Arama


asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
5 Mayıs 2007       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

BALIK


tatlı ve tuzlu suda yaşayan, evrimleşme çizgileri farklı, soğukkanlı omurgalıların genel adı.

Bu terim, bir sınıflandırmadan çok bir yaşam biçimini tanımlar. Bugün yaşayan balıklar genellikle üç sınıf altında toplanır. Bu sınıflar, havayla soluyan hayvanların dört sınıfı olan amfibyumlar, sürüngenler, kuşlar ve memeliler kadar birbirinden farklıdır.

GENEL ÖZELLİKLER


Yaklaşık 450 milyon yıllık bir geçmişi olan balıklar, bu süre boyunca, hemen her çeşit su ortamına uyum sağlayacak biçimde gelişmiştir. Kara ortamına geçiş sürecinde büyük bir değişime uğrayarak dört ayaklı kara omurgalılarına dönüştüklerinden, aslında kara omurgalılarının ilk ataları da bu su canlılarıdır. Balık dendiğinde genellikle, yüzgeçleri olan, solungaçlarıyla solunum yapan, gövdesi kaygan ve suda hareket etmeye elverişli bir su hayvanı akla gelir. Ne var ki, bu tanıma uymayan balıkların sayısı, uyanların sayısından çok daha fazladır. Bazılarının gövdesi uzunlamasına gelişmiş, bazılarınınki kısa kalmış, özellikle dipte yaşayanlarda yassılaşmış, birçoğunda da yanlardan basılmıştır. Bazılarının yüzgeçleri olağanüstü gelişirken, bir bölümününki ya çok basitleşmiş ya da yok olmuştur. Ağızlarının, gözlerinin, burun deliklerinin ve solungaçlarının konumu da türden türe büyük bir değişiklik gösterir.
Ad:  balık2.JPG
Gösterim: 3143
Boyut:  52.4 KB
Bazı balıklarda, yaşadıkları ortamın koşullarıyla yakından ilişkili olduğu bilinmekle birlikte, gene de nedeni ve işlevi tam olarak açıklanamayacak kadar değişik vücut biçimlerine ve renklere rastlanır. Birçok balıkta görülen canlı ve parlak renkleri, öbür hayvanlar arasında bulmak güçtür. Bazen balığın deri ve pul yapısı, dokularındaki renk verici maddelerin etkisini öylesine artırır ki, balık neredeyse alevlenmiş gibi görünür. Birbirleriyle akraba olmayan birçok balığın da ışık üreten organları vardır. Ayrıca çoğu, ya gizlenmek ya da dikkati çekmek için, renk hücrelerini (kromotofor) büzüp genişleterek istediği anda renk değiştirebilir.

Erişkin balıkların boyu, 10 mm’nin altından başlayarak 20 m’nin üstüne, ağırlıkları da 1,5 gr dolayından 4.000 kg’ye kadar değişir. Bazı balıklar 40°C’lik sıcak su kaynaklarında ya da çok sığ sularda, bazıları ise 0° C’nin birkaç derece altındaki Kuzey Kutbu denizlerinde ya da okyanusların 10.000 m’yi aşan derinliklerinde yaşar. Böylesine aşırı uçlardaki yaşam koşullarına uyarlanmış olmanın yapısal ve fizyolojik nedenleri bilimsel araştırmaların temel odaklarından biridir. Balıkların yaşam ortamlarındaki en önemli farklılıklardan biri, suyun tuzluluk derecesidir. Ancak, yalnız tuzlu deniz suyunda ya da yalnız tatlı sularda yaşayan balıkların yanı sıra, örneğin som balığı gibi bu ortamların birinden öbürüne göç eden balıklar da vardır.

Yaşam çevrimi


Balıkların büyük bir bölümünde yumurtaların çatlaması için birkaç günle birkaç hafta arasında ya da biraz daha uzun bir süre gerekir. Yumurtadan yeni çıkan, yeterince gelişmemiş yavrulara, yüzgeç, iskelet gibi vücut yapıları ve bazı organları tam anlamıyla oluşuncaya değin larva adı verilir. Larvalık süresi genellikle birkaç haftadan daha az olmakla birlikte, bazı türlerde çok fazla uzayabilir; örneğin Petromyzonidae familyasından taşemenlerin larvadan erişkinliğe geçişi en az beş yıl sürer. Larvalar, cinsel olgunluğa ulaşıp kendilerini savunabilecek duruma gelinceye değin, asıl yaşama ortamlarının dışında, genellikle erişkinlerin bulunmadığı yerlerde yaşamak zorundadır. Örneğin, tropik denizlerdeki bazı kıyı balıklarının larvaları, genellikle sığ suları yeğleyen pek çok larvadan farklı olarak açık denizde yaşamayı seçer. Erişkin duruma gelen bir balığın ömrü de, yapısal yaşlanma hızı, saldırıya uğrama olasılığı ve yöresel iklim koşulları gibi pek çok etkene bağlıdır. Küçük balıkların yaşam süresi genelde 1-3 yıl arasında değişirken, büyük türler arasında 10-20 yıl, hatta daha uzun yaşayanlarına rastlanır.

Davranış biçimleri


Balıkların davranış biçimleri, türler arasında inanılmayacak kadar çeşitlilik gösteren, çok karmaşık bir konudur: Merkez sinir sistemi olan hemen hemen tüm hayvanlarda olduğu gibi, her balığın çevreden gelen herhangi bir uyarıya verdiği tepki, sinir sisteminin kalıtsal özelliklerine, geçmiş deneyimlerine ve dürtülerinin niteliğine bağlıdır. Balıklar, çevrelerindeki dünyayı, görme, koklama, işitme, dokunma ve tatma gibi beş temel duyunun yanı sıra yanal çizgileriyle de algılarlar. Bir elektrik alanı yaratan bazı balıklarda, nesnelerin yerini elektrik dalgalarıyla belirlemeye yarayan bu özellik, çevrelerini algılamalarına yardımcı olur.

Yüzme ve yer değiştirme


Balıkların vücut yapısı, genel olarak yüzmeye uyarlanmıştır. Daha ayrıntıda, bu yapımn, yüzeye yakın ya da dipte yüzmeye elverecek biçimde özelleştiği görülür. Örneğin yüzey sularında yüzen balıkların vücudu, böceklerin ya da küçük balıkların üstüne hızla atlamalarını ve su üstüne fırlayarak saldırganlardan kurtulmalarını sağlayacak biçimde ince-uzundur. Bunun en iyi örneklerinden biri zarganalardır. Uçanbalıklar, kanat gibi büyümüş göğüs ve karın yüzgeçlerini kullanarak, suyun üstünde yüzlerce metre yol alabilir. Güney Amerika’nın uçan tatlı su balıkları da, zıplayarak ve göğüs yüzgeçlerini kanat gibi çırparak suyun dışına çıkıp düşmanlarından kurtulurlar. En çok bilinen balık türlerinin büyük bir bölümü orta sığlıktaki sularda yaşar. Bu balıkların yapısal özellikleri ve yaşama alışkanlıkları, bulundukları ortama göre değişir.

Örneğin füze biçimindeki güçlü orkinoslar, özellikle av peşindeyken hızlı birer yüzücüdür. Alabalıklar da, akarsu ve ırmakların sert akıntılarıyla başa çıkabilmek için hızlı yüzmeye uyum sağlamıştır. Buna karşılık, dip balıkları genellikle yavaş yüzer; ama yüzme biçimleri türden türe değişir. Örneğin, hepsi birer dip balığı olan vatozlar ve dilbalıkları geniş göğüs yüzgeçlerini ya da vücutlarını dalgalandırarak yavaş yavaş ilerlerken, kayabalıkları dipte sıçrayarak ve kısa aralıklarla dinlenerek yol alır. Bazı yayınbalıkları, yılanbalıkları ve tırmananbalıklardan Anabas testudineus, besini daha bol olan sular bulabilmek için ıslak toprağın üstüne çıkabilir ve vücudunu kıvırarak ya da göğüs yüzgeçlerini kullanarak “yürüyebilir”. Mığrı, müren ve kayabalığı gibi birçok balık, kayaların yarıklarında ya da çamurlar arasındaki oyuklarda yaşar ve yuvasından uzaklaşma cesaretini kolay kolay gösteremez. Güçlü dalgaların yaladığı kayalık kıyılarda yaşayan bazı balıkların gövdesinde de, dalgalarla sürüklenmemek için kayaya tutunmalarını sağlayan çok kuvvetli, emici diskler gelişmiştir.

Üreme


Balıklarda çok değişik üreme biçimleri görülmekle birlikte, en yaygın olanı dişinin suya bıraktığı sayısız, küçük yumurtanın vücut dışında döllenmesine dayanır. Açık denizlerdeki yüzey balıklarının yumurtaları genellikle, suya asılıymış gibi durur; kıyı ve tatlı su balıklan ise yumurtalarını deniz dibine ya da bitkilerin arasına bırakır; hatta bazı türler bir salgıyla yumurtalarını kayalara ya da bitkilere yapıştırır. Bunca önlemin nedeni, suda yaşayan pek çok hayvanın göz diktiği balık yumurtalan için yaşama şansının çok az olmasıdır.

Gerçekten de çoğu kez yüzlerce, binlerce, hatta bazen milyonlarca yumurtadan yalnızca birkaçı yem olmaktan kurtulup olgunluk çağma ulaşabilir. Yumurtaları dölleyecek olan spermalar erkeklerin gövde boşluğundaki iki (bazen bir) erbezi içinde üretilerek, süt kıvamındaki ve rengindeki bir sıvıyla suya boşaltılır. Kemiklibalıklarda, erimezlerinin her birinden çıkan bir sperma kanalı, anüsün arkasındaki ürogenital deliğe, köpekbalıklarında ve vatozlarda ise dışkılığa açılır. Ayrıca bazı balıklarda, örneğin köpekbalıkları ile vatozlarda, erkeğin spermalarını dişinin yumurta kanalına boşaltmasını (iç döllenme) sağlayan bir tür çiftleşme organı vardır. Dış döllenmede, dişilerin yumurtalıklarında üretilen yumurtalar, kanallar aracılığıyla suya boşaltılır ve erkeğin çevreye saçtığı spermalarla döllenir. Bazı balıklarda yumurtalar içte döllenir, ama daha açılmadan dışarıya atılır. Kemikli balıkların bazı türlerinde ve köpekbalıklarında, yumurtalar dişinin içinde açılır ve yavrular canlı olarak doğar. Bu tür balıklarda yavrular ya yumurtadan çıkar çıkmaz dişiden ayrılır (ovovivipar) ya da dişinin yumurtalık dokularında beslenir (vivipar).

Bazı balıklar erseliktir; aynı birey, genellikle yaşamının değişik aşamalarında hem sperma, hem yumurta üretebilir. Yayınba- lıklarınm ve bazı akvaryum balıklarının (sihlidler) yumurtaları gelişme evresini dişinin ağzında geçirir. Sombalığı gibi bazı türler de, yumurtalarını dökmek için okyanustan ayrılıp, bir zamanlar kendilerinin yumurta halinde bırakıldıkları büyük ırmakların yukarı çığırlarına doğru uzun bir göç yolunu izlerler. Bazı balıklar dipteki kumları oyarak yuva hazırlar; bazıları (örn. dikenceler), böbreklerinden salgılanan iplik biçimindeki yapışkan bir maddeyle bitki parçalarını yapıştırarak yuva kurar; guramiler, su yüzeyine üfledikleri hava kabarcıklarını bal- gamsı bir maddeyle sararak, yumurtalarını bu kümenin içine bırakır.

ANATOMİ VE FİZYOLOJİ


Vücut yapısı


Balık vücudunun temel yapısı ve işlevi bütün öbür omurgalılannkine benzer. Kara omurgalılarının vücudunu oluşturan dört temel doku balıklarda da vardır: Dış yüzeyleri kaplayan epitel doku, bağ ve destek doku (kemik, kıkırdak ve lifsi dokularla türevleri, örn. kan), sinir dokusu ve kas dokusu. Tipik balık vücudu, yüzmeye uyarlanmış aerodinamik profilli ve iğ biçimindedir; baş, gövde ve kuyruk bölümlerinden oluşur. Yaşamsal önemdeki organları içeren gövde boşluğu genellikle vücudun ön alt yanındadır. Bu boşluğun arka ucunda, anüs yüzgecinin tabanının hemen önünde, dışkıların boşaltıldığı anüs deliği bulunur. Omurilik ve omurga, kafa iskeletinin arka bölümünden başlayıp sırt, gövde boşluğu ve kuyruk bölgesinden geçerek kuyruk yüzgecinin tabanında sonlanır.
Ad:  balık1.JPG
Gösterim: 1679
Boyut:  48.5 KB

İskelet


iskelet, balığın hareket sisteminin bir parçası olduğu kadar, yaşamsal organları korumaya da yarar. Eksenel iskelet omurga ve uzantılarından oluşur. Yüzgeç destekleri, kemik dokusundan ya da epitel dokudan türemiştir. Köpekbalıkları ile vatozların iç iskeleti kıkırdaktandır. Birçok fosil grubunun ve bugün yaşayan bazı ilkel balıkların iç iskeleti, büyük ölçüde kıkırdaktan oluşmakla birlikte, yer yer kemiklere de rastlanır (örn. köpekbalıkları). İlk omurgalılarda, omurganın yerinde, çok sağlam, lifsi yapıda bir kılıfla sarılmış, özelleşmiş hücrelerden oluşan ve omurga taslağı olarak kabul edilen bir sırtipi (notokord) bulunuyordu. Bugünkü balıkların evrimi sırasında, sırtipinin yerini bir ölçüde kıkırdak, daha sonra da kemikleşmiş kıkırdak almıştır. Kemiklibalıklarda ise, sırtipinin yerini alan makara biçiminde omurlar bulunur. Kafa iskeleti, kemiklibalıklarm solungaç kemerleri ve çeneleriyle birlikte bütünüyle ya da en azından bir ölçüde kemikleşmiştir. Köpekbalıklarının ve vatozların kafa iskeleti kıkırdaklıdır. Kıkırdağın yerini, kimilerinde yer yer kalsiyum katmanları alırsa da hiçbir zaman gerçek kemik oluşumu görülmez.

Yüzgeçler


Yüzgeçler tek ve çift olmak üzere iki gruptur. Tek yüzgeçler vücudun orta çizgisi boyunca yer alır ve sırttakine sırt yüzgeci, gövdenin bitimindekine kuyruk yüzgeci, karında anüsün gerisinde kine de anüs yüzgeci (ya da anal yüzgeç) denir. Göğüs ve karın yüzgeçleri ise çift yüzgeçlerdir. Ancak, sırt yüzgeci bazen iki, hatta ender olarak üç parçalı da olabilir. Kemikli- balıklardan çoğunun sırtında, kuyruk tabanına yakın bir yerde, yağ dokusundan oluşmuş küçük bir yüzgeç (yağ yüzgeci) daha bulunur. Bazı balık türlerindeyse (örn. palamut) sırt yüzgeci ile kuyruk yüzgeci, altta da son yüzgeç ile kuyruk yüzgeci arasında yüzgeçsi çıkıntılar (yüzgeççik) bulunur.

Deri ve pullar


Birçok işlevi üstlenen deri, iç ve dış ortam arasındaki sıvı geçişme dengesinin korunmasına yardımcı olur, vücudu destekler ve dış etkenlerden korur, renklenmeyi sağlar, duyu hücreleriyle çevrenin algılanmasına ve bazen solunuma yardımcı olur. Bir deri türevi olan pullar, balıkların evriminde önemli bir rol oynamıştır. İlkel balıklarda genellikle kaim kemikli levhalar ya da kemik, keratin ve benzeri maddelerden oluşmuş katmanlar halinde kalın pullar bulunur. Bugünün kemikli balıklarında, kemikleşmiş pullar vücudun dış yüzeyini koruma görevini sürdürdüğü gibi vücudun çok yönlü hareketine de olanak sağlar. Başlangıçtaki ve bugünkü köpekbalıklarında mineye benzer bir dış katmandan, dentinli bir iç katmandan ve sinirlerle kan damarlarını içeren bir öz boşluğundan oluşan, dişe benzer yapıda ve tabak biçiminde pullar bulunur.

İlkel kemikli balıkların ya ganoyit ya da kozmoyit tipinde kalın pulları vardı. Kozmoyit pullar, sert, minemsi bir dış katman ile bir dentin çeşidi olan kozmin yapısındaki iç katmandan oluşur. Ganoyit pulların bunlardan tek farkı, dış katmanı oluşturan ganoyinin kimyasal yapısının değişik olmasıdır. Gelişmiş balıkların yarısaydam, ince ve kemiksi pullarının serbest kenarları ya düzgün biçimde yuvarlak (sikloyit) ya da taraklıdır (ktenoyit). Bu pulların her iki tipinde de minemsi katman ve dentin bulunmaz.
Son düzenleyen Safi; 1 Ağustos 2017 19:28
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....