Arama

Kavimler Göçü - Tek Mesaj #4

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Nisan 2007       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Göçlerin Sebepleri ve Yapılışı
Tarih içinde çeşitli zamanlarda değişik sebeplerle büyük çaplı göçlerin yapıldığı görülmektedir. Hiçbir millet önemli bir sebep veya sebepler olmadan, yaşadığı toprakları terk ederek yeni yurtlar arama ihtiyacını hissetmez. Türk milleti de tarihin çeşitli dönemlerinde bazı önemli sebeplerden dolayı yurtlarından göç etmişler, değişik coğrafyalarda yeni yurtlar kurmuşlardır.

Türkleri yer değiştirmeye iten sebeplerin başında ekonomik sebepler gelmektedir. Anayurt zamanla artan Türk nüfusunu besleyecek ekonomik imkanlara sahip değildi. Zaman içinde görülen otlak darlığı ve kuraklık gibi önemli sebepler Türkleri yeni yurtlar aramak zorunda bırakmıştır.

Türk göçlerinde dış baskılar da önemli bir siyasi ve askeri sebep olarak görülmektedir. Yabancı boyunduruğuna girip istiklallerini kaybetmek istemeyen Türk boyları yeni yurtlar aramak için göç ediyorlardı. şüphesiz yerleşik kavimler için zor olan bu durum, Konar- Göçer Türk milleti için her zaman mümkün olmaktaydı.

Türklerin değişik coğrafyalara göçlerinde rol oynayan bir sebep de, yeni yer ve yurt tutma anlayışıydı.

Türk devletlerinin bünyelerinde bazen görülen siyasi çekişmeler ve anlaşmazlıklar da çoğu zaman kaybeden tarafın yeni göçleri hazırlaması sonucunu doğurmuştur. Türk göçleri büyük bir disiplin içinde ve teşkilatçılık karakterini yansıtır bir tarzda yapılıyordu. Düzenli yapılan bu göçler sonucunda mücadeleci bir yapıda olan Türkler çok kısa surede geldikleri, yerleştikleri yeni toprak parçalarını vatan haline getiriyorlardı. Bu topraklar uğrunda gerektiğinde savaşan Türkler, eserleri ve kültür değerleriyle yeni vatanlarına damgalarını vuruyorlardı. Tarih içinde Türklerin yaptıkları göçler milattan önce ve sonra olarak ikiye ayrılır.

Milâttan Önceki Türk Göçleri
Orta-Asya'da Altay-Sayan Dağları'nın kuzey-batı kesiminde yaşayan ilk Türkler yukarıda anlatılan ana kültür tabakaları döneminde M.Ö. 1700'den itibaren etrafa yayılmaya başlamışlardır. Bunu takip eden iki asır içinde Altayları ve Tanrı Dağları'nı kaplayan Türklerin bir kısmı Kazakistan üzerinden Maveraünnehir'e geçerek buradaki "Akdeniz" milletleri ile temas kurdular. Bu arada batıya doğru açılan bazı Türk grupları "Fin-Ugor" kavimleri ile bağlantı kurmuşlardır. Türkler, M. O. 1700'lerden itibaren Altaylar'a yerleşirken, bir yandan da M.Ö. 1100'lerden başlayarak, kalabalık kütleler halinde, Çin'in kuzey batısındaki Kansu, Ordos bölgesine doğru kaymışlardır. Bir kısım Türk boylan M.Ö. 1300-1000 yıllan arasında Türkistan sahasına yerleşmişlerdir. M.O. 700'lerden itibaren güney Sibirya'yı, Baykal bölgesini, Moğolistan'ı ve Yedi-su havzasını etkisine alan Türk göçleri, bu yıllarda adeta Altay-Sayan Dağları'nın batısındaki anayurdu boşaltmıştır. Bunun sonucunda Türkler, doğuda Ordos'a doğru, batıda Volga'ya doğru olmak üzere iki kısma ayrılmışlardır. Bu coğrafî ayrılık asli Türkçe'yi de etkilemiş, lehçelerin doğmasına sebep olmuştur. Doğu Türkleri Lehçesi ve Yakut-Çuvaş Türkleri Lehçesi böylece oluşmuştur. Yakut Türkleri şimdiki yurtları olan kuzey-doğu Sibirya'ya da bu dönemde göç ettiler. Çuvaş Türkleri, Yakutlardan ayrılarak daha batıya yöneldiler. Bugünkü Türk topluluklarının lehçeleri bakımından farklılaşmasını etkileyen gelişmeler de bu dönemde meydana gelmiştir. Aralarında, Hun, Göktürk, Uygur; kısmen Sabar, Hazar, Peçenek, Kuman, Oğuz ve dolayısı ile Azerbaycan, Irak, Suriye, Anadolu ve Balkan Türklerinin bulunduğu "Doğu Türkleri" M.O. IV-III. yüzyıllarda iç-Asya ve Çin'in kuzey-batısında yaşıyorlardı. Oğuzlar, Bulgarlar ve Çuvaşların oluşturdukları "Batı Türkleri" de aynı yüzyıllarda Hazar ve Volga civarında bulunuyorlardı. Bütün bunlarla beraber, M.Ö. I. yüzyıl başlarında bir kısım Türk boylarının da Hindistan'ın İndus-Pencâb havalisine doğru göç ettikleri görülmektedir.

Milâttan Sonraki Türk Göçleri
Milâttan sonraki dönemlerde meydana gelen Türk göçlerinin ana karakteri ve haklarındaki tarihî bilgilerimiz daha kesindir. Bu göçler ana istikamet bakımından, güneye ve batıya doğru olmak üzere iki şekilde gelişme göstermiştir.
Orta-Asya'dan güneye göç eden bir kısım Türk kitleleri burada çeşitli devletler kurmuşlardır. Kuzey Çin'de 338-557 yılları arasında devlet kuran Tabgaçlar buna bir misaldir.
Batı yönünde cereyan eden Türk göçleri başlıca iki ana yol takip etmiştir. Bunların bir kısmı Hazar Denizi ve Karadeniz'in kuzeyinden Balkanlar ve Orta Avrupa yönünde göç ederek buralarda önemli roller üstlenen güçlü devletler kurmuşlardır. Avrupa Hunları 375'ten sonra, Avarlar IV. yüzyıl ortalarında, Bulgarlar 670'li yıllardan sonra, Macarlar 830'dan sonra, Peçenekler, Kumanlar (Kıpçaklar) ile Oğuzların bir kolu olan Uzlar IX.-XI yüzyıllar arasında bu yolu kullanan Türk topluluklarıdır.
Batı göç yolunun güney kesimini kullanan Türk kitlelerinin bir bölümü, Sasani Devleti'nin gücü karşısında Hindistan'a yönelerek burada devletler kurmuşlardır. Mesela 350'li yıllarda Uar-Hun da denilen Ak-Hunlar bunlardandır. Akhunlar Afganistan ve Kuzey Hindistan'ı hakimiyetleri altına almışlardır. Bu yönde ilerleyen büyük Türk kitleleri, Sasani Devleti'nin yıkılması üzerine "Orta Yol'* denilen yolu takip ederek Maveraünnehir üzerinden îran ve Anadolu'ya geldiler. Oğuz Türklerinin ağırlıklı olarak yer aldıkları bu Türk göçleri ile Anadolu ebedi Türk vatanı haline gelmiştir.
Bu "orta göç yolu" Türklük için de en önemli göç yolu olarak değerlendirilmektedir. Çünkü, batı yönünde kuzey göç yolunu kullanan Türk kitlelerinin bazıları, nüfuslarının da azlığı sebebiyle zamanla Balkanlar ve Orta-Avrupa'daki medeniyetlerin etkisine girerek, Türklüklerini kaybettikleri halde, orta yolu izleyen Türk kitleleri hem Türklüklerini korudular hem de, bağımsız olarak yaşadılar.


Göçlerden Sonra Anayurdun Durumu
Çeşitli yerlere ve yönlere yapılan Türk göçlerinden sonra Anayurt Orta-Asya da kalabalık bir Türk kitlesi yaşamaya devam etmiştir. Bunlar zaman zaman bağımsız devletler kurmuşlardır. Buradaki Türk kitleleri diğer yerlere yapılan göçleri de insan unsuru bakımından devamlı olarak beslediler.
Tarihi gelişme içinde, çeşitli istilalara da uğrayan Orta-Asya Türkleri, Türklüklerinden hiçbir şey kaybetmediler. Moğol, Rus ve Çin baskılarına maruz kalan buradaki Türkler, XXI. yüzyıla girdiğimiz şu günlerde Sovyetler Birliği'nin parçalanması sonucu bağımsızlıklarını ilân ederek, yeniden varlık buldular. Özellikle Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan Kazakistan (ve bünyesinde çok sayıda Türk unsurunu barındıran Tacikistan) bugün bağımsız birer Orta-Asya Türk Cumhuriyeti olarak dünya milletler ailesi içinde şerefli yerlerini aldılar. Bu cumhuriyetlere yine bağımsızlığını yeni ilân eden Azerbaycan (daha batıda olmasına rağmen) ve Çin'e bağlı özerk bir cumhuriyet olan, Doğu Türkistan Uygur Özerk Cumhuriyeti ilave edilmelidir.

Kavimler Göçü'nün Sebepleri ve Avrupa Hunları Hakkında ilk Bilgiler
Orta Asya'da siyasî varlıklarını kaybeden Hun kütleleri, batı yönünde yayılmışlardır. Özellikle Kuzey Hun Devleti'nin yıkılışından sonra bazı Türk boylan, Seyhun Nehri'nin batısına, Kafkasların kuzeyine, Dinyeper Nehri civarına gelerek yerleştiler.
IV. yüzyıl ortalarında Aral ile Hazar gölleri arasına, Alan topraklarına yerleşen Hunlar, 374 yılında İtil (Volga) kıyılarında göründüler. Bu sıralarda Karadeniz'in kuzeyinde aslen bir Cermen kavmi olan Gotlar iki bölüm halinde yaşıyorlardı. Bunların Don Dinyeper Nehirleri arasında yaşayanlarına Doğu Gotlar (Ostrogotlar), biraz daha batıda bulunanlarına da Batı Gotları (Vizigotlar) denilmekteydi. Aynı yıllarda Transilvanya ve Galiçya'da Gepidler, bugünkü Macaristan'da da Vandallar oturmaktaydı. Bu iki kavim de Cermen asıllı idi. Aynı yerlerde bu dört Cermen kavminden başka, sayılan 20'ye varan Cermen, İranlı ve Slav asıllı kütleler de yaşamaktaydı.
Hunlar bu sırada başlarında bulunan Balamır isimli bir hakanın komutasında, önce Doğu Gotlarını (374), sonra da Batı Gotlarını (375) yıktılar. Batı Gotlarma bağlı kalabalık Cermen kütleleri batıya doğru göç ettiler. Bu şekilde teşkilâtlı, kuvvetli süvari birliklerine sahip bulunan Hunlar'ın batıya doğru yerlerinden oynattığı çeşitli kavimler, önlerindeki kavimleri batıya doğru yerlerinden atarak İspanya'ya kadar uzanan tarihî Kavimler Göçü'nün oluşmasını sağladılar.
Uldız (Yıldız) komutasındaki Hunlar, V yüzyıl başından itibaren Vandalların bir bölümü ile Vizigotları İtalya'ya kadar süren bir göçe mecbur ettiler. Bu, ikinci büyük Kavimler Göçü dalgasını meydana getirdi.

Batı yönünde devamlı olarak ilerleyen güçlü Hun birlikleri, bir kısım kavmi de Ren Nehri'nin ötesine, Galya'ya gitmek zorunda bıraktılar. Böylece Avrupa yolu Hunlar için tamamen açılmış oldu.

Kavimler Göçü'nün Sonuçları
Avrupa Hunları'mn faaliyetleri sonucu oluşan Kavimler Göçü, bugünkü Avrupa'nın etnik yapısını şekillendiren en önemli olaydır. Alanlar, Vandallar, Süebler, Vizigotlar İspanya'ya giderek yerli halkla karıştılar. Bugünkü ispanyolların etnik durumu böylece belirmiş oldu. Angıllar ve Saksonlar Britanya (İngiliz) Adaları'na giderek yerlilerle karışıp, bugünkü İngilizleri meydana getirdiler.
Kavimler Göçü sonucunda Roma topraklarına giren pek çok kavim Roma'nm dengesini bozarak Roma İmparatorluğu'nun önce ikiye ayrılmasına (395), sonra da Batı Roma'nın yıkılmasına (476) sebep oldular.
Kavimler göçü "Eski Çağ"ın bitip, "Orta Çağ"ın başlamasını sağladı.
Göç eden pek çok kavimin Roma'ya yığılması Avrupa'da uzun yıllar sürecek olan Roma-Cermen gruplaşmasına yol açtı.
Hunlar sayesinde Türk kültürü pek çok bakımlardan Avrupalı kavimleri etkiledi. Özellikle "At"ın orduda kullanılması, orduda "Onlu Sistem"in yayılması, "Pantolon ve Cekef'in kullanılması bu etkilerden bazılarıdır.
Son düzenleyen Safi; 7 Ocak 2018 19:08