Arama


qraLiçee ßabY - avatarı
qraLiçee ßabY
Ziyaretçi
22 Mart 2011       Mesaj #3
qraLiçee ßabY - avatarı
Ziyaretçi

SEVGİNİN ÖNEMİ


Dünyamızda herhalde en çok kullanılan sözcüklerden biri de sevgidir ve bu kelimeyi çoğunlukla anlamadan kullanır veya kendi ihtiyaçlarımıza göre değerlendiririz. Bütün dinler ve ilahi felsefeler sevginin gerçek değeri üzerinde durmuş ve önemini çeşitli şekillerde ifade etmişlerdir. Aslında bu kelime insanoğlunun elinde zorda kaldıkça kullandığı bir silah gibidir. Elde etmek için sevdiğimizi söyleriz. Kendimizi acındırmak için sevilmediğimizden yakınırız. Derinlerde sevginin anlamını gerçekten bilen ve anlayan çok az insan vardır. Hemen hemen her konuda heyecanların bittiği, alışkanlıkların başladığı yerde sevgi önem kazanır. O kadar önemlidir ki, sevgi kelimesinin üzerindeki değerlere sahip olabilen insan, şefkati, fedakarlığı ve beklemeden vermeyi içinde barındırdığı müddetçe hayatı kavrar. Çünkü gerçek sevgide karşılık beklenmez.

İnsanın kalben en iyi hissedebildiği sevgilerden bir tanesi, üç boyutlu yaşadığı dünyada karşı cinsle olan birlikteliğidir. Her şeyin sınırlı olduğu madde, zaman, mekan boyutunda yaşanlar elbetteki sınırsız ve sonsuz sevgiyi verememektedir. Sadece insanların belki de farkında olmadığı, belki de göremediği yaşanan anları vardır, iki sevgilinin hiç konuşmadığı anlardaki huzur, mutluluk, sevgi hisleridir ki işte en gerçek, en saf hisleridir bunlar.

Zaman zaman bana şikayete gelen ve yakınan bazı dostlarım ben çok sevdiğim halde o beni hiç sevmedi veya beni bıraktı derler, sanki onların duymuş olduğu bu sevginin karşılık alacağı kontratı imzalamış gibi davranırlar. Halbuki sevginin iki kişi arasında yaşanan bir şey olmaktan çok tek kişi tarafından hissedilen bir duygudur. Çünkü insan sevmek istediği için seven, kendi egosunu doyurmak için seven bir varlıktır.

Geçenlerde sevgilisine aşık olmuş fakat cevap alamamış bir talebem yakınıyordu. Kendisine ne kadar şanslı olduğunu söyledim. Aşkta veya sevgide kişinin karşılık beklemekten çok yaşamakta ve hissetmekte olduğu bu derin ve zengin duygunun herkese nasip olmadığını ve sadece bu duyguyu hissedebilmiş olmanın bu hayatta yaşanan çok değerli kutsanmışlık olduğunu, önemli olanın da kendisinin bu duyguyu yaşaması olduğunu ve karşılık almanın ancak ikinci derecede önemli olduğunu açıklarken bir anda duruvermiş ve düşünmeye başlamıştı. Üstelik kendisine sana bu duyguyu yaşatan kimse, git ve kendisine sende bu duyguyu uyandırdığı için teşekkür et ve çiçek ver deyince daha da şaşırmıştı. Her yaşanan sevgi, anlamı ne olursa olsun gerçek sevginin bir alıştırması değil midir...

Günümüzde yaşanan sevgiler genellikle menfaatler ve alınan hazlar üzerine kurulur. Halbuki gerçekten seven ruhlar hesap yapmaz, sadece kayıtsız şartsız sever. Bu doğanın kendisine verdiği haslettir. Annenin çocuğuna duyduğu karşılıksız sevgi gibi.

Hayatı seven, yaşamayı var olmaktan dolayı sever ve en büyük sevgi yaradana olan sevgidir. Bu öyle bir sevgidir ki, kişi öz benliğinin yaradanın benliğinden geldiğini hissetmeye, anlamaya ve bu duyguyu yaşamaya başladığı an artık kendisi sevgi olmuştur. Hayatın özü sevgidir. Sevgisiz hiçbir canlı yaşayamaz. Hayvanlar ve bitkiler dahil. Her şey sevgi çekirdeğinden oluşmuştur. Bilginin özü de ancak sevgi ile verilebilir. Sevgi vermektir, hizmet etmek ve birlik olmak ve paylaşmaktır. Kendisi için hiçbir şey isteme ihtiyacını duymamaktır. Verirken vermekten dolayı yaşanan mutluluk duygusu alırken yoktur. Onun için sevgi vermektir ve sevgiden daha güçlü bir duygu yoktur.

Okuduğumuz kitaplar, gittiğimiz seminerler, dinlediğimiz konuşmalar, sadece entelektüel çalışmalar olup, arayışlarımızı sürdürmeye devam ederiz de yine bir yerlerde bizi tatmin etmeyen, hala niye mutsuzum, söylenen her şeyi yapıyorum, yine de tam mutlu değilim diye hep kafamızı kurcalayan pek çok soru beynimize üşüşüverir. İşte belki de sihir, beynimize üşüşen bu düşünceleri iptal etmekle işe başlamakta fayda vardır.

İnsanoğlu ancak yaradana olan sevgisi ile aydınlanabilmiştir. Kişi hayat bilgilerinin sırlarını hep dışarıda ve kendisinden en uzak olan yerlerde arar ve orada bulduğu pratik bilgilerle yola çıkar. Bu yolda, rastladığı yol haritaları, formüller ve daha evvel başka üstadlar tarafından denenmiş yol gösterici spritüel çalışmaların neticesinde bütün ok işaretlerinin kendisini gösterdiğinin farkında olur. İşte o zaman, ilahi spritüel hayat yaşam tarzını kendisine mal eder ve bu yolda başarının kendi içindeki spritüel yol haritasını takip ettiği takdirde ulaşılacağını fark eder.

O zaman bütün meşgalelerindeki entelektüel bilgileri ve çeşitlilikleri bir tarafa bırakır ve bütün elde ettiği öğretilerin kendisine en uygun olanının bir sentezini yapar. Ve yoldan sapmadan bu yolculuk sırasında kendisine yol göstermiş ve her ne formda olursa olsun bilgi aktarmış olan bütün şahsiyetlere saygısını kaybetmeden ve gerektiği yerde şükranlarını ileterek farkında olduğu yaratılmışlığın bütünlüğüne teslimiyet ve aşk ile aydınlanmanın perdelerini teker teker açmaya ve yaradanın izni ile ermişlik mertebesine ulaşır. Yani gerçek insan olur.

Düşünceler, meşgaleler, hedefler, başarılar, sorumluluklar, bağımlılıklar, korkular, endişeler, yaşanan her ne varsa hepsi yanlış değil, yaşanması gerektiği içindir. Teslimiyet burada başlar. Yogada bir kral yolu vardır. Buna Raja Yoga, yani zihin yogası denir. Zihin yogası bütün düşünce kalıplarından kurtulmak, dolayısıyla bağımlılıklarından kurtulmak, olanı olduğu gibi kabul etmek, hep huzurda, sessizlikte kalmak demektir. Ne olursa olsun, hangi dünyasal mücadele ile karşılaşırsak karşılaşalım her zaman sağlam, her zaman sessiz ama her zaman içsel dengemizi muhafaza etmektir.

Her an zihninizden geçenleri seyredin, hayatı seyredin, yaşadıklarınızı olanı biteni seyredin, duygularınızın, düşüncelerinizin farkına varın, sessizliğinizi bozmayın, sadece ve sadece seyredin. Bunu hayatınıza geçirdiğinizde sadece olanı yaşarsanız, çünkü ne yaşanıyorsa o anda yaşanıyordur, ne geçmişte ne de gelecekte. Gerçeği, tanrıyı, sevgiyi anlamak istiyorsanız sadece seyredin, varolmak sessizlikte vardır, varolmak sevgide vardır, varolmak düşüncelerin olmadığı, bildiğinizi zannettiğiniz belki de hiç bilmediğiniz anlarda vardır, o anlar ki sevginin en yükseklere çıktığı, hep var olduğu, hiç eksilmediğini, hiç bitmediği hep olan anlardır.
Sessizlik, sessizlik, sessizlik....
Son düzenleyen Safi; 6 Aralık 2018 22:55