Arama


snackbloot - avatarı
snackbloot
Ziyaretçi
17 Ekim 2010       Mesaj #7
snackbloot - avatarı
Ziyaretçi

HUNLAR



a) Büyük Hun Devleti


Tarihte bilinen ilk Türk devletidir. Türkçe de halk, insan anlamına gelmektedir. Çin belgelerinde Hunlar, Hiung- Nu olarak adlandırılmıştır.
Bu devletin ilk dönemleri hakkında yeterli belge bulunmamaktadır. Bu devletle ilgili ilk tarihi belge, MÖ 318 yılına ait olan Çince yazılmış bir antlaşma metnidir. Büyük Hun devletinin büyük bir güç olarak ortaya çıkması MÖ III. Y.y ‘ın sonlarındadır. Hun Türklerinin akınlardan korunabilmek amacıyla yapılan Çin seddi bu yüzyılın sonlarında tamamlanmıştır. Bu set 2450 km olup, yedi ila ondört metre arasında değişir. Belli aralıklarla kale ve gözetleme kuleleri bulunur. Bu kalın ve yüksek duvarlar Hunların Çin sınırlarını aşmasını önleyememiştir. Hun Türklerinin ilk yurtlarının Orhun ve Selenga nehirleri ile Ötüken çevresi olduğu bilinmektedir. Fakat zamanla Orta Asya'nın tamamına yakın bir kısmı sınırlar içerisine katılmıştır.

Teoman Dönemi (M.Ö.220-209)


Hunların bilinen ilk hükümdarıdır. Teoman’ın en büyük başarısı, Çin’in içinde bulunduğu karışıklıktan yararlanarak, çevresinde bulunan Türk boylarını bir bayrak altında toplamaktır.
Çin’e yapılan akınlarla önemli topraklar kazanılmış ve Çin zor durumda bırakılmıştır. Ne Çin seddi, nede Çin orduları Türklerin bu ülkelerin içerisine kadara girmelerine engel olamamıştır. Çin budurum karşısında kendi ordularında Türk tazı bir örgütlenmeye gitmiştir.

Teoman’ın hükümdarlık yüzünden oğlu Mete ile arası açıldı. Mete’nin üvey annesi onun yerine kendi oğlunun tahta geçmesini istiyordu. Teoman’ı Mete’ye karşı kışkırttı. Amacına ulaşmak için Mete’nin Yüeçilere tutsak olarak verilmesine sebep oldu . Ardından da Yüeçilere savaş açıldı. Bir fırsatını bularak Yüeçilerin elinden kaçan Mete, kuvvetleriyle babasını, annesini ve kardeşlerini öldürüp Hun tahtını ele geçirdi.

Mete Dönemi(209-174)


Çin kaynaklarında Mau- tun olarak geçen bu hükümdara Türk tarihçileri Mete demişlerdir. M.Ö. 209 da babası Teoman’ın yerin tahta çıktı. Dünyanın en disiplinli ordusunu kurarak ülke içindeki karışıklıkları önledi. Bu sırada Hunların güneyinde de Çin İmparatorluğu, Güney batısında Yüeçiler ve doğusunda Tung-hular vardı.
Mete ilk seferini, kendisinden sürekli toprak isteğine bulunan Moğol kökenli Tung-hulara üzerine yaptı. Onşları ağır bir yenilgiye uğratarak topraklarını ele geçirdi. Daha sonra ipek yoluna hakim olan Yüeçiler üzerine bir sefer düzenledi ve Yüçiler hun egemenliğine alındı.

Mete Döneminde Türk - Çin İlişkileri


Çin sınırındaki Hun otlaklarının alınması amacıyla sefer düzenlenmiştir. M.Ö. 197 yılında Çin’in 320 bin kişilik ordusu pusuya düşürülerek yenildi. Bir barış antlaşmazı imzalandı ayrıca Çin her yıl vergi vermeyi ve ipek göndermeyi kabul etti. Bu antlaşma Çinliler ve Hunlar arasında uzun yıllar sürecek ticari ilişkileri de başlatmış oldu.

Mete Han'ın Tarihteki Önemi

  • Türk soyundan olan bütün toplulukları kendi yönetimine aldı.
  • Tung-huların ısrarlı toprak istekleri karşısında “toprak milletindir, onu kimseye veremez” diyerek ilk defa vatan ve millet sevgisini ortaya koymuştur.
  • Çin’i mağlup etmiş olmasına rağmen asimile olmamak için Türkleri Çin’e yerleştirmemiş sadece vergiye bağlamıştır.
  • Pek çok devlet tarafından örnek alınan bir ordu sistemi kurdu.
Mete han M.Ö.174 yılında öldüğünde devletin sınırları doğuda Japon denizine, batıda Aral Gölüne, güneyde Tibet’e kuzeyde Sibirya’ya dayanmıştır. Mete’den sonra yerine oğlu Ki_ok geçmiştir.

Ki - Ok Dönemi (174-160)


Ki-ok Çin’e bir sefer düzenledi ve başkentteki imparatorluk sarayını yaktı. Çin ile olan Ekonomik ve Siyasi geliştirmek için, Çinli bir prensesle evlendi. Siyasi düşüncelerle yapılan bu tür evlilikler, Türk devletleri için genellikle kötü sonuçlar doğurmuştur. Çünkü prensesler kalabalık bir orduyla geliyor ve oralardaki casuslar Türk boylarını ve prenslerini birbirlerine düşürüyordu. Ki-ok ‘tan sonra oğlu Chün-ch ‘en (Çün-çin ) hükümdar oldu.

Chun-Chen (Çun-Çin) Dönemi (M.Ö. 160-126)


Çin bu dönemde çok güçlenmişti. En büyük amacı Hunları ortadan kaldırmak ipek yolun tek başına hakim olmaktı. Bu amaca ulaşmak ve Türk devletini içten yıkmak için, Türk prenslerini birbirine kışkırttı. Türk ülkesine ipek ve lüks eşyalar sokarak rahata ve lükse alıştırdı. Bunların sakıncaları başlangıçta pek fark edilmedi. Ancak zamanla devlet zayıflayarak ülkedeki iç huzursuzluklar arttı. Bu dönem de uzun süren iç savaşları devleti temelinden sarstı ve hatta bazı Hun beyleri Çin’e sığındı. Hunların ipek yolu üzerindeki hakimiyeti kayboldu.

Büyük Hun Devlet'lerinin Parçalanması


Hunların Çin’e üstünlüğünün kaybolması üzerine Çin’in ödediği ipek ve verginin kesilmesi, Hunları zor duruma düşürdü. Çin’in Türk ülkesine uyguladığı bölücü politikalarda etkisini göstererek devletin zayıflamasına ve parçalanmasına zemin hazırladı. İpek yolu Çin denetimine geçti. (M.Ö. 60) Türkler bundan ekonomik zarar gördü. Bu durum karşısında Hun Hakanı Ho-han-yeh (M.Ö.58-31) Çin hakimiyetine girmekten başka çare olmadığını düşündü. Bu düşünceyi utanç verici bulan kardeşi Çi-çi onunla mücadeleye girişti. Böylece doğu ve batı Hunları olarak 2’ye bölündüler. Doğu Hunları zamanla Çin hakimiyetine girdi ve Ho-han_yeh ‘in ölümünden sonra Çin’e karşı tekrar mücadeleye giriştiler. Yu_tanhu (18-46) zamanında tekrar bağımsız oldular fakat bu durum uzun sürmedi. Yu_tanhu’nun ölümünden sonra Doğu Hunları; Kuzey ve Güney Hunları olmak üzere 2’ye ayrıldı (48).

Kuzey Hunları


Çin orduları hular üzerine akınlara başlayınca Sienpiler’de bu durumdan yararlanarak saldırıya geçtiler. İki cephede sürekli savaşlar Hunları yıprattı ve M.S. 156'da Sienpiler tarafından yıkıldılar. Kuzey hunları kitleler halinde batıya doğru göç ederek Aral gölünün doğusundaki Hun topluluklarına katıldılar. Bu bölgede toplanan hunlar daha sonra meydana gelen Kavimler göçünde önemli rol oynadılar.
Güney Hunları : Kuzey Hunlarını yıkan Sienpi akınları,daha sonra güney hunlarına yönelerek güçten düşmelerine ve Çin egemenliğine geçmelerine neden olmuştur. 216 yılında sona ermiştir.

b) Kavimler Göçü ve Avrupa Hunları


Yurtlarındaki egemenliklerini kaybeden hunlar, Asya’nın batı bölgesinde yaşamaya başladılar. IV. Y.y’da Hazar Denizi ile Aral Gölü arasındaki bölgeleri ele geçirdiler. Doğudan gelen baskılar ve kuraklık nedeniyle batı yönündeki ilerlemeleri devam etti. Bu sırada Karadeniz’in kuzeyinde ve doğu Avrupa’da Gotlar, Gepitler, Vandallar, gibi Germen Kavimleri yaşamaktaydı. Balamir liderliğinde ki Hunlar İtil’i geçtiler ve Karadeniz’in kuzeyine doğru harekete geçtiler. Bu ilerleyiş karşısında Vizigotlar, Gotlar, Vandallar gibi topluluklar batıya doğru bir birini iterek yer değiştirdiler. Barbar Kavimlerin bu yer değiştirme olayına “Kavimler göçü “denir. (M.S. 375)

IV. y.y.’ın sonlarına doğru Balmir liderliğindeki Hunlar doğu Anadolu’ya girdi ve Tuna nehrini Roma İmparatorluğundan bir direniş görmeden geçerek Trakya’ya kadar ilerlediler. Uldız döneminde ise Kerpat dağlarını aşarak Macaristan’a girdiler ve burada Avrupa Hun Devletini kurdular.

Uldız Dönemi


Hun Devletinin dış siyaseti bu dönemde belirlendi. Roma (Bizans) sürekli baskı altında tutularak Barbar kavimlere karşı Batı Roma ile iyi ilişkiler içinde bulunulacaktı. V.y.y.’ın başında Hunlar, doğuda ve batıda kazandıkları başarılar sonucunda merkezi birliğe sahip güçlü bir devlet olarak ortaya çıktılar. Uldız’ın 410 yılında ölümü üzerine yerine Karaton geçmiş 10 yıl hükümdarlık yapmış fakat hakkındaki bilgiler son derece azdır. Bu dönemde Hunlar Orta Avrupa’dan Hazar’ın doğusuna kadar uzanan geniş topraklara sahip oldular.

Rua Dönemi (422-434)


Rua ülkeyi kardeşleri Muncuk, Oktar ve Aybars ile birlikte yönetti 422 yılında casusluk faaliyetlerini öne sürerek Bizans üzerine bir sefer düzenledi ve vergiye bağladı.
Batı Roma daki taht kavgalarından yararlanmak isteyen Bizans İtalya’ya kuvvet gönderdi fakat Rua altmışbin kişilik bir orduyu Batı Romanın yardımına göndererek Bizans’ı geri çekilmez zorunda bıraktı.434 de ölümü üzerine yerine kardeşinin oğlu Atilla geçti.

Atilla Dönemi


Avrupa hunları en parlak dönemini Atilla zamanında yaşadı. Ülkeyi kardeşi Bleda ile yönetti. Bizans tarafından kışkırtılan ve bu ülkeye sığınan Hun kaçakları sorununu çözmek için Bizans seferine seferine çıktı 434 yılında Hun sınırına gelen Bizans heyetiyle Margos Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre;
Bizans Hunlara ödemekte olduğu vergiyi iki katına çıkarttı.
  • Hunlara bağlı kavimlerle antlaşma yapmayacak.
  • Ticari sınırlar sınır kasabalarında sürdürülecek.
  • Bizans Hun esirlerini iade edecekti.

ATİLLA'NIN SEFERLERİ


I. Balkan Seferi (441-442)
Bizans’ın Marpos antlaşmasının koşullarını terine getirmemesi üzerine Atilla Bizans üzerine sefere çıktı. Doğu Trakya’ya kadar ilerleyen Atilla Bizans’la yeni bir antlaşma yaptı. Tuna boyundaki kaleler hunlara geçti. Böylece balkanların yolları hunlara açılmış oldu.

II. Balkan Seferi


Bizans için yerine getirilmesi en zor koşul vergi ödenmesiydi. Yine vergileri ödemeyen Bizans üzerine 447’de bir sefer düzenlendi. Bizans İmparatoru Theodosius barış istedi ve Anotolyos barışı imzalandı. Böylece Bizans üç katı vergi ve savaş tazminatı ödeyecek, Tuna’nın Güneyindeki yerler askerden arındırılacaktı. Bu dönemde Hun siyasetinde bir değişiklik oldu. Atilla artık Batı Roma’ya yönelmenin zamanının geldiğine inanıyordu.

Batı Roma (Galya) Seferi (451)


Bizans üzerinde kesin egemenlik kurduğuna inanan Atilla. Batı Roma’yı dize getirmek için hazırlığa başladı. Kendisine nişan yüzüğü gönderen Honorya ‘nın teklifini kabul etti ve İmparatorluğun yarısını Çehiz olarak istedi. İsteğinin reddedilmesini bahane ederek harekete geçti. İki ordu Katolon Ovasında karşılaştı. Yapılan savaşta iki tarafta ağır kayıplar vererek geri çekildi. Bu savaşta Atilla’nın amacı Batı Roma’nın askeri gücünü saf dışı bırakmaktı ve başarılıda olmuştu.

İtalya Seferi (452)


Atilla 452 yılında yüzbin kişilik orduyla Alpler üzerinden İtalya’ya girdi. Romanın onu durdurarak gücü kalmamıştı. Papa I. Leo Başkanlığında bir heyet Hun İmparatorluğundan Roma’yı bağışlamasını istedi. Atilla Roma’nın Hıristiyan dünyası için kutsal bir merkez olması ve Roma’yı 410 yılında yağmalayan **** kralının aniden ölmesi nedeniyle bu isteği kabul edildi.
Bizans’ı ve Batı Roma’yı etkisiz hale getirdikten sonra yönünü Sasanilere çevirdi fakat 453 te öldü.

Avrupa Hun Devletinin Yıkılışı


Atilla’nın ölümünden sonra yerine geçen oğulları İlek, Dengizik, İrnek devleti babaları kadar iyi yönetemediler. İlek ayaklanan permen kavimleri ile savaşırken hayatını kaybetti (454). Yerine geçen kardeşi Dengizik zeki fakat siyasi yönden başarısızdı. İçinde birçok kavimi barındıran Hun devleti’nin birlik ve bütünlüğünü koruyamadı. Doğu Roma ile yapılan mücadelede öldü (468). Ülkenin başına geçen İrnek, artık Batı ve Orta Avrupa’da tutunmalarının mümkün olmadığı görerek, kendine bağlı Hunlar la beraber Karadeniz’in Kuzeyine çekildi. Kalan Hunların bir kısmı Orta Asya ya geri dönerken, diğerleri ise Avrupa’ya yönelen Avarlara katıldı.

c) Akhunlar (Eftalitler)


Büyük Hun Devleti’nin yıkılmasından sonra 350 yıllarında Çin egemenliğine istemeyen Hunların büyük bir bölümü batıya göç ettiler. Batıya göç edenlerin bir kısmı Avrupa’ya ilerlerken, bir kısmı da güneye inip Afganistan ‘ın kuzeyine yerleştiler. Akhunların İran üzerine yaptığı akınlar Sasani devletini zor duruma düşürdü. Kün Han zamanında Akhunlar, Sasanilerin içişlerine karışmaya başladılar. Bu sırada İran’da Mazdek, isyanı meydana geldi. İsyanı kontrol altına alamayan hükümdar Akhunlara sığındı. İsyan Hunların yardımıyla bastırıldı. Bu olaydan sonra Akhunlar İran üzerinde büyük bir nüfusa sahip oldu.

Sasani devletinin başına geçen I. Anişirvan, Akhun nüfusundan kurtulmak için bir takım çareler aramaya başladı. Bu sıra da Orta Asya’da Göktürk devleti kurulmuştu (552). Bunlar Akhunlar elindeki İpek yoluna hakim olmak istiyorlardı. Göktürk hükümdarı İstemi Yabgu Sasanilerle anlaşarak Akhunlar üzerine yürüdü ve 557 yılında Akhun devleti yıkıldı. Toprakları Göktürk ve Sasaniler tarafında paylaşıldı.

d) Hunlarda Yapılanmalar


Toplum Yapısı
Aileye doğuş denirdi. Ailenin birleşmesine Urug (******), urugların birleşmesiyle Boy, Boyların birleşmesiyle Budun (Millet), budunların birleşmesiyle İl (Devlet) meydana geliyordu. Göçebe yaşam Türk toplumunda büyük ailelerin oluşmasını engellemiştir. Kadınlar erkeklerle eşit haklara sahipti ve tek eşlilik yapıldı.

Sosyal Hayat


Halk sınıflara ayrılmazdı. Kölelik ve soyluluk gibi kavramlar ortaya çıkmamıştır. Göçebe yaşadıkları için hayvancılık yaparlardı ve atın önemi büyüktü. Yazın yaylalarda kışın ise korunaklı vadiler olan kışlalarda yaşarlardı.

Et, önemli yiyecekleriydi. Kısrak sütünün mayalanmasıyla elde edilen kımız en ünlü içecekleridir. Toy adı verilen şölenler düzenlenir ve kopuz denilen çalgı çalınırdı. Bu şölenlerde halk giydirilip doyurulurdu. Böylece sosyal dayanışma sağlanırdı.

Devlet Yönetimi


Hükümdarlar Kağan, Hakan, Hanşangü, Yabgu, İlteber, İdikut gibi unvanlar almıştır. Hükümdarlık yetkisinin tanrının verdiğine inanılır ve bu yetkiye Kut denilir. Devlet töre denilen kulalarla yönetilir.

Veraset Sistemi


Türk devletlerinin en zayıf yönü belli bir veraset sisteminin bulunmamasıydı. Hükümdar öldüğünde bütün çocuklarının tahta geçme hakkı vardı. Buda taht kavgalarına, dolayısıyla da devletin kısa ömürlü olmasına neden oluyordu. Ülke gök tanrı inancına göre federatif sistemle yönetiliyordu. Devlet işleri urultayda görüşülürdü.

Ordu


Bozkırın güç koşulları Türkleri mücadeleci bir ulus haline getirmiştir. Ordu ücretsizdi, her Türk asker sayılırdı, her yönetici savaşa hazır bir komutandı. İlk düzenli ordu Mete tarafından kuruldu. Savaşlarda Turan taktiği uygulanırdı.

Din ve İnanış


Gök tanrı inancı yaygındı. Ölümden sonraki hayata inanılırdı. Ölüler Kurgan denilen mezarlara gömülür, mezarlarına öldürdüğü insan sayısı kadar taş dikilirdi (Balban). Bunun yanında; tabiat kuvvetlerine, Şamanizm, mani dinine inananlarda vardı.
Son düzenleyen Baturalp; 5 Kasım 2016 10:55 Sebep: başlık ve sayfa düzeni