MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Soru-Cevap (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/)
-   -   İnsanın yaptıklarının karşılığını ahirette göreçeğine dair bir ayet ve meali var mı? (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/275069-insanin-yaptiklarinin-karsiligini-ahirette-gorecegine-dair-bir-ayet-ve-meali-var-mi.html)

Misafir 11 Ekim 2009 23:03

insanın ,yaptıklarının karşılığını ahirette göreçeğine dair bir ayet ve meali


fadedliver 11 Ekim 2009 23:29

Alıntı:

Misafir adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1529446)
insanın ,yaptıklarının karşılığını ahirette göreçeğine dair bir ayet ve meali

İslama göre hayat ölümle bitmiyor ama dünya ölümle bitiyor. Ahiret sözlükte “son, sonra olan, son gün” anlamlarına gelir. Dini terim olarak ahiret: Ölümden sonra insanların tekrar dirilmesiyle başlayan ve sonsuz olarak devam edecek olan hayata “denir. Kur'an'da ahiret ve ahiret hayatı ile ilgili verilmiş olan pek çok isim vardır. Bu isimlerden bazıları şunlardır: el-yevmü'l-ahir (son gün, ahiret günü), yevmü'l-ba's (diriliş günü), yevmü'l-kıyame (kıyamet günü), yevmü'd-dîn (ceza ve mükafat günü), yevmü'l-hisab (hesap günü), yevmü't-telak (kavuşma günü), yevmü'l-hasre (hasret ve pişmanlık günü Ahiret, duyu ötesi ve gayba (geleceğe) ait konular olduğu için, gözlem ve deneye dayanan potizitif bilimlerle açıklanamaz. Ancak aklımız, ahiretin varlığını kavramada bize yardımcı olabilir. Bu konuda bilgi kaynağımız vahiydir; yani Kur’an’dır. Bunun yanında Kur’an’ı açıklayan ve gerçek olduğu bilinen peygamberimizin sözleridir
İslam dininin inanç esaslarından biri de ahirete imandır. Bu inancımızı Amentüde Ahiret gününe, öldükten sonra dirilmenin hak ve gerçek olduğuna inandım diye söyleriz. Allah (cc), Kur’an’da birçok ayette ahiret hayatının var olduğunu bildirmektedir. Allah (cc) Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: “Yine olanlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; Ahiret gününe de kesinlikle inanırlar”( Bakara 4) Bu nedenle dinimizin inanç esaslarından biri olarak ahiretin varlığına inanırız. Ahirete inanmayan kimse inanmış sayılmaz. Bu konuda Yüce Allah (cc) Kur’an’da şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Allah (cc)´a, peygamberine, ona indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah (cc)’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkar ederse tam anlamıyla sapıtmıştır.”(Nisa 136)
Ahirete inanma konusu Kur’an’da büyük bir yer tutar. Ahiret inancı ayetlerde ve hadislerde genellikle Allah (cc)’a imanla birlikte geçmektedir. Kur’an’da ahiret hayatına çok önem verilmekte, hemen hemen bütün surelerde çeşitli deyim ve kelimeler kullanarak ahiret inancı vurgulanmaktadır. İnsanların aklına ve kalbine hitap ederek değişik örneklerle ahiret fikri yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Namaz kılarken her gün defalarca okuduğumuz “Fatiha” suresinde “ Allah (cc) ceza ve mükafat gününün sahibidir” ayetini okuruz. Bu ayet bizim her yaptığımız işin bir karşılığı ve bedeli olduğunun, hareketlerimizin ve davranışlarımızın hesabını vereceğimiz hayata hazırlanmamız gerektiğini hatırlatır. Böyle bir hazırlık hareketlerimize çeki düzen vermemizi sağlar.
Kur’an’da ahirete imanın önemini vurgulayan ayetlerden bazıları şunlar:
“…Ey Muhammed! Sana indirilen kitaba ve senden önce indirilen kitaba inanan müminlere, namaz kılan, zekat verenlere, Allah (cc)’a ve ahiret gününe inananlara elbette büyük ecir vereceğiz.” (Nisa 162)
“… Allah (cc)’a ve ahiret gününe inanmayanları da Allah (cc) sevmez…” ( Nisa 38)
Ahirete iman konusunda peygamberimiz de geniş açıklamalarda bulunmuştur. O, Müslümanları ahiret önemi konusunda uyarmış, ahiret hayatı için dünya hayatında hazırlık yapılması gerektiğini belirtmiştir. Bir sözünde şöyle buyurmuştur: “dünya ahiretin tarlasıdır”
Ahiretle ilgili durumlar dünyadakine benzemez. Aralarında isim benzerliğinden başka bir benzerlik yoktur. Mesela:”İsrafil sur’a üfürecek, insanların amelleri tartılacak, herkesin defteri ortaya çıkacak” denildiği zaman aklımıza dünyadaki bildiğimiz bir alet, bir terazi, kağıttan yapılmış bir defter gelmemelidir. Bunların gerçek şeklini ve iç yüzünü Allah (cc) bilir. Bu nedenle bize düşen görev onların varlığına inanmak, nasıl olduğu konusunda yorum yapmamaktır.
Ahirete inanan kimse, onun peygamberine, dolayisiyla meleklerine ve kitaplarina kolayca inanir. Allah’ın yüce sıfatlarını öğrenince de, hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna ve her şeyi onun takdir edip yarattığına, yani kaza ve kadere de inanır. Ama tecrübe ve müşahede alanı dışında kalan ve sadece nakille, Allah ve Rasülünün haber vermesiyle bilinen yepyeni bir alemin ve hayatın, yani ahiret hayatının var ve hak olduğuna inanmak, daha büyük teslimiyet ister. Bu bakımdan, ahiret hayatına inanmak, iman esasları arasında önemli bir yer tutar.

İnsanın içinde sonsuzluk özlemi vardır. Bu nedenle ebedî olmak, ebedî olarak yaşamak( ölümsüzlük ) her insanın arzu ettiği bir şeydir. İnsanın yaratılışından getirdiği bu ölümsüzlük arzusu, bazen çok çeşitli şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Örneğin; insanlar eserleriyle, yapıp etmeleriyle başkalarının iyilik ve mutluluğuna katkıda bulunmak ve “geride bir şeyler bırakmak” isterler. Bu bıraktıkları, kendileri öldükten sonra da yaşamaya devam eder. “Büyük adamlar ölmez” sözüyle bu ölümsüzlük duygularını ifade ederler.
Allah (cc) yolunda öldürülenlerin ölü zannedilmemesi, onlara ölü denilmemesini, onların Rableri yanında diri olduklarını bildiren ayetler (Ali İmran 169-170; Bakara suresi 154) hayır ve sadakalardan ruhların haberdar edildiklerini haber veren Peygamberimizin sözleri insandaki sonsuz yaşama duygusuna cevap veren ve ölümle her şeyin bitmediğini belirten ifadelerdir.
İnsan hayatı ile dünyanın varlığı, ancak sonunda bütün yapılanların sorgulanacağı bir ahiret hayatının olmasıyla bir anlam kazanır. Aksi takdirde hayatın ve dünyanın hiçbir anlamı olmadan insanın hayatına tam bir nihilizm hakim olacaktır. Bu da insanların büyük bir bunalıma ve ümitsizliğe sürüklenmesine yol açar. Bu durumlarda isek yeniden inancımızı gözden geçirmek zorundayız.
Ayrıca İnsan, sahip olduğu iyiliklerden, güzelliklerden, değer verdiği yakınlarından ve sevdiklerinden tamamen ayrı kalmak istemez. Başka bir deyişle, o, sevdiklerinin yaşamaya devam etmesini ve kendisinin de er veya geç onlarla birlikte olmasını arzu eder. Hayatın bir yerde noktalanacağına inanmak; yani ölüm insanı duygu ve düşünce olarak çok rahatsız etmekte ve onu mutsuz kılmaktadır.
İnsan yok olma, sevdiklerinden ayrı kalma ve ölüm karşısında duyduğu bu endişeyi ortadan kaldıracak şey ahiretin varlığına inanmaktır. İnsanın öldükten sonra yok olmayacağı, ebedî olarak yaşayacağı, dünyadaki ayrılıkların, eksik kalmış özlemlerin sonsuzluk Aleminde karşılanacağı inancı onu rahatlatır. İnsanı bu yersiz korkulardan kurtarır ve ebediliğe layık olduğunu gösterir.
Fakat iş burada düğümlenir. Ahirete imanın her şeyde olduğu gibi sadece lafta kalması pratik hayata aktarılamaması sonucunda hayatı olduğu gibi kabul edememe, kaderine razı olamama durumları baş gösterir ve bunlar insanı huzursuz eder. Günlük yaşayıp haz alan ve ertesi günde yeni heyecanlar arayan bu insanlar fikhen ölü insan hükmünde dolaşır dururlar. Zengin olmadıkları için anormal hırs içine girerler ve akıllarını fikirlerini başka düşüncelere ipotek ederler.Kalplerini huzurlu kılacak , mutlu edecek bilgilerden yoksun oldukları için sürekli sıkıntı,üzüntü,stres içinde olurlar ve “bir gün her şey düzelecek” diye de kendilerini teselli etmeye başlarlar.Kimileri her şeyin düzeleceğini göremeden Azrail ile tanışır kimide düzeldiğini görüp düzeltenin eliyle olduğunu bilmeden gaflet içinde olur.



Akıl ahiretin varlığını kavramada bize yardımcı olur. Dikkatlice düşündüğümüzde ahiretin varlığını kabul etmenin çok mantıklı, psikolojik ve sosyolojik olarak da gerekli olduğunu görürüz.
Ahirete inanmak insanlık için bir huzur ve teselli kaynağıdır. İnsan da her canlı gibi ölecektir. Bu yüzden insan için öldükten sonra dirileceği inancı büyük bir nimettir.Ahiret gününe inanmak insana sorumluluk duygusu kazandırır. Sorumluluk duygusu taşıyan bir insan davranışlarına dikkat eder.Bu inanç insanı kötülük yapmaktan sakındırır, iyiliğe ve doğruluğa yönelterek ahlAk ve fazilet sahibi yapar. Bu inanca sahip insanlardan meydana gelen bir toplumda hiç kimse başkasına zarar vermez, herkes birbirinin hakkına saygı gösterir, elinden geldiğince iyilik yapar. Bu davranışlar kişiler arasında karşılıklı olarak sevgi ve güven duygularını geliştirir.
Ahirete iman, kâinatta meydana gelecek olan korkunç inkılâbın kesin olduğunu kabul etmektir. Bu dünya hayatı tamamıyla son bulup, başka bir hayat başlayacaktır. Bu aleme iman, İslâm inancını meydana getiren altı esastan birisidir. Mümin, imanı ve Kur'an ahlakı ile ahlaklanmasının neticesini ahirette göreceğine, Allah'ın lutfuna nail olacağına yakinen inandığı için ölüm ve ahiret hayatı, onu tedirgin etmezken; hayatını küfür ve isyanla, zulüm ve haksızlıkla geçiren kafir, asî ve zalim ise ölümü ve ölümden sonraki ahiret hayatını istemez (el-Bakara, 2/95; Âli İmrân, 3/56; el-İsrâ, 17/10; ez-Zümer, 39/26, 45).
Ahirete inancı olmayanlar, ölüm anında gerçekleri görecek ve Allah (cc)'ın emirlerini yapmak için dünya hayatına geri dönmek isteyeceklerdir. Ancak iş işten geçmiş olduğu için bu istek kabul edilmeyecektir. Bu durum Kur'an-ı Kerim'de şöyle haber veriliyor:
"Onlardan birine ölüm gelince: Rabbim! Beni geri çevir. Belki yapmadan bıraktığımı tamamlar, iyi iş işlerim, der."
Ahiret gününe inanmak insanı teselli eder, üzüntüsünü azaltır.
Şöyle ki:
Dünyada nice iyi insanlar, iyiliklerinin karşılığını görmeden; haksızlığa uğrayanlar hakkını almadan; nice zAlimler de cezasını çekmeden ölüp gitmektedirler. Haklı ile haksızın, iyi ile kötünün ayrılacağı ve herkesin yaptığının tam olarak karşılığını bulacağı gün, ahiret günüdür.
Ahiret gününde ilahi adalet yerini bulacak; iyilik yapanlara iyiliklerinin müfkafatı bol bol verilecek; haksızlığa uğrayanlar eksiksiz olarak haklarını alacak; zalimlerin yaptığı yanında kalmayacak, hak ettikleri cezayı bulacaklardır. İşte bu inanç, insana huzur verir, üzüntülerini azaltır.
Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
"Kıyamet gününde insan dört şeyden sorguya çekilmedikçe Allah (cc)'ın huzurundan ayrılamaz:
– Ömrünü nerede geçirdiğinden,
– Vücudunu nerede yıprattığından,
– Malını nereden kazanıp nereye harcadığından,
– Bildiği ile ne amel ettiğinden"
İnsan akıllı, düşünen ve bilen bir varlıktır. Yaratılışından getirdiği anlama, bilme, merak etme duygusu gereği olarak kendi kendine bazı sorular sormuş ve bunların cevabını aramıştır. Bunların başında gelen ve insanı en çok düşündüren sorulardan bazıları şunlardır: “Nereden geldik, nereye gideceğiz? “Bu dünya bir gün yok olacak mıdır? “Öldükten sonra yeni bir hayat var mıdır? “Ruh ölümsüz müdür? Gözlem ve deneye dayanan pozitif bilimler bu soruların cevabını veremez. Bu soruların cevabını ancak din verir. Çünkü hayatı anlamlandırma isteğinin engellenmesi durumunda insan var oluş boşluğuna düşer. Birey hiçlik ve yoklukla yüz yüze gelir. Bu durum can sıkıntısı ve var oluş kaygısı şeklinde kendini gösterir. Böyle bir insan, hayatında hedef ve gayesinden uzak olarak yaşar.
Dinimizin temel kaynağı olan Kur’an “Bizim Allah (cc)’tan geldiğimizi ve Allah (cc)’a döneceğimizi (Bakara suresi 185) bildirerek, ahiret hayatının var olduğunu haber veriyor.
İnsan başıboş, amaçsız yaratılmamıştır. Yüce Allah (cc) Kur’an’da: “Allah (cc), ölümü ve hayatı, hanginizin daha güzel davranışlarda bulunacağını imtihan etmek için yarattı” (Mülk suresi 2) buyurarak hayatın amacını açıklamaktadır. Başka bir ayette de insanın bu amacı unutmadan yaşaması gerektiğini “İnsan başı boş bırakılacağını mı sanıyor”(Kıyamet 36) ayetiylehatırlatmaktadır.
Ahiret inancı insana, öldükten sonra ne olacağını bildirerek, onu belirsizlikten gelecek endişesinden kurtarır. Ruhsal yönden büyük bir rahatlama içinde olmasını sağlar. Nasıl ve niçin yaşaması gerektiğini bildirerek, hayatını anlam kazandırır.
İnsandaki adalet duygusu ahirete inanmayı gerekli kılar. Bilindiği dünya hayatında herkes işlediği suçun cezasını tam anlamıyla çekmemekte, birtakım haksızlıklar meydana gelmemektedir. Haksızlığa uğrayan insanlar, bu haklarının iade edilmesini isterler. Bunun dünya hayatında alamazlarsa, bunun ahirette gerçekleşmesini arzu ederler. İnsanın bu isteğini Allah (cc) ahiret hayatında gerçekleştirecektir. O, mutlak adaletiyle iyileri ödüllendirilecek, kötüleri ise cezalandıracaktır. Yüce Allah (cc) Kur’an’da: “Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi amel işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar? …Böylece herkes kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez” (Casiye 21-22) buyurmaktadır.
İnsan sorumlu bir varlıktır. İnsanın sorumluluğu hür bir iradeye sahip olmasının bir sonucudur. Allah (cc) insana iyiyi, kötüyü bildirmiş, (Şems 8) onu seçimlerinde serbest bırakmıştır. O, insanı belli bir şekilde davranmaya zorlamamış, ona dilediğini yapma hürriyeti vermiştir. Bundan dolayıdır ki, Kur’an’a göre insan kendi yaşayışından sorumlu tek varlıktır.“O gün kişi önceden yaptıklarına bakacaktır.” (Nebe 40)
İnsanın belli davranışlarından sorumlu olması, bunların karşılığını göreceği bir hayatı gerekli kılmaktadır. İnsanın sonsuzluk arzusunu gerçeklemesi, yaşamını anlamlandırması, adalet duygusunun gerçeklemesi için; Ahirete iman dini açıdan gerekli olduğu gibi aklımız açısından da gereklidir.
İnsan için umut ve huzur kaynağıdır. İnsanın ölümsüzlük isteğine cevap verir. Onun yok olma endişesini ortadan kaldırır, Bu dünyada sahip olduğu güzelliklerden, iyiliklerden, sevdiklerinden ayrı kalmama isteğini karşılar. İnsana yaratılışının bir amacı olduğunu öğreterek, hayatının anlamlandırır. Onun ölümü değerli ve sonsuz hayatın başlangıcı olarak görmesini sağlar.
Bu inanca sahip olmayanlar ise: Devamlı yok olma endişesi taşırlar. Sahip oldukları iyilik ve güzelliklerden ahirette mahrum kalırlar. Sevdikleriyle ahirette beraber olamazlar. Onlar için hayatın dini anlamda bir amacı yoktur. Bir olumsuzluk, bir sıkıntı gördüklerinde ölümle kurtulacaklarına inanırlar, hemen intiharı seçerler. Hayat boyu sürekli mutluluğu yakalayamazlar.
Fussliyet 40 - Âyetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp inkâra sapanlar bize gizli kalmazlar. O halde ateşe atılacak olan mı daha hayırlıdır, yoksa kıyamet günü güven içinde gelecek olan mı? İstediğinizi yapın. Şüphesiz ki Allah, yaptığınız şeyleri hakkıyla görür.

Tabi bu durumda Allah(cc)’ın Rahman sıfatının olduğunun ve herkese karşılıksız veren olduğunu unutmamamız lazım. Müslüman olmayanların malları , evlatları bizi imrendirmemeli .
Tevbe 85 - Onların ne malları, ne de evlatları seni imrendirmesin. Allah, onları dünyada bunlarla cezalandırmayı ve canlarının kâfir olarak çıkmasını murad ediyor.başka değil.

kaynak


Ahiret inancı, insana ilerleme ve gelişme yolunda büyük bir güç kazandıran mükemmel bir inanç türüdür. Cenâb-ı Hakk şöyle buyurur: "Her kim inanarak ahireti ister ve onun için gerektiği şekilde çalışırsa, onun emeği mükâfatla karşılanır." (el-İsrâ, 17/19). İnsan hayatı ile dünyanın varlığı, ancak sonunda bütün yapılanların sorgulanacağı bir ahiret hayatının olmasıyla bir anlam kazanır. Aksi takdirde hayatın ve dünyanın hiçbir anlamı olmadan insanın hayatına tam bir nihilizm hakim olacaktır. Bu da insanların büyük bir bunalıma ve ümitsizliğe sürüklenmesine yol açar. Ahirete iman insana sonsuzluğun yolunu açarken ölümü de en ince teferruatına kadar açıklayarak bir son olmadığını bildirmektedir. Ölüm yeni bir hayatın başlangıcı demektir. Ahiret inancıyla insanın bu dünyadaki hayatına bir anlam veriliyor. Ayrıca insanın yaşayışı da büyük bir disiplin altına alınmış oluyor. Zira ahirete iman insana büyük bir sorumluluk duygusu vermekte ve ilerde çekileceği büyük hesap gününe göre hayatını ve diğer insanlarla ilişkilerini sağlam bir karakter ve temele dayandırıyor. İnsan dünya hayatında yaptığı bütün amellerinin karşılığını o gün görecektir. "Kim zerre miktarı iyilik yaparsa onu görecek ve kim zerre miktarı kötülük yaparsa karşılığını görecektir. " (Zilzâl, 99/7-8). Böylece ahirete iman insana büyük bir ümid kaynağı olduğu gibi onu adâlete ve sonsuzluğa inandırır. Bu da adil, dürüst ve sağlam bir toplumun oluşmasını sağlar.


Misafir 20 Ekim 2010 15:23

ben ahiret inancına inanıyorum

ben bugün ahiretinancını ögrendim



Saat: 17:59

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık