Adana 2 ek AdanaAkdeniz Bölgesi’nde il ve il merkezi kent. Yüzölçümü 17.253 km2 olan Adana ili batıda İçel ve Niğde, kuzeyde Kayseri, doğuda Kahramanmaraş ve Gaziantep, güneydoğuda Hatay illeri, güneyde de Akdeniz ile çevrilidir. Doğal yapı.İl topraklarının yarıya yakın bölümünü Orta Toroslar’a bağlı dağlar ile Amanos Dağları engebelendirir. Bu dağların en yüksek kesimleri il sınırları dışında kalır. Akarsu vadileriyle derin biçimde parçalanmış ve güç geçit veren bu dağlar güneyden bakıldığında heybetli bir görünüm verir. Orta Toroslar’a bağlı Aladağlar, Tahtalı Dağlar ve Binboğa Dağları kabaca güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda uzanır, ilin en yüksek noktası Aladağlar’ın güneybatı bölümünde yer alan Karanfil Dağının 3.059 m’ye erişen doruğudur. Binboğa Dağlarına bağlı Dibek Dağı da (2.549 m) ilin öbür önemli yükseltilerindendir. Doğuda Amanoslar’ın kuzeye sokulan yüksek kesimleri Gaziantep iliyle doğal sınır oluşturur. Güneydeki Akdeniz kıyısı ardında yer alan Misis tepeleri alçak bir dağlık alandır. Bu dağların Çukurova’ya doğru alçalan bölümlerinde eşik alanlara rastlanır. Bu alanlarda yazın sıcaktan bunalan AdanalIların çıktığı bazı yaylalar vardır. Bunlardan başlıcaları Bürücek Yaylası, Tekir Yaylası ve Zorkun Yaylasıdır. Toroslar’ın güney ve Amanoslar’ın batı etekleri ile Akdeniz kıyısı arasında uzanan geniş düzlükler Çukurova olarak adlandırılır. Batıda Mersin’den doğuda Düziçi ve Dörtyol’a, kuzeyde de Kozan ve Kadirli’ye kadar uzanan bu geniş düzlük, Tarsus Çayı ile Seyhan ve Ceyhan ırmaklarının taşıdığı alüvyonların yığılmasıyla oluşmuş büyük bir delta ovasıdır. Çukurova ilin ve Akdeniz Bölgesi’nin yanı sıra, Türkiye’nin de en önemli bitkisel üretim alanıdır. İl topraklarının sularını Seyhan Irmağı ile Ceyhan Irmağı toplar. Tarih boyunca birçok kez taşmış, yatak değiştirmiş ve aşağı kesimi aynı yatakta akmış olan bu akarsular günümüzde denetim altına alınmış durumdadır. Başlıca doğal göller aynı zamanda birer lagün olan Akyayan, Kokarot, Akyatan ve Tuz gölleridir; yapay göller ise Aslantaş, Kesiksuyu, Kozan ve Seyhan baraj gölleridir. Ekonomi1950’lere değin ilin ekonomik yapısına pamuk, bir ölçüde de buğday üretimi ve pazarlaması egemendi. Sanayide ağırlık küçük ölçekli çırçır-prese, iplik, un ve yağ fabrikalarındaydı. 1950’lerden başlayarak yeni pamuk türlerinin ekilmesi, makineleşme, sulama ve gübreleme yoluyla verimde büyük artışlar sağlandı. 1980’lerde pamuk il ekonomisindeki belirleyici önemini yitirmeye başladı. Tarımda çeşitlendirme sürecine girildi; turunçgiller üretimi ve seracılık önem kazandı, ilde yetiştirilen öteki önemli ürünler buğday, susam ve karpuzdur. Tarih.Eski çağlardan beri askeri ve ticari yollar üstünde yer alan Adana, tarihinin her döneminde çeşitli devletler için çekici bir yer oldu. İÖ 1900’lerde Hurrilerin kurduğu Kizzuvatna Krallığı İÖ 16. yüzyılda Hititlere bağlandı. Hitit dönemi, tarım ve hayvancılığın geliştiği dönemdir. Bu dönemde tarla sürmek için öküz kullanılır, süt için inek ve keçi, yün için koyun beslenirdi. Hitit Kralhğı’nın İÖ 1200’lerde çökmesiyle Luvilerin kurduğu Kue Krallığı, İÖ 8. yüzyıl sonlarında Asurların eline geçti. Asur egemenliğinin zayıflaması üzerine Kilikya IÖ 612’de bağımsız bir krallığa, İÖ 546’da ise bir Pers satraplığma dönüştü. İÖ 333’te başlayan Makedonya egemenliği dönemini Şelevkos, Roma ve Bizans dönemleri izledi. İS 7. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak Çukurova, Araplar ile Bizans arasında sürüp giden çatışmalara sahne oldu. 11. yüzyılın ortalarında bölgenin bazı kesimleri Selçuklu egemenliği altına girdi. Çukurova’ya yerleşmiş göçmen aşiretlerinden Ramazanoğullarmın Adana çevresindeki egemenliği 1353’te başladı. Bu dönemde zaman zaman Memlûklere bağlanan bölge, 1517’de Osmanlı yönetimine girdi ve bir sancak olarak yönetilmeye başladı. Özellikle Osmanlı döneminin ilk yıllarında Adana’ da tarım ve sanayi gelişti; sulama çalışmalarının yanı sıra her iki yakasına setler yapılarak Seyhan’ın taşması önlendi. 17. yüzyıl ortalarında yöredeki göçerler Çukurova’da zorunlu iskâna tabi tutuldu. Yerleşik yaşama geçmek istemeyen göçerlerle Osmanlı yönetimi arasındaki çatışmalar 18. yüzyıl başlarına değin sürdü. 1833’te Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa Çukurova’yı denetimi altına alarak dokuz yıla yakın bir süre bölgeyi bağımsız bir eyalet gibi yönetti. 1840’ta Mehmed Ali Paşa’nın egemenliğine son verilmesinden sonra Adana’da Osmanlı yönetimi mutasarrıflar eliyle yürütüldü. Merkezî yönetimin zayıflamasıyla bölgenin denetimi 19. yüzyılda Çukurova derebeylerinin eline geçti. Iç ayaklanmaları bastırabilmek amacıyla 1865’te kurulan Fırka-i İslahiye’nin düzeni sağlamasından sonra Çukurova’da mülkiye teşkilatı oluşturuldu. Öteden beri Halep’e bağlı bir paşalık olan Adana, 1867’de bağımsız vilayet yapıldı. 19. yüzyılın ikinci yansından sonra Çukurova dünya pazarına açılma sürecine girdi. 1860’larda başlayan Amerikan İç Savaşı pamuk fiyatlarını yükseltmiş, dönemin en büyük pamuk alıcısı olan İngiltere’yi yeni ekim alanları aramaya itmişti. İngilizlerin girişimleri ve Osmanlı yönetiminin sağladığı teşviklerle Çukurova’da pamuk üretimi hızla gelişti. İngilizlerin ardından Fransrzlar, daha sonra da Almanlar Adana ve çevrede pamuk üretimine el attı. Adana’daki ilk çırçır fabrikasını 1864’te Fransızlar kurdu. Gene bu yıllarda yabancı ülkelerden tarım araç ve gereçlerinin ithal edilmesiyle Adana’da tarım makineleşmeye başladı. 1886’da Adana-Mersin demiryolunun işletmeye açılmasıyla Çukurova’nın denizle bağlantısı kurulmuş oldu. Yüzyılın sonlarında Adana’da çok sayıda boya ve çırçır atölyesi, iplik fabrikası ve banka kurulmuş, çiftçiler tarımsal kredilerle desteklenmeye başlamıştı. Adana Ticaret Odası da 1894’te kuruldu. Adana yöresi 1918’den 1922’ye değin Fransızların işgali altında kaldı. Cumhuriyet’ten sonra il yapılan Adana bugünkü sınırlarına 1933’te Cebelibereket ili topraklarının katılması ve 1939’da Hatay ilinin kurulmasıyla ulaştı. Kurtuluş Savaşı sonrasında kimi azınlıkların yurtdışına göç etmesi nedeniyle Adana büyük bir nüfus kaybına uğradı. Cumhuriyet dönemiyle birlikte, önceleri özellikle Doğu Anadolu’dan, sonraları ise Kahramanmaraş-Van hattı ile bu hattın güneyinde kalan illerden Adana’ya büyük ölçüde göç olmaya başladı. Kentin yapısı ve tarihsel yapılarAdana kenti Seyhan Irmağı kıyılarında yer alır. Merkez ilçesi olmayan Adana ilinin Seyhan ve Yüreğir ilçelerinin kentsel alanı Adana kendili oluşturur. Adana, Çukurova’nın hem ekonomik, hem de kentsel merkezi konumundadır. Türkiye’nin 4. büyük kenti olan Adana geniş bir alana ticaret, sağlık, eğitim, ulaşım gibi hizmetler veren bir merkezdir. Türkiye’nin Ortadoğu’yla olan kara ve demir yolu bağlantısı üzerindedir. Kent karayoluyla Ankara’ya 489 km uzaklıktadır. Kentteki havaalanı çevre illere de hizmet verir. Limanı durumundaki Mersin’le hem kara, hem demir yolu bağlantısı vardır. Çukurova Üniversitesi 1973’te kurulmuştur. Yalnızca Adana ilinin değil, hemen tüm Çukurova’nın tarım gelirlerinin toplandığı kentin ekonomisi 1950’lere değin tarımsal ürünlerin işlenmesi ve pazarlanmasma dayanıyordu. Geniş bir bölgede tarım ve ticaretten sağlanarak Adana kentine aktarılan sermaye, kentteki sanayi gelişmesinin itici gücü oldu. 1960’larda kentteki sanayinin belirleyici öğeleri büyük ölçekli dokuma fabrikaları ile aile şirketleriydi. Bir yandan 1970’lerde sanayi üretimi çeşitlendirilirken, bir yandan da anonim şirketler, holdingler ve bankalar hızla büyüdü. Makine ve kimya gibi işkollarında büyük fabrikalar işletmeye açıldı. Sanayinin gelişmesine koşut olarak ticaret de canlandı ve uzmanlaştı. Günümüzde Adana sanayisi yalnızca il değil, ülke çapında önem taşır. Bu ekonomik gelişmeler sonucu, özellikle 1950’den sonra kent büyük ölçüde göç alanı oldu. Hızlı kentleşme, Türkiye’nin pek çok büyük kentinde olduğu gibi Adana’da da konut açığı ve altyapı yetersizliğine yol açtı; kenti kuşatan gecekondu mahalleleri genişledi. Adana’nın başlıca mimari yapıları arasında Adana Kalesi (781), Bedesten (Kapalıçarşı, 16. yy), Saat Kulesi (1881), Ulucami (Ramazanoğlu Camisi), Yağ Camisi (Eski Cami), Akça Mescit (1409) ve Seyhan Irmağı üstündeki Taş Köprü (117-138) sayılabilir. Adana Bölge Müzesi’nde daha çok çeşitli dönemlere ait arkeolojik buluntular sergilenir. Doğal ve tarihsel değerler açısından zengin olan Karatepe-Aslantaş Milli Parkı’nda bir açık hava müzesi vardır. Bir başka müze de Misis Mozaik Müzesi’dir. Adana Belediyesi 1877’de kurulmuştur. Nüfus (1990) il, 1.934.907; kent, 916.150. Web Sitesi: Adana Büyükşehir Belediyesi kaynak: Ana Britanica BAINIZAdana'nın İlçeleri Adana'daki Okullar Adana Altın Koza Film Festivali |
Adana'nın Gezilecek yerleri 2 ek TurizmTarih ve kültür turizmiArkeolojik sit bölgeleri, tarihi kalıntılar ile kültürel ve etnoğrafik değerler; Adana ilinin en önemli turizm kaynaklarındandır. İlde kültür amaçlı gezilerin önemli bir kısmı Karatepe'ye yapılmaktadır. Plan döneminde de bu ilgi ve isteğin süreceği sanılmaktadır. Karatepe konumu itibariyle, arkeolojik değerlerinin yanısıra doğal güzellikleri de içermektedir. Sit Bölgesi Aslantaş baraj gölü, çam ormanları ile kaplı bu alan; 7.715 hektar büyüklüğündeki Karatepe-Aslantaş Milli Parkını oluşturmaktadır. Baraj gölünün yarattığı peyzaj, anılan orman varlığı nedeni ile Ege-Akdeniz kıyılarında görülen manzaralarla eşdeğerdir. Bu özellikleri ile Karatepe, doğa ve kültür değerleri karışımını sergileyen bir açık hava müzesidir. Ekoloji turizmi160 km uzunluğundaki kıyı şeridinin 45 km'si kumul, sulak, sazlık ve benzeri gibi doğal alanlardır. Bu alanların en önemlisi Seyhan nehrinin meydana getirdiği Tuzla ve Akyatan gölleriyle, Ceyhan nehrinin oluşturduğu Akyayan gölü ve Yumurtalık dalyanıdır. Her iki alanda önemli çevre bilimsel(ekolojik) zenginliğe sahiptir. Doğal ortamlarında az bulunan çeşitli kuşlar ile deniz ve kara canlıları yaşamaktadır. RaftingTahtalı dağlarından doğan Tufanbeyli, Saimbeyli ve Feke ilçelerinde geçen aşağıda Seyhan nehrine karışarak denize dökülen Göksu ırmağı kıvrımlı güzergahı ve uygun debisi ile rafting sporuna çok uygundur. Termal turizmİlde termal turizmi fazla önem taşımasa da yöre halkınca termal turizm alanlarından faydalanılmaktadır. Bunlar Aladağ yakınlarındaki Acısu İçmesi, Ceyhan yakınlarındaki Tahtalıköy, Kokarpınar İçmeleri, kent merkezindeki Kurttepe, Alihocalıdır. Av turizmiİl sınırları içinde Toros dağlarında dağ keçisi, geyik, yaban domuzu, keklik, bıldırcın, üvelik, tavşan, yaban ördeği, yaban kazı ve benzerinin avı mevsimine göre yapılmaktadır. İlde deniz avcılığı da gelişmiştir. Yumurtalık'ta Çamlık ve Yerkuma, Karataş'ta Akyatan, Tuzla ve Burma boğazı dalyanlarında kefal, levrek, çupra, lagos, dil balığı, kara kulak, mercan ve karides avı ile baraj göllerinde sudak, sazan, yayın (gelebicin), yılanbalığı avı yapılmaktadır. Ayrıca incir kuşu, arapbülbülü ve sutavuğu avı da yapılabilmektedir. Göl ve su sporları turizmiSeyhan, Çatalan, baraj gölleri su sporlarının gelişmesi için oldukça uygundur. KALELER
KONAKLAR
CAMİLER
HAMAMLAR
KERVANSARAYLAR, BEDESTENLER
KAPLICALARTermal Bahçe ilçesindeki Haruniye Termal Turizm Merkezi, Aladağ yakınlarındaki Acısu içmesi, Ceyhan'daki Tahtalıköy, Kokarpınar içmesi ve Kurttepe içmesi çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılan şifalı sulardır. PLAJLAR İlin Akdeniz kıyısındaki Karataş ve Yumurtalık ilçeleri kıyı turizmi açısından önemlidir. YAYLALAR Tekir, Bürücek, Aladağlar, Horzum Fındıklı, Hamidiye, Asar, Asmacık, Armutoluk, Belemedik, Meydan, Çamlıyayla ve Kızıldağ yaylaları eşsiz güzelliğiyle yayla turizmi için önemlidir. KÖPRÜLER Taşköprü: Adana Müzesi'ndeki kitabede mimar Auxentios tarafından 4. yüzyılda yapıldığı yazılıdır. 319 m. uzunluğunda ve 13 m. yüksekliğinde olan köprü, yanlardan ortaya doğru büyüyen 21 yuvarlak kemerden ibarettir. Bunlardan ancak 14'ü sağlamdır. Ortadaki büyük kemerde iki aslan kabartması vardır. KORUNAN ALANLAR
SPORTİF FAALİYETLER
KUŞ GÖZLEM ALANI
|
1 ek Adana iliAkdeniz Bölgesi'nde, 35-38 kuzey enlemleri ile 34-46 doğu boylamları arasında ve yer alan bir ildir. İl merkezi Akdeniz'e yaklaşık 50 km uzaklıktadır. Seyhan ve Yüreğir ilçeleri ilin merkezini oluşturur. Kuzeyinde Kayseri, doğusunda Osmaniye, Kahramanmaraş ve Gaziantep, batısında Niğde ve İçel, güneydoğusunda Hatay illeri yeralmaktadır. Güneyi 160 kilometreyi bulan Akdeniz kıyılarıyla sınırlanan ilin yüzölçümü, 14.030 km²'dir. Şehir merkezinin denizden yüksekliği 23 metredir. İlin 13 ilçesi, 46 belediyesi, 550 köyü bulunmaktadır. Adana'nın toprakları, içinden geçen Seyhan Nehri sayesinde çok verimlidir. NATO'nun İncirlik Hava Üssü Adana il merkezinin yaklaşık 12 km doğusundadır Tarihçe İlkçağda Adana, Anadolu'yu baştan başa geçerek Gülek boğazı'ndan Tarsus'a inen yol üzerinde bir konak yeriydi. Hitit tabletlerinden Hititler döneminde kent ve çevresinde Kizzuvatna Krallığı'nın egemen olduğu anlaşılmaktadır. Yöre, M.Ö. 16. yy'da Hitit Federasyonu'na, Hitit Devleti yıkıldıktan sonra Çukurova'da kurulan Kue Krallığı'na bağlandı. M.Ö. 9. yy sonlarına doğru Asur, M.Ö. 6. yy'da Persler, M.Ö. 333'te Büyük İskender'in egemenliğine girdi. İskender'in ölümünde (MÖ. 323) sonra da Selefkiler'e bağlandı. M.Ö. 66'da Romalı konsül Pompeius tarafından ele geçirildi. Roma İmparatorluğu ve Bizans dönemlerinde, elverişli konumu nedeniyle önemli bir ticaret merkezi durumuna gelen 704'de Halife Abdülmelik tarafından Emevi topraklarına katıldı. Abbasi halifesi Harun Reşit eski ilkçağ kalesini (Adana kalesi) yeniden yaptırdı. IX. yy'da Adana Çukurova'nın önemli bir kültür ve ticaret merkezi durumundaydı. Aynı yy'da Yazman adlı bir Türk komutan bölgeyi yarı bağımsız yönetti. Bölge daha sonra Mısır'daki Tolunoğulları'nın eline geçti. Bizanslılar, Abbasiler'in zayıf düşmesinden yararlanarak 10. yüzyılın başlarında kenti yeniden topraklarına kattılar. Alparslan'ın Malazgirt Zaferi'ni (1071) izleyen yıllarda Adana, Selçuklular'ın egemenliğine girdi (1083-1097). Bu dönemde Çukurova'ya Doğu'dan gelen birçok Türk boyu yerleşti. 1097 Haçlı seferiyle Adana'da Selçuklu egemenliği sona erdi. 14. yy'in ilk yarısında Memluklar'ın eline geçen Çukurova'ya çok sayıda Türkmen oymağı yerleştirildi. 1352'de yöreye Memluklullara bağlı Türkmen Beylerinden Yüregiroğlu Ramazan Bey egemen oldu. Ramazanoğulları adını alan Beyliğin merkezi Adana'ydı. Ramazanoğulları'nın yönetiminde kent genişledi, camiler, hanlar, kamu binalarıyla süslendi. Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi (1517) sırasında Osmanlı topraklarına katılan Adana'yı 1608'e kadar yine Ramazanoğulları yönetti. 1672'de Adana uğrayan Evliya Çelebi kente ilişkin ayrıntılı bilgi verir. Adana, 19. yy'ın ortalarına doğru Osmanlı Devleti'ne karşı ayaklanan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından ele geçiridi ve Mısır Ordusu'nun karargahı olarak kullanıldı. Londra Antlaşmasıyla (1840) Osmanlılar'a geri verildi.1867'deki yönetsel düzenlemede vilayet oldu. 1886'da Mersin-Adana demiryolunun açılması, pamuk tarımının ve kentin ekonomisinin canlanmasına, nüfusun artmasına neden oldu. Ermeniler'in 1909'daki ayaklanma girişimleri bastırıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) Toros ve Gavurdağı tünelleri ve Bağdat demiryoluyla kent İstanbul ve Suriye'ye bağlandı. Kurtuluş savaşında Türk-Fransız Cephesinde bulunan ve 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara İtilafnamesi hükümleri uyarınca 5 Ocak 1922'de Fransız işgal kuvvetleri kentten çekildi. Bu tarih, halen Adana'nin kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır. Nüfus Adana, DİE 2000 yılı sayımına göre 2.3 (2.300.000 ) milyondur. Adana şehir merkezi 1.830.710 nüfusu ile 2000 yılından beri Türkiye'nin 4'üncü büyük şehridir. Nüfus yoğunluğu, Türkiye ortalamasının iki katına yakındır (95 kişi/km²). Nüfusun yaklaşık %66'sı kentsel; %34'ü de kırsal kesimde yaşamaktadır. Adana ili, nüfus artış hızı bakımından Türkiye'de 3. sırayı alır (yılda yaklaşık %0.36). Çalışan nüfusun genel nüfusa oranı %40'ın üstündedir. Bunun yaklaşık %65'i tarım, %15'i işleme endüstrisi kollarında çalışır. İklim Adana ilinde en yüksek sıcaklık 45°C, en düşük sıcaklık ise -8.4°C dolaylarındadır. İlde en çok yağış ise bahar aylarında görülür. Ortalama nisbi nemin % 90 'ın üzerine çıktığı da görülebilir. Aladağ, Feke, Pozantı, Saimbeyli, Tufanbeyli ilçeleri dağlık ve yüksek yayla karakterindeki geçit bölgeleri olup ova kesiminden farklı iklim değerlerine sahiptir. Bu bakımdan il genelinde tarımsal faaliyetler uzun zaman periyodunda tamamlanmaktadır. İlde iklim dağlık ve ovalık alanlarda farklılık göstermekle birlikte tipik akdeniz iklimi karakterindedir.Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçer. Yükseklerde yağışlar genellikle kar şeklinde düşmektedir. Ekonomi İlin önemli geliri tarım, otomotiv, tekstil, kimya, hayvancılık'dan elde edilmektedir. İl merkezinde bir tren istasyonu, şehir yakınlarında ise bir sivil havalimanı(Şakirpaşa Havaalanı) ve Ceyhan ilçesinde 2, Yumurtalık ilçesinde 1 tane olmak üzere 3 adet liman bulunmaktadır. Tarım Adana'nın yüzölçümü 1.403.000 hektar olup; bu arazinin, 539.000 hektarı işlenen tarım arazisi, 48.970 hektarı çayır ve mera, 547.730 hektarı orman-çalılık ve fundalık, 235.300 hektarı dağlık-taşlık, 19.000 hektar alan ise su yüzeyleridir. Sulanan Tarım Arazisi 217.562 Hektardır. Büyükbaş Hayvan Sayısı 142.560 Adet, Küçükbaş Hayvan Sayısı 454.398 Adet, Süt Üretimi 134.456 Ton'dur. Cumhuriyetle birlikte tarıma büyük bir önem vermiştir, köylüden alınan ağır vergileri ortadan kaldırmış, böylece tarımı teşvik edilmiştir. 1950'li yıllardan itibaren traktör sayısının artması, 1956 yılında Seyhan Barajı'nın açılması, tarımsal mücadelenin başlaması ile birlikte tarımsal arazi artış gözlenmiştir. 1970'li yıllarda sulama kanallarının açılması ile birlikte sulanabilir arazide artış olmuştur. 1980'li yıllarda II. Ürün uygulamasına geçilmiş ve 1,5 milyon dekar alan değerlendirilmiş, soya, mısır, yer fıstığı ekim alanlarında büyük bir artış olmuştur. Özellikle son üç yılda yapılan çalışmalarda ova bölgesinde, sebzecilik, meyvecilik ve özellikle seracılık konusunda önemli gelişmeler sağlanmıştır. Sera üretiminde alçak ve yüksek örtü üretimi yapılan alanlar hızla artış göstermiştir. Adana Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü 1931 yılından beri hizmet vermektedir. Adana, Türkiye'nin mısır ihtiyacının hemen tamamını karşılamaktadır. Sanayi 1950'li yıllarda hızlı kentleşmeye bağlı olarak inşaat malzemesi üreten fabrikalar da faaliyete başlamıştır. 1956 yılında Osmaniye, Gaziantep, İçel, Konya yollarının birinci sınıf yol durumuna gelmesi Adana'nın transit merkez olmasını sağlamış ve ilin önemi artmıştır. İl genelinde faaliyet gösteren ve Adana Sanayi Odası'na kayıtlı, 10 ve daha üstünde işçi çalıştıran işyeri sayısı 732'dir. Bu rakam düşük olarak görülebilir. Ancak faaliyet gösteren sanayi işletmelerinin birçoğu büyük ölçekli olup çok sayıda işçi istihdam edilmektedir. Bu gün ülke genelinde faaliyet gösteren 500 büyük sanayi kuruluşunun 18 adedi Adana'da bulunmaktadır. Adana ve çevresindeki önemli bazı yapılar
|
2 ek Adana Türkiye’nin güneyinde Akdeniz Bölgesi’nin Doğu Akdeniz Bölümü’nde yer alan 14.030 km² yüz ölçümüne ve 3.000.000 gayriresmi nüfusa (DİE, 2000 yılı nüfus sayımına göre 1.849.478) sahip bir ildir. Adana ili, yönetsel olarak 13 ilçe, 9 bucak ve 547 köyden oluşmaktadır. Adana ili ve il merkezi Türkiye’nin en önemli tarımsal üretim bölgelerinden olan Çukurova Deltası’nda yer alır ve esas olarak gelişimi ve ekonomisi tarımsal üretim ve tarıma dayalı endüstri yoğunlukludur. Adana kenti, Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin oluşturduğu Çukurova Deltası’ndan kuzeydeki dağlara doğru hafif bir eğimle yükselen alüvyal dolgu taraçalardan biri üzerinde, denizden yaklaşık 40 km içeride (ve kuzeyde) kurulmuştur. Denizden yüksekliği il merkezinde 23 m’dir. Seyhan Nehri, bu düzlükte bir kaç metre gömülmüş geniş bir yatak içinde kentin kuzeyinden güneyine akar. Irmakla kentin kurulduğu düzlük arasındaki düzey farkının azlığından doğan sel baskınları, Seyhan Barajı’nın yapımından sonra hemen hemen ortadan kalkmıştır. Adana kentinin çekirdeğini, sırtını doğuda Seyhan ırmağına dayamış olan Tepebağ yükseltisinin çevresindeki dairesel yerleşim oluşturur. Tarihsel GelişimiEski Çağlarda AdanaTarihi araştırmalardan elde edilen bilgilere göre, Çukurova, Yontma Taş Devrinden bu yana yerleşim yeri olmuştur. Çukurova’nın en eski yerleşim merkezlerinden biri Tepebağ Höyüğü ilk çağlardan kalmadır. Höyükte rastlanan surlarla çevrili kent çekirdeği burada Neolitik çağda yaşayan kent dönemine ışık tutmaktadır. Tepebağ’ın güneyinde Taş Köprü’nün bitişğinde eski kale yıktırılarak yerine Adana Kalesi yaptırılmıştır. Bu kaleyi daha sonra Mehmet Ali Paşa yıktırmıştır. 1553′te başlayan Ramazanoğulları devrinde, kent oldukça büyümüş bu dönemde Ulucami Tuzzhanı, Yağ Camii gibi eserler yapılmıştır. Adana, Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinden Osmanlılar’a bağlanmış, 1608′de eyalet olmuştur. Sırasıyla Konya, Malatya, Şam, Halep eyaletlerine bağlı kalmıştır. Bir ara Kıbrıs’tan da idare edilmiş, 1867′de vilayet bundan sonra da Adana Sancaği’nın merkez ilçesi olmuştur. Bu durum Fransız işgaline kadar sürmüştür. İşgal sırasında vilayet merkezi Pozantıya nakledilmiş, işgal sona erince Adana yeniden vilayet merkezi olmuştur. Cumhuriyet, devrinde çok gelişmiştir. Eski Çağlarda Adana’ya Egemen Olmuş Gruplar Luvi Krallığı (M.Ö.1900) , Arzava Krallığı (M.Ö. 1500-1333) , Hitit Krallığı (M.Ö. 1900-1200), Kue Krallığı (M.Ö.1190-713), Asur Krallığı (M.Ö. 713-663) , Pers Satraplığı (M.Ö.612-333), Helenistik Dönem (M.Ö. 333-323) Selökidler (M.Ö. 312-133), Korsanlar Dönemi (M.Ö. 178-112), Romalılar (M.Ö.112-M.S. 395) Orta Çağda Adana’ya Egemen Olmuş Gruplar Bizanslılar (M.S. 395-638), İslam Devri, Selçuklular, Ermeni Krallığı Yeni Çağda Adana Mısır Türk Memlukları, Ramazanoğulları, Osmanlılar. Kurtuluş Savaşı ve İşgaller Dönemi Kayıplara sebep olan I. Dünya Savaşı, siyasi ve ekonomik üstünlük için birbirleri ile mücadeleye girişen Avrupa devletleri arasında ve Avrupa’da çıkmıştır. Kısa zamanda mücadele bütün kıtalara yayılmış ve Osmanlı imparatorluğu da bu savaşın içine sürüklenmiştir. Sonunda imparatorluk çökmüş toprakları parçalanmış, anayurt bile düşman istilası altında kalmıştır. Beş cephede birden ve pek çok devlete karşı savaşmak zorunda bırakılan Osmanlı Devleti, Mondros Ateşkes Antlaşması ile imparatorluk topraklarının pek çoğunu düşmana bırakarak çekilmiştir. İşte bu dönemde Suriye Cephesinde kalan Türk birliği, o cephede Yıldırım Orduları komutanı olarak bulunan Mustafa Kemal idaresinde Halep’e çekilerek, tamamen yok edilmekten kurtarılmıştır. Zamanın sadrazamı İzzet Paşa tarafından, o sırada grup komutanı Liman Von Sanders’ten (Alman Komutanı) elindeki tüm grup komuta ve koordinasyon yetkisini Mustafa Kemal Paşa’ya devretmesi bildirilmiş ve bu devir-teslim işlerini gerçekleştirmek için 31 Ekim 1918′de Mustafa Kemal Paşa Adana’ya gelmiştir. Liman Von Sanders Paşa’nın Yenildik…bizim için her şey bitti sözüne karşılık, yetkiyi teslim alan Mustafa Kemal Paşa Savaş müttefikler için bitmiş olabilir ama bizi ilgilendiren savaş, kendi istiklalimizin savaşı, ancak şimdi başlıyor karşılığını vermiştir. İşte bu sözlerin özetlediği ve vurguladığı mücadele yılları 1922′ye hatta politik anlaşmaların bitimine kadar yani 1923′e kadar sürmüştür. Toros geçitlerini tutmaya çalışan Bnb. Menil komutasındaki Fransız taburu, milli kuvvetler karşısında tutunamayarak kaçmaya çalışmış, ancak Karaboğazı’nda çevrilerek esir alınmıştır. İşte Fransız taburunu esir alan 40 kişilik Kahraman Milis Müfrezesi Bucak Köyü’nde görülüyor. Mustafa Kemal Paşa 31 Ekim 1918′de geldiği Adana’da 11 gün kalmış, etrafın ve halkın durumunu inceleyerek bunu Genel Kurmay Başkanlığı’na bildirmiştir. Bu telgraflarda sadece mevcut durum değil, ileriye dönük düşünce ve uyarılar da yer almıştır. İskenderun’a asker çıkararak işgal teşebbüsünde bulunurlarsa ingilizlere ateş açılacağını zamanın hükümet ve başbakanına telgrafla bildiren Mustafa Kemal Paşa, aynı zamanda kendine bağlı kumandalara da benzer bir emir vermiştir. Verilen emre göre denizden İskenderun’a çıkartma yapmak isteyen İngiliz ve Fransızlar’a ateşle karşı konulacaktır. Tarihi açıdan bakılacak olursa, Adana’dan verilen bu ilk emir Türk Kurtuluş Savaşı’nın ilk emridir. Nitekim, 15 Mart 1923′te Adana’ya tekrar gelen Mustafa Kemal Paşa bu durunu şu sözleriyle toplum ve tarih önünde kanıtlamıştır: Bende bu vekayiin ilk hiss-i teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur. Adana’dan İstanbul’a gönderilen telgrafların hiçbir olumlu etkisi olmadığı gibi, kısa bir süre sonra Yıldırım Orduları Grubu ve 7. Ordu Karargahı lağvedilmiş ve Mustafa Kemal Paşa İstanbul’a çağrılmıştır. Adanalılar, İstanbul Hükümetinin 23 Kasım 1918 tarihli, Adana ve dolaylarının boşaltılmasını zorunlu kılan kararını büyük tepki ile karşılamışlardır. Durumu protesto eden, böyle bir harekatın yaratacağı vahim hadiseleri vurgulayan bir telgraf dönemin İçişleri Bakanına yollanmıştır. Kısa bir süre sonra işgal kuvvetleri Mersin limanından Çukurova’ya girmiş, tüm kilit noktaları kontrol altına almış ve sonra Adana’yı işgal etmişlerdir. Bu işgal sırasında Türklere ait bütün sembol, arma, işaret ve levhalar yok edilmiş ve sistemli şekilde Türk halkının soykırımı yoluna gidilmiştir. Fransıs işgal kuvvetleri tarafından yine çok planlı ve katı bir şekilde uygulanan diğer bir işlem de Adana, Çukurova ve civarı bölgelere Ermenilerin yerleştirilmesi olmuştur. 1915 yıllarında yani I. Dünya Savaşı sırasında Anadolu’nun Doğu yöresinde isyan eden Türk halkını öldürüp, işkence eden ve Ruslara yardım ederek ülke içinde 5. kol olarak çalışan Ermenilerin 1915 tarihli Tehcir Kanunu ile Suriye’ye zorunlu göçleri sağlanmıştır. 1918′de Adana ve Çukurova’yı işgal eden Fransızlar kendi birlikleri içinde özellikle Ermeni askerleri getirdikleri gibi, Suriye’den 70 bin Ermeniyi Adana’ya, 12 binini Dörtyol’a, 8 binini Saimbeyli’ye yerleştirmişlerdir. Hatta Antep ve Maraş çevresine de 50 binden fazla Ermeni getirilmiştir. Bütün bu gayretler adeta I. Haçlı Seferi sırasında olduğu gibi yine Avrupa devletlerine bu bölgede ileri karokol görevini görecek bir Ermeni Krallığının yeniden oluşturulması içindi. 1918-1919 yıllarında Adana’da tam bir terör ve cinayet dönemi yaşanmıştır. Bunlar arasında Abdiağa Çiftliği Olayları, şehir içi cinayetleri, Taşköprü’de Türklerin çarmıha gerilişi ve kırbaçlanarak öldürülüşü gibi olaylar toplum şuurundan ve hatırasından çıkmayacak olaylar haline gelmiştir. Bunca terör ve baskı arasında Adana ve yöredeki Türkler, örgütlenerek Kilikya Milli Kuvvetler Teşkilatını oluşturmuşlardır. Çukurova, bölgelere ayrılarak, her bölgeye milis kuvvetleri ve komutanı atanmış ve bölge bölge tüm yöre bu milli direnme ve mücadele teşkilatının denetimine girmiştir. Şubat 1920′den itibaren milli kuvvetler düşmana karşı zaferler kazanmaya başlamış ve her zafer daha iyi bir örgütlenme ve daha yüksek bir moral kuvveti sağlamıştır.1920′de Toroslar’dan Fransızlara saldırı başlatılmıştır. Sonuçta 27 Mayıs 1920′de Fransız orduları komutanı Menil, milli kuvvetler tarafından esir alınmıştır. Kar Boğazı Olayı olarak bilinen olay, Kuvayi Milliyenin ilk siyasi zaferidir. Bunu takiben 28 Mayıs 1920′de Fransızlar Mersin-Adana hattına çekilmişler ve kuzey Çukurova (Kozan ve diğer dağlık bölgeler) tamamen kurtarılmıştır. Düzlük, ovalık yörelerde Ermeniler zulüm ve şiddeti artırmışlar ve sayısıs cinayetler işlemişlerdir. 10 Temmuz 1920′de Ermeniler tarafından Türklere karşı büyük bir şiddet ve soykırım harekatına girişilmiş ve bu harekat sonucu onbinlerce Türk Toroslara doğru kaçmıştır. Dörtgün süren bu hareket tarihte Kaç Kaç olayı olarak isimlendirilmiştir. 5 Ağustos 1920′de Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Bey (Çakmak) ve milletvekilleri Pozantıya gelmiş ve orayı il haline getirerek Pozantı Kongresini yapmışlardır. Daha büyük direnişe geçen Türkler çok büyük kayıplar vermişlerdir. Buna rağmen Kasım 1920 sonlarında Fransızları ağır yenilgiye uğratmayı başarmışlardır. Sonuç olarak Fransa, T.B.M.M. hükümetini resmen tanıyarak barış yoluna gitmiştir. Türk-Fransız barış anlaşması, 20 Ekim 1921′de Ankara’da yapılmıştır. Bu anlaşma gereğince 5 Ocak 1922′de Fransızlar Çukurova’dan tamamen (getirdikleri Ermenileri de beraberinde götürerek) çekilmişlerdir. Fransızlarla gidemeyen veya yerli olan Ermeniler de bölgeden kaçmışlardır. Bunlardan 120 bini tekrar Suriye’ye, 30 bini Kıbrıs veya İstanbul’a gitmişlerdir. 5 Ocak 1922 kurtuluşunu kutlama amacı ile Büyük Saat ile Ulu Camii arasına çok büyük bir bayrak çekilmiş ve daha sonra bu bayrak çekilmesi olayı il’in kurtuluş günlerinde tekrarlanmıştır. Bayrak Adana’nın simgesi haline gelmiştir. Adana ve Çukurova halkı milli kuvvetlere katılarak yurdun diğer cephelerinde de çarpışmış ve anavatanı düşmandan kurtarma mücadelesinde sonuna kadar yer almışlardır. Atatürk’ün Adana Seyahatleri Atatürk Cumhuriyetin kuruluşundan önce üç defa, Cumhuriyet’in ilanından sonra altı defa olmak üzere Adana’ya dokuz defa gelmiştir. Turizm Adana’da her uygarlık kendi kültür çeşitliliğini bir sonrakine aktararak bir kültür mozaiği oluşturmuştur. Hititler, Romalılar, Araplar, Selçuklular, Ramazanoğulları, Osmanlılar, Türkmen ve Yörük aşiretlerinin yöre kültürünün çeşitlenmesine katkıları olmuştur. Özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda Adana ovasında yerleşimin yoğunlaşmasıyla tarımda ve sanayileşmede büyük atılımların olması, yörenin kültüründe büyük değişiklikler yaratmıştır. Aladağ Akören Kalesi, Mazılık Ören Yeri ve Kalesi, Postyağbasan Kalesi, 3 adet Kilise Ceyhan
Yüreğir (Misis, Mopsuhestia) İlk ve ortaçağda önemli bir yerleşim merkezi olan Yüreğir ve yöresinde eski eser olarak köprü ve höyük, yer mozaikleri ve su kemerleri, hamam ve kervansaray bulunmaktadır. |
2 ek Adana Doğu Akdeniz Bölgesi'ndeki Adana ilinin toprakları güneyde Akdeniz kıyılarından başlayıp kuzeyde Toros Dağları'na kadar uzanır. Türkiye'nin en verimli ovası olan Çukurova'nın bir bölümü de bu ilin sınırlan içindedir. Seyhan ve Ceyhan ırmakla-nnın suladığı Çukurova, Adana ilini Türkiye'nin en varlıklı illerinden biri durumuna getirmiştir. Adanalılar Çukurova'daki pamuk tan-mına çok şey borçlu olduklannı bildikleri için pamuğa "ak altın" derler. İlin merkezi olan Adana kenti de pamuk tanmına dayalı sanayileşmeyle gelişerek Türkiye'nin dördüncü büyük kenti konumuna yükselmiştir. Adana ili, Çukurova'nın verimli toprakları sayesinde yalnız Akdeniz Bölgesi'nin değil Türkiye'nin de en gelişmiş illerinden biridir. ADANA İLİNE İLİŞKİN BİLGİLER
Doğal YapıAdana ilinin doğal yapısı kuzeyden güneye doğru üçe bölünmüş gibidir: Kuzeydeki dağlık bölge, güneydeki ovalar ve bu iki kesim arasında bir geçit oluşturan hafif engebeli eşik alanlar. Yüksekliği çoğu yerde 2.500 metreyi aşan dağlık kesim ortadaki eşik alanlara doğru giderek alçalır ve kıyıdaki alçak ovalarda deniz düzeyine iner. İl topraklarının hemen hemen yansını kaplayan bu dağlık kesim Toroslar ve Antitoros-lar dağ sistemlerinin uzantısıdır (bak. toroslar). Kuzeybatıda, Orta Toroslar'ın parçası olan Aladağlar üzerindeki Güzeller Tepesi, 3.461 metreye ulaşan doruğuyla ilin en yüksek noktasıdır. Tepelere doğru yoğun kızılcam, karaçam ve meşe ormanlarıyla, doruklarında ise yer yer küçük buzul golleriyle bezenmiş olan Aladağlar'ın çarpıcı bir görünümü vardır. Adanalılar yazın kavurucu sıcaklarında Aladağlar'ın serin yaylalanna çıkarlar. Yörük göçerleri de yazın hayvanlarını, Alp çayırlarıyla kaplı olan bu zengin otlaklarda otlatırlar. Türkiye'nin en uzun demiryolu tüneli de Aladağlar üzerindedir. Dağı yaran Çakıt Suyu vadisini izleyerek yaklaşık 3 km boyunca uzanan bu tünel ilin iç bölgelerine geçit verir. Aladağlar'ın kuzeydoğusunda uzanan Tahtalı Dağlar ve ilin güneydoğusundaki Amanos Dağlan Adana ilinin öbür önemli engebeleridir. Toros Dağları'nın eteklerinden sonra, Akdeniz'e doğru ovalar başlar. Bu ovalar, Ada-na'nın iki yanındaki İçel ve Hatay illerine de taşan uçsuz bucaksız Çukurova'nın parçalarıdır. Bu geniş düzlük, Adana il sınırları içinde, doğal engebelerle birbirinden aynlmış altı ova oluşturur: Ceyhan, Yüreğir, Misis, Osmaniye, Yumurtalık ve Haruniye ovaları. Akarsuların taşıdığı alüvyonlarla zenginleşen bu ovalar yalnız Adana'nın değil bütün Türkiye'nin en bereketli topraklarıdır. Doğu Toroslar'dan doğarak Akdeniz'e dökülen Seyhan ve Ceyhan ırmakları Adana ilinin can damarlarıdır. Uzunluklan 500 km'yi aşan ve ovaya ininceye kadar birçok kolla beslenen bu ırmakların akışı düzenli değildir. Kurak yaz aylarında suları iyice azalır, ilkbaharda ise Toroslar'ın eriyen karlarıyla beslenerek yataklarından taşacak kadar artar. Bu ırmakların akışını denetleyerek Adana ovala-nnı bahar aylarındaki sel baskınlarından korumak ve bölgeye elektrik enerjisi sağlamak için Seyhan üzerinde Seyhan Barajı, Ceyhan üzerinde de Aslantaş Barajı yapılmıştır. Bu iki akarsuyun sularım biriktiren baraj gölleri de Adana ilinin en büyük gölleridir. Bu yapay göllerden başka, ilin Akdeniz kıyılarında Akyatan Gölü, Tuz Gölü gibi birkaç doğal göl bulunur. Bunlar, denizin karaya sokulması ve ince bir kıyı şeridiyle kapanması sonucunda oluşmuş, "lagün" ya da "denizku-lağı" denen çok küçük acı su gölleridir. Adana ilinin dağlık kesim dışındaki bölgelerinde tipik bir Akdeniz iklimi egemendir. Bu iklim tipinin özelliği olan sıcak ve kurak yaz aylarında gölgedeki sıcaklığın 40°C'yi aştığı çok olur. Dağlık yöreye doğru çıkıldıkça sıcaklık azalır, yağışlar artar. Bu nedenle Adana ilinde bütün yılın sıcaklık ortalaması 18°C iken, kuzey komşusu olan Kayseri ilinde bu değer 10°C'ye düşer. Gene Akdeniz ikliminin etkisiyle Adana ilinin alçak kesimlerinde kışlar ılık ve yağışlıdır. Bu kesimde hava sıcaklığı sıfırın altına pek düşmediği için, kar yağan yılların sayısı kayıtlara geçecek kadar az olur. Hatta eski kayıtlar 1811 yılının Ocak ayında Adana'da güllerin açtığını yazar. Bu iklim özellikleri ilin doğal bitki örtüsünü de belirlediğinden, alçak ve yüksek kesimlerdeki bitki toplulukları birbirinden çok farklıdır. Akdeniz ikliminin egemen olduğu alçak kesimlerdeki bodur makiler (bak. MAKİ), Toroslar'ın eteklerinden başlayarak yerini gür ormanlara bırakır. Ovalar tümüyle tarım alanı olduğundan, doğal bitki örtüsünün en bozulmadan kaldığı yer ortadaki eşik alanların tarım yapılmayan kesimleridir. MsXLabs.org & Temel Britannica |
2 ek Tarih Tarihte KiKkya adıyla bilinen Çukurova bölgesi çok eski çağlardan beri çeşitli halklara yurt olmuştur. Yöredeki kazılarda açığa çıkarılan ve Cilalı Taş Devri'nden (Neolitik Çağ) kaldığı anlaşılan buluntular, bu yörenin tarihöncesi çağlarda bile önemli bir tarım ve yerleşme merkezi olduğunu gösterir. Sonraki çağlarda tarımsal ürünlerin ticaretine başlayan bu halklar, o çağların ticaret yollan üzerinde büyük kentler kurdular. Zamanla kentler gelişti, küçük krallıklara dönüştü. Mısır ve Mezopotamya ile ticaretlerini geliştirebilmek için Orta Anadolu'dan Akdeniz kıyılanna inmeyi amaçlayan Hititler İÖ 1530 yılında bu Adana'da, Seyhan Irmağı üzerindeki ünlü Taş Köprü Romalılar döneminden kalmadır. krallıkları egemenlikleri altına alarak Çukurova'ya yerleştiler. Bugün Adana'nın Kadirli ilçesi içindeki Karatepe ve Domuztepe'de yapılan kazılar, bu tepelerin yaklaşık üç yüzyıllık Hitit döneminde kurulan iki eski yerleşme olduğunu ortaya koymuştur. Bereketli toprakları ve zengin bir kereste kaynağı olan ormanlarıyla yöredeki öbür krallıkların ilgisini çeken, üstelik önemli ticaret yollarının kavşağı olan Kilikya o tarihten sonra sürekli el değiştirdi. Hititler'den sonra Asurlular'ın, Persler'in, Makedonya Krallığı'nın ve Selevkoslar'ın (Selefkiler) egemenliğine girdi. İÖ 12'den, imparatorluğun parçalandığı İS 395 yılına kadar bu topraklar, büyük Roma İmparatorluğu'nun bir parçasıydı. İmparatorluğu besleyen büyük çiftliklerin kurulduğu, bugün Yakapınar adıyla anılan Misis başta olmak üzere kentlerin büyüyüp geliştiği Roma döneminden sonra Adana yöresi Bizans egemenliğine girdi İkiye ayrılan Roma İmparatorluğu'nun doğu kanadı olan Bizans döneminde tarım ve dokumacılıkla zenginleşen Adana topraklarına Müslümanlar'ın yerleşmesi 651 yılına rastlar. Yörede Emeviler ve Abbasiler döneminden kalma birçok yapı vardır. Adana ve Çukurova kültürünün en renkli öğelerinden biri olan Türkmenler de ilk kez bu dönemde bu yöreye yerleşmeye başladılar. 1071'deki Malazgirt Savaşı'ndan sonra Anadolu'ya giren Selçuklular, Haçlı Seferleri' ne kadar Çukurova kentlerini ellerinde tuttular. Daha sonra, bu yörede yerleşmiş olan Ermeniler'den Memlûklar'a geçen Adana toprakları, 1350'lerde Anadolu Beylikleri'n-den Ramazanoğullan'nın egemenliğine girdi. Adana kentindeki Ulucami, 16. yüzyılda, Ramazanoğullan'nın son döneminde yapılmış en ünlü yapılardan biridir. 1517'de Osmanlı yönetimine girerek bu yönetimin bir sancağı (bugünkü anlamıyla il örgütü) oldu. Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın oğlu Mısırlı İbrahim Paşa 1833'te yöreyi denetimi altına aldı. 1840'ta yeniden Osmanlı yönetimine giren Adana, özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra bir tarım ve sanayi merkezi olarak hızla gelişti. EkonomiAdana ilinin ekonomik gelişmesinde en büyük pay pamuk tarımınındır. Hemen her çeşit tarıma elverişli olan bu alüvyonlu ovalarda çok eskiden beri buğday ve pamuk yetiştirilir. Ama özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısında, dünya pazarlarının pamuk gereksinimini karşılamak amacıyla gerçekleştirilen atılımlar pamuk tarımını hızla ön plana geçirdi. Tarımda makineleşme, sulama, gübreleme ve yüksek verimli pamuk türlerinin seçilmesiyle başlayan bu gelişme ilin toplumsal yapısını da etkiledi. İl nüfusu bu yoğun tarım için gerekli işgücünü karşılayamaz duruma gelince, Adana çevresine büyük bir mevsimlik işçi göçü başladı. Son yıllarda pamuk tarımına ayrılan alanlar yerini büyük ölçüde buğdaya bırakmış, bir yandan da turunçgil üretimi ve seracılık yaygınlaşmıştır. Buğday karşısındaki bu gerilemeye karşın, pamuk bugün de Adana ilinin en önemli ürünü ve sanayileşmesinin çekirdeğidir. Bu süreç, pamuğu çekirdeğinden ayırmak için kurulan ilk çırçır fabrikalarıyla başlamış, büyük dokuma fabrikalarıyla gelişmiştir. Bugün Adana ilinde pamuklu dokumanın yanı sıra kimya, makine, metal eşya, lastik, gıda ve içki dallarında büyük sanayi kuruluşları vardır. Toplum ve KültürBir yandan Çukurova'da yeşermiş büyük uygarlıklar, öte yandan bu yörede yurtlanmış Türkmen ve Yörük oymakları Adana iline zengin bir kültür mirası bırakmıştır. Kıl keçisi besleyip hayvancılıkla geçinen ve büyük çadırlarda yaşayan bu yarı göçer oymakların dokuduğu renk renk kilimler ve çadırlar birer sanat yapıtıdır. Gene bu yörede yetişmiş Karacaoğlan ve Dadaloğlu gibi büyük halk ozanları da sözlü edebiyat geleneğinin en özgün yapıtlarını vermişlerdir. Karacaoğlan' ın sevda dolu, duyarlı şiiri ile Dadaloğlu' nun başkaldıran, yürekli dizeleri bugünkü toplumun da simgesi sayılabilir. Adanalılar için en büyük erdem yiğitlik, dostluk ve dürüstlüktür. Ölülerin ya da büyük acıların ardından yakılmış ağıtlar, efsaneler, yiğitlik destanları, büyük değer verilen at üstüne söylenmiş tekerlemeler ilin edebiyat geleneğinde zengin bir yer tutar. Bugün il nüfusu büyük ölçüde kentleşmiş, eski gelenek ve göreneklerinden oldukça uzaklaşmıştır. Çok sıcak bir iklimde yaşadıkları halde bol acılı yemeklerden hoşlanmaları, kırsal kesimde yaşayanların kavurucu sıcakta bile koyu renk ve kalın giysiler giymeleri Adanalılar'ın ilginç özellikleridir. Adana köylerinden birinde doğan Yaşar Kemal ile Adana kentinde doğan Orhan Kemal, romanlarında Adana ve Çukurova insanının yaşamını anlatmışlardır. İl Merkezi: AdanaAdana ilinin merkezi olan Adana, Türkiye'nin dördüncü büyük kentidir. İlin güneyinde, Seyhan Irmağı üzerinde kurulmuş olan Adana büyük ve kalabalık bir sanayi kentidir. Efsaneye göre, gök tanrısı Uranos'un oğlu Adanos tarafından kurulmuş, adını da buradan almıştır. Çok önemli bir kavşak noktasında bulunan ve Çukurova yöresinde egemenlik kurmuş çeşitli ulusların yönetimine girmiş olan kentte pek çok tarihi yapı vardır.Adana, 1950'lere kadar yalnızca tarım ürünlerinin pazarlandığı bir ticaret merkeziydi. O tarihten sonra hızlı bir sanayileşmenin odağı oldu ve önce tarım, sonra sanayi işkollarında büyük bir işçi göçüne uğradı. Bu göç hareketinin yarattığı konut darlığı, bugüne kadar süren yoğun bir gecekondulaşmanın temel nedenidir. Adana kenti bir yandan çağdaş yapılarıyla gelişirken, bir yandan da Türkiye'nin en geniş gecekondu yerleşmesini barındıran kentlerinden biri olmuştur. Bugünkü Adana, 1973'te kurulan Çukurova Üniversitesi ve uluslararası havalimanıyla aynı zamanda bütün Akdeniz Bölgesi'nin eğitim ve ulaşım merkezidir. Kentin nüfusu 777.554'tür (1985). MsXLabs.org & Temel Britannica |
3 ek Adana Saat Kulesiyapımını 1881’de dönemin valisi şair Ziya Paşa’nm başlattığı Hükümet Alam’ndaki saat kulesi.Vali Abidin Paşa ve Belediye Başkanı Yunus Ağa döneminde tamamlanmıştır. Kulenin yapımında astronomi bilgini Hacı Bekir Sırrı’nm da katkısı olmuştur. Vali Abidin Paşa’nm kuleye yerleştirdiği ilk çalar saat kentin birçok yerinden rahatlıkla duyulmaktaydı. Kulenin bir bölümünün 1920’de yıkılmasından sonra 1925’te eski saatin yerine yenisi kondu. Adana Ulucami Külliyesi16. yüzyılda Adana ve çevresine egemen olan Ramazanoğulları döneminden kalan en önemli yapılardan biri. Adana’da Ziya Paşa Parkı yanındadır. Yapının başlangıç tarihiyle bitiş tarihi arasındaki süre oldukça uzundur. 1513’te Ramazanoğlu Halil Bey’in başlattığı yapı, onun 1516’da ölümünden sonra oğlu Piri Mehmed Bey tarafından 1541’de tamamlanmıştır. Külliye, cami, medrese, türbe, ayrıca Vakıf Sarayı denen bir harem dairesi ile Tuz Hanı denen bir selamlıktan oluşur. 34,50 x 32,50 m boyutlarında, kareye yakın plandaki caminin revaklarla çevrili bir iç avlusu vardır. Caminin ana ibadet mekânı 34,50 x 11,00 m boyutlarında bir alanı kaplar. İç avludaki revaklar, birbirine basık sivri kemerlerle bağlanmış mermer sütunlardan oluşur. Kuzey yönünde çift sıra toplam on sekiz, batı yönünde ise tek sıra dört küçük kubbeyle örtülüdür. Caminin doğu ve batı yönlerinde iki taçkapısı vardır. Ana ibadet mekânına üç kapıdan girilir. Kıble duvanna paralel dört sütun, camiyi genişliğine iki, derinliğine beş sahna böler. Mihrap önünde, on iki köşeli yüksek bir kasnağa oturtulmuş bir kubbe vardır. Mihrap önü kubbesiyle Şam’daki Emevi Camisi’ne büyük benzerlikler gösteren bu cami, eninin derinliğinden fazla tutulduğu mekân anlayışıyla tipik bir ulucami plan şeması gösterir. Bütün sahmların çapraz tonozla örtüldüğü cami, ortada mihrap ile minberin bulunduğu asıl bölüm, türbe ve ek bir namaz yeri olarak üçe bölünmüştür. Cephe, kemerlere kadar siyah-beyaz mermerlerle kaplanmıştır. Külliyenin öbür yapıları arasında caminin doğusunda bir medrese (1540), güneydoğusunda da Ramazanoğulları Türbesi (1541) bulunmaktadır. Caminin üç yazıtından biri batı kapısında, İkincisi doğu kapısında, üçüncüsüyse minber üstündedir. Gerek mimari, gerekse bezeme açısından yapı, yörenin yakın ilişkide olduğu Ortadoğu ve Mısır sanatı etkilerini taşımaktadır. Caminin tuğladan yapılmış olması, bazı iç kemerlerde yöredeki Antik Çağ ve Bizans yapılarından devşirme malzemenin kullanılması, sivri kemerlerdeki mukarnaslı bezemeler ve Doğu’ya özgü motifler bu etkilerin yoğunluğunu gösterir. kaynak: Ana Britannica |
1 ek ADANANüfus çokluğu bakımından 4. sırada yer alan Adana ilinin merkezi. Türkiye’nin 4. kalabalık kenti. Ankara’nın 484 km G.-D.'sunda; 916 150 nüf. (1990). COĞRAFYA Adana kenti, Seyhan ve Ceyhan ırmaklarının oluşturduğu Çukurova deltasından kuzeydeki dağlara doğru hafif bir eğimle yükselen alüvyal dolgu taraçalardan biri üzerinde, denizden yaklaşık 40 km içeride kurulmuştur. Denizden yüksekliği merkezde 23 m’dir. Seyhan ırmağı, bu düzlükte birkaç metre gömülmüş geniş bir yatak içinde akar. Irmakla kentin kurulduğu düzlük arasındaki düzey farkının azlığından doğan sel baskınları, Seyhan barajının yapımından sonra hemen hemen ortadan kalkmıştır. Adana kentinin çekirdeğini, sırtını doğuda Seyhan ırmağına dayamış olan Tepebağ yükseltisinin çevresindeki dairesel yerleşim oluşturur. Roma döneminden kalma Taşköprü, burayı Seyhan’ın sol kıyısına bağlar. Uzun süre orta halli bir taşra kenti özelliğini koruyan, nüfusu 20-30 bini aşmayan Adana; XIX. yy.’ın ikinci yarısında gelişmeye başladı. Bu gelişme, özellikle 1950’den sonra hızlanarak Adana’ya bugünkü büyük kent özelliğini kazandırdı. Türkiye’de kentleşme sürecinin en hızlı olduğu yerleşmelerden biri olan Adana, Akdeniz bölgesinin ticaret, sanayi ve sermaye piyasası bakımlarından en önemli merkezidir. (ADANA ili.) Gelişmiş bir yol şebekesinin kavşak noktası olan Adana’da, havaalanı, çeşitli düzeyde eğitim kurumlan, Çukurova üniversitesi ve Devlet Güzel sanatlar galerisi vardır. TARİH ilkçağda Adana, Anadolu’yu baştan başa geçerek Külek boğazından Tarsus’a inen yol üzerinde bir konak yeriydi. Hitit tabletlerinden Hititler döneminde kent ve çevresinde Kizzuvatna krallığının egemen olduğu anlaşılmaktadır. Yöre, İ.O. XVI. yy.’da Hitit federasyonuna, Hitit devleti yıkıldıktan sonra Çukurova’da kurulan Kue krallığına bağlandı; İ.Ö. IX. yy.’ın sonlarına doğru Asur, İ.Ö. VI. yy.’da Pers, İ.Ö. 333’te Büyük İskender’in egemenliğine girdi; İskender'in ölümünden (İ.Ö. 323) sonra da Selefkıler’e bağlandı; İ.Ö. 66'da romalı konsül Pompeius tarafından ele geçirildi. Roma ve Bizans dönemlerinde, elverişli konumu nedeniyle önemli bir ticaret merkezi durumuna gelen kent 704'te Halife Abdülmelik tarafından Emevi topraklarına katıldı. Abbasi halifesi Harunurreşit eski ilkçağ kalesini (Adana kalesi) yeniden yaptırdı. IX. yy.'da Adana, Çukurova'nın önemli bir kültür ve ticaret merkezi durumundaydı. Aynı yüzyılda Yazman adlı bir Türk komutan bölgeyi yarı bağımsız yönetti. Bölge daha sonra Mısır'daki Tolunoğulları'nın eline geçti. BizanslIlar,Abbasiler'in zayıf düşmesinden yararlanarak X. yy. Tanrı başlarında kenti yeniden topraklarına kattılar. Malazgirt zaferini (1071) izleyen yıllarda Adana, Selçukluların egemenliğine girdi (1083-1097). Bu dönemde Çukurova'ya Doğu'dan gelen birçok Türk boyu yerleşti. 1097 Haçlı seferiyle Adana’da Selçuklu egemenliği sona erdi. XIV. yy.’ın ilk yarısında Memlukların eline geçen Çukurova'ya çok sayıda Türkmen oymağı yerleştirildi.1352'de yöreye Memluklar'a bağlı türkmen beylerinden Yüreğiroğlu Ramazan Bey egemen oldu. Ramazanoğulları adını alan beyliğin merkezi Adana'ydı. Ramazanoğulları'nın yönetiminde kent genişledi, camiler, hanlar, kamu binalarıyla süslendi. Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi (1517) sırasında osmanlı topraklarına katılan Adana’yı 1608’e kadar yine Ramazanoğulları beyleri yönetti. 1672'de Adana'ya uğrayan Evliya Çelebi, kente ilişkin ayrıntılı bilgi verir. Adana, XIX. yy.'ın ortalarına doğru Osmanlı devletine karşı ayaklanan Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından ele geçirildi; Mısır ordusunun karargâhı olarak kullanıldı. Londra antlaşmasıyla (1840) Osmanlılar’a geri verildi. 1867’deki yönetsel düzenlemede vilayet oldu. 1886’da Mersin-Adana demiryolunun açılması, pamuk tarımının ve kentin ekonomisinin canlanmasına, nüfusunun artmasına neden oldu. Ermeniler'in1909'daki ayaklanma girişimleri bastırıldı. (ADANA VAKASI). Birinci Dünya savaşı sırasında (1914- 1918) Toros ve Gâvurdağı tünelleri ve Bağdat demiryoluyla kent İstanbul ve Suriye’ye bağlandı. Birinci Dünya savaşı sonrasında 24 araiık 1918'de transız birlikleri, işbirlikçi ermeni çeteleriyle Adana’yı işgal etti. Türk milis kuvvetlerinin şiddetle direnmesi, işgalcilerin önemli kayba uğramalarına neden oldu. 20 ekim 1921 'de imzalanan Ankara itilafnamesi hükümleri uyarınca 5 ocak 1922'de Fransız işgal kuvvetleri kentten çekildi. ARKEOLOJİ VE MİMARLIK Adana’daki Tepebağ Höyüğü, Çukurova’nın ilk yerleşim yerlerindendir. Höyükte açığa çıkarılan surlarla çevrili yerleşme, yenitaş dönemine tarihlendirilir. Adana ve çevresinde ilkçağ kalıntılarının en önemlisi, Adana yakınında, Seyhan ırmağı üzerindeki Taşköprü'dür. Roma imparatoru Hadrianus (117-138) zamanında yapıldığı sanılan köprü, bizans imparatoru iustinianos I tarafından yenilendi (VI. yy.). Daha sonra da birkaç kez onarılan yapı 317 m uzunluğunda ve 21 gözlüdür. Halen 14 gözü sağlamdır. Yine BizanslIlar döneminde kentin su kemerleri ve hisarı yapıldı. Abbasi halifesi Harunurreşit'in ilkçağ kalesinin yerine yaptırdığı Adana kalesi'ni (781), Mehmet Ali Paşa yıktırdı (1836). Adana ve çevresine damgasını vuranlar Ramazanoğulları'dır. Yöreye uzun yıllar egemen olan Ramazanoğulları (1378-1608), döneminde bayındırlık çalışmaları hızlandırılmış, kentte birçok cami, medrese, mescit, han, hamam yapılmıştır. Bunlar siyah-beyaz taş işçilikleriyle zengi ve memluklu; çini bezemeleriyle de osmanlı etkisini taşır. Dönemin ilk yapısı Akça (Ağca) mescit (1409), büyük kesme taştan, kare planlı gövdesi, yüksek kasnağa oturan kubbesiyle bir türbeyi andırır. Taçkapıdaki taş bezemelerde, hatayi, rumi ve çiçek motifleri arasında görülen kuş ve aslan figürleri ilgi çekicidir. Kiliseden camiye dönüştürülen Yağ camisi (Eski cami, 1501), Selçuklu ulu camileri planındadır. Minaresi (1525) ve medresesi (1558) Piri Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kentin en büyük tarihsel yapısıysa selçuklu, memluklu, osmanlı üsluplarının bir bireşimi olan Ulu cami’üıt (1513). Ramazanöğlu Halil Bey’in başlattığı yapı, 1541'de oğlu Piri Mehmet Paşa tarafından bitirilmiştir. Avlu ve taçkapı çevresindeki siyah-beyaz mermer kaplamalar, mihrap, minber ve sekizgen gövdeli minare zengi ve memluklu üşlubundadır. Mihrap, XVI.-XVII. yy.’ların İznik çinileriyle kaplıdır. Caminin doğusundaki medrese (1540), külliyenin en önemli yapılarındandır. Buradaki ağızları açık ejderha kabartmalı bezemeler, mukarnaslı külah biçimi kule, Mezopotamya-lrak etkisindeki selçuklu üşlubundadır. Caminin güneydoğulundaki Ramazanöğlu türbesi (1540/1541), XVIII.-XIX. yy. Tekfur sarayı çinileriyle kaplıdır. Ulu cami ile Tuz hanı arasında Ramazanöğlu Halil Bey’in yaptırdığı sarayın harem dairesi (Vakıf sarayı) vardır (1495). Bunların dışında yine Ramazanöğlu Halil Bey'in yaptırdığı Küçük mescit (1492),TuZhanı (1497), roma hamamının temelleri üzerine yaptırılan İrmak (Yalı) hamamı (1494), Ramazanoğulları Halil Bey’in kölesi Abdullah bin Haşan Kethüda'nın yaptırdığı Haşan Ağa (Haşan Kethüda) camisi (1558, minaresi 1730), Cuma Fakih mescidi (1541), Savcıoğlu Mustafa'nın yaptırdığı Kemeraltı (Tarsuskapı) camisi (1548), Piri Mehmet Paşa’nın yaptırdığı Bedesten (Arasta), Gön hanı (1530), Çarşı hamamı (1529) dönemin özelliklerini yansıtan yapılardır. Osmanlı yapıları arasında Mestanzade camisi ve hamamı (1682), memluklu et kisi gösteren Yeni (Antaki) cami (1724, minaresi 1729), Yeşil mescit (İ75I), Alemdar mescidi (1748), Alidede mescidi (1704), Hasırpazarı mescidi (XVII. yy.), Şeyh zülha camisi (1844), Memişpâşa camisi (1825), Yeni hamam (1720) sayılabilir. Adana'da valilik yapan Ziya Paşa’nın, onun adını taşıyan parktaki mezarını vali Abidin Paşa yaptırmıştır (1881). Adana belediyesince yaptırılan (1881) Saat kulesi, bugün de kullanılmaktadır. Heykeltraş Ali Hadi Bara'nın Atatürk anıtı (1935) anılmaya değer önemli bir yapıttır. Kaynak: Büyük Larousse |
1 ek ADANA (01)Akdeniz bölgesinde il; 1 934 907 nüf. (1990); 18 428 km2; merkezi Adana, 916 150 nüf. (1990); 15 ilçe, 13 bucak; 740 köy. Üniversite. Bölge idare mahkemesi. Ziraat sanayisi, ticaret odaları; ticaret borsası. Çukurova deltası kıyılarından kuzeyde Toroslar’ın yüksek tepelerine uzanır.Yeryüzü şekilleri bakımından farklı iki bölümden oluşur. Güneyde, il alanının yaklaşık % 27’sini kaplayan alçak, sıcak, verimli ovalar yayılır. Bunların başlıcaları, Seyhan, Ceyhan ve Tarsus ırmaklarının yüzyıllardan beri sürüklediği alüvyonlarla oluşan Çukurova deltası (Adana ovası) ve Ceyhan ırmağının açtığı boğaz ile bu deltadan ayrılan Ceyhan ovasıdır, ilin kuzeyi tepelikler, yaylalar ve büyük bir bölümü Toros sistemine bağlı dağlarla kaplı çok engebeli bir bölgedir, il topraklarının yaklaşık % 73'ünü kaplayan bu bölümün batısında Karanfildağ (3 059 m), Güzeller tepesi (3 461 m) ve il sınırının biraz dışında Demirkazık tepesi (3 756 m) gibi Orta Toroslar'ın, Aladağlar adıyla bilinen, yer yer sürekli kar ve küçük buzulların görüldüğü en yüksek dorukları yer alır. Doğuda dağlar Doğu Toroslar adıyla, K.-D. yönünde birbirine koşut ve yer yer 2 500-3 000 m’yi aşan sıralar halinde uzanır. ilin kuzey ve güney bölümleri arasında yer şekillerindeki bu ayrılık, iklim, bitki örtüsü, tarım etkinliklerinin niteliği, nüfus yoğunluğu, kentleşme derecesi gibi birçok konuda farklılıklara yol açar. Denizden uzaklaştıkça karasal bir nitelik kazanan Akdeniz iklimi egemendir. Adana, nüfus sayısı, yoğunluğu, artışı, kentleşme ve ekonomik gelişme hızı bakımlarından başta gelen illerdendir. Nüfus yoğunluğu, Türkiye ortalamasının iki katına yakındır (km2'ye 95 kişi). Nüfusun yaklaşık % 66'sı (1/3'ten çoğu il merkezinde) kentsel; % 34'ü de kırsal yerleşmelerde yaşar, ilçe merkezlerinden kimileri (Kadirli, Kozan, Ceyhan, Osmaniye) nüfus sayıları ve işlevleri bakımından birer orta boyutlu kent niteliğindedir, il, nüfus artış hızı bakımından üçüncü sırayı alır (yılda yaklaşık % 36). Çalışan nüfusun genel nüfusa oranı % 40’ın üstündedir. Bunun yaklaşık %65’i tarım, % 15’i işleme endüstrisi kollarında çalışır. Türkiye'nin iç ve dış ticaretinde önemli rol oynayan kimi tarım ürünleri büyük ölçüde Adana’da yetiştirilir. il topraklarının yaklaşık % 36’sı tarıma ayrılmıştır. Tarımda makineleşme ve sulama çok gelişmiştir. Ekili alanın yaklaşık % 20'sinde tarım yapılır. Bu, Türkiye ortalamasının iki katından çoktur. XIX. yy.’ın ikinci yarısında ABD’deki uzun iç savaşın pamuk üretimini aksatmasıyla artan dış istem, tarımın gelişmesinde etkili oldu. Göçerlerin bir bölümü, kışlakları olan ovalarda yerleşik yaşama geçirildi, bu arada birçok yeni yerleşme kuruldu. İçel ve Hatay da, Adana’nın güneyindeki bu ovalarla ekonomik bir bütünlük içinde aynı gelişme sürecini yaşadı. 1950’den sonraki yıllarda yolların, liman ve sulama tesislerinin yapılması, taşkınlıklara karşı önlem alınması, bataklıkların kurutulması, yeni endüstri alanlarının kurulması, giderek artan ve çeşitlenen tarımsal ürünlerin yetiştirilip işlenmesi sonucu buraya başka bölgelerden gelip yerleşenlerin sayısı arttı. Adana sürekli ya da geçici en çok göç alan illerdendir. Her yıl özellikle pamuk hasadı sırasında on binlerce tarım işçisi, geçici olarak Adana'ya gelir işleme endüstrisi, özellikle tarımsal ürünleri işleyen kollar, 1950’den sonra büyük gelişme gösterdi. Başlıcaları çırçır, pamuk ipliği, pamuklu dokuma, besin maddeleri (un, bitkisel yağ), sabun, kereste, çimento endüstrileridir. ilde ayrıca birçok tamirhane ve dökümhane de vardır. Türkiye'deki endüstri işçilerinin yaklaşık % 7’si Adana’ dadır. ilin İç Anadolu'dan Suriye ve Mezopotamya’ya uzanan yollar üzerindeki konumu önemlidir. Toroslar ve Amanos dağları Birinci Dünya savaşı yıllarında demiryoluyla aşıldı. 1950’den sonra il, iç, Güney-doğu ve Doğu Anadolu'ya stratejik önemi de olan düzenli kara yollarıyla bağlandı. Kaynak: Büyük Larousse |
1 ek Adana bölge müzesiCafer Paşa medresesinde, osmanlı dönemi yapıtlarıyla açılmıştır (1924). Müze önce Kuruköprü’deki rum kilisesine, 1970’te de Kültür sitesi yanındaki yapısına taşındı. Müzenin, arkeoloji ve etnografya salonlarında, Yenitaş, bakırtaş, tunç çağları, hitıt, genç hitit, urartu, helenistik, roma, bizans, Selçuklu, osmanlı dönemlerini kapsayan yapıtlar sergilenmektedir. Eserlerin çoğunluğunu Yümüktepe (Mersin), Karatepe (Adana), Misis, Gözlûkule (Tarsus) kazılarından elde edilen buluntular oluşturur. Müzenin ayrıca konferans salonu, laboratuvarları, 449 ciltlik şeri mahkeme sicilleri koleksiyonu bulunan bir kitaplığı vardır. Adana buluşmasıTürkiye cumhurbaşkanı ismet İnönü ile İngiltere başbakanı Churchill arasında Adana'da yapılan görüşme (30 ocak - 1 şubat 1943). Müttefiklerin, ikinci Dünya savaşı'nda Türkiye'nin de savaşa katılmasıyla bir Balkan cephesinin açılmasına karar vermeleri üzerine Adana'ya gelen Churchill, Türkiye’nin savaşa katılması için İnönü'yü ikna etmeye çalıştı. İnönü, askeri donanımın yetersizliğini ileri sürerek Türkiye'yi savaşın dışında tutmayı bâşardı. (Bakınız İsmet İnönü) Adana Demirspor kulübüDevlet demiryolları'nda çalışanlar tarafından Adana’da kuruldu (1940). Mavi-laciverl renkli kulüp, özellikle futbol, yüzme ve sutopu dallarında başarılı oldu ve milli takımlara çok sayıda oyuncu verdi. Sutopunda 15 yıl Türkiye şampiyonu oldu. Türkiye amatör futbol şampiyonluğunu kazandı (1954). ikinci Türkiye ligi beyaz grup şampiyonu olunca da 1.Türkiye ligi'ne yükseldi (1972-1973). Bu ligde 10 yıl kaldı, 1983-1984 sezonunda 2. lig'e düştü. Arada bir iki kez yeniden 1. lig’e yükseldiyse de 1991'de gene 2. lig'e indi Adana devlet tiyatrosu1 ekim 1982'den başlayarak yerleşik düzene geçti. Hacı Ömer Sabancı kültür sitesi’n- Kaleıçinden bir görünüm de Ölüm tuzağı adlı oyunla perdelerini açtı; Adana Devlet tiyatrosu, düzenlediği turnelerle de yörede tiyatro sanatının benimsenip sevilmesine katkıda bulundu. İlk müdürü Şakir Gürzumar (1982-1984), sonraki müdürü ise Ferdi Merter'dir. Adana havaalanı,Adana ilinde...merkezine 4 km uzaklıkta havaalanı. (1937'de hizmete açıldı. Tarifesiz dış hat seferleriyle iç hat seferlerine açık olan alanın pist kapasitesi yılda 44 000 iniş-kalkış, terminal kapasitesi 920 000 yolcudur. Ancak, gerçekleşen kullanım bu kapasitenin altındadır. 1988'de alana toplam 6 646 iniş-kalkış yapılmış, 348 592 yolcu taşınmıştır.) ADANA ÇİMENTO SANAYİİ T.A.Ş.Adana çimento fabrikası alanı içinde kurulan tesis. 1964'te 3 katlı bazda 6 milyon kâğıt torba olan üretim kapasitesiyle işletmeye açıldı. Şirket sermayesinde Türkiye çimento ve toprak san. T.A.Ş.’nin (TOSAN) % 60, Niğde, Söke, Trakya ve Çukurova çimento san. T.A.Ş.'lerinin %10’ar payı vardır (1985). Fabrikada 11 memur ve 114 işçi çalışır. Adana postasıMondros mütarekesinden (30 ekim 1918) sonra Adana'da yayımlanan gazete. Ferda adlı bir gazeteyle birlikte Hürriyet ve itilaf partisi’nin sözcülüğünü yaptı; Kuvayı milliyecilere cephe aldı. Adana'nın kurtuluşundan (5 ocak 1922) sonra kapandı. Adana radyosu2 kW gücünde il radyosu olarak yayına başladı (nisan 1962). Orta dalga 1 484 kHz üzerinden yayın yapan radyo, 1.5.1965’te Türkiye Radyo-Televizyon kurumu’na devredildi. 1968' de, İçel’de kurulan Çukurova bölge radyosuna bağlandı (ÇUKUROVA RADYOSU). Adana tiyatrosuilk kez Ziya Paşa'nın valiliği döneminde (1878-1880) açıldı. Ziya Paşa öldükten sonra kapandı, 1958’de Devlet Tiyatroları genel müdür- lüğü'nün teknik katkılarıyla, belediyeye bağlı Adana Şehir tiyatrosu kuruldu. Özellikle Devlet ve İstanbul Şehir tiyatroları’ndan sağlanan sanatçılarla 1964 yılına değin etkinliklerini sürdüren Adana tiyatrosu, 1965’te Milli Eğitim bakanlığı’na devredildi; ertesi yıl da kapandı. Yakın yıllara değin Adana’ya yalnızca turneler için gelen Devlet tiyatrosu, 25 ekim 1981 'den bu yana burada yerleşik olarak çalışmaktadır. Adana vakasıAdana ve çevresinde ermeni ayaklanması (14-25 nisan 1909). İstanbul’daki "31 mart vakasf’ndan bir gün sonra başjayan ayaklanma, iki aşamada oluştu, ilki Adana, Tarsus, Erzin, Misis, Dörtyol ve çevresinde (14-16 nisan), İkincisi dokuz gün sonra yalnızca Adana'da meydana geldi. Ermenilerin Türk mahallelerine saldırmasıyla başlayan ayaklanmada, önce paniğe kapılan Adana’nın müslüman halkı birbirini “kaç kaç" diye uyararak kentten çıkıp dağlara sığındıklarından bu toplu göç, halk dilinde sonradan “kaç kaç" diye anıldı. Müslümanlar Ermeniler'e karşı saldırıya geçince güvenlik kuvvetleri önlem almaya çalıştı. Ayaklanmayı örgütleyen ve Avrupa devletlerinin duruma müdahale edeceğini uman Adana'daki ermeni piskoposu Muşeg, ayaklanma başarısızlığa uğrayınca, İskenderiye’ye kaçtı. Olayın Avrupa basınında Türkiye aleyhine kullanılması osmanlı hükümetini telaşa düşürdü. Olayın ardından Cemal Paşa, Adana valiliğine gönderildi. Yapılan yargılamada Avrupa’yı tatmin için kırk yedi Türk ve bir Ermeni idam cezasına çarptırıldı. Adanaspor kulübüAdana'da, futbol ağırlıklı olarak kuruldu (1966). Forma rengi önce sarı-lacivertken sonra turuncu-beyaza çevrildi. 1. lig'e yükseldi (1972-1973). Aynı yıl Türkiye kupası'nda çeyrek finale kadar çıktı. Türkiye 1. Ligi'nde 1975-1976 ve 1978-1979 sezonlarında ilk dörde girdiğinden UEFA kupası'nda oynadı. Salzburg (Avusturya) ve Honved (Macaristan) karşısında ilk turda elendi. 1983-1984 sezonunda 2. lig'e düştü. 1988-1989'da yeniden 1. lig'e yükseldiyse de 1990-1991’de gene düştü. Kaynak: Büyük Larousse |
Saat: 17:20 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık