MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Soru-Cevap (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/)
-   -   Hz. Muhammed'in adalete verdiği önemi anlatan hadis ve anıları nelerdir? (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/320298-hz-muhammedin-adalete-verdigi-onemi-anlatan-hadis-ve-anilari-nelerdir.html)

Misafir 2 Mayıs 2010 13:41

Dini konular yasak mı bilmem ama... Hazreti Muhammed (S.A.V)'in adalete verdiği önemle ilgili birkaç anısını yazabilir misiniz?


AriThmetiCs 2 Mayıs 2010 14:00

Alıntı:

Misafir adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1769002)
Dini konular yasak mı bilmem ama... Hazreti Muhammed (S.A.V)'in adalete verdiği önemle ilgili birkaç anısını yazabilir misiniz?

PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN TÜM İNSANLIĞA ÖRNEK ADALETİ

Allah Kuran'da müminlere "Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın" (Nisa Suresi, 135) şeklinde buyurmaktadır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), hem Müslümanlar arasında verdiği hükümler, hem diğer din, dil, ırk ve kavimlerden olan kişilere karşı adil ve hoşgörülü tutumu, hem de Allah'ın ayetinde bildirdiği gibi zengin, fakir ayırmaksızın herkese eşit davranmasıyla tüm insanlar için çok büyük bir örnektir.
Allah bir ayetinde Resulüne şöyle buyurmaktadır:
Onlar, yalana kulak tutanlardır, haram yiyicilerdir. Sana gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirecek olursan, sana hiçbir şeyle kesin olarak zarar veremezler. Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz, Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever. (Maide Suresi, 42)
Peygamberimiz (sav) böylesine zorlu bir kavmin içinde dahi, Allah'ın emrine uymuş ve hiçbir zaman adaletten taviz vermemiştir. Daima "Rabbim adaletle davranmayı emretti." (Araf Suresi, 29) diyerek her devirde tüm insanlara örnek olmuştur.
Hz. Muhammed (sav)'in peygamberliği süresince adil tutumuna örnek teşkil eden birçok olay yaşanmıştır. Peygamberimiz (sav)'in yaşadığı coğrafyada çok çeşitli din, dil, ırk ve kabileden insan birarada yaşıyordu. Bu toplulukların birarada huzur ve güven içinde yaşamaları, aralarına nifak sokmaya çalışanların etkisiz bırakılmaları çok zordu. En küçük bir sözden veya tavırdan hemen bir grup diğerine karşı öfkelenip saldırabiliyordu. Ancak Peygamberimiz (sav)'in adaleti, Müslümanlar için olduğu kadar bu topluluklar için de bir huzur ve güvence kaynağı olmuştur. Asr-ı Saadet döneminde Arabistan Yarımadasında Hıristiyan, Musevi, putperest, ayırt etmeksizin herkese adil davranılmıştır. Peygamberimiz (sav) Allah'ın "Dinde zorlama (ve baskı) yoktur." (Bakara Suresi, 256) ayetine uyarak, herkese hak dini anlatmış ancak seçimlerini yapmak konusunda serbest bırakmıştır.
Allah, Peygamberimiz (sav)'e bir başka ayetinde de, farklı dinlerden insanlara karşı nasıl bir adalet ve uzlaşma içinde olması gerektiğini şöyle bildirmiştir:
Şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi doğru bir istikamet tuttur. Onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Ve de ki: Allah'ın indirdiği her kitaba inandım. Aranızda adaletli davranmakla emrolundum. Allah, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz sizindir. Bizimle aranızda 'deliller getirerek tartışma (ya, huccete gerek)' yoktur. Allah bizi biraraya getirip-toplayacaktır. Dönüş O'nadır." (Şura Suresi, 15)
Peygamberimiz (sav)'in Kuran ahlakına uyarak gösterdiği bu güzel tavrı, bugün farklı dinlerden insanların birbirlerine karşı tutumları konusunda örnek olmalıdır.
http://www.hazretimuhammed.org/images/spacer.gif http://www.hazretimuhammed.org/images/spacer.gif http://www.hazretimuhammed.org/images/spacer.gif http://www.hazretimuhammed.org/images/spacer.gif http://www.hazretimuhammed.org/images/spacer.gif http://www.hazretimuhammed.org/images/spacer.gif http://www.hazretimuhammed.org/images/spacer.gif http://www.hazretimuhammed.org/images/spacer.gif
Senden önce gönderdiklerimizden, gerçekten yemek yiyen ve pazarlarda gezen (elçi)lerden başkasını göndermiş değiliz. Biz, sizin kiminizi kimi için deneme (fitne konusu) yaptık. Sabredecek misiniz? Senin Rabbin görendir.
(Furkan Suresi, 20)
http://www.hazretimuhammed.org/images/spacer.gif http://www.hazretimuhammed.org/cerceve_r3_c1.gifhttp://www.hazretimuhammed.org/images/spacer.gif http://www.hazretimuhammed.org/images/spacer.gif http://www.hazretimuhammed.org/images/spacer.gif Peygamberimiz (sav)'in adaleti, farklı ırklardan insanlar arasında da uzlaşma sağlamıştır. Peygamberimiz (sav) birçok konuşmasında, hatta Veda Hutbesinde de ırklara göre bir üstünlük olamayacağını, Allah'ın ayetinde haber verdiği gibi "üstünlüğün takvaya göre olacağını" bildirmiştir. Ayette şöyle buyrulmaktadır:
Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)
Peygamberimiz (sav) ise iki ayrı hadisinde şöyle buyurmuştur:
"Ey insanlar! Hepiniz Adem'in çocuklarısınız. Adem ise topraktan yaratılmıştır. İnsanlar muhakkak ve muhakkak ırklarıyla övünmeyi bırakmalılar."10
"Sizin şu soyunuz-sopunuz kimseye üstünlük ve kibir taslamaya vesile olacak şey değildir. (Ey insanlar)! Hepiniz Adem'in çocuklarısınız. Hepiniz bir ölçek içindeki birbirine müsavi buğday taneleri gibisiniz. Halbuki, hiç kimsenin kimseye din ve takva müstesna üstünlüğü yoktur. Kişiye kötü olması için; başkalarını yermesi, küçük görmesi, cimri, kötü huylu, had ve hududu aşmış olması yeter."11
Peygamberimiz (sav) Veda Hutbesi'nde de Müslümanlara şöyle seslenmişti:
"Soylarla övünülmez. Araplar, Arap olduklarından Acemlerden; Acemler de, Acemi olduklarından Araplardan üstün sayılamazlar. Çünkü Allah katında en yüce olanınız, ona karşı gelmekten en fazla kaçınanınız (en takvalınız)dır."12
Arap Yarımadasının güney kısmındaki Hıristiyan Necran Halkı ile yapılan bir antlaşma da Peygamber Efendimizin adaletine çok güzel bir örnek teşkil etmektedir. Bu antlaşmanın maddelerinden biri şöyledir:
"Necranlıların ve maiyetindekilerin canları, malları, dinleri varları ve yokları, aileleri, kiliseleri ve sahip olduları herşey Allah'ın ve Allah'ın Peygamberinin güvencesi (himayesi) altına alınacaktır."13
Peygamberimiz (sav)'in Hıristiyan, Yahudi ve müşrik topluluklarla imzaladığı Medine Vesikası da önemli bir adalet örneğidir. Farklı inançlara sahip topluluklar arasında adaletin sağlanması ve her topluluğun çıkarlarının gözetilmesi için hazırlanan bu vesika sayesinde yıllarca düşmanlık içinde yaşayan topluluklara barış getirilmiştir. Medine Vesikası'nın en belirgin özelliklerinden biri inanç özgürlüğü sağlamasıdır. Bu konu ile ilgili madde şöyledir:
"Ben-i Avf Yahudileri, müminlerle beraber aynı ümmettirler, Yahudilerin dinleri kendilerine, Müslümanların dinleri de kendilerinedir."14
Medine Vesikasının 16. maddesinde ise, "Bize tabi olan Yahudiler, hiçbir haksızlığa uğramaksızın ve düşmanlarıyla da yardımlaşmaksızın, yardım ve desteğimize hak kazanacaklardır"15 diye bildirilmiştir. Peygamberimiz (sav)'den sonra da sahabeleri Peygamberimiz (sav)'in antlaşmaya koydurduğu bu hükme sadık kalmışlar ve aynı hükmü, Berberi, Budist, Brahman ve benzeri inançlara sahip kişiler için de uygulamışlardır.16

Hacı Nazif Bey. Kuran'dan bir ayet yazılı; "... İnsanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder." (Nisa Suresi, 58)
Asr-ı Saadet döneminin barış, huzur ve güvenlik içinde geçmesinin en önemli nedenlerinden biri, Kuran ahlakına uyan Peygamberimiz (sav)'in adaletli tutumudur.
Peygamberimiz (sav)'in adaleti, Müslüman olmayan kişilerde de bir güven duygusu uyandırmıştır ve müşriklerden dahi Peygamberimiz (sav)'in himayesi altına girmek isteyenler olmuştur. Allah Kuran'da müşriklerin bu taleplerini bildirmiş ve aynı zamanda Peygamberimiz (sav)'e bu kişilere karşı nasıl davranması gerektiğini de vahyetmiştir:
"Eğer müşriklerden biri, senden 'eman (himaye) isterse', ona eman ver; öyle ki Allah'ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu 'güvenlik içinde olacağı yere ulaştır'. Şu halde o (anlaşmalı olanlar), size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara karşı doğru bir tutum takının. Şüphesiz Allah, muttaki olanları sever." (Tevbe Suresi, 6-7)
Günümüzde de, dünyanın dört bir yanında meydana gelen çatışmaların, kavgaların, huzursuzlukların tek çözümü Kuran ahlakına uymak ve Peygamberimiz (sav) gibi din, dil veya ırk ayrımı gözetmeksizin, adaletten hiçbir zaman ayrılmamaktır.
Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)
(Hud Suresi, 56) Senin Rabbin rahmet sahibi (ve) bağışlayıcıdır. Eğer, kazandıklarından dolayı onları (azabla) yakalasaydı, şüphesiz onlara azabı (bir an önce) çabuklaştırırdı. Hayır, onlar için bir buluşma zamanı vardır, onun dışında asla başka bir sığınak bulamayacaklardır. (Kehf Suresi, 58)

Kaynak


SUNU 2 Mayıs 2010 14:13

'Adaletli olmak' hakkı gözetmek, adil olmak, her hak sahibine hakkını vermek demektir. Peygamberimizin en belirgin özelliklerinden biri de insanlar arasında adaletle karar vermesi, adil davranmasıdır.
Peygamberimiz, kendini Kur’an’a göre eğitmiş biriydi. Kur'an-ı Kerim’de yer alan adaletli olmakla ilgili uyarılar, doğrudan onun sözlerine ve uygulamalarına yansımıştır. Bakın Yüce Allah adil olmakla ilgili ne buyuruyor:
“Ey inananlar! Sizin, anne-babanızın ve akrabalarınızın aleyhine de olsa, Allah rızası için hakikate şahitlik yaparak adaleti gözetin.O kişi zengin de olsa fakir de olsa Allah’ın hakkı (olan doğru adil karar vermek) herkesten öncedir. Sakın boş heveslerinize, arzularınıza uymayın ki adaletten uzak düşmeyesiniz. Eğer hakikati çarpıtırsanız, bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa 135)
Bir başka ayette de Yüce Allah Peygamberimize ve onun şahsında tüm Müslümanlara şöyle buyurur:
“Onların arasında hükmettiğin (idari karar verdiğin) zaman adaletle karar ver. Allah adaletli davrananları sever.” (Maide 42)
Peygamberimiz vefat edinceye kadar bu ve benzeri ayetlerin çizdiği sınırları gözetmiş, onun dışına kesinlikle çıkmamış ve söylediği güzel sözlerle Müslümanları bu yönde teşvik etmiştir.
İslam’ın doğuşundan sonra, kısa bir süre içinde büyük bir coğrafyaya yayılmasının sebebi, Allah’ın ve Peygamberimizin adalet konusunda ikna edici uyarıları, Müslümanların da bu konuda çok titiz davranmalarıdır.
Peygamberimiz haksızlığa asla tahammül edemez, haksızlık karşısında susan, kendini savunamayan kişiyi dilsiz şeytan olmakla nitelendirir, onun bu halini beğenmezdi.
Görev başına getirdiği insanlara adaletli ve hoşgörülü olmalarını emreden Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle derdi:
“–Kıyamet gününde Allah’ın en çok sevdiği ve O’na en yakın olan kişi adil devlet başkanı, en çok nefret ettiği ve Allah’tan en uzak olan kişi de zalim devlet başkanıdır.”
Sevgili Peygamberimiz, hakkı gözetme konusunda sadece idareci konumunda olanları değil, herkesi sorumlu davranmaya çağırmış ve çoban-sürü benzetmesini yapmıştır:
“–Dikkat edin! Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden sorumlusunuz. İnsanların başında bulunan yönetici de çobandır ve sürüsünden sorumludur.”
Bu sözde ifade edilen şey, herkesin sorumluluğunu üzerinde taşıdığı kimselere karşı hakkı gözetmesi, onlara adaletle muamele etmesi, zulmetmemesi gerektiğidir.
Bizler, Peygamberimizin bize öğütlediği bu güzel tavsiyeleri gönülden benimsemeli, hiç kimsenin hakkına el uzatmamalı, her zaman hakkı gözetmeliyiz. Bilmeliyiz ki Allah, bir başkasının bizim üzerimizde kalan hakkını asla affetmez ve bizi bundan dolayı sorumlu tutar.
[/


Misafir 14 Aralık 2011 18:16

'Adaletli olmak' hakkı gözetmek, adil olmak, her hak sahibine hakkını vermek demektir. Peygamberimizin en belirgin özelliklerinden biri de insanlar arasında adaletle karar vermesi, adil davranmasıdır.
Peygamberimiz, kendini Kur’an’a göre eğitmiş biriydi. Kur'an-ı Kerim’de yer alan adaletli olmakla ilgili uyarılar, doğrudan onun sözlerine ve uygulamalarına yansımıştır. Bakın Yüce Allah adil olmakla ilgili ne buyuruyor:

“Ey inananlar! Sizin, anne-babanızın ve akrabalarınızın aleyhine de olsa, Allah rızası için hakikate şahitlik yaparak adaleti gözetin.O kişi zengin de olsa fakir de olsa Allah’ın hakkı (olan doğru adil karar vermek) herkesten öncedir. Sakın boş heveslerinize, arzularınıza uymayın ki adaletten uzak düşmeyesiniz. Eğer hakikati çarpıtırsanız, bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa 135)

Bir başka ayette de Yüce Allah Peygamberimize ve onun şahsında tüm Müslümanlara şöyle buyurur:

“Onların arasında hükmettiğin (idari karar verdiğin) zaman adaletle karar ver. Allah adaletli davrananları sever.” (Maide 42)

Peygamberimiz vefat edinceye kadar bu ve benzeri ayetlerin çizdiği sınırları gözetmiş, onun dışına kesinlikle çıkmamış ve söylediği güzel sözlerle Müslümanları bu yönde teşvik etmiştir.
İslam’ın doğuşundan sonra, kısa bir süre içinde büyük bir coğrafyaya yayılmasının sebebi, Allah’ın ve Peygamberimizin adalet konusunda ikna edici uyarıları, Müslümanların da bu konuda çok titiz davranmalarıdır.

Peygamberimiz haksızlığa asla tahammül edemez, haksızlık karşısında susan, kendini savunamayan kişiyi dilsiz şeytan olmakla nitelendirir, onun bu halini beğenmezdi.
Görev başına getirdiği insanlara adaletli ve hoşgörülü olmalarını emreden Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle derdi:

“–Kıyamet gününde Allah’ın en çok sevdiği ve O’na en yakın olan kişi adil devlet başkanı, en çok nefret ettiği ve Allah’tan en uzak olan kişi de zalim devlet başkanıdır.”

Sevgili Peygamberimiz, hakkı gözetme konusunda sadece idareci konumunda olanları değil, herkesi sorumlu davranmaya çağırmış ve çoban-sürü benzetmesini yapmıştır:

“–Dikkat edin! Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden sorumlusunuz. İnsanların başında bulunan yönetici de çobandır ve sürüsünden sorumludur.”

Bu sözde ifade edilen şey, herkesin sorumluluğunu üzerinde taşıdığı kimselere karşı hakkı gözetmesi, onlara adaletle muamele etmesi, zulmetmemesi gerektiğidir.

Bizler, Peygamberimizin bize öğütlediği bu güzel tavsiyeleri gönülden benimsemeli, hiç kimsenin hakkına el uzatmamalı, her zaman hakkı gözetmeliyiz. Bilmeliyiz ki Allah, bir başkasının bizim üzerimizde kalan hakkını asla affetmez ve bizi bundan dolayı sorumlu tutar.


pusula 12 Nisan 2012 14:30

Hadisler


* Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim bir hadd cürmü işler de, cezası dünyada verilirse, Allah'ın adaleti kuluna âhirette ikinci sefer ceza vermeye müsaade etmez. Kim de bir hadd cürmü işlemiş, Allah da onun günahını örtmüş ve affetmiş ise, Allàh'ın keremi affettiği.şeyden dolayı ona dönüp ceza vermeye müsaade etmez."

* Hz. Ebu Hüreyre radıyAllahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ı şu âyetleri okurken işittim. (Meâlen): Hiç şüphesiz Allah size emânetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür" (Nisa 58). Bu sırada Resülullah aleyhissalâtu vesselam'ın baş parmağını kulağına, onu takib eden (şahâdet) parmağını da gözünün üzerine koyduğunu gördüm.''

* Büreyde radıyAllahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kadı üçtür: Biri cennetlik, ikisi cehennemliktir. Cennetlik olan, hakkı bilip öyle hükmedendir. Hakkı bilip hükmünde (bile bile) adaletsiz davranan cehennemliktir. Halka câhilâne hükümde bulunan da cehennemliktir."

* Ebu Hureyre radıyAllahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim müslümanların kadılık hizmetini talep edip elde etse, sonra adaleti zulmüne galebe çalsa cennete girer. Zulmü adaletine galebe çalsa, ateş onundur."

* Hz. Ebu Hureyre radıyAllahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "Kimin iki hanımı olur ve aralarında adaletli davranmazsa Kıyamet günü (vücudunun) yarısı düşük olarak gelir." Diğer bir rivayette "Bir tarafı eğri (mefluç) olarak" denmiştir."

* Hz. Aişe radıyAllahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm gece taksiminde adalete riayet eder ve derdi ki: "Ey Allahım! Bu taksim benim iktidarımda olanda yaptığım bir taksimdir. Senin muktedir olup benim muktedir olmadığım şeyden dolayı beni levmetme!" Benim muktedir olmadığım" dediği şeyle kalbi kastederdi."

* Hz. Câbir İbnu Abdillah radıyAllahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Cürrâne'de, işlenmemiş altın ve ganimetleri taksim ediyordu. Taksim edilen mal Hz. Bilal'in eteğinde idi. Bir adam: "Ey Muhammed adil ol! Çünkü adalet etmiyorsun!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Yazık sana! Eğer ben de adil olmazsam, benden sonra kim daha âdil olur?" diye mukabele etti. Hz. Ömer, (Resûlullah'ın üzüldüğünü farkederek): "Ey Allah'ın Resülü! Bana müsaade buyurun, şu münafığın kellesini uçurayım!" talebinde bulundu. Aleyhissalâtu vesselâm: "İşte bu adamın mutlaka arkadaşları -veya arkadaşcıkları- var. Bunlar Kur'ân'ı okurlar, ama okudukları gırtlaklarından aşağı geçmez. Bunlar, okun avı delip geçmesi gibi dinden çıkıp giderler!" buyurdular."

* Ebû Hüreyre radiya'llahu anh'den Resûlullah salla'llahu aleyhi ve sellem'in: ben size ne bir şey verebilirim, ne de (verileni) karşılayabilirim. (Veren, vermeyen Allah'tır.) Ben nasıl emr olunduysam (aza az, çoğa çok) öyle taksîm ederim! buyurduğu rivâyet olunmuştur.


_SoNBaHaR_ 5 Ocak 2013 12:37

Alıntı:

Misafir adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 2564063)
hz.peygamberimin adaletini bir örnekle açıklayınız?



Peygamberimiz ( s.a.s.) adeletli bir insandı. Kimsenin Haksızlığa uğratılmasına göz yummazdı. Esasen, doğrulukla adalet birbirini tamamlayan iki güzel haslet olup Bunların her ikiside Peygamberimiz’de ( s.a.s.) kemal derecesinde idi. Gençliğinden beri herkes onu “ emin, güvenilir” olarak biliyordu. Ticaet arkadaşlari onun hakkinda “ ne kimsenin hakkını yerdi, nede kimseye hakkını yedirirdi. Hak konusunda batır gönül dinlemezdi” derler. Hz. Peygamber ( s.a.s.) açıkça islamı davetle emroluduğunda, safa tepesinden kureyşlilere: “ size şu dagin ardindan düşman atlilarinin gelmekte oldugunu söylesem inanirmisiniz?” deyince; “ Evet inanırız, çünkü sen hayatında asla yalan söylemedin.” Cevabını veriyorlardı. İnkarcılar Mekke dönemi boyunca Peygamberimiz ( s.a.s.)’e “ Şair, mecnun, sihirbaz-büyücü” diyerek iftiralarla lekelemek istemişler, yabancilara onu böyle tanitarak islam’ın yayılma hızını kesmek istemişler, fakat ona asla “ yalancı, hayin” diyememişlerdi. Hatta peygamberimiz ( s.a.s.)’in mektubunu Şam’da alan bizans imparatorunun: “ Daha önce bu adamın yalanına rastladınızmı ? sorusuna. Peygamberimizin baş düşmanlarından olmasına rağmen Ebu süfyan “ Hayır asla!” diye cevap vermek zorunda kalmıştır. Cenab-ı Hak, Peygamberimiz ( s.a.s.)’e “ Emrolunduğun gibi dosdoğru hareket et!” talimatını vermiş, Peygamberimiz ( s.a.s.) de hayatı boyunca sırat-ı müstakimden ayrılmamıştır.


Bir kere Mahzumilerden bir kadın hırsızlık etmişti. Yüksek bir aileye mensuptu. Bu yüzden kureyşliler bu kadının ceza görmesine taraftar olmamışlar. Hz. Üsame’yi de tavassut için Peygamberimiz ( s.a.s)’ e göndermişlerdi. Çünkü Peygamberimiz ( s.a.s.) Hz. Üsame’yi çok severdi. İş te bu esnada Rasul-i Ekrem Hazretleri ( s.a.s.) şöyle buyurdu: “ ( Bugun medeniyetlerinden hiçbir eser kalmayan eski milletler) israiloğulları, bu gibi taraf tutmalar yüzünden helak oldular. Bunlar fakirler üzerine şiddetli cezalar tatbik eder, nufuzlu ve zengin olanları cezasız bırakırdı... Şayet kızım Fatıma aynı suçu işleseydi gereken cezayı ona da verirdim.

Rebeze’den Medine’ye gelmekte olan Sa’lebe oğullarından bir gurup insan, şehrin yakınında bir yerde konaklamışlardı. Peygamberimiz ( .s.a.s) onlarla karşılaştı ve satın almak istediği bir devenin fiyatını sordu. Pazarlık yapıldı. Peygamberimiz ( s.a.s.) deveyi alarak Medine’ye döndü. Fakat oradakiler, deveyi satan alanın Hz. Peygamber ( s.a.s.) olduğunu bilmiyorlardı. Parasını almadan deveyi verdikleri için tartışmaya giriştiler. İçlerinden bir kadın şöyle diyordu: “ Niçin tartışıyorsunuz? Bu kadar paralık alınlı adam hiç görmedik. Dikkat etmedinizmi? Onun yüzü ayın on dördü gibi parlamaktaydı” Kadın, bu sözleriyle, deveyi satın alanın kendilerini aldatacak yaratılışta olmadığını anlatmak istemiştti. Aradan çok geçmedi. Hava kararmak üzere idi, bu sırada bir zat geldi. Bir miktar yiyecekle devenin bedeli olan parayı getirdi ve “ bunlar Rasulullah( s.a.s.)’in gönderdiğini” söyledi. Topluluk ertesi gün şehre girdiginde Peygamberimiz ( s.a.s.) Mescid’de ashabına nasihat etmekle meşguldü. Bu esnada Ensar’dan bir zat Salebe Oğullarının geçmişte akrabasından birini öldürdüklerini, şimdi onlardan birini öldürmesi gerektiğini söyleyince Peygamberimiz ( s.a.s.): “ Hayır bunu yapamazsınızé Bir evlad babasının suçu yüzünden öldürülmez! Buyurdu. Bir defasında da ganimet dağıtılırken taşkın hareketlerde bulunan birine Peygamberimiz ( s.a.s.) “ Sabırlı ol, sıranı bekle!” diye elindeki ince değneği uzatmış, adamın yüzü hafifçe çizilmişti. Peygamberimiz ( s.a.s.) hemen değneği adamın eline vererek “ İşte yüzüm!” demişse de adam hatasini anlamiş olarak Peygamberimiz ( s.a.s.)’den özür dilemiştir.

Hasili, Peygamberimiz ( s.a.s.), sözün tam anlamiyla adalet ve insaf sahibi idi.
__________________



Saat: 23:46

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık