MsXLabs
Sayfa 1 / 10

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Uzay Bilimleri (https://www.msxlabs.org/forum/uzay-bilimleri/)
-   -   Gezegenler - Mars (https://www.msxlabs.org/forum/uzay-bilimleri/80521-gezegenler-mars.html)

Mira 21 Kasım 2007 11:09

1 ek

Mars


Dünya'dan sonra Güneş'e en yakın dördüncü gezegen. Rengi nedeniyle kırmızı gezegen diye de anılır. Güneş etrafında bir dönüşünü 687 günde tamamlar. Kendi ekseni etrafında dönüşüyse her 24 saat 37 dakika 23 saniyede bir tamamlanır. Ekseni, yörünge düzlemiyle 25°'lik açı yapar. Gezegenin çapı Dünya'nınkinden daha küçüktür (yaklaşık 6.750 km kadar). Mars'ın Phobos ve Deimos adlı iki küçük (çapları 32 km'yi geçmez) uydusu vardır. Dünya, Güneş çevresinde çok daha hızlı dönerek Mars'ı yakalar ve her iki yılda bir onu geçer. Mars'ın yörüngesi elips biçiminde olduğundan Dünya ile Mars arasındaki uzaklık 56.000.000 ve 101.000.000 km arasında değişir.

Mars, Dünya'ya 15 yılda bir yaklaşır. Bu olay en son 1971 yılında gerçekleşmiştir. Sıcaktan çatlamış geniş çöller nedeniyle gezegenin büyük bir bölümü koyu sarı bir renktedir. 19. yüzyılın sonunda, Mars'ın Dünya'ya bir yaklaşması sırasında, Amerikalı gökbilimci Percival Cowell, Mars yüzeyinde yüzlerce yarık tespit etti. Lowell, gördüğü yarıkların su kanallarının yüzeyi aşındırması nedeniyle oluştuğu sonucuna varınca Mars'ta yaşam olduğuna dair düşünceler yaygınlaşmaya başladı. Daha sonra bazı araştırmacılar bu yarıkları optik bir yanılsamaya bağladılar.

Mars'a gönderilen uydular bu gezegenin yüzeyinde Ay'dakine benzer kraterler olduğunu tespit etti. Mars'ın atmosferi çok ince ve karbon dioksitle kaplıdır. Manyetik bir alana sahip değildir. Gündüz ekvatora yakın yerlerde sıcaklık 26°C'a ulaşır, geceleyin -37°C'a kadar düşer. Günümüze dek yapılan inceleme ve araştırmalar sonucu, Mars'ta herhangi bir yaşam belirtisi saptanamamıştır.


Mars güneşe yakınlık bakımından dördüncü gezegendir ortalama güneş mars uzaklığı 227.4 milyon kilometredir. Gök yüzünde kırmızı renkte görünür ve kendisine ait bir atmosferi vardır. Büyüklük olarak yaklaşık dünyanın yarısı kadardır (yarı çapı 3200 km). Gündüz ekvator sıcaklığı 10 C° civarlarına ulaşır, fakat atmosferi bu sıcaklığı tutabilmesi için yeterli olmadığından, geceleri sıcaklığı -75 C° 'ye kadar düşer. Kutuplarındaki sıcaklık ise -120 C° kadardır. Marstaki atmosfer basıncı altında bu sıcaklık CO2 'nin donma sıcaklığı olduğundan kutuplarda CO2 buzları bulunmaktadır. Mars günü dünya gününden yalnızca yarım saat daha fazladır fakat dünyaya göre güneşe daha uzak olduğu için bir yılı 687 gündür. Marsı atmosferinde dünyadakine benzer olarak H, O, CO ve CO2 belirlendiği halde dünyada bol olarak bulunan Ni bulunmamaktadır. 1877 yılında marsın iki uydusu bulunmuştur. Bunlar ancak çok iyi teleskoplarla gözlenebilen Phobos ve Deimos tur.

Bilindiği gibi yıllarca Marsta yaşam olduğu düşünülmüştü, bu teori için gerçekten geçerli sebepler vardı. Marsta da dünyadaki gibi eksen eğikliği olduğundan mevsimler oluşur. Değişik mevsimlerde yer kabuğunun değişik renkler alması yıllarca astronomların marsta bitkisel yaşam olduğuna inanmalarına neden olmuştur. Ayrıca mars yüzeyinde yer alan geniş kanalların marslı yaratıklar tarafından kutuplardan ekvatora su götürmek için yapıldığı sanılmaktaydı. Fakat ilki 1965'de olmak üzere yollanan bir çok uzay sondası sayesinde marstaki bu kanalların tamamen kendiliğinden var olduğu anlaşılmıştır.

Mars yüzeyi de ay yüzeyi gibi volkanik ve çarpma kraterleriyle doludur. 1965'den başlayarak yollanan uzay sondaları sayesinde elde edilen yüzey şekillerine isimler verildi. Tharsis bölgesinde artık etkinlik göstermeyen Olympus Mons,
Alıntıdaki Ek 46120
Ascraeus Mons, Pavonis Mons ve Arsia Mouns volkanları marsın en dikkat çekici yüzey şekilleridir. Bu volkanların çevresinde meteorların açtığı kraterlere rastlanmaz. Çünkü buradaki kraterler zamanla lav ile dolmuştur. Ayrıca ekvator bölgesinden başlayarak 3000 km doğuya doğru uzanan bir vadi, sonra kuzeye kıvrılarak Chryse'ye varır. Bu vadi bazı yerlerde 100 km genişliğe ve 6 km derinliğe sahiptir. Bu denli bir vadinin yalnızca akarsular tarafından oyulabileceği düşünülmektedir. Bu da daha önce Mars yüzeyinde suyun var olduğuna inanılmasını sağlamıştır.
  • Güneşe Olan Uzaklığı 227.400.000 km
  • Yarı Çapı 3200 km
  • Kütlesi 0.64 x 1024 kg
  • Yoğunluğu 3933 gr/cm3
  • Atmosferik Basınç ----
  • Sıcaklığı -25 C°
  • Görünür Parlaklığı 1.2 m
  • Güneş Etrafında Dönme Süresi 687 gün
  • Kendi Ekseninde Dönme Süresi 25 saat
  • Dönme Hızı 24.13 km/sn


Edd-iTöR 26 Haziran 2008 00:15

1 ek
Alıntıdaki Ek 46121
MARS

Mars (eski adıyla Merih), Güneş Sistemi'nin dördüncü gezegenidir. Türkçesi Sakıttır. İsmi Eski Roma'daki savaş tanrısı Mars'tan gelmektedir (Bu Tanrı Eski Yunan Mitolojisinde Ares'e karşılık gelir). Literatürde kullanılan bir diğer ismi de Kızıl Gezegen'dir. Gece temiz bir havada basit bir teleskopla kırmızılığı görülebilir.
Mars'ın 1877 yılında Amerikan astronom Asaph Hall tarafından keşfedilen Phobos ve Deimos adında iki uydusu vardır. Bu uyduların nasıl oluştukları bilinmemekle beraber, Mars'ın kütle çekim alanına kapılmış asteroitler oldukları düşünülmektedir. Bu uyduların isimleri Eski Yunan Mitolojisinde Ares'in Afrodit'ten olma iki oğlu Phobos ve Deimos'tan gelmektedir.
Gel-git etkileri yüzünden, tıpkı Dünya ve Ay gibi her iki uydunun da yalnız bir yüzü Mars'a dönüktür. Phobos Mars'ın çevresinde Mars'ın kendi ekseni etrafında döndüğünden daha hızlı döndüğü için yörüngesi giderek küçülmektedir. Bu nedenle ileriki bir tarihte Phobos Mars'a çarpacaktır. Buna karşın, Deimos Mars'tan yeterince uzakta olduğu için, yörüngesi giderek büyümektedir.
İnce bir atmosferi olan karasal gezegen Mars'ın yüzey şekilleri Ay'daki kraterlerle ve Dünya 'daki volkanlar vadiler ve çöller ve kutuplarla benzerlik göstermektedir. Olimpus Dağı, mars yüzeyindeki bilinen en yüksek dağdır. En büyük kanyonu iseValles Marineris'dir. Mars'ın coğrafik yapısı dışında, dönüş periodları ve mevsim döngüleri de Dünya'ya benzemektedir.
1965'te Mariner 4'ün Mars yakınındaki gözlemlerinden önce, gezegenin yüzeyinde sıvı halde su bulunabileceği düşünülüyordu. Bu düşüncenin temel dayanağı yapılan gözlemlerde özellikle kutup bölgelerinde denizler ve kıtalar gibi görünen aydınlık ve karanlık bölgeler ve düz çizgiler bulunması ve bunların bazı gözlemciler tarafından su kanalları veya vadi benzeri oluşumların varlığı ve gezegende sıvı halde suyun varlığı olarak yorumlanmasıdır. Daha sonra bu düz çizgilerin gerçek olmadığı ispatlandı ve bunların bir ışık yanılsamasından ibaret olduğu açıklaması getirildi. Ancak halen daha Mars, güneş sistemimizde dünyadan sonra suyun ve belki de yaşamın var olabileceği yegane gezegen olarak görülmektedir.
Mars gezegeni hala bir takım uzay araçlarına ev sahipliği yapmaktadır, bunlar: Mars Odyssey, Mars Express ve Mars Reconnaissance Orbiter'dir. Dünya dışındaki tüm gezegenler içinde bu en yüksek rakamdır.




CrasHofCinneT 30 Ekim 2008 15:40

Mars - Mars Hakkında Bilgi
 
2 ek
MARS ya da Merih, Güneş'in çevresinde dolanan dokuz büyük gezegenden, Güneş'e uzaklık bakımından dördüncü sırada (Dünya' dan bir sonra) yer alan gezegendir. Dünya'yla olan benzerliklerinden ve yüzey görünümü­nün sürekli olarak değişmesinden ötürü, her zaman astronomların özel ilgisini çekmiştir. Mars'ın Güneş'ten ortalama uzaklığı yaklaşık 228 milyon kilometredir; bu, Güneş ile Dün­ya arasındaki uzaklığın bir buçuk katı kadar­dır. Bu nedenle Mars, Güneş'ten Dünya kadar ısı alamaz. Ama gene de Dünya'dakine benzer bir atmosferi olan tek gezegendir; yüzeyindeki ve atmosferindeki sıcaklık dağılı­mı da Dünya'dakine oldukça yakındır.

Mars'ın büyüklüğü Dünya'nın yarısı kadar­dır, oysa kütlesi Dünya'nın onda biridir. Yani, Mars'ın üzerindeki yerçekimi kuvveti, Dünya'dan çok daha azdır. Mars'ın Güneş çevresindeki yörüngesi elips biçimindedir; bu nedenle de gezegenin Güneş'ten ve Dünya' dan olan uzaklığı değişir. Mars, Dünya'ya yakın bir noktaya geldiğinde, astronomi bil­ginleri gezegenin "karşıkonum"da bulun­duğunu söylerler. Bu tür "karşıkonumlar"ın bazıları öbürlerinden daha yakındır. Mars teleskopla en iyi biçimde bu dönemlerde gözlemlenebilir. Mars karşıkonumdayken, en parlak yıldızlardan bile daha parlak gö­rünür.

Mars'ın Uyduları
Mars'ın iki küçük uydusu vardır. 1877'de
Alıntıdaki Ek 46122


MARS'A İLİŞKİN BİLGİLER
GÜNEŞ'TEN ORTALAMA UZAKLIK: 228 milyon km.
YIL UZUNLUĞU: 687 Dünya günü.
GÜN UZUNLUĞU: 24 saat 39 dakika 36 saniye.
ÇAP: 6.787 km.
KÜTLE: 0,11 (Dünya: 1).
ÖZGÜL AĞIRLIK: 3,933 (su: 1).
YÜZEYİNDEKİ ORTALAMA ÇEKİM KUVVETİ: 0,38
(Dünya:1). ORTALAMA YÜZEY SICAKLIĞI: -23°C.

ABD'li astronom Asaph Hall'ın keşfettiği bu uyduların adı, Eski Yunanca'da "korku" an­lamına gelen Phobos ve "dehşet" anlamına gelen Deimos'tur. Uzay sonda araçlarıyla çekilen fotoğraflarından, her iki uydunun da yüzeyinin düzensiz, karanlık ve bol kraterli olduğu anlaşılmıştır. Phobos'un ortalama çapı yalnızca 22 kilometredir; daha da küçük olan Deimos'un ise 14 kilometredir.

Hava ve Yüzey Özellikleri

Mars'ın yüzeyini örten turuncu kumlar, geze­genin çıplak gözle bakıldığında bile kırmızı görünmesine neden olur. Teleskopla bakıldı­ğında ise, yüzeyindeki aydınlık ve karanlık bölgeler ile kuzey ve güney kutuplarındaki buzul takkeleri seçilebilir. Dünya'da olduğu gibi Mars'ta da mevsimler vardır. Kışın bu­zul takkeleri genişler, yazın ise küçülür; gü­ney buzul takkesi her zaman kuzeydekin-den daha büyüktür. Mars, Güneş çevresinde­ki bir tam dolanımını 687 günde tamamladı­ğından, bu gezegende mevsimler Dünya'dan yaklaşık iki kat daha uzundur. Buna karşılık Mars kendi çevresinde bir tam dönüşünü 24,62 saatte tamamlar; yani, gezegende bir günün uzunluğu, hemen hemen Dünya'daki kadardır. Gezegenin öbür özellikleri de mev­simlere bağlı olarak değişir; bu özelliklerin bazılarının değişim süresi daha uzundur. Her iki buzul takkesi de, en azından bir bölü­müyle donmuş karbon dioksitten oluşur; kuzeydeki takkede ayrıca buzlara da rastlan­mıştır. Mars'ın atmosferi, Dünya'nınkiyle karşılaştırılacak olursa çok incedir. Hemen hemen bütünüyle karbon dioksitten oluştuğu, ayrıca yaklaşık yüzde 2 azot ve yüzde 1 ile 2 arasında değişen oranlarda argon içerdiği sap­tanmıştır.

Mars'ın yüzeyinde esen güçlü rüzgârlar, özellikle kışın şiddetli toz fırtınalarına neden olur. Atmosferindeki su buharı miktarının çok düşük olmasına karşın, sık sık bulut ve pus oluşumlarına, hatta bazen don olaylarına rastlanır. Mars'ın yüzeyinde, meteoritlerin (göktaşlarının) çarpması sonucunda açılmış çok sayıda krater vardır; ama, üzerinde az sayıda kraterin yer aldığı geniş düzlükler de bulunur. Bunlar volkanik lavlarca örtülmüş alanlardır. Tharsis olarak adlandırılan bölge­de, dört büyük sönmüş yanardağ yükselir. Bunların en büyüğü olan Olympus Mons'un genişliği 600 km, yüksekliği ise 25 kilometre­dir, yani Everest Dağı'nın^yaklaşık üç katıdır. Birçok başka küçük yanardağa da rastlanır. Gezegenin ekvator çizgisinin hemen güneyin­de, Vallis Marineris olarak adlandırılan, 4.000 km uzunluğunda dev bir kanyon vardır. Kanyonun duvarları arasındaki genişlik 150 km kadardır; derinliği ise 2 ile 7 km arasında­dır. Bu kanyon ve yanardağlar Dünya'daki benzer yüzey şekillerinden kat kat daha bü­yüktür. Vallis Marineris'in, gezegenin kayaç yapılı kabuk katmanının bir bölümünün çök­mesi sonucunda ortaya çıktığı sanılmakta­dır.

Su olmadan canlılar yaşayamaz. Mars'ın yakın çekim fotoğraflarında, kurumuş akarsu yataklarına benzeyen kıvrımlı kanallara rast­lanır. Bugün gezegenin yüzeyinde su yoktur, ama geçmişte belki de iklim daha ılımandı ve akarsular bulunuyordu. Hatta, gezegeni oluş­turan kayaçların içinde hâlâ donmuş su bulu­nuyor olabilir.

Mars'taki koşullara ilişkin en ayrıntılı bilgi­ler, 20 Temmuz ve 3 Eylül 1976 tarihlerinde gezegenin yüzeyine indirilen iki Viking uzay aracından elde edildi (bak. Uzay Araştirma-LARl). Viking'ler Mars'ta belirgin bir yaşam izine rastlamadılar. Toprakta mikroorganiz­maların olup olmadığına yönelik araştırmalar da kesin bir sonuç vermedi. Ama bu, Mars'ta hiçbir canlı türünün bulunmadığını göster­mez; daha pek çok araştırmanın yapılması gerekiyor.
Alıntıdaki Ek 46123

Mars Gözlemleri
Astronomlar, ürkütücü kırmızı renginden ötürü Mars'a Eski Roma mitolojisindeki sa­vaş tanrısının adını verdiler. Gezegene yöne­lik ilk teleskoplu gözlemleri 1610'da İtalyan astronofni bilgini Galileo (bak. Galilei, Gali­leo) başlattı; gezegene ilişkin ilk çizimleri ise 1659'da Hollandalı bilim adamı Christiaan Huygens hazırladı. Huygens, Mars'ın kendi ekseni çevresinde döndüğünü gösterdi. Bir başka İtalyan astronomi bilgini Giovanni Do­menico Cassini de yaklaşık 1666'da Mars'taki buzul takkelerini buldu. 18. yüzyılda Alman asıllı İngiliz astronomi bilgini Sir William Herschel, Mars'ta ince bir atmosfer ve değiş­ken mevsimler olduğunu keşfetti.
1877'den sonra gene bir İtalyan astronomi uzmanı Giovanni Schiaparelli, Mars'ın görü­nür yüzünde çizgi benzeri izler bulunduğunu gözlemledi. Bunlardan 100 kadarını belirle­yen Schiaparelli, bu izleri İtalyanca'da "oluk" anlamına gelen canali sözcüğüyle adlandırdı. Daha sonra bu sözcük öbür Avrupa dillerine "kanal" olarak aktarıldı. Bu "kanallar"ın, tarımsal sulama amacıyla Marslılar tarafından açılmış olduğu inancı hızla yayıldı; bu inancın başını çekenlerden biri de ABD'li astronomi bilgini Percival Lowell oldu. Ne var ki, bu ilginç ama hayal ürünü iddianın, 1969'da Ma­riner 6 ve Mariner 7 uzay araçlarının çektiği yakın plan fotoğrafların Dünya'ya ulaşmasıy­la doğru olmadığı ortaya çıktı; fotoğraflardan, olukların gerçek birer kanal değil, optik bir hata, yani görsel bir yanılgı olduğu anlaşıldı. O günden sonra Mariner ve Viking uzay araç­ları sayesinde bu gezegene ilişkin bilgiler gi­derek çoğaldı.

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica


estudiantes 9 Mart 2009 16:21

1 ek

MARS


yoğunluk = 3933 gr/cm3;
ortalama yörünge hızı = 24.13 km/sn;
Mars güneşe yakınlık bakımından dördüncü gezegendir ortalama güneş mars uzaklığı 227.4 milyon kilometredir. Mars ekliptik bir yörüngeye sahip olduğundan Güneş ile arasındaki mesafe çok değişkendir. En uzak olduğu mesafe 248.000.000 km iken en yakın olduğu mesafe ise 208.000.000 km'dir. Eksensel eğimi bizimkine çok yakın olduğundan mevsimlere rastlanır(Mars 240 - Dünya 23,50 dir). Bir Mars yılı 687 gündür. Kendi ekseni etrafındaki dönmesi ise 24 saat 37 dakika 22,6 saniyedir. Bu değerlerin ayrıntılı hesaplanabilmesinin nedeni, Mars'ın yüzey şekillerinin net görülebilmesidir.

Gök yüzünde kırmızı renkte görünür ve kendisine ait ince bir atmosferi vardır. Büyüklük olarak yaklaşık dünyanın yarısı kadardır (yarı çapı 3200 km). Gündüz ekvator sıcaklığı 10 C° civarlarına ulaşır, fakat atmosferi bu sıcaklığı tutabilmesi için yeterli olmadığından, geceleri sıcaklığı -75 C° 'ye kadar düşer. Kutuplarındaki sıcaklık ise -120 C° kadardır. Marstaki atmosfer basıncı altında bu sıcaklık CO2 'nin donma sıcaklığı olduğundan kutuplarda CO2 buzları bulunmaktadır. Mars günü dünya gününden yalnızca yarım saat daha fazladır fakat dünyaya göre güneşe daha uzak olduğu için bir yılı 687 gündür. Marsın atmosferinde dünyadakine benzer olarak H, O, CO ve CO2 belirlendiği halde dünyada bol olarak bulunan N2 bulunmamaktadır. 1877 yılında marsın iki uydusu bulunmuştur. Bunlar ancak çok iyi teleskoplarla gözlenebilen Phobos ve Deimos tur.
Alıntıdaki Ek 46124

Bilindiği gibi yıllarca Marsta yaşam olduğu düşünülmüştü, bu teori için gerçekten geçerli sebepler vardı. Marsta da dünyadaki gibi eksen eğikliği olduğundan mevsimler oluşur. Değişik mevsimlerde yer kabuğunun değişik renkler alması yıllarca astronomların marsta bitkisel yaşam olduğuna inanmalarına neden olmuştur. Ayrıca mars yüzeyinde yer alan geniş kanalların marslı yaratıklar tarafından kutuplardan ekvatora su götürmek için yapıldığı sanılmaktaydı. Fakat ilki 1965'de olmak üzere yollanan bir çok uzay sondası sayesinde marstaki bu kanalların tamamen kendiliğinden var olduğu anlaşılmıştır.

Mars yüzeyi de ay yüzeyi gibi volkanik ve çarpma kraterleriyle doludur. 1965'den başlayarak yollanan uzay sondaları sayesinde elde edilen yüzey şekillerine isimler verildi. Tharsis bölgesinde artık etkinlik göstermeyen Olympus Mons, Ascraeus Mons, Pavonis Mons ve Arsia Mouns volkanları marsın en dikkat çekici yüzey şekilleridir. Bu volkanların çevresinde meteorların açtığı kraterlere rastlanmaz. Çünkü buradaki kraterler zamanla lav ile dolmuştur. Ayrıca ekvator bölgesinden başlayarak 3000 km doğuya doğru uzanan bir vadi, sonra kuzeye kıvrılarak Chryse'ye varır. Bu vadi bazı yerlerde 100 km genişliğe ve 6 km derinliğe sahiptir. Bu denli bir vadinin yalnızca akarsular tarafından oyulabileceği düşünülmektedir. Bu da daha önce Mars yüzeyinde suyun var olduğuna inanılmasını sağlamıştır.


asla_asla_deme 12 Eylül 2009 01:44

Çıplak gözle bakıldığında Mars belirgin kırmızımsı turuncu renkli bir ışık noktası olarak görülür. Mars'ın parlaklığı Dünya'ya yakınlaşıp uzaklaşmasıyla değişir. En yakın konumundaki parlaklığı en uzak konumundaki parlaklığının 50 katıdır. Mars, karşı konumda (opposition) olduğunda yani Dünya, Güneş ve gezegen arasında iken, Mars Gün batımında doğar ve gece boyunca gökyüzünde kalır. Yörüngesel dışmerkezliliği nedeniyle Mars karşı konumda iken Dünya'ya 50 ila 90 milyon kilometre uzakta olabilir. Mars'ın en çok tercih edilen karşı konumu enberi (perihelion Güneşe ve tabiki Dünya'ya en yakın olduğu) dönemidir. Tüm bu koşullar her 17 yılda bir oluşur.

Dünya-Ay sisteminden sonra sıra, bizim için her zaman özel bir konuma sahip olan, kızıl gezegen Mars'a geldi. Şu anda içinde bulunduğumuz yüzyılda bile, Mars'ta gelişmiş bir hayat olabileceği düşünülüyordu ve Marslılardan gelen sinyallerle ilgili hikayeler oldukça ciddiye alınıyordu. Sonra bu fikirden vazgeçilmek zorunda kalındı; ancak Mars'ın çeşitli bitkilere sahip olabileceği iddiası sürdürüldü.

Şimdi daha çok şey biliyoruz. Insansız ilk uzay aracı Mars'ın yakınından geçtiğinde gezegenle ilgili fikirlerimizi değiştirmek zorunda kaldık. Aslında hâlâ Mars'ın tamamen temiz olduğundan emin değiliz; ancak elimizdeki kanıtlar öyle gösteriyor. Konuya bazı olguları belirterek ve sayılar vererek girelim.

Mars'ın etrafında dönmekte olduğu Güneş'ten ortalama uzaklığı 228.000.000 kilometredir. Eliptik yörüngesi oldukça dış merkezli olduğundan, Güneş ile arasında ki mesafe çok değişkendir. Bu uzaklık, Mars günöte noktasındayken yaklaşık 248.000.000 km; günberi noktasındayken ise yaklaşık 208.000.000 km kadardır. Bunun, 687 gün süren Mars yılı içinde yer alan mevsimler üzerindeki etkisi büyüktür. Eksenel eğimi bizimkine çok yakın olduğundan (24* ; Dünya'nınki ise 23,5*), Marsta Dünya'da olduğu gibi güney yarım kürede yaz mevsimi gezegenin Güneş'e en yakın olduğu zamanlarda yaşanır. Dolayısıyla güney yarım kürede yaz, kuzey yarım küreye göre daha kısa ve sıcak; kış daha uzun ve soğuk geçer. Beklenildiği üzere Mars biraz serindir. Sıcak bir yaz gününde ekvatordaki sıcaklık 10*C'a (50*F) kadar çıkabilir; ancak herhangi bir Mars gecesi, Dünya'daki bir kutup gecesinden daha soğuk geçer. Yani termometre Güneş batmadan çok önce donma noktasının altına düşmüş olacaktır. Eksenel dönme süresi 24 saat 37 dakika 22,6 saniyedir. Bu değeri böylesine kesin bir şekilde bulabilmemizin nedeni, yüzey şekillerinin açık bir şekilde görülebilmesi sonucu Mars'ın dönüşünü rahatlıkla izleyebilmemizdir. Gezegenin yüzeyine yumuşak iniş yapan ilk uzay sondalarından yani Vikinglerden beri, Mars'ın bir günü, sol olarak tanımlanmaktadır.

Mars yaklaşık 780 günlük aralıklarla karşı-konuma gelir. Mart 1997'de ve Nisan 1999'da karşı konuma geldi. Ancak Mars'ın yörüngesinin dışmerkezli oluşu karşı-konumların hepsinin aynı olmasını beraberinde getirir. Sözgelimi, 1988'deki Karşı-konum Mars günberi noktasının yakınındayken yani Dünya'dan uzaklığı 58.400.000 km kadarken gerçekleşti. Ama 1995'tekinde günötede, Dünya'dan en az 101.000.000 km uzakta olmuştur. Mars, Dünya'ya 1988'deki gibi yakın bir noktadayken, gökyüzündeki cisimlerin neredeyse hepsinden (Güneş Ay ve Venüs’ü hariç tutarsak hepsinden) daha parlak olur. Ama karşı-konum sonrasında Kutup Yıldızı gibi ikinci kadirden bir gök cismi olarak görülür. Elimizde 1917 yılında Mars’ın aşırı parlak olduğuna dair bilgiler var. Hatta o kadar ki insanlar kırmızı bir kuyruklu yıldızın Dünya'ya çarpmak üzere olduğu gibi yanlış bir kanıya kapılarak alarma geçmişler.

Teleskopla bakıldığında Mars'ın, Ay'ın dolunaydan önceki ve sonraki evrelerine benzer şekilde görüldüğü gözlemlenebilir. Hiçbir zaman yarım ya da hilal olmaz, daha doğrusu bu evreler Dünya'dan görülmez.

Gök bilimi ölçütlerine göre bize yakın sayılabilecek olan Mars'ın gözlemlenmesi düşünüldüğü kadar kolay değildir. Öncelikle çok küçüktür. Çapı 6790 km kadardır; bu da Dünya ile Ay arasında bir büyüklük anlamına gelir. Yakın bir karşı-konumda olmadığı sürece, yüzeyindeki şekilleri ayrıntılı olarak sadece büyük teleskoplar kullandığımızda görebiliriz. Zaten Uzay Çağı öncesinde çok çeşitli tartışmalara yol açması da bu yüzdendir.

Ay'ın atmosferi yoktur; ancak Dünya, göreli olarak büyük olan kütlesi ve yüksek kurtulma hızı sayesinde kalın bir atmosfer tutabilmektedir. Mars'ın atmosferinin ince olduğu tahmin ediliyordu, nitekim öyle olduğu saptandı; ama yine de astronomların 1965'tan önce umduğundan bile daha seyrek olduğu görüldü. Hiçbir zaman Dünya üzerinde yaşayan yaratıklar gibi, yani bize benzer canlıların, Mars'ta nefes alabileceği yönünde ciddi bir iddia olmamıştı. Bilim kurgu yazarlarınca çok sık kullanılan Marslıların, değişik ve alışılmadık bir görüntüleri olduğu varsayılmıştı.

Mars Venüs'ten, görünebilir yüzey şekillerinin keskin hatlı ve bariz oluşu ile ayrılır. Onları ilk olarak, 1659 gibi eski bir tarihte Hollandalı gök bilimci Christiaan Huygens çizmiştir. Yaptığı V biçimli koyu renkli şekil kolayca tanınır. O şekil bugün Syrtis Major ismiyle anılmaktadır. Yüzeyin büyük bir kısmı kırmızıyken kutup bölgeleri -kutup takkeleri olarak anılan kısım- beyazdır.

Ilk Mars haritaları on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında çizilmiştir. 1870'li yıllara gelindiğinde yapılmış olan haritalar oldukça başarılı sayılırdı; ayrıca bu haritalarda yüzey şekillerine son derece hoş isimler verilmişti. Genel kanı karanlık bölgelerin deniz; kırmızı bölgelerin ise kara olduğu yönündeydi. Onlar gezegeni gözlemleyen gök bilimcilerin isimleri verildi. Sözgelimi, Madler Kıtası, Lassel Arazisi gibi. Daha sonra 1877'de Italya gök bilimci Giovanni Virgino Schiaparelli, Milan'ın açık açık gökyüzü altında, kullandığı 22 santimlik mercekli teleskop ile bir dizi gözlem yaptı ve terminolojiyi değiştirdi. Beer Kıtası, Lockyer Arazisi ve diğerleri gitti, yerlerini Solis Lacus, Chryse, Utopia ve Margaritifer Sinus aldı. Üçgen şeklin adı Syrtis Major olmuştu.

Yine o tarihlerde, Mars atmosferinin denizlerin varlığına izin vermeyecek kadar ince ve kuru olduğunu saptamıştık. Karanlık bölgelerin şu anda bitkilerle kaplı olan eski deniz yatakları veya bataklık oldukları yönünde iddialar vardı. Schiaparelli tüm yüzey şekillerini dikkatli bir şekilde çizmişti; ama haritasında ne olduklar anlaşılmayan bazı şekiller de vardı. Aşı boyası kırmızısı çölleri boydan boya geçen, Italyanca canali adını verdiği düz çizgiler yapmıştı. Ancak bu sözcük Ingilizce'ye gerçek anlamı olan oyuk (channel) olarak değil, yanlış bir şekilde kanal (canal) olarak çevrilince, ünlü Mars kanalları söylemi ortaya çıkmış oldu. Schiaparelli'nin haritasının çok garip bir görüntüsü vardı. Kanal ağı neredeyse simetrik bir yapıya sahipti; tüm bunların üstüne Schiaparelli bir de bazı kanalların yanında onlarla tamamen aynı birer kanal daha uzandığını söyleyince herşey daha da karıştı.

Bir süre boyunca bu kanalları gören başka kimse çıkmadı. Ancak1886 yılında, Perrotin ve Thollon adlı iki fransız gözlemci Nice'teki güçlü teleskop vasıtasıyla onları gördüklerini iddia ettiler. Kanallar bir anda herkesin ilgi odağı haline geldi. Schiaparelli bile onların oluşumları konusunda şüpheci bir tutum sergilerken zengin bir Amerikalı olan Percival Lowell kendinden çok emindi. Lowell, Arizona Flagstaff'ta gezegeni gözlemlemek için özel olarak bir gözlemevi kurdurmuştu. 1895'ten ölümüne yani 1916'ya kadar yüzlerce çizim yapmıştı. Çizimlerinde doğal yollardan oluşması imkânsızmış gibi duran bir kanal sistemi görülüyordu. Lowell, bunun Marslılar tarafından buzlarla kaplı kutuplardan, ekvatora yakın kuru bölgelere su taşıma amacıyla yapılmış sunî bir sulama ağı olduğundan emindi. Hatta şöyle yazacak kadar da ileri gitmişti: "Mars'ta şu ya da bu tür canlıların yaşıyor olduğu, o canlıların ne olduklarının bilinmediği kadar açık."

Lowell gözlemlerini yaparken 60 santimlik bir mercekli teleskop kullanıyordu. Türünün en gelişmiş örneklerinden biriydi.

Her şey Lowell ve kanal sisteminin varlığına inanan diğerlerinin yaptığı çizimlere bağlıydı. Çizimler gerçeği göstermekteyse Mars'ta hayat var demekti. Ama ne yazık ki durumun böyle olmadığını biliyoruz. Kanalların net hiçbir fotoğrafı çekilemedi. Tek görülen şey, insan elinden çıkmışa benzemeyen garip biçimli şekillerdi. Sorun 1965 yılında Mars'ın yakınından geçen ilk uzay aracının gönderdiği yakın plan fotoğraflar sayesinde çözüldü. Mars üzerinde kanal olarak adlandırabileceğimiz herhangi bir şey yoktu. Sadece basit bir göz aldanmasıydı. Aslında bu pek de şaşırtıcı değil; yani görüş sınırlıyken ayrıntılı bir çalışma yapma çabası sonucu ortaya böyle şeyler çıkabiliyor. Ayrıca şu da bir gerçek ki pek çok bakımdan büyük bir adam olan Lowell, güvenilir bir gözlemci değilmiş. Lowell, bu çizgili şekilleri sadece Mars üzerinde değil Merkür, Venüs ve Jüpiter üzerinde de gördüğünü öne sürüyordu.

Buradan çıkarılması gereken bir ders var. Bir kişi Mars üzerinde kanal sistemi gördüğünü öne sürdükten sonra birçok başka gözlemci de kanalları görmeye başladı (Ya da gördüklerini sandılar). 15 santimlik gibi küçük teleskoplarla yapılmış gözlemlere dayanan kanal çizimleri bile yapıldı. Oysa 15 santimlik bir teleskopla Mars'ın yüzey şekillerini görme imkânı,imkansız denecek kadar azdır. Demek ki insanın görmeyi ümit ettiği şeyi görmesi çok daha kolay.

Uzay araçlarının gönderdiği verilere dayanan modern bir harita ile yüzey şekillerinin hatlarının Lowell'ın kanal haritasıyla karşılaştırılacak olursa hiçbir benzerlik bulunamayacaktır.

Diğer taraftan belirtmem gerekir ki Mars sadece uygun konumda olduğu zaman gözlemlenebilecek pek çok ayrıntı vardır. Ancak büyütme oranı çok yüksek olan aletlere ihtiyaç duyulur. Bu da amatör gözlemcinin sahip olduğu aletlerden yalnızca yılın birkaç ayında yararlanabileceği anlamına gelir.

1965'ten yani başarıyla sonuçlanan ilk Mars uçuşundan önce bile koyu renkli bölgelerin bitkilerle kaplı olduğu düşünülüyordu. Herkes bitkilerin çok karmaşık bir yapıları konusunda hemfikirdi; ancak çok az kişi varlıklarından kuşkulanıyordu. Ikna edici bir iddia da Kuzey Irlanda'da yaşayan Estonyalı gök bilimci Ernst Öpik tarafından öne sürülmüştü. Öpik'in iddiasına göre – ki oldukça doğrudur-, kırmızı çöller çok tozluydu ve buralarda sık sık toz fırtınaları çıkıyordu. Dolayısıyla eğer koyu renkli bölgelerde yaşayan herhangi bir bitki varsa tozla baş edebilecek türden olmalıydı; yoksa kısa zamanda üzeri kaplanırdı. Çöller kumlu değillerdi; daha çok demir oksit veya demir silkat gibi minerallerle kaplı gibi görünüyorlardı. Bu da Mars'ın çok paslı bir dünya olduğu anlamına geliyordu.

Kutup takkeleri de inceleme konusuydu. Mars mevsimlerine bağlı olarak büyüyüp küçülüyorlardı. Kış boyunca son derece parlak ve belirgin olurlarken, yazın görülmeyecek kadar küçülüyorlardı. Genel kanı onların ince bir kırağı tabakası olduğu yönündeydi. Ancak kuru buz (katı karbon dioksit) nedeniyle ortaya çıktıklarını savunan bir görüş de vardı. Bir de, Mars atmosferinin esas olarak nitrojenden oluştuğu ve yüzey basıncının 87 milibar kadar olduğu tahmin ediliyordu. Bu değer, Dünya üzerindeki Everest Tepesi'nin yüksekliğinin iki katı kadar bir yükseklikte görülebilecek basınca eşitti. Mars'ta dağlar olduğunu gösteren işaret yoktu; yüzeyin hiçbir yerde aşırı bir yükseltinin bulunmadığı dalgalı bir yapısı olduğu düşünülüyordu.

Mariner 4,Cape Canaveral Hava Üssü'nden 20 Kasım 1964 günü fırlatıldı 14 Temmuz 1965'te Mars'ın 9500 km kadar yakınından geçti. Bu geçişiyle de birkaç gün içinde neredeyse tahminleri çürüttü. Atmosfer beklenildiğinden de daha inceydi. Yüzey basıncı her yerde on milibardan düşüktü ki, bu neredeyse bizim laboratuar boşluğu olarak kabul ettiğimiz değerdir. Ana element ise nitrojen değil karbon dioksitti. Koyu renkli bölgelerin hepsi alçak değildi; söz gelişi Syrtis Major yüksek bir platoydu. Ayrıca bitki örtüsüyle de kaplı değillerdi. Mars rüzgârlarını kaldırdığı kırmızı tozun altında, daha koyu renkli olan yüzey görünüyordu. Kutup takkelerinin beyazlığına gerçekten de buz neden oluyordu. Ama bu buz, su buzu ve karbon dioksit buzunun bir karışımıydı; ayrıca basit yüzey tabakası olmaktan uzak bir şekilde kalındı. En önemli şeylerden biri de Mars'ın kraterli bir yapıya sahip olmasıydı. Bu şekliyle Dünya'dan çok Ay'a benzediği söylenebilirdi.

1969'da fırlatılan Mariner 6 ve 7 de bu sonuçları doğruladı. Bu arada başarısız olan bazı Rus araçları da oldu (Ruslar bugün bile Mars konusunda şanssızlar; aslında onların çok daha zor bir hedef olan Venüs’e ulaşabildikleri göz önüne alınırsa bu durum çok garip) Sonra 1971’de Mariner 9, Mars yörüngesine oturtuldu ve çalıştığı bir yıl boyunca bize birçok –tam 7329 adet- mükemmel resim gönderdi. Böylece Mars’taki volkanları, kanyonları, uçurumları, ovaları ve oyukları ilk kez görmüş olduk.

Yüzey şekilleri arasında en yüksek mevkiyi, en büyüklerinin Olimpus Dağı olduğu volkanlara vermeliyiz. Bu dağ 24 km yüksekliğindedir; tepesinde 85 km çapında bir zirve krateri bulunmaktadır; taban uzunluğu ise yaklaşık 600 kilometredir. Ayrıca Tharsis Yaylası'nda bulunan sıra dağları oluşturan üç büyük volkan daha vardır. Bunlar, Pavonis, Arsia ve Ascraeus Dağları'dır. Bu yüzey şekillerinin hepsi Dünya'dan görülebilir.

Mars'ta bir de Valles Marineris gibi kanyonlar vardır. Valles Marineris'in toplam uzunluğu 4500 kilometreyi bulur; genişliğinin 600 kilometreye ve derinliğinin 7 kilometreye kadar çıktığı görülür. Bu haliyle Colorado'daki Büyük Kanyon'u gölgede bırakır.

Mars'ın iki yarım küresi birbirine benzemez. Gezegenin güney kesimi daha yüksektir; daha kraterli bir yapıdadır ve daha eskidir. Ancak yine bu yarım kürede Hellas ve Argyre adlı iki derin ve düzgün şekilli havza vardır. Kuzey yarım küre ise güneye göre daha genç, daha alçak ve daha az kraterli bir yapıdadır. Tharsis Yaylası'nın bir kısmı da buradadır. Gezegenin üzerindeki en koyu renkli bölge olan Syrtis Major, ekvatorun hemen kuzeyindedir. Daha kuzeyde karanlık bir bölge daha vardır; bu üçgen biçimli şekil Acidalia Planitia'dır.

Eski dere yataklarına benzeyen bazı şekillerde vardır. Hatta ortalarında adalar olanlarına bile rastlanır. Bu da geçmişteki Mars'ın, kalın atmosferi ve akarsularıyla bugünkünden daha sevimli ve sıcak bir yer olduğunu gösteriyor. Kutup takkeleri de birbirinden farklıdır. Güney kutbundaki takke, üstünde karbon dioksit buzunun bulunduğu su buzu ile kaplıdır. Kuzey kutbundaki karbon dioksit örtünün yaz ortalarında kalktığı ve alttaki su buzunun görünür hale geldiği olur. Mars'ın eksenel eğikliği bizimki kadar olduğundan ve güney yarımkürede yaz mevsimi gezegen günberi noktasının yakınlarındayken yaşandığından güney yarım kürede hüküm süren iklim kuzeydekinden farklıdır.

Bir sonraki adım 1975'te, iki Viking uzay aracının Mars'a gönderilmesiyle atıldı. Viking 1, Haziran 1976'da; Viking 2 ise aynı yılın Ağustos ayında gezegene vardılar. Bu iki uzay sondası da bir orbitlerden ve bir iniş aracından oluşuyordu. Orbiter, gezegenin çevresinde yörüngeye oturuluyor ve hem harita çalışmalarında kullanılıyor hem de yedek olarak tutuluyordu. Iniş aracı ise paraşütlerin ve roket freninin yardımıyla yavaşça gezegenin yüzeyine iniyordu. Iki Viking de başarılı oldu. Ilk araç, ekvatorun kuzeyinde bulunan Chryse'ye inerken ikincisi daha kuzeydeki bir ova olan Utopia'ya indi. Ikisi de kırmızı, kayalık manzaranın hâkim olduğu son derece güzel fotoğraflar gönderdiler. Gökyüzü birçok kişinin olacağını zannettiği gibi koyu mavi değil pembeydi. Sıcaklık ise çok düşüktü. Chryse'de sıcaklık hiçbir zaman -13*C'ın (-24*F) üzerine çıkmıyordu; üstelik Utopia daha dondurucuydu. Rüzgâr orta şiddetteydi. Herhangi bir hayat belirtisi olup olmadığını anlamak üzere çöllerden örnekler alınıp araca götürülerek incelendi. Sonucun çok kesin olduğunu iddia edemeyiz; ama yaşayan herhangi bir canlı olduğuna dair hiçbir belirti bulunamadı. Bu durumda Mars'ta -en azından şu an için- hayat olmadığı söylenebilir. Yani anlayacağınız, Percival Lowell'ın kanal inşa eden akıllı Marslıları henüz çok uzakta.

Diğer taraftan, hatırlarsanız, geçmişte akan sular bulunduğuna dair kanıtlarımız olduğunu da söylemiştik. Bu durumdan Mars iklimlerinin çok değişken olduğu sonucu çıkarılabilir. Üstelik büyük olasılıkla gezegenin kabuğunun çok altında olmayan bir yerde buz bulunuyor. Bu da Mars'ın Ay;'dan farklı olarak, oluşumundan beri kuru olmadığı anlamına geliyor. Ayrıca geçmişte yaşanmış sel baskınlarının izleri de görülüyor. Bu bilgilerin ışığında Mars'ta bir zamanlar hayat olduğu; ama şimdi bu hayatın ya bilinmeyen nedenlerle yok olduğunu ya da uzun bir kış uykusuna yattığını söyleyebiliriz. Kesin bir yanıt bulmak ancak Mars'tan alınan örneklerin kapsamlı bir incelemeden geçirilmesiyle mümkündür. Mars'ta fosil bulunma olasılığını iddia etmiyorum ama kesinlikle bulunmuyor da diyemem.

1993 yılında gönderilen son uzay sondası Mars Observer, gezegene iniş yapmadı. Onun görevi onun görevi yüzey haritalarımızın genişletilmesini sağlamaktı. Ayrıca Hubble Uzay Teleskopu sayesinde de ayrıntılı ve muhteşem fotoğraflar elde ettik. Peki bütün bunları göz önünde tutarsak Dünya'dan gözlem yapmanın bir anlamı kalmamıştır diyebilir miyiz?

Diyemeyiz, çünkü Mars sürekli değişen bir gezegendir. Öncelikle, bulut fenomeni olarak adlandırılan oluşumlar vardır. Diğer oluşumlardan ayrı bir şekilde bir arada duran bulutlara çok sık rastlanır. Bu bulutlar, geniş bir alanı etkileyen toz fırtınalarından farklıdırlar. Ne zaman ve nerede ortaya çıkacakları belli olmaz; ancak onları izlemek çok önemlidir. Böylece Mars'taki hava koşulları konusunda daha fazla bilgi edinebiliriz. Karanlık ve parlak alanların sınırlarındaki değişimleri ve ayrıca kutup takkelerinin büyüyüp küçülmelerini not etmek son derece önemlidir. Son olarak Mars volkanlarının sönmüş olduklarından nasıl emin olabiliriz? Kanıtlanması olanaksız bir iddia ama; büyük bir volkanik patlama gerçekleşse büyük bir olasılıkla ilk fark edecek olan kişi, uygun aletler sahip bir amatör olacaktır . Sonuçta gezegende pek fazla değişiklik olmayacaktır, ama hiç olmayacak da denemez.

Mars'ın Phobos ve Deimos adlarında iki uydusu vardır. Ikisi de 1877'de Asaph Hall tarafından yürütülen uzun bir çalışma sonucu keşfedilmiştir. Küçük ve şekilsizdirler. Phobos, 27 x 22,5 x 19 km büyüklüğündeyken Deimos topu topu 9,5 x 11 x 14,5 km kadardır. Mariner 9 ve Vikingorbitleri tarafından yakın plan fotoğrafları çekilmiştir. Sonuçta ikisinin de kraterli bir yapıya sahip oldukları anlaşılmıştır. Phobos'un üzerinde 5 km çapında bir krater olduğu görülmüştür. Eğer bu krater bir göktaşı çarpması sonucunda oluştuysa Phobos parçalanmaktan ucuz kurtulmuş demektir. Bu minik arkadaşlar bizim Ay'ımıza hiç benzemezler; zaten onlar büyük bir ihtimalle, bir zamanlar küçük gezegenlerken Mars tarafından yakalanmış ve onun uydusu haline gelmişlerdir.

Mars yüzeyinin 5800 km kadar yukarısında hareket eden Phobos'un dolanım süresi 7 saat 39 dakikadır; bu da bir Mars solünden daha kısadır. Gezegen üzerindeki bir gözlemci,Phobos'un batıdan doğduktan 4,5 saat sonra doğudan battığını görecektir; üstelik uydu bu sırada yeniden dolun olana kadar olan evrelerin yarısından fazlasını geçirecektir. Görülebilir olduğu iki doğuş arasında geçen süre 11 saatten biraz fazla olacaktır. Mars yüzeyinden yaklaşık 20.00 km yukarıda dolanan Deimos'un dolanım süresi ise 30.25 saattir. Bu, iki buçuk sol boyunca ufuk çizgisinin üzerinde kalacağı anlamına gelir. Geceleri pek ışık yaydıkları söylenemez. Mars'tan bakıldığında Phobos, Ay'ın Dünya'dan göründüğünün üçte biri; Deimos ise dokuzda biri kadar görünecektir. Ufkun üstünde bulundukları sürenin büyük bir kısmında Mars'ın gölgesinde olacaklardır. Ayrıca Deimos'un evrelerini çıplak gözle görmek pek kolay olmayacaktır. Güneş tutulmasına neden olmazlar ama sık sık Güneş ile Mars'ın arasından geçerler. Phobos bir Mars yılı içinde 1300 kere Güneş'in önünden geçer; bu yolculuğu yirmi saniye kadar sürer. Yörüngeleri, gezegenin ekvatoruyla aynı düzlemde olduğundan hiçbir zaman Mars yüzeyindeki yüksek enlemlere çıkamazlar.

Bu iki gök cismi son derece soluktur; ayrıca bir de Mars'ın parlaklığı içinde kalırlar. 38 santimlik aynalı teleskopla tutulumlarda kullanılan bir tür göz merceği kullanılırsa ikisi de görülebilir, ama pek de kolay olmaz. Bir gün doğal uzay istasyonları olarak kullanılabilirler; ama kütle çekimleri ihmâl edilebilecek kadar düşük olduğundan onlara inmek, bir rıhtıma yanaşmak gibi zor olacaktır.

Bazı kişiler için Mars hayal kırıklığı yarattı. Çeşitli bitkilerin ve hatta yeraltı kaynak sularının bulunduğu canlı bir dünya bekleyenler karşılarında volkanik bir çöplük buldular. Ama yine de Mars, Güneş sistemindeki gezegenler arasında en cana yakın olanıdır. Insanlı uzay araştırmalarımız için bir sonraki hedefin o olması gerektiği de çok açıktır. Bana önümüzdeki yüzyılın ilk yarısı içinde bir Mars üssü kurulacakmış gibi geliyor. Ancak olasılığı daha yüksek olan bir şey var ki o da Mars'a ayak basacak ilk adamın doğmuş olduğu.
Spaceturk


nötrino 5 Aralık 2009 18:28

Mars'taki Yaşam Kanıtları
 

Mars'taki Yaşam Kanıtları


Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Mars'taki robotlarından Spirit'in, Kızıl Gezegen'deki en önemli keşiflerinden birisini yaptığını bildirdi.

NASA'da görevli bilim adamları Amerikan Jeofizik Birliği'nin bir toplantısında yaptıkları açıklamada, Spirit'in inceleme yaptığı bir toprak parçasında, mikrobik yaşam için geçmişte mükemmel bir çevrenin varolduğunun kanıtlarının bulunduğunu düşündüklerini belirttiler.

Mars robotunun bulduğu tortuların büyük olasılıkla, sıcak kaynak suyu veya buhar volkanik kaya ile temasa geçince oluştuğunu söyleyen Mars robot programında görevli bilim adamlarından Steve Squyres, Dünya'da bu tip yerlerin bakteriyle dolu olduğunu anımsatarak, "Bu bizi çok heyecanlandırıyor" diye konuştu.

NASA'nın robot programında görevli araştırmacılar, mayıs ayında, Mars toprağında normalden daha parlak görünen bir toprak parçası üzerinde çalıştıklarını açıklamışlardı. İncelemeleri sonunda buranın, camın ana maddesi olan silisyum açısından zengin bir toprak olduğunu belirten araştırmacılar, Spirit ile bu toprak parçası üzerinde ve yakındaki kayalarda, fazladan kanıt için incelemelerini sürdüreceklerini bildirmişlerdi

Ne olursa olsun yaşam çevresi aynı


Şimdi bu parlak maddenin, sıcak yeraltı tortularının, suyun silisyumu çözelti haline getirmesi veya asitli buharın kaya çatlaklarından gayzer gibi yükselmesi ve silisyumu ayrıştırarak, mineral bileşenlerini ortaya çıkarmasıyla oluşmuş olabileceğini düşünen bilim adamları, hangi tez doğru olursa olsun, Mars'ın eski yaşanabilirlik durumunun çoğunlukla aynı olduğunu belirtiyorlar.

"Sıcak yeraltı kaynaklarına veya volkanik buhar püskürten fümerollara gidebilir ve Dünya'da bunların mikrobik yaşama ev sahipliği yaptığını görebilirsiniz. Yani bu Kızıl Gezegen'in yerel yaşam çevresinin geçmişte nasıl olduğunun bir sunumu olarak kabul edilebilir" diyen Squyres, görev süreleri 2009'a kadar uzatılan Mars robotlarının ne yazık ki, sadece önlerindeki jeolojik durumu okuyacak ve bilim adamlarına çevre koşullarının nasıl olabileceğini anlatacak şekilde tasarlandıklarından, yaşamın bizzat kendisinin kanıtlarını bulacak teçhizata sahip olmadığını belirtti.

Sonraki mars araştırmalarında,yaşam izinin bizzat kendisi aranacak


Gelecekteki Mars araştırmalarında, böylesi bir yaşamdan geriye kalan kimyasal izlerin işaretlerinin aranacağını kaydeden Amerikalı araştırmacılar, 2009'da uzaya gönderilecek Mars Bilim Laboratuvarı'nın ve 2010'dan sonra fırlatılacak Avrupa robotu ExoMars'ın bunu yapabilecek donanıma sahip olacağını söylediler.

Mars'a sadece 90 günlüğüne gönderilen ikiz robotlardan Spirit 1400, Kızıl Gezegen'in öbür tarafındaki Opportunity de 1379 gündür görev başında bulunuyor. Güneş ışınlarının iyice azaldığı Mars kışını sağ salim geçirecek enerjiyi muhafaza etmek için yakında faaliyetlerini asgariye indirecek robotlardan Spirit için özellikle gelecek aylar son derece kritik görülüyor. Yazın toz fırtınalarından güneş panellerinin tozla kaplı olmasından ötürü elektrik üretme kapasitesi iyice azalan Spirit için kışı sağ salim geçirebilmek "riskli" görülüyor.

Kışı geçirmek için kuzeye doğru yönelerek bir tepeye tırmanmakta olan Spirit'in elektrik üreten güneş panellerinin burada, azami güneş ışığı alacağı var sayılıyor. Volkanik püskürme sonucu oluştuğu sanılan 90 metre genişliğindeki Home Plate'de (Yurt Düzlüğü) aylardır araştırmalar yapan Spirit'in kışı sağ salim atlatması için 60 metre ötedeki 25 derece eğimli tepeye çıkması önemli görülüyor. Mars robot projesi müdürü John Callas, aracın, şimdiye dek tırmandığı en fazla 20 derece eğimli tepelerden sonra, kışı geçireceği bu 5 derece daha eğimli tepede, bir Mars gününde 10 vat fazladan elektrik üretme şansına sahip olacağını, bunun da soğuk ve karanlık kışta yaşam ile ölüm arasındaki farkı belirleyeceğini belirtmişti.

NASA mühendisleri, robotun tırmanacağı tepede rüzgarların güneş paneli üzerindeki tozları temizleyip temizleyemeyeceğini de hesaplayamıyorlar, zira, Mars'ın diğer tarafındaki Opportunity'nin tersine, Spirit genellikle rüzgarsız bir bölgede bulunuyor ve çok seyrek olarak rüzgar çıkıyor. Diğer Mars robotu Opportunity ise 800 metre çapındaki Victoria Krateri'nde, 30 metre aşağıda kaya katmanlarını bir süredir incelemeye devam ediyordu. NASA, Spirit ve Opportunity'nin görev süresini önceki ay 5. kez uzatmıştı. Kızıl Gezegen'in zorlu koşullarında küresel kum fırtınalarını atlatan ve bataryaları tamamen boşalmadan hayatta kalmayı başaran robot kaşifler böylece, 2009 yılı boyunca da görevlerini sürdürecekler. Şimdiye dek Opportunity, 12 kilometreden fazla yol katetti, 94 binden fazla görüntüyü Dünya'ya geçti, Spirit de 7 kilometreden fazla yol katetti ve 102 binden fazla görüntü geçti.

Kaynak:Bilimnet


nötrino 1 Kasım 2010 11:23

Değişen Yeraltı Su Havzalarından Oluşan Mars Gölleri ve Denizleri
 

Değişen Yeraltı Su Havzalarından Oluşan Mars Gölleri ve Denizleri


Gezegen Bilim Enstitüsü (Planetary Science Institute)’ndeki araştırmacılar Mars’ta bir zamanlar denizlerin ve göllerin nasıl olabileceğine yeni bir açıklama getirdiler. Mars’ın kuzeyindeki çok fazla çökelti katmanı içeren ve Yer’in derin katmanlarına benzeyen alçak bölgeleri inceleyen araştırmacılar, daha önceden olduğu düşünülen okyanuslar ile diğer havza katmanlarının birbirine benzediğini açıkladılar.

Tüm bu birikintilerin kökeni ile kızıl gezegendeki göllerin ve denizlerin oluşumu çelişki oluşturuyor. Çünkü bu kurama göre belirgin kabuk bölgenin çökmesinden dolayı çökelti ve geniş hacimli su aniden yayılmış ve bilindiği gibi düzensiz bölge oluşmuştur. Bununla birlikte geniş havza bölgeleri içeren ve yaygın birikintili bölgeler olduğu halde çöküntü bölgelerinin az sayıda olduğu görülmektedir.

Araştırmacılar, çalışmalarında kıta boyutlarındaki havzalarda çatlak şekillerinin oldukça büyük bir oranı kapladığını dile getiriyor. Ayrıca su birikintileri ve geniş çaplı bölgesel erozyonlar, çökeltili nehir düzeninin oluşmasına neden olmuş olabilir. Bu model büyük kütleli yeraltı suyunun aniden taşmasını gerektirmiyor. Onun yerine yüzeye dağılmış yeraltı suyunun Mars’ın kuzeyinde uzun süre kalmış olabileceğini savunuyor. Günümüzde bildiğimiz sert engebeli alanların kızıl gezegenin kuzeyindeki yüzeyin altındaki su birikintilerinin çökmesi sonucunda oluştuğu öne sürülüyor. Çökelti yerleri içeren uçsuz bucaksız yerlerdeki hidrostatik hareket bazı yüksek düzlüklerin oluşmasını da engellemiş olabilir. Ayrıca yerbilimsel ölçümler dağlık çöküntü bölgelerinin düzensiz ve büyük oranda kayıp olabileceğini açıklıyor.

Bu model Mars’ta su havzaları içeren boşalmış yeraltı sularının çamur yığını, göller ve denizlerin oluşumuna neden olabileceğini anlatmaya çalışıyor. Ek olarak model, gezegen tarihinin herhangi bir noktasında bu olayın gerçekleşmiş olduğunu da gösteriyor.

Eğer Mars’ın yeraltı sisteminde yaşam varsa, derin yerlerdeki akışkanların boşalmasıyla yüzeyde yaşam var olabilir. Ayrıca araştırmacılara göre organizmaların ve diğer fosillerin bazıları çökelti katmanları içinde korunmuş olabilir.

Kaynak:Astronomi Bülteni(Ege Üniv.Astronomi Topluluğu/1 Kasım 2010-Sayı:62)


nötrino 4 Aralık 2010 13:20

Mars Gezgininin Gezici Laboratuvarı
 

Curiosity Mars Gezgininin Gezici Laboratuvarı Hazır


Mars’ta Örnek Çözümleme (Sample Analysis at Mars - SAM) aygıtı NASA’nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi (Goddard Space Flight Center)’nde tamamlanarak 2011’in sonlarında fırlatılacak olan Mars gezgini Curiosity (Merak)’e yerleştirilmek üzere Aralık ayında NASA’nın Jet İtki Laboratuvarı (Jet Propulsion Laboratory)’na aktarılacak. Gezginin 2012 yılının Ağustos ayında gezegenin yüzeyine inmesi planlanmaktadır.

SAM aygıtının son uçuş ayarlamaları yapılmaktadır. Bu ayarlar özellikle Curiosity gezgininin fırlatılışı esnasında aygıtın etkilenmemesi ve gezgin, kızıl gezegene indiğinde aygıtın verimli bir şekilde çalışması açısından çok önemli. Bu ayarlamalarda SAM, titreşim ve sıcaklık gibi son çevresel denemeleri tamamlamakta ve Mars görevi için hazır hale getirilmektedir.

SAM aygıtı, kütle tayfölçeri, gaz kromatografı (karbon bileşenlerinden oluşan gazların çözümlenmesinde kullanılan cihaz) ve ayarlanabilir lazer tayfölçerinden oluşmaktadır. Mars Bilim Laboratuvarı (Mars Science Laboratory) görevinde gezginin üzerindeki SAM ve diğer aygıtlar kullanılarak kızıl gezegen üzerindeki mikrobiyal yaşama uygun koşulların bulunduğu ilgi çekici bölgelerin çevresel şartlarını araştırmada ve eğer varsa yaşamın kanıtını bulmada oldukça işe yarayacak. Bu görevde SAM aygıtının önemi yaşamla ilgili molekülleri ve elementleri araştıracak olmasıdır.

Aygıt, Mars kayaçları ve toprağı üzerinde yapacağı çözümlemelerle organik içerikli karbon kimyasını inceleyecek ve gezegenin değişimi hakkında ipuçları arayacak.

Kaynak:Mars Science Laboratory


nötrino 17 Ocak 2011 20:54

Mars Kaşifi Opportunity
 
1 ek

Gezgin Yedinci Yılını Stadyum Büyüklüğündeki Kraterde Geçirecek



Alıntıdaki Ek 46135

31 Aralık 2010 tarihinde NASA’nın Mars Yörünge Kaşifi (Mars Reconnaissance Orbiter)’nin üzerindeki Yüksek Çözünürlüklü Görüntü Bilim Deneyi (High Resolution Imaging Science Experiment - HIRISE) kamerası Santa Maria isimli futbol sahası büyüklüğünde bir kraterin güneybatısında, Mars kaşifi Opportunity’nin görüntüsünü yakalamıştır.

Opportunity, Aralık ayının ortalarında Santa Maria kraterinin batı kıyısına vardı ve yaklaşık iki ay boyunca buradaki kayaları inceleyecek. Bu incelemeler, Opportunity’nin Mars’taki sekizinci yılının başlarına kadar sürecek. Opportunity, 25 Ocak 2004’de Mars’ın Meridiani Planum bölgesine, yalnızca üç aylık bir görev için inmişti.Opportunity ve Mars’taki yedinci yıldönümünü geçiren ikizi Spirit, eskiden Mars’ta bulunan nemli ortamlarla ilgili önemli keşifler yapmışlardır, keşifler bakteriyel yaşamı destekleyen olumlu bulgulardır.

Kaynak:NASA-Jet Propulsion Laboratory


nötrino 25 Mart 2011 21:03

NASA’nın Gelişmiş Aracı
 

NASA’nın Mars Kayalarına Yakından Bakacak Gelişmiş Aracı


NASA’nın Mars Bilim Laboratuvarı gezgini, Curiosity (Merak), Mars kayalarının ve toprağının kimyasal yapısını ölçmek için üzerinde yeni nesil bir “kimyasal element tarayıcısı” taşıyacak. Gezgin üzerindeki bu alet, kızıl gezegenin belirli bölgelerinin geçmişte ve günümüzdeki yaşanabilirlik durumunu araştıracak on bilimsel aletten biridir. Gezginin, 2012 yılının Ağustos ayında Mars’a inmek üzere, 25 Kasım ile 18 Aralık 2011 tarihleri arasında fırlatılması planlanmaktadır.

Alfa Parçacığı X-Işını Tayfölçeri (Alpha Particle X-Ray Spectrometer - APXS) aleti,inceleyeceği hedefini alfa parçacığı ya da helyum çekirdeği ve X ışını bombardımanına tutarak hedefin karakteristik alfa parçacıklarını ve X ışınını salmasını sağlamaktadır. Bu ışınım, alıcı başlıktaki X ışını alıcısı tarafından ölçülerek kaya ve toprakta hangi elementin ne oranda bulunduğu açığa çıkarılıyor.

Ağır elementler olan demir, nikel, çinko gibileri kadar, daha hafif elementler olan sodyum, magnezyum ya da alüminyum gibi elementlerin birleşimlerinin açığa çıkarılmasının,Mars yüzeyinin yapı taşlarının belirlenmesi konusunda bilim insanlarına yardımı büyük olacaktır. Yeni bulguların eski Mars gezginlerinin elde ettiği bulgularla da birleştirilmesiyle asırlar önce oluşmuş olan Mars kayalarının hava şartlarından ne kadar etkilendiği açığa çıkarılabilecek.

NASA’nın şimdiye kadar Mars’a gönderdiği tüm gezginler bu aleti taşımaktaydı. Pathfinder’ın gezgini Sojourner, Spirit, Opportunity ve şimdi de Curiosity. Her yeni tür, bir öncekinden daha gelişmişti ancak tamamı temelde aynı mantık üzerine çalışmaktaydı.Yeni araç üzerindeki APXS, öncekilerden daha hızlı çalışabilmektedir ve bu da onun daha hızlı ölçümler yapabilmesini sağlamakta. Eski gezginler Spirit ve Opportunity’nin üzerindeki alet beş ile on saat arasında bir ölçüm yapabilirken, bu yeni alet iki ile üç saat içerisinde ölçümünü tamamlayarak yoluna devam edebilecek.

Bu yeteneği ile yeni aletin daha çok örnek toplayabilmesi beklenmektedir. Yeni nesil APXS üzerindeki bir diğer yenilik ise X ışını alıcısı yongasının soğutma sistemiyle ilgilidir.Spirit ve Opportunity üzerindeki alet yalnızca geceleri ölçüm yapabilirken, yeni soğutma sistemi sayesinde Curiosity hem gece, hem de gündüz ölçüm yapabilecek.Gezginin robotik kolunda bulunan fırça sistemi, incelenecek bölge üzerindeki tozu süpürerek APXS ve kolda bulunan yakın araştırma kamerası olan Mars Büyüteç Görüntüleyicisi (MArs Hand Lens Imager - MAHLI)’ne çalışması için uygun ortamı sağlayacak.

Umut verici örneklerin bulunması durumunda gezgin, matkabını kullanıp hedeften örnekler alarak kimyasal inceleme aletleri olan Mars’ta Örnek Çözümleyici (Sample Analysis at Mars - SAM) ile Kimya ve Mineraloji (Chemistry and Mineralogy -CheMin) aletlerine aktararak oldukça ayrıntılı incelemeler yapacaktır.Mars gezginleri bugüne kadar pek çok yeni bulguya imza atmıştır ancak pek çok yeni sorunun da ortaya çıkmasına neden olmuştur. Curiosity, Spirit ve Opportinity’nin emekli olmasından sonra görevi devralacaktır.




Saat: 12:50
Sayfa 1 / 10

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık