Arama

Toplum Bilimi (Sosyoloji) - Tek Mesaj #15

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
19 Ağustos 2015       Mesaj #15
Safi - avatarı
SMD MiSiM
TOPLUMBİLİM a.
1. insan toplumlarına ve toplumsal olgulara ilişkin bilimsel inceleme. (Eşanl. SOSYOLOJİ.) [Bk. ansikl. böl ]
2. Bir iş yapan (örneğin köylü toplumbilimi), bir inancı savunan, bir inanış gösteren (örneğin din toplumbilimi), bir kültür ya da sanat olayıyla ilgilenen (örneğin edebiyat toplumbilimi) insan gruplarına ilişkin sistemli inceleme.

—Bot. Bitki toplumbilimi, FİTOSOSYOLOJI' nin eşanlamlısı.

—ANSİKL. Toplumbilim, bireylerin toplumsal gruplar içine katılma model ve kipliklerini, grupların örgütlenme biçimlerini, gruplar arasında kurulan bağıntı tiplerini ve grupların bireysel davranışlar üzerindeki etkilerini inceler. Kurucuları tarafından toplumbilim, toplumların genel bir bilimi olarak tasarlandı. 1836'da bu bilime toplumbilim adını veren Auguste Comte, onu genel toplumsal gerçekliğin bilimi durumuna getirmek istiyordu. Bilimsel olduğunu iteri süren bütün bilgi kolları gibi toplumbilim de, günümüzde deneysel, analitik ve niceliksel bir özellik kazandı Kamuoyu yoklamalarıyla yapılan soruşturmalarla birlikte istatistiklerin kullanılmaya başlanması ve genellikle matematik modellerden alınan özgül bir yöntemin gelişimi, XIX. yy.'ın bireşim ve kehanete pek düşkün büyük toplumbilim sistemlerine hiçbir şey (ya da büyük bir şey) borçlu değildi. Bütünsel toplumsal gerçekliği kavramak şöyle dursun toplumbilim, deneysel gözlem kaygısıyla analitik bir nitelik kazanmaya yöneldi ve birçok inceleme alanına bölündü.
Toplumun incelenmesine yönelik düşünce biçimi olarak toplumbilim, köklerini felsefe geleneğinin derinliklerinden aldı. Ön sıradaki öncüleri arasında Platon, Aristoteles, aziz Augustinus, aziz Thomas, ibni Haldun ve bize daha yakın olarak Machiavelli, Hobbes, Locke, Bossuet, Rousseau, Condorcet ve Montesquieü sayılabilir, ister siyasal yazar ya da filozof, ister tanrıbilimci ya da hükümdar danışmanı olsun, düşünce nesnesi olarak bunların hepsi toplumu, toplumun ne olduğu kadar ne olması gerektiğini, toplumun dönüşüm mekanizmalarıyla birlikte yeniden üretim mekanizmalarını ete aldı.
Auguste Comte toplumbilimi, tam da ona adını koyduğu anda bir bilim durumuna getirmek yeteneğini gösterdi. Ona göre toplumbilim, "toplumsal olaylara özgü tüm temel yasaların olgucu bir incelemesine dayanıyordu. Aynı ereği izleyen Kari Marx, ondan biraz daha sonra, her şeyden önce iktisadı bir nitelik taşıyan altyapı ve çeşitli üstyapı öğeleri, özellikte ideolojiler dünyası arasındaki karşılıklı bağımlılığı ortaya koydu. Sınıflar savaşımını tarihin itici gücü, toplumların evriminin başta gelen etkeni durumuna getirerek "toplumsal bütün, parçaların toplamından başka bir şeydir” koyutunu iteri sürdü.
Toplumbilimin kurucuları arasında, toplumbilim ya da çağdaş siyaset biliminin babası Alexis de Tocqueville ve her şeyden önce betimleyici bir bilim olarak tasarlanan bir toplumbilime öncülük eden Frödöric Le Play'ye de yer vermek gerekir. Ne var ki, çeşitli toplumsal olguların gerçekteli bilimsel bir incelemesine ilk yol açanın Emile Durkheim olduğundan da hiçbir kuşku yoktur. Toplumbilim yönteminin kuralları bugün de, yeni bilimden yana bir tür bildirge gibi görünmektedir. Toplumbilimsel yöntemin kuralları (Rögles de la möthode sociologique) [1894] adlı yapıtında Durkheim, toplumbilimde nedenlerin araştırılmasının önemini ortaya koydu. Ayrıca, nesnellik istekleriyle birlikte, tipleme yönteminin çeşitli yönleri üzerinde de önemle durdu. Çeşitli yorumlara yol açmakla birlikte bu yapıt, bilimsel bir toplumbilimin, “toplumsal olguların nesneler gibi ele alınmaları gerekir" ilkesini ileri sürdü.
intihar konusundaki incelemesi (intihar [LeSuicide], 1897), Durkheim'ın toplumbilime karşı beslediği tutkuyu gösterdi. Toplumbilimci bu yapıtta, toplumsal olguların incelenmesine yasa kavramını, İçtimai taksimi amal (De la division du travail social) [1893] adlı yapıtta uyguladığından daha çok uyguladı. İstatistiklere dayanarak, değişimlerini ölçtüğü bazı etkenlere göre, zaman ve mekân içinde saptanan intihar oranı değişikliklerini açıklamaya çalıştı. Durkheim çevresinde toplanan bir araştırmacılar ekibi, yükselişi ’Anne sociotogique (Toplumbilim yılı) dergisi tarafından sağlanan bir transız okulunun üstünlüğünü gösterdi.
Durkheim'dan sonra toplumbilim, alanının genişlemesi ve kuramsal çerçevelerinin artan çokluğuyla belirginleşti.
iş toplumbilimi, toplumsal sınıflar toplumbilimi, din toplumbilimi, bilgi toplumbilimi, hukuk toplumbilimi vb. gibi büyük geleneksel alanlarının yanında toplumbilim sanat, edebiyat, yığın kültürü, moda, şehircilik, dinlenme, bürokrasi, kırsal çevre, kitle iletişim araçları, iktisat, gelişme, uluslararası ilişkiler vb. alanlara da uygulandı. özel ve kamusal araştırma merkez ve ekipleri gitgide toplumbilimin, bütünsel bir incelenmesinden daha çok özel bir dalının sorumluluğunu yüklenmeye başladılar Araştırma yöntem ve teknikleri alanında çağdaş dönemde, matematik ve istatistik araçların genel bir yaygınlık kazandığı, bazı sosyometri kavramlarının geliştiği, sorudizisi ve test tiplerinin çoğaldığı, etnografi yöntem ve betimlemelerinin yetkinleştiği, dilbilim modellerinden gitgide daha çok yararlanıldığı saptandı. Yöntemler ve teknikler arasındaki birlik yetersizliği, kısmen bunların kuramsal temellerini genellikle toplumbilimden başka bilim kollarına (ruhbilim, matematik, iktisat, dilbilim vb.) dayandırmalarına, kısmen de aynı zamanda hem somut toplumsal olayların incelenmesini temellendirmeye, hem de bu incelemeyi daha geniş açıklamalarla bütünleştirmeye yetenekli, birleşik bir toplumbilim kuramının yokluğuna bağlıdır. Bununla birlikte, J. Piaget tarafından harekete geçirilen ve toplumbilimcileri, ruhbilimcileri, tarihçileri, coğrafyacıları, nüfusbilimcileri, antropologları, iktisatçıları vb. bir araya getiren karşılaştırmalı ve çok- dallı incelemelerin gelişmesi, daha sonraki araştırmaları büyük ölçüde verimli kılabilecek niteliktedir.

• 1970'ten sonra toplumbilim. 70'li yılların dönüm noktasında toplumbilimde, çağdaş toplum konusundaki tartışma başladı. Bundan sonra toplumbilim, toplumların kendileri üzerine kendiliğinden edindikleri tasarımın tamamlayıcısı durumuna geldi. 60'lı yılların sonundaki öğrenci ayaklanmaları, toplumbilimin hem sözvarlığına, hem de bazı tanılarına, en az toplumbilimcilerin kitabevi başarıları kadar yaygınlık kazandırdı.
XIX. yy.'daki öncülerinin etkisini taşıyan transız toplumbilimi, günümüzde yaklaşımların, gözlem tiplerinin ve doğrulama yöntemlerinin çokluğu yüzüı ıoen donup kalmış gibi göründü. Hiçbir genel kuram ve hiçbir paradigma, özel ve sınırlanmış bir uygulama alanı içinde de olsa, kendini tartışma götürmez bir biçimde kabul ettiremedi. Yol açtığı hayranlıkların, hatta yöntemlerinin çeşitliliği ve kuramlarındaki ayrılıkların ötesinde toplumbilim, belli bir bilgi bakımından zengin düşünce biçimiyle özgül ve insan etkinliklerinin incelenmesini bu etkinlikleri belirleyen ve onlara kaynak hizmeti gören toplumsal çerçeveye bağlamasıyla tekil bir bilim niteliği taşır.

• Türkiye’de toplumbilim, ikinci meşrutiyet döneminde siyasal değişime koşut olarak, toplumsal yapının da yeniden düzenlenmesi gerektiği düşüncesiyle kendini göstermeye başladı. 1895-1908 yılları arasında Batı Avrupa'da sürgünde bulunan türk aydınları arasında Abdülhamit H'ye karşı gelişen muhalefet, özellikle A. Comte ve E. Demolins'in toplumbilimsel yaklaşımından etkilenmişti. A. Comte'un toplumbilimsel yaklaşımı, Türkiye'de ilk kez sistemli olarak Salih Zeki Bey tarafından tanıtıldı. Salih Zeki Bey, Ulumu iktisadiye ve içtimaiye dergisindeki çeviri ve telif yazılarıyla A. Comte’un olgucu felsefesini ve siyasetini savundu, ikinci meşrutiyet'in ilanı yıllarında yayımlanan bu dergi, ilk kapsamlı ve ciddi sosyal bilim yayınlarındandı ve kurucuları arasında Ahmet Şuayip, Rıza Tevfik, M. Cavit gibi yazarlar bulunuyordu. Dergi, ilkin olgucu, daha sonra Spencerin yaklaşımına yönelik bir toplumbilim anlayışını benimsedi. Spencer'in doğacı-organizmacı evrim kuramının önde gelen savunucusu Ahmet Şuayip'ti ve bu görüş Cumhuriyet dönemi öncesinde en çok ilgi gören toplumbilimsel yaklaşım oldu. Dergi yazarlarından Bedi Nuri ise organizmacı toplumbilimin kuramcısı Renö VVorms'un etkisini taşıyan makaleleriyle, toplum yapısını ampirik olarak çözümlemeye yönelik ilk adımları atanlardan sayıldı. Bu dönemde toplum kurallarına ilişkin ilk temel çeviri ve telif yapıtlar da birbirini izlemeye başladı.
Türkiye'de toplumbilimsel düşünce konusunda yerleşik kanıya göre, en ağırlıklı kutuplaşmanın Prens Sabahattin'in bağlandığı “ilmi içtima" görüşüyle Ziya Gökalp’in bağlı olduğu “içtimaiyat" görüşleri arasındadır. Le Play’in etkilerini taşıyan toplumbilimsel yaklaşımında Prens Sabahattin, ağırlıklı olarak tarım ve eğitimin (bireysel girişkenliliğin geliştirilmesine yönelik) yeniden düzenlenmesini savundu. Ona göre, sınıf ve zemin olarak burjuvazinin ve burjuvanın gelişmesi zorunluydu ve elitler, toplumda örgütleyici bir işlevi yerine getirmek durumundaydılar. Devlet yapısının federatif bir örgütlenmeyle merkeziyetçilikten uzaklaşması gerekiyordu. Prens Sabahattin'in bu görüşleri, modern liberal anlayışın ülkemizdeki önemli bir aşaması olarak değerlendirilir. Prens Sabahattin'in toplumbilimsel görüşünün yaygınlaşması ve bu doğrultuda yayın faaliyetine geçilmesi, esas olarak, Mehmet Ali Şevki’nin öncülüğünde Mesleki içtimai cemiyeti İlmiyesi adlı derneğin kurulması ve derneğin 1919'dan başlayarak Mesleki içtima dergisini yayımlamasıyla gerçekleşti.
Şerif Mardin', Türkiyede toplumbilimin gelişme çizgisini açıklarken, kurduğu model çerçevesinde iki toplumbilimsel eğilim ile osmanlı toplum yapısı ve siyasi yapı arasında bağlantı olduğunu öne sürer OsmanlI toplumundaki temel siyasi bölünme ve merkezi çatışma, “merkez'le “çevre" arasındadır. Comte-Durkheim çizgisi "merkez"; Demolins-Le Play çizgisi “çevre" geleneğine denk düşer. Merkeze denk düşen Ziya Gökalp yaklaşımı ulus bilincini, modern ulusal kültür kurma yolunda ulusal idealizmi canlandım',aya yöneliktir. Gökalp’ in düşünce sisteminde en etkili kuram, Durkhcim'ın toplumbilimi olmuştur Gökalp, yazıları ve İstanbul Üniversitesi’nde 1915' ten başlayarak verdiği ders ve konferanslarla durkheimcı toplumbilimi ülkemizde tanıttı. Aynı dönemde içtimaiyat dar ül-mesaisi'nin kurulması gündeme geldi ve içtimaiyat dergisi (1917-1924) yayımlanmaya başladı. Gökalp’in görüşü bir yandan Cumhuriyet ideolojisi üzerinde etkili olurken, öte yandan 1924'te lise düzeyinde başlayan toplumbilim eğitiminin de belirleyici etkenlerinden birini oluşturdu. Ziya Gökalp'in anlayışını benimseyen Mehmet izzet, felsefe ile toplumbilimsel düşünceyi bir araya getirmeye çalışmış ilk toplumbilimcilerdendir. Felsefe ve içtimaiyat dergisinin çıkartıldığı ve Türk felsefe derneği'nin kurulduğu bu dönemde felsefi arayış ve yaklaşımla toplumbilimin ilgi odaklarının birbiriyle örtüştüğü görülür.
1933'teki üniversite reformuyla İstanbul Üniversitesi'ndeki sosyal bilim eğitiminde, Türkiye'de sürgün yaşayan alman profesörler etkili oldu. 1933-1934'te İstanbul Üniversitesi hukuk fakültesi'nde iktisat ve içtimaiyat enstitüsü kuruldu. Bu dönemde toplumbilim eğitiminde iktisadi toplumbilim anlayışı ağırlık kazandı; 1934’te yayımlanmaya başlayan iş dergisiyle de bu görüşün akademik dış çevreye tanıtılması sağlandı. İstanbul Üniversitesi’nde Prof. Z. F. Fındıkoğlu, Orhan Tuna gibi bilim adamlarıyla temelleri atılan kooperasyon toplumbilimi, 1960'ların sonlarına değin ağırlığını sürdürdü.
1930’lu yılların başında toplumbilim eğitimi Ankara Gazi terbiye enstitüsü'nün de programına girdi. Amerikan toplumbilimi yaklaşımının ilk kalıcı etkileri bu kurum aracılığıyla varlığını duyurdu.
Gerçek anlamda toplumbilim araştırma girişimleri ilk kez 1940’larda Ankara Üniversitesi dil ve tarih-coğrafya fakültesi’nde Niyazi Berkes, Behice Boran ve Muzaffer Şerif Başoğlu'nun da bulunduğu bir araştırmacılar grubu ile başladı. Birden çok tekniği kullanan ve saha araştırmalarına yönelen bu çalışmalar, Türkiye’de birer ilk- örnek oldu. 1940 kuşağı sosyalbilimcilerin özellikle Behice Boran ve Niyazi Ber- kes'in yaklaşımları, bütünleşmeye dayalı bir toplum modelinden, çatışmaya dayalı bir toplum modeline yönelmişti.
1950-1960 arası, sosyal bilimler açısından bir durgunluk dönemi olarak kabul edilir. Bu dönemde İstanbul Üniversitesinde Hilmi Ziya Ülken, eklektik bir toplumbilim anlayışını geliştirmektedir.
1960'ların ortalarından sonra kapsamlı saha araştırmalarının verilerini esas alan ve sosyal değişmenin yönünü, boyutlarını, mekanizmasını çözümlemeyi temel alan toplumbilimcilerin etkinliği görülmeye başladı. Ortadoğu teknik üniversitesinde toplumbilim ve kentleşme eğitim ve araştırmacılığının temellerini atan Mübeccel Kıray"ın sosyal değişmenin ara mekanizmaları, süreçleri ve “tampon kurumlarinı çözümlemeye yönelik yaklaşımı, İbrahim Yasa, İsmail Beşikçi gibi bir dizi araştırmacıya yol gösterici oldu. 1960'ların ortalarında kurulan Türk sosyal bilimler derneği, sosyal bilimlerde ülkedeki ilk kapsamlı ekip çalışmasını başlattı. Aynı yıllarda Türkiye'deki toplumbilim çalışmalarında odak noktası, siyaset toplumbilimi ve tarih toplumbilimi olan yeni bir bakış açısı gelişti. Bu alanın öncüsü olan Şerif Mardin, 1970’lerin başında, Boğaziçi üniversitesinde toplumbilim ve sosyal bilimler eğitiminin yerleşmesine de öncülük etti.
Adı anılanlar dışında Nurettin Şazi Kösemihal, Cavit Orhan Tütengil, Cahit Tanyol, toplumbilimin Türkiye'de gelişmesine katkıda bulunmuş bazı toplumbilimcilerdir. 1993 yılı itibariyle Türkiye'de Ankara Üniversitesi dil ve tarih-coğrafya fakültesi, Atatürk üniversitesi, Boğaziçi üniversitesi, Cumhuriyet üniversitesi, Ege üniversitesi, Fırat üniversitesi, Hacettepe üniversitesi, İnönü üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Koç üniversitesi, Mimar Sinan üniversitesi, Ortadoğu teknik üniversitesi, Selçuk üniversitesi ve Uludağ üniversitesinde toplumbilim eğitimi verilmektedir.


Kaynak: Büyük Larousse