4 ek depremYER SARSİNTİSİ olarak da bilinir, Yer’in iç bölümlerinde oluşan ve esnek dalgalar devinimine yol açan ani sarsıntı. Belirli bir merkezden kaynaklanarak çevreye yayılan bu tür sismik dalgalar, çoğunlukla Yer yüzeyinde şiddetli sallantılara neden olur. Buna karşılık küçük ölçekli depremlerin çoğu, ancak duyarlı aygıtlarla saptanabilir. Çoğu büyük ölçekli depremin kökeni ve yayılması, levha tektoniği kuramıyla açıklanır. Bu kurama göre, Yer’in yüzey bölümleri çok sayıda geniş ve sert levhadan oluşmakta ve birbirlerine göre hareket halinde olan bu levhalar, sınır bölümlerinde etkileşim içine girmektedirler. En şiddetli depremler levhaların örtüşme bölgelerinde, levhalardan birinin, ötekisinin altına dalmasıyla oluşur. Bunların çoğu, merkezi 300 km’den daha aşağıda olan derin odaklı depremlerdir ve ada yayları ve derin deniz çukurlarıyla yakından bağıntılıdır. Levhaların, ayrıldığı ya da birbirlerine sürtünerek geçtiği bölümlerinde de, yüzeyden algılanabilen sismik dalgalar oluşur. Bununla birlikte, bu alanlardan kaynaklanan depremler çoğunlukla daha düşük şiddetli ve görece sığdır. Birbiriyle etkileşime giren levhaların sınır bölgelerinde, tektonik süreçler sonucunda biriken esnek gerilimlerin kayaçların dayanımını aşması durumunda kayaçlar birden çatlamaya başlar ve bu da sismik dalgaların oluşmasına yol açar (sismik dalga). Üç büyük sismik kuşak belirlenmiştir:1) Büyük Okyanusu çevreleyen levhaların sınır bölümleri boyunca uzanan ve sismik açıdan son derece etkin And Dağları ve California’daki San Andreas kırık kuşağını içeren Büyük Okyanus deprem kuşağı; 2) Avrupa’nın Akdeniz kıyılarından Büyük Okyanusa kadar uzanan ve güney sınırları boyunca Alp kuşağını içeren Asya kuşağı; 3) dünya çapında kesintisiz bir çöküntü (rift) sistemi oluşturan orta okyanus sırtları. Bu kuşakların ve bu kuşaklarla bağlantılı çeşitli alanların dışında kalan bölgelerde, levha sınırlarından oldukça uzak kesimlerde de küçük ya da büyük ölçekli depremler oluşabilir. Levha içi depremler olarak adlandırılan bu sarsıntılar, levha devinimi dışındaki mekanizmalarla açıklanır ve ender de olsa gerilimlerin, levhanın iç kesimlerindeki kayaçların dayanımını da aşabileceği varsayımına dayanılır. Örneğin, magmanın aşamalar halinde yukarı yükselmesi ve şiddetli püskürmeleri, sismik titreşimler başlatabilir. Bazı düşük şiddetli depremler ise, çeşitli insan etkinlikleri sonucunda, yüzeyin hemen altındaki kayaç katmanlarının dengesinin bozulması sonucunda da oluşabilir. Yeraltı nükleer denemeleri, çok büyük su kütlelerinin büyük barajların arkasında toplanması ve atık suların, derin kuyular aracılığıyla Yer’in derinliklerine pompalanması, bu tür etkinliklerdendir. Depremlerin konumu sismograf aracılığıyla belirlenir. Bu aygıt, odak noktasından Yer yüzeyine doğru ya da yüzey boyunca ilerleyen sismik dalgaların yol açtığı zemin salımmlarım kaydeder. Yakınlarda oluşan bir depremin sismogramı oldukça basittir ve yayılma doğrultusunda titreşen birincil dalgalar (P dalgaları) ile daha yavaş ilerleyen ve yayılma doğrultusuna dik olarak titreşen ikincil dalgaları (S dalgaları), ayrıca Yer yüzeyi boyunca yol alan çok şiddetli yüzey dalgalarını gösterir. Uzakta oluşan depremlerin sismogramları ise daha karmaşıktır, çünkü bu durumda, belirli bir noktadan kaynaklandıktan sonra sismografa ulaşana değin yerkabuğunun çeşitli katmanlarında yansımaya ya da kırılmaya uğrayan çeşitli türden sismik dalgalar söz konusudur. Bu dalgaların sismografa ulaşma süreleri ile dışmerkez uzaklıkları (kaynak noktasından olan uzaklıkları) arasındaki ilişki, bir zaman-uzaklık eğrisiyle belirlenir, ulaşma zamanı düşey, dış merkeze uzaklığı ise yatay eksenler üzerinde okunur. Eğer çeşitli sismik dalgaların sismografa ulaşma zamanları bir kayıt istasyonundaki sismogram üzerinde okunur ve standart zaman-uzaklık eğrileriyle karşılaştırılırsa, deprem merkezinin istasyondan olan uzaklığı hesaplanabilir. Bir depremin magnitüdü (açığa çıkan ya da harcanan toplam enerji miktarı), çoğunlukla Richter ölçeğine göre belirlenir. Richter ölçeğisismik dalga genliklerinin sismograf kayıtlarına dayanılarak hazırlandığı bir logaritmik cetveldir. Ölçek, bir birimlik magnitüt artışı, depremin boyutlarında 10 katı bir artışa karşılık gelecek biçimde düzenlenmiştir; örneğin, Richter ölçeğine göre magnitüdü 8 olan bir deprem, magnitüdü 4 olan bir depremden 10 bin kez daha büyüktür. İkincisi ancak zayıf bir hasara yol açarken magnitüdü 8 olan deprem büyük bir yıkıma neden olur. Bir depremin magnitüdü, onun Yer yüzeyinde oluşturduğu sarsıntının algılanma derecesi ve belirli bir bölgede yol açtığı yıkımın boyutlarını ifade eden şiddetinden farklıdır. Genel olarak bir depremin şiddeti dışmerkezden olan uzaklığına bağlı olarak azalır. Ama yüzey jeolojisi (örn. bölgenin tabanında sert anakayaç yerine tortul kayaçların ya da gevşek yapılı dolgu malzemelerinin bulunması) ve başka etkenler nedeniyle, yapılar üzerinde yine de önemli etkilerde bulunabilir. Bazı depremler tarihte çok büyük yıkımlara yol açmıştır. Geniş bir alanda bu kadar kısa bir süre içinde bu ölçüde yıkıcı olan başka bir doğal olgu yoktur. Örneğin, 1556’da Çin’in Shaanxi eyaletinde görülen büyük depremde, yaklaşık 830 bin kişi ölmüş, bölgedeki kasaba ve köyler tümüyle yok olmuştur. Büyük depremler sırasında oluşan sert yüzey hareketleri, yanlış tasarımlanmış ya da kötü inşa edilmiş yapılar üzerinde büyük hasarlara yol açabilir. Bu tür durumlarda insanlar, yapıların altında kalarak ya da denetim dışı yangınlarda yanarak ölürler. Kimi zaman depremlere eşlik eden toprak kaymaları ve çamur akmaları ya da denizaltı depremlerinin (bazen de yanardağ püskürmelerinin) neden olduğu tsunamiler de (sismik deniz dalgaları) son derece yıkıcı sonuçlara yol açar. 1960’ların ortalarından başlayarak Çin, Japon, Sovyet ve ABD’li sismologlar, depremlerin önceden öğrenilmesine yönelik çok sayıda araştırma yaptılar. Bu alanda çeşitli ilerlemeler sağlanmakla birlikte, depremlerin zaman, yer ve şiddetinin doğru ve kesin bir biçimde önceden kestirilmesine ilişkin bir yöntem geliştirilemedi. Sismologlar, büyük depremler öncesinde, sık sık, depremlerin dışmerkezleri yakınındaki kayaç ve topraklarda ölçülebilir fiziksel değişikliklerin olduğunu saptadılar. Esnek gerilmenin artmasından kaynaklanan zemin eğimindeki keskin değişiklikler, düzensiz magnetik değişimler, kara hareket hızının farklılaşması ve kayaç yoğunluğundaki önemsiz değişmeler bu tür haberci olaylar olarak tanımlanmıştır. Türkiye, Alp deprem kuşağının üzerinde yer almaktadır. Kuzey Anadolu Kınk Kuşağı, bu tektonik kuşak üzerinde çok etkin bir bölge olarak uzanmaktadır. Genel olarak Türkiye, Alp kıvrım sisteminin üzerinde bulunmaktadır. Topografik olarak iki dağ silsilesi, batıdan doğuya doğru ülkeyi kateder. Bunlardan biri kuzeyde Karadeniz, öteki ise güneyde Akdeniz boyunca görülür. Bu iki temel dağ silsilesi arasında yüksekliği yaklaşık 1.000 m olan Anadolu platosu yer alır. Alp dağoluşumu sürecinde, her iki kıvrımın oluşumu da Kretase (Tebeşir) Döneminde (y. 136-65 milyon yıl önce) başlamış ve Eosen Bölümde (y. 54-38 milyon yıl önce) son bulmuştur. Dağoluşumu hareketleri, kuzeydeki kıvrımda kuzeyden güneye doğru, güneydeki kıvrımda ise, güneyden kuzeye doğru olmuştur. Anadolu platosu, kristalin şist ve eski derinlik kay açlarını içerir. Bu kayaçların üzeri daha sonra Eosen, Oligosen (y. 38-26 milyon yıl önce) ve Neojen (y. 26-2,5 milyon yıl önce) kayaçlarıyla örtülmüştür. Dağoluşumu hareketlerini karaoluşumu hareketleri izlemiş ve bu tektonik düzensizlik sonucunda Türkiye’nin yüzeysel yapısı oluşmuştur. Türkiye, tektonik özellikler açısından Kuzey Anadolu Kınk Kuşağı ve Doğu Anadolu Kınk Kuşağı olmak üzere başlıca iki ana kırık kuşağına ayrılır. Türkiye’de depremler daha çok Kuzey Anadolu Kırık Kuşağı boyunca gerçekleşmektedir. Doğuda Varto ve Üstükran’dan başlayan bu kırık kuşağı, batıya doğru Erzincan, Koyulhisar, Reşadiye, Niksar, Tosya, Çerkeş, Mengen, Bolu ve Adapazarı’ndan geçerek Ege kıyılarına kadar uzanır. 1924’ten bu yana, Mercalli ölçeğine göre VIII ve daha yukarı şiddetteki 47 depremden 24’ü bu kırık kuşağında görülmüştür. Bu kuşakta oluşan depremlerin yol açtığı zararlar, elips biçimli bir alanda toplanmaktadır. Doğu Anadolu Kırık Kuşağı Amik Ovasından, Karlıova’ya kadar uzanır. 8. ve 10. yüzyıllarda önemli depremlerin görüldüğü bu kuşakta yakın dönemlerde de büyük zararlara yol açan yer sarsıntıları oluşmuştur. deprem kuşağıDEPREM BÖLGESÎ ya da SİSMİK KUŞAK olarak da bilinir, Yer yüzeyi boyunca uzanan, üzerinde dünya deprem etkinliklerinin çoğunun oluştuğu dar kuşak. Litosferin (dışkabuk), birbirine göre devinim halinde olan birçok büyük levhadan oluştuğu kabul edilirse, dünyadaki deprem kuşakları, bu levhaların etkileşime girdiği kenar bölümlerine karşılık gelir. Ada yayları, dağ kuşakları, yanardağ etkinlikleri, derin okyanus çukurları ve depremler, deprem kuşaklarının en önemli özellikleridir. Başlıca iki büyük deprem kuşağı, Büyük Okyanusu çevreleyen Büyük Okyanus deprem kuşağı ile Asor Adalarından başlayarak Akdeniz ve Ortadoğu üzerinden Hindistan’ın kuzey kesimlerine ve Endonezya’ya kadar uzanan ve buradan Büyük Okyanus deprem kuşağıyla birleşen Alp kuşağıdır. kaynak: Ana Britannica |
Doğal Afetler - Deprem 1 ek Depremler ve FaylarHareket eden levhalar birbirleri üzerine kuvvet uygularlar. Bu kuvvet yerkabuğundaki kayaçların direnç göstermesi yüzünden belli bölgelerde enerji birikimine yol açar. Bu enerji, kayaçların kırılma sınırını aştığı anda da kırılma (faylanma) olur ve biriken enerji açığa çıkar. Levha hareketleri yüzünden birikmiş gerilme enerjisinin aniden boşalmasına deprem diyoruz. (Ayrıca aktif volkanların içindeki hareketlilik nedeniyle oluşan ve yapıları farklı olan küçük depremler de vardır.) Deprem sırasında açığa çıkan enerji, ses veya su dalgalarına benzeyen ve sismik dalgalar adı verilen dalgalar ile yayılır. Bu dalgalardan Cisim Dalgaları, P dalgaları ve S dalgaları olarak ikiye ayrılır. P dalgaları, en hızlı yayılan bu yüzden deprem kayıt aletlerinde (sismograf) en önce görülen dalgalardır. P dalgalarında, titreşim hareketi yayılma doğrultusu ile aynıdır. Daha yavaş yayılan S dalgaları, kayıt aletlerinde ikincil olarak görülen ve titreşim hareketi yayılma doğrultusuna dik olan dalgalardır. S dalgaları sıvı içinde yayılamazlar. Yüzey Dalgaları ise Cisim Dalgaları’na göre daha yavaş yayılırlar ancak genlikleri daha büyüktür. Hızı daha fazla olan Love ve genliği daha büyük olan Rayleigh dalgaları olarak ikiye ayrılırlar. Yapılarda yıkıma yol açan dalgalar S dalgaları ile yüzey dalgalarıdır. Depremler çok değişik derinliklerde oluşabilir. 0-60 km. arası derinliklerde oluşanlar, sığ depremler olarak adlandırılır ve genelde kıtasal alanlarda (örn. Türkiye) meydana gelir. 60-300 km. derinliklerde oluşanlar, orta derinlikli depremler adıyla anılır ve bir levhanın diğer bir levha altına daldığı bölgelerde (örn. Japonya, Şili) görülür. Derin depremler ise yine aynı bölgelerde levhanın dalan ucunda 300-700 km. derinliklerde oluşan depremlerdir. Deprem Büyüklüğü ve ŞiddetiDepremlerin büyüklüğü (magnitude) ve şiddeti (intensity) genellikle birbirine karıştırılan iki kavramdır. Büyüklük, deprem sırasında boşalan enerji ile ilişkili bir değerdir ve aletsel olarak ölçülür. Şiddet ise deprem bölgesindeki hasara göre belirlenen göreceli bir değerdir. Büyüklük, deprem kayıt aletlerinde kaydedilen dalga genliğinin logaritmasını içeren bir bağıntı sonucunda, Charles Richter’in geliştirdiği ve Richter Ölçeği denilen bir cetvele göre hesaplanır. Logaritmik olduğu için büyüklükteki 1 birim artış, yer hareketlerinde 10 katlık fark yapmaktadır. Günümüzde birkaç değişik büyüklük hesabı yapılmaktadır.
|
http://www.afet.gen.tr/images/spacer.gif Deprem yer içinde fay olarak adlandırılan kırıklar üzerinde biriken biçim değiştirme enerjisinin aniden boşalması sonucunda meydana gelen yerdeğiştirme hareketinin neden olduğu karmaşık elastik dalga hareketleridir. Bu yerdeğiştirme miktarı depremin büyüklüğü ile doğru orantılı olup özellikle sığ depremlerde belli bir büyüklükten sonra faylanma ile ilgili kırıklar yeryüzünde görülmektedir.DepremDeprem, yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayı. Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır. Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına "Sismoloji" denir. Deprem türleri Depremler oluş nedenlerine göre degişik türlerde olabilir. Dünyada olan depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa baska doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yukarıda anlatılan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle "Tektonik" depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında olusurlar.Yeryüzünde olan depremlerin %90'ı bu gruba girer. Türkiye'de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler "Volkanik" depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar.Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin meydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya ve İtalya'da olusan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır. Bir başka tip depremler de "Çöküntü" depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşlukları tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir. Odağı deniz dibinde olan derin deniz depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara "Tsunami" (Japonca: limanda koca dalga) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya'da Tsunami'den 1896 yılında 30.000 kisi ölmüştür. Depremlerin önemli bir bölümü yeryüzünden yaklaşık 12km derinliklere kadar uzanan elastik kısımda üst kabuk içinde meydana gelmektedir. Bu derinlikten daha derinliklerde sıcaklık 400 derecenin üzerinde olduğu için yerdeğiştirme hareketi depremsiz, krip denilen yavaş plastik şekil değiştirme enerjisi şeklinde yutulur. Buna karşılık elastik üst kısımda ise her yıl birkaç cm'lik yerdeğiştirme yüzyıllarca birikerek birkaç metre birden büyük bir depremle meydana gelmektedir. Depremler sırasında ilk kırılma başlangıcının bu elastik alan sınırında meydana geldiği anlaşılmaktadır. A) İki yönden sıkıştırılan kaya B) Bu kuvvet altında kayanın zamanla şekil değiştirmesiC) Kaya aniden kırılarak fay oluşur ve ortaya çıkan enerji deprem dalgaları halinde yayılır. Hareket yatay olduğu gibi düşey de olabilir. Kırılmanın olduğu noktaya "Odak" (iç merkez) denir. Odak noktasının düşey olarak yeryüzüne rastladığı noktaya "Episantr" (dış merkez) denir.
Şiddet cetvellerinin açıklamasına geçmeden önce, burada kullanılacak terimlerin belirtilmesine çalışılacaktır. Özel bir şekilde depreme dayanıklı olarak projelendirilmemiş yapılar üç tipe ayrılmaktadır:
Hasar Grupları Yapılardaki hasar ise beş gruba ayrılmıştır :
Bunlardan; a) Bölümünde depremin kişi ve çevre,MSK Şiddet Cetveli I- Duyulmayan (a): Titreşimler insanlar tarafından hissedilmeyip, yalnız sismograflarca kaydedilirler. II- Çok Hafif (a): Sarsıntılar yapıların en üst katlarında, dinlenme bulunan az kişi tarafından hissedilir. III- Hafif (a): Deprem ev içerisinde az kişi, dışarıda ise sadece uygun şartlar altındaki kişiler tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen hafif bir kamyonetin meydana getirdiği sallantı gibidir. Dikkatli kişiler, üst katlarda daha belirli olan asılmış eşyalardaki hafif sallantıyı izleyebilirler. IV- Orta Şiddetli (a): Deprem ev içerisinde çok, dışarıda ise az kişi tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen ağır yüklü bir kamyonun oluşturduğu sallantı gibidir. Kapı, pencere ve mutfak eşyaları v.s. titrer, asılı eşyalar biraz sallanır. Ağzı açık kaplarda olan sıvılar biraz dökülür. Araç içerisindeki kişiler sallantıyı hissetmezler.VI- Çok Şiddetli (a): Deprem ev içerisinde ve dışarıda hemen hemen herkes ratafından hissedilir. Ev içerisindeki birçok kişi korkar ve dışarı kaçarlar, bazı kişiler dengelerini kaybederler. Evcil hayvanlar ağıllarından dışarı kaçarlar. Bazı hallerde tabak, bardak v.s.gibi cam eşyalar kırılabilir, kitaplar raflardan aşağıya düşerler. Ağır mobilyalar yerlerini değiştirirler.VII- Hasar Yapıcı (a): Herkes korkar ve dışarı kaçar, pek çok kişi oturdukları yerden kalkmakta güçlük çekerler. Sarsıntı, araç kullanan kişiler tarafından önemli olarak hissedilir.VIII- Yıkıcı (a): Korku ve panik meydana gelir. Araç kullanan kişiler rahatsız olur. Ağaç dalları kırılıp, düşer. En ağır mobilyalar bile hareket eder ya da yer değiştirerek devrilir. Asılı lambalar zarar görür.IX- Çok Yıkıcı (a): Genel panik. Mobilyalarda önemli hasar olur. Hayvanlar rastgele öte beriye kaçışır ve bağrışırlar.X- Ağır Yıkıcı (b): C tipi çok yapıda yıkıntı, C tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda fazla yıkıntı, A tipi pek çok yapıda fazla yıkıntı görülür. Baraj, bent ve köprülerde önemli hasarlar olur. Tren yolu rayları eğrilir. Yeraltındaki borular kırılır ya da eğrilir. Asfalt ve parke yollarda kasisler olusur.XI - Çok Ağır Yıkıcı (b): İyi yapılmış yapılarda, köprülerde, su bentleri, barajlar ve tren yolu raylarında tehlikeli hasarlar olur. Yol ve caddeler kullanılmaz hale gelir. Yeraltındaki borular kırılır.XII- Yok Edici (Manzara Değişir) (b): Pratik olarak toprağın altında ve üstündeki tüm yapılar baştanbaşa yıkıntıya uğrar. |
Deprem öncesi değişimler Gökyüzündeki değişimler(1 saat - 1 hafta öncesi)
|
Depremin oluşması DEPREMLER VE JEOFİZİK Sismoloji (Deprem Bilimi), çok daha kapsamlı bir bilim olan jeofiziğin bir dalıdır.
|
1 ek DEPREMDeprem, yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayı. Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapıların da hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır. Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına "Sismoloji" denir. Deprem Türleri Depremler oluş nedenlerine göre değişik türlerde olabilir. Depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa başka doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yerkabuğunu oluşturan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle "Tektonik" depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında oluşurlar. Yeryüzünde olan depremlerin %90'ı bu gruba girer. Türkiye'de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler "Volkanik" depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar. Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin meydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler. Japonya ve İtalya'da oluşan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır. Bir başka tür depremler de "Çöküntü" depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşluklara tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir. Odağı deniz dibinde olan derin deniz depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara "Tsunami" (Japonca: limanda koca dalga) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya'da tsunami'den 1896 yılında 30.000 kişi ölmüştür. Depremlerin ölçümüSismologlar depremi çıplak gözle ve doğrudan gözlemleyemediklerinden bazı sayısal verileri veya çeşitli ölçümleri esas alarak depremleri analiz ederler. Bu yüzden temel olarak birbirinden farklı ama eşit derecede önemli iki ölçüm sistemiyle depremleri analiz ederler: büyüklük ve şiddet. Bir depremin sahip olduğu enerji, büyüklük sistemiyle, herhangi bir noktadaki sarsıntı yoğunluğu ise şiddet sistemiyle ölçülür. Depremlerin boyutu ve oluşum sıklığı Dünyanın pek çok bölgesinde hergün küçük depremler olmaktadır,hatta ABD'deki Alaska ve California'da, Endonezya'da veya Japonya'da bir gün içinde birden çok sayıda deprem olmaktadır. Büyük depremler ise daha az görülmektedir. İngiltere yapılan hesaplamalar şu sonucu ortaya çıkarmıştır:
Depremlerin etkileri
|
Deprem 1 ek Deprem; yerkabuğunun derin katmanlarının kırılıp yer değiştirmesi yada yanar dağların püskürmesi sırasında olan sarsıntı, yersarsıntısına denir. Diğer bir adı da zelzeledir. Depremin olduğu yerde yer titreşim yapar ve sallanır. Deprem bir doğa olayıdır ve yapay olarak oluşturulan sarsıntılara deprem denmez. Yapay olarak oluşturulan sarsıntılara “yerin salınışı” adı verilir. Deprem titreşimleri, yer salınımlarından genel olarak; doğal nedenlerinden oluşmaları; ani başlamaları ve bitmeleri, titreşim süresince bazı fayların bulunmasıyla ayırt edilirler. Depremler yer kabuğunun yeni kıvrılmış veya kırılmış yerinde, a)Çok engebeli bölgelerde, b)Genç kıvrımlarla, vadilerin birleştiği, c)Dağ yamaçlarının denizin derinliklerine kadar indiği alanlarda meydana gelir. Depremlerin nedenlerinden birisi volkanik bölgelerde yerkabuğunun altındaki erimiş kayaçların hareket etmesidir. Ancak bu tür depremler yerkabuğundaki kırıklıkların oluşturduğu kırık kuşakları boyunca görülürler. Büyük kütleler halindeki yerkabuğu katmanlarının birbirinden farklı hareketleri kırık kuşağı boyunca büyük bir gerilim oluşturur: kırık kuşağının her iki yanındaki kayaçlar bir yay gibi gerilir. Sonra birdenbire kayaçların direnci kırılır ve büyük kütleler halindeki yerkabuğu katmanları harekete geçer; gergin kayalar serbest bırakılmış bir yay gibi titreşir. Aslında yerkabuğunun kırık kuşağı boyunca hareketi en şiddetli depremlerde bile yalnızca birkaç metredir. Ama bu hareket bir dakika kadar bir süreyle yerkabuğunu ileri-geri, aşağı-yukarı şiddetle sarsar. Yer altında iç merkez /ocak/odak/hiposantr denen depremin başlangıç noktasında meydana gelen sarsıntı dalgalar halinde yayılarak yer yüzünde üst merkez/episantr denen bir noktada deprem şoku olarak ortaya çıkar Burası depremin merkezidir ve buradan uzaklaştıkça şiddet azalır. Deprem merkezinden çevreye doğru muntazaman dalgalar halinde yayılır. Bunlara deprem dalgaları denir. Başlıca üç dalga çeşidi vardır: 1)Boylamasına Dalgalar: P dalgaları da denir Sismografların ilk kaydettikleri dalgalardır. Bu dalgalar katı, sıvı ve gaz halindeki bütün maddeler içinde yayılır. Bu dalgaların hızı saniyede 8 km kadardır. İnsanın kulağına ulaştığında boğuk bir gürleme halindedir. 2)Enlemesine Dalgalar: S dalgaları da denir. Hızı 4,8 km kadardır. Katı maddeler içinde yayılan bu tip dalgalar daha yavaş hareket ederler. Yayılma yönüne dik titreşimler meydana getirirler. 3)Uzun Dalgalar: L dalgaları da denilen bu tip dalgalar sismografların en son kaydettikleri dalgalardır. Yıkıcı sarsıntıları meydana getirirler. Bu dalgaların yayılma şekli, suya atılan bir taşın meydana getirdiği dalgaların yayılma şekli gibidir. Depremler çeşitli derecede olur;özel gözlemevlerindeki sismograflarla tespit edilebilecek zayıf depremler bulunduğu gibi, yerin yarılmasına ve kalabalık bölgelerde büyük felaketlere yol açabilecek derecede şiddetli depremler görülür. Aynı şiddetteki depremler her yerde aynı etkiyi göstermez. Depremlerin yaptıkları hasarların derecesi o yerin coğrafi özelliğine ve toprağın yapısına bağlıdır. Kırık bölgelerde, alüvyonlu ovalarda ve kum, çakıl gibi gevşek topraklı yerlerde meydana gelen depremler daha çok zarar verir. Kayalık alanlarda ve eski kütlelerin bulunduğu sahalarda meydana gelen sarsıntılar ise daha az hasar meydana getirir. Bu durumda, depremin meydana getirdiği zararları asgari seviyeye indirmek mümkündür. Sert kayalık alanlar üzerine depreme dayanıklı evler yapmak bu tedbirlerin başlıcasıdır. Depremin zararlarını en aza indirmek için alınacak diğer tedbirler:
Depremler şiddetlerine göre Mercalli Cancani ölçeğinde şu şekilde derecelenir: 1.Derece: Ancak sismograflar kaydeder. 2.Derece: Çok hafif geçer. Binaların üst katlarında oturanlar ve çok hassas kişiler tarafından hissedilir. 3.Derece:Hafif sarsıntılardır. 4.Derece: Orta şiddette sarsıntılardır. Evlerde kolayca hissedilebilir. 5.Derece: Oldukça şiddetlidir. Herkes duyar. Bütün binalar ve eşyalar sallanır. 6.Derece: Şiddetlidir. Herkes duyar. Bazı binaların sıvaları dökülür. 7.Derece: Çok şiddetlidir. Binalarda çatlaklar oluşur. Ev eşyaları devrilir. 8.Derece: Tahripkardır. Bacalar ve anıtlar yıkılır. Binalarda yarıklar oluşur. 9.Derece: Çok tahripkardır. Taş binalar çöker. 10.Derece:Yıkıcı sarsıntılardır. Binalar temellerinden yıkılır. Şehirlerdeki su boruları,kanalizasyon ve hava gazı boruları gibi alt yapı hizmetleri büyük hasarlara uğrar. Demir yolları bozulur. 11.Derece:Afettir,bütün yapılar yıkılır. Yerde büyük çatlaklar, çökmeler olur. 12.Derece: Çok büyük afettir. İnsan yapısı olan her şey yıkılır. Yer yüzünün şekli değişir. Yatay yer değiştirmeler olur. Bugüne kadar, Richter ölçeğine göre tespit edilen en şiddetli sarsıntı 1960’da Şili’de 8,5 şiddetinde olmuştur. Denizin dibinde veya kıyıda meydana gelen depremler, şiddetine göre denizlerde büyük ve hızlı dalgalara sebep olur. Bunların hızları saatte 600-800 km’ye ulaşabilir. Bu tür dalgalara Japonca: Tsunami adı verilir. Depremleri inceleyen bilim dalına sismoloji, depremle oluşan sismik dalgaların süre ve genlik gibi özelliklerini kaydeden aygıta sismograf denir. Sismograf bir çerçeve, ona asılı bir ağırlık ve bunların birbiri karşısındaki konumlarında meydana gelen değişikliği kağıt üzerine aktaran bir düzenekten oluşur. Sismografın içinde bulunan ayna düzeni bir ışık demetini döner bir silindir üzerindeki fotoğraf kağıdına yansıtır. Sismik dalgalar sismografın bulunduğu yeri sarstığı zaman sismograf bu sarsıntıyla hareket eder; ama içinde asılı durumda bulunan ağırlık hareket etmez. Böylece ağırlık ile üzerinde asılı olduğu çerçevenin birbiri karşısındaki konumu değişir. Buna bağlı olarak aynadan yansıyan ışık demeti döner silindirin yüzeyindeki fotoğraf kağıdı üzerinde zikzaklar çizer. Böylece sismik dalgaların özelliklerini gösteren çizgiler fotoğraf kağıdı üzerine işlenmiş olur. Yeryüzünde ve yeraltında meydana gelen depremlerin etkisi oldukça büyük olabilir. Çoğu zaman toprak kabarmaları, çöküntüler faylar meydana gelir.; 1906’da San Francisco depreminde böyle bir fay görülmüştür. Boyu 470km’yi bulan bu fay önüne çıkan her türlü araziyi hemen hemen doğru bir çizgi üstünde ikiye bölmüştür, yerüstü ve yeraltı sularında önemli değişiklikler olmuştur. Bu faylar boyunca birbirinden ayrılan arazilerin dikey veya yatay olarak kaydıkları, eski düzen ve biçiminin kilometrelerce genişliğinde bir alanda değişikliğe uğradığı görülür. Bir depremde etkilenen bölgelerin genişliği depremin sebebiyle yakından ilgidir. Buna göre depremler şöyle sınıflandırılabilir: 1)Çöküntü Depremler: Yeraltındaki bazı boşlukların birdenbire çökmesinden ileri gelir. Bazen çok şiddetli olan bu çeşit depremler, etkisini özellikle dar alanlarda gösterir. 1879’da İsviçre’nin Glaris kantonunun küçük bir kısmında olan deprem buna örnektir. 2)Volkanik Depremler: Yanardağ püskürmelerinden önce veya püskürmeyle birlikte olur. Bu depremin sebebi kapalı olan yanardağ bacasından çıkmak isteyen gaz veya lavın vuruntusudur.1883’de İschia adasında meydana gelen deprem bu çeşit bir deprem sayılır. Yalnız birkaç kilometre öteden duyulabilen bu deprem Casamicciola şehrini yıkarak bu küçücük adada 3000 insanın ölümüne yol açmıştır. Oysa eski ağzı adanın ortasında bulunan aynı yanardağ 1302 yılından beri hiçbir faaliyet göstermemiştir. 3)Tektonik Depremler: Depremlerin en önemli olanıdır. Bunların kesin sebebi henüz tartışma konusudur ve sebebinin tek olmadığı da şüphesizdir. Tektonik depremler yerkabuğunun, jeolojik sebeplerle bozulmuş olan izostatik dengesini elde etmesinden doğabileceği gibi, bazı faylar boyunca gelişen ağır ve belirsiz kaymaların sebep olduğu gerilim yığınlarından da ileri gelebilir. Onun için deprem bakımından en tehlikeli bölgeler (deprem bölgeleri) sıradağların ve büyük deniz çökeklerinin yanı başında bulunur. (Japonya, Şili, Sonda adaları ve küçük ölçüde Akdeniz’in çevresi). Önemli tektonik depremlerde hemen her zaman ilk sarsıntıdan sonra gittikçe daha az şiddette gelen ve günlerce, hatta aylarca sürebilen bir dizi hafif depremler görülür. Bu ikinci derecedeki sarsıntılar, deprem merkezinin bulunduğu bölgede denge ve gerilimin ayarlanmasıyla açıklanır. Bunun tersine olarak şiddetli bir depremden önce hafif öncü depremlerin görüldüğü daha sıktır. Bununla beraber bu konuda yapılan sayısız incelemelere rağmen bu gibi zayıf depremlerin ardından büyük bir sarsıntının gelip gelmeyeceğini kestirmek çok güçtür. Tektonik depremlerin incelenmesi, yerkabuğunun az veya çok derin tabakalarının fizik ve mekanik yapısı bakımından önemli bir rol oynar. Bu çeşit bir incelemede göz önünde bulundurulacak önlemler şunlardır: 1)Deprem merkezinin derinliği, bilinen depremlerin çoğunda deprem merkezi, yeryüzüyle 50 km’lik bir derinlik arasında bulunur. Fakat yerin 700 km kadar derinliğinde, derin merkezli depremlerin meydana geldiği yakın zamanlarda anlaşılmıştır. Bu gibi depremlerin etkileri coğrafi bakımdan çok yaygın ve geniş olabilir; fakat genellikle hiçbir yerde büyük zarara yol açmıştır. 2)Yayılma Dalgaları: Deprem dalgaları titreşimli dalgalardır; başlıcaları şunlardır: boylamasına iç dalgalar, enlemesine iç dalgalar, ve uzun dalgalar; boylamasına iç dalgalar, uzak bir yerde ilk defa beliren dalgalara denir;enlemesine iç dalgalar ikinci olarak gelen dalgalardır; derin depremler dışında yüzeysel olan çeşitli dalgalara da uzun dalgalar denir; çünkü bunların titreşim devresi ötekilerden daha uzundur. Bu dalgaların çeşitli sismoloji istasyonlarınca “sismogram” adı verilen grafikler halinde kaydı ve bu kayıtların karşılaştırılmasıyla deprem merkezinin derinliği ve merkez üssü noktası kesinlikle bulunabilir. İç dalgalar geçtikleri çeşitli tabakaların esnekliğiyle belirlenen bir yayılma hızı gösterir; deprem merkezi derinse hız da fazladır. Sürekli kırılma yüzünden bu dalgaların yolağı yukarı doğru hafifçe içbükey biçimdedir, hızları da boylamasına iç dalgalar için 7,5-15 km/s, enlemesine iç dalgalar için 4-7,5 km/s kadardır, yüzeysel dalgalar, 4km/s’lik bir hızla yayılır. Ayrıca, iç dalgalar, “yerçekirdeği” adı verilen 3000 km derinliğe ulaştıkları zaman gerçek bir kırılma ve yansımaya uğrar; yeryüzüne geri dönen bütün bu dalgaların tespit edilerek inceden inceye gözden geçirilmesiyle Yer’in iç yapısı hakkında bir fikir edinmek mümkün olabilir. Bazı özel deprem olaylarına da değinecek olursak: Deniz kıyısı yakınında veya denizde olan depremler, hava olaylarından ileri gelen kabarmalardan farklı olarak korkunç deniz kabarmalarına yol açabilir. Öte yandan da insanların hayal gücünü işleten çeşitli belirtiler de deprem olacağına birer işaret sayılmıştır. Fakat bunlar daha çok volkan faaliyetleriyle ilgilidir. Aynı şekilde, deprem sırasında topraktan gelen gürültünün kaynağını bulmak ve bunu belirli bir sebebe bağlamak da pek kolay değildir. Geçmişte, bazı şiddetli hava olayları (kasırga, fırtına, siklon) ile depremler arasındaki az veya çok tesadüfi ilintiler üzerinde durulmuştur. Bu olayların bazı hallerde, önceden var olan gizli gerilimlerin boşanması için bir “tetik” rolü oynama ihtimali tahminen inkar edilemese de günümüzde bilim adamları buna ancak bir istisna olarak bakabilirler. Fakat gene de insan açısından pratik önemi göz önünde tutularak bu konu üzerinde sürekli çalışmalar yapılmaktadır. Alıntıdır |
DEPREM ÖNCESİ ALINACAK ÖNLEMLER
DEPREM SIRASINDA ALINACAK ÖNLEMLER 1- BİNA İÇERİSİNDE
2- BİNA DIŞINDA
3- ARAÇ KULLANIRKEN
4- METRODA VEYA DİĞER TOPLU TAŞIMA ARAÇLARINDA BULUNURKEN
DEPREMDEN SONRA ALINACAK ÖNLEMLER
Alıntı |
oku sikpiç DEPREM ÖNCESİ ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER
|
Deprem DepremYerin derinliklerinden gelen, yeryüzünde sarsıntı biçiminde beliren, geçici ve kısa süren doğa olayı. Deprem, doğal afetler arasında en çok zarar verenidir. Başlıca üç nedenden oluşan deprem, oluş nedenine göre farklı şiddet ve sürede kendini gösterir: Çöküntü depremleri, yeraltındaki kimi boşlukların ansızın çökmesinden ileri gelir. Kimi zaman çok şiddetli olan bu tür depremler, etkisini özellikle dar alanlarda gösterir. Volkanik depremler, yanardağ püskürmelerinden önce ya da püskürmeyle birlikte olur. Bu depremlerin nedeni, kapalı yanardağ bacasından çıkmak isteyen gaz ya da lavın vuruntusudur. Tektonik depremler, en önemli depremlerdir. Bu depremlerin oluş nedenlerinin tek olmayışı, kesin nedenin saptanamayışına yol açar. Tektonik depremler yerkabuğunun, jeolojik nedenlerle bozulmuş olan izostatik dengesini sağlamasından olabileceği gibi, kimi faylar boyunca gelişen ağır ve belirsiz kaymaların neden olduğu gerilim yığınlarından da ileri gelebilir. O yüzden deprem bakımından en tehlikeli bölgeler, sıradağların ve büyük deniz çöküklerinin yakınındadır. Önemli tektonik depremlerde hemen her zaman, ilk sarsıntıdan sonra, gittikçe daha az şiddette ve günlerce, hatta aylarca sürebilen bir dizi hafif depremler görülür. Bunun tersine, şiddetli bir depremden önce, hafif ön depremlerin meydana geldiği daha sık görülür; bununla birlikte bu konuda yapılan sayısız incelemelere karşın bu gibi hafif depremlerin ardından büyük bir sarsıntının gelip gelmeyeceğini saptamak çok güçtür. Depremler, dalgalar hâlinde yayılır. Başlıca üç çeşit deprem dalgası vardır: Boylamasına dalgalar (P dalgaları), enlemesine dalgalar (S dalgaları) ve uzun dalgalar (L dalgaları). Depremlerin şiddeti Richter ölçeği denen bir birimle ölçülür. Buna göre depremler 1'den 12'ye kadar derecelenir. Türkiye, deprem kuşağı üzerinde olduğu için, depremlerin sık görüldüğü ülkelerden biridir. MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi |
Saat: 02:11 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık