MsXLabs
Sayfa 1 / 2

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Müslümanlık/İslamiyet (https://www.msxlabs.org/forum/muslumanlik-islamiyet/)
-   -   Ramazan Bayramı (https://www.msxlabs.org/forum/muslumanlik-islamiyet/65631-ramazan-bayrami.html)

Misafir 12 Ekim 2007 20:56

Ramazan Bayramı
 
1 ek

Ramazan Bayramı


ŞEKER BAYRAMİ olarak da bilinir
Arapça İDÜ SSAGİR (Küçük Bayram) ya da ÎDLTL-FİTR (Fitre Bayramı), orucun tamamlanması nedeniyle yapılan bayram.
Ramazan Bayramı, ramazanı izleyen şevval ayının ilk üç gününde kutlanır.
Alıntıdaki Ek 52441
Şevval ayının hilali görülünce bayram ilan edilir. Ramazan Bayramı’nın iki zorunlu gereği vardır. Birincisi bayram namazıdır, iki rekâttan oluşan bayram namazı şevvalin birinci günü işrak vakti (güneşin ufuk hattından bir ya da iki mızrak boyu yükseldiği zaman) kılınır. Ramazan Bayramımın ikinci gereği, fitreolarak da bilinen fıtır sadakasıdır (sadaka-i fıtr). Fıtır sadakası, zekât verebilecek mali gücü ya da belirlenmiş fıtır miktarını ödeme olanağı olan her Müslüman için vaciptir. Bu sadakada erişkinlik ve akıl sağlığı koşul değildir; çocuklar için de verilmesi gerekir. Fıtır sadakasının miktarı, bir yoksulun bir günlük yiyecek gereksiniminden az olmamak üzere saptanır. Bayramın birinci günü zorunluluk durumuna gelen fıtır sadakası, yoksulların gereksinimlerini karşılayabilmesi için bayramdan önce de verilebilir.

ramazan,


Hicri takvimde dokuzuncu ay. Oruç (savm) ayı olduğu için genellikle “ramazanı şerif” biçiminde anılır. Bir âyetin bildirdiğine göre Kuran ramazan ayı içinde indirilmeye başlamıştır (Bakara 185). Bazı Kuran yorumcularına göre orucu farz kılan âyetler de ramazanda inmiştir. Oruç dışında ramazana özgü başka bir ibadet de teravih namazıdır. Osmanlı Devleti’nde resmî yazışmalarda ramazanı şerif dendiği gibi kısaca ramazanın son harfi olan “nun” (n) ile de gösterilirdi.

Ramazan, geleneksel İslam toplumlarında ibadetleri ve gelenekleriyle yılın en ayrıcalıklı ve renkli ayıydı. Osmanlı kentlerinde ramazan boyunca kandiller yakılır, mahyalar kurulur, kandiller uçurulurdu. Ramazan mahallelerde bekçilerin çaldığı davullarla duyurulur, sahura da gene davullarla kalkılırdı. Geceleri kimi bekçi ve davulcular maniler söyleyerek sokaklarda dolaşır, bahşiş toplardı. Ramazanın önemli özelliklerinden biri de gösterişli iftar yemekleriydi. İleri gelen devlet adamları ile zenginlerin konaklarında herkese açık iftar sofraları kurulurdu. İftar topu atılınca reçel, peynir, simit ve pide, pastırma ve sucuktan oluşan iftariyeyle oruç açılır, kahve ve çubuk içilir, arkasından akşam namazı kılınırdı. İftar sırasında konuklara, özellikle de yoksullara “diş kirası” adı altında para dağıtılırdı. Eski İstanbul ramazanlarının renkli gelenekleri de vardı. Bunlardan biri, Beyazıt ve Fatih camilerinin avlularında kurulan sergilerdi. Bu sergilerde Hindistan, Yemen ve başka ülkelerden getirilen çeşitli malların yanı sıra tütün, tespih, ağızlık, şekerleme, baharat gibi çok değişik ürünler satılırdı. Şehzadebaşı’ndaki Direklerarası’nda ikindi ile akşam arasındaki gezintiler de İstanbul ramazanlarının önemli geleneklerindendi. Tiyatrolarıyla aynı zamanda bir eğlence merkezi olan Direklerarası sahura değin dolup taşardı.

Şairler, ramazan dolayısıyla ramazaniye adlı kasideler yazarlar, başta padişah olmak üzere ileri gelenlere sunulan ramaza- niyeler karşılığında önemli bağışlar alırlardı. En çok ramazaniye yazan Osmanlı şairi Enderunlu Fazıl’dı. En ünlü ramazaniye ise Sâbit’in Sadrazam Bostancı Mehmed Paşa’ ya sunduğu “Ramazaniye”dir. Sünbülzade Vehbi ile Enderunlu Vasıf’m ramazaniyeleri de dönemlerinin toplumsal yaşamlarını yansıtması bakımından önem taşır.

kaynak: Ana Britannica


H€L€N 12 Ekim 2007 21:01

1 ek

Ramazan Bayramı


Ramazan Bayramı, İslam dinine göre Hicri Kamer yılının dokuzuncu ayı olan Ramazan ayının ardından onuncu ay olan Şevval ayının ilk üç günü boyunca kutlanan dini bir bayramdır. Arapçadaki adı 'îd el-fitr (Arapça: عيد الفطر) Fitr kelimesi arapçada kahvaltı anlamına gelir ve ramazanın bitimi ile birlikte yapılan ilk kahvaltıyı ifade eder. Türkiye'de bu bayramda çocuklara şeker hediye edilmesinin gelenek haline gelmiş olmasına istinaden Şeker Bayramı da denmeye başlanmıştır.
Alıntıdaki Ek 52440

Malezya ve Singapur'da Hari Raya Aidil Fitri, Endonezya'da Idul Fitri veya Lebaran, Bangladeş'te ise Shemai Eid olarak da anılır.
Ramazan bayramı, Ramazan ayı boyunca tutulması farz kılınan orucun da sonunu ifade eder. Ramazan ayı biterken, oruç da biter ve Ramazan bayramının ilk günü olan Şevval ayının birinci gününde oruç tutulmaz. Ramazan bayramının bu ilk gününde camilerde bayram namazı kılınır, namazdan sonra ise hutbe okunur. Bunların ardından bayrama dair etkinlikler başlar; aile ve arkadaş ziyaretleri, çeşitli eğlenceler gibi. Ayrıca Ramazan Bayramı boyunca Müslümanlar birbirlerinin Bayramını kutlarlar; gerek ziyaretlerde gerekse haberleşme teknolojilerini kullanarak. Dünya çapında en yaygın kullanılan kutlama ifadesi Îd mubarek`tir. Bu ifadenin Türkiye'de sıklıkla kullanılan Türkçe karşılığı Bayramınız mübarek olsundur. Güneydoğu Asya'da ise Selamat Hari Raya ve Selamat Idul Fitri
yaygın kutlama cümlelerindendir.

Türkiye'de Ramazan ve Bayram


Ramazan ayı ve bayramının İslam ve Türk kültüründe önemli bir yeri vardır. Ramazan ayı boyunca Türkiye genelindeki büyük camilerin minareleri arasına mahya denilen ışıklı süsler asılır. Ramazan ayının ilk günlerinde genelde "Hoşgeldin ya Şehri Ramazan" benzeri mesajlar gösteren bu süsler, Ramazan ayı boyunca her gece farklı bir mesaj göstermesi için değiştirilir. Ramazan bayramından birkaç gün önce mahyalarda genellikle "Elveda" benzeri uğurlama mesajlarına yer verilir.
Türkiye'de Ramazan ayı ve bayramı ile özdeşleşen bir başka kültürel öğe de gölge oyunudur. "Hacıvat ve Karagöz" ile gölge oyunu Türk kültürünün önemli bir parçasını oluşturur. Eski zamanlarda, gölge oyunu ramazan gecelerinde insanların en büyük eğlencesini oluşturmaktaydı. Aileler iftardan sonra toplanıp gölge oyunu izlemeye giderlerdi. Her ne kadar bugün bu gelenek pek revaçta olmasa da, hala Ramazan ayı ve bayramı ile özdeşleşmişliğini korumaktadır. Ramazan'a ilişkin her türlü etkinlik ve çalışmada, gölge oyunu ve karakterleri en baş figürler olarak yer almaktadır.

Ramazan bayramı ailelerin bir araya gelip beraberce eğlendiği, etik anlamda ailenin önemini vurgulayan bir bayramdır. Herkes çok özenli giyinir. Çocuklar bayramlıklarını giyerler. Ramazan bayramında ailelerin genç bireyleri daha yaşlı olan bireyleri ziyaret eder. Büyüklerin elleri öpülür. El öpen çocuklara büyükleri harçlık verir. Tatlılar, şekerler, çikolatalar ikram edilir. Baklava en çok sevilen ve ikram edilen tatlılardandır. Ayrıca küs olanların bayram sebebiyle barışması da bir gelenektir.
Ramazan Bayramı boyunca (3 gün) nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde genellikle resmi tatil ilan edilir.


KENCISii 30 Nisan 2008 01:04

1 ek
Alıntıdaki Ek 52442

RAMAZAN


a. (ar. ramazan).
1. Kameri aylann dokuzuncusu, üç ayların sonuncu su olan ve müstümanlıkta oruç tutulan ay (Bk. ansikl. böl. isi.)
2. Ramazan bayramı, şeker bayramı. ( BAYRAM | Ramazan keyfi, oruç tutanlarda görülen kolay öfkelenme ya da sinirlilik durumu.

—Folk. Ramazan davulu, ramazan ayında oruç tutacaktan sahura kaldırmak için mahate aralannda davulcu ya da mahalle bekçisi tarafından çalınan davul. K Ramazan manileri, ramazanda, mahalle bekçisi ya da davulcunun, sahur zamanı davul çalıp ev ev dolaşarak söylediği maniler. (Bk. ansikl. böl.)

— Ramazanda evlerde düzenlenen toplantılar sırsında eğlence amacıyla karşılıklı olarak söylenen maniler.

—ikt. tar. Ramazan tahvilatı, OsmanlI döneminde sadrazam Mahmut Nedim Paşa zamanında 1875 yılının ramazan ayında çıkartılan devlet tahvillerine halk arasında verilen ad. (OsmanlI devletinde, 30 ramazan 1292 [1875] tarihinde çıkartılan bir yasayla iç ve dış borçların faiz ve resülmal [anapara] ödemeleri yarıya indirildi ve öteki yarısının da devlet tahvilleriyle ödeneceğine ilişkin bir karar alınarak 35 milyon liralık % 5 faizli tahvil çıkartıldı. "Tecili düyun" adıyla anılan bu işlem, OsmanlI devletinin içte ve dışta mali güvenilirliğini önemli ölçüde sarstı ve Düyunu umumiye idaresinin kurulmasında etkin bir rol oynadı.)

—ANSİKL. Ed. Ramazan, divan edebiyatında ramazaniye adı verilen şiirlerde konu edinilir. Halk edebiyatında ise davulcu manileri ramazandaki yaşamın izlerini yansıtır. Öte yandan, XIX. yy. sonuyla XX. yy. başlarında İstanbul’da yaşanan ramazanlar, bu ay boyunca düzenlenen eğlenceler ve sahne gösterileri de bazı yapıtlarda dile getirilmiştir: Ramazan sohbetleri (Ahmet Rasim [1913], Eski İstanbul ramazanları; H. F. Ozansoy [1968]) vb.

—Etimol. Ramazan sözcüğünün "çok sıcak olma (gün)” anlamına gelen “rmz” kökü ile ilgili olduğu ileri sürülürse de, bu görüş kesinlik kazanmış değildir. Ramazan’ın Tanrı'nın adlarından biri olduğu, bu nedenle (ramazat, ermizau, ramazanun ve ramazin, bazen de ermuz biçimlerinde) çoğul yapılamayacağı öne sürülür. Ramazan sözcüğünün “yanma, çok sıcak (gün)" anlamına geldiğini kabul ederler, oruç tutma ile insanda bir tür yanma meydana gelmesi ya da günahların yanıp yok olması nedeniyle bu adın verildiğini söylerler. Ancak, Kuran'da da olduğu gibi (II, 185), çoğunlukla ramazan sözcüğü ay anlamına gelen şerir sözcüğü ile birlikte kullanılır (şehri ramazan). Oysa, bu ayın asıl adı "natık”tır Büyük bir olasılıkla sıcak bir mevsime rastladığı için "natık”ın yerini "ramazan"ın aldığı düşünülebilir.

—Folk. İslam inanışına göre her yıl ramazan ayı, ramazan hilalinin doğuşuyla başlar, bu nedenle ramazan hilalinin görülmesi büyük önem taşırdı. Hilali görebilmek için ramazan öncesinde yüksek yerlere, minarelere çıkılır ve hilalin doğması beklenirdi. Hilali gören iki kişi aralarında bir alacak davası varmış gibi kadıya gider, içlerinden biri yanındakinin kendisinden borç aldığını ve gelecek yıl ramazan hilali göründüğünde bu borcu ödemeye söz verdiğini belirtirdi. Kadı borçlu olduğu söylenene döner, bunların doğru olup olmadığını sorar, o da "doğrudur ama ramazan hilalinin görüldüğünü kanıtlasın” derdi. Bunun üzerine alacaklı durumundaki kişi ramazan hilalini görenleri tanık olarak çağınr, gördüklerini tınlatmalarını isterdi. Tanıklar ramazan hilalini gördüklerini söyleyince, ramazan ayının girdiği kanıtlanmış sayılırdı. Ramazanın geldiğini söyleyen ve kanıtlayanlara belirli bir ücret veril; davullar çalınıp kandiller yakılarak ramazanın geldiği halka duyurulurdu. Ramazanın ilk günü devlet daireleri kapalı olur, öteki günlerde de iş saatleri azaltılırdı.

Ramazan boyunca devlet önde gelenlerinin ve varlıklı kişilerin konaklan nda halka açık iftar 9ofralan kurulur, safraya oturanlara "diş kirası" adı altında armağanlar ya da para verilirdi. Devlet önde gelenleri arasında da iftar sofraları düzenlenirdi. Akraba ve dostlar arası nda ramazanın ilk haftasında habersiz iftara gitmek, bir saygı belirtisi sayılırdı. Daha sonraki günlerde de büyükler, akraba ve dostlar iftara davet edilirdi.

iftardan sonra erkekler dışarı çıkar, özellikle yaz aylarına rastlayan ramazanlarda eski İstanbul'da Fatih, Şehzadebaşı, Laleli, Beyazıt, Sultanahmet, Ayasofya, Eyüp, Mahmutpaşa, Sultanselim camisi mey danlarındaki açık hava kahvelerine gidilir, teravi namazına değin burada çubuk, nargile, kahve vb. içilip sohbet edilirdi. Bu kahvelerin en ünlüsü, Laleli camisi’ne giden yol üzerindeki Yeşil tulumba meydanında bulunandı. Yatsı ezanından sonra teravi namazı için camilere gidilir, namazdan sonra da eğlence yerleri gezilirdi. Özellikle Şehzadebaşı’ndaki Direklerara sı en canlı eğlence merkezlerindendi. Tavukpazarı’ndaki semai kahveleri, Şehzadebaşı'nda sergilenen kukla, karagöz, ortaoyunu gösterileri, bazı ünlü meddahların devam ettiği kahveler en çok ilgi gören eğlence yerleriydi. Ayrıca evlerde de toplanılır, çeşitli eğlenceler düzenlenip maniler okunarak sahur vaktine değin oturulurdu. Sabaha karşı bekçilerin davul eşliğinde okudukları maniler, sahuru haber verir, sahur yemeği yendikten sonra yatılırdı. Ramazan ayında minareler arasına kurulan mahyalar da ramazanın renkli öğelerinden birini oluştururdu.

Ramazan manileri.


Ramazan manilerinin konusu çoğunlukla ramazanla ilgili olur; kimi zaman önünde durulan evde oturanların özelliklerini vurgulayıcı sözlere de yer verilirdi. Ramazan bayramının ilk günü tekrar ev ev dolaşılır ve bahşiş toplanırdı. Eskiden bu işi daha çok bekçiler yaptığından bu manilere bekçi baba manileri de denirdi.

—İsi. Müslümanlığın temel ibadetlerinden olan oruç, ramazanda tutulduğundan bu ay şehri siyam ya da şehri savm (oruç ayı), bu ibadet dolayısıyla müslümanların Tanrı katında bağışlanacağına inanıldığından şehri gufran (bağış ayı) diye de anılır. Kuran’da adı geçen tek ay, ramazandır (II, 185). Bu ayete göre "İnsanlık için doğruluk rehberi olan Kuran ramazan ayında indirilmiştir”. Ramazan ayının müs- lümanlar için taşıdığı değeri dile getiren çok sayıda hadis vardır. Bunlardan birinde Hz. Muhammet "Ramazan ayı geldiğinde cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları bağlanır” der. Başka bir hadisin anlamı şöyledir: "Benim ümmetimden olan kişiler ramazanın kendileri için ne denli değerli olduğunu bilselerdi bütün yılın ramazan olmasını dilerlerdi.”

Ramazan ayında gerekli koşulları taşıyan müslümanların oruç tutmaları farz, fitre vermeleri vaciptir; ayrıca yatsı namazıyla vitir namazı arasında 20 rekât teravi namazı kılmak sünnettir. Bunların dışında ramazan ayında daha fazla Kuran okumak, daha çok hayır yapmak, sadaka vermek, iyi huylu olmak, hatim indirmek, nafile ibadet etmek Hz. Muhammet'in uygulamalarından ve müslümanlar arasında yaygınlaşmış dinsel ve ahlaksal töreler dendir.

Kökenbilim


Arapça kökenli bir sözcük olan "Ramazan", "Ramaza" (çok sıcak olma) kökünden gelir. Bunun nedeni muhtemelen Ramazan orucu ibadeti ilk uygulanmaya başlandığında yaz aylarına tekabül ediyor olmasıdır.[1] Bu bayramda ziyaretçilere, şeker sunmak töresi yerleşmiş bir gelenek olduğu için bayrama, Şeker Bayramı da denir.
Arapçadaki adı 'îd El-fitr'dir (Arapça: عيد الفطر). Fitr kelimesi Arapça'da kahvaltı anlamına gelir ve ramazanın bitimiyle birlikte yapılan ilk kahvaltıyı ifade eder. Ramazan bayramı oruç süresinin bitmesi dolayısıyla yapılan bir tören niteliğindedir. Ramazan Bayramı, Malezya ve Singapur'da Hari Raya Aidil Fitri, Endonezya'da Idul Fitri veya Lebaran, Bangladeş'te ise Shemai Eid olarak da anılır.

Tarihi


Ramazan Bayramı, Hicret'in ikinci yılından sonra kutlanmaya başlandı. Bu bayramda yapılması gereken tüm törenler ve ibadetler Muhammed bin Abdullah tarafından düzenlendi. İlk ramazan bayramıyla ilgili işlemler de onun tarafından yapıldı.


hasene 27 Ağustos 2008 22:03

1 ek

Peygamber efendimiz (s.a.v.), Ramazanı şerifin fazileti hakkında buyuruyor ki:


(Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesai]
Alıntıdaki Ek 52444

(Ramazan ayı gelince, “Hayır ehli, hayra koş, şer ehli, kötülüklerden el çek” denir.) [Nesai]

(Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder.) [Taberani]

(Ramazan gelince, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istiğfar etmelerini emreder.) [Deylemi]

(Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; Ramazan ayı, sonraki Ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.) [Taberani]

(Peş peşe üç gün oruç tutabilenin, Ramazan orucunu tutması gerekir.) [Ebu Nuaym]

(Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.) [İ.Mansur]

(Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise, Cehennemden kurtuluştur.) [İ.Ebiddünya]

(İslam, kelime-i şahadet getirmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir.) [Müslim]

(Allahü teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrası, ancak oruçlular içindir.) [Taberani]

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:

Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.

Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur.

Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.

Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir.

Kur’an-ı kerim Ramazanda indi. Kadir gecesi bu aydadır. Ramazan-ı şerifte iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.

İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir.

Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.

Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur.

Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin!

Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır.

Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

(Ramazan orucu farz, teravih namazı ise sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.) [Nesai]

(Ramazan orucunu farz bilip, sevap bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.) [Buhari]

(Ramazan orucunu tutup ölen mümin, Cennete girer.) [Deylemi]

(Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.) [Taberani]

(Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutun! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.) [İbni Ebiddünya]

(Oruçlunun susması tesbih, uykusu ibadet, duası makbul, ameli de çok sevaptır.) [Deylemi]

(Oruçlu iken çirkin konuşmayın! Birisi size sataşırsa, “Ben oruçluyum” deyin!) [Buhari]

Ramazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. (Tirmizi


karabagli43 28 Ağustos 2011 10:51

RAMAZAN-ŞEKER BAYRAMI
 
1 ek

RAMAZAN – ŞEKER BAYRAMI


Eskiden beri Ramazan Bayramı geleneklerimiz,göreneklerimiz, kültürümüz ve örfümüz olarak Şeker Bayramı olarakta adlandırılarak kutlanmaktadır. Adetlerimiz arasına öyle yerleşmiştir ki halkımızın % 90 nı Şeker Bayramı olarak telaffuz etmekte dir. Hele çocuklar arasında hepten Şeker Bayramı olarak bilinmektedir.
\"Alıntıdaki

Burada önemli olan bayramın ismi değildir. Neden niçin ve ne olarak bilinip kutlanmasıdır. Yani sebep netice ilişkisidir.Zaten Müslüman ülkelerde değişik isimlerle anılıp kutlanmakta dır.

Arapça olarak İD UL FİTR kelimesi bu bayram için kullanılır. İD bayram demektir. FITR ise oruç açmak manasına gelir. Böyle değerlenirse oruç açma bayramı olarak bilinmesi gerekir.Fıtrat kökünden türediği için insanın fıtratının verildiği gün anlamıda taşır ki buda şevval ayının ilk günüdür. Yani Ramazan ayının bittiği Şevval ayının başladığı gündür.

Ramazan ayında tutulan orucun sona ermesi şevval ayının başlaması bayram olarak kutlanır. Bu bayramın esas ağırlığı dini yönünün olmasıdır. Şevval ayının ilk üç günü bayram olarak kutlanır. Nineler,dedeler,analar,babalar,hısım ve akrabalar eş ve dostlar ile komşular ziyaret edilerek hal hatır sorulur. Onların gönülleri alınır. Çocuklarda aynen el öperler bu ziyaretlerde onlara şekerler ve tatlı yiyecekler ikram edilir. Bundan dolayıdır ki şeker bayramı olarakta bilinir.

Zira bayrama birkaç gün kala evlerde bayram temizlikleri başlar. Şekerler alınır ikram için. Çeşitli tatlılar yaptırılı veya evlerde yapılır bunlarda gelen ziyaretçiler içindir. Bu da bayramın özelliği olarak birlik beraberlik duygularımızı kuvvetlendirir. Dostluğu. Barışı küslüğü darğınlığı ortadan kaldırıcı,dayanışmayı güçlendirici özelliği bayramın önemini artırır.

Son zamanlarda bazı aklı evveller şeker bayramı denmezmiş. Neden Ramazan bayramıda denmez.Çünkü Ramazan ayın adıdır. O ayda oruç ibadetinizi eda ediniz emri vardır. Bayram ayın değil yapılan ibadetin sonucu olarak yapılır. Onun içindir ki bu bayram ister Ramazan ister Şeker isterse diğer bazı Müslüman ülkelerde söylendiği gibi adlandırılsın hiç fark etmez. Bayram Ne ad altında anılırsa anılsın Orucun bitimi ile yapılan bayramdır. Dini bir içeriği vardır. Değişik isimle anmak dinden imandan etmez insanı.

Bayramı ramazan şeker veya oruç bayramı diye herhangi birisi ile söylemek farz değildir. Günaha da girilmez. Dine hiç kimse ilave veya eksiltme yapma hakkına da sahip değildir.

Zaten Arapçada ID UL FITR diye bilinir demiştik. Neydi Türkçesi oruç açma bayramı.Demek oluyorki oruç bitti bundan sonra bir dahaki oruca kadar yeme içme ve eşler arasında yakınlaşmada bir yasaklama yok. Tam hakkıyla oruç ibadetini yapanlar bu günleri bayram olarak kutlasınlar ve ifrata kaçmadan bayram yapsınlar manasına geldiği apaçıktır.

Bayram ilk gün kılınan bayram namazı ile başlar ve üç gün devam eder. İster büyükler olsun ister çocuklar bayram günleri boyunca en yeni ve temiz elbiselerini giysilerini giyerler. Bu günleri engüzel bayram havasında elverdiğince yaşamaya çalışırlar.

Ramazan-Şeker veya Oruç bayramının tüm İslam alemine huzur,barış,sevgi,dostluk, sağlık,esenlik,kardeşlik ve birlik beraberlik getirmesini Allah’tan dilerim.


Mira 19 Temmuz 2012 23:29

1 ek
Alıntıdaki Ek 52447

Ramazan Bayramı


Ramazan ayı bitiminde başlayan üç gün süreli dinî bayram. Hicret'in ikinci yılında Muhammet'in kutlamasıyla başlayan bu bayramda çocukları, yoksulları, kimsesizleri, hastaları sevindirmek büyük sevaptır. Zekât ve fitre de bu bayram öncesi verilmelidir. Ramazan bayramının bir adı da şeker bayramıdır. Bayramda oruç tutmak haramdır.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi


Safi 16 Temmuz 2015 17:47

1 ek

Ramazan Bayramının Özellikleri - Ramazan Bayramının Önemi


Alıntıdaki Ek 52449

Bayram bir sevinç ve neşe günüdür. Yüce duyguların coştuğu, sevgi ve saygı, hislerinin mü’minler arasında alabildiğine canlandığı güzel günlerden biridir. O günde yardımlaşma ve kaynaşma son sınırına varır.

Bayram insanları kaynaştırıp biraraya getiren en güzel vesilelerden biridir. Öyle ki, bayramda şahlanan yardımlaşma ve hediyeleşme ruhu yalnızca hayatta olanlara bağlı kalmaz, dünyadan gidip kabirlerinde bir Fatiha bekleyenlere kadar uzanır. Onların bu dileğini yerine getirmek için mü’minler bayramda kabirleri ziyaret ederler; ruhlarına Kur’ân’lar, Fatihalar ve dualar okuyarak onları da sevindirirler.

Ramazan Bayramının mü’minler arasında ayrı bir yeri vardır. Çünkü Ramazan Bayramı, hergün tutulan orucun iftar vaktindeki sevinci gibi, tutulan bir aylık orucun toplu bir iftar sevincini ifade eder. Bir ay gibi uzun bir süreyle, özellikle Ramazan’ın yaz mevsimine denk geldiğinde sıcak günlerde nefislerine oruç tutturan mü’minler, sabır imtihanını vererek manevi sorumluluktan kurtulmanın sevincini Ramazan Bayramında yaşama imkânına kavuşurlar.

Ramazan ve Kurban bayramları Hicretin 2. yılından İtibaren kutlanmaya başlanmıştır. Ramazan orucu da ilk defa bu yıl farz kılınmış, bu ayı oruçla geçiren rnü’minler sonraki ayın (şevval) ilk üç gününü bayram olarak kutlamışlardır. Bu sebeple bu bayrama Ramazan Bayramı denmiştir.

“Bu günümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmaktır“(1) mealindeki hadise dayanarak Ramazan ve Kurban bayramları bayram namazlarının kılınmasıyla başlar.

Hz. Peygamber, “Arefe günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir”(2) buyurmuştur.

Ramazan Bayramım da bu manada bir gün olarak kabul etmiş ve bu bayramı Ramazan orucunun iftar günü olarak nitelendirmiştir.(3) Bu sır içindir ki, Ramazan ve Kurban Bayramlarında oruç tutmak haram kılınmıştır. Bir gün önce oruç bozmak haramken, bir gün sonra oruç tutmanın haram olması, mü’minlerin düşünce ve duygu dünyasında nimetlerin gerçek Sahibini hatırlatan en etkili bir sebeptir.

Herkes bir gün önce kimin emrine uyarak oruç tutuyorsa, bugün de Onun rızasına uyarak orucunu açar. Ve Onun gerçek nimet Sahibi olduğunu hakkıyla idrak ederek, gerçek bir şükre yol bulur.

Bayram bir aylık orucun toplu bir iftarı olduğu için, günlük iftarların sünnet türünden âdabı bayramda da yerine getirilir. Nitekim orucunu tatlı bir şeyle açmayı adet edinen Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, Ramazan Bayramına da tatlı yiyerek başlarlardı. Bayram sabahında hurma gibi bir tatlı ile bir aylık oruçlarını açmadan evlerinden ayrılmazlardı. (4)

Her vesile ile bizleri ibadete ve ahiret amellerine teşvik buyuran Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, yılın iki bayram gecesinde kalkıp ibadet etmeyi tavsiye ederlerdi. Bu gecelerde uyanık bulunmanın, kalbin uyanıklığına vesile olduğunu bildirirlerdi. Bunu bir hadis-i şeriflerinde şöyle ifade etmişlerdi:
“Sevabını Allah’tan umarak iki bayram gecesinde kalkıp ibadet eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez.” (5)

Bayramlar saadet asrında da bambaşka bir hava ve neş’e içinde yaşanırdı. Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bayram sabahında namazgaha çıkardı. Peygamber hanımlarının da, diğer hanımlar ve kızlarla birlikte namazgaha çıkması istenirdi. Kadınlar cemaatin arka tarafında yer alırlardı. Kılınan bayram namazından sonra Peygamberimizin Aleyhissalâtü Vesselam cemaate hitaben bir hutbe okuduğunu anlatan îbni Mes’ud (r.a.) devamla şöyle der:

“Resuîullah Aleyhissaiâtü Vesselam üzerine şehadet ederim ki, o namazı hutbeden önce kıldı. Sonra hutbe okudu. Daha sonra kadınlara işittiremediğini düşünüp onların yanına geldi. Onlara hatırlatmalarda bulundu, öğüt verdi ve sadaka vermelerini emretti.

Bilal de elbiselerini açmış, vermelerini işaret etmekte idi. Kadınlar yüzük, halka ve diğer kıymetleri şeyleri atmaya başladılar.”

Bu hadiseyi anlatan sahabilerden biri, “Kadınların bu verdikleri Ramazan Bayramı zekatı mı idî?” sualine şöyle cevap verdi: “Hayır, lakin o vakit verdikleri bir sadaka idi. Kadınlar yüzüklerini atıyor ve atıyorlardı.”

Aynı olaya işaret eden Ebu Saidi’l-Hudri de (r.a.) bayram gününde en çok sadaka verenlerin kadınlar olduğunu anlatır.

Ramazan Bayramı, bağışlanmış olmanın bir sevinç işaretidir. Bu bağışlanma müjdesini insanlara melekler veriyor.

Sa’d bin Evs el-Ensârî anlatıyor: Resulullah Sallal-lahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur.
Ramazan Bayramı sabahı melekler yollara dökülür ve şöyle seslenirler:
“Ey Müslümanlar topluluğu! Keremi bol olan Rabbinizin rahmetine koşunuz. O, bol iyilik ve ihsanda bulunur. Sonra onlara bol bol mükâfatlar verilir. Siz gece ibadet etmekle emrolundunuz ve emri yerine getirdiniz. Gündüz oruç tutmakla emrolundunuz, orucu tuttunuz ve Rabbinize itaat ediniz, mükâfatınızı alınız.

“Bayram namazını kıldıktan sonra bir münadi şöyle seslenir:
“Dikkat ediniz, müjde size! Rabbiniz sizi bağışladı, evlerinize doğru yola ermiş olarak dönünüz. Bayram günü mükâfat günüdür. Bugün semâ âleminde mükâfat günü olarak ilan edilir.”

Bayram günleri sevinç günleri olduğu için, bu sevincin açıkça gösterilmesine vesile olacak meşru oyun ve eğlencelere de müsaade edilmiştir. Bu hususta Müslim’de ayrı bir bab ayrılmış ve misaller verilmiştir. Bunlardan birinde Hazret-i Âişe (r.a.) şöyle anlatır:

“Bir grup Habeşli, bir bayram günü mızrak ve kalkanlarıyla gösteriler yaparken rakseder gibi oynuyorlardı. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam beni çağırdı. Başımı onun omuzuna dayadım. Bu vaziyette onların harp oyununa bakmaya başladık. Ta onlara bakmaktan ilk vaz geçen ben oluncaya kadar.”

Ancak bayramdaki sevincin gaflete dönüşecek kadar taşkınlığa varmaması lazımdır. Eğlence meşru dairede olmalı ve günah unsurlarını taşımamalıdır. Esasen bayram Allah’ın bize verdiği İlahi bir ziyafettir. Bu bakımdan, bayram gününde en çok Allah’ı hatırlayıp şükretmeye ihtiyacımız vardır. Zaman şeridi içinde bayram yeni bir değişimin başı, bir dönüm noktası ve bir muhasebe vaktidir. Ömürden bir yılın daha geçip gittiğini, kabir alemine doğru bir adım daha yaklaşıldığını hatırlatan vesilelerden biridir.

“Bunun içindir ki, bayramlarda gaflet istila edip gayr-i meşru daireye sapmamak için, rivayetlerde zikrullaha (Allah’ı zikretmeye) ve şükre azim tergibat (büyük teşvikler) vardır. Ta ki, bayramlarda o sevinç ve sürür nimetlerini şükre çevirip, o nimeti idame ve ziyadeleştirsin. Çünkü şükür nimeti ziyadeleştirir,, gafleti kaçırır.”

Nitekim büyük cemaatler halinde kılınan bayram namazları esnasında getirilen tekbirler, gafletin giderilmesine ve şükür vazifesinin yerine getirilmesine en büyük bir vesiledir. Sadece bir ülke halkının değil, yeryüzünde sayısı milyarlara varan Müslümanların hep beraber aynı anda tekbir getirdiklerini hayal ettiğimizde, karşımıza çıkan muhteşem tablo, bayramlarımızı kâinat çapında bir manaya kavuşturur. O anda adeta yeryüzü tek bir ağız olur, tekbir getirip namaz kılar gibi bir hale bürünür. Misâl âleminde birleşen o seslerin bir anda yeryüzünden yükselişi, adeta muhteşem bir koro halinde dünyamızın göklere doğru tevhidi haykırmasıdır.

Bu muhteşem manaların yaşandığı bayram günlerinde küçük meselelerden çıkan kırgınlıkların, dargınlıkların ne önemi olabilir? Onun için bayramda her mü’minin kardeşleriyle kardeşlik sözleşmesini yenilemesi, kuvvetlendirmesi, fakirlerin yardımına koşması, çocuklarını sevindirmesi lazımdır ki, o manalar yaşanan hayata geçsin.
Bayramların asıl süsü ve zineti tekbirlerdir. Getirilen her tekbir ruh ve gönüllerde manevi coşkuyu ve heyecanı canlandırır. Kulu, Rabbinin azameti karşısında yüce duygulara taşır.

Ebû Hüreyre anlatıyor:
Resulullah Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:
“Bayramınızı tekbir getirmek suretiyle süsleyiniz.”

Bayramlara sünnet çerçevesinde hazırlanmak bu âdeti de ibadet haline getirir, bu sevinç günlerini biri iman şuuru içinde geçirmeyi temin eder.
Bunun için sünnette yer aldığı gibi bayrama önceden hazırlanmak, temiz ve güzel elbiseleri giymek, gusletmek, misvak kullanmak veya dişleri fırçalamak, güzel kokular sürünmek, güler yüzlü olmak, namazdan önce Ramazan Bayramında hurma vb. tatlı bir şey yemek bugünlerimize ayrı bir mana kazandırır.

Asıl itibariyle fıtır sadakası olarak bildiğimiz fitre de bayram günü verilir. Ramazan ayı içinde verilmemişse fitrenin de o gün verilmesi gerekir. Zaten Ramazan Bayramının hadislerde geçen adı “İydü’I-fıtr”, yani Fıtr Bayramı demektir. Yaratılışın gereği olan kulluk görevleri yapıldığı için bu adı almıştır.

Bayramların en güzel şekli tanısın tanımasın mü’minlerin tokalaşarak, kucaklaşarak birbirleriyle bayramlaşması, bayramlarını kutlaması ve tebrikleşmesidir. Saadet Asrında Sahabiler birbirleriyle “Bârekâllâhü lenâ ve leküm” diyerek bayramlaşılardı, yani “Allah bizden de, sizden de kabul etsin” dedikleri rivayet edilir.(13) Bu tebrikleşme bizim dilimizde “Bayramınız mübarek olsun, bayramınızı kutlu olsun, hayırlı bayramlar” gibi sözlerle ifade edilir.

Kaynaklar
1) Buhârî, İydeyn: 3; ‘Müslim, edâhi: 7.
2) Ebu Davud, Şavm:50; Tirmizi, Savm:59; Nesai, Menasik:195.
3) îbni Mace, Sıvam: 32.
4) A.g.c., Siyam: 49.
5) A.g.e., Siyam: 67.
6) Müslim, Selatü’l-İydeynyn: 11.
7) A. g .e., Salatü’l-lydeyn, 2.
8) A.g.e., Salalü’l-İydeyn, 3.
9) el-Tcrgîb ve’t-Terhîb Trc. 2:332.
10) Müslim, Salatiül-îydeyn, 20.
11) Lem’alar, 230.
12) et-Tergîb ve’t-Terhîb Trc. 2:332.


Jumong 3 Haziran 2019 22:32

Mavi Karanlık Ailesinin Ramazan Bayramı Kutlu Olsun. 🍬🍬🍬


Safi 3 Haziran 2019 23:06

1 ek
Alıntıdaki Ek 68625


Safi 3 Haziran 2019 23:06

1 ek
Alıntıdaki Ek 68626



Saat: 10:45
Sayfa 1 / 2

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık