ARİF KAPTAN
(1906 İstanbul-1982 İstanbul) 1924’te Deniz Harp Okulu’nu makine mühendisi olarak bitiren Arif Kaptan o yıllarda Galatasaray Lisesi’nde düzenlenen Güzel Sanatlar Birliği geleneksel sergilerinden birini, bir raslantı sonucu izleyip de etkilenince, ressam olmaya karar verdi. Harp okulundan sonra kendini tamamen resim çalışmalarına verir. Akademide Nazmi Ziya’nın öğrencisi olur ve D Grubu’nda yer alır. Doğayı çok seven sanatçı önceleri empresyonizm etkisinde kalarak doğa karşısında duygulu peyzajlar yapar. Daha sonra figüratif yollardan geçerek soyut resimde karar kılar. Bazı çalışmalarıyla ilk lirik soyutlamacı ressamlar arasında kabul edilir.
1935’te Güzel Sanatlar Akademisi’nde açtığı ilk kişisel sergisi ilgi çekti. Bu sergiyi Bursa, Ankara ve İstanbul’da hemen her yıl açtığı sergiler izledi. Ayrıca çeşitli zamanlarda D Grubu’nun sergilerine, Devlet Resim ve Heykel Sergisi’ne ve daha başka karma sergilere katıldı.
1940’ta Halkevleri Genel Merkezi’nce açılan “yurt resimleri kampanyası” sırasında Kastamonu’ya gönderildi. Bu çalışmaya katılan ressamların 66 ili kapsayan yerel manzara resimleri için 1945’te Ankara’da “Yurt Gezisi” sergisi düzenlendi. Arif Kaptan bu sergide Kastamonu ve Çanakkale konulu resimleri ile birinci oldu. 1939, 1956 ve 1975 Devlet Resim ve Heykel Sergileri’nde ödül kazandı.
1947’de Paris’e gitti. İki yıl kadar Andre Lhote’un atölyesinde sanat eğitimi gördü. O zamana kadar kendi deyimiyle “tabiat karşısında duygulu peyzajlar yapan” Arif Kaptan, Paris’ te gördüğü bu eğitimin de etkisiyle yeni bir figüratif anlayışa yöneldi. 1957’de oğlu Haşan Kaptan’la birlikte Paris’e ikinci kez gitti. Orada kaldığı beş yıl sürekli çalıştı.
İlk dönem çalışmaları İzlenimci anlayış içindedir. Paris’te kaldığı sürede önce Fovizm doğrultusunda resimler yapmış, daha sonra Lhote’un etkisiyle Kübizm’den esinlenerek, renk uyumuna önem veren “inşaacı” bir anlayışa yönelmiştir. Geometrik özellikler taşıyan, yer yer vitrayı anımsatan soyut düzenlemeler oluşturmuştur. Biçimleri doğanın hiçbir görünümünü ya da nesnesini anımsatmaz. Malzemenin tüm olanaklarını görsel tasarı açısından zorladığı bu resimlerini, sınırlı renk alanlarıyla oluşturmuştur. Son yıllarında soyut anlatımdan ayrılmış, yeniden doğa karşısındaki duygulu çalışmalarına dönmüştür.
Arif Kaptan’ın Paris döneminden önce yaptığı resimler, hocaları Nazmi Ziya ve İbrahim Çallı etkilerinin yönlendirdiği izlenimci bir anlayışa bağlıdır. Doğanın serbest bir palet ve duygulu bir renkçilikle yorumlandığı bu resimlerinde, öncü bir ustanm peşinden gitmenin içten sezgileri egemendir. Bir yandan da Cezaime ve Utrillo etkileri ağır basar. 1947-1949 yıllan arasını kapsayan Andre Lhote atölyesi çalışmaları, Arif Kaptan’da çizgiye ve konstrüksiyona yönelme çabalarını yoğunlaştırmıştır. 1955’lerden sonra bu çabaların, soyut araştırmalarla biraz daha geliştiğini görürüz. 1955 sonrası resimlerinde Arif Kaptan, soyutlama çabalarını daha ileri bir noktaya götürür, buruşturulmuş kâğıt üstüne pastel ve suluboya uyguladığı resimleri kadar, dikey doğrularla oluşturduğu yağlıboya çalışmalarında da doğayı anımsatmayan salt soyut bir anlayışı benimser. Bu tür resimleri için şöyle der: “Ben içimi sarmış soyut bir tabiata bakıyorum. Oradan hareket ediyorum, daima görülmemiş, keşfedilmemiş bir armoniye varmak istiyorum. Şimdiki resimlerimden de çılgınca tabiatı sevdiğim zamanlardaki gibi aynı zevki alıyorum, aynı heyecanı duyuyorum.”
Bu sözlerinden de anlaşılacağı gibi Arif Kaptan, soyutu, yaşamdan kopuk bir biçimler düzenlemesi olarak görmüyor, tersine, yaşamla bu soyut bireşimler arasında bağlantılar kuracak yoğun bir duyarlığı amaçlıyordu. İlk çalışmalarının doğaya açık bir çizgi üstünde gelişmiş olması, sonraki soyut dönemi için de bir tür soyut doğa imgesini ön plana çıkarmış ve bu yol da kararlı, bilinçli bir yol izlemesini kolaylaştırmıştır.
Devlet sergilerine düzenli olarak katılan sanatçı, 1955’teki 17. sergide ikincilik ödülünü aldı, ayrıca Çanaklı Armağanı’nı kazandı. Başlıca yapıtları Ankara ve İstanbul Resim ve Heykel Müzelerinde, Ankara Milli Kütüphane koleksiyonunda, özel ve resmi koleksiyonlarda bulunmaktadır.
Derlemedir.