MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Psikoloji ve Psikiyatri (https://www.msxlabs.org/forum/psikoloji-ve-psikiyatri/)
-   -   Kuşak Çatışması (https://www.msxlabs.org/forum/psikoloji-ve-psikiyatri/244363-kusak-catismasi.html)

ThinkerBeLL 15 Nisan 2009 22:18

Kuşak Çatışması

Konu Başlıkları
  • Giriş
  1. Kuşak Nedir?
  2. Çatışma Nedir?
  3. Kuşak Çatışması Nedir?
  4. Kuşak Çatışmasının Tarihçesi
  5. Gençlik Neyin Peşinde
  6. Kuşak Çatışması Nasıl Ortaya Çıkar Nedenleri Nelerdir?
    • 6.1. Kuşak Çatışmasının Nedenleri
  7. Çatışma Alanları
  8. Kuşak Çatışmasını Azaltmak için Neler Yapılmalıdır?
  9. Anne Babalar Kuşak Çatışmasının Onarılmaz Boyutlara Ulaşmasını Önlemek için Şu İlkelere Dikkat Etmelidirler
  10. Kültür ve Kuşak Çatışması Nasıl ve Ne Zaman Yaşanmaya Başlar?
  11. Kültür ve Kuşak Çatışması Aile İçi İletişimi Nasıl Etkiler?
  12. Aileler Bu Konuda Ne Yapmalıdır? Nasıl Davranmalıdır?
  13. Kültür Kuşak Çatışması Problemi Nasıl Çözülür?
  14. Kuşak Çatışması Olmamalı mı?
  15. Kuşak Çatışmasının Gençlerde Yarattığı Çeşitli Olumsuzluklar
  16. Gençler Ve Kuşak Çatışması Baz Alınarak Elde Edilen İstatistiksel Bulgular
  17. Kuşak Çatışmalarını Önlemek Amacıyla Gerçekleştirilen Çalışmalar
  18. Kuşak Çatışmasında Çözüm Nedir?
  • Sonuç

Giriş

Kuşak çatışması dün ve bugünün sorunu. Gençlik bugünü yarını anlamak istedikçe, birileri hep dünü yaşatmaya çalışıyor. Taraflar çoğu zaman birbirlerini anlamak istemiyor, aileler yaşadıkları çağın içinde kendilerini düşünemiyor ve “bizim zamanımızda böyle miydi?” sözünü söylemekten hiç usanmıyorlar. Değişim sürekli yaşandıkça insanoğlu buna ayak uyduramamakta, bu değişimi kabullenmekte zorluk çekmektedir. Gençlere göre ise çocuklarında her konuda haklı olan anne babaları, ergenlik çağına girdiklerinde, hiç doğruları bulunmayan, yaşamayı bilmeyen onları anlamayan insanlar haline dönüşüyor. Gençler çevreyle bir mücadele, bir kavga içerisinde, atılan ve atmak istedikleri her adım yeni ve bambaşka bir dünya aslında. Yetişkinler ise hep var olan, hiç değişmeyen kendi dünyalarında yaşıyor, bu dünyanın kapılarını açmak yerine aralamayı tercih ediyor ve bu aralanmış kapıdan sadece istediklerini görmeye çalışıyorlar. Tabi ki buda çocuklarını anlamalarında zorlanmalarına neden oluyor. Bu nedenle nesiller boyu var olan kuşak çatışması insanlar var oldukça ve iletişim halinde oldukları sürece devam edecektir.

1. Kuşak Nedir?
Üç bin yıl önce başlayan insanlık tarihinden günümüze kadar olan süreç içerisinde, yaklaşık olarak aynı yıllarda doğmuş, aynı çağın şartlarını, dolayısıyla birbirine benzer sorumluluklarla yükümlü olmuş kişiler topluluğuna kuşak denilmektedir. Geçmişten günümüze her sonraki nesil daha gelişmiş, daha ilerlemiştir fakat bu ilerleme döneminde yasayan her kuşak kendinden bir önceki nesli “çağ dışı”, “geri kafalı” ve “tutucu” bulurken, bir sonraki kuşağı ise, sorumsuz ve saygısız olarak değerlendirmiştir.

2. Çatışma Nedir?

En geniş anlamda anlaşmazlık, karşıtlık, uzlaşmazlıktır. Dar çerçevede ise kavga anlamına gelir.Çatışmalar düşünce, duygu çıkar ve amaç ayrılıklarından ortaya çıkar. Bu nedenle insan topluluğunun bulunduğu her yerde çatışma vardır. Çünkü insan ilişkilerinde tam uyum ve denge yoktur. Uyumlu bir aile içinde bile anlaşmazlık, karşıtlı birbirini etkileme ve değiştirme çabası vardır. Dostlar ve sevgililer arasında da anlaşma-bozuşma, yakınlaşma-uzaklaşma sürekli yaşanan olgulardır bu nedenle çatışma yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır ( Yörükoğlu,2000, s.204).

3. Kuşak Çatışması Nedir?

Acaba onlar hiç mi büyüklerinin sözünden çıkmadılar? Kendi kararlarını kendileri vermeyi hiç mi istemediler? “Siz asisisiniz, yeni nesil işte. Büyüklerimiz bize bir bakış attığı zaman...”diye uzayıp giden klişeleşmiş sözler. Günümüz gençliğinin en büyük sorunlarından biri şüphesiz ebeveynlerle anlaşamama, diğer bir adıyla kuşak çatışmasıdır. Fikir uyuşmazlığı mı yoksa gerçekten asilik mi? Bunun cevabını istediğiniz gibi veya işinize geldiği gibi verebilirsiniz. Ama bunun doğrusu nedir? Orta bir yol yok mudur?
Gençlik döneminde duygular yoğundur ve sürekli dalgalanma gösterirler. Genç sevinçle üzüntü, sevgi ile nefret arasında gidip gelir. Ruhsal tepkilerinde aşırılık, davranışlarındaki çelişki bu döneme özgü bir bocalamanın bir belirtisidir. Genç bir yandan içinden gelen dürtülerini dizginlemeye çabalarken öte yanda çevresi ile çatışmaya girebilir. İç dünyası ile dış dünya arsında dengeler kurmaya çalışır. Genç kendi kendine özgü yaşamak istemekte, bağımsızlığını kazanmaya çabalamaktadır. Bu süreçte gencin sık sık ebeveynlerle fikir ayrılığına düştüğünü ve çatışmalara girdiğine tanık oluruz.
Bedensel, cinsel ve bilişsel değişimlerden başka, ergenlik aracılığı ile çocukluktan yetişkinliğe geçiş, ana babalarda, diğer aile üyelerinden, yaşıtlardan ve okuldan etkilenen kişilikte ve toplumsal davranışta önemli değişimler içerir. Kargaşaların ortasında ki genç insan ortaya çıkmakta olan kimlik duyusu ile uğraşmalı ve artan bağımsızlık isteği ile süre giden bağımlılık gereksinmesi arasındaki çatışmayı çözmelidir. Çoğu genç gelecekteki olası eğitim hakkında karar vermek ve bir meslek seçmek zorundadır. Kimileri evlilik hakkında düşünmelidirler; kimileride kendilerini antisosyal davranışla, uyuşturucularla, alkolizmle ya da beklenmedik ana babalıkla başa çıkma girişimi içinde bulabilirler.
Birey çocukluk evresinde ailesine karşı alıcı durumda iken, ergenlikte bu tutumun değiştiği, ergenin aileden uzaklaşmaya başladığı görülür ergen, yaşam hakkında kendi düşünce ve duyuş biçimlerini anlayabilmek için ailesinden uzaklaşmaktadır. Düşünce alanında sadece anne babadan gelen etkiler yerine başkalarının düşüncelerini de içine alan yeni alanlara ilgi duymaktadır. Ergenin bu tür davranışının temelinde, başkaları tarafından beğenilmek, kabul edilmek isteği ile şiddetli bir bağımsızlık arzusu ve yetişkinlere kendisini bağımlı kılan bağlardan kurtularak kendi kişiliğini kanıtlama gereksinimi bulunmaktadır. Ergenin özerkliği için sürdürdüğü savaşım, yalnızca ailesine karşı değil tüm otoriteye karşıdır. İki kuşağın farklı biçimde sosyalleşmesi, kuşaklar arsında düşüne, inanç ve eylem bakımından farklılık yaratmaktadır. Böylelikle, anne babaların özümlediği sosyal ve kültürel biçimler, çocukların öğrendikleri ile azda olsa farklılık göstermektedir. Yine yaş ilerledikçe sosyalleşmenin azalması ya da topluma uyumda belirgin azalmanın görülmesi kuşaklar arsı boşluğu arttıran bir başka nedendir. İşte kuşaklar arasındaki bu farklı duyuş ve düşünüş nedeni ile anne ve baba ile ergen arasında yeterli düzeyde düzgün bir ilişki kurulamamaktadır.

4. Kuşak Çatışmasının Tarihçesi

Çağlar boyunca ana baba, öğretmen ve yönetici olarak tüm erişkinlerin gençlere karşı ortak tutumu şu olmuştur: Gençlik çağını yüceltip gençleri küçümsemek, onlara hep tepeden bakmak, eleştirmek, sorumsuz, haylaz, asi ve eğlence düşkünü asalaklar olarak görmek... Bu tutumla ‘nerde bizim gençliğimiz’ diyerek acınmışlar, yitip giden gençliklerine ağlamışlardır. Sokrates gibi bir düşünür bile şöyle demekten kendini alamamış ‘bu günün gençleri lüks ve gösteriş düşkünü, saygısız, başkaldıran, geveze ve obur yaratıklardır.’ Sümerlerden kalan çivi yazılarında da, ‘şu gençliğin hali ne olacak ?’ anlamına gelen yakınma sözleri bulunmuş.
İsa’dan sekiz yüz yıl önce yasamış Hesiad isimli bir düşünür;
“Günümüzün gençleri öyle umursamaz ki, ilerde ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağır başlı davranmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler, kuralları hiçe sayıyorlar, çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar...” demiştir. Günümüze kadar uzanan kuşaklar arası çatışma yirminci yüzyılın hızlı toplumsal değişmeleri kuşaklar arasındaki bu ayrılığı daha belirginleştirmiş, eski değer yargılarının ve yaşam anlayışının değişmesini zorunlu kılmıştır. Eski kuşaklar, yeniliklere uymakta zorluk çekince, gelenek ve eski yaşam anlayışına sımsıkı tutunurlarken, yeniliğe açık olan yeni kuşaklar ise gelişmelere hızlı bir şekilde uyum sağlamada daha başarılı olmuşlardır. Bunun doğal sonucu olarak, erişkin kuşaklarla gençlik arasında var olan ayrılık, gittikçe büyümüş ve yeni boyutlara ulaşmıştır.

5. Gençlik Neyin Peşinde?

Gencin aradığı yeni bir kimliktir.
  • Ben neyim?
  • Kimim?
  • Nasıl bir insan olmalıyım?
Sorularına yanıt arar bir kişi ve bir birey olarak ana babasından değişik özellikleri olduğunun bilincine varır. Kendisine ve çevresine eleştirici bir gözle bakar. O güne dek yanılmaz ve kusursuz tanıdığı ana babasını yeni bir değerlendirmeden geçirir. Onlarda hiç göremediği eksikler, beğenmediği yanlar bulur. Öğütleri saçma, koydukları kurarları sıkı, yasakları anlamsızdır. Ne eğlenmesini bilirler nede giyinmesini, kısacası yaşamasını bilmezler.


ThinkerBeLL 15 Nisan 2009 22:25

Kuşak Çatışması

6. Kuşak Çatışması Nasıl Ortaya Çıkar? Nedenleri Nelerdir?
Çocukluk yıllarında ailesi ile sıcak ilişkiler kuran gencin ergenlik döneminde ailesinden uzaklaşmaya başladığı görülür. Gençlik çağına giren birey, yetişkin olduğuna inanmaya başlar. Bu inançla beraber ailesinden ve toplumdan farklı düşünce ve davranış yapısı geliştirir. Ebeveynlerden ve toplumdan aktarılan kalıplaşmış davranışlara karşı çıkabileceği gibi bunları görmezden de gelebilir. Kendine göre farklı düşünce sentezleri davranış kalıpları üretebilir. Özellikle ailesinden beklediği ilgiyi göremeyen gençlerin çoğu başka sosyal gruplara yönelir. Oralarda kendini ifade etmek ister. İfade etme biçimi toplum tarafından benimsenmezse kuşak çatışması başlar. .
Ergenlik döneminde çocuğun önündeki görevi 'bir yetişkin olarak kendisini tasarlamak' diye tanımlıyoruz. O güne kadar kendisini yoğun bir ilişki içinde düşündüğü kişilerden, yani anne ve babadan ayırt etmesi lazım. Ruhsal olarak onlara yaptığı yatırımın bir kısmını geri çekmesi lazım. Ama çok sevdiğiniz insanlardan yatırımınızı geri çekmeniz sancılı olur. Bunu başarabilmenin onları değersizleştirmek dışında bir yolu yoktur. Örneğin pek çok çocuğun anne ve babalarının giyimine, değerlerine, fikirlerine hayli acımasız eleştirilerde ve saldırılarda bulunmasının arkasında bu vardır. Değersizleştirmenin yanı sıra öfke de yatırımların geri çekilmesini kolaylaştıran bir faktördür. Kuşak çatışması denilen popüler tabir, aslında bu tür durumlardan çıkar.
Genç bu döneme kadar kendi hem cinsi olan ebeveynini model almış, onun gibi olmayı hedeflemişken; bu dönemde genç kendisine dışarıdan başka modeller bulacaktır. Anne ve babası bir model olarak, genci hayal kırıklığına uğratmıştır çünkü annesi ya da babası çok katı, anlayışsız, eleştirici, sınırlayıcıdır. Bu nedenle genç hem cinsi ebeveyni ile olan ilişkilerinde düşmanca tutum sergileyebilir. Kendi arkadaşları ile oluşturduğu grup onun kimi model olarak söyleyeceğine yardım edecektir. Bu yüzden grup gencin en önemli kıyaslama, başvuru ve destek kaynağıdır. Grup gence toplumsal normları öğrenmesinde ve toplum içinde oynayacağı rolleri benimsemesinde yardımcı olur. Grubun empoze ettiği toplumsal ve cinsel rolleri gencin bizzat benimsemesi ve bu rollere uygun benlik tasarısı geliştirmiş olması gerekir. Çoğu zaman genç, kendinden beklenen rol ile benimsediği veya algıladığı rol arasında uyuşmazlığa düşebilir.
Jacques Salome’ nin bir kitabında kuşak çatışmasının ortaya çıkışını bir genç şöyle anlatmıştır;
Çocukken bana o kadar çok ‘neden, niçin’ diye sormuşlardı ki, sonunda büyüklerin çocuklarla aynı fikirde olmadıkları zaman doğal olarak bu yola baş vurduklarına karar verdim; tam olarak kestiremedikleri ya da onlara uygun olmayan her şeyde bu soruyu yapıştırıyorlardı. O kadar kesin, o kadar ortada, açık seçik olan konularda bile bana “neden” diye soruldu ki, sonunda şu yargıya vardım; yetişkinler çocukları hiç anlamıyorlar. Yoksa durup dururken bu kadar çok soru sormazlardı!
Değişen çevre ve yeni şartlar karşısında yeni davranışlar öğrenme konusunda genç nesiller, bir kuşak öncekilere oranla daha hızlıdırlar. Bu durumda gençler ve yetişkinler yaşadıkları ortak çevreye aynı oranda uyum gösteremez. Bu iki kuşak üyeleri arasında bir çatışmanın ortaya çıkmasına neden olur.
Gençler ve aile bireyleri arasındaki dünya görüşünde, yaşam felsefesinde, değer yargılarında, meslek seçimi gibi konularda, olumlu iletişim olmayan ortamlarda kuşak çatışmaları ortaya çıkar. Bunun için iletişimi doğru kurmak gerekir. Aile içindeki iletişimde anne babaların çocuğa aynı mesajı vermeleri gerekir. Birinin izin vermediği bir şeye diğerinin izin vermesi gibi zıt görüşler yanlış iletişime ve yanlış sonuçlara neden olur.

6.1. Kuşak Çatışmasının Nedenleri
Köknel (1986), kuşak çatışmasının temel nedenini genç ve yetişkin kuşak arasındaki, karşılıklı olarak gönderilen iletilerin çözülüp anlaşılamamasından yani iletişim kopukluğundan kaynaklandığını vurgulamaktadır.
Köknel, ailenin ve çevrenin gençle kurup sürdürdüğü iletişimde ve verilen iletilerde çelişmelerin olduğunu ortaya koyarak bunu şöyle açıklamaktadır:
"Aile bu yandan gence, “büyüdüğünü”, “kendi başına karar vermesinin, sorumluluk yüklenmesinin gerekli olduğunu” anlatır, öte yandan“aklın ermez”, “sen daha çocuksun” denilerek tüm davranışları kısıtlanır. Bu çelişkiler gence de yansımakta ve onda da çelişkiler oluşturmaktadır. Genç istediği zaman kendini “koca adam” olarak görmekte, bütün sorunlarını çözecek güçte olduğunu sanmaktadır. İstemediği durumlarda “ben daha çocuğum” aklım ermez düşüncesinden hareketle sorumluluktan kaçmaktadır."
Çatışma nedenlerini maddeler halinde yazacak olursak;
Büyüme ile yeni olanaklar edinen ergenin kendini yetişkin olarak kabul ettirme çabası. Ergen bu yolla kişiliğini kabul ettirmeye çalışır. Davranışlarından dolayı kendisine çocuk muamelesi yapılan genç sık sık isyan eder. Bu isyanı bir genç şöyle dile getirmektedir;
Sevgili defter! Sana burada nokta koymak zorundayım. Bunu hiç istemezdim, ama mecburum telefonlarımı dinleyen bazı meraklı kişiler, yanılmıyorsam artık sana yazdıklarımı da okuyorlar. Bu, utanç verici bir şey, adi ve basit bir hareket, zaten bu evde yaşadığı sürede hiçbir zaman kendime ait özel bir şeyim olmadı. Bu terbiyesizlikler bile beni yıldıramaz, acı çeksem de bağırılıp çağrılsam da, eğer benim üzülmem onları mutlu ediyorsa hayatımın sonuna kadar üzülmezdim. İnada inatsa, bu sürekli sinir ve gerilim savaşını ben kazanacağım.
1. Çocuklarının yeni statülerine ana babanın uyumda güçlüğe uğramalarıdır. Anne babanın sosyalleştirme kurumu niteliği rehber rollerinden, çocuklarını kısmen kendileri ile eşit statüde görmek şeklindeki rol değişimi bu zorluğu yaratmaktadır.
2.
Eğitimsel farklılaşmalar ya da eğitimler arasındaki çelişkiler, iki kuşağın anlaşmazlıklarını arttırmaktadır.
3.
Gençlerin baba ve geleneksel aile otoritesine bağımlı olmak istememeleri.
4.
Anne babaların yeterli düzeyde öğrenim görmemeleri, Karşı cinsten arkadaş istememeleri ve bu günkü yaşamın gereklerini ayak uyduramamaları.
5.
Gençlerin gelişme aşamasında olmaları nedeni ile değişmelere daha çabuk adapte olmaları, yetişkinlerin ise bu değişime kolay adapte olmamalarıdır.
7. Büyüme ile yeni olanaklar edinen gencin kendini yetişkin olarak kabul ettirme çabası da çatışma yaratır.


ThinkerBeLL 15 Nisan 2009 22:38

Kuşak Çatışması

7. Çatışma Alanları

Her kuşak için yeni gelebilir ama nesiller-arası çatışmalar, nesiller boyudur sürüyor. Savunmuş, onlardan öncekiler, daha öncekiler de...
Ankara Üniversitesi Ev Ekonomisi Yüksekokulu Çocuk Gelişimi Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Doç. Dr. Fatma Alisinanoğlu, 'Lise öğrencilerinin ebeveynleriyle çatışma durumlarının incelenmesi' konulu bir araştırma yaptı.
Ankara'daki çeşitli liselere devam eden 240 gençle görüşülerek yapılan araştırma, ilginç sonuçlar ortaya koyuyor. Buna göre, gençlerin anne ve babalarıyla en çok yaşadıkları çatışma alanları şöyle:
  • Saç sakal uzatma
Saç uzatmayı örnek olarak ele alalım. Ana-babalar saçın biçimiyle ilgiliyken, çocuklar için uzun saç çok önemlidir. Saçın kesilmesini istemek, güçlü bir dirençle karşılaşacaktır. Çünkü uzun saç gencin kendi isteğini yapma, kendi hayatını yaşama, kendi inanç ve değerlerini gösterme ifadesidir. Çocuklar davranışlarının ana-babalarını somut olarak etkilediklerini görürlerse, o davranışı değiştirirler. Uzun saçı seviyorlarsa, ana-babaları kısa saçtan hoşlanıyorlar diye saçlarını kesmezler. Şimdi biraz düşünelim: Oğlumun saçının uzun olmasının bana zararları nelerdir? İşimden atılmam, gelirim azalmaz, arkadaş edinmemi etkilemez, mesleğimi yapmamı engellemez. Hiç kimse başkasını incitmediğine inandığı sürece davranışını değiştirmez. Davranışlarını değiştirmek için zorlanırsa, özgürlüklerini korumak için savaşırlar. Uzun saç olayında olduğu gibi, bir şeyi yapmama konusunda baskı gördükçe, o şeyi daha çok yapmak için tepki verirler. Bazıları da ana-babalarından korktukları için, onların baskılarına boyun eğer ama kendilerini değiştirdikleri için de onlara karşı öfke duyarlar.Çocukların, ana-babaları somut olarak etkilemediği davranışları üzerindeki çatışmalarçocukların haklarını gündeme getiriyor. Gençler saçlarını istedikleri boyda uzatmaya, kendi arkadaşlarını seçmeye, istedikleri elbiseleri giymeye hakları olduklarını düşünürler. Çocuklara haklarını ya da özgürlüklerini vermek, onları kendi yaşamları olan bağımsız kişiler olarak kabul etmektir. Çocuklar yetişkinlere karşı gelmez. Onların özgürlüklerini ellerinden alma çabalarına karşı gelirler. Onları değiştirme ya da kendi kafalarındaki kalıba sokma çabalarına, bezdirmelerine, kendi doğru ve yanlışlarına göre davranmaya zorlanmalarına isyan ederler.
  • Eve geç gelme
  • Farklı giyim kuşam
  • Arkadaşlarıyla fazla gezme
  • Karşı cinsle arkadaşlık kurma
Anne ve babaların yeterli düzeyde öğrenim görmemeleri, karşı cinsten arkadaş istememeleri ve bugünkü yaşamın gereklerine ayak uyduramamalarından gençler aileleriyle çatılma içine girmektedirler.
  • Gereğince ders çalışmama
  • Fazla para harcama
  • Boş zamanın kullanımı
  • Eş ve meslek seçimi
  • Geleneksel normların ihlali
  • Beslenme
  • Kardeş ilişkileri
  • Siyasi ve fikri düşünce farklılıkları
  • İletişim biçimi
  • Büyüklerde iletişime saygı anlayışı
  • Ailenin ekonomik durumu
Çatışma, gençlerin bağımsızlık elde etme çabasına karşılık, özgürlük sınırlarının keskin biçimde belirlenmiş olması ve ailelerin kontrollerini devam ettirmek istemelerinden kaynaklanıyor.

8. Kuşak Çatışmasını Azaltmak için Neler Yapılmalıdır?

  • Ergeni dinleyin.
  • Topluluk içerisinde eleştirmeyin.
  • Başkaları ile kıyaslamayın.
  • Arkadaşları ile olan ilişkilerini engellemeyin.
  • Kardeşler arasında denge kurun.
21 yaşına gelinceye kadar 7 kişi öldüren bir gencin anlattıkları:
Küçük yaşlarda annemi kaybettim. Geriye birçok kardeşim ve babam kaldı babam bizi hep ihmal ederdi. Ancak bir kardeşimi hepimizden çok severdi. Şayet babam diğer kardeşimi benden çok sevmeseydi ben hiç kimseyi öldürmezdim. Babam beni sürekli döverdi. Ben ise ondan intikam almayı düşündüm 14 yaşıma geldiğim de intikam almamın vakti geldi onun en çok sevdiği bir şeyi yok edersem ondan intikamımı almış olacaktım bende onun çok sevdiği diğer kardeşimi boğarak öldürdüm ve kör bir kuyuya attım. Babam yine beni sevmiyordu. Yalnızlığı giderecek bir sevgi ailemden görmedim. Onlar beni hiç sevmediler. Bende diğer insanları öldürerek intikam aldım.
  • Eve dönüş ve yemek saatlerini birlikte belirleyin.
9. Anne Babalar Kuşak Çatışmasının Onarılmaz Boyutlara Ulaşmasını Önlemek için Şu İlkelere Dikkat Etmelidirler
  • Her şeyden önce genç, artık kendisini bir yetişkin gibi görmektedir, siz de öyle görün ve ona saygı gösterin; “Hadi oradan, daha dünkü çocuğun söylediğine bak” türü yaklaşımlardan kaçının.
  • Gençlik çağına ait ruhsal, fiziksel özelliklerin neler olduğunu ve bunun gence olan etkisini öğrenip göz önünde bulundurun.
  • Gencin bu dönemde birbiriyle tutarsız olan davranışları karşısında soğukkanlı olun, kırıcı ve yıkıcı tepkiler göstermeyin.
  • Konuşma ve tartışmalarda doğru düşündüğü, gerçeği bulup söylediği durumlarda ona hak verip, ona katıldığınızı söylemekten çekinmeyin.
  • Tabii ki çatışmalarda gençlerin de üzerine düşen bazı görev ve sorumluluklar vardır. Gençlere şunları öğütleyebiliriz: “Gençler bilse, yaşlılar yapabilse” deyişini unutmayınız.
  • Bütün isteklerinizin hemen, tümüyle o anda gerçekleşemeyebileceğini bilin.
  • Her yerde ve her zaman yetişkinlerden öğreneceğiniz bilgi ve deneyimler olduğunu kabul edin.
  • Konuşma ve tartışmalarda kırıcı ve sert olmayın.
  • Engeller ve sorunlar karşısında en büyük destekçinizin anne ve babanız olduğunu unutmayın. Motivasyonun sağlanmasında ailenin olumlu rol oynayabilmesinin ilk şartı, genci anlamaktır. Ne denli zor bir dönem yaşadığının farkında olmak ve bunu da gence yansıtmak gerekmektedir. Bu da ancak aile içinde "Olumlu bir iletişim ortamı" kurulmasıyla olur.


ThinkerBeLL 15 Nisan 2009 22:53

Kuşak Çatışması

10. Kültür ve Kuşak Çatışması Nasıl ve Ne Zaman Yaşanmaya Başlar?

Kültür insan başarılarının tümüdür; bu nedenle de herkesi her bireyi ilgilendiren, etkileyen ortak yaşama alanıdır. Özel, toplumsal, bireysel, kamusal yaşamın öznesi olan birey, aile ortamında sıralanan bu üç alanın ortak paydasında yaşar. Başka deyişle, insan aile ortamında yaşantısını sürdürür. Diğer aile bireyleri ve yakın çevresiyle toplumsallığı yasar. Ayni zamanda da ilişkilerin kurumsal ve hukuksal biçimde çerçevelendirilmesinden dolayı her birey aile içinde kamusal alanda yaşar. Kültür toplumsal, kamusal alanı da belirler, dolayısıyla özel/bireysel alanı da etkiler. Aile içinde ortak değerlerin, ortak davranış biçimlerinin sergilemesinde aksamalar oluştuğunda kültür çatışması da başlamış demektir. Dünyaya aynı ya da benzer kavramlarla bakamayan kişiler arasında kültür çatışması var demektir. Bu aile ortamında çok sık rastlanan olgulardan biridir. Kültür çatışmaları farklı yaş gruplarında olduğunda kuşak çatışmasına dönüşür. Yinelemekte yarar var; kavramlar farklılaştığında, ortak değerler somutlaştırılırken farklı noktalardan hareket edildiğinde, kültür çatışması ve bunun uzantısı olarak da, kuşak çatışması kaçınılmazdır. Toplumsal hareketlenmenin arttığı her ortamda, örneğin göç ortamında bu tür çatışmalar daha yoğunlaşır. Ancak bu türden çatışmaların üstesinden gelmek her zaman mümkündür.
Ana babadan özellikle davranış, tutum ve ilgiler bakımından bağımsız olmaya girişen ergenler, genellikle, önceden izin almadan ardından da ayrıntılı rapor vermek zorunda kalmadan bir şeyleri ayrı arkadaşları ile birlikte yapmak isterler. Daha çok yerel çöplüğe benzeyen yatak odanızın kapısına “özel mülkiyet”, “uzak durun” levhaları astığınızı belki siz de anımsarsınız. Fakat bağımsızlığın getirdiği özgürlük ile birlikte, ana babaya ve diğer yetişkinlere duyulan sevgi ve saygıyı içeren bir başka boyut daha vardır. Bu boyut vermeyi ve almayı, her iki tarafıca anılmayı gerektirir. Havighurst’ ün (1972) belirttiği gibi, ergenler ana babalar onların üzerinde otorite kurmaya kalkıştığında sık sık baş kaldırırlar, ama ana babalar onları sorunlu yetişkin gibi davranmaya yüreklendirdiğinde bağımlılık göstermeye çalışırlar. Burada kültür önemli bir rol oynuyor görünmektedir.

11. Kültür ve Kuşak Çatışması Aile İçi İletişimi Nasıl Etkiler?
Prof. Dr. Betül Çötüksöken şöyle diyor:
Aile, içinde yaşayan bireyleri en çok etkileyen ortam olduğuna göre, dünyaya benzer ya da aynı kavramlarla bakmayan insanlar topluluğu haline getirildiğinde, artık bütün iletişim kanalları tıkanmış demektir. Böyle bir ortamda iletişim, istenen amaçlanan nitelikte olamayacağı için, işbirliğinden de söz edilemez. Böyle bir ortamda paylaşımda artık ya hiç yoktur ya da sadece içgüdüsel/biyolojik niteliklidir. Kültür çatışması ile bir iletişim ortamı olan aileyi sonunda ortadan kaldıracak boyuta kadar gidilebilir.”
Aile, içinde yasayan bireyleri en çok etkileyen ortam olduğuna göre, dünyaya benzer ya da ayni kavramlarla bakmayan insanlar topluluğu haline getirildiğinde, artık bütün iletişim kanalları tıkanmış demektir. Böyle bir ortamda iletişim, istenen amaçlanan nitelikte olamayacağı için, işbirliğinden de söz edilemez. Böyle bir ortamda paylaşımda artık ya hiç yoktur ya da sadece içgüdüsel/biyolojik niteliklidir. Kültür çatışması ise bir iletişim ortamı olan aileyi sonunda ortadan kaldıracak boyuta kadar gidilebilir.

12. Aileler Bu Konuda Ne Yapmalı ve Nasıl Davranmalıdır?
Bireylerin; günlük yaşamlarını sürdürürken, dünyaya bakarken kendisinden hareket ettikleri, yaralandıkları kavramsal çevrelerin hesabını vermeleri, davranışlarını gerekçelendirmeleri son derece önemlidir. Aile ilişkilerinde açıklık ve açıklığa dayalı diyalog, sorunların çözümünde en iyi aracı ortamlardır. Bu bağlamda çoğunlukla hoşgörüden söz edilir. Ancak hoşgörü zaman zaman sorunların üzerini örtebilir. Çözüm yollarını göz ardı etmeye yol açabilir. Zaman zaman da, aldırışsızlığa neden olabilir. Aldırışsızlıkta, ileride daha büyük ve kültür çatışmalarının hazırlayıcısı olur. Bu nedenle, bireylerin kişilerin açıklık ilkesine dayalı olarak gerçekleştirecekleri diyalog, kültür çatışmalarının ilkin çözümlenmesinde, bertaraf edilmesinde en iyi çare gibi görünmektedir. Ancak açıklık ilkesi her zaman hesaba katılmalıdır. Çatışmalı durumlar ileri boyuta ulaştığında, uzman desteğine başvurmak da son derece önemlidir. Kültür çatışmalarında önemli bir noktada kişilerin kendilerini eğitmeleridir. Aralarında ortak yaşama alanları oluşturmak üzere kişiler kendilerini eğitmeli, kültür çatışmasını ortadan kaldırmalı, insanı ölçü alarak hümanist nitelikle davranışlar geliştirmelidir.


ThinkerBeLL 15 Nisan 2009 23:01

Kuşak Çatışması

13. Kültür Kuşak Çatışması Problemi Nasıl Çözülür?

Sorun kuskusuz eğitimle çözülür. Her çatışmalı olgu ya da çatışma olgusu, kendi durumu içinde ilkin çözümlenmeli, ardından da uygun çözüm yolları üretilmelidir. Ancak özellikle aile ortamı içinde sorunların üzerinin örtüldüğü ve gereken önlemlerin alınmadığı sık rastlanan durumlardandır. Sorun sanki çözüme kavuşmuş gibi davranır bireyler. Oysa sorun çözülmemiştir. Tam tersine içten içe sürüp gitmektedir.
Bu nedenle çözüm yolları üretirken şu noktalara dikkat edilmelidir:
  • Her çatışma olgusu tek/biricik/özel bir durumdur. Her şeyden önce buna göre ele alınmalıdır.
  • Her olgu sadece şimdiye bağlı olarak değil, arka planı ile incelenmelidir.
  • Çatışan kültür öğesi ya da öğeleri ayrıntılı olarak incelenmemdir.
  • Sorun kimleri ilgilendiriyorsa, o kişiler çözümleme ve çözüm yolları üretme aşamalarında etkin olmalıdır. Bu diyalog ortamının yaratılması anlamına gelmektedir.
  • Bireyler özne olarak kendilerini algılamalı ve başkalarınca da öyle algılanmalıdır.
  • Sürüp gitmesi istenen kültür öğesinin insan haklarıyla çatışıp çatışmadığı dikkate alınmalıdır.
  • İnsan haklarına ters düsen kültür öğeleri hiç bir şekilde korunmamalıdır. Bu nedenle kimi alışkanlıklar, davranış biçimleri insan hakları kavramı bakımından değerlendirilmelidir.
  • Karsı çıkılan kültür öğesi için törel nitelikli değil, sağlığa dayalı gerekçeler oluşturulmalıdır. Ancak bu durumda sorunlar çözülebilir.
14. Kuşak Çatışması Olmamalı mı?
Kuşak çatışması genel anlamda üzülecek değil sevinilecek bir olgudur. Gençlerin atılganlıkları, coşkuları, hatta hayalcilikleri gelişmelerin, yeniliklerin kaynağıdır. Gençler toplumsal yasamda, sanatta ve yarında yeniliğin, değişikliğin ardında koşmasalardı ilerleme olmazdı. Bu nedenle gençlerin yetişkinlerle karşıtlığını ortadan kaldırmak yararlı bir sonuç sağlamaz. Önemli olan bu çatışmayı toplumun faydasına kullanabilmektir.
Tabi ki bu çatışmanın olumlu yönleri de var. Ama olumlu olması için olayların sizin düşünceleriniz gibi gelişmesi gerekmektedir. Ama asıl önemli olan bu çatışmaya yol açan nedenlerdir. Sadece gencin yeni bir kimlik arayışı ya da büyüklerin gençlere verdiği belli nasihatler mi neden olmaktadır? Bu sadece gençliğin verdiği özgür olma düşüncesinin bir sonucudur. Ancak bu çatışmaya düşüp daha sonra uyuşturucu gibi birçok keyif verici maddelere başlayanlar olduğu gibi sonu intiharla biten çatışmalar da yaşanmaktadır.
Kuşaklar arası çatışma yalnız kaçınılmaz değil, sağlıklıdır da. Bilimde, sanatta, yazında ve toplumsal alanda birçok devrim ve yenilik eskiyi yadsımakla başlamış ve gerçekleşmiştir. Bunu da çoğunlukla genç kuşaklar başarmıştır. Kuşkusuz gençlerin yenilik tutkusu ve ilerici görüşleri ile eski kuşakların deneyiminin birleşmesinden, ancak toplum kazanır. Kuşaklar çatışmasının silahlı çatışmaya ya da kutuplaşmaya dönüşmemesi için eski kuşaklara büyük görevler düşüyor. Erişkinlerin gençlere el uzatması, onlara kulak vermesi onlarla iletişime girmesi ilk koşuldur. İkinci koşul gençlere sorumluluk verilmesi, topluma katılımlarının arttırılmasıdır. Erişkinlerin de gençlerden öğreneceği çok şey vardır. G. B. Shaw’un dediği gibi;
“Gençlerin yaşlılara yapabileceği en büyük yardım onları sürekli uyanık ve tetikte tutmaktır.”
Gençlerden uzak durmayan erişkinler kendilerini yenileme olanağı bulurlar. Geç yaşlanırlar. Bu konuyu Francis Bacon’ın 17. yy'da yazdığı “Gençlik ve Yaşlılık Üstüne” adlı denemesinden alınan bölümle kapatalım:
"(...) Gençler akıl yürütmekten çok uygulamaya, kalıplaşmış işlerden çok yeniliklere yatkındırlar. Yaşlılığın verdiği olgunluk, geçmiş deneyimlerle ilgili işlerde yol gösterici olabilir, ama yeni durumlar karşısında insanı şaşırtır. Gençlerin yanılgıları işleri alt üst edebilir. Buna karşılık yaşlıların yanlışları olsa olsa işleri biraz yavaşlatır, verimi biraz düşürür. Gençler altından kalkamayacakları işlere el atarlar; işleri yoluna koyacaklarına daha çok karıştırırlar. Eldeki olanakları ve araçları düşünmeden hemen sonuca gitmek isterler. Rasgele öğrendikleri birkaç ilkeye saçma bir bağlılık gösterir, yenilik yapmaktan çekinmezler. Böylece beklenmedik güçlüklere başvururlar. Yanlışlarını bir kat daha arttıran şey de yanıldıklarını kabule yanaşmayıp ne duran ne giden dik başlı bir ata benzemeleridir. Yaşlılar ise serüvene yanaşmaz, uzun uzun düşünür, danışır hep eksikler bulurlar. Çabuk cayar, bir işi seyrek olarak sona erdirirler; orta başarılarla yetinirler. Yaşlılarla gençlerden birlikte yararlanmak en yerinde iş olur. Böylece ika çağın karşılıklı üstünlükleri eksikliklerini giderir."
15. Kuşak Çatışmasının Gençlerde Yarattığı Çeşitli Olumsuzluklar
Olumsuz ülke koşullarında sorunlu yetişen gençlik, boşluğa düşüyor, günübirlik yasıyor ve motivisyonunu kaybediyor. Gelecek şokuna giren gençlerin, aile içinde çatışmalara neden oluyorlar, anne baba dünyayı doğru kavrayarak, gençle aralarındaki çatışmada doğruları yakalamaya çalışmalılar. Hızlı nüfus artısı ve göçler sonucu oluşan metropolleşme, yeni uyumlar gerektirmekte, ayni zamanda yeni sorunları ortaya çıkarmaktadır. Gençler gelecek şokuna giriyorlar. Anne ve babanın değer yargılarıyla yetişen gencin, çevreden edindiği yargılar, hayat anlayışı ve yasama biçiminin de aynı olmuyor.
“Anne-baba, çocuğunun her alanda çalışıp çabalayıp geleceğe hazırlanmasını istiyor. Genç ise çevrede gördüğü ve kendi ailesinde de sahip olmak istediği yasam tarzıyla, geleceği düşünmeden gününü geçirmek istiyor. Diğer yandan eğitimin veya öğrenilen mesleğin ileride yaşamını kazanması için yeterli olmadığını ve nitelikli kişilerin bile issiz kaldığını gören gençler, bir sok yasamaya başlıyor. Gelecek sokuna giren gençler, (çalışsam da olmayacak) görüsünü taşıyor. Bu da aile içinde çatışmaya yol açıyor.”
Küreselleşme, gelir dağılımındaki dengesizlik ve “televole kültürü” de gençleri olumsuz etkiliyor.
Kuşak çatışmasının gençler üzerinde yarattığı diğer bir olumsuzlukta gençliği intihara sürüklemesidir. Türkiye'de intihar sebeplerinde ikinci sırayı kuşak çatışmaları almaktadır. Bir yandan geleneğin güncel değerlere göre yorumlanamaması, diğer yandan modern değerlerin ve yaşam tarzlarının medya ve iletişim başta olmak üzere farklı kanallarla insanları kuşatması, aile içinde kopmaları ve çekişmeleri kaçınılmaz kılmaktadır. Öte yandan bölgeye gelen üniversiteliler alternatif bir yaşam tarzının dışında farklı bir tüketim kültürünü de beraberinde getirmektedir. Yüksek bir yaşam standardını zorunlu kılan bu tüketim eğilimi, kentin yerli nüfusunda da bu yönde bir arzuyu uyandırmakta; ancak gelir seviyesi ve sosyal statüsü buna uymayan ve çoğunluğu oluşturan kitleler çatışma süreci yaşamaktadırlar.
Kuşak çatışmaları ana-baba ve çocuklarla, ana-babanın yakınlarıyla alâkalı sorunlardır. Geleneksel aile ilişkilerinde kuşak çatışmalarıyla birlikte ortaya çıkan sorunlar evliliklerin sarsılmasına sebep olur.
Ergenlik döneminin uzun zaman sürmesi yanı sıra, ergenden beklenen görevlerin çeşitliliği ve zorluğu; bu dönemde ergenlerin bazı sorunlar yaşamasına yol açabilir. Bu dönemin kendine özgü ruhsal ve davranışsal özellikleri, duygusal çalkantıları, uyum güçlükler, kimlik sorunları, bocalamaları, otoriteyle çatışmaları çoğu kez büyük sarsıntılara neden olmaksızın çözülür. Ancak bazı ergenler için, bu özellikler, ciddi ve ağır biçimde sorun yaşanmasına neden olabilir. Madde kullanımı da bu ciddi sorunlar arasında sayılmaktadır. Ergenlik döneminin olağan gelişimsel çalkantılar arasında; derslerdeki başarısında dalgalanmalar, aileyle çatışma ve aile yaşamından uzaklaşma isteği, ruhsal yönden duygusal ve davranışsal sorunlar gösterme, ilgi ve isteklerinde kararsızlık ve değişkenlik, okul ya da meslek eğitimine ilişkin sorun ve bocalamalar yerini değiştirme gibi önemli kararlar söz konusu olabilir.


ThinkerBeLL 15 Nisan 2009 23:37

Kuşak Çatışması

16. Gençler ve Kuşak Çatışması Baz Alınarak Elde Edilen İstatistiksel Bulgular

Genellikle aile ve arkadaş (grup) iki ayrı dünyadır. Bu çerçevede aile bağı ile arkadaş birbirinden bağımsızdır. Gencin hangisini önemli göreceği (hangi durumda) tamamıyla kendisinin bireysel seçimiyle ilgilidir. Gencin gelecekleriyle ilgili önemli kararlarda arkadaşlardan çok ebeveynlerine danışma ihtiyacı içinde olmaları ve bu ihtiyaç önemi her zaman için evrenseldir. Aile hiçbir zaman yerini arkadaş grubuna bırakmamıştır. Bu programın ilki “Gençlere Yönelik Soru Kâğıdı” başlığı altında toplam 261öğrenci üzerinde uygulanmıştır.Programların ikincisi ise “Gençler ve Kuşak Çatışması” konusunu baz alarak 520 öğrenci üzerinde uygulanmıştır. Araştırmada ana değişkenler cinsiyet, yaş, ekonomik durum, ana-babaların öğrenim düzeyi olarak belirlenmiştir. Bu değişkenlerin ailede karar verme, ailede yönetim biçimi, gençlerin çeşitli konulardaki tercihleri, gençlerin grup davranışına uyma, ebeveyn kuşak çatışması konularındaki etkileme biçimlerine bakılmıştır.
Tablo 1: Gençlerin kendileriyle ilgili kararlarda kime danıştıkları

Gençlerin kendileriyle ilgili karar almada zorlandıklarında öncelikle kime danıştıkları sorulmuştur. Bu konuda gençlerin yarısı (%50) annesine danışmakta iken, %35’i anne ya da babasının her ikisine birden danıştıklarını ifade etmişlerdir. Bu konuda erkeklerin %43’ü anne ve babasına danışmakta, %37’si ise sadece annesine danışmaktadırlar. Bunu %18 ile sadece babasına danışanlar izlemektedir. Arkadaşlarına danışanların az sayıda olması ilginç bir tespittir. Kız öğrencilerde ise daha farklı sonuçlar söz konusudur. Kızların %61’i bu konuda annesine danışmakta iken, bunu %29 ile hem anneye hem babaya danışanlar izlemektedir. Kızların erkeklere göre anneleri ile daha yakın ilişki içerisinde oldukları görülmüştür. Nitekim kızlarla erkekler arasında istatisti ki açıdan önemli farklılık vardır.
Tablo 2: Gençlerin aile fertleri ile tartışıldığında kimin sözünün geçerli olduğu konusundaki düşünceleri

Anne-baba ya da diğer aile fertleri ile tartışıldığında kimin sözünün geçerli olduğu sorusuna erkeklerin %59’u duruma göre değişir derken, %25’i anne-babanın, %16’sı da benim cevabını vermişlerdir. Kızlardan ise %71’i duruma göre değiştiğini, %20’si anne-babanın, %9’u da kendilerinin sözünün geçerli olduğunu belirtmişlerdir. Cinsiyete göre aile fertleriyle bir konuda çalıştığınızda kimin sözü geçer değerlendirmesine bakıldığında kadınların %71’i çatıştığında kimin sözü geçerli olduğunu duruma göre değişir derken, erkekler de bu oran %59’a düşmektedir.

Tablo 3: Ailelerinin gençlere karşı tutumları

Cinsiyet ile ailelerin gençlere karşı tutumu arasındaki ilişkiye bakıldığında, her iki cins açısından genel olarak ailelerin tutumunun %42 ile demokratik olduğu görülmektedir. Bunu %40 ile koruyucu aileler, %12 ile otoriter aileler ve %16 ile ilgisiz aileler izlemektedir. Ailelerin demokratik tutumu, ebeveynlerin eğitim düzeyi ve meslekleri ile yakından ilgili olabilmektedir. Nitekim anket uygulanan gençlerin ekonomik durumlarının orta ve yüksek düzeylerde yoğunlaşması da bu bulguyu destekleyen değişkenlerdendir. Türk aile yapısında, ebeveynlerin çocuklarına karşı tutum, düşünce ve davranışlarında koruyucu, kollamacı ve bağımlı kılıcı özelliklerine ait değer yapısı bu araştırmanın sonuçlarınca da desteklenmektedir. (p<0.05) Gençlere göre ailelerinin %40’ının koruyucu tutum içerisinde olmaları, gençlerin içinde bulundukları yaş dilimi ve bu döneme ait özellikler sebebiyledir. Ergenlik dönemi diye adlandırılan bu evrede genç ve ebeveyn arasındaki ilişkiler değişebilmektedir. Genç açısından fiziksel, biyolojik ve psikolojik olarak yoğun değişimler yaşanması ailelerin de koruyucu olmaları sonucunu getirmektedir.
Tablo 4: Gençlerin günlük faaliyetleri kimlerle yürüttüğü

Gençlerin günlük faaliyetlerini kimlerle yürüttükleri konusunda, her iki cinste de ailelerinin ilk sırayı aldıkları, bunu da arkadaşlarının takip ettiği görülmektedir. Ailenin bireyin yaşamında her zaman ilk grup olma fonksiyonu araştırma bulgularınca da desteklenmektedir. İkinci sırayı arkadaş grubunun alması da ergenin içinde bulunduğu yaşam evresini tanımlaması bakımından çarpıcı sonuçlardan biridir. (P<0.05) Gençler için ailelerin önemli olması beklenmektedir. Ancak günümüzde sanki bu gerçek değişmiş gibi değerlendirmelerde sıkça yapılmaktadır. Erkek çocukların ailelerine daha çok bağlı olmaları gerçeği ilginçtir.
Tablo 5: Cinsiyetin gençlerin grup faaliyetlerine katılımına etkisi

Grup faaliyetlerine katılım cinsiyete göre değerlendirildiğinde kız ve erkek çocuklar açısından benzer sonuçlar ortaya çıkmıştır. Örneğin, erkek öğrencilerin %43’ü (yarıya yakını) grup faaliyetlerine çok katılırken, bunu %42 ile orta düzeyde katılanlar izlemektedir. Her iki grupta da en az oranı grup faaliyetlerine az katılanlar oluşturmuştur. Gençlerin çoğunluğu grup faaliyetlerine önem vermektedirler.
Tablo 6: Aile büyükleri ile ilişkiler bakımından Anne-Baba ile anlaşmazlığa girilen hususlar

Anne babanızla hangi hususlarda anlaşmazlığa giriyorsunuz sorusuna gençlerin %77’si eğlence ve dinlenme faaliyetleri ile kendi kararlarına önem verilmesini istemektedirler.
Gençler aile büyükleri ile ilişkilerimiz bakımından anne-babanızla hangi hususlarda anlaşmazlığa giriyorsunuz sorusuna şu şekilde cevap vermişlerdir. Erkeklerin %79’u eğlence, ders çalışma, meslek seçimi, saygı derken, kızların %76’sı eğlence, temizlik, karşı cinsle ilişkiler, saygı, şefkat, kıyafet seçiminde anlaşmazlık yaşadıklarını belirtmektedirler.
Tablo 7: Gencin çevresinde davranışlarını, düşüncelerini beğendiği ve özellikle benzemek istediği kimse

Gençlerin davranışları düşüncelerini beğendiği ve özellikle benzemek istediği kimse hususunda görüşleri alınmıştır. Örneklemede kızların %24’ü annelerine, %23’ü öğretmenlerine, %16 diğer aile büyükleri (amca, dayı, teyze) ve bazı kişiler (Atatürk, gitarist, artist ve kendisi), %11 babam,%11 arkadaşım,%9 ablam,%5 ağabeyine benzemek isteği ortaya çıkmaktadır. Erkeklerin %21 annesine,%20babasına,%19 diğer aile büyüklerim (amca, dayı, teyze) %15 arkadaşlarına, %10 ağabeyine,%7 öğretmenlerine,%6 ablasına benzemek istemektedir.
Tablo 8: Kuşaklar arasındaki anlaşmazlıkların en önemli nedeni

Gençler kuşaklar arasındaki anlaşmazlıkların en önemli nedenini %59 oranı ile düşünce farklılığından ortaya çıktığını belirtmektedirler. Kızların %62’si düşünce farklılığından anlaşmazlık doğduğunu belirtirken, erkeklerinde %56’sı düşünce farklılığının kuşaklar arasında anlaşmazlıkların en önemli nedeni olduğunu ifade etmektedir. Bunu sosyokültürel değişme ve eğitimsizlik izlemektedir.
Tablo 9: Anne Babaların ve yetişkin kuşakların en beğenilmeyen tarafları

Gençler anne babası ve yetişkin kuşaklarda en beğenmediği taraflar hususunda, kızlar %78’i ailelerinin iletişimsizlik, her şeyi ciddiye alıyorlar, beni anlamıyorlar, her şeye karşılar, katı kuralları var, görüş farklılığı gibi eleştiriler getirirken, erkeklerin %72’sinde aynı şekilde ilgisizlik, iletişimsizlik, her şeye karşılar, her şeye karışıyorlar gibi beğenmedikleri tarafları vurgulamaktadırlar. Yukarıdaki örnekte de görüldüğü gibi kızlar erkeklere göre ailelerinin tutumlarıyla ilgili daha eleştirisel bir tutum sergilemektedirler.
Tablo 10: Ailede alınan kararların önem derecesi

Gencin hayatı için önemli kararlar verirken ailenin bu kararlarda ne derece rol oynadığı hususunda kızların %53 normal olduğunu belirtirken, erkeklerin %51’i de normal olduğunu belirtmektedirler.


ThinkerBeLL 15 Nisan 2009 23:48

Kuşak Çatışması

17. Kuşak Çatışmalarını Önlemek Amacıyla Gerçekleştirilen Çalışmalar

Yaşlılarla gençlerin, ana - babalarla çocukların yaşadıkları sorunlara yıllardır "kuşak çatışması" deyip geçiyoruz. Bir yandan da bu deyim toplumların yasadığı hızlı değişimle hakli bir zemine oturuyor. Ama bu çatışmaları en aza indirebilmek, karşılıklı anlayışı çocuk ve ebeveyn açısından olumlu bir yöne çekmek gerekiyor.
Prof. Dr. Haluk Yavuzer'in başkanlığında bir uzman akademisyen grubunun Ülker sponsorluğunda gerçekleştirdiği "Ana - Baba Okulu" seminerlerinin 5 ili kapsayan ilk etabı tamamlandı. Anne - babaların uzmanlarla direkt diyalog kurabilecekleri tarzda gerçekleştirilen seminerler, ebeveynlerin çocuklarını daha yakından tanımalarını ve çocuklarıyla daha sağlıklı ilişki kurmalarını amaçlıyor. Bu kapsamda Adana, Gaziantep, İzmir, Ankara ve Bursa'da yapılan seminerlerde toplam 1440 anne ve babaya çocuklarıyla olan ilişkilerini güçlendirmek için gösterdikleri çabadan ötürü diplomaları verildi. Amaçlarının daha çok gecekonduda yasayan ana - babalara ulaşmak olduğunu söyleyen Yavuzer, tüm çabalarına rağmen varoşların bu konuya ilgisiz kaldığını ama kendilerinin yılmayacaklarını belirtiyor. Böyle bir seminerle eslerin hem birbirlerini tanıdıklarını, hem de çocukları için verecekleri kararlarda daha kolektif bakmaya çalıştıklarını gözlemlediğini söyleyen Yavuzer, ikinci etabın Ekim ve Kasım aylarında gerçekleşeceğini sözlerine ekliyor. Edirne, Denizli, Eskişehir, Zonguldak, Kocaeli, Konya, Malatya, Antalya ve Mersin'i içeren ikinci etap sonunda yaklaşık 5 bin anne - baba bu konuda ücretsiz eğitim alıp, diploma sahibi olacak ve çocuklarıyla daha sağlıklı ilişkiler kurmanın yolunu arayacak.

Tüm bu çalışmalara rağmen anne-baba olarak ebeveynlik görevinin sürdürülmesi gerekir. Bazı zamanlarda ebeveynlik görevini bırakmak anne-baba için çok cazip gelebilir. Eğer anne-baba çatışma konularının özelliğini fark ederek ve yumuşak bir tutum izleyerek anlaşmazlıkları derinleştirmez ve gerginliği artırmazlarsa, genç; yaşamak istediklerinde doyum sağladıktan sonra, ailenin değerleri doğrultusunda davranmaya devam eder. Gençler kendilerine sevgi ve sadakat veren, rekabet edebilen, bağımsız yetişkinler olmalarında kendilerine aktif olarak yardım eden sorumluluk sahibi ebeveynlere ihtiyaç duymaktadırlar.

18. Kuşak Çatışmasında Çözüm Nedir?
Ebeveynler çocuklarını serbest bıraksın, çocuklar dilediği gibi yaşasın, veya çocuklar ebeveynlerinin sözünden çıkmasın. İkisi de çözüm değil. Çünkü bir taraf mutluyken diğeri mutsuz olacak. Bunun sonucunda ya aile çocuktan soğuyacak ya da çocuk aileden. O zaman çözüm insanlar düşünebilen varlıklar olduğuna göre, meseleleri karşılıklı anlayış ve hoşgörü içerisinde konuşarak halletmek. Ama bu konuşmalar aile açısından beyin yıkamak, çocuk için ise nasıl olsa kandırırım amacıyla yapılan konuşmalar olmamalı elbette. Her iki taraf da problemleri mantık çerçevesinde, ikna ederek halletmeye çalışmalı ve birbirlerinin psikolojisini düşünerek fikirlere saygı duymayı öğrenmelidirler. Bu sorunu aşmak elbette ki bizim elimizde. Ama biraz çaba ve biraz hoşgörü.”Zoru başarırım, imkânsız zaman alır” felsefesiyle yola çıkıldığında insanoğlunun başaramayacağı hiçbir iş yoktur. Bu uzun ve çetin yolda Allah iki tarafın da yardımcısı olsun.

Sonuç

Habil ve Kabil kardeşlerin zamanında başlamış fakat günümüzde daha yeni yeni farkına varılmaya başlanan kuşak çatışmasını bu yazıda incelemeye çalıştık. Taraflar arasında süregelen bu çatışmanın esasında ne olduğunu, neden olduğu olumsuzlukları, ortaya çıkış sebeplerini, ailelerin bu konuda neler yapabileceklerini ve bu çatışmanın genel itibari ile en aza indirilebilmesi için neler yapılabileceğini anlatmaya çalıştık. Ve şu unutulmamalıdır ki toplumsal, siyasi, ekonomik, teknolojik, kültürel olgular değiştikçe ve bu değişim içinde değer yargılarımız farklılaşmaya devam ettikçe kuşak çatışmalarından söz etmeye devam edeceğiz. Her sorunda olduğu gibi bu sorunu da aşmamızdaki en etkili silahımız birbirimize biraz daha anlayış ve sevgiyle bakabilmemizdir.



*****
Kaynakça

  • Bozkurt.,Erdoğan. http://yayim.meb.gov.tr/yayimlar/medergi/16.htm/ 16.03.2004.
  • Candabak,Aydın.http://arsiv.hurriyetim.com.tr/hur/turk/00/01/24/yazarlar.htm/ 15.03.2004.
  • Cebeci,Said,M. Kuşak Çatışması. Yeni Asya Gazetesi, 23.07.2003.
  • Çötüksöken,Betül,ailem.com.tr./ 16.03.2004.
  • Durmuş, Adem. Çocuğumu Gençliğe ve Hayata Hazırlıyorum. Birinci Basım. İstanbul: Timaş Yayınları, 2003.
  • Gander Mary j., Harry W. Gardıner. Çocuk ve Ergen Gelişimi. Beşinci Basım. İstanbul: İmge Kitapevi, 1995.
  • Kaya, Canten. Çocuk Eğitiminde Anne Babaya Öneriler. Üçüncü Basım. İstanbul: Zambak Yayınları, 2003.
  • Salome, Jacques. Kes Sesini! Benimle Tartışma. Birinci Basım. İstanbul: Sistem Yayıncılık, 2003.
  • Yalçınkaya,Hülya,www.rotary2430.org.tr/guvmek/KasimAralik2002.htm - 73k -/ 16.03.2004
  • Yavuzer, Haluk. Çocuk Psikolojisi. Onaltıncı Basım. İstanbul: Remzi Kitapevi, 1998.
  • Yeşilyurt,http://www.annelergrubu.com/doktorunuz/base.asp?catID=5&selectedID=971/15.03. 2004.
  • Yılmaz, Ensaroğlu. Saç Benim. Günlük Evrensel Gazetesi, 19.9.2001.
  • Yılmaz, Hasan. Sevgili Anne ve Babacığım. Dokuzuncu Basım. Konya: Çizgi Kitapevi, 2003.
  • Yörükoğlu, Atalay. Çocuk Ruh Sağlığı. Yirmi beşinci Basım. Ankara: Özgür Kitapevi, 2000.
  • http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=252,16.03.2004.
  • http://www.ogretmenlersitesi.com/duyuru/drets.asp?id=2221/ 21.03.2004.
  • http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages / 15.03.2004.
  • http://www.radikal.com.tr/veriler/2002/11/17/haber_56842.php/ 20.03.2004.
  • http://www.kadinlarkulubu.com/modules.php/ 18.04.2004
  • http://www.fem.com.tr/aile/goster.asp?yaziid=3/ 15.03.2004
  • http://www.guldemeti.com/aileicikulturcatismasi.htm.2003/ 18.03.2004
  • http://www.bizdensize.com/AF_SYSTEM/modules/sections/index.php?op=viewarticle&artid=131/ 15.03.2004.
  • http://www.guldemeti.com/aileicikulturcatismasi.htm.2003/ 15.03.2004.
  • http://www.guldemeti.com/aileicikulturcatismasi.htm.2003/ 20.03.2004.
  • http://www.felsefeekibi.com/FORUM/forum.asp?FORUM_ID=22/ 19.03.2004.
  • http://www.zaman.com.tr/2002/01/31/marmara/h5.htm/ 21.03.2004.
  • http://212.154.21.40/2001/02/08/toplum/ailehayati.htm/ 22.03.2004.
  • http://www.ankaraemniyet.gov.tr/ 21.04.2004.
  • www.milliyet.com.tr/1998/07/01/haber/hab04.html/ 22.03.2004.



Saat: 18:17

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık