Arama

Kırşehir - Tek Mesaj #12

BLacK_HawK - avatarı
BLacK_HawK
Ziyaretçi
31 Mart 2007       Mesaj #12
BLacK_HawK - avatarı
Ziyaretçi
TARİHTE KIRŞEHİR BÜYÜKLERİ :
Bu bölümde Kırşehir'imizin bazı ünlü kişilerini kısaca tanıtacağım. Daha geniş olarak Kırşehir'in Büyükleri Bölümünü tıklayın
Aşık Paşa: (1272-1373) : Türbesindeki kitabeye göre, 1271 yılında doğmuş, 1373’te ölmüştür. Asıl adı Ali’dir. Eşinin adı Hacı Hatun olduğu, Elvan, Selman (Süleyman), Hasan Can, Kızılca adlarında oğulları, Melek adında kızı olduğu belgelerden anlaşılmaktadır.
Dedesi Baba İlyas, Horasan’dan Anadolu’ya göç eden erenlerdendir. Babailer tarikatının kurucusudur. Kayseri’de bir müddet kadılık yapan Baba İlyas, 1227 yılında Amasya’da Hanıkâhı Şeyhi olmuş, 1258 yıiında vefat etmiştir. Mezarı Amasya’da İlyas Köyü’ndedir,
Aşıkpaşa’nın babası Muhlis Paşa hakkında geniş bilgi yoktur. Selçuklu isyanı sırasında 6 ay kadar Konya tahtında oturduğu yazılmaktadır. Muhlis Paşa’nın Eskişehir’e giderek Ertuğrul Gazi ile görüştüğü, büyük iltifat gördüğü, bu görüşmede Osman Beyin’de bulunduğu, torunu Ahmet Aşık’ı Aşık Paşazade Tarihi adlı kitabında yazılıdır. Osman Bey’in kaynatası Şeyh Edebali, Kırşehir ahilerinin büyüklerindendir. .
Aşıkpaşa’nın Orhan Gazi devrinin büyüklerinden olduğu, Ahmet Aşık’ın şu mısralarından anlaşılmaktadır.

Ne geyse yakışır Orhan Gazi,
Aşıkpaşa zamanında idi gazi.

Aşıkpaşa, Süieyman Türkmani gibi devrin zahiri ve batınî ilminde olgunluğa ermiş bir kişiden feyz ve ışık alarak yetişti. Latifi’nin dediği gibi; “O kibar meşayihin zenginledindendi. Şahane itibar ve değeri, padişahane kudret ve gücü vardı.”
Aşıkpaşa’nın yaşadığı devirde Fars dili, ilim ve şairler arasında çok yaygın olarak kullanılmakta iken, Garipname isimli eserini Öz Türkçe olarak yazmış, Türk ve Tacik dillerini gaflet uykusundan uyandırmak için şu süri yazmıştır:

Türk diline kimse bakmaz idi,
Türklere her giz gönül akmaz idi.
Türk dahi bilmez idi el dilleri,
İnce yolu ol ulu menzilleri.

Türk dilinde yeni manalar bulalar,
Türk, Tacik cümle yoldaş olalar,
Yol içinde birbirini yermiye
Dile bakıp manayi her görmiye.

Aşıkpaşâ’nın Garipname isimli eseri 12.000 beyittir. Öz Türkçe yazılmıştır. Aşıkpaşa 3 Kasım 1333’de vefat etmiştir. Türbesi şehre hakim bir tepedir.
Caca Bey: Kırşehir emiridir. Kırşehir’e büyük hizmetler görmüş tarihi şahsiyettir. Cacabey’in babası Ceceli aşiretinin beyi Bahaddin Caca’dır. Caca Bey’in 1240 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Gençliği hakkında bilgi yoktur. Moğol istilası yıllarında Moğollar’ın dikkatini çekerek kısa zamanda büyükler arasına karışmıştır. III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Anadolu’da pek çok hayrat yaptırmıştır. Eskişehir’den Tokat’a oradan da Kırşehir’e tayin edilmiştir.
Kırşehir’e geldği zaman asi Emirhor Esededdin üzerine yürümüş, hepsini kılıçtan geçirmiştir. Caca Bey, bir ara Mısır Memlük’u Sultan Baybars’a esir düşmüşse de sonradan serbest bırakılmıştır.
Cacabey, 1270 yılında Hacı Bektaş Veli, 1273 yılında Mevlana ile görüşmüştür. Cacabey, 1272 yılında bir medrese kurarak ismini ebedileştirmiştir. Şehrin tam ortasında olan bu medresenin kubbesi açık ve altında su kuyusu vardır. Bu kuyuya akis eden yıldızları tetkik ederlerdi. Medresede astronomi çalışmaları yapılmakta idi. Şimdi minare olarak kullanılan kulesi rasat kulesi idi.
Caca Bey’ e ait Arapça ve Moğolca 4 vakıfname bulunmaktadır. Bu vakıfnamelerde medresi, mescit , hanıkâa, zaviye, mektep, dar’ül el süleha, türbe ile Kayseri, İskilip ve Eskişehir’de pek çok eserler yaptırdığı yazılmaktadır.
Süleyman Türkmani: XIII. yüzyılda Anadolu’ya gelen Türklerdendir. 1214 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Dedesi Türkmen Beyi olduğu için Türkmani denilmiştir. Mevlana’dan ders almış, Mevlana’nın ölümünden sonra oğlu Sultan Veled’in müridi olmuştur. 1239 yılında mevleviliği yaymak üzere Kırşehir’e gelmiştir. Süleyman Türkmani, Aşık Paşa’nın hocası idi. Tezkereci Evliya adlı bir eser yazmıştır. Süleyman Türkmani 1298 yılında Kırşehir’de vefat etmiştir.
Ahmet Gülşehri : 1250 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. O devirde Kırşehir’e “Gülşehri” denildiği için, Gülşehri olarak anılmıştır. Gençliğinde edebiyat ve tasavvuf öğrenmiştir. Ahi Evranı Veli ile 50 yıl beraber yaşamıştır. Ahi olduğu anlaşılmaktadır. Farsça ve Arapça öğrenmiş, ancak O, Öz Türkçe yazmıştır.
Ahi Evran’ın ölümünden sonra Ahilik Postuna oturmuştur. 1335 yılında ölen Ahmedi Gülşehri çok ince ruhlu bir şair idi.
Her ülü kendime yar eylerem, Her gece vasfını tekrar eylerem, Her seher kim gül çemende açıla, Kamudan ilkin bana karşı güle.
Ahmedi Gülşehri, Feridun Attar’ın Mantık’ut Tayr eserini Türkçeye çevirmiştir.
Ahi Evran-i veli : XIII. yüzyılda Horasan’dan Anadolu’ya göç etmiştir. Denizli, Konya ve Kayseri’den sonra 1277 yılında Kırşehir’e yerleşmiştir. Gençliğinde debbağlık sanatını öğrenmiş, kısmen ticaretle uğraşmıştır. Önce debbağ esnafının piri, sonrada tüm Türk İslam esnafının piri olmuştur.
Ahi Evran, kurduğu inanç düzeni ile esnafı uyarmış, ahlaki ve sosyal kuralları ile dayanışmayı sağlamış, ekonomik yaşamı canlandırmıştır.
Ahlak ile sanatı bir ahenk içerisinde birleştirerek, Ahi Teşkilatını kurmuş ve tüm Anadolu’ya yaymıştır. ,
Ahi Evran-ı Veli yaklaşık 1215 ile 1220 yılları arasında Horasan’da doğmuş, 92 yaşında Kırşehir’de vefat etmiştir. Türbesi Kırşehir’dedir.
Ahi Evran Veli ile Hacı Bektaş-i Veli'nin Buluşmaları
13. Yüzyıl Anadolusunun buram buram Türk İslam Kültürü kokan manevi ilimizde, Kırşehir’de ikamet eden Ahi Evran-i Veli, birgün Hacı Bektaş Veli ile görüşmek, halleşmek diledi. Sulucak Karahöyük (Hacıbektaş)’a doğru zola çıktı. Ahi Evran padişah’ın bu hali Hünkara malum oldu. Hünkar da müritlerine, “ Ahi Evran Sultanımız bizi ziyaret etmeyi düşünür, varıp onu karşılayalım.“ Der ve yola düşer.
O zamanlar Gülşehri/Kırşehiri'nin yakınında bir tepe vardı, oradan Kırşehri görünürdü iki gönül sultanı o tepenin üstünde buluşup kucaklaşırlar. Sohbet sırasında Ahi Evran-ı Veli, “Hünkarım, ne olurdu burda bir pınar, birde gölgelik ağaç olsaydı, pınarda abdest alıp su içseydik, ağaç da gölgelik etseydi“ der. Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli eliyle bir yeri eşer ve arı duru bir su çıkarır; Ahi Evran Sultan’ın elindeki kavak ağacından kesilmiş sopayı alıp ve bir yeri kazıp diker, dikdiği kuru dal bir anda yeşerir ve yapraklanır. Bu keramet ikliminde iki gönül sultanı sohbet edip halleşirler.
Bu buluşmalar defalarca tekrarlanır. İşte bu iki kutbun, İki gönülerinin buluşmalarının gerçekleştiği tepe, DOST BAHÇESİ'nin kurulduğu bu tepedir.
Hacı Bektaş-i Veli'den Öğütler:
· Ayağa kalkacaksan hikmet için kalk.
· Dinine dizinle değil kalbinle bağlan.
· Doğruluk dost kapısıdır.
· Asıl kör, nankördür.
· İnsanoğlunun en büyük düşmanları:
Yalancılık,boğazına düşkünlük, mal ve mevki hırsı, koğuculuk, gıybet, edepsizlik, hiyanet ve hakı inkardır.