MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Mimarlık (https://www.msxlabs.org/forum/mimarlik/)
-   -   Karayolu ve Karayolu İnşaatı (https://www.msxlabs.org/forum/mimarlik/261631-karayolu-ve-karayolu-insaati.html)

ThinkerBeLL 7 Temmuz 2009 01:53

Karayolu ve Karayolu İnşaatı
MsXLabs.org & Temel Britannica

Karayolları, otoyollar ve cad­deler, tekerlekli araç, hayvan ve insanların yolculuk yapabilmeleri için düzenlenmiş yol­lardır. Karayolu sözcüğü genellikle kentler arasındaki; cadde ve sokak ise kent içindeki yollar için kullanılır. Trafiğin yoğun olduğu ve araçların hızla seyrettiği karayolu ise otoyol­dur. Otoyollara bisiklet gibi bazı tekerlekli araçların girmesi yasaktır.

İlk Yollar

İlk yolların, hayvanların açtığı patikalar oldu­ğu sanılmaktadır. Bunlara keçiyolu da denir. Daha sonra, silah ve kesici araçlar yapmayı öğrenen insanlar, çakmaktaşı türünden mad­deleri aramak için mağaralarından ve avlan­dıkları çevrelerden uzaklaştılar. Aralarında mal değiş tokuşu (takas) başlayınca da yollar gerekli oldu.
İlk yollar İÖ 3000'den önce tekerlekli araçların geliştirildiği Ortadoğu'da yapıldı ve giderek batıya, Avrupa'ya yayıldı. İlk uzun yol Basra Körfezi'ndeki Sus'tan Smyrna'ya (bugün İzmir) uzanan Perslerin Kral Yolu'dur. Yunan tarihçisi Herodot'a göre yakla­şık İÖ 5. yüzyılda yapılan 2.857 kilometrelik bu yolu aşmak 93 gün alıyordu.
Avrupa'daki ilk yollar, İÖ 190 - 300 arasın­da Yunan ve Etrüsk tüccarlarının, Kuzey Avrupa'dan Akdeniz ve Adriyatik Denizi'ne kehribar ve kalay taşımak amacıyla kullandığı "Kehribar Yolları"ydı.
Eski Mısırlılar, yaklaşık İÖ 2500'de Gize' deki Büyük Piramit gibi piramitlerin yapımın­da kullanılan taş blokların taşınabilmesi için yollar yaptılar. Mısırlılar ile Eski Yunanlı­ların tapınaklarına giden yollar taş döşeliydi.
İlk başarılı yol mühendisleri, orduların ilerlemesini sağlamak için yollar yapan Romalılardır. İÖ 400 - İS 400 arasında merkezi Roma olmak üzere yaklaşık 112.000 km uzunluğunda yol yapıldı. Bunların en ünlüsü yapımına İÖ 312'de başlanan Appia Yolu' dur. Bu yol Roma'dan, İtalya'nın batı kıyısı boyunca güneye doğru uzanıyor, sonra doğu­ya dönerek Adriyatik Denizi kıyısındaki Brindisi'ye ve oradan da Otranto'ya ulaşıyordu. Appia Yolu'nun toplam uzunluğu 660 kilometreydi.
Roma yolları, düzgün ve çok dayanıklı yollardı. Günümüzde birçok yol bu eski yollar izlenerek yapılmıştır. Romalılar, yol yapar­ken bataklık ve vadi gibi doğal engelleri de aşmayı başarmışlardı. Orman içinde yol açar­ken, yolun iki yakasında 70 metrelik bir bölge, pusu kurulmasını önlemek amacıyla ağaçtan arındırılırdı. Yolların kalınlığı 1-1,5 metre arasında değişiyordu; kumdan bir te­mel üzerine büyük yassı taşlar yerleştiriliyor, bu taşlar kireçle karıştırılmış daha küçük taşlarla örtüldükten sonra üstüne kalın bir kat çakıl ya da kaba taneli kum dökülüyor, en üste çakmaktaşına benzer kaya parçaları döşeniyordu. 10,5 metre genişliğindeki Appia Yolu, çizgilerle şeritlere ayrılmış, iki yönlü bir karayoluydu. Bu yollar iki tekerlekli savaş arabaları, 8 ya da 10 atın çektiği dört teker­lekli arabalar, iki tekerlekli at arabaları ve piyadeler içindi.
İpek Yolu, 2.000 yılı aşkın bir süre Avrupa bağlantılarıyla birlikte, dünyanın en uzun yolu olma özelliğini taşıdı. İÖ 200'de tamam­lanan İpek Yolu'nun Avrupa bağlantısı İs­panya'da Cadiz'den başlıyor, Pireneler'i aşa­rak İtalya kıyısında Appia Yolu'nu izliyor ve Brindisi'ye ulaşıyordu. Yolcular ve tüccarlar bu limandan gemilerle Yunanistan'a gidiyor, bu ülkede gene karayoluna geçiyorlardı. Bal­kan Yarımadası'nı izleyen yol İstanbul'a varı­yor, Ankara ve Antakya üzerinden Anadolu' yu aştıktan sonra Pers topraklarından geçe­rek Semerkant'a ulaşıyordu. Oradan dağları aşıp Çin'e gelen yol, Takla Makan Çölü'nün çevresini dolaşıyor ve Çin Seddi'nin en batı girişi olan Yeşim Kapısı'ndan girerek İmpara­torluk Yolu üzerinden Sian'a ve Büyük Okya­nus kıyısında Şanghay'a varıyordu. İpek Yo­lu'nu da içine alan bu büyük ticaret yolu Cadiz'den Şanghay'a kadar 12.800 km uzunluğundaydı.
Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden son­ra yol yapımı geriledi. Buna karşılık, 12. yüzyıldan başlayarak kentler içinde taş döşeli sokak sayısı giderek arttı. Güney Amerika'da yaşayan İnkalar Ekvador'da, Quito'dan baş­layarak güneyde Peru'da Cuzco'nun ötesine geçen bir yol ağı kurdular. Yollardan biri kıyı boyunca gidiyor, öbürü And Dağları'nı izli­yordu. And yolunun genişliği 7,5 metreydi. Yol yüzeyi, taş ve genellikle göl ve çukurlarda bulunan katran benzeri doğal bir madde olan asfaltla kaplanmıştı. Yüksek dağları aşmak için kayalara tüneller oyulmuş ve yollar duvarlarla desteklenmişti. Geniş uçurumları geçmek için yünden ya da liften halatlarla kurulan asma köprülerden yararla­nılır, küçük hendekler ise taşla doldurulurdu. İnkalar tekerlekli araba yapmayı bilmedikleri için, bu yolları yalnızca yük hayvanları ve yayalar kullanırdı.

Modern Yolların Başlangıcı
18. yüzyıla gelindiğinde Avrupa'da yolcu ve yük arabalarıyla düzenli olarak insan ve eşya taşımacılığı başlamıştı. Ne var ki, yolların bozuk ve bakımsız olması yolculu­ğu engelliyordu. İngiltere'de bazı yollar isten­diğinde açılıp kapanan bir engelle denetleni­yor ve geçiş ücreti alınıyordu. Bu yollara "paralı yol" dendi.


John Loudon McAdam (1756-1836), İngil­tere'de Bristol'de yolların akaçlanabilmesi için deneyler yaptı. Yol yüzeyinin çevredeki topraklardan daha yüksek tutulması gerekti­ğini öne sürdü. Kendi adını alan makadam yol kaplamasının en altında granit gibi sert bir taştan yapılma katman bulunur. Bunun üzeri­ne daha küçük ve yumuşak taştan bir katman serilir. Ağır taşlar yükü taşırken, küçük taşlar da suyun süzülmesini ve yanlardaki akaçlama kanallarına aktarılmasını sağlar. Günümüzde, makadam yol yapımında, ağır taşlar döşen­dikten sonra beton, asfalt ya da sıcak katranla birbirine yapıştırılmış mıcır tanelerinin üzeri­ne ince bir kum tabakası dökülür ve tümünün üzerinden silindir geçirilerek sıkıştırılır.
19. yüzyılda demiryollarının gelişmesiyle birlikte yol yapımı geriledi. Yalnızca kentler­deki sokaklar ve demiryollarıyla bağlantılı yollara önem verildi. Yüzyılın sonuna doğru yeni bir taşıma aracı olarak bisikletin ortaya çıkması daha iyi yolların yapılmasını sağladı. Bisiklet kullanımının artması 1890'larda bir­çok yolun onarılmasına yol açtı. Bakımı yapılan eski makadam yüzeyler bisiklet için uygundu. 1900'lerden sonra motorlu taşıtların yaygınlaşması yol yapımında hızlı gelişmelere neden oldu.
İlk otomobil ve kamyonların, yolları kısa sürede bozan sert lastik tekerlekleri vardı. Ayrıca kaldırdıkları toz bulutları rahatsız edici ve tehlikeliydi. Şişme lastiklerin kulla­nılması yolların zarar görmesini önledi. Ne var ki, toz sorununa bir çözüm bulunamamıştı, trafik ise giderek yo­ğunluk kazanıyordu.

Yol Kaplamaları
Mühendisler, kent sokakları için denenen çeşitli kaplama türlerini karayollarına da uy­gulamaya çalıştılar. Asfalt, ilk kez Paris'te 1854'te kullanıldı. Petrol sanayisinin yan ürünleri olan kömür katranı ve bitüm (bir tür zift) dolgu aracı olarak kullanılıyor, sonra üzerine çakıl döşeniyordu. Bu yol kaplaması türü ağır trafik olmayan yollarda hâlâ kulla­nılmaktadır.
İlk Portland çimentolu beton kaplama 1865'te İskoçya'da Inverness'te kullanıldı. Beton, trafiği yoğun yollar için en uygun kaplama gereci olarak kabul gördü. Bu uygulamada betonun altına konan, çimento karıştırılmış kırık taş, kül ya da toprak tabakası temeli oluşturur. Daha sonra, kalınlığı 15 cm ya da daha fazla olan 10-40 metre uzunluğunda hazırlanmış kalıpla­ra beton dökülür. Beton parçalar arasındaki boşluklar bitümle doldurulur. Bitüm betonun sıcak havada genleşip, soğuk havada büzüş­mesini sağlar; ayrıca suyun temele inmesine de engel olur. Ağır ve hızlı taşıtlar kalın ve sağlam yollar gerektirdiğinden, toprak zemin yeterince güçlü değilse, temel daha kalın tutulur. Ağırlığı geniş bir alana yayan kalın bir temel, zeminin zayıf olduğu durumlarda yükün taşınabilmesini sağlar.

Otoyollar
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde karayolunda uzun yolculukların çoğu, yüksek hızlı araçlar için yapılmış otoyollarla gerçekleştirilir. Tra­fiğin düzenli akmasını sağlamak için bu yolla­ra giriş ve çıkışlar yalnız belli kavşaklarda yapılabilir. Bu yolların fazla inişli çıkışlı ya da virajlı olmamasına özen gösterilir.
Bu biçimde yapılan ilk yol, New York'ta William Niles White'in tasarımıyla gerçekleş­tirilen Bronx Irmağı Otoyolu'ydu. Dört şerit­li, 24 km uzunluğundaki bu otoyolun iki yanında yola girişleri engelleyici park alanları vardı. Yol yalnızca otomobillerin kullanımı için tasarlanmıştı ve doğayı bozmamasına özen gösterilmişti.
1920'lerde İtalyan diktatörü Mussolini İtalya'da üç şeritli yollar yaptırdı. 1920'lerde Almanya'da, Adolf Hitler döneminde, oto­yollar özellikle orduların hareketini kolaylaş­tırmak amacıyla yapıldı.
Güney Texas'tan başlayan ve bütün Orta Amerika'yı geçerek Panama City'ye ulaşan Panamerikan Karayolu'nun tasarlanmasına 1923'te başlandı. 5.390 km uzunluğunda olan Panamerikan Karayolu'nun yapımı 1930' larda büyük bir ilerleme gösterdi. 1940'ların başında yolun yüzde 60'ı tamamlanmıştı. II. Dünya Savaşı'nda duraklayan yapım çalışma­ları, savaş sonrasında sürdürüldü. 1980'lere gelindiğinde yol, 400 kilometrelik bir bölümü dışında tümüyle tamamlanmıştı. Tamamlana­mayan bu bölüm Columbia ile Panama ara­sındaki sınır bölgede kalan yağmur ormanlarındadır.

Yol İşaretleri ve Güvenlik
Dünyanın birçok yerindeki anayollarda çeşitli taşıtların izlemesi gereken yolları belirleyen, kavşaklarda geçiş önceliğini ve banketleri gösteren çizgiler bulunur. Yollardaki trafik işaretlerinin üç değişik işlevi vardır. Düzenle­yici işaretler, hız sınırlarını ve geçiş önceliğini gösterir. Uyarı işaretleri, keskin viraj ve dik tepe gibi tehlikeleri haber verir. Bilgilendir­me işaretleri ise uzaklıklar, yer adları, turistik yöreler ve başka bilgiler içerir. Her ülkede kullanılan ve genellikle uluslararası alanda da geçerli standart işaretler vardır. Farklı dilleri konuşan insanların anlayabilmeleri için bu işaretlerde, sözcükler yerine simgeler kulla­nılır.
Trafik ışıkları kentlerde araç akışını düzen­lemek ve yayaların güven içinde karşıdan karşıya geçmelerini sağlamak için kullanılır. Ayrıca bu ışıklardan otoyol kavşaklarında farklı yönlerden gelen trafik akışını düzenle­mek için de yararlanılır.
Yollarda öncelikli geçişi düzenleyen trafik kuralları güvenlik amacıyla konur ve tüm dünyada geçerlidir. Ne var ki. ülkeden ülkeye bazı farklılıklara rastlanmaktadır. Birçok ül­kede araçlar yolun sağını izlerken, İngilte­re'de ve bazı eski İngiliz sömürgelerinde araçlar soldan gider. Bu kural araç tasarımını da farklılaştırmıştır. Sürücü karşıdan gelen trafiğe yakın tarafta oturur. Başka bir farklı­lık da hız sınırlamasına ilişkindir. Bazı Avru­pa ülkelerinde kent dışındaki açık otoyollarda hız sınırı yoktur. İngiltere ve Kuzey Amerika' da ise hız kesin biçimde sınırlandırılmıştır. Kalabalık bölgelerde ve tehlikeli yollarda düşük hızda seyredilir. Taşıt girişleri sınırlı olan bazı otoyollarda, trafiğin akışını bozma­mak ve kazaları azaltmak için, araçların hızına alt sınır konmuştur. Bu yollarda kaza­lar çoğunlukla araçlar arasındaki büyük hız farklarından kaynaklanmaktadır. Bir başka güvenlik önlemi de alkol ya da uyuşturucu almış olan kişilerin araç kullanmasının yasaklanmasıdır.

Yeni Yolların Tasarlanması
Yeni yollar, aşırı trafik nedeniyle tıkanan eski yolların yerine yapıldığı gibi, kentlere uğra­ması zorunlu olmayan taşıtların kent dışında hız kesmeden gidebilmesini sağlamak için de yapılır.
Tasarı aşamasında trafik yoğunluğunun ne olacağı, yolu ne türden araçların kullanacağı ve ortalama hızlarının ne olacağı incelenir. Önce, toprağın niteliğini açığa çıkarmak için bir zemin araştırması yapılır. Yolun nereler­den geçeceği, yerleşme yerleri ile tepe, ırmak gibi doğal oluşumlar göz önüne alınarak saptanır.
Bundan başka mühendisler yoldan geçecek araçların türüne göre en uygun gereçleri seç­mek ve yeni yolun öteki yollarla birleşeceği noktalan belirlemek zorundadır. Otoyolları birbirine bağlamak için genellikle "yonca yap­rağı kavşaklar" kullanılır. Bunlar bir yol­dan, öbür yola geçişte trafiğin sürekli akışını sağlayan kavşaklardır. Kavşaklara yaklaşıldı­ğını gösteren ışıklandırma sistemleri de tasar­lanır.
Yol tasarımına inşaat mühendislerinin yanı sıra mimarlar da katkıda bulunur ve yolun doğal çevreye uyumu ile ilgilenirler.

Türkiye'de Karayolları
Eskiçağlardan 15.-16. yüzyıllara kadar, doğu ile batı arasında bir ticaret köprüsü olan Anadolu'nun karayolu ulaşımında önemli bir yeri vardı. Keşiflerden, özellikle de Ümit Burnu'nun aşılmasından sonra Hindistan ve Çin'e karadan ulaşım eski yoğunluğunu yitir­di. 19. yüzyılda Süveyş Kanalı'nın açılmasıyla gelişen deniz ticaret yolları, Anadolu üzerin­den karayoluyla yapılan kervan ticaretinin önemini iyice azalttı.
Osmanlılarda karayolu yapımı, askeri amaçlara hizmet etmek üzere tasarlanmıştı. İlk ticaret yolları da ordunun sınırlara hızla ilerlemesini sağlamak üzere yapılmış bu kara­yollarını izledi.
Osmanlı İmparatorluğu'nda devletçe bir ulaştırma tasarımı yapılmamış ve karayolları­nın gelişmesine yeterince önem verilmemiştir. 19. yüzyılda başlayan dünya ticaretine açılma ve batılılaşma siyaseti, yapım ayrıcalıkları yabancılara verilen liman ve demiryollarının modernleştirilmesiyle sınırlı kaldı ve karayol­larının gelişmesinde önemli bir ilerleme gö­rülmedi. Osmanlılardan Cumhuriyet dönemi­ne kalan karayolu uzunluğu 4.450 kilometresi toprak olmak üzere 18.335 kilometredir. 1950'ye kadar, daha çok demiryolu ulaşımına ağırlık verildi. Karayollarının toplam uzunlu­ğu ise, önemli bir bölümü toprak ve ham yol olmak üzere 47.080 kilometreye ulaştı.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra karayolları yapımına hız verildi. Bunun nedenleri arasın­da, dünyada ulaştırma alanında karayolları­nın giderek ağırlık kazanması ve petrolün o dönemde bol ve ucuz olmasıydı. 1987'ye gelindiğinde il ve devlet yollarının uzunluğu 58.915 kilometreyi bulmuştu. Ayrıca yolların niteliklerinde de büyük bir gelişme oldu. Nitelikli modern yolların toplam karayolları içindeki payı 1950'de yüzde 51'den, 1987'de yüzde 95'e çıktı.
Türkiye'de otoyol yapımı 1972'de karayol­larına ilişkin bir yasanın çıkarılmasından son­ra başladı. Yapılan ilk otoyollar. Boğaziçi Köprüsü ile bağlantılı olarak 1973'te hizmete giren çevre yollarıdır. Daha sonra otoyol yapımı Ankara, İzmir gibi kentlerin çevresin­de de yaygınlaştı. Boğaziçi Köprüsü dışındaki ilk paralı otoyol uygulaması ise Gebze-İzmit arasında gerçekleştirilmiştir ve birçok yörede paralı ya da parasız otoyol yapımı sürdürül­mektedir.



Saat: 13:00

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık