Arama


_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
30 Aralık 2016       Mesaj #6
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

ROMANTİZM

Ad:  Romantizm Akımı.jpg
Gösterim: 8186
Boyut:  45.8 KB

1. XVIII. yy. sonundan itibaren ingiltere ve Almanya'da, ardından Fransa, İtalya ve ispanya'da, duygunun akıl, hayal gücünün de eleştirel çözümleme karşısında üstünlüğünü savunan düşünce hareketlerinin tümü.

2. Romantik harekete ya da kıyaslama yoluyla, başka hareketlere, başka sanatçılara özgü çizgi ya da özelliklerin tümü: Hugo'nun, Berlioz'un romantizmi. Bir oyun yazarının yapıtlarında belli bir romantizm bulmak.

3. Kendini düşgücü-nün egemenliğine kaptırmış, çok şeyler vaat eden, ancak ütopik ve coşkulu olan girişimlere özel bir ilgi duyan bir kimsenin davranış biçimi: karakteri: Gençlik romantizmi. Bir eylem adamını romantizmden dolayı eleştirmek.

Romantizm, bir edebiyat akımı olmanın ötesinde, XVIII. yy. sonu ile XIX. yy. başlarında Avrupa'da yer etmiş belli bir duyarlılığı belirtir ingiltere ve Almanya'da doğan bu hareket Fransa'ya ve Güney Avrupa ülkelerine biraz daha geç girmiştir.

Fransa'da romantizm sözcüğünü ilk kez, Yalnız gezerin hayalleri (Reveries du promeneur solitaire) adlı yapıtında Rousseau kullandı. Kökeni ingilizce olan "romantik" sıfatı, romansı, pitoresk ve etkileyici bir manzarayı niteler. Daha sonra Almanya'da başlı başına bir edebiyat okulu romantik kişiyi ele alacaktı: klasik estetiği yadsıyan bu okul, ulusal kültür kaynaklarına dönüşü savundu. Bu kaynaklara dönmekle belki de hıristiyan Ortaçağ'da sahip oldukları ilk saflığı yeniden bulacaklarına inanıyorlardı. Mme de Stael ve dostları sayesinde bu fikirler Fransa'da etkili oldu. Zamanla karşıtlıklar daha da belirginleşti. Antikçağ'a, paganlara ve Güney'e özgü klasikçiliğin karşısına, Ortaçağ'a, hıristiyanlığa ve Kuzey'e özgü romantizm konuldu. Homeros ya da Euridipes'i taklit etmek yerine, artık Ossian ya da Shakespeare'den esinlenmek gerekiyordu. Aydınlanmaklardan kopuş daha da belirgin oldu: düşünen aklın yerini heyecan ve duygu aldı. Gerçekten de bunalım, melankoli ve tutku romantiklerin en sevdiği sözcüklerdir. Romantik kişi, çevresindeki "darkafalı" insanların sükûnetini örnek alamaz, her türlü egzotizme karşı bir özlem duymasına neden olan bu içkarartıcı dünyayı benimseyemez. Dolayısıyla, siyasette, özellikle de sanatta kendi farklılığını vurgulaması ve özgürlüğünü talep etmesi gerekecektir. Bu yüzden bugüne karşı geçmişi ya da geleceği, yani düşe ve fantastik imgelere elverişli olan eski dönemleri, özellikle de Ortaçağ'ı ve özlemlerini gerçekleştirecek olan geleceği yeğler. Bu anlamda romantizm, bir arayıştır: romantik kişi kendini arar ve çözümler, gizemleri ve sırları öğrenmekten hoşlanır. Bu yaklaşımda sisteme gelmeyen bir yan vardır: romantizm, zaman zaman kapıldığı dogmatik eğilimlere karşın bir okula, bir öğretiye indirgenemez. Romantizm, insanın, o döneme kadar konformizmin karanlıkta bıraktığı bir yönünü aydınlatmaya çalışır.

Bu devrim gene de belli bir geleneğe bağlanabilir. Kimilerine göre romantizm, gençlik ve dehayla özdeştir. Bu kişiler doğal olarak, bazı yazarları öbürlerinden üstün tutarlar, sözgelimi Shakespeare'e tiyük bir hayranlık duyarlar: heyecan, davranışlardaki serbestlik, şiddet, şiirselliği yeniden yakalamak istedikleri Shakespear'e tiyatrosunun her şeyi onlara çekici gelir. Ama klasik yazarların en klasikleri bile içine sokulmaya çalışıldıkları kuralların üstündedirler (örneğin Corneille). Bir de as öncüler, yani zemini hazırlamış olan ve ön-romantik diye nitelenebilecek sanatçılar vardır.


Kaynak: Büyük Larousse
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.