1 ek OLAY1. Olan, ortaya çıkan, vuku bulan her şey; hadise, vaka: ilginç bir olayla karşılaşmak. Küçük-bir sınır İhlali olayı. 2. Günün konusu olan, ilgi ve dikkatleri üzerine toplayan, aktüaliteyi belirleyen eylem: Bu cinayet ayın olayı. Yurtta ve dünyada haftanın olayları. 3. Şaşırtan, dikkati üzerine çeken, olağandışı özellikleriyle ayrıcalık kazanan kimse, şey: fenomen (genellikle bir belirteçle kullanılır): Bach müzik dünyasında başlı başına bir olaydır; ad tamlamasının tamlananı olarak da kullanılır: Bach olayını incelemek. 4. Özgünlüğüyle, sıra dışı kişiliğiyle kimseye benzemezliğiyle ilgi çeken kimse: Bu adam başlı başına bir olay, her an beklenmedik bir şey yapıyor. 5.
—Huk. Hukuksal olay, hukuksal bir sonuç doğuran olay. (Bu olay, bir eylem ya da doğa olayı olabileceği gibi hukuksal bir işlem de olabilir. Bir davada davacı ve davalı bu olaylara dayanarak iddia ve savunmada bulunurlar. Mahkeme de ileri sürülen bu olayları değerlendirerek kararını verir. Mahkemenin hukuksal olayları yanlış değerlendirmesi, kararın bozulmasını gerektiren bir nedendir.) —Olasıl Kendini bileştiren olanaklardan biri gerçekleştiğinde gerçekleşen bir O evreninin parçası. —Ruhbil. Bir öznenin iç gerçekliğini değiştirebilecek olan her şey (dış olgular, tasarımlar, vb.). Kaynak: Büyük Larousse BAKINIZ Olay, Olgu ve Görüş Cümleleri |
OLAY ♦ olaylar çoğl. a. 1. Şu ya da bu durumun, şu ya da bu konjönktürü doğuran olayların tümü: Olayların gerisinde kalmak. Olayların gelişimi beni şaşırtıyor. 2. Gündelik yaşamla ilgili iktisadi ve toplumsal bunalımlarla belirginleşen olayların tümü: 1968 yılı mayıs olayları. 1 mayıs olayları. —ANSİKL Fiz. Herhangi bir fiziksel olgu betimlenirken, bunun, uzay ve zaman çerçevesinde tam sınırlı, uzamsız ve süresiz bir "olaylar" kümesi olduğu düşünülür. Bu soyutlama, geometrik bir şeklin betimlenmesini, zaman açısından, bir noktalar kümesi gibi göz önüne almaya yol açar. Nitekim, bir cismin hareketi, uzay-zaman içinde, cismin o noktadan, o anda geçişinin oluşturduğu olayların tümüyle betimlenir. İki parçacık arasındaki noktasal çarpışma, kararsız bir parçacığın bozunması, somut olayların en basit örnekleridir. Bir olay, uygun bir karşılaştırma sistemindeki uzay ve zaman koordinatlarıyla betimlenir. Görelilik kuramının (Einstein' ın geliştirdiği olsun ya da olmasın) ilk amacı, aynı bir olayın, eşdeğer iki karşılaştırma sistemindeki koordinatlarını birbirine bağlamaktır. Öte yandan bu kuram, aynı karşılaştırma sistemindeki iki olay arasındaki karşılaştırmaya, bu olaylar arasında değişmez bir aralık tanımlayarak, fiziksel bir anlam verme olanağını da sağlar. Kaynak: Büyük Larousse |
Olay 1. isim Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vaka "O olaydan sonra bir daha yalnız kalmamıştık onunla." - N. Cumalı2. Önemli tarihsel olgu, fenomen "Nötron bombası günümüzün olayıdır."Atasözü, Deyim ve Birleşik fiiller
|
Olay Ortaya çıkan, oluşan durum; olağan olmadığı için topluluğun ilgisini çeken olgu. Felsefede fenomen teriminin karşılığıdır. Türkçede olay sözcüğü, hadise (ortaya çıkan durum), vak'a (olup geçen şey) ve vakıa (olmuş, olan iş, gerçek) sözcüklerinin karşılığı olarak kullanılmaktadır. Oysa üç sözcük arasında anlam ayrılıkları vardır ve birbirleriyle karıştırılmamaları gerekmektedir. Buna göre olay hadise'nin, olgu ise vakıa'nın eşanlamlısıdır. Vak'a için kullanılan bir sözcük yoktur. Olgu hem vak'a, hem de vakıa yerine kullanılmaktadır. Felsefede olgu, olmuş ya da gerçekleşmiş, başka deyişle gerçek olan her şey'dir. Araştırma ve deneyimde olgulara, gerçeklere dayanan öğretiye de olumculuk (pozitivizm) denir. Edebiyat terimi olarak olay; roman, öykü, masal gibi anlatı türlerinde konuyu geliştiren olguların bütünüdür. Yalnız bu olgular. felsefedeki anlamıyla somut değil, soyut, kurmaca olgulardır. Birisi tarafından tasarlanmışlardır. Gerçeklikleri, olmuş bulunmaları zihinsel bir gerçekleşmedir. Bu açıdan bilimsel veri niteliği taşımazlar. Nitekim edebiyatta olay ve olgu karşılığı, aksiyon terimi yeğlenmektedir. MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi |
olay örgüsüromanda, yazarın bilinçli olarak seçip düzenlediği, birbirine bağlı olayların oluşturduğu yapı. Genellikle öyküde olduğundan daha gelişmiş bir anlatım düzeni gerektirir. E.M. Forster Aspects of the Novega (1927; Roman Sanatı, 1982) öyküde olayların “zaman sırası”na göre düzenlendiğini, olay örgüsünde ise “nedensellik”in önem kazandığını yazar. Olay örgüsüne verilen önem dönemden döneme büyük değişiklik göstermiştir. Örneğin, Aristoteles Poetika’da olay örgüsüne (mythos), öncelikli bir yer vermiş ve onu tragedyanın “ruhu” olarak ele almışsa da, sonraki çoğu eleştirmen olay örgüsüne daha teknik bir işlev yüklemiştir. Romantizm döneminde olay örgüsü romanın içeriğini bir arada tutan bir taslağa indirgenmiş, bir yapıtın taslağının bir başkasıyla değiştirilebilir ya da başka yapıtlarda da kullanılabilir olduğu, olay örgüsünün ancak karakter, diyalog ve öbür öğelerle canlılık kazanabileceği görüşü yaygınlaşmış ve “temel olay örgüleri”nin listelerini içeren kitapların yayımlanmasıyla olay örgüsü iyice önemsizleşmiştir. Buna karşılık 20. yüzyılda olay örgüsü hareket temelinde yeniden tanımlanmaya çalışılmış ve bazı eleştirmenler Aristoteles’ten yola çıkarak romanda önceliği olay örgüsüne vermişlerdir. Örneğin, eleştirmen Ronald S. Crane’in öncülüğündeki Yeni-Aristotelesçiler (ya da Chicago eleştirmenleri), olay örgüsünü yazarın okurun duygusal tepkilerini denetlemesi (okurda ilgi ya da kaygı uyandırması ve bunu belli bir süre koruması) olarak tanımlamışlardır. kaynak: Ana Britannica |
olay ingilizcesi 1. event, occurrence. 2. unusual event, incident. 3. phenomenon. – çıkarmak to make trouble, cause trouble. –lar dizisi 1. sequence of events. 2. lit. plot. |
Saat: 23:35 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık