Çanakkale Şiirleri ÇANAKKALE GEÇİLMEZO gün kana boyandı Çanakkale Boğazı Yeri göğü inletti askerimin avazı Dört taraftan saldırdı düşman delicesine Şarapneller saplandı Mehmetçiğin göğsüne Türk’e karşı kin kustu,beraber oldu cihan Damla damla gözyaşı döktü yere asuman Allah’ın askerleri melekler yere indi Hakk’a kavuşan erler kanatlarına bindi Bir lodos fırtınası zaferden haber verdi Dengeler değişince arttı kâfirin derdi On sekiz Mart’ta sular kan gölüne dönmüştü Zâlimin balonları gün doğmadan sönmüştü Ertuğrul tabyasından ateş yükseliyordu Ceddin iman güneşi aydınlatıyor yurdu Seddülbahir’de akan kan gövdeyi götürdü Bu çile nöbetleri hem gün,hem gece sürdü Conkbayırı’nda yazdı Mustafa Kemal destan Coğrafyaya dönüştü damarlardan akan kan Izdıraplara mahkûm vatanım ancak güldü Düşman bataryaları soğuk suya gömüldü Küfür tek bir millettir, ayrı gayrı seçilmez Mehmetçik haykırıyor: “Çanakkale Geçilmez” İnsanlıktan nasipsiz küstah uğurlar ola! Hatırla bu destanı,hatırla da gel yola! İnancımız odur ki payidar olmaz zulüm Rabbim senin yolunda bize düğündür ölüm Taş ve toprak şahittir o muhteşem bozguna Çok acı bir ders verdik o salyalı azgına Al bayrağın altında gölgelenen askerim! Cennet-i Âlâ’sında bekler seni ol Kerim! Çanakkale içinde Hilâl,Sâlib’i ezdi Türk’ün mücahitleri bir büyük destan yazdı. Yuvasından ayrılan artık geri dönmedi Onların sâyesinde al bayrağım inmedi Ey toprağın bağrına gömülen yiğit erler! Döktüğünüz kanlarla ulvîleşti bu yerler Ey semaya taht kuran yüce,soylu er oğlu!! Duygusallıkta Kerem,yiğitlikte Köroğlu Ey asırları aşıp cihana hükmeden Türk! Zafer kaderin olsun Rabbine şükreden Türk! |
Çanakkale içinde... ÇANAKKALE TÜRKÜSÜÇanakkale içinde Aynalı Çarşı Ana ben gidiyom düşmana karşı Of gençliğim eyvah Çanakkale içinde bir uzun selvi Kimimiz nişanlı kimimiz evli Of gençliğim eyvah Çanakale içinde bir dolu testi Analar babalar umudu kesti Of gençliğim eyvah Çanakkale içinde vurdular beni Ölmeden mezara koydular beni Of gençliğim eyvah. |
CANAKKALE SEHIDLERINE CANAKKALE SEHIDLERINE Suheda govdesi, bir baksana daglar taslar... O, ruku olmasa, dunyada egilmez baslar, Vurulmus temiz alnindan uzanmis yatiyor; Bir hilal ugruna ya Rab, ne gunesler batiyor! Ey, bu topraklar icin topraga dusmus, asker! Gokten ecdad inerek opse o pak alni deger. Ne buyuksun ki kanin kurtariyor Tevhid'i... Bedr'in aslanlari ancak, bu kadar sanli idi... Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsin? "gomelim gel seni tarihe!" desem, sigmazsin. Herc u merc ettigin edvara ya yetmez o kitab... seni ancak ebediyyetler eder istiab. "Bu, tasindir" diyerek Kabe'yi diksem basina; Ruhumun vahyini duysam da gecirsem tasina; Sonra gok kubbeyi alsam da, rida namiyle, Kanayan lahdine ceksem butun ecramiyle; Mor bulutlarla acik turbene catsam da tavan; Yedi kandilli Sureyya'yi uzatsam oradan; Sen bu avizenin altinda, burunmus kanina, Uzanirken gece mehtabi getirsem yanina, Turbedarin gibi ta fecre kadar bekletsem; Gunduzun fecr ile avizeni lebriz etsem; Tullenen magribi, aksamlari sarsam yarana... Yine bir sey yapabildim diyemem hatirana. Sen ki, son ehl-i salibin kirarak savletini, Sarkin en sevgili sultani Salahaddin'i, Kilic Arslan gibi iclaline ettin hayran... Sen ki islami kusatmis, doguyorken husran, O demir cemberi gogsunde kirip parcaladin; Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrami adin; Sen ki; a'sara gomulsen tasacaksin... Heyhat, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat... Ey sehid oglu sehid, isteme benden makber, Sana agusunu acmis duruyor Peygamber. Mehmet Akif ERSOY |
Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi, - Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya- Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne haysızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde - gösterdiği vahşetle "bu bir Avrupa'lı" Dedirir - yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi! Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer, Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer Yedi iklimi cihanın duruyor karşında Ostralya'yla beraber bakıyorsun Kanada! Cehreler başka, lisanlar, deriler, rengarenk; Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk. Kimi Hindu, kimi yamyam, kime bilmem ne bela... Hani, ta'una zuldür bu rezil istila! Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil, Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkıyle, sefil, Kustu Mehmetciğin aylarca durup karşısına; Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına. Maske yırtılmasa hala bize afetti o yüz... Medeniyet denilen kahbe, hakikat, yüzsz. Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab, Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harab. Öteden saikalar parçalıyor afakı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı; Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin. Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam, Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam. Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer; O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer... Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak. Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller, Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller. Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere, Sürü halinde gezerken sayısız teyyare. Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler... Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler! Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman? Hangi kuvvet onu, haşa edecek kahrına ram? Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkam. Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler, Beşerin azmini tevkif edemez suni beşer; Bu göğüslerse, Hüda'nın ebedi serhaddi; "O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi. Asım'in nesli... diyordum ya...nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi namusunu, çignetmiyecek. Şüheda gövdesi, bir baksana dağlar, taşlar... O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar, Mehmet Akif Ersoy |
Şehitler Tepesi Şehitler tepesi boş değil, Birisi var bekliyor… Ve bir göğüs nefes almak için Rüzgar bekliyor. Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye, Yattığı toprak belli, Tuttuğu bayrak belli, Kim demiş‘Meçhul Asker’ diye? Destanını yapmış, kasideye kanmış… Bir el ki, ahiretten uzanmış, Edeple gelip birer birer Öpsün diye faniler. Öpelim temizse dudaklarımız Fakat basmasın toprağına Temiz değilse ayaklarımız. Rüzgarını kesmesin gövdeler… Sesinden yüksek çıkmasın Nutuklar, kasideler! Geri gitsin alkışlar, geri… Geri gitsin ellerin Yapma çiçekleri! Ona oğullardan, analardan Dilekler yeter… Yazın sarı, kışın beyaz Çiçekler yeter. |
Mehmet'in Çanakkalesi Bir avuç insandı, ana kucağından kopan Mehmetçik Toprağı yaraya sardı, bacağı kopan Mehmetçik. Saçı kınalı binlercesi kurşuna meydan okuyor, Cephede kurşundan dev siperler dokuyor. Mhmet'im irkil, ayaa kalk, yaranı sar, Daha kucaklayacağın binlerce düşman var. Ey osmanlı torunu! Kim vuslata böylr yakın olabilir? Sen böyle titrerken kim bir karış toprak alabilir? Bir sala okunur, inceden nakışlar yürekleri, Şahlanır kanlı toprak, kamçıkar yürekleri. Damarları ALLAH ALLAH diye atar Mehmet'im, Paslı tüfekle yüz binleri önüne katar Mehmet'im. O dağ yamaçlarından kanlar nasıl çağlıyordu, Evladını şehit veren analar, bağrına taş bağlıyordu. Kaşı hilalleşmiş binlerin emsaliydi Koca Seyit, Dev gemileri gömen topların misaliydi Koca Seyit. Sanki kevsere bulanmış top tüfek fayda etmiyor, Şahadet aşıkları ölmeden mevziyi terketmiyor. Dizginlerini parçaladı, şahlandı Mehmet'in, Çanakkale'si Ak gelinlikli boğaza, kalkandı Mehmet'in Çanakkale'si |
ÇANAKKALE DESTANI Yıl 1915 18'indeyiz Martın. Kendine gel biraz! Pek tekin değildi Çanakkale'nin suyu, Geçilmez bu boğaz... Geçilmez bu boğaz... Bizi Ne topun yıldırır, Ne kurşunun. Çünkü artık Başladı cengimiz. Er meydanında bulunmaz dengimiz... Sen misin Mustafa Kemal'im ileri diyen? İşte fırladık siperden. Sırtına yüklenmiş kahraman Seyit 276 kiloluk mermiyi, Koşuyor bataryasına ateşler içinden. Bu mermi denizlere gömecek Elizabet'i Buvet'i... Yanıyor bugün Anafartalar yanıyor, Denizler yanıyor, Dağlar yanıyor. Zafer bizimdir artık Düşman zırhlıları batıyor... Türk'üm, Muzaffer olarak doğmuşuz bir kere. Bir karış toprak uğruna Kimimiz şehit oluruz. Kimimiz gazi. Hiç değişmez bu yazı. Dünyada her yer geçilir belki Lâkin geçilmez Çanakkale Boğazı.. Fahri ERSAVAŞ ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin. Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer, O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer. Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak. Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilal uğruna yarap ne güneşler batıyor. Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın. Mehmet Akif ERSOY bir yolcuya Dur yolcu! bilmeden gelip bastığın Bu toprak, bir devrin battığı yerdir. Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın Bir vatan kalbinin attığı yerdir. Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda Gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda İstiklal uğrunda, namus yolunda Can veren Mehmet'in yattığı yerdir. Bu tümsek, koparken büyük zelzele, Son vatan parçası geçerken ele, Mehmed'in düşmanı boğduğu sele Mübarek kanının akıttığı yerdir. Düşün ki, haşr olan kan, kemik eti Yaptığı bu tümsek, amansız çetin Bir harbin sonunda bütün milletin Hürriyet zevkini tattığı yerdir. Necmettin Halil ONAN |
ÇANAKKALEDEN CENNETE YÜRÜYÜŞBen mehmedim, Babam yokya, yetim mehmet derlerdi, köyde Anamın bir tanesi, Köyümün göz bebeği. Çobandım, kuzular bana emanetti. Köyde, Akşam eve gelip, Anamdan şehit babamın hikayelerini dinlerdim. Zaten Yavuklumda yoktu, Yaşım onyediydi daha. .............. Sabah ezandan sonra bir gün, Muhtar emmim dayanmıştı kapıya, Zeynep bacı dedi anama, Mehmet nerde? Üzgün bir sesle... Seferberlik var bacı dedi. Canım anacığım Seferberliği kocasından bilirdi. Daha mehmedim körpecik deyişiyle Yere yığılışı bir. ................ Çeşmeden bakraçları doldurup Geldiğimde evin avlusuna, Benimde dünya yıkıldı başıma, Ne olmuştu ki anama. Usul usul kendine geldiğinde Canımın bır parçası anam, Beni bağrına bastı. Ağladı, ağladı, ağladı. ................... Ben anamın feryadını Taa Çanakkalede Civan yiğitlerin, Teker teker düştüğünü gördüğümde anladım. Dedim ya, Ben onyedi yaşındaydım, Ben seferberlikten ne anlardım. .................... Köyümden çanakkaleye yolculukta, Kafileler, vagonlar, İnsanlar, insanlar, Dağlar yürüyordu çanakkaleye. Onlarında çanakkalede öldüğünü Cennette gördüğümde anlamıştım. ...................... Ve çanakkale. Çanakkale felaket, Çanakkale kıyamet, Çanakkale bize ölümün müjdesi, Köye, Anama kurtuluşun müjdesi. .............. Kaç gün olduğunu bilmediğim Savaş cehenneminin bir orta yeri. Yiğitmi yiğit, bir efsaneydi, Kol ağası rıza bey bağırdı. Yere yatın, yere yatın. Gök gürler gibi oldu Top düşmüştü yanı başımıza. Ve sonra beni bırakıp gittiler. Çorumdan, raşit çavuş Hanaktan, veli ağam Bursadan, şerafettin onbaşı Birde yandım ya ona yandım. Tabip asteğmen burhan beye yandım. Uçtular. Yaralı, parçalı cesetleri bizim, Ruhları onundu, ALLAH ındı. Hey be, Kol ağası rıza beğde ağlarmış Hemde ne ağlamak. Ama ateş yanıyor, Ama ateş yakıyor, Biz vuruşuyoruz, çanakkalede. ....................... Hangisi olduğunu bilmediğim, Bir çanakkale gününde, Komutanım komutanım diye Kaçarken rıza beyime, Bende yıkıldım yere, Bende yenilmiştim bir kalleş mermiye, Daha canım bende iken, Uçmadan allahıma, Son duyduklarım, Bağırmıştı komutanım. Mehmet, mehmet. ....................... Ve sonra, Çanakkalenin bittiği yıllardayım, Ben cennete İbrahimin koçlarına, Çobanlık yapmaktayım. Cennet akşamları Savaş yıllarının anılarıyla dolar bizde. Birgün aksaraylı ibrahim çavuş, Birgün veli ağam, Gezer gelir cihanı, anlatırlar heryanı, Anam ağlarmış köyde. Ama türkün kadını yıkılmaz. Mağrurmu, mağrur İki şehit sahibi, Birde kuzularım, bensiz çok hırçınlarmış hani. Bir başka cennet akşamı, Doktor burhan bey gelir. Ruhu gezer anadoluyu, İstanbulu gezer, karsı gezer, Gelir ağlardı dizimin dibinde. Mehmet derdi her seferinde, Dün çanakkaleyi geçemediler, Bugün çanakkaleden çok ilerdeler. Ben ibrahimin koçlarının çobanı, Çıkamazdım dışarı Ama cennet akşamları Hep havadis alırdım ülkemden. Bazan savaşın acılarından mutluluk çıkardı, Havadisler kötüyken. Birgün bir kara haber gelir, Ülkem kötü ellerde, Yeniden yıkılırız... Yada güzel haberler, O gün ne de mutluyuz. Birgün bir kara haber gelir Cennet akşamlarına, Cudide bir yavrumuz düşmüş toprağa Yıkılırız, Bir gün duyarız, gebermiş bir eşkiya. Biz yeniden var oluruz, cennet akşamlarında. Kol ağası rıza beyin getirdikleri, Ne kadar mutlu ederdi bizleri. O gezerdi okul bahçelerini, Görürdü türkün yetişen yeni filizlerini. O zaman, çanakkalenin anlamı var. ....................... Ben çanakkaleye geldiğimde Yaşım onyedi. Neslim soyum sopum yok. Ben ibrahimin koçlarının çobanıyım, Cennette. Beni unutmayın, beni unutmayın, Ne olur Çanakkaleyide unutmayın. |
ne çok eskidi düşler ufak adımlarla ne çok sonbahar dündü yüreğimizin bir taka gibi çırpınışı akan günde aç açık terleyen avuçlarımızın şarkılarını mırıldandığımız kavrulan yazı umursamadığımız kışı devrimi sevdayı barışı sözlerimize bayrak ettiğimiz gündü ne çok eskidi yeminler ufak yalanlarla ne çok döneklik dündü karanlıktan hesap sorduğumuz kahırlı gecelere boşverip ay ışığında sorgülanan ömürleri güneşe verdiğimiz yüreklere kazınan bir sevdaydı bağımsızlık altıncı filo'nun yüzüne tükürdüğümüz gündü ne çok eskidi yurtseverlik uzak pazarlarda ne çok dolar ne çok hainlik dündü çanakkale anafartalar ve o 'mavi gözlü dev' sömürgeciye karşı haykırdığımız gün dündü dündü gün o gündü |
ÇANAKKALE ŞEHİDİNE Bir orduya bir bölükle, Boş karınla, boş tüfekle, Karşı duran yiğidim. Ey benim yalın ayak, Yama tutmaz libâs giyen şehidim. Aşsız, susuz düşmana saldırıpta, Aç karnından, kurşun yiyen şehidim. Düşmanın çiğnediği vatanda can, Bedenime yüktür, diyen şehidim. Senin candan ve cânandan, Yücede tuttuğun vatan, Kolyuğa pazarlanıyor. Sığıntılar başa geçti, Sahipler azarlanıyor. Parçalayıp bölmek için, Sinsice hızarlanıyor. Bizi adam belleyip, Emanet ettiğin yurt, Uğruna şehid olup, Bağrında yattığın yurt, Soysuzlar eline düştü, Kölelik yoluna düştü.. Senin diktirmediğin, Bayraklar dikiliyor. Tüm temel değerlerim, Sırayla yıkılıyor, Hazan vurdu çınarı, Yapraklar dökülüyor.. Biz uyurken düşmanlar, Etrafımızı sarmış. Meğerki içimizde, Nice Anzaklar varmış. Hilâlli maskelerle, Haçlı içime girmiş. Maskeli soysuzlara, Inananda hakkın var. Tek dişli canavara, Yamananda hakkın var. Yabancı bayraklarla, Gönenende hakkın var. Bizi affet demeye, Bunların yüzleri yok. Bunlar serapa kabuk, Bomboşlar, özleri yok. Affetme yiğidim, ihânetlerini, Can verdiklerini, verenlerin. İki elin yakalarında olsun, ahirette, Bayrağı kumaş, Vatanı toprak, Bağımsızlığı boş görenlerin.. Ergenekon çevirdi, yine dört yanımızı, Demirdağları bulmak, borcumuzdur şehidim. Nevruz vakti, bu çemberden çıkmaya, Ateşle geçit delmek, borcumuzdur şehidim. Seni geçilmez eden, Çanakkale ruhunu, Silkinip, tekrar bulmak, borcumuzdur şehidim…. |
Saat: 20:27 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık