilk şiirleri yayınlanmaya başladı. 1948’de ilk şiir kitabı Duvar’ı yayınladı. 1949 yılında, üniversite ikinci sınıftayken Paris’e gitti. Fransız toplumu ve orada bulunduğu çevreye ilişkin gözlemleri daha sonraki eserlerinde yer alan bir çok karakter ve olaya temel oluşturmuştur. Türkiye’ye geri dönüşünde sıklıkla başı polisle derde girdi. Bir kaç kez gözaltına alındı. 1950’Lİ YILLARDA ADINI DUYURDU1951 yılında Gerçek gazetesinde bir yazısından dolayı kovuşturmaya uğrayınca tekrar Paris’e gitti. Fransa’daki bu dönem Attilâ İlhan’ın Fransızca’yı ve Marksizmi öğrendiği yıllardır. 1950’li yılları İstanbul - İzmir - Paris üçgeni içerisinde geçiren Attilâ İlhan, bu dönemde ismini Türkiye çapında duyurmaya başladı. Yurda döndükten sonra, Hukuk Fakültesi’ne devam etti. Ancak son sınıfta gazeteciliğe başlamasıyla beraber öğrenimini yarıda bıraktı. Sinemayla olan ilişkisi, yine bu dönemde, 1953’te Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazmasıyla başlar. 1957’de askerliğini yaptıktan sonra sinema çalışmalarına ağırlık verdi. Ali Kaptanoğlu adıyla onbeşe yakın senaryo yazdı. ’YASAK SEVİŞMEK’ ve ‘AYNANIN İÇİNDEKİLER’1960’ta Paris’e geri döndü. Babasının ölmesiyle birlikte İzmir’e döndü. Sekiz yıl İzmir’de kaldığı dönemde, Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, şiir kitabı olarak Yasak Sevişmek ve Aynanın İçindekiler serisinden Bıçağın Ucu yayınlandı. 1968’te evlendi, 15 yıl evli kaldı. 1973’te Bilgi Yayınevi’nin danışmanlığını üstlenerek Ankara’ya taşındı. Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak’ı Ankara’da yazdı. 81’e kadar Ankara’da kalan yazar Fena Halde Leman adlı romanını tamamladıktan sonra İstanbul’a yerleşti. ‘SEKİZ SÜTUNA MANŞET’, ‘KARTALLAR YÜKSEK UÇAR’ VE ‘YARIN ARTIK BUGÜNDÜR’İstanbul’da gazetecilik serüveni Milliyet ve Gelişim Yayınları ile devam etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attilâ İlhan, 1993-1996 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam etti. 1996 yılından beri köşe yazılarını Cumhuriyet gazetesi’nde sürdürmekteydi. 1970’lerde Türkiye’de televizyon yayınlarının başlaması ve geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber Attilâ İlhan da senaryo yazmaya geri dönüş yaptı. Sekiz Sütuna Manşet, Kartallar Yüksek Uçar ve Yarın Artık Bugündür senaryosunu yazdığı dizilerdi. Türk edebiyatının usta kalemi Attila İlhan, 80 yaşında hayatını kaybetti. ATTİLÂ İLHAN KİTAPLARIŞİİR
an gelir paldır küldür yıkılır bulutlar gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet o eski heyecan ölür an gelir biter muhabbet çalgılar susar heves kalmaz şatârâbân ölür şarabın gazabından kork çünkü fena kırmızıdır kan tutar / tutan ölür sokaklar kuşatılmış karakollar taranır yağmurda bir militan ölür an gelir ömrünün hırsızıdır her ölen pişman ölür hep yanlış anlaşılmıştır hayalleri yasaklanmış an gelir şimşek yalar masmavi dehşetiyle siyaset meydanını direkler çatırdar yalnızlıktan sehpada pir sultan ölür son umut kırılmıştır kaf dağı'nın ardındaki ne selam artık ne sabah kimseler bilmez nerdeler namlı masal sevdalıları evvel zaman içinde kalbur saman ölür kubbelerde uğuldar bâkî çeşmelerden akar sinan an gelir -lâ ilâhe illallah- kanunî süleyman ölür görünmez bir mezarlıktır zaman şairler dolaşır saf saf tenhalarında şiir söyleyerek kim duysa / korkudan ölür -tahrip gücü yüksek- saatli bir bombadır patlar an gelir Attila ölür Attila İLHAN |
SOKAKLARDA MIZIKA ÇALMA ÇOCUKBoynuna o yeşil fuları sarma çocuk Gece trenlerine binme, kaybolursun Sokaklarda mızıka çalma çocuk Vurulursun.. ATİLLA İLHAN SEN BENİM HİÇBİR ŞEYİMSİNSen benim hiçbir şeyimsin Yazdıklarımdan çok daha az Hiç kimse misin bilmem ki nesin Lüzumundan fazla beyaz Sen benim hiçbir şeyimsin Varlığın yokluğun anlaşılmaz Galiba eski liman üzerindesin Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak Dudaklarınla cama çizdiğin En fazla sonbahar otellerinde Üniversiteli bir kız uykusu bulmak Yalnızlığı öldüresiye çirkin Sabaha karşı öldüresiye korkak Kulağı çabucak telefon zillerinde Sen benim hiçbir şeyimsin Hiçbir sevişmek yaşamışlığım Henüz boş bir roman sahifesinde Hiç kimse misin bilmem ki nesin Ne çok çığlıkların silemediği Zaten yok bir tren penceresinde Sen benim hiçbir şeyimsin Yabancı bir şarkı gibi yarım Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak Hiç kimse misin bilmem ki nesin Uykumun arasında çağırdığım Çocukluk sesimle ağlayarak Sen benim hiçbir şeyimsin ATİLLA İLHAN |
Bir yıldız kaydı (Büyük ustad Atilla Ilhan anısına.)Akşam çöktü yer yüzüne, Herkes kendi yolunda... Kimi eve,kimler işe nöbetine telesti Sema serdi gök yüzüne.. Yıldızları,cok hoş oldu gece de Bulutlarım pembe,pembe yarışmaya hevesli Gece çöktü yer yüzüne.. Kapandı lambalar da, Herkes kendi yatağına telesti, Tek bir evde hüzün vardı, Keder dolu yüzlerde, Kayb olunmuş bir insanın hasreti. Yatağına yaslanmıştı yaşlı ustad Düşünceye kapılmıştı.. Hey,gidi dünya, hey.... Kimler geldi,kimler gitti... Ve nihayet geldi benim sonum da. Biliyorum,öleceğim bu gece.. Son menzile.son bahar da Gidiyorum...... Parıldaşan yıldızların içinde Melek adlı birisi bekliyordu... Son baharın,son sabahı açılırdı, Uzaklarda gemi çaldı fitini.... Gök yüzünden yıldız kaydı..... Ezan sesi minberlerden ucaldı.... Yaşlı ustad son kez bakıp gözlerini kapattı.. Bir damla yaş düştü gözden gizlice... Son akordun tamamladı bu gece. Yer yüzünün bir yıldızı kayboldu... Büyük Ustadım ruhun şad olsun. Gulnare Leman |
Attila İlhan - Yağmur KaçağıElimden tut yoksa düşeceğim yoksa bir bir yıldızlar düşecek eğer şairsem beni tanırsan yağmurdan korktuğumu bilirsen gözlerim aklına gelirse elimden tut yoksa düşeceğim yağmur beni götürecek yoksa beni geceleri bir çarpıntı duyarsan telaş telaş yağmurdan kaçıyorum sarayburnu'ndan geçiyorum akşamsa eylülse ıslanmışsam beni görsen belki anlayamazsın içlenir gizli gizli ağlarsın eğer ben yalnızsam yanılmışsam elimden tut yoksa düşeceğim yağmur beni götürecek yoksa beni |
1 ek Atilla İlhan(doğumu 1925) Şair, romancı, eleştirmen, senaryo yazarı ve gazeteci olarak Attilâ İlhan edebiyatımızın çok yönlü sanatçılarından biridir. Şiire çok erken yaşlarda, ilkokul döneminde başlayan Attilâ İlhan Menemen'de doğdu. Edebiyat sevgisini şiire meraklı babasındanjve edebiyat tutkunu annesinden küçük yaşlarda aldı. İlköğrenimini İzmir'de, lise eğitimini İstanbul'da Işık Lise-si'nde tamamladı, ilişe yıllarında siyasal düşüncelerinden dolayı yargılandı, okuldan uzaklaştırıldıysa da Danıştay kararıyla yeniden okula dönüp ortaöğrenimini tamamladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde bir süre okudu ama öğrenimini yarıda bırakıp Paris'e gitti. 1949-62! arasında üç kez gittiği ve toplam altı yıl kaldığı Paris'te şiir, düşünce akımları, siyaset, sanat konularında bilgisini derinleştirdi. İstanbul'da çeşitli dergi ve gazetelerde eleştiri ve sinema yazıları yazan Attilâ İlhan, bu arada "Ali Kaptanoğlu" imzasıyla film senaryoları da kaleme alıyordu. 1973-79 yılları arasında Ankara'da bir yayınevinin danışmanlığını da üstlenen Attilâ İlhan şiirleriyle, romanlarıyla, gazete ve dergilerde tartışmalara yol açan yazılarıyla, çıkardığı dergilerle okurun ilgisini çekmeyi başardı. İlk şiirini 1941'de takma adla yayımlayan Attilâ İlhan, asıl ününü 1946'da Cumhuriyet Halk Partisi Şiir Yarışması'nda aldığı ikincilik ödülüyle kazandı. Ödül kazanan şiiri "Cebbaroğlu Mehemmed" adını taşıyor ve şair, destan dilinden yararlanarak güçlü bir şiir yaratıyordu. Attilâ İlhan 1948'de ilk şiir kitabı Duvari yayımladığında artık şiir anlayışı iyice belirginleşmişti. Duvafda yer alan şiirler, bireyin ve toplumun sorunlarını özgürlük ve mutluluk arayışıyla, geleceğe duyduğu güvenle işleyen şiirlerdi. Attilâ İlhan toplumcu gerçekçi anlayışı benimseyen bir şair olarak tanındı . Halk ve Divan şiirinin özelliklerinden de yararlandı, ama bunları çağdaş şiir anlayışı içinde ustaca kullandı. Attilâ İlhan'ın en çok sevilen şiirleri, serüvenci bir bireyin yalnızlık, avarelik, yolculuk, ayrılık, aşk ve ölüm konusundaki duygularını coşkulu bir dille işlediği şiirleridir. Sisler Bulvarı (1954), Yağmur Kaçağı (1955), Ben Sana Mecburum (1960), Bela Çiçeği (1962) adlı kitaplarında ağırlık bu tür şiirlerindedir. Dili açık, yalın ve çarpıcıdır. İmge gücünün zengin çağrışımlarını oldukça abartılı bir biçimde; ama akıcı bir dille işler. Şiirleri bir coşku havası ve güçlü bir gerilim taşır. Şair, daha sonra da bireyin duygularını, cinsel sorunlarını, toplumsal kurallarla çatışmalarını konu edinen şiirler yazmayı sürdürdü. Yasak Sevişmek (1968), Tutuklunun Günlüğü (1973), Böyle Bir Sevmek (1977) ve Elde Var Hüzün (1982) bu tür şiirlerinin yer aldığı yapıtlardandır. Attilâ İlhan'ın kitaplarının bir özelliği de sonunda "Meraklısı İçin Notlar" bölümünün bulunmasıdır. Şair, bu notlarda şiiri ya da yazıyı hangi durumda, nasıl bir etki altında yazdığını anlatır; okuruna ürünüyle ilgili ipuçları verir. Attilâ İlhan şairliğinin yanı sıra romancılığı ile de tanınır. İlk romanı 1953'te yayımlanan Sokaktaki Adamd\. Bu romanda anlayışlı, duyarlı ama ne istediğini bilmeyen bir genci anlatır. Zenciler Birbirine Benzemez (1957) adlı ikinci romanı Paris yaşantısının izlerini taşır. Daha sonraki romanlarında ise Türkiye' nin yakın tarihindeki toplumsal olayları konu eder. Aynanın İçindekiler genel başlığı altında yayımlanan; Bıçağın Ucu (1973), Sırtlan Payı (1974), Yaraya Tuz Basmak (1978) adlı romanlarında toplumsal olaylar içinde çeşitli sınıf ve kesimlerden insanların yaşama biçimleri ile davranışları sergilenir. Dersaadette Sabah Ezanları (1981), O Karanlıkta Biz (1987) adlı romanlarında ise Türkiye'nin siyasal olayları içindeki sol hareketlere katılanların yaşamlarını işler. Attilâ İlhan'ın cinsel sapkınlıkları konu aldığı romanları ise Fena Halde Leman (1980), Haco Hanım Vay (1984) adlarıyla yayımlandı. Attilâ İlhan, eleştiri ve deneme yazılarında sorgulayan, tartışan, kalıplaşmış düşünceyi eleştiren bir yazar kimliğini hep sürdürdü. Bu tür yazıları Hangi Sol (1970), Hangi Batı (1977), Hangi Seks (1976), Hangi Sağ (1980), Gerçekçilik Savaşı (1980) gibi yapıtlarında topladı. MsxLabs & Temel Britannica |
BÖYLE BİR SEVMEKNe kadınlar sevdim zaten yoktular Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir Azıcık okşasam sanki çocuktular Bıraksam korkudan gözleri sislenir Ne kadınlar sevdim zaten yoktular Böyle bir sevmek görülmemiştir Hayır sanmayın ki beni unuttular Hâlâ arasıra mektupları gelir Gerçek değildiler birer umuttular Eski bir şarkı belki bir şiir Ne kadınlar sevdim zaten yoktular Böyle bir sevmek görülmemiştir Yalnızlıklarımda elimden tuttular Uzak fısıltıları içimi ürpertir Sanki gökyüzünde bir buluttular Nereye kayboldular şimdi kimbilir Ne kadınlar sevdim zaten yoktular Böyle bir sevmek görülmemiştir Attila İLHAN |
MAHUR BESTEŞenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı Gittiler akşam olmadan ortalık karardı Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara Geceler uzar hazırlık sonbahara |
Saat: 08:36 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık