Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
13 Kasım 2015       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM

SPOR

a. (ing. sport).
1. Fizik kondisyonu iyileştirmeyi amaçlayan, oyun, yarışma ve mücadele anlayışıyla yapılan fiziksel etkinlik.
2. Bireysel ya da kolektif oyunlar biçiminde gerçekleştirilen ve genellikle bir yanşmaya yol açan, kesin kurallara göre uygulanan ve ani bir yarar beklenmeden yapılan beden hareketlerinin tümü.
3. Bu etkinliğin özel türlerinden her biri.

—Spor. Atletik sporlar, atletizm, jimnastik, halter gibi sporlar. || Bireysel sporlar, dağcılık ve mağaracılık gibi etkinliklerde bireysel olarak yapılan sporlar. || BuzüstCı sporları, bobsleigh, curling, hokey ve buz pateni gibi sporlar. || Dövüş sporları, boks, eskrim, judo, güreş, karate vb. sporlar. || Hava sporları, havacılık alanında gerçekleştirilen sportif etkinlikler (balon, paraşütçülük, model uçaklar, planör, uçan kanatlarla serbest uçuş ve motorlu uçuş). || Kış sporları, kar ve buz üstünde yapılan sporların tümü. || Mekanik sporlar, otomobil, uçak, motosiklet, deniz motoru gibi etkinliklerin tümü.

♦ sıf. ABİYE'ye karşıt olarak, kullanışı rahat giysiler, aksesuarlar için kullanılır: Spor ayakkabı. Spor giyim. Spor çanta.

—ANSİKL.

• TARİH.


İ.Ö. 2500'den başlayarak mısırlı askerler sopalarla güreş ve savaş çalışmaları yaparlardı. İ Ö. 1500 yılına doğru Giritliler dansa, koşulara, güreşe ve boğalarla yapılan dövüşlere büyük ilgi gösterdiler. Klasik Antikçağ'da Yunanlılar gymnasionlar, palaestralar ve stadlarda, koşma, atlama, disk ve mızrak atma ve pankras güreş karşılaşmalarının yanı sıra top oyunları da oynuyorlardı. Büyük oyunlar (Delphoi, Pythia, isthmia, Olimpiyat oyunları) sırasında bu yarışmalar çeşitli siteleri temsil eden sporcuları karşı karşıya getiriyordu. Bu yarışların galipleri sitelerinde kahramanlar gibi karşılanıyorlar, ozanlar onların başarılarını anlatan şiirler yazıyor ve heykeltıraşlar da heykellerini yapıyorlardı. Bu görkemli gösteriler en parlak dönemlerini İ.Ö. V. yy.’da yaşadıktan sonra yavaş yavaş yozlaşarak 393’te Roma egemenliği sırasında ortadan kayboldular. Romalılar Yunanlılar’ın stad oyunlarının yerine sert ve acımasız olan sirk oyunlarını tercih ettiler: zırhlı eldivenlerle yapılan yumruk dövüşü, pankras, araba yarışları vb. İstanbul'da da hipodromlara ve yapılan araba yarışlarına tanık olundu, buna karşılık gerçek atletizm karşılaşmaları unutuldu.

Ortaçağda bu tür çalışmalar askeri eğitimin (atlı turnuvalar, kılıç karşılaşmaları) bir parçası oldu. Soyluları taklit eden halk Rönesans'a kadar çeşitli oyunlar oynadılar. XIX. yy.'ın başına kadar hiçbir yenilik belirtisinin görülmediği jimnastik ve sportif etkinlik alanında Almanya'da F. L. Jahn, İsveç'te R H. Ling, İngiltere'de T. Arnold, Fransa’da F. Amoros yeni atılımlar gerçekleştirerek bu sporların dünya çapında yayılmalarını sağladılar. Bu hareket İngiltere'de (T. Arnold ve Rugby koleji) büyük bir gelişme gösterdikten sonra üniversite aracılığıyla anglosakson ülkelerine ve Amerika'ya yayıldı.

Uluslararası alanda, her spor dalı için amacı yönetmelikleri yapmak, dünya ve kıtalar çerçevesinde yarışmalar düzenlemek olan uluslararası bir federasyon vardır. Bu federasyonlar tek spor dalıyla uğraşan ulusal federasyonların birleşmesinden meydana gelmiştir. Ayrıca Uluslararası olimpiyat komitesi (CİO) tarafından tanınan ve etkinlik gösterdikleri spor dalı Olimpiyat oyunlarının programında yer alan, Uluslararası olimpiyat federasyonları vardır. 1993 yılı itibariyle bu federasyonların sayısı 31 'dir. Askeri alanda, Uluslararası askeri spor konseyi (CİSM) bu alanda yapılan uluslararası spor karşılaşmalarını düzenler. Uluslararası üniversiteler spor federasyonu (FİSU) bu düzeyde gerçekleştirilen spor etkinliklerini denetler ve Dünya üniversitelerarası oyunları düzenler. Uluslararası en büyük yarışmalar her dört yılda bir düzenlenen Olimpiyat oyunlarıdır (yaz ve kış); bu oyunlar 60 ülkeden seçilmiş 89 üyeyi bünyesinde toplayan ClO'nun himayesinde gerçekleştirilir; bir başkanın yanı sıra bir yürütme komisyonuna sahip olan kuruluşun görevi, sayıları 183'e ulaşan ulusal komitede olimpiyat ruhunun egemen olmasını sağlamak ve dört yılda bir oyunları gerçekleştirmektir. Öte yandan, her spor dalında dünya şampiyonaları ve kupasıyla kıta şampiyonaları ve bölgesel oyunlar (Afrika, Asya ve Amerika oyunları) düzenlenir.

• TOPLUMDA SPOR.


Batı'da XIX. yy.'ın sonundan başlayarak spor büyük ölçüde önce burjuvazi, sonra da halk kitleleri arasında yayıldı. Olimpiyat oyunlarının 1894'te yeniden canlanması, dünya ve kıtasal alanda yapılan spor karşılaşmalarının artması, basın yayın araçlarının özellikle de televizyonun spor karşılaşmalarının sonuçlarını iletmesi ve yayımlaması spor yapan kişilerin sayısında önemli bir artışa neden oldu. Ancak herkesin boş zamanında ve kişisel olanaklarıyla yapabildiği kitle sporuyla, bazen “elit" sporu olarak adlandırılan rekabet sporunu birbirinden ayırmak gerekir. Ağır idmanları gerektiren rekabet (yanşma) sporunda bu türden aşın çalışmalar bazı zararlı sapmalara ve tehlikelere de neden olabilmektedir: aşırı yorgunluk, doping, kabagüç kullanma, hile, para ile satın alma. Bazı spor dallarının (futbol, bisiklet, boks, tenis, golf, otomobil) [Türkiye'de yalnızca futbolun] profesyonel şubeleri vardır ve sporcular temel gelirlerini buradan sağlarlar. Gerçek bir amatör uğraştığı spor dalına zamanının ancak bir bölümünü ayırabilir. Bir kadın ya da erkek amatör sporcunun tüm bir yıl boyunca günde 5 ya da 6 saat idman yaptığını düşünürsek, bu sporcu tam günlük bir işte çalışamayacağından yardım almak zorundadır. Yüksek düzeyde bir sporcunun en verimli döneminin birkaç yıl olduğu kabul edilirse, devletin, çalışmaları sırasında bu sporcuya yaşamını sürdürmesi için yardım etmesi gerekir; ayrıca böyle bir sporcunun gelecekteki yaşamının güvence altına alınması da gene devletin görevleri arasında olmalıdır.

• TÜRKLER'DE SPOR.


Orta Asya'daki ilk türk kavimlerinde spor, totem kültüne bağlı olarak dinsel ve geleneksel biçimde görülür. Binicilik, avcılık, okçuluk, kılıç oyunları, ağırlık kaldırma, ağırlık atma, koşular ve güreş o dönemde yapılan sporlar arasında yer alır. Koşular, özellikle Kırgızlar'da (doğumlar nedeniyle kadınlı erkekli koşulan yaklaşık 265 m'lik yarış), Tunguzlar’da (düğünlerde koşulan yaklaşık 1 700 m'lik yarış) ve Kolçaklar’da (halk bayramlarındaki yarış) geleneksel olarak yerleşmiş bir spor türüydü. Türkler Orta Asya' dan çeşitli yörelere ve bu arada Önasya' ya göç ederlerken gittikleri yerlerde günümüzdeki poloyu ve hokeyi andıran atlı sporların yayılmasını sağladılar. Bu türden olan ve gökbörü, kızbörü, beyge, çevgan (çöğen) gibi adlar verilen bu oyunlar, günümüzde Anadolu'nun çeşitli yörelerinde oynanmaktadır.

OsmanlIlar döneminde spor etkinliklerinin geliştirilmesi amacıyla Atmeydanı, Okmeydanı, Okçular tekkesi, Pehlivanlar tekkesi gibi spor alan ve mekânları yapıldı. Bu dönemde aynca Enderun'da olsun yeniçerilerin eğitimlerinde olsun, daha çok savaş ve askerliğe yönelik spor etkinlikleri sürdürüldü; bu etkinliklere padişahlar arasından da katılanlar oldu. Galatasaray sultanisi'nin açılmasıyla (1868) spor, çağdaş bir eğitim kurumuna kavuştu. Beden eğitimi öğretmeni John Amaros, batı yöntemleriyle jimnastik sistemini beden eğitimi derslerinde uygulayarak, öğrenim gören gençler arasında amatör sporculuğun ve sporun gelişmesine katkıda bulundu. Türkiye'de ilk amatör futbol takımı, İstanbul'un Kadıköy semtinde Fuat Hüsnü (Kayacan) ve Reşat Bey (Danyal) tarafından Black stoeking adıyla kuruldu (1901). ilk futbol kulübü ise James Lafontaine ve Horace Armitage adlarında iki İngiliz tarafından kurulan Cadı- keuy football Club (Kadıköy futbol kulübü) oldu (1902). Daha sonra Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş kulüplerinin kuruluşu bu gelişmeyi hızlandırdı. Olimpiyatlar' ın kurucusu Coubertin'in yönlendirmesiyle Selim Sırrı (Tarcan) tarafından OsmanlI milli olimpiyat cemiyeti adıyla bir spor örgütü oluşturuldu (1908). İsveç'te eğitim görerek Türkiye'ye döndükten (1911) sonra Selim Sırrı (Tarcan), ülkede beden eğitimi ve jimnastikle ilgili çalışmaların artmasını, hem amatör hem de profesyonel sporculuğa geçiş dönemini başlattı. Ayrıca onun girişimiyle düzenlenen idman bayramı etkinlikleri Türkiye'de sporun geniş halk kitlelerince tanınmasını sağladı. Türkiye'de ilk yelken kulübü 1912, atıcılık kulübü 1913, lâyak kulübü 1915, voleybol kulübü 1919, basketbol kulübü 1920 ve atletizm kulübü 1922'de kuruldu. Türkiye’ de ilk spor federasyonları futbol, atletik sporlar (atletizm, bisiklet, eskrim, tenis, yüzme, atıcılık ve binicilik) ve güreş (güreş, halter, boks) federasyonları adları altında oluşturularak faaliyete geçti (24 ağustos 1922). [Daha sonra da basketbol (1934), kürek (1939), voleybol (1958), halter (1960), masatenisi, kayak, judo (1966) federasyonları kuruldu.] 1923'te kurulan Türkiye idman cemiyetleri ittifakı ise, Türkiye'de ulusal bir spor yönetimi arayışının başlangıcı oldu. Bu cemiyetin çalışmaları, kendi kendini feşhedinceye (1936) kadar sürdü. Türkiye idman cemiyetleri itti- fakı'nın kapanmasıyla, aynı yıl geçici olarak kurulan Türk spor kurumu, tüm spor çalışmalarını üstlendi (1936-1938). 1938’de Beden terbiyesi genel müdürlüğü kurulduktan sonra gençlerin okullarda ve okul dışında gerek beden eğitimi gerek amatör ve profesyonel spor çalışmalarını düzenleyip yönlendirmek, spor alanları kurmak görevi bu kuruluşa verildi. BTGM 1942’den başlayarak çalışmalarını Milli eğitim bakanlığı'nın yapısı içinde sürdürdü.

Türkiye’de 1951-1952 sezonunda futbolda profesyonellik kabul edildi ve bölgesel liglerin yerine deplasmanlı milli lig başlatıldı. Daha sonra Gençlik ve spor bakanlığı'nın kurulmasıyla spor etkinlikleri yeni boyutlar ve olanaklar kazandı ve BTGM bu bakanlığın bir birimi oldu (1969). Ülkede sporun bilimsel yöntemlerle yapılabilmesi için Spor akademileri açıldı (Ankara 19 mayıs 1974, İstanbul ve Manisa 1975). Aynı dönemde judo, karate vb. uzakdoğu sporlarının geniş kitlelerce benimsenmesinin yanı sıra bağımsız bir hentbol federasyonu kuruldu (1976). Okulların basketbola verdiği önem dolayısıyla (ve semtlerde mahalle aralarına kadar yayılması sonucu), yine aynı dönemden sonra, bu spor dalında önemli başarılar elde edildi. Bu başarıda yerel yönetimle- rin actıöı soor sahaları ve salonlarının da katkısı oldu. 1983'te Gençlik ve spor bakanlığı yerine Milli eğitim, gençlik ve spor bakanlığı kuruldu. 1989'da milli eğitim ve spor birbirinden ayrıldı, spor işleri Gençlik ve Spor genel müdürlüğü (GSGM) adıyla, Başbakanlık'a bağlı bir genel müdürlüğe verildi. Genel müdürlüğe bağlı 32 spor federasyon vardır ve federasyon başkanları seçimle göreve gelerek bu görevi fahri olarak yürütürler.

—Ikonogr. Antikçağ sanatçıları arasında spor etkinliklerini en çok betimleyen Yunanlılar olmuştur. Delphoi'de ortaya çıkarılan Araba sürücüsü, Myron'un Diskobolos'u, Polykleitos ya da Lysippos'un atletlerinden başka, arkaik dönem vazoları, Euphronios ve Euthymides’in jimnastik salonu sahneleriyle süslü vazoları ve Uffizi' deki (Floransa) Güreşçiler grubu gibi birçok hellenistik dönem heykeli sayılabilir. Etrüsk bronz sanatçıları, cista kapaklarını, tutamak olarak kullanılan atlet vücutlarıyla süslediler. Roma sanatında, güreşçilere, gladyatörlere vahşi hayvanlarla yapılan mücadelelere ve araba yarışlarına daha çok mozaiklerde rastlanır.

Modern sporlar içinde kürek Th. C. Eakins ve Sisley'e (Molesey'de kürek yarıştan, 1874, Louvre); bisiklet yarışı, Toulouse -Lautrec (desenler, Louvre), Gonçarova (1912-13), Metzinger’e(1914, Guggenheim kol., Venedik); boks, G. Bellows, L. A. Moreau, Dunoyer de Segonzac (T. Bernard için kitap resimleri), Gromaire'e ve daha yakın bir zamanda A. VVarhol’a; tenis, Baumeister’a; yelken, Dufy’ye (yarışlar); futbol, Delaunay (Cardiff takımı, 1912 -13); Boccioni (1913, Museum of Modern Art, New York), Nicolas de Staöl, Picasso’ya (kesilmiş saç 1961); dalgıçlar, Lâger (1942-1945) ve Pignon’a (1962-1966) esin kaynağı oldu. Günümüzde pek çok afişte spor teması işlenmektedir (Olimpiyat oyunları vb.).

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen _Yağmur_; 6 Temmuz 2017 17:35