MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Uzay Bilimleri (https://www.msxlabs.org/forum/uzay-bilimleri/)
-   -   Özgür Gezegenler (Ötegezegen) (https://www.msxlabs.org/forum/uzay-bilimleri/470126-ozgur-gezegenler-otegezegen.html)

nötrino 11 Nisan 2014 11:04

Özgür Gezegenler (Ötegezegen)
 
Ötegezegen Sınıfı / Öteuydular

Uzayda kendi başına kalmış, özgür gezegenler olduğu belirlendi. Sayısı milyarlar olarak belirtilen bu gezegenlerden şimdilik 10 tane bulundu. NASA tarafından desteklenen bir gökbilim ekibi bir yıldızdan epeyce uzak bir konumda dolanan Jüpiter büyüklüğünde yeni bir ötegezegen sınıfı oluşturdular.Keşif Japonya-Yeni Zelanda ortak çalışması olarak 2006 ve 2007 yıllarında Samanyolu üzerinde gerçekleştirilen bir tarama ile bulunan 10 gezegene dayanıyor. Bu gezegenler sistemlerinden kovulmuş, adeta bir yetim gibi kendi başlarına kalmışlar. Bu gezegenleri fark etmek ise hiç kolay değil. –Gecenin zifiri karanlığında en az 10 km ileride uçan bir kara sineği görmek gibi..- Yeni keşfedilen böylesi bir gezegen ise 10 000 ile 20 000 ışık yılı arasında bir uzaklıkta yer alıyor.

NASA’nın Washington Merkez Binası’nda ötegezegen uzmanı olarak görev yapan Mario Perez: “Bu şekilde özgür kalan gezegenlerin varlığını önceden bilmekle beraber, bunların olduğunu göstermek gezegen oluşumu ve evrimi modelleri için önemlidir” diyor.Keşif bunun gibi görülmez Jüpiter büyüklüğünde daha birçok gezegen olabileceğini akla getiriyor. Ekibin tahminine göre bu gezegenlerden sadece Samanyolu’nda yüz milyarlarca bulunmakta.

Notre Dame Üniversitesi’nden David Bennett: “Bir anket uygulamak gibi. Gökadamızın belli bir bölgesindeki durumu ortaya çıkararak genele yayabiliriz” diyor.Çalışma Satürn ve Jüpiter’den daha küçük gezegenleri kapsamıyor. Bu nedenle yıldızlarından daha uzağa daha kolay atılabilecek Dünya gibi küçük kütleli gezegenlerin sayısının daha fazla olacağı düşünülüyor. –Akla Güneş Sistemi’nin Oort Bulutu içinde böylesi gezegenler var mı sorusu gelmiyor değil-Önceki gözlemlerde yıldız oluşum kümeleri içinde serbest kalan üç Jüpiter kütleli gezegen gibi nesneler görülmüştü. Ancak bilim insanları yıldız oluşturan gaz bulutları içinde çok fazla sayıda gezegen olabileceğinden kuşkulanıyor. Kahverengi cüce olarak nitelenen bu cisimler yıldız olamayacak kadar küçük olduğundan kendi nükleer tepkimesini başlatamıyor. Bunlardan bazılarının büyüklüklerinin büyük Jüpiterlerden daha küçük olabileceği de söylenenler arasında.

Peki bu özgür takılan gezegenler yıldızlarından niye bu kadar uzakta? Bir kurama göre gezegenlerin oluşumu sırasındaki fırtınalı dönemde yıldız ve diğer gezegenlerin bu cisimlere uyguladığı kütle çekimi onları uzağa fırlatmış. Onlarda Güneş ve diğer yıldızlar gibi gökada çevresinde dolanıyor.Bennett: “Yıldızlar gibi kendi başlarına dolanan gezegenler varsa o zaman bu 10 gezegenin içinde en az biri ya da ikisinin öyle olması gerekirdi. Sonuçlar bu gezegenlerin bir yıldıza bağlı olduğu yönünde”

Kaynak: NASA


nötrino 12 Nisan 2014 12:17

Özgür Gezegende Uydu Şüphesi

Titan, Europa, Io ve Phobos, Güneş Sistemi’nin öne çıkan sıra dışı uydularıdır. Peki diğer sistemlerde Güneş Sistemi’ndeki gibi uydular olabilir mi? Ya da yıldızı olmayan ‘özgür’ gezegenlerde…NASA’nın desteklediği araştırmada “öteuyduların” olabileceği, ancak şimdilik bunların varlığının doğrulanmasının olanaksız olduğu belirtiliyor olsa da bu yolda önemli bir adım atılıyor. Aslında böyle bir keşfin sadece bir gözlemle gerçekleşebileceği de unutulmamalı. (Normalde bir ötegezegenin onayı için en az üç farklı teleskopla görülmüş olması gerekir. Ancak bir gezegenin uydusu için bu kadar şanslı olunmayabilir.)

Astrophysical Journal’da yayınlanan yeni çalışmanın baş yazarı Notre Dame Üniversitesi’nden David Bennett: “Öteuydu (exomoon) adaylarını tekrar gözlemek mümkün olmayacaktır. Ama bu gibi durumların üstesinden gelecek önemli verilere ulaşabiliriz” diyor.Keşif kütleçekimsel mikro mercekleme yöntemiyle gerçekleşti. Bu teknikte ön plandaki yıldız daha uzaktaki bir yıldızın ‘görsel açıdan yakınından’ geçerken, uzaktaki yıldızdan gelen ışığı bir mercek gibi büker ve onu büyük gösterir tıpkı bir merceğin uzak bir cismi göstermesi gibi. Böyle bir olay yaklaşık bir ay boyunca devam eder.

Ön plandaki yıldızın çevresinde dolanan bir gezegen varsa bu gezegen görülen ışığı ya daha kuvvetli ya da daha zayıf hale getiren ikinci bir mercek gibi davranır. Bu parlaklık farklılığını irdeleyen gökbilimciler, yıldızın kütlesini esas alarak gezegenin kütlesini hesaplamaya çalışır.Bazı durumlarda ise ön taraftaki cisim bir yıldız değil gezegen olabilir ve onun çevresinde dolanan karanlıkta kalmış olan da onun uydusu. Araştırmacılar böyle bir durumda gezegene bakarak diğer cismin kütlesini kestirmeye çalışabilir. Gökbilimciler Kepler uzay aracı verileriyle sadece gezegen değil öteuyduları da keşfetmeye çalışsalar da şimdiye kadar böyle bir keşif gerçekleşmemişti.

Yani çalışmada ön planda gerçekleşen merceklemeye neden olan cismin yapısı net değildir. Çünkü cisim gezegenin 2000’de 1’i kadar küçük. Başka bir ifadeyle gezegen Jüpiter’den daha büyük kütleli olup uydusu Dünya’dan çok daha küçük kütleli.Gökbilimciler karşılarına bu durumda iki farklı senaryo çıktığını söylüyor.NASA-JPL’den Ötegezegen Keşif Programı Ofisi baş bilimcisi Wes Traub: “İlk olasılık büyük cismin bir gezegen ve ona eşlik eden diğerinin uydusu olmasıdır. Araştırmacıların modelleri bu cismin uydu olduğuna işaret ediyor ama doğaya baktığınızda yıldız çözümünün öne çıktığı görülüyor” diyor.

Bu gizemin çözümü ise iki cismin arasındaki uzaklığın ölçümünde yatıyor. Dünya’ya yakın alt kütleli bir cisim ile uzakta ve daha büyük bir cismin parlaklık miktarı aynı görünecektir. Parlaklık ölçümünü bir kez değil birkaç kez ölçmek gerekir. Yine de keşfedilen bu gizemli MOA-2011-BLG-262 adlı sistemin cismi şimdilik öteuydu olarak işaretlendi.

Gelecekte merceksel çalışmalarla bu uzaklık ölçümleri gerçekleşebilir. Örneğin Spitzer ve Kepler gibi Dünya’dan yeterince uzaktaki yörüngelerde dolanan uzay araçları ile paralaks yöntemi kullanılarak hesaplamalar yapılabilir. Peki paralaks nedir? Basit… Paralaks temel olarak iki gözün uzaktaki bir cismi farklı konumlarda görmesi olarak tanımlanır. Uzaktaki bir yıldıza iki karşı konumda bulunan teleskopla bakıldığında farklı konumlar algılanacaktır. Bu bir de mercek etkisiyle birleştirilirse yıldızın ışığının ne kadar büyütüldüğü ortaya çıkacaktır.

Kepler ya da Spitzer gibi bir uzay teleskobu gözlem verisiyle ya da Dünya’nın iki farklı yerinde kurulu olan yer teleskoplarının gözlem verileriyle benzer çalışmalar yapılabiliyor.Yeni keşfedilen cisim gerçekten bir öteuydu ise bu gerçekten özgür bir gezegene bağlı olacak. Gezegen bir şekilde bağlı olduğu sistemden atılmış olabilir. Bu sınırdışı edilme sırasında uydusu da gezegenle birlikte boş uzayda özgürce seyahat ediyor olabilir.

Kaynak: JPL


nötrino 28 Ağustos 2014 12:01

Beklenenden Daha Kuru 3 Gezegen

NASA’nın Hubble Uzay Teleskobu’nu kullanan gökbilimciler Güneş benzeri yıldızların çevresinde dolanan üç gezegenin atmosferindeki su buharını araştırdı. Sonuç ise beklenenin tersi: bu gezegenler neredeyse kuru.HD 189733b, HD 209458b ve WASP-12b adlı Dünya’dan 60 ile 900 ışık yılı uzaklıklarda yer alan üç gezegenin atmosferlerinin sıcaklığı nedeniyle su çevrimine uygun olmaları ve bu nedenle bolca ortama yayılan su buharının kolayca fark edileceği düşünülüyordu.

http://www.astronomidiyari.com/wp-content/uploads/2014/07/otegezegen2.jpg

150 ışık yılı uzağımızda yer alan Güneş benzeri bir yıldızın çevresinde dolanan gaz devi HD 209458b (takma adı Osiris) gezegenin temsili resmi. Gezegen 1100 Santigrad derece sıcaklığa sahip (NASA, ESA, and G. Bacon (STScI)).

Sıcaklıkları 800 ile 2200 Santigrad derece arasında değişen bu “sıcak Jüpiterlerin” atmosferlerinde gezegen oluşum modellerine göre onda bir ile binde-bir oranında daha az miktarda su buharı olduğu görüldü. İngiltere Cambridge Üniversitesi Astronomi Enstitüsü’nden Nikku Madhusudhan: “HD 209458b ile Güneş Sistemi dışındaki bir gezegende yapılan en hassas kimyasal ölçümü gerçekleştirdik. Bunun sonucunda bu gezegende su olduğuna emin olduk. Ancak bu suyun az miktarda olması bizi çok şaşırttı” diyor.

Madhusudhan liderliğindeki araştırma ekibine göre bu sonuç mevcut ötegezegen kuramında değişim olması demek. “Hepimiz bu gezegenlerin oluştuktan sonra içe doğru göç ettiklerini biliyoruz. Öyleyse bu gezegenlerde bolca su olması gerekir. Gezegen oluşumu modelini bu bağlamda yeniden değerlendirmek gerekir.Bir Süper Dünya için (birkaç Dünya kütleli karasal gezegen) tahmin edilenden daha az miktarda su olduğu sonucuna da hazır olunmalıdır”

Bu sonuçların yaşam olasılığı olan Dünya büyüklüğündeki ötegezegenler için su arama yöntemlerinde önemli etkileri olabileceği belirtiliyor. Geleceğin teleskoplarında böylesi çalışmalar için oldukça hassas veri sağlayabilecek aletler olması gerekir.

http://imgsrc.hubblesite.org/hu/db/images/hs-2014-36-b-web.jpg

Üç gezegenin su buharı analizleri. Düşey eksen su buharı miktarını yüzde olarak göstermektedir ( NASA, ESA, N. Madhusudhan (University of Cambridge), and A. Feild and G. Bacon (STScI)).

Madhusudhan ve ekibi ötegezegenlerin atmosferlerindeki su buharı miktarını belirleyebilmek için Hubble’ın yakın-kızılötesi tayfölçerini kullandılar.Ekip kızılötesi tayfölçeri ile yeterli ışınımı alabilmek için nispeten parlak yıldıza yakın gezegenleri seçtiler. Böylece gezegenlerin atmosferlerinden süzülüp gelen yıldızın ışığına bakıp su buharının izini bulabilirlerdi.

Atmosferimizdeki suyun varlığı nedeniyle yeryüzündeki herhangi bir teleskopla böylesi bir gözlem olanaksızdır.
Makalenin eş yazarlarından Toronto Üniversitesi Dunlap Enstitüsü’nden Nicolas Crouzet: “Bu tür bir inceleme için bize Hubble Teleskobu gerekliydi” diyor.

Mevcut modele göre Güneş sistemimizdeki devlerin oluşumuna benzer şekilde bebek yıldız oluştuktan sonra çevresindeki kimyasal maddelerden içeriği hidrojen, helyum ve diğer elementleri barındıran buzlu parçalardan çekirdekler oluştu. Toz parçacıkları birbirleriyle birleşerek daha büyük yapıları oluşturdu. Kütle çekiminin daha büyük olduğu çekirdekler daha da büyüdü. Bu da en sonunda kayasal ve gaz gezegenlerin oluşmasını sağladı.

Bu kurama göre dev gezegen oluştuktan sonra atmosferinde özellikle oksijenin ve su buharının izleri olması gerekir. Bu araştırmada ortaya çıkan düşük su buharı miktarı kuramın öngörüsüyle çelişmektedir. Bu da beraberinde birçok soruyu akıllara getirmektedir.Maryland Üniversitesi’nden Drake Deming: “Bilgimiz hala çok az, ama Güneş sistemleri ve gezegenlerinin nasıl oluştuğunu anlamak için önümüze yeni bir alan açılmış görülüyor. Buradaki temel sorun diğer sistemlerde de bizdeki oranlarda suyun olmasını öngörüyor olmamızdır. Ancak bu çalışma ile başka sistemlerde beklenenden daha az miktarda su olabileceği gösterilmiştir” diyor.

Kaynak: HubbleSite (24 Temmuz 2014)


nötrino 14 Ekim 2014 12:35

Ötegezegenin Hava Haritası

Gökbilimciler NASA/ESA Hubble Uzay Teleskobu ile bir ötegezegenin atmosfer sıcaklığını, içerdiği su miktarını ayrıntılı bir şekilde ölçmeye çalışıyor. Hedefteki gezegen ise sıcak Jüpiter sınıfında olan WASP-43b’dir. WASP-43b Jüpiter büyüklüğünde olmasına karşılık ondan iki kat daha ağırdır. Gezegen yıldızına Merkür’ün Güneş’e uzaklığına göre daha yakın bir yörüngede dolanıyor. Yıldızı çevresinde sadece 19 saatte dolanmakta olup benzerleri arasında en kısa yörünge dönemine sahiptir.

http://www.astronomidiyari.com/wp-content/uploads/2014/10/WASP-43b.jpg

Bir yılı sadece 19 saat süren WASP-43b gezegeninin atmosferine ait sıcaklık dağılımını veren grafik (NASA, ESA, and Z. Levay (STScI)).

Gökbilimciler iki yöntemle çalışarak WASP-43b’nin ayrıntılı hava durumu haritasını oluşturdu. Çalışmanın birinde gezegenin atmosfer sıcaklığı farklı katmanlarına göre haritalandı ve içerdikleri su miktarının dağılımı da belirlendi.Chicago Üniversitesi’nden Kevin Stevenson: “Gözlemlerimiz ilk kez bir gezegenin termal yapısının iki boyutlu haritasını ortaya çıkardı. Bu haritalar gezegenin sıcak olan bölgesinden soğuk olan kısmına ısının nasıl taşındığını ortaya koyuyor” diyor.

Gezegen tıpkı Ay’ın Dünya’ya bir yüzünü gösterdiği gibi yıldızına kilitli bir şekilde dolanmaktadır. Bu nedenle gece ve gündüzün yaşandığı kısımları farklılıklar göstermektedir. Gezegen üzerinde sıcaklığın 500 Santigrad ve 1500 Santigrad arasında değişim göstermesi ses hızını aşan sertlikte rüzgârların oluşmasına neden olmaktadır.WASP-43b’nin atmosferini inceleyen ekip ilk kez iki yöntemi birlikte kullandı.İlk yöntemde gezegenin gece ve gündüz sınırındaki atmosferinden süzülen yıldız ışığının tayfına bakılarak su miktarı ölçüldü.

Haritayı daha ayrıntılı hale getirmek amacıyla ekip farklı boylamlardaki su miktarını ve sıcaklığı ölçtü. Bu ise gezegenden gelen ışık ölçü alınarak yapıldı. Yıldız ve gezegenden gelen ışığın % 99,95’inin yıldız kaynaklı olması bu önemli ölçümü Hubble ile yapmayı gerektirdi. Gezegen yıldızı çevresinde dolanırken farklı konumlarda ölçümler yapıldı ve atmosferin birçok noktasının değerleri elde edildi.

Chicago Üniversitesi’nden Jacob Bean: “Üç yıllık çalışma sırasında bize veri sağlayacak üç geçiş izledik. Bu sayede bir ötegezegenin ilk kez sıcaklık haritası oluşturuldu” diyor.Gezegensel ortamlardaki farklı elementlerin oranlarını bulma gezegen oluşumlarını anlamak için önemli ipuçları sağlar.İngiltere’deki Cambridge Üniversitesi’nden Nikku Madhusudhan: “Güneş Sistemi'nde bunun gibi tuhaf ve zorlu şartlara sahip gezegen olmaması nedeniyle bu çalışma böyle bir Dünya'nın nasıl oluşabileceği yönünde yeni bilgiler kazandırır. Eldeki bilgiler gezegen oluşum modelleriyle tutarlıdır” diyor.Ekip WASP-43b’nin yıldızının ışığını çok az yansıttığını gördü. Yeryüzünde güneş ışığını en az yansıtan bulutlar belki WASP-43b’de yok ama atmosferinde su buharı mevcut.

Chicago Üniversitesi’nden Laura Kreidberg: “Gezegenin atmosferindeki su buharlaşmış ve oldukça yoğun bulutlar oluşturmuş” diyor.Suyun dev gezegenin oluşumunda önemli pay sahibi olduğu düşünülüyor. Gökbilimciler kuyruklu yıldızların genç gezegenlere çarpması nedeniyle üzerlerindeki suyu ve diğer elementleri bıraktıklarını düşünüyor. Ancak Güneş Sistemi’ndeki dev gezegenlerde suyun çok az olması bunun ancak yıldıza yakın yerlerde olabileceği anlamına gelir.

Fransa Lyon’daki École Normale Supérieure’den Derek Homeier: “Şimdiye kadar uzay araçlarımız Jüpiter’in derinliklerindeki su miktarını ölçemedi. Ancak bu dev gezegende durum farklı” diyor ve ekliyor: “WASP-43b’deki su buhar şeklinde olduğundan izi kolay sürüldü. Yani gezegenin birçok yeriyle ilgili aldığımız bilgiler su buharının varlığını gösterdi.”Güneş ile benzer kimyasal bileşime sahip WASP-43b’de beklendiği miktarda su olduğu görüldü. “Bu bize gezegen oluşumları hakkında temel bilgiyi veriyor. Bundan sonra farklı gezegenlerdeki kimyasal yapı ve su miktarını ölçmek istiyoruz” diyor Kreidberg [1]

Notlar

[1] Hubble’ın varisi James Webb Uzay Teleskobu ile sıcaklık dışında gezegenlerdeki su miktarı yanında atmosferlerindeki karbon monoksit, karbon dioksit, amonyak ve metan miktarları da ölçülebilecek.

Kaynak: Hubble / ESA (09 Ekim 2014)


nötrino 21 Nisan 2015 18:41

Yeni Bir Ötegezegen Rekoru

http://www.astronomidiyari.com/wp-content/uploads/2015/04/otegezegen_OGLE.jpg

Gökbilimciler ışığı 13.000 yılda ulaşan OGLE-2014-BLG-0124L adı verilen gaz devini kütle çekimsel mercek yöntemiyle keşfetti. Grafikte şimdiye kadar bulunan gezegenlerin büyük bir kısmının olduğu bölgeler pembe ile taranarak gösterilmiştir (NASA/JPL-Caltech).

NASA’nın Spitzer Uzay Teleskobu yer teleskoplarının da desteğiyle bilinen en uzak gezegeni keşfetti. Yeni gezegen 13.000 ışık yılı uzaklıkta bulunuyor.Sarmal şekilli Samanyolu Galaksisi'nde acaba gezegenler nasıl dağılmıştır? Bu sorunun çözümüne Spitzer önemli katkılar sağlamaktadır. Acaba gezegenlerin çoğu gökadanın yoğun merkezinin çevresinde mi yoksa eşit bir şekilde gökadanın eteklerine mi yayılmış durumda? Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi’nden Jennifer Yee: “Gökada merkezindeki şişkin alanda ne kadar gezegen olduğunu bilmiyoruz” diyor. Şili’deki Las Campanas Gözlemevi’nde bulunan OGLE Varşova Teleskobu ile gökyüzü kütle çekimsel mercek yöntemiyle taranır. Bir yıldız uzaktaki bir yıldızın önünden geçerken ondan gelen ışığı bükerek mercek gibi davranır. Böylece uzaktaki yıldız daha büyük görünür. Eğer öndeki yıldızın bir gezegeni varsa alınan ışıkta ani değişikler gözlenir.

http://www.spitzer.caltech.edu/uploaded_files/images/0010/3316/sig15-004_Ti.jpg

Spitzer'in kütle çekimsel mercekleme etkisiyle yaptığı gözlemi anlatan grafik. Yakındaki yıldızın çevresinde dolanan gezegen uzaktaki yıldızın alınan ışığında sapmalara neden olmaktadır (NASA/JPL-Caltech/Warsaw University University).

Gökbilimciler gökadanın yoğun şişkin merkezindeki yıldızlarda binlerce gezegen olabileceğini düşünüyor. Güneş gökadanın merkezinin 25.000 ışık yılı dışındadır. Kütle çekim mercek etkisiyle şimdiye kadar 30 gezegen keşfedildi. Ohio Üniversitesi’nden Andrew Gould: “Kütle çekimsel mercekleme deneyleriyle Samanyolu’nun merkezine yakın yıldızların gezegenleri aranır. Bana göre gökadamız gezegen açısından oldukça zengin” diyor. 1000’den fazla gezegen bulan Kepler’e diğer gezegen avı araçları ve kütle çekimsel mercekleme yöntemi de yardım etmektedir. Bu yöntemdeki temel sorun yıldıza yakın gezegenlerin görülememesidir. Yakın yıldız uzaktakini büyütse de gezegenini görmek her zaman mümkün olmamaktadır. Bugüne kadar kütle mercek yöntemiyle 30 kadar gezegen keşfedilse de X kadarı hazinenin eksik parçasındadır. Spitzer uzaktaki dünyaların yörüngesini belirleme çalışmalarına yardım edebilir. Spitzer, Dünya’dan şu anda 207 milyon kilometre uzakta Güneş çevresindeki yörüngesinde dolanıyor. Spitzer ile yer teleskoplarının konum farklılığı yıldızların uzaklığını ortaya çıkarır. Bu teknik paralaks olarak bilinir.

http://www.spitzer.caltech.edu/uploaded_files/graphics/high_definition_graphics/0010/3349/sig15-005_Inline.jpg?1429027088

OGLE ve Spitzer’in eş zamanlı gözlemleri ile elde edilen grafik (NASA/JPL-Caltech/Warsaw University University).

“Spitzer kütle çekim mercek yöntemiyle paralaks ölçümü yapabilen ilk uzay teleskobudur. Yer merkezli teleskoplarla geleneksel paralaks teknikleri büyük uzaklıklarda etkili değildir” diyor Lee. Kütle çekimsel mercekleme ile uzayı uzay teleskoplarıyla gözlemek kolay değildir. Spitzer’in şifrelenmiş uyarısı en geç üç gün içinde yerine getirilip kütle çekimsel mercekleme gözlemi başlanmalıdır. Bu yöntemle bir gezegen keşfi yaklaşık 150 gün sürer. Buna karşılık Spitzer ve OGLE ile 20 gün içinde gezegen fark edildi. Gezegenin Jüpiter’in yarı kütlesinde olduğu bile belirlendi. Spitzer bu yaz yaklaşık 120 kütle çekimsel mercek olayı gözleyecek. Elbette bu gözlemlere OGLE gibi birçok yer teleskobu da eşlik edecek.Kaliforniya Enstitüsü’ndeki NASA’nın Ötegezegen Bilim Enstitüsü’nden (Exoplanet Science Institute) Sagan Fellow: “Biz şimdiye kadar Güneş’in çevresini araştırdık. Bundan sonra kütle mercek etkisiyle de daha uzaktaki gezegenleri bulabiliriz. Gökadamızdaki gezegenlerin dağılımını ortaya çıkarabiliriz” diyor.

Kaynak: Spitzer (14 Nisan 2015)


nötrino 29 Kasım 2016 11:25

2 ek
En Büyük Çift Yıldızlı Gezegen!

Standart dışı, farklı bir cismi gözlemek ya da keşfetmek ses getirir. En büyük, en küçük, en sıcak, en soğuk vb özelliklere sahip bir gökcismi her zaman dikkat çeker. Yeni keşif de böyle sıradışı bir durumla ilgili. Bir çift yıldız çevresinde dolanan gezegen keşfetmek sıradışı bir olaydır. Bir de o gezegen çift yıldızlı gezegenler içinde şimdiye kadar keşfedilenlerin en büyüğü olursa…Ne kadar büyük olursa olsun başka bir yıldızın çevresinde dolanan bir gezegen çıplak gözle görülemez. Şimdiye kadar keşfedilmiş çift yıldızlı en büyük gezegen olma unvanını elde eden Kepler- 1647b, NASA’nın Kepler Uzay Teleskobu verileriyle keşfedildi.

Neredeyse Dünya ile benzer yaşta yani 4,4 milyar yıl yaşında olan Kepler-1647b, 3700 ışık yılı uzaktadır. Çevresinde dolandığı yıldızı bizimkinden biraz daha büyük, diğer yıldızı ise daha küçüktür. Geçiş yöntemiyle tespit edilen gezegen neredeyse Jüpiter kütlesinde ve çapındadır.

Alıntıdaki Ek 58957

Şimdiye kadar keşfedilmiş çift yıldızlı gezegenlerin en büyüğü unvanı Kepler-1647b’de (Lynette Cook).
Kepler verilerini inceleyen gökbilimciler bir gezegen yıldızının önünden geçerken algılanan yıldızın ışığındaki küçük azalmayı tarayarak sonuca ulaşmaya çalışır (Bu azalma miktarı en fazla binde 2 seviyesindedir). San Diego State Üniversitesi’nden (SDSU) gökbilimci William Welsh: “Tek yıldızların çevresindeki gezegenleri bulmak çok daha zordur. Çünkü geçiş zamanları düzenli değildir, süresi ve hatta yıldıza olan uzaklığına bağlı olarak derinliği değişebilir” diyor.
Alıntıdaki Ek 58958

Çift yıldızlı gezegenlerin yörüngeleri. Kırmızı Kepler-1647b’ye aittir. Mavi ve gri daireler ise diğer gezegenlerin yörüngelerini göstermektedir (B. Quarles).
SDSU’dan gökbilimci Jerome Orosz: “Büyük gezegenlerin yörünge dönemleri de uzun olur, küçüklerin ise daha kısa. Bu nedenle kısa yörüngeye sahip büyük gezegenleri keşfetmek daha kolaydır” diyor. Gezegen ana yıldızı çevresindeki yörünge dönemi 1107 gün (yaklaşık 3 yıl) olarak hesaplandı. Gezegenin yörünge eğimi başka bir gezegenin varlığını da işaret etmektedir. Üstelik bu olası gezegenin yıldızın yaşam alanı içinde olması gerekiyor. Kepler-1647b Jüpiter gibi gaz devi olduğundan yaşam için uygun yerlerden değildir. Buna karşılık eğer uyduları varsa yaşamı destekliyor olabilir.

Kaynak: NASA / Goddard (13 Haziran 2016)



Saat: 14:53

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık