Arama

Denizaltı Gemiler - Tek Mesaj #2

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
11 Ocak 2009       Mesaj #2
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

denizaltı

Ad:  denizaltı1.jpg
Gösterim: 1614
Boyut:  20.7 KB

su altında hareket edebilen deniz aracı.

Denizaltılar, I. Dünya Savaşı sırasında Almanya’nın bu aracı deniz ticaretini engelemek amacıyla kullanmasıyla, deniz savaşlarının başlıca unsurlarından biri durumuna geldi. II. Dünya Savaşı’nda da denizaltılar, özellikle Atlas Okyanusu ve Büyük Okyanustaki savaşlar sırasında bu özelliklerini korudular. 20. yüzyılın son çeyreğinde geliştirilen, su altında aylarca kalabilen ve deniz yüzeyine çıkmadan orta menzilli nükleer füzeler atabilen, nükleer reaktörlü denizaltılar, en güçlü stratejik deniz savaş araçları olarak kabul edilmektedir.

Deniz altında seyredebilecek bir tekne tasarımını ilk olarak 1578’de İngiliz matematikçi William Bourne geliştirdi. Bourne’ün tasarladığı araç, her yanı deriyle kaplı ve kürekle hareket edebilen bir kayık biçimindeydi. Onun bu tasarımı hiçbir zaman gerçekleşmedi, ama 1620’lerde Felemenkli mucit Cornelis Drebbel, suya dalıp çıkabilen bir tekne geliştirdi ve aracıyla Thames Irmağında birkaç başarılı deneme yaptı.

Savaşta kullanılan ilk denizaltı olan “Turtle”ın tasarımını, Saybrook’lu David Bushnell geliştirdi. Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında kullanıma sokulan “Turtle”, Eylül 1776’da Amerikan koloni kuvvetleri tarafından, New York limanında demirli İngiliz sancak gemisi “Eagle”a karşı kullanıldıysa da başarılı olamadı. İlk defa bir denizaltının başka bir savaş gemisini batırışı, Amerikan İç Savaşı sırasında gerçekleşti. 17 Şubat 1864’te Güney Birliği denizaltısı “Hunley” Güney Carolina’daki Charleston limanında demirli “Hausatonic” korvetini havaya uçurdu.

Kullanışlı bir itme sistemine sahip ilk denizaltıyı, İrlanda asıllı ABD’li mucit John P. Holland geliştirdi. 1900’de ABD Deniz Kuvvetlerince satın alınan “Holland” adındaki bu gemi, su üstünde içten yanmalı bir motor, su altında ise elektrik motorlarının yardımıyla seyrediyordu. New Yorklu gemi tasarımcısı Simon Lake’in yaptığı 12 m boyundaki “Argonaut” adlı denizaltı, 1898’de Virginia’daki Norfolk’tan New York’a kadar 300 millik bir yolculuk yaptı. On yıl sonra benzinli motorlardan daha güvenli olan dizel motorlarının geliştirilmesiyle uzun erimli seferlerin yapılması olanaklı duruma geldi. Su altında hareket için ise elektrik motorları hâlâ gerekliydi.
I. Dünya Savaşı sırasında denizaltılar, tümüyle birer savaş aracı durumuna dönüştüler. En büyük denizaltı filosuna sahip olan Almanya, “U-boof’larıyla 10 milyon tonun üstünde Müttefik ve tarafsız ülke gemisini batırdı.

1939’da II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte, denizaltılar daha da etkili savaş araçları durumuna geldi. Bu savaş sırasında Almanlar, dönemin en gelişkin dizel ve elektrik motorlarıyla donatılmış, 75 m uzunluğunda ve 1.600 ton ağırlığındaki “XXI Tipi” denizaltıyı geliştirdiler. Bu denizaltı, su altında saatte 17,5 deniz mili (knot) hızla seyredebiliyor ve su altında saatte 6 deniz miliyle iki gün, çok yavaş bir hızla da dört gün süreyle yol alabiliyordu. Ayrıca bu denizaltılar, su yüzeyine çıkmadan hava bataryalarını doldurabilecekleri şnorkel (schnorchel) aygıtlarıyla donatılmıştı. Şnorkel sayesinde denizaltı periskop derinliğinde kalıyor ve böylece düşman radarları tarafından belirlenme tehlikesi ortadan kalkıyordu. 1933’te HollandalI Yüzbaşı Jan J. Wichers tarafından geliştirilen şnorkel donanımı, karadan ya da su üstündeki öteki araçlardan uzatılan havalandırma borusu ile pompa aygıtlarından oluşuyordu. Öte yandan iki dünya savaşı arasında denizaltılara karşı birçok silah ve aygıt geliştirilmişti. Bunların en önemlileri denizaltı mayınları, radarlar, torpil ağları ve gürültü yapıcılardı. Gemilerin arkasına bağlanarak çekilen gürültü yapıcılar sesle yönlendirilen torpilleri gemiden uzaklaştırıyordu.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizler, Almanların denizaltı teknolojisindeki ilerlemelerini uygulayarak, peroksit türbiniyle çalışan “Explorer” ve “Excalibur” adlı deney denizaltılarım yaptılar. Ama hidrojen peroksitin özelliklerinin yetersizliği ve ABD’nin nükleer enerjiyi itme sistemlerine uygulama alanında elde ettiği başarılar nedeniyle bu tür denizaltıların yapımından kısa bir süre sonra vazgeçildi.
Ad:  denizaltı9.jpg
Gösterim: 973
Boyut:  66.1 KB

Nükleer reaktörlü denizaltıları geliştirme çabaları ilk kez 1939 baharında Washington’daki ABD Deniz Kuvvetleri Araştırma Laboratuvarı’nda başlatıldı. Araştırmacılar, nükleer güçle çalışan motorların, yakıt olarak oksijene gereksinim duymamasının, denizaltılar için büyük öneme sahip olduğuna inanıyorlardı. Sonunda nükleer güçle çalışan motorların ilk örneği geliştirildi ve “Nautilus”a yerleştirildi. 98 m uzunluğunda, 3.530 ton ağırlığında olan, ön tarafında 6 torpil kovanı bulunan ve bu özellikleriyle geleneksel denizaltılara benzeyen “Nautilus”, 17 Ocak 1955’te suya indirildi. Su altında ve üstünde saatte 20 deniz mili hız yapabilen ve bu hızda hemen hemen sınırsız uzaklıklara gidebilen bu denizaltı, çağdaşı olan dizel-elektrik motorlu denizaltılardan oldukça üstündü. ABD’de “Nautilus”a ek olarak, hem güdümlü füze rampası hem de radar üssü görevi yapan yedi nükleer denizaltı daha yapıldı. 1957’de “Nautilus”a takılan ilk nükleer çekirdek, denizaltının 100.681 km; 1959’da takılan ikinci çekirdek 146.968 km; 1964’te takılan üçüncü çekirdek yaklaşık 240.000 km kesintisiz seyrini olanaklı kılmıştı. Günümüzde bu nükleer çekirdekler ABD nükleer denizaltılarına yaklaşık 640.000 km’lik erim sağlamaktadır.

Geleneksel denizaltılardaki ilk silahlar, özitmeli torpillerdi. Modern denizaltılarda ise 53 cm çapında, 6,4 m uzunluğunda torpil ateşleme kovanları bulunur. Bu kovanlar elektrikle ya da mekanik olarak elle ateşlenir. Günümüzde en gelişkin torpiller denizaltılara karşı kullanılanlardır. Bu torpiller, içlerine yerleştirilen sonarların yardımıyla hedeflerini akustik olarak bulmakta ve elektronik kumandayla güdümlenerek hedefe ulaşmaktadır. Denizaltıdan denizaltıya atılan bir başka torpil de Subroc'tur (denizaltı roketi). Savaştan sonra ABD ve SSCB deniz kuvvetleri, jet ya da roket itmeli güdümlü saldırı füzeleri geliştirdiler. Bu füzeler denizaltının üst bölümünde yer alan su geçirmez bir bölmede taşınmakta ve ateşlendikten sonra su üstüne çıkmaktadır. Bunlar değişik yörüngelerde uçarlar ve temel olarak deniz yüzeyindeki düşman gemilerini hedeflerler. 1950’lerin sonlarına doğru, SSCB Deniz Kuvvetlerinin geleneksel denizaltıları kısa erimli balistik füzelerle donatıldı. Bu sırada ABD Deniz Kuvvetleri, “George Washington” denizaltısına stratejik füze yerleştirdi. Bu denizaltı, nükleer başlıklı ve 2.220 km erimli 16 tane “Polaris A-1” füzesi taşıyordu. Nükleer füzelerle donatılmış denizaltılar deniz altı savaşı anlayışında önemli değişikliklere yol açtı. Artık denizaltıların görevi, düşman gemilerini batırmaktan çok, düşman sınırlarının çok gerisindeki kara hedeflerine nükleer füzeler atmaktı. Uzun süre su altında kalabilen ve yüzeye çıkmadan füze atabilen denizaltılar, artık yerleri belirlenemeyen hareketli füze rampaları durumuna gelmiştir.

Yapım özellikleri.


Denizaltıların gövde bölümü,mürettebatı, makineleri ve donanımı suyun basıncından koruyabilmek için yüksek basınçlara dayanıklı sert çelikten yapılır. Bu bölüm çoğunlukla çift duvarlıdır ve duvarların arasına safra suyu ve yakıt tankları yerleştirilir. Çift duvarlı gövde denizaltıyı, denizaltısavarlardan atılan mermilerin teknenin çok yakınında patlaması sonucunda oluşan basınçtan da korur. Gövdenin üstünde, tekne boyunca uzanan ve denizaltı su üstüne çıktığında iskele olarak kullanılan güverte bölümü bulunur. Ama son yıllarda geliştirilen, son derece hızlı modern dizel-elektrik motorlu ve nükleer denizaltılarda, tekneye su altında daha hızlı bir seyir olanağı sağlayacak bir profil kazandırmak amacıyla bu bölüm artık bulunmamaktadır. Nükleer denizaltılarda çift duvarlı gövde yapısı da kaldırılmıştır; çünkü bu denizaltılarda yalnızca yardımcı motorlar için gerekli olan dizel yakıtı miktarı çok azdır, bu nedenle de yakıt tankları ile safra suyu bölmeleri teknenin içine yerleştirilmiştir.
Ad:  denizaltı3.jpg
Gösterim: 1080
Boyut:  80.5 KB
Denizaltının gövde bölümünün üzerinde kumanda kulesi ya da seyir dairesi bulunur Eski denizaltılarda bu su geçirmez kumanda kulesi, çarpışma sırasında komuta merkezi olarak görev yapardı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra geliştirilen denizaltılarda ise kumanda kulesinin yerini, aerodinamik profilli ve içinde ayrıca su geçirmez bir bölmesi bulunmayan seyir dairesi aldı. Periskop, radar ve telsiz antenleri ve şnorkel borusu donanımlarının yer aldığı kumanda ve seyir bölümleri, denizaltı yüzeye çıktığında gözetleme yeri ve seyir subayları için köprü olarak kullanılır.

Denizaltı suya dalarken, önce safra suyu tanklarını doldurarak, suyun itme gücüne eşit bir ağırlık kazanır ve ardından ileri hareketlenerek kıç tarafındaki küçük dalış dümenlerinin yardımıyla derinlere yönelir. Çoğu denizaltıda, döner kanatlara benzeyen bu dalış dümenlerinden, baş ve seyir kulesi bölümlerinde de birer çift bulunur. Denizaltı su üstüne çıkarken, gene ileri hareketlenerek dalış dümenlerini kullanır ve bu arada safra tanklarındaki su basınçlı havayla boşaltılır. Basınçlı hava, denizaltının içinde oluşturulabileceği gibi önceden tanklarda da depolanabilir. Denizaltı derinlere indikçe artan basıncın, deniz suyu sıcaklığı ya da tuzluluğunda görülen değişikliklerin ve torpil atımından sonra teknenin ağırlığında ortaya çıkan değişikliklerin etkisiyle, teknenin hacminde beliren değişmeleri karşılamaya yönelik olarak, safra suyu tankları doldurulur. Böylece tekne üzerindeki deniz suyunun kaldırma kuvveti ile ağırlık dengelenir.
Ad:  denizaltı12.jpg
Gösterim: 864
Boyut:  84.4 KB

Modern denizaltılarda kumanda bölümü, teknenin seyrini ve aynca silahların kullanımını merkezî olarak denetler; tasarım sırasında da bu görevleri en etkili biçimde yürütebüeceği bir yere yerleştirilir. Bu denizaltılarda, düşmanın yerini belirlemek ve ona saldırmak için artık periskoplardan değil, sonarlardan yararlanılır. Öte yandan bu araçlar, seyir için gerekli olan konum bilgilerini, herhangi bir dış kaynağa gereksinim duymadan ve yalnızca yerçekimi ile Yer’in kendi çevresindeki dönüşüne ilişkin verilerden yararlanarak, son derece gelişkin aygıtlarla, duyarlı bir biçimde elde ederler. Su altında bulunan iki denizaltının haberleşmesi ise radyo dalgaları üretilemediğinden oldukça zordur. Bu nedenle radyo bağlantısı kurabilmeleri için, denizaltılarm antenlerini su üstüne çıkarmaları gerekir.
Modern denizaltılarm içi oldukça konforludur; çeşitli elektronik aygıtlarla sürekli havalandırılır, nemliliği ve sıcaklığı, mürettebatına ferahlık sağlayacak biçimde denetlenir. Elektrikli gereçlerle donatılmış mutfakları, yatak odaları, yemek ve sinema salonları bulunur. Öteki gemilerde olduğu gibi denizaltılarda da, erat ile subayların kendilerine ait çalışma ve dinlenme bölmeleri vardır.
kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 19 Eylül 2018 02:25