MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Soru-Cevap (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/)
-   -   Bir devletin demokratik devlet olabilmesi için gerekli askeri özellikler nelerdir? (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/245142-bir-devletin-demokratik-devlet-olabilmesi-icin-gerekli-askeri-ozellikler-nelerdir.html)

MERVE AYDIN 19 Nisan 2009 12:34

1.BİR DEVLTİN DEMOKRATİK DEVLET SAYILABİLMESİ İÇİN ARANAN ASKERİ ÖZELLİKLER NELERDİR?
2.ANAYASA YAPILIRKEN DEMOKRATİKLİK NASIL OLUR?
3.ÇOĞULCU DEMOKRASİ NEDİR? UYGULANDIĞI BAŞLICA SİSTEMLER NELERDİR?


Misafir 19 Nisan 2009 12:54

DEMOKRATİK DEVLET
Anayasamızın benimsediği “demokrasi” insan haklanıra saygılı, hürriyetçi, liberal, batı demokrasisi gibi adlarla anılan demokrasi türüdür.
Bir devletin demokratik bir devlet sayılabilmesi için şu unsurları içinde barındırması gerekir:
1-Siyasal karar alma organları genel oya dayanan serbest seçimlerle oluşmalıdır.
2-Serbestçe örgütlenen siyasi partiler bulunmalıdır.
3-Bu partiler arasında eşit şartlarda yürüyen iktidar yarışması olmalıdır.
4-Vatandaşlara temel hak ve özgürlükleri tanınmış olmalı ve bu haklar hukuki güvence altında olmalıdır.
Hürriyetçi demokratik rejimlerin bazı vazgeçilmez özellikleri vardır:
1-Milli egemenlik ve demokratik devlet, 2-Serbest seçimler ve insan haklarına saygılı devlet
1. MİLLİ EGEMENLİK VE DEMOKRATİK DEVLET
Anayasanın 6. maddesine göre;
a)Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
b)Türk Milleti, egemenliğini,Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
c)Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz.
d)Hiçbir kimse, veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
Anayasanın 6. maddesi milli egemenlik ile ilgili maddesinde tüm bu hususların var olması gerektiğini bildirmiştir.
2.SERBEST SEÇİMLER
Demokrasinin en basit tanımı, “Yöneticilerin tüm yönetilenler tarafından serbest ve dürüst seçimler yolu ile seçildikleri bir rejim” olur.
Anayasamızın 67. maddesi: “.... seçimler ve halk oylaması, serbest eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetimi ve denetimi altında yapılır.”
Seçim hürriyetinin güvence altına alınması için kabul edilen ilkeler şunlardır:
a)Genel oy: Bütün vatandaşların oy hakkına sahip olmasıdır.
Türkiye birinci ve ikinci Meşrutiyet döneminde servete bağlı ilkesini kullanmıştır.
1924 yılında seçim kanununda yapılan değişiklikle erkekler için genel oy hakkı kabul edilmiş;
1934 de bu hak kadınlara da tanınmıştır. Böylece 1934 yılından beri Türkiye de genel oy sistemi mevcut
olmuştur.
Genel oy sistemi, oy hakkına, yaş kısıtlılık veya özellik gösteren bazı görevlerde bulunma gibi makul sebeplerle sınırlamalar getirilmesine engel değildir.
1982 Anayasası ilk şeklinde oy verme yaşı 21 iken Anayasada yapılan 1987 deki değişiklikle oy verme yaşı 20 ye, 1995 de yapılan değişiklikle 18 e indirilmiştir.
b)Eşit oy: Bu ilke her seçmenin bir tek oya sahip olduğu anlamına gelir.
c)Seçimlerin serbestliği:Vatandaşların hiçbir zorlama ve baskı altında kalmadan oylarını kullanmalarını ifade eder.
Ayrıca oy kullanmanın bir mecburiyet olmadığını ifade eder. Lakin ülkemizde genelde para cezası ile cezalandırılır oy kullanamayanlar. Bu nedenle seçimlerin serbestliği ilkesi zedelenmiştir.
d)Tek dereceli seçim:Seçmenlerin temsilcilerini doğrudan doğruya veya dolaylı seçmeleri bakımından, tek dereceli ve iki dereceli olarak ikiye ayrılır.
Türkiye de 1946 yılına kadar seçmenler önce “ikinci seçmenle”i seçerdi daha sonra ikinci seçmenler temsilcileri seçerdi. 1946 yılından sonra tek dereceli seçime geçilmiştir.
e)Oyun gizliliği: Seçmenin iradesini serbestçe kullanabilmesi için en önemli ilkelerden biridir. 1950 yılından sonra Türkiye de uygulanmaya başlanmıştır.
f)Açık sayım döküm:Oyların sayım ve dökümünün kamuya açık olarak yapılmasına denir. Seçmenin iradesinin sonradan değiştirilmesini engeller. 1950 yılında Türkiye’de de kabul edilmiştir.
g) Seçimlerin Yargı Organlarının Yönetim ve Denetiminde Yapılması:Anayasamızın, seçimlerin serbestliğini ve dürüstlüğünü sağlama amacıyla kabul ettiği önemli bir ilkede, seçimlerin yargı organlarının genel yönetimi ve denetimi altında yapılmasıdır.
Anayasanın 79. maddesine göre, “seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır. Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları,şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur. Yüksek Seçim Kurulu’nun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz...
Gerçekten, seçim işlerinin yönetim ve denetimini siyasal organlara bırakmak, seçimlerin dürüstlüğü açısından çok sakıncalı olabilirdi. Türkiye’de 1961 Anayasası’ndan önce, milletvekillerinin seçim tutanaklarını kabul etme görevi doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisindeydi. Dolayısıyla, tutanakların kabul veya reddinde siyasal düşüncelerin rol oynadığı görülüyordu.
1961 ve 1982 Anayasaları, seçimlerin yönetim ve denetimini tarafsız yargı organına vermekle, seçimlerin dürüstlüğünü güvence altına alacak çok önemli bir ilke getirmişlerdir.
3.ÇOK PARTİLİ SİYASİ HAYAT
*Anayasamız siyasi partileri demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları olarak kabul etmiştir. *Siyasi partiler önceden izin alınmaksızın kurulurlar ve Anayasa ve kanun hükümleri içinde faliyetlerini sürdürürler.
*Parti üyesi olmak için 18 yaşının ikmal edilmiş olması gerekmektedir.
Siyasi Partilerin Faaliyetlerine İlişkin Olarak Getirilen Sınırlamalar:
a)Siyasal partilerin amaçlarına ilişkin yasaklar:
1961 ve 1982 Anayasaları, siyasal parti faaliyetleri konusunda, siyasal alanı anayasa ile sınırlandırmış,
yani “militan demokrasi yada mücadeleci demokrasi” anlayışını tercih ermiştir.
Mücadeleci Demokrasi: Özgürlükçü demokrasiyi ortadan kaldırmak amacında olan akımlara, meşru siyasal faaliyet alanını kapatan demokrasi anlayışıdır.
82 Anayasasının 1995 de yapılan değişikliği ile m.68/4 de “siyasi partilerin tüzük ve programları ile
eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne , insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğü savunmayı veya yerleştirmeyi amaçlayamaz, suç işlenmesini teşvik edemez.”
1982 Anayasasının 68. maddesinin 4. fıkrasındaki yasaklar daha detaylı incelenirse, bu hükümlerin
siyasi partileri şu faaliyetler bakımından sınırladığını görürüz:
a)Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğü; ilkesi devletin dış bağımsızlığının ve ülke bütünlüğünün
korunmasını, azınlık yaratılmasının önlenmesini,bölgecilik ve ırkçılık yasağı gibi eşitlik ilkelerinin korunması hususlarını kapsamaktadır.
b)Cumhuriyetçilik ilkesi: bu ilke, monarşik partileri yasaklamaktadır.
c)Demokratik devlet düzeni: çok-partili demokrasiyi reddeden her türlü totaliter ve diktacı partileri
yasaklamaktadır.
d)Laiklik: daha önce de gördüğümüz gibi siyasi partiler, devletin sosyal ekonomik, siyasi veya hukuki temel
düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandıramazlar.
e)Sınıf veya zümre diktatörlüğünün yasaklanması: Anayasa ile “önlenen, iktidarın bir sınıf egemenliği
kurmak yolunda kullanılması ve bir tek sınıfın bütün yetkili organlar eliyle kullanılabilecek egemenliği ele geçirip öbür sınıfları egemenliğin kullanılmasına o veya bu şekilde katılmaktan alıkoyması, kendi durumunu sürekli ve değişmez kılmasıdır.”
Sınıfların menfaatlerini temsil eden partiler yasaklanmış değillerdir. Asıl mesele egemenliğin sadece bir sınıfın eli altında olmamasıdır.
b)Siyasi partilerin örgütlenme ve çalışmalarına ilişkin yasaklar:
a)Hakimler ve savcılar, Sayıştay dahil yüksek yargı organları mensupları, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri, yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri, Silahlı Kuvvetler mensupları ile yükseköğretim öncesi öğrencileri siyasi partilere üye olamazlar.” (m. 68/5).
b)Siyasi partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur. (m.69/1).
c)Siyasi partiler, ticari faaliyetlere girişemezler. (m. 69/2).
d)Siyasi partilerin gelir ve giderlerinin amaçlarına uygun olması gereklidir. Bu kuralın uygulanması kanunla düzenlenir. Anayasa Mahkemesince siyasi partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun tespiti, bu hususun denetim yöntemleri ve aykırılık halinde uygulanacak yaptırımlar kanunda gösterilir. Anayasa Mahkemesi, bu denetim görevini yerine getirirken Sayıştaydan yardım sağlar. Anayasa Mahkemesinin bu denetim sonunda vereceği kararlar kesindir. (m. 69/3).
e)Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz. (m. 69/7).
f)Bir siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesinin temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmi Gazetede gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamazlar. (m. 69/8).
g)Yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alan siyasi partiler temelli olarak kapatılır. (m. 69/9)
h)Anayasa Mahkemesince temelli kapatılan veya siyasi parti siciline kayıtlı bulunan siyasi partilerin isimleri, amblemleri, rumuzları, rozetleri ve benzeri işaretleri başka bir siyasi partice kullanılmayacağı gibi, daha önce kurulmuş Türk devletlerine ait topluma mal olmuş bayrak, amblem ve flamalar da siyasi partilerce kullanılmaz.
Kurulacak siyasi partiler, Anayasa Mahkemesince kapatılan siyasi partilerin devamı olduklarını beyan edemez ve böyle bir iddiada bulunamazlar.
Komünist, anarşist, faşist, teokratik, nasyonal sosyalist, din, dil, ırk, mezhep ve bölge adlarıyla veya aynı anlama gelen adlarla da siyasi partiler kurulamaz veya parti adında bu kelimeler kullanılamaz. (Siyasi Partiler Kanunu, m. 96).
Bir kısmı normal görülebilecek olan bu yasak hükümlerinden bazıları, siyasal partilerin serbestçe faaliyette bulunmalarına ciddi engeller çıkarabilecek niteliktedir. Yasakların çokluğu, Anayasa koyucuda siyasal partilere karşı açık bir güvensizliği yansıtmaktadır. Bu güvensizliği, siyasal partileri demokratik siyasal hayatın vazgeçilmez unsuru sayan Anayasa ilkesi ile bağdaştırmak mümkün değildir.
Siyasal Partilerin Kapatılması
Siyasi partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır.
Anayasada yazılı nedenlerle Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bir siyasi partinin kapatılması davasının açılması; a)Re’sen,
b)Bakanlar Kurulu kararı üzerine Adalet Bakanının istemiyle,
c)Bir siyasi partinin istemi üzerine olur,
Ancak, bir siyasi partinin Cumhuriyet Başsavcılığından dava açılmasını isteyebilmesi için, bu partinin son milletvekili genel seçimlerine katılmış olması, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunması, ilk büyük kongresini yapmış olması, partinin merkez karar ve yönetim kurulunun üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu ile dava açılmasının istenmesi yolunda karar alınmış bulunması ve istemin parti adına parti genel başkanı tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak yapılmış olması gerekir.
Cumhuriyet Başsavcılığı, Adalet Bakanının veya partinin yazılı isteminde yeterli delil bulunduğu kanısına varırsa davayı açar. Yeterli delil bulunmadığı kanısına varırsa dava açmayacağını istemde bulunan Adalet Bakanına veya siyasi parti genel başkanlığına yazı ile bildirir.
Adalet Bakanının veya siyasi partinin, Cumhuriyet Başsavcılığının bildirimi üzerine, bu bildirimin tebliği tarihinden başlayarak otuz gün içinde Siyasi Partilerle İlgili Yasakları İnceleme Kuruluna yazı ile itirazda bulunma hakkı vardır.
Kurul, itirazı ivedilikle en geç otuz gün içinde inceler, itirazı haklı görmezse dava açılmaz, haklı görürse, Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasa Mahkemesine dava açmakla yükümlüdür.
Bu maddenin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde yer alan hükümler milletvekili genel seçimiyle, bu seçimin yenilenmesine veya milletvekili ara seçimlerine dair verilen kararın Resmi Gazetede yayımlandığı tarihten başlayarak oy verme gününün ertesi gününe kadar geçecek süre içinde uygulanamaz.(Siyasi partiler Kanunu m.100)
SİYASİ PARTİLERE DEVLET YARDIMI:
Siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsuru olması, siyasi partilere devlet yardımını zorunlu kılmıştır.
Siyasi partilere ilk devlet yardımı 1961 Anayasasında yapılan 1971 değişikliği ile olmuş ama aynı yardımdan 1982 Anayasasında söz edilmemiştir.
Siyasi partiler kanunun da bir çok kez düzenlenen bu hüküm, partiler arasında eşitsizlik yaptığı gerekçe si ile iptal edilmiş, nihayet 1995 Anayasa değişiklikleri ile 68/8 “ Siyasi partilere devlet, yeteri düzeyde ve hakça mali yardım yapar. Partilere yapılacak yardımın,alacakları üye aidatının ve bağışların tabi olduğu esaslar kanunla düzenlenir”


Misafir 29 Kasım 2011 19:29

Alıntı:

demokrasi kompozisyon ile ilgili daha fazla bilgi istiyorum
demokrasi ile ilgili kompozisyon


Misafir 2 Aralık 2011 16:37

DEMOKRASİ
 
LÜTFEN DAHA FAZLA BİLGİ KOYARMISINIZ????


sajjsj 26 Aralık 2013 19:20

sesa
 
hepiniz *** 2-Serbestçe örgütlenen siyasi partiler bulunmalıdır.
3-Bu partiler arasında eşit şartlarda yürüyen iktidar yarışması olmalıdır.
4-Vatandaşlara temel hak ve özgürlükleri tanınmış olmalı ve bu haklar hukuki güvence altında olmalıdır.
Hürriyetçi demokratik rejimlerin bazı vazgeçilmez özellikleri vardır:
1-Milli egemenlik ve demokratik devlet, 2-Serbest seçimler ve insan haklarına saygılı devlet
1. MİLLİ EGEMENLİK VE DEMOKRATİK DEVLET
Anayasanın 6. maddesine göre;
a)Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
b)Türk Milleti, egemenliğini,Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
c)Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz.
d)Hiçbir kimse, veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
Anayasanın 6. maddesi milli egemenlik ile ilgili maddesinde tüm bu hususların var olması gerektiğini bildirmiştir.
2.SERBEST SEÇİMLER
Demokrasinin en basit tanımı, “Yöneticilerin tüm yönetilenler tarafından serbest ve dürüst seçimler yolu ile seçildikleri bir rejim” olur.
Anayasamızın 67. maddesi: “.... seçimler ve halk oylaması, serbest eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetimi ve denetimi altında yapılır.”
Seçim hürriyetinin güvence altına alınması için kabul edilen ilkeler şunlardır:
a)Genel oy: Bütün vatandaşların oy hakkına sahip olmasıdır.
Türkiye birinci ve ikinci Meşrutiyet döneminde servete bağlı ilkesini kullanmıştır.
1924 yılında seçim kanununda yapılan değişiklikle erkekler için genel oy hakkı kabul edilmiş;
1934 de bu hak kadınlara da tanınmıştır. Böylece 1934 yılından beri Türkiye de genel oy sistemi mevcut
olmuştur.
Genel oy sistemi, oy hakkına, yaş kısıtlılık veya özellik gösteren bazı görevlerde bulunma gibi makul sebeplerle sınırlamalar getirilmesine engel değildir.
1982 Anayasası ilk şeklinde oy verme yaşı 21 iken Anayasada yapılan 1987 deki değişiklikle oy verme yaşı 20 ye, 1995 de yapılan değişiklikle 18 e indirilmiştir.
b)Eşit oy: Bu ilke her seçmenin bir tek oya sahip olduğu anlamına gelir.
c)Seçimlerin serbestliği:Vatandaşların hiçbir zorlama ve baskı altında kalmadan oylarını kullanmalarını ifade eder.
Ayrıca oy kullanmanın bir mecburiyet olmadığını ifade eder. Lakin ülkemizde genelde para cezası ile cezalandırılır oy kullanamayanlar. Bu nedenle seçimlerin serbestliği ilkesi zedelenmiştir.
d)Tek dereceli seçim:Seçmenlerin temsilcilerini doğrudan doğruya veya dolaylı seçmeleri bakımından, tek dereceli ve iki dereceli olarak ikiye ayrılır.
Türkiye de 1946 yılına kadar seçmenler önce “ikinci seçmenle”i seçerdi daha sonra ikinci seçmenler temsilcileri seçerdi. 1946 yılından sonra tek dereceli seçime geçilmiştir.
e)Oyun gizliliği: Seçmenin iradesini serbestçe kullanabilmesi için en önemli ilkelerden biridir. 1950 yılından sonra Türkiye de uygulanmaya başlanmıştır.
f)Açık sayım döküm:Oyların sayım ve dökümünün kamuya açık olarak yapılmasına denir. Seçmenin iradesinin sonradan değiştirilmesini engeller. 1950 yılında Türkiye’de de kabul edilmiştir.
g) Seçimlerin Yargı Organlarının Yönetim ve Denetiminde Yapılması:Anayasamızın, seçimlerin serbestliğini ve dürüstlüğünü sağlama amacıyla kabul ettiği önemli bir ilkede, seçimlerin yargı organlarının genel yönetimi ve denetimi altında yapılmasıdır.
Anayasanın 79. maddesine göre, “seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır. Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları,şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur. Yüksek Seçim Kurulu’nun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz...
Gerçekten, seçim işlerinin yönetim ve denetimini siyasal organlara bırakmak, seçimlerin dürüstlüğü açısından çok sakıncalı olabilirdi. Türkiye’de 1961 Anayasası’ndan önce, milletvekillerinin seçim tutanaklarını kabul etme görevi doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisindeydi. Dolayısıyla, tutanakların kabul veya reddinde siyasal düşüncelerin rol oynadığı görülüyordu.
1961 ve 1982 Anayasaları, seçimlerin yönetim ve denetimini tarafsız yargı organına vermekle, seçimlerin dürüstlüğünü güvence altına alacak çok önemli bir ilke getirmişlerdir.
3.ÇOK PARTİLİ SİYASİ HAYAT
*Anayasamız siyasi partileri demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları olarak kabul etmiştir. *Siyasi partiler önceden izin alınmaksızın kurulurlar ve Anayasa ve kanun hükümleri içinde faliyetlerini sürdürürler.
*Parti üyesi olmak için 18 yaşının ikmal edilmiş olması gerekmektedir.
Siyasi Partilerin Faaliyetlerine İlişkin Olarak Getirilen Sınırlamalar:
a)Siyasal partilerin amaçlarına ilişkin yasaklar:
1961 ve 1982 Anayasaları, siyasal parti faaliyetleri konusunda, siyasal alanı anayasa ile sınırlandırmış,
yani “militan demokrasi yada mücadeleci demokrasi” anlayışını tercih ermiştir.
Mücadeleci Demokrasi: Özgürlükçü demokrasiyi ortadan kaldırmak amacında olan akımlara, meşru siyasal faaliyet alanını kapatan demokrasi anlayışıdır.
82 Anayasasının 1995 de yapılan değişikliği ile m.68/4 de “siyasi partilerin tüzük ve programları ile
eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne , insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğü savunmayı veya yerleştirmeyi amaçlayamaz, suç işlenmesini teşvik edemez.”
1982 Anayasasının 68. maddesinin 4. fıkrasındaki yasaklar daha detaylı incelenirse, bu hükümlerin
siyasi partileri şu faaliyetler bakımından sınırladığını görürüz:
a)Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğü; ilkesi devletin dış bağımsızlığının ve ülke bütünlüğünün
korunmasını, azınlık yaratılmasının önlenmesini,bölgecilik ve ırkçılık yasağı gibi eşitlik ilkelerinin korunması hususlarını kapsamaktadır.
b)Cumhuriyetçilik ilkesi: bu ilke, monarşik partileri yasaklamaktadır.
c)Demokratik devlet düzeni: çok-partili demokrasiyi reddeden her türlü totaliter ve diktacı partileri
yasaklamaktadır.
d)Laiklik: daha önce de gördüğümüz gibi siyasi partiler, devletin sosyal ekonomik, siyasi veya hukuki temel
düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandıramazlar.
e)Sınıf veya zümre diktatörlüğünün yasaklanması: Anayasa ile “önlenen, iktidarın bir sınıf egemenliği
kurmak yolunda kullanılması ve bir tek sınıfın bütün yetkili organlar eliyle kullanılabilecek egemenliği ele geçirip öbür sınıfları egemenliğin kullanılmasına o veya bu şekilde katılmaktan alıkoyması, kendi durumunu sürekli ve değişmez kılmasıdır.”
Sınıfların menfaatlerini temsil eden partiler yasaklanmış değillerdir. Asıl mesele egemenliğin sadece bir sınıfın eli altında olmamasıdır.
b)Siyasi partilerin örgütlenme ve çalışmalarına ilişkin yasaklar:
a)Hakimler ve savcılar, Sayıştay dahil yüksek yargı organları mensupları, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri, yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri, Silahlı Kuvvetler mensupları ile yükseköğretim öncesi öğrencileri siyasi partilere üye olamazlar.” (m. 68/5).
b)Siyasi partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur. (m.69/1).
c)Siyasi partiler, ticari faaliyetlere girişemezler. (m. 69/2).
d)Siyasi partilerin gelir ve giderlerinin amaçlarına uygun olması gereklidir. Bu kuralın uygulanması kanunla düzenlenir. Anayasa Mahkemesince siyasi partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun tespiti, bu hususun denetim yöntemleri ve aykırılık halinde uygulanacak yaptırımlar kanunda gösterilir. Anayasa Mahkemesi, bu denetim görevini yerine getirirken Sayıştaydan yardım sağlar. Anayasa Mahkemesinin bu denetim sonunda vereceği kararlar kesindir. (m. 69/3).
e)Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz. (m. 69/7).
f)Bir siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesinin temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmi Gazetede gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamazlar. (m. 69/8).
g)Yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alan siyasi partiler temelli olarak kapatılır. (m. 69/9)
h)Anayasa Mahkemesince temelli kapatılan veya siyasi parti siciline kayıtlı bulunan siyasi partilerin isimleri, amblemleri, rumuzları, rozetleri ve benzeri işaretleri başka bir siyasi partice kullanılmayacağı gibi, daha önce kurulmuş Türk devletlerine ait topluma mal olmuş bayrak, amblem ve flamalar da siyasi partilerce kullanılmaz.
Kurulacak siyasi partiler, Anayasa Mahkemesince kapatılan siyasi partilerin devamı olduklarını beyan edemez ve böyle bir iddiada bulunamazlar.
Komünist, anarşist, faşist, teokratik, nasyonal sosyalist, din, dil, ırk, mezhep ve bölge adlarıyla veya aynı anlama gelen adlarla da siyasi partiler kurulamaz veya parti adında bu kelimeler kullanılamaz. (Siyasi Partiler Kanunu, m. 96).
Bir kısmı normal görülebilecek olan bu yasak hükümlerinden bazıları, siyasal partilerin serbestçe faaliyette bulunmalarına ciddi engeller çıkarabilecek niteliktedir. Yasakların çokluğu, Anayasa koyucuda siyasal partilere karşı açık bir güvensizliği yansıtmaktadır. Bu güvensizliği, siyasal partileri demokratik siyasal hayatın vazgeçilmez unsuru sayan Anayasa ilkesi ile bağdaştırmak mümkün değildir.
Siyasal Partilerin Kapatılması
Siyasi partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır.
Anayasada yazılı nedenlerle Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bir siyasi partinin kapatılması davasının açılması; a)Re’sen,
b)Bakanlar Kurulu kararı üzerine Adalet Bakanının istemiyle,
c)Bir siyasi partinin istemi üzerine olur,
Ancak, bir siyasi partinin Cumhuriyet Başsavcılığından dava açılmasını isteyebilmesi için, bu partinin son milletvekili genel seçimlerine katılmış olması, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunması, ilk büyük kongresini yapmış olması, partinin merkez karar ve yönetim kurulunun üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu ile dava açılmasının istenmesi yolunda karar alınmış bulunması ve istemin parti adına parti genel başkanı tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak yapılmış olması gerekir.
Cumhuriyet Başsavcılığı, Adalet Bakanının veya partinin yazılı isteminde yeterli delil bulunduğu kanısına varırsa davayı açar. Yeterli delil bulunmadığı kanısına varırsa dava açmayacağını istemde bulunan Adalet Bakanına veya siyasi parti genel başkanlığına yazı ile bildirir.
Adalet Bakanının veya siyasi partinin, Cumhuriyet Başsavcılığının bildirimi üzerine, bu bildirimin tebliği tarihinden başlayarak otuz gün içinde Siyasi Partilerle İlgili Yasakları İnceleme Kuruluna yazı ile itirazda bulunma hakkı vardır.
Kurul, itirazı ivedilikle en geç otuz gün içinde inceler, itirazı haklı görmezse dava açılmaz, haklı görürse, Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasa Mahkemesine dava açmakla yükümlüdür.
Bu maddenin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde yer alan hükümler milletvekili genel seçimiyle, bu seçimin yenilenmesine veya milletvekili ara seçimlerine dair verilen kararın Resmi Gazetede yayımlandığı tarihten başlayarak oy verme gününün ertesi gününe kadar geçecek süre içinde uygulanamaz.(Siyasi partiler Kanunu m.100)
SİYASİ PARTİLERE DEVLET YARDIMI:
Siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsuru olması, siyasi partilere devlet yardımını zorunlu kılmıştır.
Siyasi partilere ilk devlet yardımı 1961 Anayasasında yapılan 1971 değişikliği ile olmuş ama aynı yardımdan 1982 Anayasasında söz edilmemiştir.
Siyasi partiler kanunun da bir çok kez düzenlenen bu hüküm, partiler arasında eşitsizlik yaptığı gerekçe si ile iptal edilmiş, nihayet 1995 Anayasa değişiklikleri ile 68/8 “ Siyasi partilere devlet, yeteri düzeyde ve hakça mali yardım yapar. Partilere yapılacak yardımın,alacakları üye aidatının ve bağışların tabi olduğu esaslar kanunla düzenlenir”[/QUOTE]



Saat: 01:21

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık