Arama

La Fontaine (La Fonten) - Tek Mesaj #3

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Aralık 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Fransız edebiyatının en önemli klasiklerinden biri olan La Fontaine Masalları, tecrübe ve pratik bilgilerin eğlendirici bir şekilde anlatımından oluşmaktadır. Büyük bir şair olan La Fontaine (1621-1695), insanlar arasındaki ilişkileri ve insan karakteriyle ilgili konuları, mizahlı bir anlatımla şiirleştirmiştir. Bu masalları düz yazıya aktarırken, nükteli ifadelere ve üsluptaki bütünlüğe dikkat eder. La Fontaine'in birçok masalı, esasen Doğu ve Batı edebiyatlarından alınmıştır. La Fontaine masallarında, özellikle Kelile ve Dimne ile Ezop masallarına ait pek çok örnek yer almaktadır. Ortak temalara rağmen La Fontaine'nin farklılığı orijinal ifade biçiminden kaynaklanmaktadır.
La Fontaine'in eserinde sadece ahlaki dersler ve öğütler yer almaz. Şaiir, sık sık klasik masallerın içeriğine müdahale etmekte ve kişisel duygularını da yansıtmaktadır. O, masalları sosyal hayattaki olumsuzlukları yansıtan bir eğitim aracı olarak görmüştür. Bu bakımdan La Fontaine'in masalları, soyut ve gerçekdışı bir nitelikte çıkmaz karşımıza. Onlar hayatta sürekli olup biten olayların sembolik yorumlamalarından ibarettir. La Fontaine masalları, bilgi veren ve hayvanların karekterleri vasıtasıyla insan gerçeğini yansıtan birer şaheserdir.


İki Katır
Ad:  ki-Katır.jpg
Gösterim: 1295
Boyut:  28.1 KB

İki katır yürüyormuş yan yana,
Biri yulaf yüklüymüş, biri para:
Köylülerden tuz vergisi toplamışlar,
Koca bir heybe dolusu mangır.
Para yüklü katırda bir çalım, bir çalım,
Başı havalarda,
Boynunda çıngırak şıngır mıngır:
Zenginim zengin der gibi, sağa sola.
Derken eşkıyalar sökün etmiş;
Doğru vergi katırının üstüne tabii…
Yakalamış geminden, durdurmuşlar.
Katır diretmiş, savunmaya kalkmış parayı.
Eşkıyalar da veryansın etmiş sopayı.
İşte o zaman ağlamış katır,
Ve dert yanmış tanrılara:
— Ben böyle mi olacaktım, demiş, Yulaf yüklü katıra
Fiske bile vurulmasın da, Ben dayak yiyeyim ölesiye!
— Ya, kardeş, demiş öteki;
Yüksek işler iyilik getirmez her zaman; Yulaf taşımakla kalsaydın benim gibi, Başına bir belâ gelmezdi.


Horozla İnci
Horoz çelebi bir gün
Bir inci çıkarmış çöplükten.
Hemen kuyumcuya gitmiş:
- İyi bir şeye benziyor, demiş;
Gel al şunu da,
Bir mısır tanesi ver bana.
Cahilin birine babası,
Bir kitap bırakmış ölürken,
Eski bir el yazması.
Hemen gitmiş kitapçıya:
- Bak, demiş,Kapağı meşinden.
Gel al şunu da,
Bir liracık olsun ver bana.
Son düzenleyen Safi; 9 Nisan 2016 16:01