Arama

Beydeba - Tek Mesaj #10

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Şubat 2011       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Beydaba - Kelile ve Dimne Masalları - İki Şehzade


Halep’de bir zamanlar bir padişah yaşardı.İki de oğlu vardı.
Çok zengindi.Büyük bir hazineye sahipdi.Servetinin geleceği konusunda kuşkuluydu.Oğullarına güvenmiyordu.Bir çare aramaya başladı.Halep’ te yaşayan oldukça dindar bir dervişle anlaştı.Bütün hazinesini sarayda bir mahzene gömdürdüğünü söyledi.Gerçekte bu doğru değildi.
Çocuklarına,
- İşte hazinem burada, dedi.Ben öldükten sonra gerektiğinde bu mahzeni açarsınız.Ülkenin paraya ihtiyacı olursa buradan karşılarsınız.
Hazineyi geceleri , Derviş’in bulunduğu yere taşıdılar.Derin bir kuyu kazıdılar.Bütün parayı, mücevherleri buraya gömdüler.Bir de şehzadeler güç durumda kaldıklarında.
Aradan yıllar geçti.
Padişahlar bu dünyadan göçüp gitti.ardından Derviş de ölmesin mi! Hazinenin yerini kimse bilmiyordu.Çok geçmeden şehzadeler kavgaya başladılar,Biribirlerine girdiler.Kıyasıya dövüştüler.
Şehzadelerden biri diğerini yendi.Tahta geçti.Hazineye el sürmedi.Gerektiğinde açacaktı.
Tahta geçen şehzadeler görkemli bir yaşayış içindeydi.
Diğeri tacı tahtı terketti. Sadece ahiret için çalışma düşüncesiyle kenara çekildi.Aklına o dindar adamın evine gitmek geldi.Gitti ve orada yaşamaya başladı.
Günlerden bir gün kuyunun suyu çekildi.
Şehzade su bulmak için kuyunun dibine indi.
Kazması, sert bir cisme takıldı.Merak edip baktı ki ne görsün!Babasının hazinesi.
Çok sevinmişti Şehzade.
Durumu kimseye duyurmadı.
Tahtta olan kardeşi kendisi adeta kaybetmişti.Zevk içinde yaşıyordu.Elindeki parayı harcayıp tüketmişti.
Ülke yönetimi başıboş kalmıştı.
Bunu fırsat bilen komşu ülkenin hükümdarı saldırıya geçti.
Şehzade ordu kurmak için babasının hazinesini açtırmak istedi.Aradılar aradılar, babasının sözüne ettiği yerde bulamadılar.Hazırlıksız girilen savaşta şehzade öldürüldü.Saldıran ülkenin padişahı da bir okla vurulup ölmüştü.Bunun üzerine iki taraf anlaşma yoluna gittiler.Ve bir hükümdar seçmek istediler.
Düşündüler taşındılar.
Birçok kimseye sordular, danıştılar.
Sonunda diğer şehzadeyi padişah olarak seçtiler.
Tüccar, oğlunu anlattığı hikayeyi dinledi.
- Bu hikayede etkileyici bir düşünce yok, dedi.
Tüccar’ın oğlu sustu.
Babası haklıydı.
“Ben de haklıyım” diye geçirdi içinden.Doğrusu baba mı haklıydı, yoksa oğlu mu, kestirmek zordu.
Tüccar, bunun üzerine, Şahin ile Kuzgun arasında geçen . bir hikayeyi hatırlattı.
Onu anlatmaya başladı.

Beydaba - Kelile ve Dimne Masalları - Yavru Kaplan


Ateş Sıcağında Dürüstlük Sınavı
Bir zamanlar Basra’da ormanla kuşatılmış bir ada vardı.Ada değil sanki bir cenneti burası.Yemyeşil ağaçlar…Berrak sular…Kuşlar…Çiçekler…Birbirinden güzel canlılar yaşardı, ormanda. İçlerinde birisi vardı ki, oldukça değişikti.Keskin dişleri vardı.Güçlü pençesi…
Çok çevikti.
Kaplandı bu.
Gücü sayesinde ormanın kralı olmuştu.Suçluları hemen cezalandırırdı.
Haksızlığı önlerdi.Yoksullara yardım ederdi.
Hayvanlar onu hem seviyorlar hem de korkuyorlardı.Kaplanın miniminnacık bir de yavrusu vardı.Gözü gibi koruyordu onu.Ormanın yönetimini ölünce ona bırakacaktı.
Yönetime ilişkin bilgilerle donatmıştı onu.
Haklı ile haksızı nasıl ayırdedeceğini öğretmişti.Suçlunun nasıl belirleneceğini…Nasıl cezalandırılacağını…Haklıya hakkının ne şekilde verileceğini…Toplum yararın çalışanın hangi biçimde ödüllendirileceğini…
Her ölümlü gibi Kaplan da göçüp gitti bu dünyadan.
Yavru henüz büyümemişti.Babası sağlığında onu ormanın yönetimine getirmemişti.
Bu durum, ormanda karışıklığa yol açtı.Vahşi hayvanlar birbirlerine girdiler.Herkes liderlik peşindeydi.
Büyük kavgalar oldu.Birçok hayvan birbirini hırpaladı.Bazıları öldü.
Sonuçta galip çıkan aslan oldu.
Dev pençeleriyle herkese korku verdi.Hiçkimse karşısına çıkamadı.
Yavru Kaplan çaresizdi.Bir süre ortalıkta görünmedi.
Kimsenin olmadığı ıssız yerlerde gezindi.
Epeyi bir zaman başıboş, serseri gibi dolaştı.Sonunda pençesi kuvvetlenmişti.Oldukça güçlenmiş, dişleri de keskinleşmişti.
Gitti, yaşlı kaplanlara danıştı.Arslana karşı bir harekete girişmek istiyordu.Yaşlılar deneyimlerini anlattılar…Onu yüreklendirdiler…Fakat herhangi bir eyleme giriştiğinde onu destekleyemeyeceklerini söylediler.
Yavru Kaplan, Arslan ‘a bizzat kendisi gitti.
Arslan, iyi kalpli biriydi.
Kaplan’ı sarayına aldı. Yakınında bir görev verdi.Her defasında ona güvendiğini belirtiyordu.
Günler böyle geçip giderken…
İlginç bir olay oldu.
Hava sıcak mı sıcaktı. Bunalmıştı herkes.Uzak bir yerde görülmesi gereken bir iş çıktı.
Arslan sarayda düşünceli düşünceli geziyordu.
”Bu görevi kime verebilirim? Kim bunun üstesinden gelebilir?” diye koşuşturuyordu.
Kaplan içeri girdi.
- Sizi bu düşünceye düşüren nedir? diye sordu.
Arslan,
- Hava çok sıcak olduğu için kimse görev istemiyor, dedi.
Kaplan,
- Havanın sıcak olması göreve koşmaya engel değildir, dedi; izniniz olursa bu işe ben gitmek istiyorum.
Arslan çok şaşırdı.
”Nasıl olur” diye düşündü.Kimse gitmek istemezken…Gerçi kaplana güveniyordu.Onun bu işi başaracağına da inanıyordu.
- Beni çok sevindirdin , dedi.
Kaplan hemen davrandı.Yanına birkaç asker de alarak yola çıktı.
Havada ateş sıcaklığı vardı.Güneş yeryüzünü ateş yalımı gibi yakıyordu.
Epeyi yol aldılar.
Artık yürümek imkansızlaşmıştı.
Kaplanın yanındakiler daha fazla dayanamayacaklarını söylediler.
Biri atıldı,
- Şurada, serin bir yerde dinlensek dönüp gitsek arslanın ne haberi olacak? diyecek oldu.
Kaplan kestirip attı:
- Sizler dayanamıyorsanız geri dönün. Ben tek başıma devam ederim.Padişahımızın bize güvendiğini biliyoruz.Bu güvene layık olmalıyım.
Kaplanın bu sözleri Arslanın kulağına gitti.Sevincine diyecek yoktu.Kaplan’a o olaydan sonra önemli görevler verdi.En yakınına aldı.Hayatı boyunca çok güvendi.
Son düzenleyen Safi; 30 Temmuz 2016 17:49