Arama


ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
20 Ekim 2010   
ener - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

aşırı yoruluyor ve terliyorum sürekli ateş basıyor nedeni nedir

ATEŞLENME

Gün içinde değişiklikler gösteren vücut ısımız sabahın erken saatlerinde en düşük akşam üzeri ise en yüksek değerlerine ulaşır. Buna göre dil altından ölçülen vücut ısısının sabah 6' da 37.2 dereceden akşam üzeri 4' de 37.7 dereceden daha fazla olması ateş yüksekliği veya kısaca ateş olarak tanımlanır.
Dil altından ölçülen vücut ısısı makattan ölçülen ısıdan 0.6 derece daha düşük koltukaltı ısıdan ise 0.4 derece daha yüksektir. Vücut ısısında mevsimsel farklılıklar olabileceği gibi gebelik yemek yeme endokrin faktörler yaş ... gibi fizyolojik değişiklikler de bazal vücut ısısını etkilerler.
Antibiyotiklerden önceki devirlerde tanımlanmış olan klasik ateş tiplerinin günümüzde bazı özel durumlar dışında fazla tanısal değeri yoksa da gene de ateşin bazı hastalıklar için özellikleri vardır.

SUBFEBRİL ATEŞ
Ateş 38 dereceyi geçmez. Soğuk algınlığı ve sinsi zatürreedeki ateş bu tiptedir.

SÜREKLİ ATEŞ
Ateş sürekli olarak yüksektir sabah ve akşam ateşleri arasındaki fark 1 dereceden azdır.

ARALIKLI ATEŞ
Ateş aralıklı olarak yüksektir ama sabah ve akşam ateşleri arasındaki fark artmıştır. Bu fark aşırı ise septik ateş olarak tanımlanır. Aralıklı ateşe apselerde lenfomada ve milier tüberkülozda rastlanır.

BACAKLI ATEŞ
Ateş her gün özellikle sabahları düşer fakat bu düşüşlerde bile normalin üzerindedir.

TEKRARLAYICI ATEŞ
Ateşli dönemler arasında birkaç gün süren tamamen ateşsiz günler vardır. Tipik örnek sıtma hastalığıdır.

ONDÜLAN ATEŞ
Ateş birkaç gün içinde yavaş yavaş yükselir ve yavaş yavaş düşerek normale gelir. Birkaç gün ateş olmaz sonra tekrar aynı şekilde yükselir. Bu dalgalanmalar haftalarca sürebilir. Bruselloz için tipiktir.

PEL-EBSTEİN TİPİ ATEŞ
3-10 gün ateşli ve 3-10 gün ateşsiz dönemler vardır. Hodgkin hastalığı ve diğer lenfomalarda görülür.

DÜZENSİZ ATEŞ
Hiçbir ateş tipine benzemeyen karışık ateş yükselmeleridir. Enfeksiyonlarda ve kanserlerde rastlanır.

TÜBERKÜLOZ ATEŞİ
Tüberküloz genellikle sinsi başlangıçlı ve sinsi seyirli bir hastalıktır. Ateş başta çok yüksek değildir ama hastalık ilerledikçe yüksek ateşlere de rastlanabilir. Bu daha çok akşam üzerileri yükselen bir ateş şeklindedir ve hastayı çok fazla rahatsız etmez. Birçok hastada gece terlemesi de vardır. Öksürük halsizlik iştahsızlık kilo kaybı... diğer sık rastlanan belirtilerdir.

GRİP ATEŞİ
Ani olarak titreme yüksek ateş baş ve kas ağrıları halsizlikle başlar. Ateş ilk gün hızla yükselir 38-41 derece arasında 2-3 gün sürer ve daha sonra düşmeye başlar. Soğuk algınlığında ise ateş normaldir veya kısa süreli hafif bir ateş de olabilir.
Gripli bir hastada akut tablonun ve ateşin düzelmeyip öksürük morarma nefes darlığı gibi belirtilerin de ortaya çıkması ya da akut grip belirtileri geçtikten bir süre sonra ateşin yeniden yükselmesiyle beraber öksürük balgam yan ağrısı gibi belirtiler zatürree geliştiğinin işaretleridir.

ZATÜRREE ATEŞİ
Zatürree genellikle bir üst solunum yolları enfeksiyonunun hemen sonrasında çok ani olarak şiddetli üşüme ve titreme ile başlar. Bir saat kadar süren bir nöbetin ardından ateş hızla 39-40 dereceye kadar yükselir. Çarpıntı soluk sayısında artış kuru öksürük ve çoğu zaman şiddetli yan ağrısı vardır. Uçuk sık rastlanan bir komplikasyondur. Birkaç gün içinde sarı-yeşil renkte iltihaplı balgam ortaya çıkar.

Yorgunluk Nedenleri;

Yorgunluk bir nevi “zehirlenme” sayılabilir. Çalışmaktan yorulan adale “laktik asid” meydana getirir. Yorgun bir adaledeki laktik asidi giderebilirsek,o adale derhal çalışabilecek duruma gelecektir.
Günlük hayatımız boyunca, yorulan adalelerimizin meydana getirdiği laktik asidle “kendimizi zehirleriz”. Bundan başka adalelerin çalışmaları esnasında vücudun oluşturduğu başka “yorgunluk toksinleri” daha vardır.
Kan dolaşımı esnasında bu yorgunluk toksinleri vücudun her tarafına taşınır. Dolayısıyla sadece adalelerde yorgunluk hissetmekle kalmaz,bütün vücudumuzla yoruluruz. Bu yorgunlukda en büyük hisse de beyine düşer.
Bilim adamları yorgunlukla ilgili çok ilginç bir deney yapmışlardır. Son derece yorgun düşen ve yorgunluktan uyuyakalan bir köpeğin kanı başka bir köpeğe nakledildiğinde, ikinci köpek hemen yorgunluk belirtileri göstermiş ve o da derin bir uykuya dalmıştır. Buna. karşılık dinç ve zinde bir köpeğin kanı uykulu, yorgun bir köpeğe nakledildiği zaman, köpek hemen uyanmış,yorgunluk belirtilerinden iz kalmamıştır.
Bütün bunlara rağmen, yorgunluk sadece “kimyasal bir olgu” değildir. Aynı zamanda “biolojik” nitelik taşır. Yorgunluğu tam anlamıyla ortadan kaldırmak sözkonusu olmadığı için, vücut hücre erinin istirahat etmesine, dinlenmelerine meydan vermek gerekir.Hücrelerdeki tahribat onarılmalı, beyinin sinir hücreleri yenilenmelidir. Yorgunluk hissedildiğinde, vücudun eski gücünükazanabilmesi için uyku şarttır.
Burada dinlenmenin de değişik şekilleri olduğunu özellikle belirtelim. Bütün gün masa başında,kafasını yorarak çalışan bir kimse, kendini yorgun hissettiğinde dinlenmek için uzanıp yatmak istemeyebilir. Bunun yerine uzun gezintilere çıkacak, temiz açık havada dolaşmayı tercih edecektir. Okuldan eve gelen,uzun uzun ders çalışan çocuklar da dinlenmeyi yatıp uyuyarak yapmazlar. Koşup oynayarak dinlenirler. , Bunun nedeni açıktır. Vücudun belirli bir kısmı örneğin beyin, gözler, eller ya da bacaklar yorulduğu zaman, o uzvu yeniden güçlendirmek, zindeleştirmek için en iyi yol vücudun diğer kısımlarını çalıştırmaktır.Başka türlü söylemek gerekirse, düzenli, aşırı kaçmayacak bir hareketlilikle de dinlenebiliriz. Kapalı yerlerde çalışanlar, dimağı faaliyeti yoğun olan kimseler,açık hava sporları (yürüyüş, tenis,bisiklet,binicilik, yüzme vs.) yaparak dinlenirler. Haraket soluk alıp vermeyi hızlandırır. Kan dolaşımı hızlanır. Hormonların eylemi artar. Vücuda yararsız maddeler yorgun kısımlardan atılır.
Ancak genel bir yorgunluğun tek çaresi güzel bir uykudur.

kaynak