Arama

Türk Savunma Sanayii - Tek Mesaj #3

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Eylül 2007       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

5. SEKTÖRÜN AB UYUM SURECİNDE GELDİĞİ NOKTA, KARŞILAŞILAN UYUM SORUNLARI


Türkiye'nin savunma sanayii alanındaki en önemli hedeflerinden biri kendi kendine yeterliliktir. Nitekim özellikle 1985 yılında Savunma Sanayii Müsteşarlığı'nın kurulmasıyla büyük ivme kazanan bu hedef istikametindeki çalışmalar neticesinde her biri kendi alanda bir boşluğu dolduran kilit niteliğinde savunma sanayii kuruluşları ülkemize kazandırılmıştır. Bununla birlikte, "kendi kendine yeterlilik" bir defa erişilip, sonra bir daha kaybedilmeyen bir statü değildir. Teknoloji baş döndüren bir süratle ilerlerken tehditler de aynı hızla değişmekte ve çeşitlilik arz etmektedir. Savunma sanayii gelişmiş Avrupa ülkeleri, bugün, 30 yıl sonrasına kadar varan dönemin planlamalarını yapmaya başlamışlardır. Yakın bir zaman içinde bu planlamalar AB için de geçerli hale gelecektir. Dolayısıyla işbirliğinin daha projeler araştırma geliştirme safhasında iken başlatılması gereği ortaya çıkmaktadır.
Ad:  s31.JPG
Gösterim: 688
Boyut:  34.9 KB

Savunma Sanayii Sektörünün yakından ilgilendiren İşletmeler ve Sanayi Politikası faslı kapsamındaki topluluk müktesebatı, genellikle tavsiye niteliğindeki yönlendirici normlardan oluşması ve bağlayıcı hükümler içermemesi sebebiyle kolay uyum sağlanan bir müktesebat olarak değerlendirilmektedir. Avrupa Birliği (AB) kurucu anlaşmasının 296. maddesi hâlihazırda savunma sanayiini her ülkenin kendi düzenlemesine bırakmış olsa da, özellikle 1999 yılındaki Helsinki deklarasyonu sonrasında savunma alanında işbirliğinin hukuki ve kurumsal altyapısı oluşturulmaya başlanmıştır.

AB ile uyum sürecinde savunma sanayii sektörümüz ile ilgili müktesebata uyumda bir sıkıntı yaşanması öngörülmese de Türk Savunma Sanayiinin AB ile rekabet edebilecek düzeye gelmesi büyük önem taşımaktadır. Üyelik müzakere sürecinin, ulusal savunma sanayimizin AB ile rekabet gücüne kavuşturulması için bir hazırlık dönemi olarak değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Avrupa güvenlik politikaları ve savunma sanayii alanındaki yapısını ve stratejisini tamamen değiştirmek ve entegre etmek üzere bir takım adımlar atmakta olması sebebiyle AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamış olan ülkemizin oldukça kritik bir dönem içerisinde bulunduğu değerlendirilmektedir. Avrupa'daki yeniden yapılanma içinde bugünden yerini alamayan Türkiye, gelecekte AB üyesi olsa bile birçok bakımdan geç kalmış olacağı gibi; sadece Avrupa'ya endeksli politikalar da tam üyelik hedefinin gerçekleşmemesi durumunda sıkıntılara neden olabilecektir. Kaldı ki Avrupa'nın gelişmiş savunma sanayiine sahip ülkeleri de Avrupa politikaları ile kendilerini sınırlanmış hissetmemekte, kendi silahlı kuvvetleri için Avrupa kaynaklı olmayan çözümlere kapalı olmadıklarını hissettirmektedirler.
Ad:  s32.JPG
Gösterim: 614
Boyut:  19.7 KB

Özellikle içinde bulunduğumuz dönemde, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikasının yerine getirilmesi sırasında ihtiyaç duyulacak askeri yetenekler ve bunların karşılanacağı endüstriyel altyapının, buna paralel olarak da savunma sanayiinde ortak tedarik konusunun şekillenmesi beklenmektedir. Diğer taraftan NATO'da soğuk savaş sonrası hızla değişen stratejik hedeflere uygun bir şekilde kendi yapısını da yetenek tabanlı planlamaya en etkin cevap verebilmek üzere transformasyon sürecine sokmuştur. Bu doğrultuda NATO'nun silahlanma konusundaki ajansı CNAD dahil pek çok ajansı da içeren bir teşkilat değişikliği için çalışmalar sürmektedir.
6 ülkenin üyesi olduğu OCCAR ve AB ajansı olduğu için tam üye olmadan içinde yer alamayacağımız EDA, önümüzdeki dönemde Avrupa'da ortak tedarik platformu olmaya yönelik temel kuruluşlardır.

EDA'nın kuruluşundan bugüne Avrupa'da ortak bir savunma pazarının oluşturulması (EDEM), Avrupa Savunma ve Teknoloji Altyapısının tesisi, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası'nın gerektirdiği yetenek ihtiyaçlarının tespiti ve projelendirilmesi, Araştırma-Geliştirme ve Teknoloji konularında başlattığı çalışmalar Avrupa savunma işbirliğinin temel dinamikleri haline gelmiştir. EDA'nın bu faaliyetlerinin yakından takip edilmesi, savunma sanayii sektörümüzün yürütülen çalışmalara dolaylı ya da doğrudan katılım yollarını araştırıp bulması, SASAD'ın üyesi olduğu ASD çatısında yapılan çalışmalara firmalarımızın aktif katılımı büyük önem taşımaktadır.
Ad:  s33.JPG
Gösterim: 625
Boyut:  30.2 KB

Bunlara ilaveten AGS, TMD, AWACS gibi büyük hacimli pek çok NATO projelerini yürütmek üzere kurulmuş olan ve halen faal durumdaki NC3A, NAMSA, NAPMA gibi NATO ajansları da Avrupa merkezli ortak tedarik faaliyetleri konusunda önemlerini sürdüreceklerdir.
2006 yılı NATO Bakım ve İkmal Ajansı-NAMSA ile iş yapma kapsamında, Endüstriyel Geri Dönüşüm açısından, Türkiye lehine kazançlı geçmiştir. 2005 yılı ile karşılaştırıldığında, önce inşaat şirketlerimiz, sonra da savunma sanayi firmalarımız, büyük bir sıçrama yapmışlar, NAMSA tedarik bütçesinin % 9.90'nı ihtiva eden ihaleleri kazanmışlardır. İnşaat şirketlerinin anahtar teslimi ihaleleri almaları, savunma sanayi firmalarına alt yüklenici bazında önemli iş imkanları sağlayabilir. Bu kapsamda SASAD bünyesinde faaliyet gösteren NAMSA & NC3A Çalışma Grubu, bu yönlü inşaat firmaları ile savunma sanayi firmalarımızın, alt yüklenici-taşeron firma konumlarında birliktelikleri için gayret göstermektedir.

Savunma sanayii gelişmiş Avrupa ülkeleri arasında ortak tedarik konusunda ibre gün geçtikçe somut projeler üzerinde faaliyet gösteren OCCAR yönüne kaymaktadır.
Ad:  s34.JPG
Gösterim: 632
Boyut:  23.6 KB

Esasen OCCAR bünyesindeki en önemli yenilik, projeye katılıma eşit iş paylaşımı ilkesinin terk edilmesi ve bunun yerine uzun dönemli denge (global balance) ilkesinin benimsenmesidir. Zira, geçmişte birçok Avrupa projesinde (FLA örneğinde olduğu gibi) iş paylaşımı tartışmaları sebebiyle büyük gecikmeler yaşanmış ve bazı projeler de hayata geçirilemeden iptal edilmiştir.
Kabul gören bu eğilimin ülkemizce de benimsenmesinin, Avrupa ülkeleriyle ortak işbirliği projelerine girmemizi kolaylaştıracağı ve böylece milli sanayimize iş payı sağlanması açısından daha elverişli imkânlar sağlayabileceği değerlendirilmektedir. Avrupa'nın, bağımsız harekat gerçekleştirebilmeye yönelik olarak ihtiyaç duyduğu kritik teknoloji alanlarındaki projelerine ülkemiz sanayiinin de dahil olmasında, stratejik ve ekonomik açıdan büyük yararlar bulunduğu açıktır.

Ülkemiz sanayiinin Avrupa savunma sanayiindeki yeniden yapılanma içinde yerini alabilmesi ortak projelere girilmesi ile mümkün olabilecektir. Şüphesiz bunun için sadece sanayii ya da tedarik sektörünün vereceği karar yeterli değildir. Ortak kuvvet kullanımından ihtiyaçların uyumlaştırılmasına, ortak tedarikten, firmalar arası işbirliğine kadar her platformda kararlı ve birbiriyle uyumlu politikaların belirlenmesi gereğini ortaya koymaktadır.
Ad:  s35.JPG
Gösterim: 667
Boyut:  25.9 KB

Diğer taraftan ülkemizin Avrupa ile işbirliğini daha da ileri götürmesi konusundaki en büyük avantajı ise NATO ittifakı içinde bu faaliyetlere daha yüksek katılım oranlarında iştirak etmek olacaktır. Sadece NC3A bünyesinde halen yürütülmekte olan 70 civarında proje bulunduğu ve bu projeler çerçevesinde gerek alt sistem gerekse ana sistem bazında uluslararası ihaleye çıkıldığı düşünülürse yerli savunma sanayiinin bu alanda daha fazla pay almasının ülke sanayiinin gelişimi açısından önemi rahatlıkla anlaşılacaktır. Kaldı ki NATO kapsamında yürütülen projeler daha yetenek ihtiyacının belirlenmesi aşamasından itibaren ülkemizin savunma, tedarik ve araştırma kuruluşları ve sanayiye açık kanallarda yürütülmektedir.

Sürdürülebilir bir yüksek teknoloji altyapısının korunabilmesi için, maliyetler ve ekonomik gerçekler, büyük bir iç pazarı ya da çok başarılı bir dış satım performansını zorunlu kılmaktadır. Zira gelişmiş teknoloji ürünü ana platform üreten bir firmanın sadece kendi küçük iç pazarına yönelik üretim yaparak ayakta kalması mümkün görülmemektedir. İncelendiğinde savunma sanayii firmalarının Avrupa ve ABD'de askeri üretimlerinin yanında sivil sektörde de üretim yaptıkları görülmektedir. Sivil ürünlerin yurtdışına satışında engellerin daha az olması ve pazarın büyüklüğü sebebiyle sivil ürünlerin dış satımı da kolay olmaktadır. Bu nedenle yerli firmalarımızın da sivil sektöre yönelik ürün geliştirme yönünde yapılanmalarının gerekli olduğu değerlendirilmektedir.
Ad:  s36.JPG
Gösterim: 682
Boyut:  25.2 KB

AB-Türkiye Tam Üyelik Müzakereleri sırasında sektörü ilgilendiren başlıklar:
3 Ekim 2005 tarihi itibariyle başlatılan Avrupa Birliği-Türkiye tam üyelik müzakereleri çerçevesinde belirlenen 35 fasıldan ilk etapta
  • Bilim ve Araştırma,
  • Kamu Alımları,
  • Dış Politika Güvenlik ve Savunma,
  • Sermayenin Serbest Dolaşımı,
  • İşletmeler ve Sanayii Politikaları,
  • Kurumlar,
  • Şirketler Hukuku ve
  • Dış İlişkiler
fasıllarının sektörü ve bu sektöre yönelik görev yapan idari yapıları etkileyeceği değerlendirilmektedir.

6. SEKTOREL YAPILANMA


Türk savunma sanayi, 1990 yılına kadar olan süreç içerisinde; TSKGV şirketleri, yerli özel şirketler, yabancı ortaklıklı şirketler (Yatırım Ortaklığı - "Joint Venture" tipi), kamuya ait şirketlerden oluşan kısmen dağınık bir yapı içinde, savunma sanayinin gelişimi için faaliyet göstermiştir.
Ad:  s37.JPG
Gösterim: 612
Boyut:  30.3 KB

1990'da SASAD çatısı altında organize olmaya başlamıştır. 2007 yılı itibari ile 70 savunma sanayi firması ve organizasyonu SASAD üyesi olup, 23 firma da savunma sanayi yapısı içinde faaliyet göstermektedir.
SASAD, Türkiye'de özel / sivil bir dernek olup, MSB.lığı'nın Müsteşarlık ve SSM.lığı ile çok yakın bir koordinasyon içinde, görevlerini yürütmektedirler. Dernek yurtiçinde ve dışında üye firma ve kuruluşları temsil etmektedir.
SASAD, dışta NATO'nun bakım ve ikmal teşkilatı NAMSA ile yakın bir ilişki içinde çalışmakta olup, bu teşkilatın açtığı ihaleleri üye ve sanayicilerine zamanlı olarak duyurur. Türk savunma sanayi firmalarının daha fazla mal ve hizmet ihracatı için bilgilendirme dahil önemli destek sağlar.

SASAD, NATO Sanayi Danışma Grubu NİAG'ta NATO ülkelerinin yetenek paketleri için ihtiyaç duyulan bilgi alt yapısının oluşumuna, bünyesindeki firma ve kuruluşlardan uzman personel temin eder.
SASAD, uzmanları ile, "On Yıllık Tedarik Planı"nın (OYTEP) hazırlığında da, teknoloji panellerine, uygun nitelikli personel temin edilmesinde aktif rol oynamaktadır.

2006 yılı Temmuz ayında, TOBB bünyesinde, ilgili kanunla kurulan Türkiye Savunma Sanayi Meclisi (TSSM) ile adeta iç içe faaliyet göstermektedir. 40 üyeden oluşan meclisin üyelerinin hemen tamamı SASAD camiasında bulunan firma ve kuruluşlardan oluşmaktadır. Daha da önemlisi Meclis Başkanı, Başkan Yardımcıları, Meclis Danışmanı da bu platformda, SASAD camiasından yer almıştır. Türk savunma sanayinin yasal konularda çözüm arayan bu platforma gelen görüş, öneri ve istekleri, hem mecliste ve hem de, derneğin genel sekreter yardımcısının başkanlık görevinde olması nedeniyle, yoğun bir katılım ile dile getirilmektedir.
Ad:  s38.JPG
Gösterim: 690
Boyut:  34.3 KB

KOSGEB, Türk Savunma Sanayinin temsilcisi olan SASAD'ın bir üyesi olup, yurt genelinde KOSGEB ağı ile, küçük ve orta büyüklükteki sanayiye ulaşma imkanı sağlanmaktadır. KOSGEB aynı zamanda TSSM'de de bir üye ile temsil edilmektedir. Aynı şekilde; Türkiye Makinacılar Birliği'nin SASAD üyeliği ile 400'den fazla makine imalatçılarına ulaşılabilmekte, TSSM'deki üyesi ile de Mecliste temsil edilmektedir.

SASAD, Milli Savunma Bakanlığı yanında, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığı ile yakın ilişki içinde çalışmaktadır.
Türk savunma sanayi, yine temsilcisi SASAD vasıtasıyla Avrupa ve ABD'ne yanısıra, diğer ülkelerin DMA (İngiliz), KDIA (Kore), AIAD (İtalya), ilgili dernekleri ile temas halinde olup, ihracatın artırımı, teknolojik gelişmelerin takibi, birlikte iş yapma gibi faaliyetleri sürdürmektedir. Avrupa'da Savunma Sanayi alanında yapılan çalışmalara genelde katılmakta, Türkiye'nin AB'ne üyelik sürecinde sektörü, üyeliğin gerçekleşmesi durumuna hazırlamaktadır.
Ad:  s39.JPG
Gösterim: 688
Boyut:  19.7 KB

Türkiye, SASAD ile, Avrupa Havacılık, Uzay ve Savunma Sanayi Teşkilatı (ASD)'nın de faal bir üyesidir. 22 AB üyesi ülkenin 33 derneğinin oluşturduğu bu teşkilat, AB'nin silahlanma komisyonuna ve yeni teşkil edilen AB ülkelerinin ortak tedarik makamı görevini yapan Avrupa Savunma Ajansı (EDA)'nın sektörel bazda danışmanlığını yapar. Yeniden yapılanma çalışmalarında odak noktası olarak faaliyet gösterir. Bu teşkilatta, Türk savunma sanayi SASAD aracılığı ile 7 üye ile temsil edilmektedir.
Diğer sektörler ile entegrasyon, savunma savunma sektörünün gelişimi için kritik ve sektördeki büyümeyi sağlayacak önemli bir unsur olarak değerlendirilmektedir. Sektör sadece kendi içindeki az sayıda oyuncu ile iş hacmini verimli bir şekilde büyütemeyeceğinin farkındadır. Verimliliğin temel ölçütlerinden en önemlisi olan bir firmada kişi başına düşen cironun dünya ölçütlerinde arttırılması için işler, uzmanlık alanlarında derinleşmiş küçük teknoloji firmaları ile ana yüklenicilerin sinerjik şekilde birlikte ve verimli bir şekilde çalışması ile gerçekleştirilebilir.

7. SEKTÖRÜN REKABET GUCUNUN ARTIRILMASI VE VERİMLİLİK


Sanayimizin, tedarik makamları ile ve birbirleri ile iletişimde olmaya ihtiyacı vardır. Bunu herhangi bir tedarikçi ya da sanayimizin herhangi bir bireyi yapamaz. Tedarik makamlarının, yurtiçi katma değer seviyesini ve niteliğini anlamak adına yerli üreticilere ulaşabilmesi önemlidir. Tedarik sürecinin, yerli katkı lehine işlemesi için merkezi bir değerlendirme ve yorumlama birimi ihtiyacı vardır. Yurtiçi tedarik ve bu amaçla yurtiçi yeteneğin artırılması adına firmaların proje bazlı ya da ticari olarak birlikte hareket etmelerinin, veya yeteneklerini aynı çatı altında birleştirerek değerlendirilmelerinin sağlanması, yine önderlik edilmesi gereken kritik bir alandır. Tanıtım ve lobi faaliyetlerini uluslar arası alanda yürütmek ve tanıtım olanakları olmayan firmaların da önünü açmak adına tanıtım, eşlik, önderlik ihtiyacı bulunmaktadır.
Ad:  s40.JPG
Gösterim: 654
Boyut:  17.9 KB

SSM tarafından, ihtiyaçların karşılanması ve sektörün performansının artmasına yönelik, strateji hedefleri belirlenmiş ve belirlenen hedefler doğrultusunda çalışmalar yürütülmektedir.

Bunlar aşağıdaki şekilde özetlenebilir;
Hedef 1.1: Kaynakların etkin kullanımının sağlanması ve yatırım tekrarlarının önlenmesi açısından, tespit edilecek sistem projeleri için yapılabilirlik (fizibilite) etütleri gerçekleştirilmesidir.
Hedef 1.2: Tedarik süreçlerinin iyileştirilmesi ve hızlandırılması açısından ihtiyacın SSM'ye bildirilmesinden sözleşmenin imzalanmasına kadar geçen sürenin ortalama %10 azaltılmasına yönelik çalışmalar yapılmasıdır.
Hedef 1.3: Risk Paylaşımı ve maliyetlerin en aza indirilmesi açısından belirlenecek Ar-Ge ve yurtiçi geliştirme projelerinde Maliyet + sözleşme tipinin uygulanması çalışmasıdır. Bu hedefin gerçekleştirilmesi için raporlama sisteminin ve etkin bir maliyet denetiminin yapılabilmesi için uygun ortam ve kayıt sisteminin oluşturulmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Hedef 1.4: Uluslararası standartlarda proje yönetimi ile proje faaliyetlerinin izlenmesi ve değerlendirilmesi açısından Proje Yönetim Planında belirlenen sanayileşme, takvim ve bütçe hedeflerinin %90 oranında gerçekleştirilmesidir.
Hedef 2.1: Savunma sistem ihtiyaçlarının yurtiçi karşılanma oranının ortalama % 50'ye çıkartılmasıdır. Bu amaçla Savunma Sanayii Stratejisi dokümanı hazırlanmaktadır. Bu dokümanın hazırlığına paralel olarak Sektörel Strateji Dokümanı, Yan Sanayii Entegrasyon Prosedürü çalışmaları da sürdürülmektedir. Özellikle KOBİ iş payının sözleşmeler kapsamında güvence altına alınması yönünden ana yükleniciler tarafından KOBİ'lerin desteklenmesi istenmekte ve 2006 KOBİ iş payının 111 milyon $ seviyesine çıkarılması için, proje yarışmalarının desteklenmesi gibi faaliyetler planlanmaktadır.
Üniversitelerimizin akademik çalışmalarının savunma sanayii ihtiyaçlarına göre yönlendirilmesi açısından Ar-Ge faaliyetlerinin hak ettiği önceliğe kavuşturulması amacıyla SSM tarafından sürdürülen Ar-Ge Yol Haritası çalışmaları devam etmekte olup sektörle ilgili seçilen 12 temel teknoloji alanı için Mükemmeliyet Merkezleri belirlenmiştir. Ayrıca, AB 7. Çerçeve Programı kapsamında SSM tarafından firmaların katılımları teşvik edilmiş ve bu kapsamda teklif edilen 7 projeden 3'ü (ASELSAN, STM, TUSAŞ) kabul edilmiştir. Çerçeve programlarına daha fazla iştirak sağlanması için çalışmalar devam ettirilmektedir.
Ad:  s41.JPG
Gösterim: 602
Boyut:  23.5 KB

Hedef 2.2: Savunma ürün ve hizmet ihracatının yıllık 1 milyar dolara çıkarılması olup, bu kapsamda belirlenen hedef ülkelere ihracat ziyaretleri, fuar ve tanıtım faaliyetleri, ihracatı artırmaya ilişkin görüş ve önerilerin oluşturulması faaliyetleri planlı olarak devam etmektedir. SSM tarafından bu kapsamda 218 firma ve yaklaşık 2500 ürünün yer aldığı bir "Ürün Kataloğu" yayınlanmış ayrıca, Offset düzenlemelerine yönelik bir konferans düzenlenerek sektör temsilcileri bilgilendirilmiştir. Sektörel bazda endüstri günlerinin düzenlenmesi ve gerek ihtiyaçlarının yurtiçi karşılanma oranının arttırılması gerekse ihracat oranın arttırılması açısından sanayiye destek verilmesi çalışmaları planlanmaktadır.
Hedef 2.3: Savunma sanayii firmalarının kalite yönetim sistemlerinin SSM kalite politikasıyla uyumlu hale getirilmesi olup bu amaçla destek, iletişim ve paylaşımın artırılması için SSM kalite politikasıkalite kurultayları düzenlenmektedir.
Hedef 3.1: Çok uluslu dört projeye başlangıç aşamasından itibaren katılım sağlanması ve en az bir uluslararası projenin ülkemiz liderliğinde gerçekleştirilmesidir.
Hedef 3.2: NATO savunma projelerinde Türk savunma sanayiinin payının dört katına çıkarılması olup, bu amaçla, NATO tedarik ajansları ile düzenli toplantılar icra edilerek sanayinin katılımının sağlanması planlanmaktadır. NATO Ajansları ihale faaliyetlerinin takibinin yapılması, yerli sanayinin bilgilendirilmesi, tedarik programlarının incelenmesi, raporlanması, ihalelere ilgi gösterilmesi, tekliflere cevap verilmesi, NATO Ajanslarının kaynak arşivlerinin güncellenmesinin sağlanması, süreçte karşılaşılan sıkıntıların SSM'ye iletilmesi, büyük çaplı ihalelerde ortaklaşa teklif verme, NATO ihale sürecine ilk adımda girebilmek için NIAG ve RTO faaliyetlerine önem ve öncelik verilmesi konuları da SSM tarafından çalışılmaktadır.
Hedef 4.1: Stratejik insan kaynakları yaklaşımını esas alan uygulamaların hayata geçirilmesidir.
Hedef 4.2: Müsteşarlık personeline eğitim verilmesi kapsamında savunma sanayii firma stajları planlanmaktadır.
Hedef 4.3: Bilginin etkin ve verimli yönetimini, paylaşımını ve güvenliğini sağlanacak bilgi yönetimi altyapısının kurulması çalışmaları olup, bu kapsamda e-savunma sanayii projesi, savunma sanayii ve tedarik alanlarında konferans ve sempozyum düzenlemeleri planlanmaktadır.
Hedef 4.4: İş akış süreçlerinin tanımlanması ve gerekli iyileştirmelerin yapılması amacıyla yapılan çalışmalardır.
Görüldüğü gibi SSM ihtiyaçların karşılanması ve sektörde performansın arttırılması bakımından, sorumluluklarını değerlendirmiş ve önemli adımlar atmaktadır.
Ad:  s42.JPG
Gösterim: 602
Boyut:  33.4 KB

Bu sorumlulukların yerine getirilmesinde, SSM tarafından sektörden beklenenler ise başlıklar halinde aşağıda verilmektedir;
  • Müşteriye çözüm üretimi,
  • Ürün portföyünün geliştirilmesi,
  • Uluslararası işbirliği, ihracat, Ar-Ge faaliyetleri,
  • Yan sanayii kullanımı,
  • Kabiliyetlerin entegrasyonu,
  • Ana faaliyet alanına odaklanma,
  • Kurumsal verimlilik,
  • Profesyonel insan kaynağı.
Yukarıda yer alan ve SSM tarafından belirlenen hedeflerin gerçekleştirilmesi doğrultusunda yürütülmeye başlanan çalışmalara bakıldığında, sektörde yer alan firma, kurum ve kuruluşların da bu çerçevede, rekabet gücü ve verimliliklerini arttırmak için kendi politika ve hedeflerini belirlemelerinin gerektiği açıktır. Ülke çapında strateji, sanayi tarafında da oluşturulmalıdır. Artan rekabet ve bunun getirdiği fırsat, tehlike ve riskleri önceden görebilmek ve doğru seçimleri yapabilmek için stratejik yönetim anlayışının firmalarda uygulanması önem taşımaktadır. Bir çok savunma sanayii firması kendi stratejik planlama çalışmalarını yapmakta ve bu planlar çerçevesinde çözümler üretmektedirler. Bu planlar çerçevesinde ele alınan en önemli unsurlardan birisi de; yaratıcılık, işlevsel bir organizasyon, kaynakların etkin kullanımının yanında, rekabet gücünü belirleyen en önemli etkenlerden birisi olan verimliliktir.
Ad:  s43.JPG
Gösterim: 650
Boyut:  30.5 KB

Ar-Ge faaliyetlerine verilen önem, ülkemizde her geçen yıl artarak devam etmektedir. Rekabet edebilirliğin temel taşlarından birisi olan AR-GE projeleri sonucu üretime geçen ürünlerin sayısı da zaman içinde artış göstermektedir. Özellikle teknoparklarda gerçekleştirilen Ar-Ge faaliyetlerindeki artış, otomotiv, elektronik ve yazılım sektörlerindeki gelişmeler, yetişmiş insan gücü ile artan ülke potansiyeli; ağ merkezli savaş, insansız hava aracı ve hassas güdümlü füzelerin öne çıktığı teknolojik dönüşüm ile savunma sanayiinin yüksek maliyetler gerektiren bir ağır sanayi olmaktan çıkması; proje zenginliğine paralel büyük iç pazar ve alternatif kaynak çeşitliliğinin yaratmış olduğu pazardaki açılım ve geleneksel pazarlardaki değişim savunma sanayiinde büyük bir fırsat yaratmıştır. Diğer taraftan, Ar-Ge harcamalarının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) içerisindeki payının artırılması hedefi istikametinde 2005 yılı bütçesinden Ar-Ge için ayrılan 416 milyon YTL'lik kaynağın öncelikli olarak savunma ve uzay araştırmaları amacıyla kullanılması yönündeki kararlılık, güçlü bir ulusal savunma sanayii altyapısının oluşturulması açısından bu fırsatı güçlendirir niteliktedir.

İçinde bulunduğumuz bilgi teknolojileri çağında yaşanan teknolojik gelişmeler, bilgiyi ekonomik gücün kaynağı konumuna getirmiştir. Bu gün dünya ticaretinin büyük bir kısmını elinde tutan sanayileşmiş ve gelişmiş ülkelerdir. Uluslararası büyük rekabet, sermaye yoğun üretim tekniğine geçmiş olan bu ülkeler arasında geçmektedir. Bu sebeple dünya ekonomisi ile bütünleşmek tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Önemli olan bu büyük ülkelerle birlikte küreselleşme sürecinde yer almak ve büyük rekabet yarışına katılabilmektir.
Ad:  s44.JPG
Gösterim: 615
Boyut:  19.3 KB

Rekabet gücünün arttırılması ve verimlilik açısından yapılmasının faydalı olacağı değerlendirilen hususlar, sektörde yer alan kurum ve kuruluşlar ile üniversite, araştırma enstitüsü gibi kuruluşlar için aşağıdaki şekilde sıralanmaktadır.
  • Rekabet gücünün düşük olmasının nedenlerinden birisi, yüksek teknoloji ürünleri ihracatının düşüklüğüdür. Teknoloji ürünlerine sahip olmak kuvvetli bir Ar-Ge altyapısını gerektirmektedir. Ar-Ge faaliyetlerinin yönetiminde, yeni ürün geliştirme süreç ve teknikleri, teknoloji transferi, fikri mülkiyet hakları, endüstriyel tasarım, imalat süreç teknolojileri, değişim yönetimi, pazarlama teknikleri, uluslararası ticaret politikaları, ihracat, bilişim teknolojileri yönetimi ve sürdürülebilir üretim gibi unsurların, yönetim kavramı esas alınarak kurumsal düzeyde yeni ürün geliştirme sürecine odaklanmanın sağlanması gerekmektedir.
  • Ar-Ge faaliyetleri ile yakalanan fırsatın başarıyla hayata geçirilebilmesi için özellikle tedarik sürecine ilişkin sorunların giderilmesi ve sanayinin dünyadaki gelişmeler paralelinde yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Böylelikle silahlanma programlarının, dünyadaki örneklerle uyumlu bir şekilde, bütünleşik bir savunma sanayii politikası çerçevesinde modern proje yönetimi teknikleriyle uygulamaya aktarılması, Ar-Ge faaliyetlerinin geniş katılımlı bir yaklaşımla tek elden yürütülmesi, savunma sanayii işbirliğinin proje bazlı bir yaklaşımla ihracat öncelikli uygulanması ve uluslararası normlara uygun kalite yönetim sistemlerinin tek elden yürütülmesi mümkün olacaktır.
  • AR-GE hususunda üniversite, sanayi ve devlet arasında karşılıklı kazanımları tanımlayan bir araştırma yaklaşımının yakalanmasına çalışılmalıdır.
  • Öncelikli tematik alanlar belirlenmelidir, bu alanların belirlenmesinde, oluştu-rulmasında, geliştirilmesinde ve sonuçlanmasında akademik çalışmalarda bulunan sivil ve askeri kesim birlikte çalışmalıdır,
  • Türkiye'nin dünyada marka yaratabilmesi sağlanmalıdır.
  • Sanayicinin önünü görerek yatırımlarını öncelikli alanlar doğrultusunda planlamasını ve bu bilinçle sektörde pozisyon alması gereklidir.
  • Öncelikli alanlarda üniversite, sanayi ve kamunun iştirak edeceği Türkiye çapındaki büyük projeler desteklenmelidir.
  • Savunma harcamalarında Ar-Ge'ye ayrılan pay arttırılmalıdır.
  • Tedarik sürecinde karşılaşılan sıkıntıların giderilmesi, sadece tedarik yönetiminin etkinleştirilmesine bağlı olmayıp, aynı zamanda sektöre yönelik politikaların tek elden bir bütünlük içinde uygulanması ve denetimine imkan veren bir yapılanmayı da gerektirmektedir.
    Ad:  s45.JPG
Gösterim: 648
Boyut:  32.6 KB
  • Firmalar ve MKE gibi kurum ve kuruluşlar açısından kalite, maliyet ve fiyat politikaları önemlidir. Rekabet gücünün artırılması için firmalar temel performans göstergelerini iyileştirmeli, değişimi yönetebilirlerdirler. Gerekirse organizasyon, sistem, süreç ve uygulama politikalarında değişiklikler yapılarak performansın yükseltilmesi sağlanmalıdır.
  • Kaliteli üretimin sağlanabilmesi açısından kullanıcının ihtiyaç duyduğu şartları karşılayacak etkin bir gereksinim yönetiminin oluşturulması ve uygulanmasını sağlayan gereksinim yönetimi uygulanmalıdır.
  • Bazı iktisatçılar tarafından rekabet gücü fiyat rekabeti gücü olarak görülmektedir. Hatta rekabet gücünün ölçümü olarak reel efektif döviz kuru ve birim emek maliyeti gibi göstergeler kullanılmaktadır. Maliyetleri oluşturan kalemler içinde, işçilik, yatırım, Ar-Ge giderleri, sosyal güvenlik harcamaları, ihracat harcamaları, enerji, finansman, döviz maliyetleri önemli etkenlerdir. Bunların azaltılması açısından, resmi kurumlarla birlikte çözümler üretilmelidir.
  • Tedarik makamı ve diğer paydaşlar üreticilere ulaşırken, kabul edilmiş ortak bir arayüz kullanabilmeli ve ayrıca üreticiler de bu yolu kullanabilmelidir.
  • Yatırım ihtiyaçlarına göre teknolojik yönelimler seçilebilmeli ve üretim-teknoloji anlamında stratejiler yönlendirilmelidir.
  • Hangi firmanın ne seviyede ve hangi üründe bir diğer firmaya rakip olduğu ya da nasıl bir ihtiyaç için bu firmaların biraraya gelebileceğinin analizi ile, aslında ortak bir çaba göstererek daha nitelikli bir sonuç elde edebilecek firmaların, rekabet yerine birlikte çalışabilirliklerinin sağlanabilmesi adına gerekli yönlendirme ve öncülüğün yapılması gerekmektedir.
  • Bir firma için sorun olan bir konunun, bir diğeri için sorun olmaması, konunun gözardı edilmesi manasını taşımamalıdır. Üye firmaların bir kısmı sorunlarını dile getirmekte zayıf kalabilmektedir. Zaman içinde aynı sorunun belki de büyüyerek, sektörde yer alan diğer firmaların sorunu olabileceği düşüncesi ile sorunların tartışıldığı bir ortak platform oluşturulmalıdır. Bu ortak platformda ihtiyacın, rekabetin, teknolojinin, stratejinin tartışıldığı bir ortam yaratılabilmelidir. Bu platformda, teknolojik ulusal gelişmelerin tartışıldığı, benimsendiği ve ortak politikalar üretilerek uluslar arası rekabetin yakalanması amaçlanmalıdır.
  • İnsan ve bilgi yönetimine önem verilmeli, kaliteli işgücü yetiştirilmesi için önlemler alınmalıdır.
  • Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, dünya savunma pazarı ile entegre olmaya çalışan Cumhuriyetler mevcut alt yapılarını NATO standartlarına uygun hale getirme faaliyetlerine başlamışlardır. Bu durum, Türkiye ile Türki Cumhuriyetleri arasında yeni işbirliği imkânları vermektedir. Bunların zaman geçirilmeden, karşılıklı olarak kazan-kazan prensibi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
  • Sektörün etik kuralları yorumlanmalı ve değerlendirilmelidir.
  • Üniversite ve araştırma enstitülerinden daha etkin yararlanma yoluna gidilmelidir.
  • Bu kapsamda;
  • Üniversite, kamu kurumları ve özel kesimde dağınık bir şekilde yürütülen Ar-Ge faaliyetleri, orta-kısa-uzun vadedeki öncelikler doğrultusunda bütünleştirilmelidir.
  • Üniversite, araştırma enstitüleri, ilgili kamu kuruluşları ve sanayii bir araya getirilerek temel araştırma, teknoloji geliştirme, toplumsal fayda ve ürüne yönelik çalışmaların ulusal amaç ve stratejiler doğrultusunda birbirini tamamlar biçimde bütünleştirilmesi sağlanmalıdır.
    Ad:  s46.JPG
Gösterim: 611
Boyut:  24.0 KB
  • Akademisyenlerin kendilerini öncelikli alanlarda uygulanacak metodolojiler konusunda geliştirmesi ve yüksek lisans/ doktora tezlerini bu konularda yönlendirmesi gerekmektedir.
  • Akademik çalışmaların temelini oluşturacak konular, ortak platformlarda alınacak ortak kararlar ile saptanmalı, bunun için çalışma grupları oluşturulmalıdır.
  • Üniversitelerde uygun her teknik anabilim dalı altında Savunma Kürsüsü oluşturulmalıdır,
  • Üniversitelerin her birinde ve ayrıca üniversitelerarası çalışmalarda, resmi ya da sivil yöneticiler eşliğinde öngörü, vizyon, eğilim, yönelim çalışmaları yapılmalıdır,
  • Akademik çalışmalar için standart dışı ayrı bir değerlendirme mekanizması oluşturulmalı, bunun sonucunda uygulama olasılığı olan projelere ekonomik sahiplenme (resmi organizasyonlar tarafından) sağlanmalıdır,
  • Sanayii ve Üniversite temsilcileri, ortak platformlarda buluşturulmalıdır. Bunun için sanayideki ihtisas alanına ve önemine göre araştırma laboratuarları oluşturulmalı (ya da kullanıma açılmalı), karşılık olarak üniversiteler, teknik yeterliliklerini sanayiye açmalıdır.
  • Her üniversitede, her anabilim dalında ya da her bölümde, sanayinin temsilcilerinin görev alabileceği, çalışabileceği, akademik çalışmalara destekte bulunabileceği olanaklar sağlanmalı, yine karşılık olarak sanayii'de üniversitelerden gelebilecek uzmanların çalışabileceği imkanlar yaratılmalıdır,
  • Sanayii, ihtiyaçlarını üniversite ile paylaşmalı, bunları karşılamaya yönelik arge proje ve çalışmaları yürütülerek iki tarafın birden yeteneklerinin gelişmesi sağlanmalıdır,
Gelişmekte olan ülkelerde devlet ekonomide önemli görevler üstlenmektedir. Bu görevlerin kapsamı ve sınırları önem taşımaktadır. Yukarıda belirtilen hususların çözümlerinin üretilmesinde ve geleceğe yönelik rekabet stratejisi oluşturulmasında, devletin üzerine bazı görevler düşerken, sektörde yer alan bütün kurum ve kuruluşların da kendi üzerlerine düşenleri belirlemesi ve hep birlikte kararlı ve hızlı adımlar atması gerekmektedir.
Ad:  s47.JPG
Gösterim: 645
Boyut:  17.7 KB

Rekabet gücü ve verimliliğin sağlanması için değişimin farkında olmak gereklidir. Verimlilik artışı değişiklikleri kabul etmeyle başlar. Sektörde değişimlere en fazla uyum sağlayabilen firmalar ayakta kalacak, rekabet gücünü yakalayacaklardır. Değişimlere uyum sağlamak için yüksek performans gerekmektedir. Bu nedenle gerçeği görmek ve kabul etmek gereklidir. Küreselleşen pazarda, rekabetçi olabilmek için yüksek teknoloji, bilgi kullanımı, kaliteli insan, bilimsel finansman yönetimi ve organizasyonlar kurulmalıdır. Rekabetin temelinde değişim vardır.
Rekabet gücünün yakalanması ve verimliliğinin arttırılması için maliyet, ürün farklılığı, kalite avantajını yakalamaya çalışmak gereklidir.

Yüksek seyreden enflasyon, verimlilik düşüklüğü ve toplam istihdam içinde tarım sektörünün payının büyüklüğü Türkiye'nin önemli zayıflıkları olarak ifade edilmektedir. Buna karşın verimlilikte iyileşmenin devam etmesi ve hızlı ekonomik büyüme Türkiye'nin önemli avantajlarıdır. Türkiye izlenecek tutarlı politikalarla, kalkınma hızını istenen seviyeye çıkardığı, enflasyon ile birlikte işsizliği de tek rakamlı seviyelere düşürdüğü, üretimi artırıp, gelir dağılımını daha adil bir noktaya getirebildiği takdirde rekabet gücü orta seviyelerde olan ülkeler arasında kısa sürede yer alması mümkün görülmektedir.
Ad:  s48.JPG
Gösterim: 686
Boyut:  27.5 KB

7. GENEL DEĞERLENDİRME


Savunma sanayii, sivil amaçlı sanayiye nazaran kendine has özellikleri olan bir sektördür. Ekonomik dinamiklerinden çok, stratejik boyutları ağır basmaktadır. Sektör, tüm sanayinin mızrak başı olması yanında, ülke politik gücüne doğrudan katkı sağlamaktadır.
Türkiye, bulunduğu coğrafi konumu itibarı ile her türlü tehdide karşı bölge istikrarını sağlayıcı ve caydırıcı güce sahip olması gereği, iç ekonomik dengeleri bozmadan, modern ve güçlü bir silahlı kuvvetlere sahip olma ve bu kuvveti idame ettirebilme mecburiyetindedir. Bu durum, yıllık ortalama 3-4 milyar dolarlık bir savunma sanayii tedarik harcamasını gerektirmektedir. Dünya ülkeleri arasında Türkiye, savunma sanayii bakımından büyük olanaklar sağlayan, bir fırsatlar ülkesidir. Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyaclarının mümkün olan ölçeklerde özgün üretimlerle karşılanması, ülkemizin dışa bağımlılığını azaltmaya yönelik öncelikli bir hedeftir.

Yerli imkanlar ile tasarım ve geliştirme faaliyetlerinin uygun bulunmadığı durumlarda projeler, ikincil öncelikle, uluslararası işbirliktelikleri ile gerçekleştirilmektedir. Nitekim, özellikle Hava Kuvvetleri Komutanlığı ihtiyaçlarından olan nakliye ve savaş uçakları tedariklerinde, bu yöntem uygulanmaktadır.
Hazır alım çözümüne ise, son alternatif olarak ve mutlaka yerli katkı ve offset şartları ile başvurulmaktadır. Bu tip projeler çerçevesinde de, tedarik için harcanan kaynağın milli sanayimize nitelikli iş payı olarak dönmesi, önem verilen konulardandır.
Uygulanan bu politikalar sayesindedir ki, savunma sanayimizin toplam cirosu 2001 yılından, 2006 yılına kadar % 113 oranında artış göstermiştir. 2007 yılında da, aynı artış eğilimi devam etmiştir. ihracat alanında da şirketlerimizce çok ciddi başarılara imza atılmaya başlanmıştır.
Ad:  s49.JPG
Gösterim: 616
Boyut:  26.9 KB

2007 yılında uygulamaya konulan ana sistem ihtiyaçlarının karşılanmasında, ana yüklenici firmaların, yerli firmalar arasından seçimi, özgün teknolojilerin kazanımını zorlayacak, dışa bağımlılığı önemli ölçeklerde azaltacak, yeni pazarlara açılım sağlayacak, ihracat rakamları yükselirken, ithalat rakamları azalacaktır.

2003 verilerine göre Türkiye, savunma ürünleri ithalatı açısından 4. sırayı alırken, 2006 yılı verilerinde 10. sırada yer almıştır. 2003 verilerine göre savunma sanayi ürünü ihraç eden ülkeler arasında 28. sırayı alırken, 2006 verilerine göre ilk 10'da yer almamıştır. Ancak, 2000-2004 verilerine göre, ortalama 117 milyon dolar ihracatla, 28. sırada yer alan Türkiye, 2006 verilerine göre ihracatını 3 kat artırmıştır. Bu konuda detaylı bilgiler, SIPRI web sitesinde yer almaktadır.

Dünyadaki örneklerle uyumlu bir şekilde programların, bütünleşik bir savunma sanayii politikası çerçevesinde modern proje yönetimi teknikleriyle uygulamaya aktarılması, Ar-Ge faaliyetlerinin geniş katılımlı bir yaklaşımla tek elden yürütülmesi, savunma sanayii işbirliğinin proje bazlı bir yaklaşımla ihracat öncelikli uygulanması ve uluslararası normlara uygun kalite yönetim sistemlerinin tek elden yürütülmesi mümkün olacaktır.
Ad:  s50.JPG
Gösterim: 635
Boyut:  27.7 KB

Raporda ortaya konan sayısal veriler, hiçbir değişiklik yapılmadan, istifade edecek sanayicilerin yorumlarına bırakılmıştır. Dönem öncesi ve 2006-2007 yıllarındaki uygulamalardan çıkarılan hususlar madde başları ile aşağıda sıralanmıştır.
  • Sanayimizin, tedarik makamları ile ve birbirleri ile iletişimde olmaya ihtiyacı bulunmaktadır. Bunu herhangi bir tedarikçi ya da sanayimizin herhangi bir bireyi tek başına yapamaz.
  • Tedarik makamları da yurtiçi katma değerin seviyesini, değerini ve niteliğini anlamak adına yerli üreticilere ulaşabilmelidir.
  • Savunma ihtiyaçları ve önceliklerine göre teknolojik yönelimler ve buna bağlı yatırımlar belirlenmeli ve üretim-teknoloji anlamında strateji yönlendirilmelidir.
  • Bu amaçla sorunların, ihtiyacın, rekabetin, teknolojinin, stratejinin tartışıldığı ortak platformlar sağlanmalı, tek bir ses ile bu platformlar tesis edilmelidir.
  • Aynı şekilde tedarik sürecinin, yerli katkı lehine işlemesi için merkezi bir değerlendirme ve yorumlama birimi gerekmektedir.
  • Ayrıca sektörün etik kuralları yorumlanmalı ve değerlendirilmelidir.
  • Ülke çapında strateji geliştirilirken, sanayiden gelecek katkıların da dikkate alınması kurumsallaştırılmalıdır.
  • Teknolojik ulusal gelişmelerin tartışıldığı, benimsendiği ve ortak politikalar üre-tilerek uluslar arası rekabetin yakalandığı bir platform oluşturulmalıdır.
  • Yurtiçi tedarik ve bu amaçla yurtiçi yeteneğin artırılması adına firmaların proje bazlı ya da ticari olarak birlikte davranmalarının ya da yeteneklerinin aynı çatı altında değerlendirilmelerinin sağlanması, yine önderlik edilmesi gereken kritik bir alandır.
  • Tanıtım ve lobi faaliyetlerini uluslar arası alanda yürütmek ve tanıtım olanakları olmayan firmaların da önünü açmak adına tanıtım, eşlik, önderlik ihtiyacı bulunmaktadır.
  • Öncelikli tematik alanlar belirlenmelidir, bu alanların belirlenmesinde, oluşturulmasında, geliştirilmesinde ve sonuçlanmasında akademik çalışmalarda bulunan sivil ve askeri kesim bir arada çalışmalıdır.
  • Türkiye'nin dünyada marka yaratabilmesi sağlanmalıdır.
  • Sanayi açısından bakıldığında; sanayicinin önünü görerek yatırımlarını öncelikli alanlar doğrultusunda planlamasını ve bu bilinçle sektörde pozisyon alması gereklidir.
  • Üniversite, sanayi ve devlet arasında karşılıklı kazanımları tanımlayan bir araştırma yaklaşımına gereksinim vardır.
  • Üniversite, kamu kurumları ve özel kesimde dağınık bir şekilde yürütülen AR- GE faaliyetleri, kısa - orta - uzun vadedeki öncelikler doğrultusunda bütünleştirilmelidir.
  • Üniversite, araştırma enstitüleri, ilgili kamu kuruluşları ve sanayii bir araya getirilerek temel araştırma, teknoloji geliştirme, toplumsal fayda ve ürüne yönelik çalışmaların ulusal amaç ve stratejiler doğrultusunda birbirini tamamlar biçimde bütünleştirilmesi sağlanmalıdır.
  • Akademisyenlerin kendilerini öncelikli alanlarda uygulanacak metodolojiler konusunda geliştirmesi ve yüksek lisans/ doktora tezlerini bu konularda yönlendirmesi gerekmektedir.
    Ad:  s51.JPG
Gösterim: 643
Boyut:  32.5 KB
  • Akademik çalışmaların temelini oluşturacak konular, ortak platformlarda alınacak ortak kararlar ile saptanmalı, bunun için çalışma grupları oluşturulmalıdır. Üniversitelerin her birinde ve ayrıca üniversitelerarası çalışmalarda, resmi ya da sivil yöneticiler eşliğinde öngörü, vizyon, eğilim, yönelim çalışmaları yapılmalıdır.
  • Akademik çalışmalar için standart dışı ayrı bir değerlendirme mekanizması oluşturulmalı, bunun sonucunda uygulama olasılığı olan projelere ekonomik sahiplenme (resmi organizasyonlar tarafından) sağlanmalıdır.
  • Öncelikli alanlarda üniversite, sanayi ve kamunun iştirak edeceği Türkiye çapındaki büyük projeler desteklenmelidir.
  • Savunma harcamalarında Ar-Ge'ye ayrılan pay arttırılmalıdır.
Bütün bu genel değerlendirmeler ışığında görülmektedir ki, Türk savunma sanayii hızlı bir ivme kazanmaktadır. Bu mevcut sinerjinin devam ettirilmesi, orta vadede sanayimizi layık olduğu konuma getirecektir.
Son düzenleyen Safi; 22 Eylül 2017 22:25